• Sonuç bulunamadı

Küreselleşme olgusunun farklı boyutlarıyla toplumsal yansıması: Küreselleşme karşıtı hareketler (Türkiye örneği) / Social reflection of the globalization fact within different dimension: Movements against globalization (Sample of Turkey)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Küreselleşme olgusunun farklı boyutlarıyla toplumsal yansıması: Küreselleşme karşıtı hareketler (Türkiye örneği) / Social reflection of the globalization fact within different dimension: Movements against globalization (Sample of Turkey)"

Copied!
333
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

FIRAT ÜĐVERSĐTESĐ SOSYAL BĐLĐMLER ESTĐTÜSÜ

SOSYOLOJĐ AABĐLĐM DALI

KÜRESELLEŞME OLGUSUU FARKLI

BOYUTLARIYLA TOPLUMSAL YASIMASI:

KÜRESELLEŞME KARŞITI HAREKETLER

(Türkiye Örneği)

DOKTORA TEZĐ

DAIŞMA HAZIRLAYA Prof. Dr. Y. C. ÇOPUROĞLU Beyzade adir ÇETĐ

(2)

OAY T.C.

FIRAT ÜĐVERSĐTESĐ SOSYAL BĐLĐMLER ESTĐTÜSÜ

SOSYOLOJĐ AABĐLĐM DALI

KÜRESELLEŞME OLGUSUU FARKLI

BOYUTLARIYLA TOPLUMSAL YASIMASI:

KÜRESELLEŞME KARŞITI HAREKETLER

(Türkiye Örneği)

DOKTORA TEZĐ

Bu tez .../.../200... tarihinde aşağıdaki jüri tarafından oy birliği ile kabul edilmiştir.

Danışman Üye Üye

(3)

ÖZET

Doktora Tezi

KÜRESELLEŞME OLGUSUU FARKLI BOYUTLARIYLA TOPLUMSAL YASIMASI: KÜRESELLEŞME KARŞITI HAREKETLER

(Türkiye Örneği)

Beyzade adir ÇETĐ Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Sosyoloji Anabilim Dalı 2008; Sayfa 320+XIII

Küreselleşme, dünya çapında yaşanan ekonomik, kültürel, siyasal ve toplumsal değişim ve dönüşümlerin açıklanması ve anlamlandırılması için kullanılan bir olgu haline gelmiştir. Küreselleşme süreci ile birlikte meydana gelen bu değişim ve dönüşümler beraberinde ciddi sonuçlar, sorunlar ve beklentiler uyandırmıştır. Küreselleşme ile birlikte ortaya çıkan sorunlar temelinde, küreselleşmeye karşı olan bir kesim ortaya çıkmıştır.

Uygulamalı bir araştırma olan çalışmamız, dünya çapındaki küreselleşme karşıtı hareket içerisinde yer alan, Türkiye’deki küreselleşme karşıtı oluşumlara üye olan küreselleşme karşıtlarını konu almıştır. Bu çalışma ile, bu üyelerin küreselleşme olgusuna ilişkin temel algılamaları ve yaklaşımları ortaya konmaya çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Küreselleşme, Ekonomik Küreselleşme, Kültürel Küreselleşme, Siyasal Küreselleşme, Yeni Sosyal Hareketler, Küreselleşme Karşıtı Hareketler

(4)

ABSTRACT

Doctorate Thesis

SOCĐAL REFLECTĐO OF THE GLOBALĐZATĐO FACT WĐTHĐ DĐFFERET DĐMESĐO: MOVEMETS AGAĐST GLOBALĐZATĐO

(Sample Of Turkey)

Beyzade adir ÇETĐ Fırat University

Institution For Social Sciences Sociology Main Science Branch

2008, Page 320+XIII

Globalization has become a fact that is used for explanation and giving meaning the social, political, cultural and economic chances and transformations around the world. The changes and transformations those occurred with the globalization process, have executed the reasons problems and hopes in the fundamentals of the problems occurred to globalization with globalization an anti group to globalization have been occurred.

This study has carried out as an empirical research on the anti-globalization supporters who are in the anti-globalization movement on the whole world and members of these formations in Turkey. By this research it’s aimed to explain the basic perceptions and approaches of these members about the globalization fact.

Key Words: Globalization, Economic Globalization, Cultural Globalization, Political Globalization, ew Social Movements, Movements Against Globalization

(5)

ĐÇĐDEKĐLER ĐÇ KAPAK... I OAY...II ÖZET ... III ABSTRACT... IV ĐÇĐDEKĐLER ... V TABLOLAR LĐSTESĐ ... VIII ŞEKĐLLER LĐSTESĐ ... IX ÖSÖZ ... X KISALTMALAR ...XII

1. GĐRĐŞ ...1

2.ARAŞTIRMAI METODU ...9

2.1. Araştırmanın Konusu, Amacı ve Önemi...10

2.2. Araştırmanın Hipotezleri...11

2.3. Araştırmanın Yöntemi ve Tekniği ...12

2.4. Araştırmanın Evren ve Örneklemi ...14

2.4.1. Araştırma Kapsamına Giren Küreselleşme Karşıtlarının Sosyo-Demografik Nitelikleri...15

3. KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE...16

3.1. Küreselleşme Kavramının Analizi ...16

3.2. Küreselleşmeyi Ortaya Çıkaran Faktörler...26

3.3. Küreselleşmeye Đlişkin Yaklaşımlar ...34

3.3.1. Küreselleşme Karşıtlarının Küreselleşmeyi Sorun Olarak Algılama Sebepleri ...57

3.3.2. Küreselleşme Karşıtlarının Küreselleşme Algılarını Oluşturan Referans Kaynakları...62

4. KÜRESELLEŞME OLGUSUU FARKLI BOYUTLARI ...65

(6)

4.1.1. Küreselleşme Karşıtlarının Ekonomik Küreselleşmeye Đlişkin Algıları 72 4.1.2. Küreselleşme Süreci Đle Birlikte Ortaya Çıkan Küresel Ekonomik

Kuruluşlar ...76

4.1.2.1. Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ / WTO)...77

4.1.2.2. IMF (Uluslararası Para Fonu) ...83

4.1.2.3. Dünya Bankası ...87

4.1.2.4. Küreselleşme Karşıtlarının Küresel Ekonomik Kurumları Değerlendiriş Biçimleri...97

4.1.3. Finansın Küreselleşmesi ...102

4.1.4. Ticaretin Küreselleşmesi...111

4.1.5. Üretimin Küreselleşmesi...116

4.1.5.1. Küreselleşme Karşıtlarının Çok Uluslu Şirketlere Đlişkin Algıları122 4.2. Kültürel Küreselleşme...127

4.2.1. Küreselleşme Karşıtlarının Kültürel Küreselleşmeye Đlişkin Algıları .140 4.3. Siyasi Küreselleşme ve Ulus Devlet Tartışmaları...147

4.3.1. Küreselleşme Karşıtlarının Ulus Devlet Yapısının Đşleyişine Đlişkin Görüşleri ...161

4.4. Küreselleşme Karşıtlarının Küreselleşmenin Ortaya Çıkardığı Olumsuz Sonuçlara Đlişkin Değerlendirmeleri ...164

4.4.1. Küreselleşmenin Bireysel Anlamda Ortaya Çıkardığı Sorunlar ...176

4.4.2. Küresel Tutku Ekonomisi: Tutkuların Küreselleşmesi ...180

5. KÜRESELLEŞME OLGUSUU TOPLUMSAL YASIMASI OLARAK KÜRESELLEŞME KARŞITI HAREKETLER ...184

5.1. Küreselleşme Sürecine Bağlı Olarak Değişen Sosyal Hareketler Bağlamında Yeni Sosyal Hareketler ...184

(7)

5.2. Küreselleşme Karşıtlığı Olgusu Ve Aşağıdan Küreselleşme Kavramı Ve

Küreselleşme Karşıtlığının Dünya Çapında Gelişimi...192

5.2.1. Küreselleşme Karşıtı Hareketin Ortak Özellikleri ...204

5.3. Dünya Çapında Ortaya Çıkan Küreselleşme Karşıtı Oluşumlar Ve Başlıca Küreselleşme Karşıtı Eylemler ...209

5.3.1. Dünyadaki Başlıca Küreselleşme Karşıtı Grup, Örgüt ve Organizasyonlar ...209

5.3.2. Küreselleşme Karşıtı Eylemler ...220

5.3.2.1. J–18 Eylemleri ...225

5.3.2.2. Seattle Eylemleri ...226

5.3.2.3. Cenova Eylemleri...232

5.3.3. Dünya Sosyal Forumu...236

5.3.4. Küreselleşme Karşıtlarının Dünya Çapında Küreselleşme Karşıtı Hareketleri Değerlendiriş Biçimleri...250

5.4. Türkiye’de Küreselleşme Karşıtı Oluşumların Gelişimi ve Türkiye’de Küreselleşme Karşıtı Hareket Đçerisinde Yer Alan oluşumlar...257

