• Sonuç bulunamadı

Eski zaman köşkleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eski zaman köşkleri"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

7 T 5

'

{üaffadan haftaya}

î

r

Eski Zaman Köşkleri

Yazan: Fahri Celâl

Fuzuli’nin dokuz eflâke İstiğna vu­ rurken dokuz akçeye kanaat getirdiği, Bâki’nin kazaskerlik ettiği, Nef'i’nüı maden kaleminde halifelikte, Katil Çelebinin ancak ordu hizmetinde ym sıyabildiği, Naimâ’nm muhasebecilik­ lerde perijan kaldığı, Nedim'in ha- fızıkütüblük, Asım Mollanın akşama yiyeceği ekmeği düşündüğü, ılalid Ziyanın yazdıklarile bir elbise bile diktlremediği bir diyarda Abdülhak Şinasi, sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar tek başına nasıl edebi­ yatla imrarı ömreder? Galiba, hattâ bir gölgesi bile olmadan, yemeğini hazırlıyan adamından oaşka bir ziya­ retçisi de bulunmadan aparhmanının konforuna razı, hem edib, hem mu­ harrir, hem müdakkik, fakat het za­ man müstağni, nasıl bir mziva kvv- vetile yaşar?.

Suale Fâhim Bey ve bizi, Geçmiş zaman köşklerini, Aşk imiş her ne var âlemde'yi yazarak diye cevab ver mekte tereddüdümüz yoktur. Sabah­ tan akşama, akşamdan sabahlara ka­ dar, uykusu da azdır, hep okuyup yazdıktan, yazmağa, okumağa kuv - vet bulduktan sonra başka neyi lü­ zum olabilir? Hem de bu söz pek yo­ lundadır. Başka bir mesleği eramafa ihtiyaç bile hissetmedikler, aonra yapı­ lacak en güzel şey de bu olsa gerek,. Hâs şiir gibi hâs edebiyat...

İnzivada dayanmak, âlemden miiıi katı’ yaşamak, İnsanlar içinde kim­ sesiz kalabilmek, her kula nasib de­ ğildir. Bütün bunlar İçin ayrı bir temrin, bir ayrı idman, büsbütün bir başka ruhi terbiye ister. Evrad ve ez- kâr gerekir ki miktarını bile, bugün, bilen kalmamıştır. Neden diye buyu­ rulacak olursa talibi yoktur, isteklisi kalmamıştır artık... Geçmez akçeye, zeyyufe 1956 da kim başçevirir de bakar. Halbuki bu iş feday-i can, bezl-i ruh ister. Yoksa bir şey ftthol- maz, pirsiz erbain çıkar mı?..

Abdülhak Şinasi Hisar, evsafı mah­ susa aramağa lüzum görmeden güzeli- ve İyiyi dün de, bugün de, şarkta, garbda aramakta ustaların üstadıdır. Ne veçhile? diyeceklere. Aşk imiş her ne var âlemde’yi karıştırmalarını ile­ ri sürerim. Fakat üstad sırrını kolay kolay söylemiyor. Mutlaka eserin mukaddemesini okumaları, hem derin derin okumaları şarttır. Ancak ondan sonradır kİ şöyle bir sanatkâr nasıl, ne suretle muraka­ beye dalar dalar gider, dalıp giderse elde edeceği neticeler neler olur? Ancak anlamak mümkün olur, önce divân şiiri, edebiyatımızın bir hâs bahçesidir. Bu zaman ve bu iklim içinde her his ve her fikir, klâsik bir zevkle duyulur, Tiraşide bir üslûbla yazılır ve üstadafıe bir eda ile söylenebilirdi, öyle ki, bu edebi­ yatı, beş, beş buçuk asırlık şairleri­ miz, şiirlerinin kalıpları, vezin ve ka­ fiyeleri içine gönüllerini, ruhlarının seslerini neylere üfler gibi üfleye üf- leye büyülemişlerdir. İşte böyle her mısra, erişmek istedikleri kemali bu­ lunca onlar da:

Eş'an böyle söyler üstad söyleyince derlerdi. Evet üstadın hakkı var, bu­ yurduğu gibi hâs bahçelerde de nasıl şünbüller hep aynı renkte değilse, güller hep bir kokuda değilse, dİ - vânların her gazeli de, dâhilerinkl de dahil, hep aynı kemal ve mükem­ meliyette değildir. Zaten onların id­ diaları da bu mahiyette değildir.

Aşk İmiş her ne vâr âlemde tim bir kıyl-U kaa! İmiş ancak derken bile Fuzuli bir gün gelip bt> nun dillere persenk olabileceğini dü­ şünmüş müydü dersiniz? Nedim bile şu pek efendi hazretleri ifadesile: Bigânedir muameleniz akl-ü hûşile Güya deruni sinede mlhmansın ey

gönül konuşurken de bir taneyim der gibi değildir.

