24 yaşında Akıl Hastanesinde Lâboratuvar Şefi,
26 yaşında Profesör Muavini, 33 yaşında Profe
sör ve 40 ında Ordinaryüs olan Fahrettin K e
rim, "Doktor olmasaydım muhakkak politikacı
olurdum!" diyor.
Y a z a n : O ğ u z
Ö z d e ş
F o t o ğ r a f l a r : R ü ç h a n A R 1 K A N
S
ize «Dünyanın en çalışkan adamı kimdir?» diye sorulsa, emi nim ki derhal cevap vermekte hayli güçlük çekerdiniz.Uzun uzun düşünmenize hacet yok. Röportajımızın mevzuu olan İs tanbul Vali ve Belediye Başkanı F ah rettin Kerim Gökay, işte o adamdır. — İddia edebilirim ki, diyor, ça lışma tarzım dünya üzerinde bir re kor teşkil etmektedir. Bu bapta herke se meydan okurum ve kimsenin rekabe tini kabul etmem.
Hakikaten Valimizin bu çalışkan lığı, beynelmilel kongrelerde dahi ka bul edilmiştir.
Bugün elli yaşında olan O rd. Prof. Fahrettin Kerimin çalışkanlığına en mühim delil olarak da, şimdiye ka dar neşredilmiş olan eserlerinin 169 a ulaşmış olmasını gösterebiliriz. Hem de bunların hepsi, ilmi ve tıbbî mevzularda- dır.
Gökay’m, hayatına kısaca bir göz atalım.
Y ıl 1900. Yani, on dokuzuncu as rın son senelerindeyiz. Bu, Fahrettin Kerim’in, Eskişehirde gözlerini
dünya-yat Lâboratuvarı şefi, hemen arkasın dan da Asabiye Mütehassısı oluyor. 26 yaşında iken Profesör muavinidir.
Mesleğinde süratle ilerleyen Fah rettin Kerim muvaffakiyetleri, muvaf- f kıyetler Fahrettin Kerimi takip edi yor ve 1933 de Akliye Profesörlüğüne yükseliyor. Dokuz yıl sonra da Gökay, a.tık sinir Hastalıkları Ordinaryüs P ro fesörüdür.
Bu arada muhtelif teşekküllerde, bilhassa Üniversite Klimatoji Ensti tüsü ve Yüksek M aarif Şurası azalık- larmda bulunmuştur. Fahrî olarak ça lışmak, onun, en büyük zevklerinden birini teşkil ediyor.
24 Ekim 1949 da İstanbul Valili- ğir.e tayin edilen Fahrettin Kerim G ö kay, her iki mesleği hakkındaki fikir lerini şöyle hülâsa etti.
— Doktorlukta, koruyucu hekim liğe, aynı zamaında, halk için dispan serler açılarak devletçi hekimliğe taraf tarım. Köylere kadar hekimin gitmesi ni istiyorum. Bu arada, serbest hekim lik de inkişaf eder. Valilikte ise, altı aylık valilik hayatım buna misaldir. İhtisasa hürmet, işbirliği, değişmez
düs-Cfcalfiwttim DCerim í^úkcnj
ya açtığı tarihtir. Çocukluğunda da hayli çalışkan olan Gökay, tahsilini kısmen Eskişehirde yaptıktan soaıra he nüz 15 yaşında iken yalnız başına İs- tanbula geliyor ve İstanbul Lisesini bi tirdikten sonra Tıbbiyeye kaydolunu yor. Doktor çıktıktan sonra da, Münih ve V iyana’da ihtisasını yapıyor.
urda dönüşünde, henüz 24 ya şında bir delikanlı iken, İstanbul Em- raziye ve Akıl Hastahanesinde
Ruhi-turlarımın başında gelmektedir. Halkla hükümet aıasında bir baraj bulunmadı ğına, işlerin hallinde halk ve hükümet işbirliğine ihtiyaç olduğuna ve çok ça lışmak icabettiğine kaniim.
— Y a, doktor olmasaydınız ne o- lurdunuz?
