• Sonuç bulunamadı

Adalet Bakanlığı nın HSYK listesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Adalet Bakanlığı nın HSYK listesi"

Copied!
20
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sadık Usta:

Türk Ütopyaları

8 MAYIS 2014 PERŞEMBE- 75 KURUŞ KURULUŞ 1921

“O bayan ayakkabıyı değiştirip çıkınca tezgâhtarla sohbete başladım. Bizim işadamlarından biri, Bakan Zafer Çağla- yan’a 10 bin dolarlık ayakkabı hediye etmiş. Ama ayağına uymayınca Milano’ya geri göndermiş ve değiştirmiş.

Değiştiren de bir Türk diplomatıymış.” 10’da

Ufuk SÖYLEMEZ 5’te

Türkiye cephesinin ortak aday

Şahin MENGÜ 7’de

‘Çat Aday’

son ans

Mehmet Ali GÜLLER 9’da

Çankaya denklemi nasl çözülür?

Mehmet FARAÇ 11’de

Törki hvanclk sivil darbeyi unuttu

ISSN 2146-2356

AB’ye vizesiz girme hakkı onay- lanan 19 ülkeden biri de Kiribati...

Pasifik Okyanusu’nun orta ke- siminde bulunuyor ve Avrupa kıtası ile arasındaki mesafe 15 bin kilometre.

Mustafa M MUTLU

3

Kiribati vatandaşı ol, hayatın değişsin!

Çok ciddî bir ders var: CHP, 2011 Milletvekili Seçiminden Tunceli’de birinci parti çıkmıştı. 30 Mart 2014 Ye- rel Seçiminde ise Tunceli Bele- diyesi’ni PKK’ya teslim etti.

Oysa Kılıçdaroğlu ekibi, “Der- sim” diyerek Tunceli seçme- nini kazanma iddiasındaydı.

Doğu PPERİNÇEK

10

CHP ‘Dersim’ diye diye Tunceli Belediyesi’ni

PKK’ya verdi

Konuyla ilgili olarak Aydınlık’a bilgi veren bir işadamı, ayakkabı olayını şöyle anlattı: “2010 yılıydı. Milano’da bir işim vardı. El yapımı ayakkabıların satıldığı mağazada gezerken bir bayan, bir erkek ayakkabısı getirdi ve de- ğiştirdi. Konuşmalar dikkatimi çekti. Bayan Türk’tü.”

Ayakkabısı da 10 bin dolar

Aslolan

işçi sınıfının birliğidir

Belediye İş Genel Başkanı Nihat Yurdakul

Eylemin başarısını dayandığı

sınıflar belirler

Siyaset Bilimi Yükseklisans öğrencisi Gökhun Göçmen sayfa 2’de umhurbaşkanlığı seçimi yaklaşırken muhalefette hareketlilik

başladı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dün yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ortak bir aday çıkarmak suretiyle bütünleyici, kucaklayıcı bir aday üzerinde çalışma yapılması lazım. Eğer çatı aday seçilirse Türkiye birtakım çatışmalardan kendisini kurtarır.”

HP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, “çatı aday”

önerisini Aydınlık’a değerlendirdi. Hamzaçebi, “Olumlu bakarız. Cumhurbaşkanı adayı için ilke üzerinde bir an- laşmaya varılırsa isim sonra konuşulur. Bu konuyu iki partiyle de sınırlı tutmayalım. Daha geniş bir yelpazede ele alırsak daha iyi sonuç alırız” tespitini yaptı. 11’de

Yarbay Mustafa Dönmez, şunları an- lattı: “Hapisten çıktıktan sonra merak ettim, buraya geldim. Bombaları göm- düğüm iddia edilen yeri, köylülerden öğrendim. 30-40 koyunu olan bir köylü, güldü. ‘Polis önce geldi koydu, gördük.

Sonra da bu tiyatroyu oynadılar’ dedi.”

“Bir süre sonra Emniyet Özel Harekât Daire Başkanı Behçet Oktay, şüpheli bir şekilde öldü. Üst düzey bir emniyetçi, Oktay’ın ailesine ‘Behçet ölmeseydi, Ziir Vadisi’ne mühimmatı kimlerin gömdü- ğünü açıklayacaktı’ bilgisini verdi.

İSMET ÖZÇELİK’in haberi 8’de

ORTAK ADAY ÇIKARALIM

Adalet Bakanlığı’nın HSYK listesi

700 bin liralık saatiyle ilgili yalanlarını belgelediğimiz Zafer Çağlayan’ın başka ‘hediyeler’ de aldığı ortaya çıktı

Yarbay Mustafa Dönmez’le, 5 yıl süren tutsaklığının ardından Ergenekon mühimmatını gömdüğü iddia edilen Ankara Ziir Vadisi’nde görüştük

‘Bombaları gömdüğüm yeri köylülerden öğrendim’

Kumpas şehidi Albay Murat Özenalp’in annesi Samiye Özenalp, Anayasa Mahkemesi önün- deki Adalet Nöbeti’ne katıldı. Anne Özenalp,

“Başka evlatlar yanmasın” dedi. TBB Başkanı Metin Feyzioğlu da eyleme estek verdi. OOLCAY KABAKTEPE’nin haberi 7’de

Murat Albay’ın annesi nöbette

Yarbay Mustafa Dönmez İsmet Özçelik

Sabahattin ÖNKİBAR’ın yazısı 12’de

Tayyipʼin 43 bin dolarlık saati kimden?

Eski Bakan Zafer Çağlayan’ın, savunmasının yalan olduğunu Aydınlık dün ortaya çı- kardı. Çağlayan’a ulaşma çabamız ise sonuç vermedi. İşte kamuoyunun yanıt

beklediği sorular:

Saati üreten firma, gazete ilanı ver- mediklerini açıkladı. İlanı hangi ga- zetede gördünüz?

Firma, garanti belgelerine isim yazma- dıklarını açıkladı. Belge paylaşacak mısınız?

Reza Zarrab’a saatin parasını, hangi banka aracılığıyla gönderdiniz, dekontunuz var mı?

Saat, Türkiye’ye girerken beyan edildi mi?

Vergisi ödendi mi? Mal beyanınızda var mı?

DERYA DERVİŞ’in haberi 10’da

YANITLA

Bakanlk, Yargda Birlik Platformu üyelerinden oluan listeyle seçime katlacak.

Platform, bugün Ankara’da toplanarak listeye ekil verecek. Listede, Adalet Bakanl

Müstear Yardmclar Basri Bac ve Selahattin Mente ile HSYK Genel Sekreteri Bilgin Baaran gibi isimler yer alyor. CAN ÖZÇELK’in haberi 9’da

Adalet Bakanl, Eylül veya Ekim’de yaplacak HSYK seçimleri için yeni üyeleri büyük ölçüde belirledi

aziran Ayaklanması’nda yaralanan yurttaşları tedavi ettikleri için yargılanan doktorların ilk duruşması dün İstanbul’daki Çağlayan Adliyesi’nde görüldü. Doktorlar, “Bu davayı Hipokrat’ı yeniden selamlama şansı olarak görüyoruz” dediler. TBB üyeleri de Adliye önünde meslektaşlarına destek verdi. 3’te

C C

‘Neden hayat kurtardın’ davası başladı

H

İstanbul Tiyatro Festivali 19. kez perde açıyor. Festival, 9 Mayıs yarın akşam Grze- gorz Jarzyna’nın yönettiği “Ne Yaptıysak Nafile” başlıklı oyunla başlıyor. 16’da

Festivalin perdesi açılıyor

YARIN KİTAP GÜNÜ

MHP lideri Bahçeli, muhalefetin bir ‘çatı aday’ belirlemesi gerektiğini söyledi. CHP Grup Başkanvekili Hamzaçebi de uzlaşmanın iki partiyle sınırlı kalmaması gerektiğini vurguladı

Devlet Bahçeli Zafer Çağlayan

(2)

1

Mayıs; ülkesi, milliyeti, siyasal görüşü, dini, mezhebi, mesleği, cinsiyeti, yaşı ne olursa olsun bütün işçilerin ekmek-barış- özgürlük ve demokrasi için birlikte mücadele ettikleri günün adıdır.

