• Sonuç bulunamadı

Kuşbakışı:Nazım Hikmet gezegeni

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kuşbakışı:Nazım Hikmet gezegeni"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

9 MART 1997 PAZAR _____________________ CUMHURİYET

KÜLTÜR

Beylik anket sorulan vardır, en sevdi­ ğiniz çiçek-en sevdiğiniz böcek diye sü­ rer gider. Sosyete dergilerimizde, san ba­ sınımızda da görürüz örneklerini. En son nerede yemek yediğinizi, son seyrettiği­ niz filmi filan sorarak bilgimize bilgi ka­ tarlar.

Bir de ıssız ada sorulan vardır. Issız bir adaya giderken yanınıza on tane plak al­ manız gerekirse neleri seçersiniz? Hangi on kitabı götürürsünüz? Unutmayın, ha­ yatınızın sonuna kadar bu on kitaptan başkasını görmeyeceksiniz! Kolay iş de­ ğildir bu on kitabı seçmek.

Yalnızca bizim yazınımızla kısıtlaya­ lım bu ıssız ada kitaplarının seçimini.

Joyce, Rabelais, Montaigne, Cervantes, Sahnger, Calvino filan girmesin listemi­

ze. Anadilimizin yazarlarından on kitap­ la kısıtlayalım kendimizi. Kimleri seçer­ dim?

Bu yazıda size on kitaplık öznel bir lis­ te vermeyeceğim, yalnızca daktilo tıkır­ tısıyla (yüksek sesle) düşünüyorum.

Sait Faik’leri alırdım yanıma. Hile ya­ pıyorum biraz. Bütün Eserleri, bir kitap yerine geçiyor. Edip Cansever’leri alır­ dım. (Turgut Uyar’ı, Cemal Süreya’yı na­ sıl bıraktım geride?) Orhan Veİi? Oğuz Atay’lan alırdım. Orhan Pamuk’tan iki kitap! Behçet Necatigil? Oktay Rifat’lar ne olacak? Melih Cevdet Anday’sız gidi­ lir mi o adaya? Ülkü Tamer’in bütün ya­ pıtını alırdım yanıma. Metin Eloğlu’suz ne yapacağım peki? Latife Tekin’den Can Yücel’e, yukarıda adı geçen herkesi ve ad­ lan geçmeyen birçok yazann yapıtlannı alırdım. Orta boy bir Laz teknesini doldu­ rurdu kitaplar. On kitapmış, hah! İnsanın

“en sevdiği on kitap” olmaz. Hele ıssız

bir adada yaşayacaksa. Dolayısıyla bu cins anket sorulan “en sevdiğiniz iki bin kitap” yönünde değiştirilmelidir!

Buraya kadar iyi hoş ama ya gerçek­ ten ıssız bir adada ya da bir hücrede ömür tüketmeye yükümlü olaydık ve yanımıza bir tek kitap alm am ıza izin verileydi? Hangi kitabı, hangi yazan alacağız o za­ man? Her kişi için değişirbu sorunun ya­ nıtı. Kimi sıkı bir briç ya da satranç kita­ bı seçebilir. Kimi bilmem kaçıncı İzmir İktisad Kongresi kayıtlannı... Kimi Bri­ tannica Ansiklopedisi’ni alır, kimi Play- boy koleksiyonunu... Yüzlerce yazar ara­ sından bir tanesini seçmek kolay iş değil­ dir. Öyle ya, hayatımızın geriye kalan yıl­ larını o yazarla, o yapıtla geçireceğiz. Ev­ lilik bile daha kolaydır bu açıdan. Bir tek kitabınız varsa, o kitaptan kolay ya da zor

en yeryüzünde geriye

kalan (bana kalan)

günlerimi, ıssız bir adada

bir tek kitapla geçirmeye

yükümlü olaydım... Nâzım

Hikmet’i alırdım yanıma.

Hiç duraksamadan, hemen

Nâzım’ın yapıtlannı

yüklenir, öyle

çıkardım yola.

Nâzım büyük şairdir,

evrensel terazilerde tartılan,

adını yeryüzünün en büyük

şairlerinin hizasına

yazdırmış bir değerli

ademoğludur. Büyük bir

yurtseverdir. Kuvayi

Milliye Destam’nı düşünün

bir an. Hiçbir suçu

olmadığı halde yıllarca

hapis yatmış, insanlığından,

cömertliğinden, onu Nâzım

yapan ideolojisinden bir

gün olsun taviz

vermemiştir. Bir Kübalı

yazann anılannda okudum,

Havana’da bir yazarlar

toplantısında genç

yazarlara “ Ben en çok

Bursa Hapishanesi’nde

özgürdüm” demiş. Ne

güzel!

boşanamazsımz.

Tanıdığım ya da yapıtlarından tanıdı­ ğım birkaç yazar, ıssız adaya kendi yapıt­ larıyla gideceklerdir.

Büyük bir çoğunluk Kuran’ı, Incil’i, Tevrat’ı alacaktır yanına.

Kitap mecburi mi abi, tavlayı alsam ol­ muyor mu diyenler de olacaktır.

Televizyonlarını almak isteyenler ezi­ ci çoğunlukta olacaktır.

Ben bir tek kitap alayım ama neden muhakkak Türkçe yazarlar diye tutturu­ yorsunuz, benim çok sevdiğim yazar Ar­ jantinli, Norveçli, Arnavut, Hintli, Peru­

lu diye tutturanlarımız olacaktır.

Bir iki kendini beğenmiş, kalın bir def­ terle bir tomar tükenmez kalem alacaklar­ dır yanlarına.

Soruyla eğlenmeye başladığım için da­ ğılıyor konu. Burada asıl sorun “ yıllarca

okunmak için seçilen” bir tek kitabın “ hangisi” olduğudur.