Bu sualimi sormakta hakikaten isa bet göstermişim. Zira, sevgili valimizin, birçoklarımızın malûmu olmayan ikinci şahsiyetini bu suretle öğrenmiş olduk.
— Doktor olmasaydım, Mülkiyeye girip politika adamı olacaktım. O sene, Mektebi Mülkiye kapanmıştı. Ben de Tıbbiyeye girdim. Tıbbiyenin ilk sınıf larında, kafamda hakim olan tek şey, politikacılıktı. Ancak, üçüncü sınıfın sonunda hekim olmaya karar verdim. Ö yle zannediyorum ki, fena bir hekim de olmadım. Tevazuu bir tarafa bıra kalım, fazla olarak hocalık hayatımda da mesailerimle memleket içinde ve d ı
şında bir hayli neşriyatla ve kongreler de tebliğlerde bulunmakla, vazifemi yapmağa çalıştım. Mülkiyeye gireme dim ama, bu sene Mülkiyelilerin yeme ğinde beni fahrî mülkiyeli olarak ilân ettiler.
Yine burada da, adının «Fahri» olmasının hikmetini görüyor musunuz? Valilikten politikaya geçen yol yakın dır. Bunları öğrendikten sonra, ilerde bir gün, Gökay’ın valilikten politikaya geçtiğini görürsek şüphesiz yadırgama yız.
Y
eşilâycılığı ile mâruf olan ve va liliğe tayinine kadar bu cemiyetin başkanı bulunan Gökay, günde iki defa çay, iki defa da kahveden başka bir şey içmez. Kendisine hayatta en çok neye sevindiğini sordum. Sevindiği şeyler şeyler okadar çok olacaktı ki : — Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer, diye kestirme bir cevap verdi.Fahrettin Kerim, sade giyinmeyi pek sevdiğini söylüyor. Elbiselerinin çoğu lâcivert ve koyu renktedir. F rapan şeylerden hiç hoşlanmaz. Sade ve za rif olmak, onun en büyük zevklerinden biridir.
A ltı aydır devlet memuru, hâlk tabiriyle «sabit gelirli» olan Valimize, kazancının ne olduğunu sormak gerçi biraz abesti ama, evvelce Babiâlide bu lunan muayenehanesine girip çıkan zi yaretçilerin çokluğunu düşünerek, bu hususu öğrenmekten kendimi alamamış tım.
Şimdi, aylıklı memur olduğum malûm, dedi. Ondan evvel hekim ola rak, birinci sınıf kazanç vergisi veri yordum. Çok şükür, şimdiye kadar hiç kazancımdan şikâyet etmedim. Bugün
(A rk ası 33. sayfada) 29
DÜNYADA NELER OLUYOR?...
İmdat Hırsız V a r ! . .
(B aşı 13. sayfada) m a d d e s i h ü k m ü n e g irer!* ’ d e d i ğ i g ö r ü lm ü ş tü r . U m u m iy e t le b u iş i m e s le k it tih a z e tm iş h ır sız la r , ü z e r le r in d e silâ h ta ş ıy a n h ır s ız la r a k a r ş ı ç e k in g e n d ir le r . H a ttâ s ilâ h lıla r d a n n e fr e t e t tik le r in i s ö y liy e n le r d e ^ v a r d ır . Ç ü n k ü ü z e r in d e s ilâ h bu - lu n a n h ır sız ın c e z a s ı, o to m a tik b ir s u r e tte a ğ ır la ş ır . Bu b a k ım m e m ış I e r - d ir. Y a k a la n d ık la r ı t a k d ir d e c e z a la r ın ın n e o la b ile c e ğ i h a k k ın d a , a v u k at! a r d a n h a ttâ b a z a n h â k i m 1 e r - d e n d a h a sa-4" m e m le k e t le r d e , h ır s ız la r ın , m u- k h a k e m e s i g ö r ü ld ü ğ ü sır a d a h â - 1 k im e : “ S a y ın y a r g ıç b e n im su - ç u m , C e z a K a n u n u n u n fa la n c aEvlilikten Memnun musunuz?
d a n , u s ta h ır sız la r , silâ h lı h ır sız ı, ^ t o y v e a c e m i te lâ k k i e d e r .