1 Mayıs; sömürüsüz, baskısız, insan onuruna yaraşır bir yaşam için, taleplerimizi haykıracağımız, işçi sınıfının özgürlüğünü ka- zanması ve temel haklarının kabul edilmesi uğruna verilen mücadelelerde yaşamını yi- tirenleri anacağımız ve sınıfın dayanışma gücünü pekiştirece- ğimiz günün adıdır.

1 Mayıs; evrensel demokrasi ta- rihinde, hak ve özgürlük tarihinde diktatörlere, otoriterlere, sermayeye ve baskıcı güçlere karşı can verenlerin ruhudur.

1 Mayıs; tüm emekçilerin güç- lerini birleştirdiği, işçi sınıfının ulus- lararası birlik, mücadele, dayanışma günüdür.

Bu nedenle 1 Mayıs; herhangi bir partinin, sendikanın, konfede- rasyonun ne tekelindedir ne de sa- dece onların bayramıdır.

1 Mayıs’a bakışımız bu evrensel çerçevede olmalı, büyük fotoğrafı görüp ayrıntıda boğulmamalıyız.

Bu ülkeyi yönetenler; işçi sınıfının omuz omuza birlikte mücadele et- mesini, birlikte davranmasını iste-

medikleri için, her dönem 1 Ma- yıs’ları özünden saptırmak için suni tartışmalar yaratmışlardır. Bu sene de bu oyun bir kez daha sahnelen- miştir.

Bazı konfederasyonlar; işçi sını- fının birliğini, beraberliğini yaratmak yerine, günler öncesinden kutlama alanı tartışmalarına zemin hazırla- mışlardır.

Yine bu Konfederasyonlar, ikti- darın alan tartışmaları yaratarak 1 Mayıs’ı terörize etme ve işçi sı- nıfını ayrıştırmaya yönelik tavrı karşında dik durama- mışlardır. Bu konfederas- yonlar sınıfın birliğini ya- ratmak için mücadele etmek yerine, adeta yaratılan bu sü- rece çanak tutmuşlardır.

1 Mayıs’ta aslolan, işçi sınıfının birliğinin sağlanmasıdır. Çünkü, işçi sınıfının birliğini savunmak, aynı za- manda işçi sınıfının sorunlarını daha güçlü bir şekilde dile getirmenin de ilk adımıdır.

Bırakınız İstanbul’u, her ilde bö- lünmüş bir işçi sınıfı yapısıyla hangi meydanda hangi sözü, hangi sorunu söylerseniz söyleyin sözünüzün ağır- lığı olmaz. Sonuçta kaybeden, işçi sınıfı; kazanan da iktidarlar ve ege- menler olur.

Bu nedenle tüm konfederasyon- lar, kendi küçük hesaplarını bir tarafa bırakıp, bugünden 2015 yılı 1 Mayıs’ını her ilde, birlik içinde ve daha güçlü bir şekilde “kutlayabil- mek” için çaba harcamalıdır.

8 MAYIS 2014 PERŞEMBE

Hazırlayan: Murat ŞİMŞEK halklailiskiler@aydinlikgazete.com

H

aziran’da omuz

omuza direndiği- miz arkadaşların bir kısmıyla ayrı meydan- larda, ayrı öncelikleri esas alarak mücadele etmeyi seçtik. Taksim ve Kadı- köy’den bahsediyorum.

Bu yazı da esasen iki mey- danın muhasebesine da- yanıyor. Bu muhasebeden doğru derslerle çıkacağımız takdirde despota karşı mücadelede, F ti- pinin kazınmasında birlikte ola- cağımız günlerin geleceğini bili- yorum. Bildiğim diğer bir gerçek de dışımızdaki nitelikli arkadaş- ların basit benzerlikler/analojiler üzerinden Aydınlıkçıları AKP ile anan psikolojik savaşa tamah et- meyecekleri. Çünkü aynı mantık Ufuk Uras’ın, Nagehan Alçı’nın ve Abdülkadir Selvi’nin Taksim’i isteyen konuşmalarıyla kendi aya- ğına sıkmış olur. Dolayısıyla sosyal medya üzerinden yürüyen bu sığ tartışmaları bırakıp esası, yani doğru eylem çiz-

gisini konuşmaya başlayalım.

İyi niyet taşlarıyla döşenen

başarısızlık

Ne yazık ki ye- nilgiye atfedilen sempati saflarımız- da hâlâ yaygın ve gerçeklikle yüzleş- meye engel teşkil ediyor. Bu öyle an- lamsız bir romantizm ki halkı ezdirse “Ga- liptir bu yolda mağ- lup” diyor, mağlup oldukça Beckett’in

“Hep denedin, hep yenildin. Olsun bir

daha dene, daha güzel yenil” sö- zünü dolaşıma sokuyorlar. 1 Ma- yıs-Taksim sonrasında bu me- yanda kurulmuş cümleler işitil- meye başlandı bile. İlk çıkış ÖDP Genel Başkanı Alper Taş’tan gel- di. Kendisi 1 Mayıs’ı “Taksim’e

çıkmak istedik, olmadı.

Olsun önemli olan ni- yettir” cümlesiyle yo- rumladı. Alper Taş’ın niyetini tartışmak abes- te iştigaldir; çünkü si- yasi pratikleri açıkla- mada en son paramet- re niyetlerimiz olma- lıdır. İlk parametrenin zafer olduğu muhakkak. Geniş yığınlar zafer ihtimalinin ve güven duygusunun olmadığı siyasi odağa ilgisiz kalırlar. Gezi sonrasında yaşanan 1 Mayıs’ın, kendinden önceki 1 Mayıs’lardan dahi düşük profilde seyretmesi bu çerçevede düşünülmelidir.

Değerli yalnızlık

Bilinir ki eylemin başarısı da- yandığı sınıflar ve katmanların çeşitliliğinden geçer. Kadıköy sınıf ve sınıfın öncü partisinin katılımı konusunda başarılı sayılsa da Haziran’ın örgütsüz cesur gençleri ve ka- dınları alana damgasını vura- madı. Taksim ise çok açık söy- lenebilir ki sı- nıfta kaldı.

Alanda örgüt- lerin kadrola- rından başka n e r e d e y s e kimse yoktu.

Ne bir sendi- ka ne de Ha- ziran taarru- zuna katılmış kalabalıklar Taksim’i ter- cih etme- di. Sizce Gezi’nin kır- mızılı kadını diktatörden korktu mu ya da otobüsler iptal edilince Boğaz Köprüsü’nü yürüyerek ge- çen binlerce genç ulaşım soru- nunu aşamadı mı? Kendinizi kan- dırmak isterseniz bu sorulara ya- nıtınız “evet” olacaktır ama öne- rim toplumsal süreçlerin dalga

dalga ilerlediğini, kitlelerin geri çekilme anlarında neye ihtiyacı olduğunu düşünmenizdir.

Erken doğum beklentisi

Toplumsal muhalefetin du- rakları olduğunu bilenler için derleniş, Taksim’deki arkadaşlar için Haziran’ı getirmek için “er- ken doğum” hamlesiydi yaşadık- larımız. Taksim’e katılan birçok bileşen afişleri ve söylemleriyle Haziran’ın erken geldiğini müj- deliyorlardı; ancak birileri istiyor diye Mayıs ayı 1 gün sürüp ertesi aya atlamadı. Açık konuşursak kendi sembollerini, duygusal yo- ğunluklarını halka yükleyen an- layış yalnızlaştı. Kadıköy-Yata- ğan-Tandoğan hattı ise Haziran’ı Mayıslarla örme, Haziran’a işçi tulumu giydirme yolunda atılan adımdı. Böylelikle eksen belir- lenebilir ve eylemin güvenliği sağlanabilirdi. Tertiplerin giderek çoğalacağı süreçte bu formül yanı başımızda bulunmalıdır.