Ben yeryüzünde geriye kalan (bana kalan) günlerimi, ıssız bir adada bir tek kitapla geçirmeye yükümlü olaydım...

Nâzım Hikraet’i alırdım yanıma. Hiç du­

raksamadan, hemen Nâzım’m yapıtları­ nı yüklenir, öyle çıkardım yola.

Nâzım büyük şairdir, evrensel terazi­

lerde tartılan, adını yeryüzünün en büyük şairlerinin hizasına yazdırmış bir değer­ li âdemoğludur. Büyük bir yurtseverdir. Memleketimden İnsan M anzaralarını, Kuvayi Milliye Destam’nı düşünün bir an. Hiçbir suçu olmadığı halde yıllarca hapis yatmış, insanlığından, cömertliğin­ den, onu Nâzım yapan ideolojisinden bir gün olsun taviz vermemiştir. Bir Kübalı yazann anılannda okudum, Havana’da bir yazarlar toplantısında genç yazarlara

“ Ben en çok Bursa Hapishanesi'nde özgürdüm” demiş. Ne güzel!

Düzene ve zamana karşı Nâzım Hik- m et’in bugün dahi sürekli galip çıkması

biraz da bu tavırdan ötürüdür. Suçsuz ye­ re hapsedin, yapıtlannı yasaklayın, oku- yanlan da hapse atın, Nâzım’ı tehdit edin, yurdundan aynlmaya zorlayın, bu büyük vatanseveri hain ilan edin, sonunda hiç­ biri hiçbir işe yaramaz bunlann.

Dünyanın bütün dillerine çevrilir yine de. Yurdunda da yayımlanır. Dillerden düşmez. Oyunlan oynanır. Resimleri, fo­ toğrafları evleri süsler. Hakkında onlarca kitap yazılır, yayımlanır. Heykeli dikilir. Nâzım, yazdıklarıyla ve kişiliğiyle düze­ ni yenik düşürür. Bunu da çocuksu bir iç­ tenlikle, haklı olduğunu bilen güzel bir in­ sanın esenlikli tavrıyla, insan sevgisini ve politik inancını bir gün olsun zedeleme­ den başarır.

Bütün bunlar olup biterken sürekli şa­ ir kalmayı da başarır nasıl olursa!

1960’lı yılların sonunda babam bir

“Evropa” gezisinden on iki cilt kitapla

döndü. Sofya’da basılmış Nâzım Hikmet Külliyatı. Abidin Dino’nun enfes desen­ leriyle bezenmiş on iki cilt. On beş-on al­ tı yaşındayım, de Yayınevi’nde Sayın Me-

met Fuat’ın yayımladığı kitaplar vardı

elimizde. Bu koskaca ciltlere kavuşunca, işi gücü bırakıp (kızlan, futbolu ve sine­ mayı bırakıp demek istiyorum) oturup okumaya başladım N âzım ’ı.

Otuz küsur yıl oluyor. Zevklerim, inançlanmın bazıları, sevdiğim yazarlar, insanlar, bazı alışkanlıklarım filan dahil birçok şey değişti hayatımda. Geriye dö­ nüp bakıyorum: Nâzım Hikmet’e ve ya­ pıtına duyduğum sevgi ve saygı hiç de­ ğişmemiş.

Issız adaya gitmeyin ama olur ya bili­ leri sizi zorla yollarsa oraya, yanınıza Nâ­ zım Hikmet’in kitaplannı alın.

O ada “ ıssız” olmaktan çıkacaktır. ★

Bu yazıyı Nâzım’ın 1939 Şubatı’nda İstanbul Tevkifhanesi’nde yazdığı bir şi­ irle bitireyim.

“ İstanbul’da Tevkifhane avlusunda, güneşli bir kış günü yağmurdan

sonra, bulutlar, kırmızı kiremitler,

duvarlar ve benim yüzüm yerde, su birikintilerinde

kımıldanırken, ben, nefsimin ne kadar cesur,

ne kadar alçak,

ne kadar kuvvetli, ne kadar zayıf şeyi varsa

hepsini taşıyarak: dünyayı, memleketimi ve seni

düşündüm...”

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

birlerini pencereden, kapıdan göre göre birbirlerine gönül verdikten son ra mektuplaşmağa girişmiş, bundan bir müddet sonra daha ötelere gittik leri halde

Tablo 8: "Türk iĢletmeleri yabancı sözcük içeren marka adını dıĢ pazara açılırken tercih etmemelidir." Fikrine Katılma Düzeyi Türk işletmeleri yabancı sözcük içeren

Kassing ve Avtgis [11], içsel kontrol odağına sahip çalışanların orta derece ya da dışsal kontrol odağına sahip çalışanlardan daha fazla açık muhalefet

İnsanlığın başlangıcından bugüne değişime uğrayan doğada görülen farklılıklar, değişen toplumsal değerler ve doğa insan ilişkisi ve sanat- sal

Nine apansızın ölüp varı yo ğu ka­ panım elinde kalınca baskısız kalan Sadi, K avuklu H am dinin orta oyun­ larında, Şevkinin tiyatrosunda aktör lüğe

A number of independent practice tasks can be suggested for the client following the first consultation, for example, collection of stuttering severity scores during everyday talking

BEN DE FOTOĞRAFINI ÇEKİYORUM — Sami Güner’e göre Yunus Emre’den Tlırgut Uyar’a şairler, insanın ve doğanın şiirini yazıyor, kendisi de fotoğrafını

SEVSAY: Türkiye’de, merhum Cemal Reşit Rey ile 9-10 yıl süren çalışmala­ rımdan sonra uzun bir süre Viyana Mü­ zik Akademisi’nde Kompozisyon ve Or­ kestra