SAYFA
CUMHURİYET
■ 77
14
KÜLTÜR
Avni Arbaş’ın ‘yeni çocukları’ Artisan Sanat Galerisi’nde ilk kez
‘Resim sanatçıyı ele
‘görücüye çıkıyor’
verir’
nsan yaptığı şeyi
tanımalı. Eğer
söyleyecek
şeyiniz yoksa o
zaman bir şey
yapamazsınız.
İnsanlar hayal
etmesini unutmuşlar.
Sessizlik yok, her
tarafta gürültü var.
Düşünmek çok
önemli. İnsanlar yavaş
yavaş düşünmemeye
doğru yönlendiriliyor.
Çok korkunç bir şey.
İnsan düşünendir.
Bakıyorsunuz,
düşünceye düşman
insanlar görüyorsunuz.
Ne kötü...
ESRA ALİÇAVUŞOĞLUYaşamı boyunca ‘kendi’ resmini yaptı. Resimden başka bir şey düşün medi, düşünemedi. Vatandaşlıktan çıkarılmayı, kızım ancak yirmi yıl sonra görmeyi bile göze aldı, sırf kendi resmini yapabilmek için. Ya şamına tuval ve fırçadan başka bir şey sokmadı.
Avni Arbaş, T ürkjye ’de de, Paris’in
göbeğinde de güncel tartışmaların ve yeni akımların dışında kaldı. Ken di üslubunu yansıttı resimlerine. Et kileşimlerini, yaşamını, duygulannı kendine özgü bir resim dili çerçeve sinde oluşturdu. Renkleri, Nâzım’ın dizelerine ‘Avni’nin Atları’ olarak yansıdı. O, hep kendisi oldu kısaca...
‘Resim bir itiraftır’
Avni Arbaş, Artisan Sanat Gale risi’nde açılan sergisi ile yine izleyi cilerinin karşısında. Çok sık sergi açmayan, yılda iki sergi açanlara ise şaşıran bir sanatçı Arbaş. Haziran ayında Milli Reasürans Sanat Gale risin d e açılan retrospektifini say mıyor. Çünkü bu sergide yer alan re simler onun yeni çocuklan. Çoğu ilk kez görücüye çıkıyor. Resimlerini ancak kendisini hazır hissedince ser giliyor. “Her zaman böyle oldu. Ser
gi açmak için oturup resim yapmıyo rum. Bazılarına gıpta ediyorum. Yıl da iki sergi açanlar var. Hızlı çalışı rım, her gün akşama kadar... Ama ko lay yapamıyorum. Siliyorum, yapı yorum; olmuyor, tekrar deniyorum. Böyle olunca da resmin ‘olm a’ süre
ci artıyor. Aman satayım, sergi düzenleyeyim di ye düşünemiyorum. Önce kendim kanaat getir meliyim. İş te olmuş’ demem gerekiyor ki on ları sergileyebileyim.”
“Resim bir itiraftır” diyor. Sanatçı sadece
kendini ele verir resimlerinde ona göre. Avni Arbaş her ne kadar içinde yer aldığı akımlara bulaşmamış da olsa bu tartışmaların içinde olmuş bir sanatçı. Olup bitene gözünü kapamamış, kendi deyimiyle. Ama moda akım ların arkasından değil, hissettiklerinin arkasın dan gitmeyi yeğlemiş sürekli. Bir de figür en sadık yâri. En çok insanları, hayvanları resmet meyi sevmiş. “Figüratifim ben. Resimlerimde
insanlar olsun isterim; insanı, hayvanı çok se verim. Dünyada var olan her şey beni ilgilendi riyor. Soyut resim hiç yapmadım. Ben figürü sev dim. Tepki gelirse gelsin. Ben yine yapacağımı yaparım.”
- 17 yaşında akademiye girdiniz ve dokuz yıl boyunca burada öğrenim gördünüz. Buna kar şın mezun olmadınız akademiden. Sizi akade mide 9 yıl tutan ne oldu?
Ben diploma heveslisi değildim. Sadece re sim yapmak istiyordum. Ben oradayken aka demi altın dönemini yaşıyordu. Leopold-Levy hocamızdı. Sanatçılığı belki tartışılabilir, ama çok iyi bir hocaydı. Herkes kolay kolay hoca olamaz. O ayrı bir yetenektir. Levy’den çok şey öğrendim. O zamanlar sanat çevresi de çok gü zeldi. Sonra çok kalabalık değildi akademi. Devlet de destekliyordu sanatı.