Süreç ve ‘an’

Güvenlik meselesinin ne ka- dar yakıcı olduğunu 1 Mayıs ve- silesiyle yaşamış bulunuyoruz.

Bu anlamda Taksim kuvvetlerinin takkeyi önüne alıp düşünmesi gereklidir. Kani Beko beklenen ilk açıklamayı yapmış ve arala- rında provokatörlerin olduğunu kabul etmiştir. Despotun doğasına

ve onun zor aygıtlarına işaret eden açıklamalar ise tümüyle perde işlevi görmektedir. Des- potun ne olduğunu ve neler ya- pabileceğini biber gazından bo- ğulan çocuklar dahi bilmektedir.

Dolayısıyla devrimci yapıların bugün sorgulaması gereken; ne- den bir tertip komitesinin kuru- lamadığıdır. Nasıl olup da DİSK’in güvenlik için dahi kim- seyi seferber edemediği, flamasını dahi yüzü kapalı sıradan kişilere emanet ettiği yanıtlanmalıdır.

Haziran Direnişi akarsu gibi içerisindeki kiri dışa atmayı ba- şaracak geceli-gündüzlü bir aylık sürece yayılmışken, 1 Mayıs sa- dece “an”dan ibaretti, yani dur- gun suyu andırıyordu. Dolayısıyla kışkırtmayı engellemek hem za- mansal olarak imkânsız hem de halk sigortasından yoksundu. Or- taya çıkan tabloyu anlatırken kul- landığımız keskin dil, işaret etti- ğimiz noktaları ne yazık ki göl- geledi. Ancak süreç ve an ara- sında salınan “umut” hep var olacak ve içtenlikle tartışıp ha- rekete geçtiğimizde zaferle taç- lanacaktır. Yazının başında adı geçen Beckett’e, Godot’yu Bek- lerken’e referansla ifade edecek olursak:

Ne ertelenmiş umutların bizi perişan etmesine izin vereceğiz ne de beklentilerimizle gerçeklik arasındaki ipi keseceğiz.

K

ürt sorununun çözümünde inisiyatifi, KCK, onun silahlı gücü PKK ve siyasi uzantılarına kaptırdığımız açık. ABD ve AB menşeli açılım projesinin Türkiye’yi hızla bir çatışmaya ya da bir iç savaşa

götürdüğünü görmek ve bir şey yapamamak beni veya benim gibi düşünenleri huzursuz ediyor. Geldiğimiz noktada bir adım ötemizde ülkemizi ve Türk milletini nelerin beklediği tahmin etmek insanı ürkütüyor ve korkutuyor. Bütün bunları felaket tellallığı yapmak için yazmıyorum. Olan biteni gözlemlerken ister istemez anılar canlanıyor, iyi ve kötü anılar, kahramanlıklar, fedakârlıklar ve hatırlanmak istenmeyenler.

Ağrı Dağı, Tendürek Dağı ve civarındaki teröristler

sonbaharda İran’a geçerler ve Dambat bölgesi olarak bilinen bölgede kışı geçirirler,

müteakiben de ilkbaharla birlikte tekrar hudutdan sızarak bölgeye dönerlerdi. Bu konuda en büyük sorunumuz istihbarat eksikliği idi. Ağrı Dağı ve Tendürek Dağı arasındaki hudut sızmaya müsait ve geçişleri önlemek için tedbir alabilme konusunda oldukça zor bir araziyi

barındırıyordu. Daha önceki geçişlerin yapıldığı yerler, arazinin etüdü ve terörist sorgulamalarından elde edilen

bilgilerle alınan tedbirler yeterli olmuyordu. Geçişleri önlemek veya teröristleri geçiş esnasında etkisiz hale

getirmek, bölgedeki terörist eylemlere mani olunması ve bölge güvenliği için çok önemliydi. Bunun için de ihtiyacımız olan şey,

istihbarattı ve maalesef temin edilemiyordu. Öncelikle Dambat bölgesindeki terörist durumunun bilinmesi

gerekiyordu. Bu konuda iş her zaman olduğu gibi yine Hudut Alay Komutanı’na kalmıştı. Bu konuyu görüştüğüm iki hudut bölük komutanı Üsteğmen’im de bu keşif işini

yapabileceklerini ve bizzat kendileri gitmek istediklerini ifade ettiler. Yani huduttan İran topraklarına sızacaklar, 15-20 km derinlikteki Dambat bölgesinde keşif yapıp tekrar döneceklerdi. Hudut bölük komutanı olan iki Üsteğmen, bir uzman çavuş ve bir korucudan oluşan keşif timi, kış şartlarında iki defa söz konusu bölgeye sızarak keşif yaptılar ve hudut alayına geçişlerin önlenmesi için alınacak tedbirler konusunda çok büyük kolaylık sağladılar.

Kahramanlıkları ve

fedakârlıkları takdir edilmese de bu arkadaşlarımı sevgi, saygı ve minnetle yad

ediyorum, yaşadığım sürece de unutmayacağım.

Küçük Ağrı Dağı’nın eteklerinden geçen Türkiye-

İran hududu arazinin yapısı nedeniyle, hudut karakol- larının, sınır hattına çok yakın, hatta bazen sıfır noktasına inşa edilmesine yol açmıştır.

Kritik anlarda alınan kararlar

Yine bölge hududa dikey yol yapımına engel olduğu için, bölgede hududa paralel tek bir yol vardır. Bu yol da hududa çok yakındır. Bütün

faaliyetlerde söz konusu yol kullanılır ve başka bir alternatifi de yoktur. Küçük Ağrı Dağı’ndan inen dere yatakları İran topraklarına uzanır. Hudut bu dere yataklarını dikey olarak keser ve dere yataklarının büyük bölümü İran tarafında kalır.

Küçük Ağrı Dağı’ndan İran topraklarına uzanan dere yataklarının miktarı 180’in üzerindedir. Bu dere yatakları özellikle görüş şartlarının kısıtlandığı durumlar başta olmak üzere teröristlerin Türkiye topraklarına

yaklaşmasına, sızmasına, yol üzerinde giden araçlara, personele, yakın karakollara ağır silahlarla ateş açmalarına imkân sağlamaktadır. Çok sayıda araç, personel, mevzi ve karakol bu tür tacizlere ve ağır silah ateşlerine maruz kalmıştı. Bu konuda tedbir almalıydık, karakolların yerlerini ve yolu

değiştirmemize arazi imkân

vermediğine göre, güvenliğimize derinlik sağlamak için teşkil edeceğimiz emniyet

unsurlarını İran topraklarının asgari 500 metre içine

yerleştirmeliydik. Olaylar gece olduğu için emniyet unsuru hava karardıktan sonra yerlerini alacak ve hava aydınlanmadan tekrar

bölgelerine dönecekti. Kolordu Komutanı ve Erzurum

Jandarma Bölge Komutanı’nın hududu ziyaretlerinde, bu konuyu gündeme getirdiğimde J. Bölge Komutanı bu maksatla kullanılmak üzere J. Özel Harekât Taburu’ndan 4-5 tim gönderebileceğini söyledi ve gönderdi de. J. Özel Harekât Timleri İran topraklarına girerek ileriden emniyeti sağlamaya başladılar. Sanırım bir hafta kadar sonra

Gökay’daki hudut bölük komutanı beni arayarak sorun olduğunu söyledi. Gökay’a gittiğimde sorunun, J. Özel Harekât Timlerinin, hudut dışına çıkarak, bu emniyet görevini yapmak

istememelerinden kaynaklandığını gördüm.

Konuştum, ikna edemedim.

Bunun üzerine bu görevi yapmak istemediklerine dair bana yazılı dilekçe vermelerini

istedim. J. Astsubaylar dilekçelerini verdiler, Uzman Erbaşlar göreve devam edeceklerini ifade ederek dilekçe vermediler. Durumu J.