5.4.1. Türkiye MAI ve Küreselleşme Karşıtı Çalışma Grubu ...258

5.4.2. Türkiye Sosyal Forumu (TSF) ...264

5.4.3. Türkiye’deki Küreselleşme Karşıtı Oluşumların Aralarındaki Farklar272 5.4.4. Dünya’daki Küreselleşme Karşıtlığı ile Türkiye’deki Küreselleşme Karşıtlığı arasındaki Farklar ...278

5.4.5. Araştırma Kapsamına Giren Küreselleşme Karşıtlarının Ulaşmak Đstedikleri Đdeal Toplum Düzeni ...280

6. SOUÇ VE ÖERĐLER...284

KAYAKLAR ...301

GÖRÜŞME FORMU...318

(8)

TABLOLAR LĐSTESĐ

Tablo 1: Küreselleşmenin Kavramlaştırılması ...54

Tablo 2: GATT Toplantıları...78

Tablo 3: Uluslararası Sermaye Hareketlerinin Sınıflandırılması...104

Tablo 4: Finansal Varlıkların (Bonolar + Hisse Senetleri + Banka Varlıkları) Toplam Değeri ve GSYĐH, Trilyon ABD Doları, (2002) ...105

Tablo 5: ÇUŞ’lerin Olumlu ve Olumsuz Yönleri ...119

Tablo 6: Dünya’da Dillerin Sayısındaki Azalış (1500–2000) ...139

Tablo 7: Küresel Organizasyonların Yıllara Göre Artışı...150

Tablo 8: Dünyadaki En Zengin ve En Yoksul Yüzde Yirmi Arasındaki Küresel Gelir Farkı (1960–2000)...166

Tablo 9: Günde 1 Doların Altında Gelirle Yaşayan Dünya Nüfusu (milyon ve yüzde olarak) ...167

(9)

ŞEKĐLLER LĐSTESĐ

Şekil 1: Küreselleşmenin Nedenleri...33 Şekil 2: Çevresel Niteliksizleşmedeki Küreselleşmenin Başlıca Görünümleri ve Sonuçları

...169 Şekil 3: Türkiye’deki Küreselleşme Karşıtı Oluşumların Dünya Çapındaki Küreselleşme Karşıtı Oluşumları Algılama Şeması ...256 Şekil 4: Türkiye’deki Küreselleşme Karşıtı Oluşumların Birbirlerini Algılayışı...277

(10)

ÖSÖZ

Küreselleşme olgusu, yaşanan süreçte ortaya çıkardığı toplumsal değişimlerin beraberinde getirdiği olumsuz sonuçlar temelinde kendisine karşı tavır alan bir toplumsal hareketi ortaya çıkarmıştır. Kendine özgü örgütlenme yapısı, eylem yönelimi, yaklaşımı ve nitelikleri olan bu hareket, küreselleşme karşıtı hareketler olarak nitelendirilmektedir. Yeni sosyal hareketler paradigması ekseninde ele alınan küreselleşme karşıtı hareketler, küreselleşme olgusunun farklı boyutlarına ilişkin çeşitli itirazlar geliştirmişlerdir. Bu bakımdan üzerinde değerlendirme yapılmaya değer bir yapı arz etmektedirler.

Bu çalışmada, küreselleşme karşıtı hareketler içerisinde yer alan bireylerin, küreselleşmenin farklı boyutlarına ve hareketin dünya çapındaki gelişimlerine ilişkin olarak geliştirdikleri algı ve yaklaşımlarının ortaya konması amaçlanmıştır. Bu amaç kapsamında, Türkiye’de kurulu bulunan küreselleşme karşıtı oluşumlara üye olan küreselleşme karşıtlarının küreselleşmeye dair yaklaşımları, bu üyelerle yapılan görüşmelerle belirlenmeye çalışılmıştır.

Öncelikle; uygulamalı, nitel bir alan araştırması olan çalışmamızın ortaya çıkışı ve teorik alt yapısının oluşturulması konusunda önemli destek, fikir ve motive edici tavırlarını hep yanımda hissettiğim Sayın Hocam Prof. Dr. Yusuf Cemalettin ÇOPUROĞLU’na teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Çalışmamızın özellikle Đstanbul’da yürütülen safhasında ve görüşmelerin yapılmasını sağlayan maddi fonları sağlamak noktasındaki çabalarını hiçbir zaman unutmayacağım ve üzerimdeki hakkını hiçbir zaman hatırımdan çıkarmayacağım; çalışmanın tam da bitme arifesinde zamansız olarak kaybettiğimiz rahmetli Hocam Prof. Dr. Ahmet AYHAN’ı bu vesile ile bir kez daha rahmet ve minnetle anmayı borç biliyorum. Mekanı cennet olsun.

Çalışmamızın her aşamasında yönlendirici ve yol gösterici fikirlerini eksik etmeyen Sayın Hocalarım Yrd. Doç. Dr. Taner TATAR’a ve Yrd. Doç. Dr. Bahadır KÖKSALAN’a şükranlarımı sunuyorum. Çalışmamızın her aşamasında beni destekleyen, kendi tecrübelerini paylaşarak beni yüreklendiren ve tezin düzenlenmesinde yardımlarını esirgemeyen değerli ağabeyim ve meslektaşım Sayın Yrd. Doç. Dr. Ali Sırrı YILMAZ’a teşekkür ediyorum. Doktora tezi olarak hazırlanan çalışmanın başından sonuna kadar bana

(11)

dualarıyla sabır aşılayan, tüm süreci benimle birlikte paylaşan, yegane varlıklarım anneme, babama ve kardeşlerime ayrıca teşekkürü bir borç biliyorum.

(12)

KISALTMALAR

AB Avrupa Birliği

ABD Amerika Birleşik Devletleri

AkSF Akdeniz Sosyal Forumu

Akt Aktaran

ASEAN Güneydoğu Asya Uluslar Birliği

ASF Avrupa Sosyal Forumu

BM Birleşmiş Milletler

CD Compact Disk

ÇUŞ Çok Uluslu Şirket

DB Dünya Bankası

DEF Dünya Ekonomik Forumu

DSB Anlaşmazlık Çözüm Kurulu

DSF Dünya Sosyal Forumu

DTÖ Dünya Ticaret Örgütü

EZLN Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu

GATS Hizmet Ticareti Genel Anlaşması

GATT Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması

GM Genel Merkezi

GPE Global Political Economy

GSMH Gayrı Safi Milli Hasıla

GSYĐH Gayrı Safi Yurt Đçi Hasıla

G8 Sekizler Grubu (Gelişmiş 8 ülkenin oluşturduğu oluşum)

IMF Uluslararası Para Fonu

ITO Uluslar arası Ticaret Örgütü

J–18 June 18

Küresel BAK Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu

MAI Çok Taraflı Yatırım Anlaşması

N–30 November 30

(13)

NATO Kuzey Atlantik Asamblesi

NGO Non Goverment Organization

NICT New Information and Comunication Technologies

PGA People Global Action

STK Sivil Toplum Kuruluşu

OECD Ekonomik Đşbirliği ve Kalkınma Örgütü

UN United Nations (Birleşmiş Milletler)

UÖŞ Ulus Ötesi Şirket

WB World Bank

WTO World Treade Organization

TSF Türkiye Sosyal Forumu

TV Televizyon

Vb. Ve başlıcalar

(14)

1. GĐRĐŞ

Dünya çapında farklı alanlarda çok ciddi değişim ve dönüşümler yaşanmaktadır. Ekonomik, kültürel, siyasal, toplumsal, teknolojik ve çevresel anlamda ortaya çıkan bu değişim ve dönüşümler, beraberinde ciddi sonuçlar, sorunlar ve beklentiler yaratmaktadır. Buraya kadar ifade edilen değişim ve dönüşümlerin en genel anlamda küreselleşme süreci olduğu yaygın bir kanaat olarak karşımıza çıkmaktadır.

