• Sonuç bulunamadı

Dünya Ermeni dolu lakin Ermenistan boş...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Dünya Ermeni dolu lakin Ermenistan boş..."

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

"7'r-S&rZ02.

Hrant Dink: Ermenistan Türkiye’nin 1920’li, 1930’lu yıllarını andırıyor.

Agos Gazetesi Genel Yayın Müdürü Hrant Dink

karıss Rakei ite birlikte Uk kez Ermenistan’a gitti

'

ve izlenimlerini C.Dergi’ye yazdı. Nüfusunun

yarısından fazlası dünyaya savrulmuş olarak

yaşayan Ermenistan’dan notlar...

HRANT DİNK

P

asaport cebimde ya, yine havalar­dayım. .. Elli yaşıma değin sakın­ calı olaraknitelenipyurtdışınabı- rakılmamamın acısını çıkarmaya

niyetliyim. Eşim Rakeİ’e de gün doğdu. Gayrı bizi tutana aşkolsun. Birlikte ilk yurt­

dışı yolculuğumuzdayız... Rotamız da elbet, her Ermeni için artık neredeyse hac farizası sayılan Ermenistan.

Bir millet düşünün ki...

Ermenistan ve Erm enilerhakkındabildi- ğimiz, duyduğumuz gerçekler hiç de iç açıcı değil. Bir millet düşünün ki asırlara sığma­ yan rüyasını “İlle de bağımsız bir vatan” ar­ zusu oluştursun... Bir millet düşünün ki ümitleri artık neredeyse tükenmişken muci­ ze gerçekleşsin ve bağımsız bir devlete sahip olabilsin... Ve bir m illet düşünün ki o büyük rüyası gerçekleşmesine rağm en bugün 8 milyon nüfusunun yansından çok fazlası ha­ len “Diaspora” diye adlandınlan vatan dışın­ daki dünyaya savrulmuş olsun... Ü stelik de bu oran giderek artsın, “Bağımsız vatan, ba­ ğımsız vatan” diye haykıran insanlar bağım­ sızlık sonrasında vatanlarını birparça ekmek uğruna terk etmek zorunda kalsm... İşte o ül­ kedeyiz, Ermenistan’dayız.

Ermeniler ve Ermenistan

Sadece biz de değiliz, dünyanın her tara­ fından Ermeni yağıyor Yerevan’a. İlki üç yıl önce gerçekleşen Ermenistan-Diaspora bu­ luşmasının İkincisi düzenleniyor. Diaspora

Ermenilerinin ne denli akıl almaz bir dağıl- mışlık içinde olduğunu, toplantıya katılan ül­ kelerin sayısının 43 olduğunu görünce çok da­ ha iyi anlayabiliyorsunuz. Bu dağılmışlıkkar­ şısında insan “Dünya Ermeni dolu ama E r­ menistan boş” demekten kendini alamıyor.

Bu gidişler gidiş değil...

İşsizliğin yol açtığı dış göç bugün için ülke­ nin kanayan en büyük yarası. Yabancı elçilik­ lerin önü vize kuyruklarıyla dolu. “Bu gidiş­

ler gidiş değil merig” diyor delikanlı yanında­ ki gözü yaşlı anasını ikna etmeye çalışırken. “Döneceğim.” Öpüyor anasını usul usul... Sanki de o buseler, ozanın vatanı için döktür­ düğü mısralara dönüşüyor... “Unutmam seni ey vatan, haritada bir dudaklık kalsan da...”

Fukaralık fuarı

Bardağm içinde az su gözükse de bardağın yansından fazlasını dolu görmeye meyilli gö­ nül gözlerimiz. Erm enistan’ın ürettiklerinin

sergilendiği fuar örneğin... Elle tutulur bir sanayi ya da ticari yaşam ın göstergeleri ol­ maktan uzaklar elbet. M inik fuarda içki üre­ timi dışında önemli bir ürün yok, fukara fuarı sanki. Örneğin tekstil, izine rastlamak müm­ kün değil. Ne var ki bunlann olmayışı dahi yeni üm itlerin başlangıcı, sergiden ayrılır­ ken insanı “Yapacak o kadar çok iş var ki” heyecanına boğmaya yarıyor. Bu heyecan eğer kullanılabilirse, iyi sermaye.

