• Sonuç bulunamadı

Yerli ve yabancı kalemlerden İstanbul

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yerli ve yabancı kalemlerden İstanbul"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İY İ

YarllS ¥©

Yabanca

Kaflemflerdeım

Boğaziçinin sahillerinde yaşarken Islâmi- yelin bana telkin ettiği bu cazibeden hiç bir zaman kurtulamıyacağını.

Pierre LOTİ

İstanbul'a geliş

Robeıt DE FLERS Süt rengi bir gök altında, Marma­ ra'nın sularını güneşin ilk ışıkları ay­ dınlatmağa başlar başlamaz, geçtiği­ miz Çanakkale boğazına doğru giden bin taneye yakın nakil vasıtasiyle karşılaştık. Gece, Achille ile Patroc- lees’in mezarlarının hakim olduğu ve şimdi yeldeğirmenlerin bulunduğu vadilerle dolu kıyıları görmüştük. «Touraine»in yaptığı köpüklerin or­ tasında sallanan ve Boğaziçinin her­ hangi bir koyundan gelen küçük na­ kil vasıtalarının çok sihirli adları var: «buharla yürüyen gemiler»,

«mavnalar», kıyıya daha yakın olanlar da «kayık». Bu so­ nuncular görülmemiş bir hızla denizi yaran, uzun ve ha­ fif sandallardır. Sahil çiziliyor, deniz daralıyor A v ­ rupa ve Asya kıyıları sanki birbirlerinin önüne geçmeğe çalışıyorlar. Buluşup birbirlerini açık gümüşü ve koyu ma­ vi renklerle gölgelemek istiyen bir halleri var. Karadeniz- den gelip, Boğazdan girerek kuvvetli akıntının hasıl etti­ ği kısa dalgalar, geminin gövdesinde hafif sesler çıkarı­ yor. Sabahın pembe sisinde yıkanan adalara doğru, efsa­ nevî deniz kuşları akın etmekte. Güneş yükseldikçe kubbe ve minareler daha ziyade pırıldıyor, Asya kısmını ve A- nadolu dağlarına hakim vaziyette duran Uludağın tepesi de büsbütün meydana çıkıyor. Şehri saran surlar ışık al­ tında yanıyor, Yedikule hisarı, koyu renk ve muazzam gövdesini, taze ve çiçeklerle dolu yeşilliklerin ortasında yükselmekte. Sağ tarafta bembeyaz Sarayburnu, mavi su­ lara doğru ilerliyor, kayaların etrafında şeffaf deniz açık zümrüt yeşili bir renk alıyor. Güneşin ziyasında başka mi­ nareler de pırıldamağa başladı. Her dakika sayıları çoğal­ makta. Güneşin yıkadığı kubbeler duvar ve evlerin üzerine, ağır surette yayılmışlar.

Burnu dönüp te eski sarayın duvarlarından mazgal­ lar görününce, sayısız köşkleri, yol ve ağaçlık lâbirentleri­ ni, çınar ve yasemin ağaçlarını tasavvur edebiliyorsunuz. Orada biraz denize doğru uzanmış, düzlük bir yer var. Vefasız odalıkları kedi ve ve yılanlarla çuvala koyarak de­ nize attıkları nokta.

Serpilmiş hissini veren köyleri, beyaz camileri, çınar ve yasemin korularıyla, Asya kıyısı yavaş yavaş görünüyor.

-

18

iki büyük cihanın mültekasmda Türk vatanının ziyneti,

Türk tarihinin serveti, Türk milletinin gözbebeği İstanbul bütün

vatandaşların kalbinde yeri olan şehirdir.