Küreselleşme olgusu, insanlığı küresel ölçekte etkisi altına alan ve yaşanan her değişimin/dönüşümün açıklanması için referans alınan bir kavram haline gelmiştir. Bu niteliğine rağmen süreç olarak anlaşılması çok zor olan bir toplumsal dönüşüm hadisesidir. Küreselleşme, bu haliyle tüm toplumsal dinamikleri baskı altına alan, uluslararası yönelimleri açıklamakta kullanılan, kendi karşıtlarını ortaya çıkaran ve süreci açıklayan, onu tanımlayan sihirli bir şifre, moda bir kavram haline gelmiştir. Küreselleşme, sadece insanları etkilemesi, onları birbirine yaklaştırması, dünyayı global bir köye dönüştürmesi dolayısıyla değil; doğal kaynakların azalmasını, çevrenin kirlenmesini, küresel ısınmayı ve doğadaki canlı türlerinin azalmasını da beraberinde getiren bir süreç olması dolayısıyla da dikkat çekmektedir. Küreselleşme dünyayı küçülten ama dünyanın sorunlarını büyüten bir kavramdır.

Küreselleşme, kökeni itibariyle yüzlerce yıllık bir geçmişin devamını ifade eden bir kavramdır. Ancak küreselleşme olgusunun 1960’lardan itibaren akademik camiada tartışıldığı bir vakıadır. Küreselleşme özellikle 1980’li yıllarda başlayan neoliberal politikaların yürütücü dinamik olarak gündeme getirdiği yeni bir anlayış ve dünyanın geçirdiği değişimini açıklamak üzere kullanılan anahtar bir kavramdır. En temel manada küreselleşme, insanların, kültürlerin, olayların, metaların ve sorunların dünyanın her tarafına yayılması anlamında kullanılmaktadır. Gümrük duvarlarının kaldırılması, sermaye hareketlerinin serbestleşmesi, çok uluslu şirketlerin ortaya çıkması, Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte dünyanın tek kutuplu ve tek sistemli bir hale gelmesi, teknolojik yenilik ve gelişmelere bağlı olarak bilginin güç haline gelmesi, iletişim ve ulaşım olanaklarının artması, küresel ekonomik kurumların sürecin tamamını yönetmesi gibi faktörlerle açıklanan küreselleşme, World Economic Outlook (2002)’ta “dünyadaki

(15)

ekonomilerin ve toplumların süre giden bütünleşmesi” (Kaymakçı, 2007: 3) olarak tanımlanmaktadır.

Küreselleşme olgusunu açıklamak bakımından henüz bir fikir birliği sağlanamamıştır. Küreselleşme kavramı, farklı perspektiflerden kaynaklı olarak farklı anlamlarda açıklanabilmektedir. Süreç açıklanırken ekonomik, kültürel, siyasal, toplumsal, çevresel ve ortaya çıkardığı sorunlar temelinde farklı farklı anlamlar kazanabilmektedir. Đster akademik çalışmalarda, ister popüler çalışmalarda olsun küreselleşmenin farklı boyutlarından kaynaklanan bakış açıları ortaya çıkabilmektedir. Küreselleşmeye kimi yazarlar, tamamen ekonomik çerçevede ve bu alandaki etkileri anlamında bakabilirken, başkaları siyasal, toplumsal veya kültürel boyutunu öne çıkararak farklı bir bakış açısı sağlamaktadırlar. Böyle geniş bir perspektiften ve farklı yönlerinden incelenmesinin sebebi, küreselleşmenin çok boyutlu bir süreç olmasından kaynaklanmaktadır.

Küreselleşme olgusu açıklanırken, sürecin yarattığı sorunlar ve sonuçlar bağlamında çok farklı yaklaşımlar ortaya çıkabilmektedir. Küreselleşmenin aslında var olan bir durumun devamı olduğunu iddia eden ve sürece şüphe ile yaklaşanlar, küreselleşmenin insanlığa, dünyaya ve doğaya yeni fırsatlar yarattığını iddia eden küreselci yaklaşımlar ve küreselleşmenin dünyanın yaşadığı tüm sorunların kaynağı olduğuna inanan ve bu sürecin derhal bitirilmesi gerektiğine inanan küreselleşme karşıtları bu farklı yaklaşımların en rafine örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Küreselleşme ortaya çıkardığı sorunları, sonuçları, küreselleşmeyi yöneten küresel güçleri, ekonomik örgütleri, siyasal organizasyonları ve çok uluslu şirketler temelinde kendi karşıtlarını yaratmıştır. Yeni toplumsal hareketler paradigmasının yeni aktörleri olan, “yeni toplumsal hareketlerden” biri olan küreselleşme karşıtlığı, küreselleşme olgusunun karşısına çok güçlü bir şekilde çıkmaya başlamıştır. Küreselleşme olgusunun olumsuz sonuçlarını, küresel kurumları, yürütücü anlaşma ve ajanlarını kendine düşman olarak seçen ve küreselleşme ile her platformda bir savaş haline giren küreselleşme karşıtları özellikle 1994 yılında bölgesel entegrasyondan ekonomik açıdan zarar gören Meksika’daki Zapatista köylü hareketinin ortaya çıkması ile birlikte küresel ölçekte etkisini hissettirmeye başlamıştır. 1999 Seattle eylemlerinin ardından artık örgütlenmeye başlamıştır. Bu tarihten itibaren dünya ölçeğinde tartışılan ve araştırmalara konu olan bir olgu haline gelmiştir.

(16)

Sosyal hareketler paradigmasında, küreselleşme süreci ile birlikte ciddi bir dönüşüm yaşanmıştır. Artık modern zamanların ekonomik sorunlara, modernleşmeye ve sürecin ortaya çıkardığı aksaklıklara tepki gösteren, belli bir sosyal sınıfın inisiyatifinde gelişen, bürokratik ve lider merkezli toplumsal hareketleri yerine; kendi öz örgütlenmesini tamamlamış, başta kimlik yönelimli, yaşanan sorunların her birine farklı açılardan tepkiler geliştiren, farklı toplumsal kesimlerin bir araya gelmesi ile oluşmuş ve herhangi bir birleşiklik/bütünleşiklik arz etmeyen toplumsal hareketler almıştır. Bu tip hareketler, kendine özgü nitelikleri sebebiyle yeni sosyal hareketler olarak adlandırılmaktadır. Yeni sosyal hareketler paradigmasının tüm niteliklerini içerisinde barındıran küreselleşme karşıtı hareketler, bu yapıları gereği yeni sosyal hareketlerden biri olarak değerlendirilmektedir. Küreselleşme karşıtı hareketler ve bu olguyu yönlendiren küreselleşme karşıtları bu çalışmanın konusunu teşkil etmektedir. Bu çalışmanın amacı, küreselleşme karşıtlarının küreselleşmeye ilişkin algılarının belirlenmesi ve küreselleşmenin farklı boyutlarına ilişkin bakış açılarının tespit edilmesidir. Bu amaç çerçevesinde Türkiye’de küreselleşme karşıtı oluşumlara aktivist düzeyinde üye olan, bu oluşumların çalışmalarına ve eylemlerine katılan kişiler küreselleşme karşıtı olarak nitelendirilmiş ve bu çalışmanın konusunu oluşturmuştur. Araştırma amacı, bu kişiler üzerine yapılan alan araştırması ile gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Çalışmada kürselleşme karşıtı kavramı ile bizzat küreselleşmenin ortaya çıkardığı sorunların farkında olan, bu sorunları bir dünya insanı olarak hisseden veya bu sorunlardan etkilenen kesimleri temsil etme özelliğinden dolayı sorumluluk hissederek küreselleşme karşıtı oluşum olarak adlandırılan bir organizasyonda yer alan kişiler kastedilmektedir. Çalışma, Đstanbul merkezli Türkiye’deki küreselleşme karşıtı oluşumlarla kurulan ilişki vasıtasıyla gerçekleştirilmiştir. Bu oluşumlara üye olan kişilerle derinlemesine görüşmeler yapılarak araştırmanın amacına uygun sonuçlara ulaşılması hedeflenmiştir.

Çalışma kapsamında nitel bir metodoloji takip edilerek, nitel araştırma tekniklerinden görüşme yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın metodu olarak nitel tekniklerin kullanılması ile araştırma kapsamına giren kitlenin görüşlerinin anlam bütünlüğü içerisinde ve derinlemesine anlaşılabilmesi amaçlanmıştır. Bu yöntem ile küreselleşme karşıtı olarak adlandırılan kesim hakkında daha sağlıklı yorumlar ve değerlendirmeler yapılabilmiştir. Araştırmada anket tekniği tarzında nicel yöntemlerin

(17)

kullanılmamasının sebebi, araştırma kapsamına giren kitlenin hazır cevaplarla yönlendirilmemesi, kendilerini daha iyi ifade etmelerinin sağlanması şeklinde ifade edilebilir.