Erm enistan, iş hayatı açısından bakir bir alan. Bu bakir alam ele geçirenler, Ermenis­ tan’ m gelecekteki kapitalist sınıfım oluştu­ racak. Türkiye’nin 1920-30’luyıllarım andı­ rıyor. Öne geçenler şimdiden Ermenistan’m Vehbi K oç’ları olmaya adaylar. Gırzo diye biri efsaneleşmiş mesela, şimdiden herkesin dilinde, değişik alanlarda ticaret yapıyor.

Fabrikalar ya da Sovyet mezarlıkları

Erm enistan’da çok sayıda işleyen fabrika yok ve ülke tam bir fabrika mezarlığı görü­ nümünde. Koca koca tesisler bir kenarda kendi kaderlerine terk edilmiş halde çürüme­ ye yatmışlar. Sovyet döneminden kalma, belli bir sektörün ve sistemin kısmi parçala­ rına endeksli bu fabrikaların bugün artık hiç­ bir değeri yok. Halk bu fabrikalarda çalıştığı günleri giderek daha fazla özlüyor...

Sokağın sahipleri... Kadınlar

Onları nasıl anlatmalı bilm em k i! Ekono­ mik yaşam ın tüm sıkıntılarına rağmen, her- şey sanki çok normal ve iyi gidiyormuşçası- na, ümitsizlere sanki de moral nakşetmek için, sabahın erinden akşam ın geçine kadar

(2)

sokaklara sahip çıkan kadınlar ve ille de genç kızlar.

Onca yoksulluğa inat, bunca m odernlik üreten ve yaşatanlar. Onların cıvıl cıvıllığı, kendine gü­ venleri, zerafetleri kentin boşalmış halini doldurmaya, açığı kapatma­ ya fazlasıyla yetiyor bile. Çok mu m odem giyiniyorlar, çok m u m o­ dayı izleyebiliyorlar? Değil elbet ama gece kıyafetiyle gündüz kıya­ fetinden, abiyeyle spor kıyafetten bulup buluşturdukları parçalarla pozitif enerj iyi yaşamın her anma giydirebilen bir ittifak içerisinde­ ler sanki. “Burnu büyük” yürüyüş­ leriyle cilve ve estetik saçıyorlar Yerevan bulvarlarına.

En büyük sermaye

Ülke yatırım a hasret. Başkan Koçaryan’ın “Ne olacak, dışa veri­ len bu göçü nasıl durduracaksı­ nız?” diye dövünen Diaspora tem­ silcisine verdiği cevap, Napol- yon’unkinden daha gerçekçi... “Yatırım, yatırım, yatırım...

Başka bir çözüm yok ve bu da siz D iasporalılann birinci görevi olmalı.” Koçaryan’ınyatınm tale­ bi ne denli doğru bir çağrı olsa da gereğini de yine bizzat yönetimin yerine getirmesi gerekiyor. Dias- poralı işadamlarının önünü aça­ cak, onların çalışmalarını kolay­ laştıracak açılımları y a sa la ştır­ ması şart. Yönetimin ve bürokrasi­ nin keyfi tutumundan, canı istedi­ ği zaman peşin vergi toplamaya çıkmasından şikâyet eden m üte­ şebbisler sözkonusu. Diasporalı işadamı böylesi sıkıntılar istem i­ yor. Nitekim bu tür serzenişler, toplantılarda sık sık dile getirilen eleştirilerden. Gerçek o ki Erm e­

nistan'ın henüz işlemeyen sanayisi Diaspo- ra’yı hazır kıta bekliyor. Bunu yaşama geçir­ mek, yönetimlerin de gerçekten yönetebil- me becerisini gösterecek.