K r im in o lo ji m ü t e h a s s ıs la r ı, j* h ır sız ı, n a m u s lu in s a n la r ın g a f- .çj le tle r in in h ır s ız e t tiğ in d e m ü tte - j*
fik tir le r . ^ (Başı 23. sayfada) D o k t o r u n t a v s i y e l e r i a r a s ı n d a b i r t a n e s i v a r d ı r , k i b u n u n s ı k sık d u y u l d u ğ u n u s ö y l e m e k g e r e k i r : E v l i l i k t e k i m u a ş a k a l a r d a , b a ş k a h i ç b i r ş e y d ü ş ü n m e d e n k e n d i n i z i t a m a m e n o a n ı n z e v k i n e t e s l i m e d i n i z . B ü t ü n s e v g i n i z a n c a k b u s u r e t l e b e l i r e b i l i r . K e n d i n i z i k o r k u l a r d a n v e ç e k i n m e l e r d e n s ı y ı r ı r s a n ı z , o n i s b e t t e z e v k d u y a r v e m e s u t o l u r s u n u z .
M
ü m k ü n d ü r , ki ç o c u k l u ğ u n u z d a siz e t e l k i n e d i l m i ş o l a n k o r k u l a r v e i s t e k s i z l i k l e r , k e n d i n i z i r a h a t ç a k a p ı p k o y u v e r m e n i ze e n g e l o l s u n . . . E v l e n d i k t e n s o n r a fi zi k a ş k l a hi ss i i t m i n a n ı n b i r b i r l e r i n e o l a n a l â k a s ı n ı k o l a y k a v r ı y a - m ı y a b i l i r s i n i z . O t a k d i r d e d e b ü t ü n b u i ş l e r i n h e m e n c e c i k v e s ü r a t l e d ü z e l e c e ğ i ü m i d i n e k a p ı l m a y ı n ı z . Bu a k s a k l ı k l a r ı g i d e r m e k i ç i n h e m k a d ı n , h e m d e e r k e k u ğ r a ş m a l ı d ı r . B a z a n n e t i c e e l d e o l u n u n c a y a k a d a r ç o k v a k i t g e ç e b i lir. B a y a n d o k t o r L e v i n e ’e g ö r e o l g u n b i r a ş k ı n b a ş l ı c a i ş a r e t l e r i , t a b i î z e v k a r z u s u , a r k a d a ş l ı k v e k a r ş ı l ı k l ı s a y g ı d ı r . D o k t o r S t o n e d e k o c a l a r a şu t a v s i y e l e r d e b u l u n m a k t a d ı r : “ E r k e k l e r i n , k a d ı n l a r ı n k i n e h i ç b e n z e - m i y e n b i r c i n s î z e v k t a h a s s ü s l e r i v a r d ı r . K a d ı n l a r d a c i n s î t a h a s s ü s E r k e k l e r i n k i g i b i z o r l a y ı c ı v e a c e l e d e ğ i l d i r . Y a v a ş y a v a ş y ü k s e l i r . B i n a e n a l e y h k a r ı n ı z k a r ş ı s ı n d a s a b ı r l ı o l u n u z ! E v l e n d i k t e n s o n r a d a â ş ı k v e k a v a l y e k a l m a y ı u n u t m a y ı n ı z . E ğ e r k a r ı n ı z ı m e s u t e t m e k i ç i n y o r u l m ı y a k a t l a n ı r s a n ı z m ü k â f a t ı b ü y ü k o l u r . K a r ı n ı z sizi v e y a l n ı z sizi s e v e r . E v l i l i ğ i n i z d e h a k i k î s a a d e t i b u l m u ş o l u r s u n u z . U n u t m a y ı n ı z , ki b u g ü n b o ş a n m a l a r ı n b ü y ü k b i r k ı s m ı n ı n s e b e b i c i n s î u y u ş m a z l ı k l a r d ı r . “'WWW ;w w w w w w w w w # w
%
1*Soğukkanlılık Ney e Derler?