ATATÜRK

71 IfiU LV lK

İSTANBUL'A SELÂM

Ben unutsam ellerim unutmaz Ellerim alışagelmiş havasına Ayaklarım yadırgar başka kaldırımı Gene gelirim içilecek suyum varsa Atlarım tramvayına vapuruna Geçerim karşısına bir kızın Götürürüm onu dilediğim yere

Gönlüme göre hayal cıgaramm dumanında Hiç aklıma gelir miydi böyle bakmak ona Uzaktan fotoğraflardan kitaplardan Şu cadde gezdiğim cadde

işte seyrettiğim çarşısı pazarı ölürüm dayanamam hasretine Kuş mu rüzgâr mı bulut mu Götürsün oraya selâmımı Desin bir garip var uzaklarda

N A H İ T U L V İ A K G Ü N

STANBUL

işte çam ve firavun inciri ağaçlarıyla çevrili pembe ve sa­ rı evleriyle, gölgeli ve güneşli koylarıyla, Üsküdar. Şeffaf suya akseden servilerle çevrili, büyük kışlaları, mavimtrak tepeli dağlardan müteşekkil tacıyla, göze çarpmakta. Da­ ha ileride, Yahudilerin oturduğu Kadıköy, rengârenk bir buğu içindeymiş gibi ışıldıyor. Nihayet sağ tarafta İstan­ bul’un, dipte Eyüp Sultan camiinin, solda ise sokakları bir­ birine karışmış vaziyette denize kadar inen frenk şehirleri Beyoğlu ve Galata’nın hakim olduğu Haliç! Bir sürü acaip nakil vasıtları, garip yelkenli kayıklar, sularım iyice kap­ lamış. Avrupa’dan Asya’ya taşmış yüz kadar şehir toplu­ luğu gibi duran bu sitenin üstüne Beyazıt ve Galata kule­ leri, iri siluetlerini uzatmış gibiler. Vadilerde saklanıp yük­ seklik ve plâjlarda parıldıyan, yedi tepenin üzerine, bir par­ mak bile toprak kaybetmeden kayıtsızca yerleşmiş, gökya- kuttan kesilmişe benzeyen, bu deniz kolunun derin suların­ da, asırlardan beri kendisini seyreden, harikulâde fahişe! Bu binbir gece şehrinin ortasından da korular, bahçeler fış­ kırıyor. Bütün bu yerler ağır ve sıcak kokularını gönder­ mek suretiyle sanki size «hoşgeldiniz» diyorlar. Minarele­ rin teşkil ettiği ormanların yanında bir de servi ormanları mevcut. Altın parıltısı, bu ihtişama öylesine çamur sıçratı­ yor ki, bu azametin yarattığı tesiri, mahvedip gidiyor.

Doğu’nun cazibesi çoğunlukla Batı’yı büyülemiştir. Seyyahların, onyedinci ve onsekizinci asırda anlattıkları yarı uydurma hikâyeler, sokak araları ile salonlar için bir eğlence teşkil etmekteydi. Güldürürler, ağlatırlar, neticede

(Devamı 31. sahifede)

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

• Kilitlemesiz çift kat sütürasyon tekniği, kilitlemeli tek kat sütürasyona göre RMK ve skar genişliği açısından daha avantajlı!!. • Sonraki gebelik

onun da bir şeyhi varmış, Almanlı bir sakal dayıma göre insanlarla hayvanlar aynı, allahallah.. artık her neyse ben lümpen bir

Her halde mimarimize, Türk karakterini, muhallebisi ka- şıklarmdaki ay yıldız motiflerini taklit ile, kale duvarları ha- cimlerini kopya ile, beton-arme binalara ahşap saçak ve

Pasoalie 1672 yılında semtinin pazar yerine yakın olan Aneienne Conedie sokağında ilk defa bir kahvehane açtı • Adı (Kahve evi) idi. Burada , şarap fiatına , kahve

Oysa, bugün politikacılar, kendi düşünceleri şiddetle savunuluyorsa, onlara daha hoşgö­ rüyle davranmakta, karşı düşüncelerin savu­ nulmasına ise büyük

[r]

Burası, Bizans döneminde manastır ve kiliseleriyle uhrevî ve ıssız iken Osmanlılar döneminde, 400 yıl boyunca görkemli saray yaşamına tanık olmuştur..

Limon rengi, zümrüt yeşili, yeşil, açık mavi, mavi, lila, pembe, şarap rengi, portakal rengi, sarı, beyaz, gri,