Küreselleşme karşıtları, küreselleşme sürecinin her noktasında küreselleşmeye ilişkin sorun perspektiflerini ortaya koymaktadırlar. Kendilerine özgü niteliklere sahip olan bu kesim dünya çapında küreselleşmenin olumsuz sonuçlar doğuran tüm süreçlerine karşı ortak bir direniş hattı oluşturmuşlardır. Başta topraksız köylü hareketleri olmak üzere, emek hareketlerini, yoksulluk karşıtı hareketleri ve çevreci, feminist, eşcinsel ve kimlik mücadelesi veren tüm hareketleri içerisinde barındıran bir olgu olarak dikkat çekmektedir. Kendilerine özgü örgütlenme modelleri olan, kendilerine özgü geniş bir külliyat oluşturan ve dünyanın her yerindeki benzer hareketlerle ortaklaşan küreselleşme karşıtları bu nitelikleri dolayısıyla araştırılması gereken ve küreselleşme sürecinden ayrılamaz bir boyut kazanmıştır.

“Küreselleşme Olgusunun Farklı Boyutlarıyla Toplumsal Yansıması: Küreselleşme Karşıtı Hareketler (Türkiye Örneği)” adlı bu çalışmada küreselleşme karşıtlarının küreselleşmeye ilişkin algılama düzeyleri, sürece ilişkin yaklaşımları ve kendilerini değerlendiriş biçimleri; küreselleşme olgusunu ortaya çıkaran faktörler temelinde, küreselleşmenin farklı boyutları göz önüne alınarak irdelenecektir. Çalışmanın her kısmında yapılan alan araştırması verileri ve bulgular teorik çerçeve ile ilişkilendirilerek, teori ve alan araştırması sonuçları bir arada sunulacaktır. Bu şekilde küreselleşme sürecinin farklı boyutlarına ilişkin küreselleşme karşıtı görüşler daha iyi anlaşılacaktır.

Çalışmanın genel çerçevesi yukarıda ifade edildiği şekliyle ortaya konulduktan sonra, araştırma planı aşağıdaki şekilde belirlenmiştir.

Çalışma altı bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde çok temel anlamıyla küreselleşmenin ne anlama geldiği, küreselleşmeye ilişkin bakış açısı farklılıkları, küreselleşmenin nasıl bir şekilde açıklandığı irdelenmiştir. Yine aynı bölümde, araştırmanın konusu ve amacına dair bilgiler verilmiştir. Giriş bölümünde çalışmanın nasıl yürütüleceği açıklanarak araştırmanın nasıl bir yol izleyeceği açıklanmıştır.

Çalışmanın ikinci bölümü, araştırmanın metodoloji kısmını oluşturmaktadır. Bu bölümde araştırmanın amacı, konusu ve önemi üzerinde durulmuştur. Araştırmanın

(18)

varsayım ve hipotezlerine ilişkin bilgiler verilmiştir. Araştırmanın nasıl yapıldığı, hangi tekniklerin kullanıldığı, alan araştırması esnasında karşılaşılan güçlükler bu bölümde anlatılmıştır. Araştırmanın evrenini oluşturan kitleye ait bilgilerin verilmesinin ardından derinlemesine görüşme yapılan örneklemin nasıl seçildiği ve hangi özellikleri taşıdığı ifade edilmiştir. Çalışma nicel bir nitelik taşımadığı ve araştırma kapsamına giren küreselleşme karşıtı oluşumların bir dernek, vakıf veya siyasi parti tarzında örgütlenmemesi dolayısıyla bu organizasyonların üyelerinin özellikleri nitel bir bakış açısı ile değerlendirilmiş, küreselleşme karşıtlarının sosyo-demografik özelliklerine yer verilememiştir. Bu eksiklik, yapılan görüşmeler sırasında görüşmecilere yöneltilen kişisel özelliklerine dair soruların yanıtlarının, nitel olarak değerlendirilmesi neticesinde oluşturulan sosyo-demografik nitelikler başlığı altında yapılan değerlendirme ile giderilmeye çalışılmıştır.

Çalışmanın üçüncü bölümünde, küreselleşme kavramının genel bir analizi verilmeye çalışılmıştır. Bu amaçla küreselleşmeyi açıklamak için ortaya konan çeşitli tanımlar, ekonomik, siyasi ve çok boyutlu tanımlar sınıflaması ile verilmiştir. Küreselleşmeyi ortaya çıkaran faktörlerin neler olduğu bu bölümde irdelenmiştir. Küreselleşmeye ilişkin ortaya çıkan temel yaklaşımlar değerlendirilmiş, bu yaklaşımlar genel yaklaşımlar ve uluslararası ilişkiler literatüründeki yaklaşımlar olarak iki kısımda ele alınmıştır. Küreselleşmeye ilişkin yaklaşımlar temel anlamı ile açıklandıktan sonra görüşme neticesinde, araştırma kapsamına giren küreselleşme karşıtlarının küreselleşmeyi nasıl değerlendirdikleri sorusuna yanıt aranmıştır. Bu bölümde aynı zamanda alandan elde edilen bulguların değerlendirilmesi ile karşıtların küreselleşmeyi hangi saiklerle bir sorun olarak algıladıkları ve bu sorun algılamasının oluşmasını sağlayan referans kaynakları belirlenmiştir.

Çalışmanın dördüncü bölümünde, tezin ismini de oluşturan küreselleşmenin farklı boyutlarının niteliklerini ortaya çıkarmak ve bu boyutların küreselleşme karşıtları tarafından nasıl algılandığının belirlenmesine çalışılmıştır. Bu bölümde, küreselleşme sürecinin çok boyutlu yapısı irdelenmiş ve küreselleşme; ekonomik, kültürel, siyasal ve insani boyutları ile açıklanmaya çalışılmıştır. Ekonomik küreselleşme kavramı üzerinde ayrıntılı bir şekilde durularak küreselleşmenin bu boyutunun küreselleşme karşıtları tarafından nasıl algılandığı belirlenmiştir. Ekonomik küreselleşme, dört boyutu arasındaki ilişkiler temelinde değerlendirilmiştir. Ekonomik boyutu ile ekonomik küreselleşme;

(19)

finansın küreselleşmesi, üretimin küreselleşmesi, ticaretin küreselleşmesi ve küresel ekonomik kuruluşların sürece etkileri şeklinde farklı kısımlarda ele alınmıştır. Çalışmanın kültürel küreselleşmeyi anlatan kısmında kültürel anlamda küreselleşme kavramı değerlendirilmiş ve bu boyut ile ilgili olarak küreselleşme karşıtlarının değerlendiriş biçimleri belirlenmiştir. Siyasal anlamda küreselleşme, daha çok küreselleşme sürecinde sıkça tartışılan ulus devlet tartışmaları temelinde ele alınmıştır. Bu bölümde son olarak, küreselleşmenin ortaya çıkardığı olumsuz sonuçlar hem toplumsal hem de bireysel yansımaları biçiminde ele alınmıştır. Bu kısımda küreselleşme karşıtlarının yaşanan hangi değişimleri sorun olarak algıladıkları belirlenmiştir. Yine bu bölümde, küresel tutku ekonomisi başlığı ile “tutkuların küreselleşmesi” teorisi değerlendirmeye sunulmuştur.