( B a ş ı 1 1 . T a y y a r e d u r d u . Bi** ta k ım e l le r , k e n d is in e d o ğ r u u z a n d ı. A r tık k u r tu lm u ştu . G e ç ir d iğ i k o r k u lu d a k ik a la r ı u n u ta m a d ıy s a b ile s ü k û n e t b u l m a sı k ısa sü r d ü . O n d a k ik a s o n r a te k r a r t a y y a r e s in e b in d i. Bu s e fe r k a p ıy ı ih tim a m la k a p a m a y ı d a u n u tm a d ı. A le t y in e h a v a la n d ı. T a m p a m e y d a n ın ın b in a -s a y f a d a ) la r ı y in e o y u n c a k e v le r e b e n z e d i v e M arc F is h e r - G a la ti k e m a li s ü k û n e t le v a z if e s in i y a p m ıy a k o y u ld u . E n m ü th iş k a z a la r d a n b ir in i a tla tm ış , m u c iz e k a b ilin d e n k u r tu lm u ş tu . K a r ısın ın , k e n a r ın a k a d a r g e ld ik le r i b u f e lâ k e t u ç u r u m u n d a n h a b e r i b ile o lm a m ış tı. D ü n y a b ö y le d ir !..
FAHRETTİN KERİM G Ö K A Y
(B a ş ı 2 9 .dahi memnunum. A llaha şükretmesini bilen adamım. M ide denilen şey, bir lokma ekmekle de doyar. A llah devle te zeval vermesin.
Bu sonuncu cümle. V ali Gökay’ı doktor Fahrettin Kerim’den ne güzel ayırıyor değil mi?
Sabahın yedisinde kalkan ve gece 11 e kadar durmadan çalışan valimizin çok rüya görüp görmediği hakikaten me rak edilecek bir şeydi. Başını iki ta rafa sall ıyarak :
— H em de, pek çok görürüm, de di. Doğrusunu isterseniz, bundan da müştekiyim. Rüyalarımın hemen hepsi ni de hatırlarım. Bu yüzden bazı sa bahlar, yorgun kalktığım olur.
Ruh ve akıl hastalıkları O rd. P ro fesörüne bu mevzuda sorulacak bir su al daha vardı.
— Rüya sizce nedir?
Sanki, bu sualime çok evvelden hazırlanmış gibi :
— Bence rüya arzuların ifadesi ve hülyaların devamıdır, dedi.
Doğrusu bu tarife diyecek yoktu. Cendisi de bunun farkına varmış
ola-s a y f a d a )
cak ki, hemen önündeki bloknota bu sözlerini aynen kaydetti.
Gazetecilik, cemiyetçilik ve batı musikisi, mesleğinin dışında, Fahrettin Kerimin en büyük zevk ve meşgaleleri ni teşkil etmektedir. Bilhassa Beetho ven’i ve onun meşhur Beşinci Senfoni sini dinlemeğe bayılır. Evinde, 350 - 400 kadar garp musikisine ait plâk var dır. T ürk musikisinde Dede Efendi, en sevdikleri arasındadır.
Fahrettin Kerim Gökay, bugünkü gençliği pek beğendiğini söylüyor.
— Maşallah sırım gibi delikanlı lar. Çalışıp duruyorlar. Yaşlılar, daima gençlerde kusur ararlar. Eksik tarafları var tabiî. O nları da düzeltmek bizlere düşer.
Karakterinin teşekkülü bakımından en çok tesiri altında kaldığı şahsiyet o- larak üç kişi saydı.
— Babamın sert karakteri, anne min diyergâm telkinleri, hocam Mazhar Osmanın çalışkanlığı...
Fransızca ve Almancayı iyi bilen Fahrettin Kerim Gökay, geceleri boş vakit bulursa, kitap okur.
★ H in t h ü k ü m e tin in şefi P a n d it N e h ru d in le n m e k ve zih n in i açm a k için Y oga u su lle rin e b a ş v u rm a k ta d ır. Y ani b aşı y erd e, a y a k la rı d u v a ra d a y a lı ve h av a d a o lm ak ü z e re d u rm a k ta ve b ir sa a t m ü d d e tle b u v a z iy e tte k a lm a k ta d ır.