Türk mallarını boykot mu?

Ermenistan özellikle bölgesel dış politika­ sında bir yol ayrımında, bu yönde önemli ka­ rarlar aşamasında, hatta bu kararlar alınmış, sessiz sedasız yaşama da geçirilmiş durum­ da ve şimdi bu politika h afif dozlarla Dias- pora’ya da enjekte ediliyor. Avrupa Birliği sürecinin ve 11 Eylül saldırısının bölgede

şartlan nasıl değiştirdiği, Amerika, Rusya ve Avrupa Birliği’ninbölgedeki yeni konumla- n , özellikle Amerika ’nın güçlü partneri olan Türkiye ’ nin bölgede artan rolü sıkça dile ge­ tiriliyor... “B aklarım ağızdan çıktı­

ğı an” ise Türkiye’yle iyi komşu­ luk ilişkilerinin dile getirilmesi. Karşı söylemler başlıyor hemen ta­ bi. Öylesine ki işi Türk mallarının boykot edilmesini önermeye kadar götüren Diasporalılar var. Ama alıyorlar cevabı hemen Ermenis- tanlılaı dan, hem de en yalın

haliy-le. “Sen git Los A ngeles’ta istedi­ ğin gibi Türk m allannı boykot et, biz o malı alacak parayı bulamıyo­ ruz ki boykot edelim.”

Devlet derinleşirken

Ekonomik sıkıntı Ermenistan’da siyasi yaşamı da etkilemiş durum­ da. İktidar giderek “derin”leşiyor. M uhalefet seksen parça. Başkan Koçaryan ve ülkenin gerçek haki­ mi Milli Savunma Bakam Seıj Sar­ kisyan dizginleri ele almış dürüm­ dalar. Önümüzdeki yıl gerçekleşe­ cek başkanlık seçiminin ve parla­ mento seçiminin tansiyonu erken başladı. Yakında beklenm edik iç patırtılar başlayabilir. Halk ise şim­ dilik hem iktidara hem de m uhale­ fete karşı kayıtsız. Halkın sıkıntıla­ ra göğüs germesinin ve yasal ol­ mayan antidemokratik tutumlara kaygısız gözükmesinin nedenini ise en veciz haliyle bindiğimiz tak­ sinin şoförü veriyor. “A ğper can, bu halk ülkesinin bağım sızlığına ve onuruna öylesine düşkün ki, vicdanı, basiretsiz yöneticilerini fazla eleştirmeye elvermiyor. Bu ülkenin esas sigortası halkın vicda­ n ı ”

Soyunu kırdığım ağaçlarım

Vicdan deyip geçmemek la­ zım. .. Şu son on yıl içinde çok zor günler geçirdi Erm enistan halkı. Öylesine ki bugün hâlâ kentin he­ m en her caddesini sıralayan ağaç­ ların büyük bölümü, Yerevan ’ m te- pelerini kucaklayan orm anlar bir bir kesildi, ısınmak için kullanıldı. Bu, bilinçsiz bir halkın yaptığı bar­ barlık olarak da tanım lanabilir el­ bet. Ne var ki öyle değildi. Erme- nistanlı ne yaptığmm acı da olsa bi­ lincindeydi ve 1993 kışında Madenataran’ın yanındaki tiyatro binasının yan duvarına yaptığı demirden ağaca şu anıtsal sözleri tüm yüreğiyle nakşediyordu: “O ağaçların anısına ki yakıldılar ve Ermeni ocaklarını ısıttılar.”

Çok şey anlatan bir anıt...

Ermenilerin kadim tarihi de ya­ kın tarihi de ölüp ölüp dirilmenin sayısız örnekleriyle dolu. Yaşanan süreç sanki tekrar dirilmenin san­ cılarıyla yüklü...