Çalışmanın beşinci bölümü araştırmanın yapıldığı esas kitle olan küreselleşme karşıtlarını anlatması ve küreselleşme karşıtlığının teorik açılımlarını sunması bakımından çalışmanın önemli bölümlerinden birini oluşturmaktadır. Küreselleşme karşıtlığı, yeni toplumsal hareketler paradigmasına göre değerlendirildiğinden küreselleşme karşıtlığı kavramı teorik olarak açıklanmadan önce, bu bölümde yeni sosyal hareketler paradigmasına değinilmiştir. Çalışmanın bu bölümünde, küreselleşme karşıtlığı kavramı ve aşağıdan küreselleşme anlayışı ile araştırma konusunu oluşturan kitlenin teorik bir çerçevesi çizilmeye çalışılmıştır. Küreselleşme karşıtı hareketin dünya çapında ulaştığı boyutlar, küreselleşme karşıtı hareketlerin tanınmasını sağlayan eylemler ve küreselleşme karşıtı hareketi meydana getiren örgüt ve oluşumlar bu bölümde gösterilmeye çalışılmıştır. Bu bölümde ayrıca araştırma kapsamına giren küreselleşme karşıtlarının dünyada yaşanan bu gelişmeleri nasıl değerlendirdikleri, şiddet olgusuna ilişkin algıları ve küreselleşme karşıtı hareketin niteliklerine ilişkin düşünceleri belirlenmiştir. Türkiye’deki küreselleşme karşıtı oluşumların yapısı, işleyişi, birbirleri ile olan ilişki düzeyleri ve aralarındaki farklarda bu bölümün konusunu oluşturmaktadır. Araştırmanın kapsamında yer alan iki küreselleşme karşıtı oluşum bu bölüm içerisinde tanıtıldıktan sonra bu oluşumların farklı konulardaki algılamaları değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu bölümde ayrıca küreselleşme karşıtlarının “Başka Bir Dünya Mümkün” sloganı ile ne anlatmaya çalıştıkları sorusundan hareketle, araştırma kapsamına giren kişilerin ideal toplum anlayışları sorgulanmıştır.

(20)

Çalışmanın altıncı bölümünü, araştırmanın sonuç kısmı oluşturmaktadır. Bu bölümde araştırmanın sonuçları irdelenmiş ve elde edilen sonuçlar neticesinde yapılması uygun görülen öneriler belirlenmiştir.

Çalışma boyunca konunun daha iyi anlaşılabilmesi ve değerlendirme yapılırken kolaylık sağlaması bakımından çeşitli örnek olay, tablo ve şekillere yer verilmiştir.

Küreselleşmeye ilişkin olarak çok ciddi karşıt fikirler toplumun her kesiminde yaygın bir şekilde tartışılmaktadır. Ancak yapılan araştırmada küreselleşme karşıtı olarak değerlendirilen kesim ciddi anlamda küreselleşmeyi içselleştirmeyi başarmış bir gruptur. Bu anlamıyla küreselleşmeye karşıtlığı anlamada önemli bir referans kaynağıdır. Bu çalışmada bu tarz bir örneklem seçilmesi, sadece bu tarz kaygılar sebebiyledir. Yoksa ki toplumun her kesiminde ve farklı anlayışlara sahip grup ve bireyler arasında adına küreselleşme karşıtı denmese de küreselleşmeye olumsuz yaklaşan kişiler yer almaktadır. Ancak bu karşıtlıklar, başta teorik açıdan süreci değerlendirmek bakımından zayıflıklar içermesi yönüyle çalışmanın konusunu teşkil eden küreselleşme karşıtlarından ayrılmaktadır. Küreselleşme karşıtları bu anlamda, küreselleşmeye ilişkin olarak değerlendirmelerinin tamamında sürecin her boyutuna dair, teorik alt yapıya sahip ve süreci değerlendirme bilgisini içeren görüşleri ile dikkat çekmektedirler. Ancak küreselleşmeyi evrensel manada algılamayan, sadece süreci kendi bireysel dünyasında teorik alt yapıdan yoksun ve küreselleşmenin farklı boyutları arasında değerlendirme yapamayan kişiler küreselleşmeyi kendi öznel dünyalarında yorumlamaktadırlar. Küreselleşme karşıtı olarak belirtilen kişiler ile süreci sadece karşıtlık temelinde öznel değerlendiren kişiler arasındaki en büyük ayrım, bu şekildeki alt yapı eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Örneğin; Elazığ’da bir esnaf ile yapmış olduğumuz bir sohbet esnasında, Çin’in üretimdeki gücünden başlayan konu, küreselleşme ile birlikte insan hareketlerinin dünya çapında artmasına, ulaşım ve iletişim alanındaki ilerlemelere geldiğinde; esnafın söylediği, “bizim arka taraftaki çadırcı Ahmet tam bir aydır Kazakistan’da çadır dikiyormuş. Bu küreselleşme nasıl bir şey? Anlamadım. Çadırcı Ahmet’in Kazakistan’da ne işi var? Kardeşim!” sözleri konuya ilişkin yaklaşım tarzının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

(21)

Araştırmanın her aşamasındaki temel amacımız özgün bir çalışma ortaya koymaktır. Bu çalışmanın akademik açıdan, küreselleşme tartışmalarına ve literatürüne katkılar yapması en büyük dileğimizdir.

(22)

2.ARAŞTIRMAI METODU

Bu araştırma, Dünyada yaşanan küreselleşme sürecine eleştirel ve reddeden bir tarzda yaklaşan küreselleşme karşıtlarını konu edinmektedir. Araştırma bu anlamıyla, küreselleşme karşıtı oluşum ve örgütlere bireysel ve gönüllü olarak katılan aktivistler üzerine odaklanmıştır. Küreselleşme karşıtı kavramı, bu çalışmada küreselleşmenin ortaya çıkardığı sorunlardan etkilenen veya etkilenen kesimlerin yanında yer aldığı için küreselleşme olgusuna ilişkin olumsuz tavır alan ve bu tavra bağlı olarak kendini bir küreselleşme karşıtı oluşumla ilişkilendiren kişi olarak tanımlanmaktadır. Araştırmanın devamında küreselleşme karşıtı kavramı “alternatif küreselleşme taraftarı” biçiminde de kullanılacaktır. Her iki kavram da esasen konunun ortaya konması bakımından yeterli iken, bu çalışmada bahsedilen kitleyi tanımlamak amacıyla “küreselleşme karşıtları” kavramı kullanılacaktır.

Araştırma için öncelikle belirtilmesi gereken husus; bu çalışmanın nitel uygulamalı bir çalışma olduğudur. Buradaki amaç, insanları ve olayları anlamak ve niteliklerini kavramaktır. Dolayısıyla alan araştırması ya da benzer çalışmalarda ortaya konulan anket ya da benzer testlerin öne sürülerek daraltılmış alanda kişilerin bu seçeneklere gösterdikleri tepkilere indirgenerek olayın anlaşılıp yorumlanması mümkün olamamaktadır. Soruları ve muhtemel cevapları kendi bakış açımızla belirleyip kişilerin bu seçeneklere göre cevaplamalarını bekleme sadece bizim gibi düşünmelerini beklemeden öte bir davranış olamaz. O halde olaylara bakış açısından olaydaki kişilerin olay ve eylemlere kendilerince yükledikleri anlam nicel bakış açısıyla ortaya konamaz. Rabinov ve Sullivan’ın belirtikleri üzere; “insanların artık körü körüne yerleşik kültürel rollere, normlara, sembollere, anlamalara göre davranmadıklarını (Normatif Paradigma), aksine her etkileşimin bir yorumsal süreç olduğunu varsaymaktır. Đnsan her bir sosyal durumda hangi rolün kendinden beklendiği –kendisine hangi rolün biçildiği- ve kendi perspektifinin ne olduğu ile ilgili kararlar almak zorundadır. Şayet sosyal eylemler böyle bir yorumlamaysa, bilim adamları da haklı olarak ciddi birer “yorumcu” olmak zorundadır” (Mayring, 2000: 2).

Nitel araştırma, “gözlem, görüşme ve doküman analizi gibi nitel veri toplama yöntemlerinin kullanıldığı, algıların ve olayların doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir biçimde ortaya konmasına yönelik nitel bir sürecin izlendiği araştırmadır”. Başka bir

(23)

anlatımla nitel araştırma kuram oluşturmayı temel alan bir anlayışla sosyal olguları bağlı bulundukları çevrede araştıran ve anlamayı ön plana alan bir yaklaşımdır (Yıldırım ve Şimşek, 2005: 39).

Bu çalışma boyunca en çok merak edilen soru, küreselleşme karşıtlarının, küreselleşmeye ilişkin algılamalarının nasıl olduğu ve küreselleşmeye dair yaklaşımlarının belirlenmesindeki etkenlerin neler olduğudur. Bu sebeple, çalışmada bu sorunların yanıt bulmasına yönelik teorik çerçeve geniş bir yer tutmaktadır.

Bu çalışma ile araştırma kapsamına giren küreselleşme karşıtlarının, yapılan görüşmeler yolu ile;

a) Küreselleşmeye ilişkin yaklaşımları, b) Küreselleşmeye ilişkin sorun algılamaları,

c) Küreselleşme fikirlerini oluşturan referans kaynakları, d) Küreselleşmenin farklı boyutlarına ilişkin yaklaşımları, e) Küreselleşme karşıtlığı kavramına dair düşünceleri,

f) Türkiye’deki küreselleşme karşıtlığını değerlendiriş biçimleri,

g) Đdeal toplum inançları gibi değişkenlerin analiz edilmesi amaçlanmıştır.