★ A rja n tin C u m h u rre isin in k a rıs ı E v a P e ro n so n g ü n le rd e m u v a ffa k iy e tli b ir a p a n d is it a m e liy a tı geçirdi. D ik ta tö rü n k a rıs ın ın y e n i d en s ıh h a tin e k av u şm a sın ı te s it için, m e m le k e t d a h ilin d e seferd e b u lu n a n b ü tü n tr e n le r h ü k ü m e t em riy le on d a k ik a stop e tm iştir. ★ M oskova’d a k i Ş a rk iy a t E n stitü sü n d e , Ç in li m ü te h a ssısla rın da a ra s ın a k a tıld ığ ı b ir hey et, esk isin d e n d a h a sade b ir Ç in alfa b e si m e y d a n a g e tirm iştir. Y eni alfa b e R us alfa b e sin e çok b en z e m e k te d ir. Bu şe k ild e d ü n y a n ın en k a rış ık ve zor a lfa b e sin d e n b iri o lm a k la m e şh u r b u lu n a n Ç in lisa n ı b u v a sfım k a y b e tm e k te d ir
★ G eçen sen e İn g ilte re ’de k aza n eticesin d e ö le n in s a n la rd a n 6000 ta n e s in in so k a k ta k a z a y a u ğ ra m a la rın a m u k a b il 9000 i e v le rin d e can v e rm işle rd ir. E vde v u k u b u la n k a z a la r u m u m i y e k û n u n yüzde 66 sı k a d a r tu tm a k ta d ır. İngiliz p sik o lo g la rın ın in c e le m e le rin d e n a n la ş ıld ı ğına gö re bu k a z a la r en ziyade, g eçim sizlik b u lu n a n e v le rd e o lm a k ta d ır.
KUŞLAR VE TAYYARELER
K u şla rın ta y y a re le r için p ek ciddî te h lik e le r y a ra ta b ile c e k k u d re tte o ld u k la rın d a n h a b e rin iz v a r m ıydı? M a rtıla r ve b ilh assa k a r g alar, h a v a a la n la rı c iv a rın d a s ü r ü le r h alin d e yaşam ağa b a y ılırla r. B ir ta y y a re h a v a la n d ı mı k u ş s ü rü le ri h em en k o n m u ş o ld u k la rı a ğ a ç lık la rd a n k a lk a r ve ta y y a r e n in e tr a fım k u ş a tır lar. Son sen elerd e v u k u b u lm u ş o lan h a v acılık k a z a la rın d a n en az otuz ta n e s in e k u ş s ü r ü le ri n in sebep o ld u ğ u te s b it ed ilm iştir.
In g ilte re H ava N ezareti b o sla n k o rk u lu ğ u ,
av köp eğ i ve şa h in .k a rta l c in sin d e n y ırtıc ı k u ş la r k u lla n m a k su re tiy le k a rg a sü rü le rin i h a v a a la n la rı c iv a rın d a n u z a k la ş tırm a k istem iş, fa k a t te c rü b e le r m u v a ffa k iy e tsiz lik le n e tic e le n m iştir.
Son z a m a n la rd a b u lu n a n u su l h em d a h a em in, h em de d a h a az k ü lfe tlid ir. M alûm o lduğu üzere, u ltr a - ses d e n ile n sesler in s a n k u lağ ı ta ra fın d a n d u y u lm a m a k ta , fa k a t b irta k ım h a y v a n la r ta r a fın d a n p e k â lâ d u y u lm a k ta d ır. S an iy ed e 20.000 titre şim d e n h u su le g elen «İşitilm eyen sesler., in s a n k u la ğ ın a h iç b ir ra h a ts ız lık v e rm e m e le rin e m u k a b il 400 m e tre lik m esafe d a h ilin d e b u lu n a n k u ş la rı ü rk ü tü p k a ç ırm a k ta d ır. Bu şe k iid e h a v a a la n ın d a k i â le t işlediği m ü d d etçe ta y y a r e le r k a rg a s ü r ü le r in in h ü c u m u n a m a ru z k a lm a k sız ın y e re in e b ilm e k tc , v e y a m e y d a n d an teh lik esizce h a v a la n m a k ta d ırla r.