- Akademiden sonra 30 yıl kalacağınız Paris yıllan başlıyor... Paris ne getirdi sanat yaşamı nıza?
Paris bir kazandı ve onun içine düşmek, piş mek. olgunlaşmak gerekiyordu. Her şey orada, dünya sanatı orada, sadece resim değil ki, bü
tün dünya kültürü, edebiyatı, tiyatrosu, resmi, ne varsa... Paris’i yaşamak, ustaların yapıtları nı görmek, müzeleri gezmek çok önemliydi. Gör mek, sürekli görmek... Burada görmeye imkân yoktu ki. Türkiye’de müze yoktu çünkü. Paris ise sanatın kalbiydi.
‘Kendim gibi resim yapannT_______
- Türkive gibi resim geleneği kısır bir ülkeden böyle bir zenginliğin içine girmek ve uyum sağ lamak kolay oldu mu?Bir kere bu geleneğin dışında kalınca insan aşağılık kompleksine giriyor. O zaman daha çabuk tesiraltında'kalıyor. Ama içinde olup da onları hazmedebilirseniz o kompleks ortadan kalkıyor. Falan böyle yapmış, yapsın. Ben ken dim gibi yaparım, bunu geçtim, bunun gibi re sim yaptım lafları gereksiz. Koşu mu bu? Geç sen ne olur, geçmesen ne olur. Uğur Mumcu
ile yaptığımız bir röportajda Picasso ile ilgili söylediğim sözler yanlış anlaşıldı.
‘O Picasso ise ben Avni Arbaş’ım’ demiş
tim. Bazıları bunu yanlış anladı. Benim kimseyle bir derdim yok ki. Kurbağa mandaya benzemek istemiş, şişmiş şiş miş patlamış. Halbuki kurbağa da gü zel bir hayvan. Kurbağa ol, ama güzel bir kurbağa ol. Ne diye manda olacak sın.
- Siz her ne kadar Paris gibi sanat tar tışmalarının yoğun olduğu bir kentte ya şasanız da, hep bu tartışmalardan uzak kaldınız...
Ben pek resim tartışması yapmayı sevmem. İşimi yapıyorum. Zaten akşa ma kadar resim yapıyorum, bir de kal kıp buttun tartışmasını yapamam. Zaten düşündüğümü yapıyorum değil mi? Ba zıları var, tartışıyorlar. Çalıştıktan son ra gidip resimden bahsetmek saçma bir şey. Söyleyeceklerini zaten söylüyor sun. Onun dışında kalkıp da ahkâm kes mek hoşuma gitmeyen bir şey.
‘Hâlâ öğrenme halindeyim’
- Ferid Edgü resminizi, ‘değişende değişmeyen’ olarak nitelendiriyor. Katı lıyor musunuz bu saptamaya?İnsan kendi içinde değişiyor. De ğişmek, başkası gibi olmak demek değil. En başta kendisini geliş tiriyor, olgunlaştırıyor. 18 ya şındaki gibi değilim. İnsan olarak değilim en başta.
- Hocalığa hiç sıcak bakma dınız...
Bende hocalık yapacak kabiliyet yoktu. Ben nasıl hoca olurum. Zaten vaktim yok. İkisi ayrı şeyler. İçimden gelmiyor hocalık yapmak. Zaten ben hâlâ öğ renme halindeyim. Bütün günümü okuyarak ve resim yaparak geçiriyorum.
- Peki resminizin tuvalde şekillenme süreci...
Aslında önemli olan, zaten benim de yaptı ğım, modeli önüme koyup oturup onu kopya etmek değil. Doğa bir araç, hatta resim bir araç... Ben düşündüğüm şeyi yapıyorum. Ama düşündüğüm şeyleri yapabilmem için yaptı ğım şeyleri tanımam gerek. Atı tanımadan at resmi yapılamaz. İnsan yaptığı şeyi tanımalı. Eğer söyleyecek şeyiniz yoksa o zaman bir şey yapamazsınız.
insanlar hayal etmesini unutmuşlar. Sessiz lik yok, her tarafta gürültü var. Düşünmek çok önemli. İnsanlar yavaş yavaş düşünmemeye doğru yönlendiriliyor. Çok korkunç bir şey. İn san düşünendir. Bakıyorsunuz, düşünceye düş man insanlar görüyorsunuz. Ne kötü...