2.1. ARAŞTIRMAI KOUSU, AMACI VE ÖEMĐ

Bu çalışma, küreselleşmeyi bir sorun olarak algılayan ve bu algılamasından dolayı küreselleşmeye karşı bir tepki geliştiren küreselleşme karşıtlarını konu almaktadır. Bu anlamda, araştırma kapsamına giren küreselleşme karşıtları, küreselleşmeyi sorun olarak görmeleri ve bu sürece ortak tepki verme kararlılığını göstermeleri bakımından ayırt edilebilirler.

Bu kapsamda araştırmanın amacı ise, araştırma kapsamına giren küreselleşme karşıtlarının, küreselleşmeyi neden bir sorun olarak algıladıklarını anlamak, küreselleşme karşıtlarının bu algıya bağlı olarak küreselleşmeyi nasıl yorumladıklarını belirlemek ve

(24)

kendilerinin de içinde bulundukları küreselleşme karşıtlığına ilişkin düşüncelerinin neler olduğunu saptamaktır.

Dünya çapında 1994 yılından bu yana oldukça geniş yankılar uyandırarak yayılmaya başlayan küreselleşme karşıtlığı, ülkemizde ancak 1998 yılında küreselleşme karşıtı bir çalışma grubunun kurulmasıyla yaygınlaşmaya başlamıştır. 2001 yılından beri de küreselleşme karşıtlığı ülkemizde oldukça yayılmıştır. Türkiye’de küreselleşme karşıtlığının zemini, kurulan küreselleşme karşıtı örgüt, organizasyon, platform ve oluşumlardır. Kürselleşme karşıtı oluşumlar farklı oda, sendika, dernek ve siyasi partiler tarafından bileşen düzeyinde desteklenmektedirler. Ülkemizde pek de yeni bir süreç olmamasına rağmen Türkiye’de bu kitle üzerine yapılmış olan çalışmaların sayısı oldukça azdır.

Yapılan çalışmalar daha çok teorik düzeydeki çalışmalar olarak dikkat çekmektedir. Küreselleşme karşıtlarına ilişkin olarak yapılmış olan bu çalışmanın benzeri bir alan araştırmasına literatürde rastlanılmamıştır. Bu anlamıyla çalışma, bu konu üzerinde yapılan ilk alan araştırmalarından biri olması bakımından önemlidir.

2.2. ARAŞTIRMAI HĐPOTEZLERĐ

Araştırmanın temel varsayımını, “küreselleşmeye karşıt bir cepheden yaklaşan grupların küreselleşmeye ilişkin ortaklaşmış yaklaşım ve düşünceleri olması gerekmektedir” saptaması oluşturmaktadır.

Araştırmanın temel hipotezleri şunlardır:

1) Küreselleşme karşıtlarının kendine özgü bir küreselleşme yaklaşımı vardır.

- Küreselleşme karşıtları; küreselleşmenin ekonomik, kültürel ve siyasal boyutlarına ilişkin farklı yaklaşımlar geliştirmişlerdir.

2) Küreselleşme karşıtlarının küreselleşme algısının ortaya çıkmasında farklı

referans kaynakları etkili olmaktadır.

3) Küreselleşme karşıtlarının küreselleşmeden kaynaklanan sorunlara ilişkin

(25)

4) Kürselleşme karşıtları, dünya çapındaki küreselleşme karşıtı hareketi başarılı

bulmaktadır.

5) Küreselleşme karşıtları arasında küreselleşmeyi değerlendirme ve bakış açısı

geliştirme noktasında farklılıklar vardır.

6) Küreselleşme karşıtlarının hayal ettikleri ve olması için uğraştıkları bir ideal

toplum inançları vardır.

2.3. ARAŞTIRMAI YÖTEMĐ VE TEKĐĞĐ

Bu araştırma betimleyici özelliği ağır basan, teorik ve uygulamalı boyutun bir arada kullanıldığı bir alan araştırmasıdır. Araştırma, küreselleşme karşıtlarına ilişkin herhangi bir niceliksel harita çıkarma iddiası taşımamaktadır. Sadece araştırma kapsamına giren görüşmecilerin sosyo-demografik niteliklerine ilişkin bilgi verilirken nicel oranlara yer verilmiştir. Bu çalışmada, küreselleşme karşıtları ile yapılan derinlemesine görüşmelerde dile getirilen açıklama, yorum ve örneklerden hareketle nitel bir çalışma ortaya konması hedeflenmiştir.

Araştırmada veri toplama tekniği olarak derinlemesine görüşme tekniği kullanılmıştır.

Görüşmeler yapılırken daha önceden hazırlanan soru metnine sadık kalınmış olmakla birlikte, zaman zaman görüşmeye müdahale edilerek, farklı sorular sorulmuştur. Görüşmeler için herhangi bir süre sınırlaması konmamış, görüşmelerin süresini görüşülen kişilerin konuşma ve anlatma yönündeki istekleri belirlemiştir.

Yapılan araştırmada konunun hassasiyeti sebebiyle görüşme tekniği tercih edilmiştir. Anket tarzı önceden hazırlanmış cevaplar ile kişileri sınırlandırmamak ve konuya ilişkin bakış açılarını net bir şekilde ortaya koymak endişesi ile görüşme tekniği kullanılmıştır. Görüşmeler esnasında görüşmecilere soruları cevaplamak noktasında özgürlük tanınmış, sorunun cevabı alınmak koşuluyla, araştırmaya yeni bir boyut kazandırabilir düşüncesiyle farklı konulardan bahsetmelerine izin verilmiştir.

(26)

Görüşme soruları, tez danışmanı nezaretinde titiz bir çalışma ile belirlenmiştir. Soruların araştırma hipotezlerini denemeye yeterli olup olmadığı uzun uzun tartışılmış, daha önceden görüşme tekniği ile çalışma yapmış olan araştırmacılardan yardım alınmış ve sonuçta görüşme soruları hazırlanmıştır. Küreselleşme karşıtları ile ilk temas, görüşmelerin yapılacağı döneme denk geldiğinden dolayı görüşmenin ön uygulaması gerçekleştirilememiştir.

Bu araştırmanın gerçekleştirilmesinde bazı güçlüklerle karşı karşıya gelinmiştir. Ancak bu güçlükler araştırmanın yapıldığı ilin (Đstanbul) kendi koşullarından kaynaklanmıştır. Araştırma alanının nesnel koşulları sebebiyle iki küreselleşme karşıtı ile görüşme iptal edilmiştir. Bunun dışında kalan ve örneklem grubunu oluşturan küreselleşme karşıtlarının tamamıyla görüşmeler rahat, güvenli ve sorunsuz gerçekleştirilmiştir. Yapılan görüşmelerde görüşmeciler oldukça içten ve samimi bir şekilde cevaplar vermişlerdir. Görüşme öncesi yapılan sohbetler esnasında araştırmanın amacından ve hangi sebeple yapılıyor olduğundan bahsedildiği için görüşmeciler soruları gönül rahatlığı ile yanıtlamışlardır. Görüşmecilerden çoğu yoğun işlerine rağmen, uzak bir ilden (Elazığ) Đstanbul’a araştırma yapmak için gitmiş olmamız dolayısıyla randevu talebimizi geri çevirmemişlerdir.

Görüşme yapılacak kişiler daha önceden bağlı oldukları küreselleşme karşıtı oluşum üyelerinden liste halinde alınmış ve alınan randevular neticesinde, randevu verdikleri yerlere gidilerek görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın en büyük güçlüğü bu tip buluşmalara gidilirken randevu adresini bulma noktasında yaşanmıştır. Araştırmanın bir diğer güçlüğü ise, bazı görüşmecilerle yapılan görüşmelerin açık havada ve halka açık yerlerde yapılması sebebiyle yaşanmıştır.

Araştırma kapsamında yapılan tüm görüşmeler dijital ses kayıt cihazı ile çok kaliteli bir şekilde kaydedilmiştir. Görüşmecilerin hiç birinin kayıt cihazı kullanılmasına itiraz etmemesi, görüşmeler esnasında çok büyük kolaylık sağlamıştır. Görüşmeler bu sebeple bir sohbet havasında geçmiş ve görüşme yapılan kişilerden daha içten yanıtlar alınmıştır. Görüşmecilerin söylediklerini dikkatten kaçırma korkusunun olmaması araştırmacı için de rahat bir ortam sağlamıştır.