Bölge Komutanı’na bildirdim ve J. Özel Harekât Timlerini Erzurum’a gönderdim. İlerden emniyeti sağlama faaliyetini kendi personelimle yürütmeye devam ettim. Konu daha sonra askeri yargıya intikal etti ve söz konusu jandarma personeli yargılandı. Sonuç ne oldu bilmiyorum ama hiç

unutamayacağım bir anımdır.

“Açılım süreci”nin devam ettiği, “özerklik” kelimesinin dillere pelesenk olduğu, Kandil’in, İmralı’nın ve bunların siyasi uzantılarının

“Kürdistan”ı inşa etmekten bahsettikleri bu dönemde aklıma geliveren iki anımdan bahsedeyim istedim. Amacım, kimseyi karalamak ya da kahraman yaratmak değil.

Kritik durumlarda, çatışmada neler yaşanabileceği,

askerlerin ne kadar karmaşık bir ortamda görev yaptıkları ve hangi riskleri üstlenmek durumunda

kaldıklarını/kalabileceklerini ve maalesef bazen de yalnız bırakıldıklarını/bırakılacakları- nı anlatayım, belki ders alanlar olur dedim.

Geçmişten iki anı

İsmail Hakkı PEKİN

Cevaplarınızı bekliyoruz

-Taksim diyenlerin hedefi neydi? Hangi taleplerle yola çıktılar?

-Barikatlar neden yıkılamadı?

-Kadıköy’de toplananların hedefi neydi? Amaçlarına ulaştılar mı?

-1 Mayıs’ta Türk Bayrağı ve vatan bütünlüğü

konularında tavır ne olmalı?

Her türlü yazı, öneri ve görüşlerinizi bekliyoruz.

E-posta adresi:

ozgurlukmeydani@aydinlikgazete.com Posta adresi:

Deva Çıkmazı 3/3 Beyoğlu-İstanbul Telefon: 0212 251 21 14-15-16

Faks: 0212 251 55 06

Küçük hesapları bırakalım

birlik olalım

‘Bazı konfederasyonlar; işçi sınıfının birliğini, beraberliğini yaratmak yerine, günler öncesinden kutlama alanı tartışmalarına zemin hazırlamışlardır.

1 Mayıs’ta aslolan, işçi sınıfının birliğinin sağlanmasıdır’

Gökhun GÖÇMEN

gokhungocmen@gmail.com

‘Ne ertelenmiş umutların bizi perişan etmesine izin vereceğiz ne de

beklentilerimizle gerçeklik arasındaki ipi

keseceğiz’

Taksim-Kadıköy ya da doğru eylem nedir?

NİHAT YURDAKUL Belediye-İş Genel Başkanı

(3)

İSTİHBARAT SERVİSİ

H

aziran Ayaklanması’nda yara- lanan yurttaşları tedavi ettikleri için yargılanan hekimlerin ilk duruşması dün İstanbul’daki Çağlayan Adliyesi’nde görüldü. Hekimler doğru olanı yaptıklarını vurgulayarak “Bu davayı Hipokrat’ı yeniden selamlama şansı olarak görüyorum” dediler. Dok- torların anlattıkları “ayakkabılarıyla girdiler” yalanını da çürütmüş oldu.

Haziran Ayaklanması olaylarında Dolmabahçe Bezm-i Alem Valide Su- latan Camisi’ne sığınan yaralıları tedavi eden hekimler Sercan Yüksel ve Erenç Yasemin Dokudan hakim karşısına çıktı. İstanbul 55. Asliye Ceza Mahke- mesi’nde görülen davaya İstanbul Tabip Odası Başkanı Taner Gören ve yöne- ticileri de katıldı.

Dr. Sercan Yüksel yaralıları gör- düğünde hekimlik refleksiyle hareket ettiğini belirterek şunları söyledi: “Bez- mi Alem Sultan Camisi’nin oraya gel- diğimde kapıda gazdan etkilenmiş, vü- cuduna gaz fişeği isabet etmiş, kemik kırıkları bulunan yaralılar gördüm. Ey-

lemciler yaralıları camiye taşıyordu.

Ben de hekimlik refleksiyle yaralılara yardım etmek için camiye girdim. Cami kapısında bir kişi ayakkabımı çıkarmam konusunda uyarınca ayakkabımı çıkarıp kenara koydum. Kenarda ayakkabı yı- ğını duruyordu. Ben de aldığım eğitim doğrultusunda müdahale ettim.”

‘Hayatını kaybedenler olacaktı’

Doktor Yasemin Dokudan ise o akşam Kabataş bölgesinde çok yaralı olduğunu ve doktora ihtiyaç olduğunu öğrendiği için camiye gittiğini anlattı.

“Biz doğru olanı yaptık” diyen Dokudan, şöyle konuştu:

“Şimdi dönüp baktığımda orada olmasak hayatını kay- beden, engelli olacak on- larca insan olacaktı. Ben bu davayı hipokrata ağıt olarak değil, hipokratı ye- niden saygıyla selamlama şansı olarak görüyorum”

açıklamasını yaptı.

Hekimlere destek olmak için duruşmaya katılan mes- lektaşları da adliye önünde

destek açıklaması yaptı.

TTB’den destek açıklaması

TTB Başkanı Özdemir Aktan, “Bu- gün burada yargılanan Türkiye’nin onuru, Türkiye’nin insan haklarına saygısı. Bugün burada yargılanan hü- kümettir, devlettir. Hekimlerimizin yaptıkları ile ilgili en ufak bir endişemiz yok. Doğruyu yapmışlardır. Bundan sonrada doğruyu yapmaya devam ede- ceklerdir” diye konuştu.

Eylemde hekimle- rin “Diren Hipo-

krat” yazılı döviz leri dikkat çekti.

Mustafa MUTLU

mustafamutlu@aydinlikgazete.com Hazırlayan: Osman ERBİL halklailiskiler@aydinlikgazete.com

İSTİHBARAT SERVİSİ



Eski Avrupa Birliği Bakanı Ege- men Bağış’ın Bakara suresiyle

“Bakara makara” diyerek dalga geçtiği sözleri hakkında takip- sizlik kararı verildi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcı- vekili Zeki Bayrak tarafından hazırlanan kararda “Halkın İs- lam dinine mensup kesiminin kutsal kitabı olan Kur’an ayet- lerinin bir kısmına yönelik alaycı ifadeleri dolayısıyla bu dine men- sup insanları rencide ettiği ve benimsediği dini değerleri aşa- ğıladığı söylenebilir” denildi.

8 MAYIS 2014 PERŞEMBE

ZİHNİ ERDEM / ANKARA

C

HP grubu, Pazartesi günü TBMM Genel Kurulu’nda yapılan görüşmelerden sonra AKP’li dört eski bakan, Zafer Çağ- layan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar hak- kında soruşturma komisyonu ku- rulmasından sonra şimdi de Baş- bakan hakkında soruşturma öner- gesi verme hazırlıkları yapıyor.

CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, kamuoyundan “gizli”

şekilde yürütülen hazırlıklarla ilgili olarak Aydınlık’ın sorularını yanıt- ladı. Başbakan Erdoğan hakkında Meclis soruşturması hazırlığını doğ- rulayan Hamzaçebi, soruşturma önergesinin, dinleme tapelerine yansıyan 17 Aralık sabahı Başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçen konuşma ile ilgili

olacağını bildirdi. Soruşturma öner- gesinin verileceği tarih ile ilgili bilgi vermeyen Hamçebi, “Çok fazla ge- cikmez” demekle yetindi.

Zamanlaması kritik

CHP’nin önergenin zamanla- ması ile ilgili ayrı bir plan yaptığı öğrenildi. Plana göre, Başbakan hakkındaki soruşturma önergesi, 1 Temmuz’da kapacak olan Meclis’in kapanmasından önce görüşülecek bir zaman dilimi içinde verilecek.

Anayasa ve İç Tüzüğe göre soruş- turma önergeleri verildikleri tarihten sonraki bir aylık süre içinde Genel Kurul’da görüşülerek karar altına alınmak zorunda.