DİNİ MİLLET GÖRÜNTÜSÜ

Dıştan bakıldığında Ermeniler dini bir millet görünümündeler. Ermenileri ve Ermenistan’ı tanıtan broşürler ve kitaplar bu tanımlamayı haklı kılacak verilerle dolu. Tarihi yerlerin, tarihi binaların, müzelerde sergilenen eserlerin çok büyük bir bölümü dinsel yaşama ait. Dolayısıyla ilk planda yansıyan bu görünümler dahi, Yahudiler kadar olmasa da, Ermenilerin de din kökenli bir toplum olduğu yargısına varmak için yeterli gözüküyor. Ermeni Kilisesi’nin tarihsel konumuna bakıldığında, bu yargı hiç de haksız gibi durmuyor. Kilise Ermeni milletinin sivil yaşantısının belirleyicisi olmuş bugüne dek. Ne var ki, Sovyetler Birliği’nin 75 yıl süren ateist baskısının etkisiyle kilise Ermenistan halkı nezdinde -tamamen unutulmuş olmasa da- bir kenara

bırakılmış durumda. Halkın ayinlere rağbeti itiraf etmek gerekir ki hiç de “dini bir millet” görünümünü haklı kılacak boyutta değil, özellikle de kentlerdekilerin ilgisizliği. Kırsal alanlarda ise kiliseler halkın bir araya gelme alanları... O nedenle de pazar günleri “şöyle bir kiliseye kadar uzanmak” isteyenler daha fazla.

Hele de kiliselerin sadeliği

Ermenistan’ın her bir tarafı sayısız kilise ve şapellerle dolu. Bunların en genç olanının ömrü birkaç asırlık. Özellikle kırsal merkezlerin dağlarına, tepelerine yayılmış olan bu tarihi kilise ve kilisecikler tıpkı askeri bir garnizonun gözetleme kulelerini andırır görünümdeler. Yüksek noktalardan, sanki de ülkenin her bir karışını kolluyor ve gözlüyorlar. Tüm kiliseler bizim buradaki kiliselerimizde

ilk ziyaretten bir anı: Rakel ve Hrant Dink...

alışkın olduğumuz şaşaalı iç dekorasyondan uzaklar. Altın varaklı süslemeler, ışıl ışıl kristaller hemen hiçbir kilisede yok. Çatılarında ot bitmiş olması, içeriye yağmur sızıyor olması ya da kilise içinin karanlığı, ibadetinizi gerçek boyutlarıyla yaşayabilmenize engel değil. Üstelik o halleriyle daha mistik, daha bir uhreviler de. Ruhani âlemin sadeliğini,

mütevazılığını ve saflığını sergiliyor, en azından göz kamaştırıcı bir dünyevi hayranlığa sürüklemiyorlar. Görkemli görüntüleriyle oyalayacak yerde, tevazularıyla imana davet ediyorlar. Ermenistan’ın bu “ kuru kiliselerini daha çok seviyor, daha bir özümsüyoruz. Hepsinde saygın bir sadelik ama aynı zamanda da gerçek bir tarihsel görkemlilik hâkim.

23 HAZİRAN 2002. SAYI 848

3

DERGİDEN

Merhaba,

Agos gazetesini bilenleriniz Hrant

Dink'i bilir. TV'deki tartışma

programlarına meraklı olanlarınız

da... Hrant Malatya, karısı Rakel

ise Mardin Silopi doğumlu. Hrant

ile Rakel 'in yolu Tuzla dala Ermeni

Çocuk Yurdu 'nda kesişti. Evlenip

boylarınca üç çocuk büyüttüler.

Hrant yıllarca verilmeyen

pasaportunu üç ay önce aldı. Bu

yıl 50 yaşına basan Hrant, Rakel

ile birlikte ilk Ermenistan

yolculuğunu gerçekleştirdiler.

Hrant Dink'ten izlenimlerini

yazmasını rica ettik. Yalnız

gördüklerini değil, duygularını,

düşüncelerini de sîzler için kaleme

aldı...