(27)

Araştırma kapsamındaki görüşmelerin tamamlanmasının ardından yapılan görüşmeler deşifre edilmiştir. Deşifre işlemi uzun bir zaman diliminde kayıt cihazından yapılan dinlemenin yazıya aktarılması biçiminde gerçekleştirilmiştir. Đkinci bir kez, yapılan görüşmelerin dinlenmesi araştırmanın verilerinin sınıflandırılması bakımından önemli kolaylıklar sağlamıştır. Bu dinleme ve deşifre işlemleri sırasında farklı konular ve boyutlar fark edilmiştir.

2.4. ARAŞTIRMAI EVRE VE ÖREKLEMĐ

Araştırma konusunun ana evreni, bütün olarak küreselleşme karşıtlarıdır. Ancak yapmış olduğumuz çalışmanın evreni, Türkiye’deki küreselleşme karşıtı oluşumlara üye olan ve kendini küreselleşme karşıtı olarak nitelendiren kişilerdir. Türkiye’de Đstanbul ilinde kurulmuş ve bu ilde faaliyetlerini sürdüren çeşitli küreselleşme karşıtı oluşumlar vardır. Bu oluşumlardan biri, Türkiye MAI ve Küreselleşme Karşıtı Çalışma Grubu, diğeri Türkiye Sosyal Forumu ve bir diğeri ise, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’dur.

Çalışma kapsamında görüşme yapılan görüşmeciler bu üç oluşum üyeleri arasından seçilmiştir. Çalışma sürerken TSF ve Küresel Bak üyelerinin görüşlerinin birbirine yakın olduğu ve Küresel Bak’ın TSF içerisinde bir bileşen olarak Türkiye Sosyal Forumu bünyesinde faaliyet gösterdiği anlaşıldığından çalışmanın genelinde TSF ve Küresel Bak görüşmecilerinden elde edilen yanıtlar TSF grubu düşünceleri olarak birleştirilmiştir.

Araştırmanın örneklemi belirlenirken bu üç oluşum, küreselleşme karşıtı oluşumların evreni kabul edilmiş ve bu üç oluşumun aktivistleri arasında örneklem belirlenmiştir. Örneklem belirlenirken özellikle bu oluşumların herhangi bir üye kayıt sistemi olmadığından ve katılım gönüllülük esasına dayandığından ilk etapta görüşmecilerin belirlenmesi zor olmuştur. Bu oluşumlara bağlı aktivistlerin yönlendirmeleri ile eşit sayıda örneklem belirlenmiş ve bu kişilerle görüşmeler yapılmıştır. Buna göre araştırma örneklemi şu şekilde belirlenmiştir. Anti-Mai grubu toplam altı kişiden oluştuklarını ifade etmişler ve bu gruptan beş kişi ile görüşülmüştür. Dolayısıyla Anti-Mai grubu örneklemi evreni yansıtmaktadır diyebiliriz. TSF grubunun örneklemini, bu oluşuma bağlı ofisteki kayıtlardan ulaşılan altı kişi oluşturmuştur. Küresel Bak

(28)

grubunun örneklemini ise, yine aynı şekilde oluşumun ofisinden ulaşılan yedi kişi oluşturmuştur. Dolayısıyla bu çalışmanın örneklemini, 18 küreselleşme karşıtı aktivist oluşturmaktadır.

Araştırma henüz plan aşamasında iken, örneklemin geniş tutulması planlanmıştır. Ancak küreselleşme karşıtı oluşumlarla yapılan ön görüşmelerde bu oluşumlara üye olan kişi sayısının abartılı rakamlar olmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca süreci iyi takip eden ve küreselleşmeyi içselleştirmiş aktivistlerin seçilmiş olması sebebiyle örneklem grubu 18 kişiden oluşturulmuştur.

2.4.1. Araştırma Kapsamına Giren Küreselleşme Karşıtlarının Sosyo-Demografik itelikleri

Araştırma kapsamına giren küreselleşme karşıtlarının büyük bir kısmını (% 77,8) erkekler oluşturmaktadır. Kadın görüşmecilerin oranı (% 22,8) düşük bir düzeyde kalmıştır.

Araştırma grubunu oluşturan kişilerin yarısı (% 50) evli bireylerden oluşmaktadır. Bekar olanların oranı da (% 44,4) hiçte azımsanmayacak boyuttadır. Araştırma grubundan sadece bir kişi (% 5,6) boşanmış olduğunu dile getirmiştir.

Araştırma grubunun büyük çoğunluğu (% 55,6) üniversite mezunu ve yüksek lisans yapan veya yapıyor (% 16,7) olan kişilerden oluşmaktadır. Lise ile Üniversite mezuniyeti arasındaki gruplar araştırma grubunun çok küçük (% 5,6) bir bölümünü oluşturmaktadır. Buradan olarak, küreselleşme karşıtı hareketin entelektüel bir hareket olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Araştırma kapsamına giren örneklemin yaş dağılımına bakıldığında, büyük çoğunluğun, 45–54 yaş arasında (% 55,6), 35–44 yaş arasında (% 22,2) ve 55 ve üzeri (% 11,1) yaşlarda toplandığı anlaşılmaktadır. Araştırma grubunun sadece çok küçük bir oranı (% 11,1) 25–34 yaşa arasındaki kişilerden oluşmaktadır.

Yaş dağılımındaki bu durum, Türkiye’deki ve Dünya’daki küreselleşme karşıtlığı arasındaki farklar kısmındaki “Türkiye’deki küreselleşme karşıtı hareket daha yaşlı bir harekettir.” ayrımını kanıtlar niteliktedir.

(29)

3. KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE

3.1. KÜRESELLEŞME KAVRAMII AALĐZĐ

Küreselleşme kavramı, küresel/global sözcüklerinin kökenine bakıldığında 400 yıl öncesinde ortaya çıkmasına rağmen oldukça yeni bir kavramdır. Đlk olarak 1968 yılında “Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisinde” yayınlanan bir çalışma ile gündeme taşınan kavram, 1983 yılında Amerikalı akademisyen Thedore Lewitt’in “The Globalization of Markets” (Pazarların Küreselleşmesi) adlı makalesi ile (Ohmae, 1993: 17) akademik literatüre taşınmıştır. Takip eden yıllarda özellikle Keynes dönemi ekonomik yapısının değişimi ve ekonomik sistemde yaşanan düşünsel dönüşümlerle birlikte daha da tartışılan bir kavram haline gelmiştir. 1980’li yıllarda Reagan ve Thatcher’in uygulamaya koyduğu neoliberal politikaların ortaya çıkardığı anlayışı açıklamayı sağlayan ve siyasal alanda sıkça dile getirilen bir olgu olmuştur. 1990’lı yıllarda özellikle dünya çapında Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Doğu bloğu ülkelerinin kapitalist ekonomi modelini benimsemeye başlamaları ile birlikte akademik anlamda kabul edilen bir kavram boyutu kazanmıştır. Küreselleşme kavramına ilişkin olarak herkesin kabul ettiği ortak bir tanım yapılamamış olmasına rağmen küreselleşme ile temelde insanların, kültürlerin, ekonomik anlamda metaların, ortak iktisadi anlayışın dünya çapında yayılması ve saçılmasının kast edildiği söylenebilir. Küreselleşme, yaşanan bu süreçte dünyada yaşanan değişim ve dönüşümlerin açıklandığı, geri döndürülemezliği ve kaçınılmazlığının kabul edildiği sihirli bir sözcük haline gelmiştir.

Özellikle yaşanan sürecin açıklanması anlamında küreselleşmenin değişim ve dönüşümlerin her boyutuna işaret ettiği ve dünyayı açıklamak için kullanılan bir kavram haline geldiği açıktır. Bu anlamıyla, Bauman’a göre, küreselleşme, artık moda bir deyimdir ve yaşanan süreçte her şeyi açıklamak için kullanılan parola bir kavram haline gelmiştir. Küreselleşme sihirli bir sözcük gibi geçmiş ve gelecekle ilgili tüm gizlilikleri açık edecek bir anahtar kavramdır. Küreselleşme kavramı hem olumlu anlamda hem de olumsuz anlamda bazıları için onsuz mutlu olamayacağımız bir şey, bazıları içinse mutsuzluk sebebidir. Ancak bunca karşıtlığa rağmen üzerinde anlaşılan konu küreselleşmenin artık vazgeçilmez ve karşı konulmaz bir süreç olduğudur. “Hepimiz küreselleşiyoruz ve küreselleşiyor olmak tüm küreselleşmişler için üç aşağı beş yukarı aynı anlama geliyor”.