Adaylık sürecine parelel

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Sadi Güven, cumhurbaşkanı seçimi takvimine ilişkin yaptığı açık-

lamada, “Seçimin başlangıç tarihi 29 Haziran 2014 Pazar günü olup, aynı gün adaylık başvuruları da baş- layacak ve bu başvurular 3 Temmuz 2014 Perşembe günü saat 17.00’ye kadar devam edecektir” demişti.

CHP’nin vereceği önerge seçim takviminin başladığı süreçte TBMM’ye verilecek ve kamuoyunda tartışılması sağlanacak. Başbakan Cumhurbaşkanlığına adaylığı açık- ladıktan sonra veya adaylık başvurusu öncesinde TBMM önünde 17 Aralık sabahı oğlu Bilal Erdoğan ile yaptığı ve tapelere yansıyan ve oğluna verdiği

“paraları sıfırlayın” talimatı ile bir- likte yine oğlunun yönetiminde yer aldığı TÜRGEV’e aktarılan kay- naklar konusunda savunma yapmak zorunda kalacak.

CHP’nin bu atağının Tayyip Er- doğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığını önlemeye dönük olduğu belirtiliyor.

Hesap verme sırası Tayyip’te

CHP, AKP’li 4 eski bakandan sonra şimdi de Tayyip Erdoğan hakkında soruşturma önergesine hazırlanıyor. Erdoğan, TBMM’de oğlu Bilal ile paraları sıfırlama konuşmaları için savunma yapacak

Gezi hekimlerinin savunması: Diren Hipokrat!

A

dana Ceyhan M Tipi Kapalı Cezaevi çocuk koğuşundaki tecavüz iddiaları üzerine CHP Kadın ve Çocuk Hakları İn- celeme ve İzleme Komisyonu üyesi Milletvekilleri Candan Yüceer ve Sena Kaleli harakete geçti. Millet- vekilleri söz konusu iddialarla ilgili yerinde incelemede bulunmak için

cezaevini ziyarete gitti.

Ziyaret haberini duyan cezaevi yönetimi ise Ceyhan Başsavcılığı’na yayın yasağı için başvurdu.

Ceyhan 2. Sulh Ceza Mahke- mesi de yayın yasağı getirilmesi yö- nünde karar aldı. Hakim Engin Koç imzalı kararda “Soruşturma dosyası içerisindeki bilgi ve belgeleri

kapsar şekilde yazılı, görsel ve in- ternet medyasında her türlü haber, röportaj ve yayın hakkında soruş- turma tamamlanana kadar yayın yasağı konulmasına karar verildi”

denildi. Kararda “Çocuk yaşta bu- lunan fail ve mağdur açısından ile- ride telafisi güç ve imkansız zarar- ların doğabileceği, ayrıca olayın he-

nüz soruşturma aşamasında olması da dikkate alındığında suça sürük- lenen çocuk açısından Anayasa ve yasalarla teminat altına alınan ma- sumiyet ilkesinin gözetilmediği de- ğerlendirilmektedir” ifadelerine yer verildi.

Tecavüz iddialarına yayın yasağı geldi!

SAVCILIK, SKANDALIN AYDINLATILMASINDAN RAHATSIZ OLDU

E

skişehir’de, Ali İsmail Kork- maz’ın dövülerek öldürülme- sine ilişkin davada sanık olarak yargılanan polislerin, “Dövülen kişi, Ali İsmail değildi” savunması, dosyaya giren baz istasyonu raporuyla çöktü.

Haziran Ayaklanması şehidi Ali İbmail Korkmaz’ın davasındaki sanık polis- lerin savunmasını baz istasyonu sin- yalleri yalanladı. Radikal’de dün ya- yımlanan habere göre olay günü tele- fon görüşmelerini ele veren telefon sinyalleri bilirkişi raporunda yer aldı.

Buna göre hem Ali İsmail Korkmaz’ın hem de Korkmaz’ı döven polisler ve dört sivil sanığın cep telefonları aynı noktadan, Yunus Emre Caddesi üze-

rinden sinyal veriyor. Söz konusu ra- porda, “Baz hareketlerinden Ali İsmail Korkmaz’ın olay saatinde olay yerinde olabileceği değerlendirilmektedir” de- nilirken, polisler için de, “Baz hare- ketlerinden GSM hattını kullanan şahsın olay gecesi olay yeri veya yakı- nında olabileceği değerlendirilmek- tedir” ifadesi kullanıldı.

Duruşma yeni binada olacak

Öte yandan Ali İsmail Kork- maz’ın, Kayseri 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde pazartesi günü ya- pılacak ikinci duruşması, güvenlik bahanesiyle yeni adliye binası kon- ferans salonuna alındı.

Erdoğan-Bilal görüşmesi

Başbakan Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen 17 Aralık 2013 tarihli konuşmalardaki bazı çarpıcı ifadeler şöyleydi:

TE: Diyorum ki, Muammer Bey’in oğlu, Zafer’in oğlu, Erdoğan’ın oğlu, Ali Ağaoğlu,, Reza Zerrab gibi filan 18 kişi şu anda büyük yolsuzluk operasyonu şeyiyle evlerinde arama yapıyorlar filan falan

BE:Evet

TE:Tamam mı, şimdi diyorum ki, senin evinde ne var ne yok. Sen bunları bir çıkar. Tamam mı?

BE: Bende ne olabilir baba. Senin para var kasada. (...)

Sinyaller, Ali İsmail’e vuranları yalanladı

‘Bakara makara’ya takipsizlik kararı

Kiribati vatandaşı ol hayatın değişsin!

Avrupa Birliği eski Bakanı Egemen Bağış hakkında, internete sızan “Bakara makara” konuşması sebebiyle

“İslam dinini açıkça aşağıladığı” iddiasıyla açılan davada, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş... Sorum, bu kararı veren savcıya:

Asla söylemem ama diyelim ki o sözleri ben söyleseydim ve şikâyetçi de Egemen Bağış’ın partisinden biri olsaydı, yine aynı kararı verir miydiniz?

Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın kolundaki saatten sonra, ayağındaki ayakkabı da hediye çıkmış...

İsyanım kendisine:

Bakanlığın döneminde para verip de aldığın bir şey oldu mu?

GÜNÜN İSYANI!

GÜNÜN SORUSU

Danıştay 6. Dairesi, Gezi Parkı’na Topçu Kışlası yapılmasını da öngören

“Yayalaştırma Projesi”ni oyçokluğuyla iptal etti.

Adı “yayalaştırma”ydı ama yapılıp bittiğinde gördük ki kendisi “betonlaştırma”

projesi çıktı!

O güzelim Taksim Meydanı, tamamen betonla kaplanıp dünyanın en garip, en zevksiz ve en soğuk meydanı haline getirildi.

Peki; şimdi ne olacak?

Ne olacağı belli:

Yapılan altgeçitler

yıkılamayacağına ve dökülen beton kaldırılmayacağına göre;

Danıştay’ın kararı sadece Gezi Parkı’nın yerine Topçu

Kışlası’nın yapılmasını engelleyecek...

Gelelim olayın çok önemli

bir başka boyutuna:

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi için tam 51 milyon 555 bin 370 lira harcadı.

Şimdi mahkeme, bu projenin yasalara aykırı olduğunu söylüyor.

Sorum basit:

Bu durumda bu paranın, yasalara aykırı karar veren ve halkın parasının çarçur olmasına yol açan Kadir Topbaş’tan ve İBB Belediye Meclisi üyelerinden tahsil edilmesi gerekmez mi?

Taksim için harcanan parayı, Topbaş ödemeli...

G

eçen hafta Almanya’nın Hamburg kentinde yirmi dört sivil kuruluşun bir araya gelerek kurduğu “Cumhuriyet Gönüllüleri” tarafından

“Türkiye’de Demokrasi ve Özgürlükler” başlıklı bir panel yapıldı.

Bu panele Türkiye’den sevgili Uğur Dündar, Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Genel Başkanı Atilla Sertel ve ilahiyatçı Prof. Dr.

Yaşar Nuri Öztürk katıldı.