Kimden istifsar İdem keyfi yy eti aşkı acep Arifi agâh seriıoşl vakıfı esrar mest buyuran Meçhul bile aynı haleti n ı- hiyededlr.

Mustafa Sultanın ölümün# o meş­ hur mersiyeyi söyllyen Taşhcalı Yah­ ya Bey bile:

Her kişi âşık olurdu eğer âsân olsa derken bile daha mutenalarla hemâ- yardır.

Doktor Cenab Şahabeddin Bey de öyle söyler, hem çok güzel söyler: Bir İstiyor İnsan onu, bir İstemiyor

ah! Sevmek dahi doğmak gibi, ölmek gi­ bi bir şey! Nedim-i Kadim:

Bir âşinâ nlgftba da mı fırsat olma­ sın? derken Nedim’in kendisine de beni unutmayın demek ister gibidir.

Üstad, güzel beğenişleri arasmda ne güzeller de bulmuş. Meselâ Nigâr Osman! Hanımın:

Ne anlıyor aecebâ sevdiğim mealim­ den? Mısraını görüp de hanımefendinin kendini üzüm üzüm üzerek çırpını­ şım hissetmemek mümkün mü? ö te­ kiler, belki de şiiri, üstad böyle söy­ ler derken klmbilir ne kadar mağrur­ dular. Fakat şu harikulâde kadının o bitmez tükenmez üzüntüsündeki rikkate meclûb olmamak kabil mİ -

d l r ?

Faka! kitabın İçinde benim en çok hoşuma giden şu tek mısra oldu: Ağlarım hâtıra geldikçe

gühiştükle-rlmlz Evet o ağlamaklar, o gülmekler...

^

Üstadın bir yeni kitabı da -Varlık Yayınları - Geçmiş Zaman Köşkleri­ dir. Dehlizlerde kaybolur sanılırken ışıklarda bütün vüzuh ve sarahatile

görünerek yazılmış satırlar... Geçmiş Zaman Köşklerini okurken evi, annesi, anne annesi, kendisi, hattâ başka bir türlü konuşan bir in­ sanla karşı karşıya kalıverdiğinizi anlamamanıza imkân yoktur. Bu ifa­ de elbette Edebiyat-ı Cedidenin her­ hangi bir havasını taşımıyor. Yok muhakkak bu böyledir. Hem ds Fecriâti tarzı da değil. Cümlelerin tertibinde Aşk-ı Memnu izi var mı diye telâşa lüzum yoktur. O Köşkle­ ri okurken insan, mümkün olmalı da,ı üstadın elbiselerini giymeli, onun kravatını takmalı, saçını öyle kestir­ meli, sonra da onun havasını ele alarak onun gibi olmalı...

Böyle bir eseri yazacak, böyle bir İfadeyi kullanacak, hele yeni nesil içinde kimse yoktur. Vakıâ şimdiki­ ler de böyle bir şey yapmakla el­ bette bahtiyar olacak değillerdir, ö y ­ le, fakat, bu düşünüş, bu üslûb her­ halde pek şahsidir.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Çiçek Pasajının renkli simalarından biri olan ve 1 9 4 3 yılında komi olarak çalışmaya başladığı pasajda şimdi bir restorant sahibi olan Entellektüel

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

Duyulan Geçmiş Zaman Hikâye Birleşik Çekimi: Esas fiil duyulan geçmiş zaman –mXş, -yUk ve ek fiil görülen geçmiş zaman kipinde bulunur.. Ek fiil “er-” şeklinde

Çetin Anlağan, bundan sonraki çalışm alarında S adberk Hanım Müzesi uzmanlarının bilimsel ça­ lışmalarını tanıtarak araştırmaları­ nı yayınlama fırsatı

tışılabilen ürünü nedeniyle müze ve sanat dergileri gibi yüksek sanat kurumlan tara­ fından teşvik görmekte, ticari bir mal olma­ sı nedeniyle Yaşam gibi Sanat

TGS Genel Başkanı Oktay Kurtböke, Prof. Tütengil’ln de kanlı terörün kurbanları arası­ na katıldığını belirtmiştir. Türk basın mensuplarının

Şinasi, nesrimizi Divan üslûbundan kurtaran bir kalem sahibi, ilk sahne eserini yazmış bir edib, çığır açmış bir gazeteci, şair, atasözleriyle uğraş­

Bunlardan biri­ ne Molla Yunus, Sünni Yunus; ötekine Derviş Yunus, Sûfi Yunus diyebiliriz.”.. Bu görüşten yola çıkan yazar Yunus Emre’nin iki dö­ nemine ait ve aynı