★ C o n ste lla tio n ’d an ★
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
★ M alezya’d a u fa k b ir k a b ile te ş k il ed en B a jo la r S ulu d en izi üze rin d e b u lu n a n k a y ık la rın d a doğar, b u n la r ın için d e y a şa r v e ö lü rle r. B a jo la r d a lg a la rın sa lla n tısın a o d e re c e a lışm ışla rd ır k i k a ra y a ç ık m a la rı icab e d in ce m id e le ri b u la n ır; y a n i B a jo la rı to p ra k tu t a r (!)
★ D ü n y ad a y a şay an c a n lıla rın h e p sin in d işleri a ğ ız la rın d a d eğ ild ir. M eselâ sazan b a lığ ın d a k ile r y em ek b o ru s u n u n iyice içinde, y engecin- k ile rse m id esin d ed ir
K u şla ra gelince, o n la rın d iş le ri y o k tu r. F a k a t b u h u su s y iy e c e k le rin i en az bizim k a d a r çiğ n ey ip ö ğ ü tm e le rin e m ân i olam az. İk i yü z sene evvel, k u ş la rın d iş le ri olm adığı h a ld e y e d ik le rin i ö ğ ü te b ilm e le ri bazı â lim le rin d ik k a tin i ç e k ti v e sin d irim in b u h a y v a n la rd a sadece k im y ev i b ir şek ild e m i y o k sa gizli ö ğ ü tm ey le m i y a p ıld ığ ım a n la m a ğ a çalıştılar.
T a v u k la ra , iç i a rp a d o lu in ce cam m u h a fa z a la r y u ttu ru ld u . E ğ er sin d irim le ri sırf k im y a y o lu y la y a p ılıy o rsa c a m la ra b ir şe y olm ayacak, sadece iç le rin d e k i a rp a la r ta v u ğ u n m id esin d ek i s u la r ta ra fın d a n e ritile c e k tl N etice d e cam ların da y ok o ld u ğ u g ö rü ld ü . D em ek k i ta v u k la rın için d e cam gibi m a d d e le ri de ö ğ ü te b ile c e k b ir sistem m ev cu ttu .
H a k ik a te n , y a p ıla n e tü d le r n eticesin d e, k u ş la rın y e m e k b o ru la rın ın çok s e rt b ir d e riy le k a p lı o ld u ğ u m e y d a n a çık tı. F e v k a lâ d e m u k a v e m e tli olan bu d e ri k u v v e tli a d a le le rle h a re k e t e d iy o r ve sert cisim leri d a h i ezip ö ğ ü tü y o r.
D cvü k u ş la rın ın y em ek b o ru su şa y a n ı h a y r e t b ir u zu v d u r. Z ira bu h a y v a n la r p a ra ve çivi gibi m a d e n î eşyayı d ah i y u ta b ilirle r.
★ Constellation’dan -*•
g a r i p b ir h â d i s e
★ B azan P e ru sa h ille rin in b in k ilo m e tre u z u n lu k ta n fa z la k ıs ım ları, d en izd e n g elen k ü k ü r tlü h id ro je n fırtın a la r ın ın h ü c u m u n a u ğ ra r. Bu f ır tın a la r k u ş la rı ö ld ü r ü r ve a h a li a ra s ın d a s a ri h a s ta lık la rın y a y ılm asın a sebep olur. P e ru lu la r bu â fete C allao boyacısı» a d ın ı v e r i r ler. Z ira lim a n d a k i g e m ile rin ve b in a la rın h e p sin i k a r a b ir ta b a k a y la â d e ta b o y u y an bu fırtın a e n şid d e tli ic ra a tın ı C allao lim a n ın d a y a p m a k ta d ır. Şim diye k a d a r bu g a rip h â d ise n in izah ım y a p a b ile c e k b ir âlim çık m ad ı.
3 3