Bir kitap çıkıyor, tartışması oluyor

ve neredeyse on gün içinde daha

okumaya vakit bulamadan kitabı

tüketiyoruz. Bu alışkanlığımızdan

kurtulmak için yeni çıkan

kitapların güncel tartışmasına pek

girmiyoruz. Ama unutmuyoruz

da... Bu hafta E lif Şafak’la değişik

bir söyleşimiz var. Okuru olan

gençler soruyor, E lif Şafak

yanıtlıyor.

Futbolun yeterince meraklısı var,

biz başka telden çalalım

diyenlerdendik. Dünyaca yaşanan

coşkunun dozu, sonunda bizi de

içine çekti. Söylenmemiş ne var

diye düşününce geçmiş kupalardan

bir test hazırlamaya karar verdik.

Halit Kıvanç 'in İş Bankası Kültür

Yayınları 'ndan yeni çıkan Dünya

Kupası adlı kitabı bize kaynaklık

etti. Geçmiş kupaların izini sürdük.

Sorular biraz zor oldu. Ama

uğraşmanıza değecek. Testi

çözerseniz mutlaka yanıtlarınızı

gönderin. En çok doğru yanıtı

bulan 10 kişiye armağan olarak

Halit Kıvanç 'in kitabını

göndereceğiz.

Yenilgisiz bir hafta sonu dileğiyle.

Not: Dergimiz baskıya girerken

henüz Senegal-Türkiye maçı

oynanmamıştı.

CUMHURİYET DERGİ

İMTİYAZ SAHİBİ: YEDİ MAYIS HABER

AJANSI BASIN VEYAYINCILIKAŞ ADINA İLHAN SELÇUK ■ SORUMLU MÜDÜR: MEHMETSUCU ■ GÖRSEL YÖNETMEN: AYNUR Ç O L A K « BASKI: SABAH YAYIN­ CILIK A Ş « İDARE MERKEZİ: TÜRKOCA- Ğl CAD. NO: 39-41 CAĞALOĞLU, 34334 İSTANBULTEL: (0212)5120505 « R E K ­

LAM: PUBLİMEDİA

cumdergi@ cumhuriyet.com.tr

ELİF ŞAFAK FOTOĞRAFI:

ORHAN CEM ÇETİN

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Gebze’nin yoğun olarak göç almasında; İstanbul’a yakın olması, sanayi bölgesi oluşu, deniz, kara, demir ve hava ulaşım imkanları açısından kavşak bir noktada

Ailənin bu günə qədər sənə çəkdiyi əziyyətləri gözünün önündən keçirirsən.. Təcrübən

Ermeni diasporası ile Ermenistan idarecileri arasında 2008 yılında Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde yakınlaşmadan kaynaklanan krizde olduğu gibi çok sayıda çatışma alanı

Trafik, kirli sokaklar ve gürültü… Her ne kadar büyük şehirlerde yaşamak stresli olsa da, birçok insan daha iyi para kazanabilme ve daha iyi koşullarda yaşama hayali ile

DSÖ'nün Avrupa Bölge Ofisi'nden konuyla ilgili yap ılan açıklamada, son 3 yıl içinde DSÖ Avrupa Bölgesi'de 1000'in üzerinde hava olayı gerçekleştiği, iklim

Bu unutulmaz görüşmenin yüreklerimize su serpen sonucu, ertesi gün "Sezer'den Tarihi İcraat" başlığıyla Sabah gazetesinin sürman şetindeydi: "Cumhurbaşkanı

1.4 milyar insanın içme suyundan yoksun, 2.3 milyar kişinin de sağlıklı suya hasret olduğunu belgeleyen rapora göre 2050 yılında 9.3 milyar olması beklenen dünya

Sabah otelimizde alınan kahvaltı sonrasında Günün ilk durağı Şehrin incisi, bir tarafında Ordu manzarası bir tarafında uçsuz bucaksız Karadeniz sahillerinin manzarasına