Bir kişi daha vardı davetli listesinde:

Bizim mahallenin ablası, yılların gazetecisi, kalemini satmadığı için bedel ödeyen isimlerden Ayşenur Arslan.

Ancak o, çok da istediği halde bu panele katılamadı.

Çünkü Almanya’nın İstanbul Başkonsolosluğu, Türk medyasının bu saygın ismine “vize” vermedi.

Gerekçe olarak da “banka hesabında para hareketliliği olmamasını” gösterdi.

Bu haberi dört gün önce

okuyup geçtim. Belki de Sevgili Ayşenur’un üzüntüsünü deşmek istemedim.

Ancak dün çok ilginç bir haber yayınlandı bazı gazetelerde:

Bu habere göre, yıllardır süren katılım görüşmelerine rağmen Türk vatandaşlarına vize kolaylığı sağlamayan Avrupa Birliği, büyük çoğunluğu Karayipler ve Pasifik bölgelerindeki ada ülkelerinden oluşan 19 ülkenin vatandaşlarına Schengen alanına vizesiz girme hakkı tanıyan kararı onaylamıştı...

Bu 19 ülke arasında öyleleri

var ki; adını bile duyduğunuzu sanmıyorum!

Bunlardan biri Kiribati...

Bu küçük ada ülkesi, Pasifik Okyanusu’nun orta kesiminde bulunuyor.

Avrupa kıtası ile arasındaki mesafe tam 15 bin kilometre...

Peki; diğerleri? Hangi ülkeler yok ki:

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Kolombiya, Dominika, Grenada, Marshall Adaları, Mikronezya, Nauru, Palau, Peru, Saint Lucia, Saint Vincent ve Grenadinler, Samoa, Solomon Adaları, Doğu Timor, Tonga, Trinidad ve Tobago, Tuvalu ve

Vanuatu...

Şimdi bu haberi okuyup

Avrupa Birliği yetkililerine kızdınız değil mi?

Kızmayın... Çünkü adamlar haklı!

Adamlar Türkiye’nin tam üyeliğine neden sıcak bakıyordu?

Tabii ki para için...

Tek amaçları, ürettikleri mallarını bize hiçbir engel olmadan satabilmekti.

Tansu Çiller, 1996’da imzaladığı Gümrük Birliği Antlaşması ile onlara bu olanağı verdi; bizim AB’ye vizesiz girme hayalimiz de işte o gün bitti!



Canım üzülmeyin...

İlle de AB’ye vizesiz girmek istiyorsanız, geçiverin Kiribati vatandaşlığına...

Hem “vatan” dediğiniz şey, nedir ki!..

“Yeter ki elimizi kolumuzu sallaya sallaya geçip gidelim Edirne’den; değil mi

şekerim?”

Peki; Ayşenur Aslan böyle

bir durumda ne mi yapar?

“Alın o vizenizi...

Almanya’nız batsın” der...

MÜZE!

Yıldız Sarayı’nın içinde bir Edebiyat Müzesi vardır. Bu müzede Aziz Nesin’den Asım Bezirci’ye, Cemal Süreya’dan Nâzım Hikmet’e kadar birçok şair ve yazarın kişisel eşyaları sergilenir...

Türkiye Yazarlar Sendikası’nın

sorumluluğunda olan bu mütevazı ama çok önemli müze, birilerine batmış...

Sonuçta Arabacılar Dairesi’ndeki müzenin kapatılmasına...

Dairenin “depo” olarak kullanılmasına karar verilmiş...

Bu karar da bugün hayata geçirilecekmiş...

Böyledir bu işler...

Nâzım’dan bir şiir okuyarak bazı salak solcuların oylarını alanların gerçek yüzü budur:

Nâzım’ın eşyalarının sergilenmesine bile tahammülleri yoktur!

Sena Kaleli Candan Yüceer

(4)

G

erçekten pes!..

Hırsızlık, yolsuzluk, uğursuz- luk tarihinde inanılması güç pek çok şey görülmüştür, ama Pazartesi günü TBMM’de yaşananlar, tüm bu tarihin üzerine şöyle

okkalısından bir tüy dikti, sayın seyirciler!..

-Tarih baba bile, yaşanan kepazeliği, defterinin hangi bölümüne sokuşturacağını şaşırdı valla!

Sayın seyirciler dediğime bakmayın; anlı şanlı Meclis’imizin, güzide milletvekillerinin, birbirinden seviyeli, her biri diğerinden inandırıcı yüksek düzey konuşmalarını,

toplumun büyük çoğunluğu izleyemedi...

-Çünkü Meclis TV, yayında değildi, iyi mi!..

Niçin değildi? Tesadüf işte, günlerden Pazartesi’ydi ve o gün Meclis Televizyonu yayın

yapmıyordu!.. Çünkü diğer günler

“çuvala girmişti”, Pazartesi günleri yayın yapılamayacağı Allah’ın emriydi, Meclis Başkanı olacak zatın bu durumlarda hiçbir yetkisi yoktu!..

Böylece tarihin en büyük yolsuzluk görüşmelerini Türk halkı

izleyemedi!..

Diyeceksiniz ki, “Olur mu,

internetten yayın vardı...” Haklısınız, sayın seyirciler vardı da, yok

hükmündeydi!.. O gün, tarihin utanç sayfalarına, yayını izlemek

isteyenlerin sinir hastası olup kafasını duvarlara vurmak, televizyonunu kırmak, hıçkırarak ağlamak istediği bir kara gün olarak geçti... Devamlı donan, donmadığında tamamen giden, geldiğinde hiçbir şey anlaşılmayan, seyrettirmemeye yeminli bir internet yayınıydı anlayacağınız, sayın

seyredemeyenler!.. Bu duruma gösterilen gerekçe ise, “milli iradenin mabedi Meclis” tanımına cuk oturuyodu valla:

-Aşırı yüklenme!!!

Savunma gayet açık!

Pazartesi günü ne olduğunu bi türlü çıkaramayan, zaten gazete de

okumayan, yanaşma TV’lerin verdiği

“heber”lerden de hiç bi şey anlayamayacak olanlar için özet geçiyorum sayın okurlar... Onlar zaten okumadığı için siz bi zahmet

anlatacaksınız artık...

Meclis’te dört eski bakan hakkında

“rüşvet, yolsuzluk, evrakta sahtecilik vb...” suçlamalarla ilgili soruşturma görüşmeleri vardı... Suçlanan

bakanların üçü kürsüye çıkıp konuştu.

Bakalım neler söylediler:

Zafer Çağlayan dedi ki:

“Makamımı, hatta özel kalemimi işadamlarına tahsis ettiğim iddiasını aynen kabul ediyorum. Kendimi ve çalışma arkadaşlarımı bu ülkede çivi çakan, taş taş üstüne koyan

işadamlarına amade ettim. Bu suç ise 20 yıldır işlediğimi kabul ediyorum.”

(Tam burada alkışlar, nur ol tezahüratları...)

Çağlayan, 700 bin liralık saatini gazetede gördüğünü, sipariş görüşmesi yaparken Reza Zarrab’ın tesadüfen yanında olduğunu, “Biz getiririz saati”

dediğini, faturanın onun üzerine ama garanti belgesinin kendi üstüne olduğunu da söyledi. Acaba bi Allah’ın kulu kalkıp, “Kardeşim bu Zarrab saat kuryesi mi?.. Neden fatura onun, garanti belgesi senin üzerine, davulla tokmak mı bu?” diye sordu mu bilmiyorum, devamlı donan, gidip gelen yayında göremedim valla...

Zarrab’ın uçağıyla umreye gittiği iddiasına ise gayet İslami bir yanıt verdi: “Ben defalarca hac ve umre ziyareti yaptım...” Haa bi de itibarsızlaştırma, yalan, iftira, hukuksuz dinlemeler ve montaj filan dedi...

-Gördüğünüz gibi, savunma gayet açık...

Yerseniz artık!

Eski AB Bakanı Egemen Bağış dedi ki: “Gözü dönmüş bir örgütün sistematik karalama kampanyasına maruz bırakıldım. Rıza Sarraf’ı (bu Türkçe adı oluyor) eşi değerli sanatçı Ebru Gündeş vasıtasıyla 5 yıldır tanırım.”

Bağış, Zarrab’ın babasına vize iddiasıyla ilgili olarak, “Birçok vize talebinde insani çerçevede yardımcı oldum. Babasının da böyle bir talebi oldu ama başvurmadılar bile” dedi.

“Bakara makara” konuşması için ne dedi peki? Diye sorabilirsiniz.. Hadi bilin bakalım ne dedi?. Evvet,

“montaj ses kaydı” dedi!.. Haa bi de itibarsızlaştırma, yalan, iftira filan dedi...

Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler dedi ki, diyeceğim ama hiç bi şey demedi sayın okurlar!..

Yapılanların ne kadar hukuksuz ve usulsüz olduğunu, telefon

konuşmalarının sızdırıldığını söyleyip bi de, “Bir bakanın konuşmaları hangi yetkiyle dinlenebilir” diye sordu valla... Haa, oğlunun evinden çıkan kasalar, para sayma gibi teferruata hiç girmedi sayın Bakan...

Eski Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ise kürsüye bile çıkmadı, yani savunma hakkını bile

kullanmadı!.. Ama AKP’li vekillere, sürekli ağladığını söylediğini matbuattan öğrendik sayın seyirciler...

Haa, bi de çoğunluğunu AKP’li arkadaşların oluşturduğu komisyon, kararını cumhurbaşkanlığı

seçiminden iki ay sonra verecekmiş...

-Yerseniz artık... Olmazsa gargara yaparsınız, alışıksınız nası olsa!..

ZİLELİ Ümit

DÜZ ÇİZGİ umitzileli@aydinlikgazete.com

Hazırlayan: Özlem KONUR USTA halklailiskiler@aydinlikgazete.com 8 MAYIS 2014 PERŞEMBE

ANKARA İmsak03:53Güneş05:34Öğle 12:52 İkindi 16:42 Akşam19:58 Yatsı 21:31 İSTANBUL İmsak03:46Güneş05:46Öğle 13:12 İkindi 17:06 Akşam20:16 Yatsı 22:02 İZMİR İmsak04:07Güneş06:00Öğle 13:19 İkindi 17:09 Akşam20:18 Yatsı 21:57 Ankara: 8/21

d

İstanbul: 12/19

d

İzmir: 14/26

d

Antalya: 16/25

f

Adana: 16/28

h

Diyarbakır: 13/28

i

Erzurum: 7/19

i

Sivas: 8/21

i

Tunceli: 14/24

i

Trabzon: 13/20

i

Zonguldak: 11/17

d

Bursa: 10/22

h

Konya: 11/18

h

HAVA DURUMU

Tüy dikmek!..

Z

onguldak’ta iki genç ma- denci... Her gün aynı ma- den ocağına iniyor, kömür çıkarıyorlar. Bu maden ocağında ikisini birleştiren bir şey daha var...

Tarih 3 Mart 1992. Türkiye Taşkömürü Kurumu Kozlu ma- den ocağı. Saat 19.45’te peş peşe gelen patlamalar, 263 madenciyi hayattan kopardı. Faciada Recep ve Bekir Aldırtmaz kardeşler de öldü.

11 yaşındaydı

Recep ve Bekir’in oğulları aynı ocakta 5 yıldır kömür kazı-

yor. Muzaffer Aldırtmaz 33 ya- şında. Babasını bu maden oca- ğında kaybettiğinde 11 yaşın- daydı. 4 kardeşiyle yetim kaldı.

“Babamı 2 gün sonra çıkarta- bildiler” diyen Aldırtmaz son- rasını anlatıyor: “Beni ve bir kardeşimi yatılı okula verdiler.

İlk ve ortaokulu öyle okudum.

Burada çalışacağım hiç aklıma gelmezdi. İnsan üzülüyor tabii ki. Ama çocuklarımız için çalış- mak zorundayız. Onları okut- maya çalışacağız.”

13 yaşındayken babasının ölüm haberini alan İsmail Al- dırtmaz o gün yaşananları ve

sonrasını özetleyiveriyor: “Ba- bamızı kaybettiğimizi haberlerde gördük. Hayat ondan sonra baş- ladı. 4 erkek kardeşiz. Kafamızda bir türlü ocağın nasıl bir şey ol- duğunu canlandıramıyorduk.

Sonra şans bize de güldü, işe girdik. Şu an çalışıyoruz ve mut- luyuz.”

‘Helal para’

Babalarını kaybettikleri ma- den ocağında çalıştıklarını du- yanlar şaşırıyor. İsmail Aldırtmaz,

“Duyanlar, ‘Sen orada babanı, amcanı, kayınpederini kaybettin, nasıl çalışıyorsun?’ diye soruyor.

Herkes babasının öldüğü yerde çalışamaz. Bu Zonguldak’a has bir şey. Bizim için kutsal bir iş.

Her gün ailemizle helalleşerek işyerine geliyoruz. Bu helal para.

Çocuklarımıza buradan kazandı- ğımız parayla bakıyoruz” diyor.

22 yıl önce Kozlu’da 263 kişi hayatını kaybetti. Recep ve Bekir Aldırtmaz kardeşler de onların arasındaydı. Oğulları, aynı ocakta her gün yerin metrelerce altına iniyor, kazma sallıyorlar

Milletin efendisi barikatı kurdu Milletin efendisi

barikatı kurdu Milletin efendisi

barikatı kurdu Milletin efendisi

barikatı kurdu Milletin efendisi

barikatı kurdu Milletin efendisi

barikatı kurdu

KASIM ŞAHİN / BOLU Bolu Mudurnu’ya bağlı

Yeniceşıhlar köyünde yapılmak istenen taşocağına karşı köylüler 2 haftadır direnişte. Geçen hafta Perşembe günü yol kapatmayla başlayan eylem, açlık

greviyle devam etti. Köylüler, taşocağının anıt ağaçları ve meralarını yok edeceğini belirtiyor. Bolu Valisi Ahmet Zahteroğulları, önceki gün kendisini ziyaret eden köylülere taşocağında incelemelerde bulunma sözü verdi.

Yaklaşık 100 köylü yaklaşık 1 haftadır açıklık grevinde. Bölgeden bir an olsun ayrılmayan köylüler, çadır kurdu. Çadırın üzerine de Türk bayrağını astı.

Önceki gün Vali Ahmet

Zahteroğulları’nı ziyaret eden köylüler,

validen bölgede incelemelerde bulunmasını ve taşocağının faaliyetlerini durdurmasını istediler.

Vali Zahteroğulları, işletmenin de hakları olduğunu belirterek herkesi tatmin edecek adil bir karar vermeye çalışacaklarını söyledi.

İ

zmirli Egemen Atay, ikinci kaptan olarak işe başladığı ve ilk seferine çıktığı kuru yük gemisinde, ortadan kay- boldu. 19 gündür kendisinden haber alınamayan Atay, gün- lerce süren aramalara rağmen bulunamadı. Eşi Sevil Atay,

“Eşim intihar etmez, sorunu yok. Gemiden düşmez, çok tecrübeli. Gemide tanık olduğu bir olaydan do- layı başına bir şey gelmiş ola- b i l i r ”

diye konuştu.

Egemen Atay, 18 Nisan’da Fas’tan Romanya’ya gübre gö- türülen gemiye İstanbul Kum- kapı’da binerek yeni görevine başladı. Gemi, İstanbul’da iki gün süren ikmalin ardından 20 Nisan’da Karadeniz’e doğru yola çıktı. İstanbul’a 40 deniz mili uzaklıkta dümeni devral- ması gereken Egemen Atay’ın, görevine gelmemesi üzerine alarm verildi. Atay, tüm ara- malara rağmen gemide bulu- namadı. Sahil Güvenlik ekip- lerinin denizdeki aramaların- dan sonuç alınamadı. Sarıyer açıklarına çekilen gemide, sav-

cılık araştırma yaptı. Gemideki 5’i Gürcistan, 1’i Azerbaycan uyruklu toplam 15 personelin ifadesine başvuruldu. Ancak gemi çalışanları iki gündür kendileriyle birlikte olan Ege- men Atay’la bir tartışmalarının olmadığını söyledi.

İşinden memnundu

Sevil Atay, eşinin ölü ya da diri bulunarak kendilerine teslim edimesini istedi. Sevil Atay şunları söyledi: “3 ay son- ra 1. kaptan olma hakkını elde edecekti. Kaybolduğu gece beni aradı ve kamarasına git- tiğini, ancak orada telefonunun çekmemesinden dolayı dışa- rıdan aradığını belirtti. Bana geminin yeni olduğunu, çalışma koşullarının da iyi olduğunu söyledi. Uyuyacaktı. Morali falan da bozuk değildi. Olay aydınlatılsın. Kafamızda çok soru işareti var ve bunlara da kimsenin cevap verdiği yok.”

Gemi kaptanı seferde kayboldu Ankara’da hayat 23.00’da duracak



Ulaşım araçlarının sefer- lerinin erken saatlerde sona ermesinden şikâyet eden Ankaralılara kötü bir haber daha: Metro hareket saat- leri erkene çekildi. Kızı- lay’dan Batıkent’e en son sefer saati 23.00 olarak de- ğiştirildi.

Son sefer erkene alındı

Ankara Büyükşehir Bele- diyesi EGO Genel Müdür- lüğü, “Metro hatlarında sinyalizasyon sistemlerinde entegrasyon çalışması” ya- pılacağı gerekçesiyle metro trenlerinin son hareket sa- atlerini değiştirdiğini du- yurdu. Ankaralıların “Ula- şım erken saatlerde bitiyor”

eleştirilerine rağmen Kızı- lay’dan Batıkent’e en son sefer saati 00.20’den 23.00’e çekildi. Yapılan açıklamada

“AŞTİ ve Dikimevi yönün- den (Ankaray) gelip, met- roya aktarma yapacak olan yolcularımızın son tren ha- reket saatlerine dikkat et- meleri gerekmektedir” de- nildi. 12 Mayıs Pazartesi gününden itibaren metro trenlerinin son hareket sa- atleri şöyle:

OSB / Törekent - Batıkent İstasyonu yönüne 22.00 Batıkent - OSB / Törekent İstasyonu yönüne 23.00 Batıkent - Kızılay İstasyonu yönüne 22.30

Kızılay - Batıkent İstasyonu yönüne 23.00

Koru - Kızılay İstasyonu yönüne 22.30

Kızılay - Koru İstasyonu yönüne 23.00

Gül’ün işadamı Hattat ile sır konuşması

C

umhurbaşkanı Abdul- lah Gül, 3 Mayıs’ta git- tiği Bartın’da Amasra’ya yapılması planlanan termik santralı inşa edecek HEMA Holding’in sahibi Mehmet Hattat ile bir restorantta yemek yedi. Yemeğe AKP Milletvekili Yılmaz Tunç da katıldı. Bartın Çevre Meclisi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yemekte ya- pılan sohbetin içeriğini açık- lama çağrısında bulundu.

Çevre Meclisi adına yaptığı

açıklamada Ayşe Sevtap Uzun, Amasra’ya termik santralın ya- pılmaması için ellerinden gelen yapacaklarını açıkladı. Uzun, Abdullah Gül’ün ziyareti sı- rasında çekilmiş bir de fotoğraf

paylaştı. Uzun sözlerine şöyle devam etti: “Bu fotoğrafta gö- rüldüğü gibi Mehmet Hattat, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un oturduğu sandalyenin arkasına samimi bir şekilde kolunu dayayarak Gül ve Tunç’la kulaklardan uzak uzun sohbet etmiştir. Termik santral için bürokratlar üzerinde baskı mı oluşturulmaya çalışılmak- tadır? Bu samimi ve gizli soh- betin açıklanmasını bekliyo- ruz.” NECDET AYDEMİR / BARTIN

Bekir Aldırtmaz Recep Aldırtmaz

İsmail Aldırtmaz

Babalarına mezar olan madende

ekmek kavgası Babalarına

mezar olan madende

ekmek kavgası Babalarına

mezar olan madende

ekmek kavgası Babalarına

mezar olan madende

ekmek kavgası Babalarına

mezar olan madende

ekmek kavgası Babalarına

mezar olan madende

ekmek kavgası

Muzaffer Aldırtmaz

İkinci kaptan Egemen Atay’dan 19 gündür haber alınamıyor.

TEŞEKKÜR

Cumhuriyet Öğretmeni İP Üsküdar İlçe üyesi, herkesin Sevim ablası, canımız

SEVİM KONUKMAN

’ı

kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz.

Son yolculuğuna uğurladığımız gün ve öncesi, tedavisi süresince bizleri yalnız bırakmayan

İşçi Partisi GENEL BAŞKANI Sayın DOĞU PERİNÇEK’e,

İşçi Partisi Üsküdar İlçe yönetimi ve üyelerine, Sinop Valisi Sayın Yavuz Selim KÖŞGER’e, Sinop Belediye Başkanı Sayın Baki ERGÜL ve

Personeline, Sinop İl Emniyet Müdürü Sayın Şeref AYTEKİN ve İl Emniyeti Personeline,

Sinop Eski İl Belediye Başkanları Sayın Zeki YILMAZER ve Hamza İNCE’ye,

Devrekani Belediye Başkanı Sayın Murat Ali USTAOĞLU’na, İşçi Partisi Sinop İl ve İlçe yöneticilerine, Muhtarlarımıza, Ulusal Kanal ve Aydınlık

Gazetesi Yönetimine,

Üsküdar Devlet Hastanesi, Çapa Tıp Fakültesi, Acil, Dahiliye ve Nöroloji Servislerine, Siyami Ersek Kalp ve Damar Hastanesi Acil Yoğun Bakım Doktor ve Personeline, telefonla

arayan, mesaj ve çelenk gönderen ve cenazeye bizzat katılan, acılarımızı paylaşan akraba, dost

ve arkadaşlarımıza, Aziz Sinop’lu hemşehrilerimize yürekten teşekkür ederiz.

KONUKMAN-ÖZLÜ AİLELERİ

Referanslar

Benzer Belgeler

GÜZELLİK VE SAÇ BAKIM HİZMETLERİ ALANI CİLT BAKIMI VE MAKYAJ DALI Kalfalık Beceri Sınavı Değerlendirme Kriterleri İSG MALZEMELERİ LİSTESİ B:2 Sorusu için malzeme

Gözlem yapan uygulama öğretmeni ya da uygulama öğretim elemanı doldurduğu Ders Gözlem Formunu öğretmen adayına dersin bitiminde gösterir, öğretmen adayının güçlü

Kabul mektubunu en geç 11/03/2022 tarihine kadar teslim etmediği takdirde otomatik olarak belge eksikliğinden elenir.. 86.86 ŞARTLI ADAY

266 BÜŞRA İLHAN SANAYİ POLİTİKALARI VE TEKNOLOJİ YÖNETİMİ (YL) (TEZSİZ) (UZAKTAN ÖĞRETİM) Asil 267 SEREN SELİN ALGAN SANAYİ POLİTİKALARI VE TEKNOLOJİ YÖNETİMİ

A) Kurumlarda eğitim-öğretim ve yönetim, 652 sayılı “Millî Eğitim Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”de edilen Türk Millî Eğitiminin

Ülkeler arasında refah endeksi sıralaması açısından en iyi konumda olan ülke Karadağ iken, Türkiye’nin diğer ülkelere kıyasla daha gerilerde kaldığı

SÖZEL ALAN İL/İLÇE : İSTANBUL - ESENYURT (MERKEZ) BİNA : 742329 - Ekrem İnci Ortaokulu.. ADRES :

İLK DERECE MAHKEMESİ ADALET KOMİSYONU BAŞKANLIĞI. ADAY