(30)

Ancak Bauman, bu noktada moda hale gelen tüm kavramlar gibi küreselleşmenin de şeffaflaşarak herkesin ilgilendiği ve üzerinde fikir sahibi olduğu bir kavram olmaya başlaması ile birlikte bulanıklaştığını ve anlam bütünlüğünü kaybederek farklı bakış açılarına göre farklılaştığına dikkat çekmektedir (Bauman, 2006: 1–2). Küreselleşme kavramı pek çok disipline mensup kişi tarafından tanımlanmış olmasına rağmen kavramın kendisinin esasen temelde ne ifade ettiği ve sonuçta nereye varacağına ilişkin net bir tanım ve öngörü yapılamamıştır. Küreselleşme tanımlarına dikkat edildiğinde daha çok ekonomik temelli tanımların ve bakış açılarının süreci açıklamak için kullanıldığı görülmektedir. Ancak küreselleşme tanımlamalarında sürecin sosyo-kültürel ve siyasal boyutlarının da göz ardı edilmemesi gerekir.

Tanımların çoğuna bakıldığında ekonomide, kültürel hayatta, siyasal sistemde, sosyal alanlarda dünya çapında ülkeler ve toplumlar arasında bir akımın geliştiği ve bu akıma bağlı olarak küresel anlamda bir benzeşmenin ortaya çıktığı tezi hakimdir. Küreselleşmeyi ekonomik açıdan açıklamaya çalışan tanımlarda dikkat çeken vurgu; özellikle dış yatırımlara açıklık, çok uluslu şirketlerin artan önemi, ülkelerin ekonomik açıdan birbirlerine bağımlı hale gelmeleri ve artan sermaye akımlarının sürecin gelişimine olan etkileridir.

Küreselleşmenin ekonomik temelli tanımlarında ortaya çıkan en temel anlayış, uluslar arası anlamda ekonomik ilişkilerin birbiriyle uyumlu hale gelmesi ve küresel anlamda aynileşmesidir. Örneğin, Bardhan (2000) küreselleşmeyi, “temel olarak uluslararası ekonominin entegre olması ve özellikle de dış ticarete ve yatırıma açık olmak” (Akt. Zengingönül, 2004: 9) biçiminde tanımlarken; Berg (2004), “uluslararası ekonomik faaliyetlerin toplam dünya ekonomik faaliyetlerine göre daha fazla artması” (Akt. Günsoy, 2006: 9) şeklinde tanımlamıştır. Ekonomik boyutlu tanımlar, iktisadi yapıda meydana gelen bütünleşmenin sosyal alanlara olan ilgisini de göz ardı etmemişlerdir. Küreselleşme kavramının ekonomik temeldeki değişimlere bağlı olarak dünya çapında yaşanan tüm dönüşümleri açıkladığına işaret etmektedir. Geniş bir ifade ile küreselleşme, “dünya ekonomisini oluşturan sosyal ve iktisadi parçaların birbiriyle ve giderek dünya piyasalarıyla eklemlenmesi olarak algılanmaktadır. Buna göre, mal ticaretinin ve finansal sermaye akımlarının serbestleştirilmesi, küreselleşmenin en dar anlamıyla iktisadi süreçlerini sunmaktadır” (Yeldan, 2003: 428). Küreselleşme süreci ile birlikte ortaya çıkan

(31)

ekonomik değişmeler, olguyu ve süreci açıklarken sıkça kullanılan referanslara dönüşmüştür. Ekonomik anlamda neoliberal piyasa anlayışının hakim olması ile birlikte küreselleşme olgusu özellikle çok uluslu şirketlerin sürece olan etkileri, küreselleşmenin sürdürücüleri olarak kabul edilen IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların etkileri, teknolojik gelişmelere bağlı olarak sermaye hareketlerinin akıl almaz derecede hız kazanması ve engellenememesi gibi faktörlerle açıklanmaya başlamıştır. Bu anlamıyla Deacon (2000) küreselleşme sürecini, “uluslararası mal ve hizmet ticareti; doğrudan yabancı yatırımları da içeren sermaye akımları; çok uluslu işletmelerin rolü; üretim ağının uluslararası ölçekte yeniden düzenlenmesi; bilgi teknolojilerini içeren yeni teknolojilere uyum konularındaki faaliyetlerin yoğunlaşmasını kapsayan süreçler bütünü” (Akt. Temiz, 2004: 4) olarak tanımlamış, benzer biçimde Soros ise, küreselleşme olgusunun aslında sermayenin serbest dolaşımına ve ulusal ekonomilerin giderek küresel finans piyasaları ve çok uluslu şirketler tarafından güdümlenmesine işaret ettiğini savunarak, küreselleşmenin dengesiz bir sürece (Soros, 2003: IX) işaret ettiğini ifade etmiştir.

Ekonomik temelli küreselleşme açıklamalarında öne çıkan değerlendirmelerden biri de post fordist dönüşümle birlikte, üretim alanında ve istihdam biçimlerinde yaşanan değişimlere yapılan vurgudur. Bu süreçte küreselleşme tanımları daha çok, yapılan üretim faaliyetinin maliyetlerinin hem üretimde teknolojinin kullanımı hem de istihdam sisteminde yaşanan esneklik neticesinde düşmesi ve çok uluslu şirketlerin küreselleşmenin getirdiği meta, emek ve üretim yeri akımlarını geliştirici durumundan yararlanmaları şeklindeki ekonomik faktörlerin sürece etkileri üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu anlamıyla küreselleşme, Anderson (2001)’e göre, “basit olarak uluslararasında iş yapmanın maliyetinin düşmesi şeklinde tanımlanabilir” (Günsoy, 2006: 14). Yine insan hareketliliğinin küreselleşme süreci ile birlikte dünya çapında hızlanması ve kolaylaşması biçiminde tanımlara da rastlanmaktadır. Örneğin, O’Rourke (2001) küreselleşmeyi “uluslararası ticaret üzerindeki engellerin gittikçe azaldığı, uluslararası göçlerin önündeki engellerin kalktığı, sermaye hareketlerinin hızlandığı, doğrudan yabancı yatırımların serbestleştiği ve teknoloji yayılımının hızlandığı bir ortam” (Akt. Günsoy, 2006: 10) olarak tanımlamıştır.

Buraya kadar verilen ekonomik temelli küreselleşme tanımlarına bakıldığında sürecin; sermaye hareketlerinin artması, çok uluslu şirketlerin artan etkileri, küreselleşmeyi

(32)

yöneten kuruluşların yaşanan değişimlere olan katkıları, işgücü ve üretim maliyetlerinin düşmesi ve küresel çapta yaşanan insan hareketliliğinin artması olguları ile açıklanmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Tüm bu etkileri içinde barındıran bir tanım yapmak gerekirse, küreselleşmeyi, “uluslararası mal ve hizmet ticareti ile uluslararası sermaye hareketlerinin hızla artması, ulus ötesi işletmelerin bilgi, iletişim ve ulaştırma teknolojilerinde yaşanan gelişmeler yoluyla üretimi küresel düzeyde geçekleştirmesi sonucu ulusal ekonomilerin birbiriyle eklemlenme süreci” (Temiz, 2004: 7) olarak tanımlayabiliriz.

Küreselleşme kavramı, ekonomik temelli bakış açısı ile irdelendiğinde yukarıda ifade edilen tarzda anlaşılırken sürecin içinde yaşanan tüm boyutlar ayrı ayrı değerlendirildiğinde daha farklı bir yaklaşım karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada küreselleşmeyi farklı boyutlar ile açıklamaya çalışan tanımları değerlendirirken çok boyutlu bakış açısı ile değerlendirme biçiminde bir anlayış esas alınacaktır. Küreselleşmeyi farklı bakış açıları ile değerlendiren tanımlara bakıldığında, özellikle teknolojik yeniliklere, kültürel olarak ortaya çıkan değişim ve homojenleşmeye, dünyanın farklı bölgelerindeki yerelliklerin birbirleriyle eklemlenmesine, sınırlar arasında yapılan göç hareketlerine siyasal alanda yaşanan dönüşümlere ilişkin vurgular dikkat çekmektedir. Marshall, küreselleşme kuramının temelinde, küresel anlamda kültürel bir sistemin ortaya çıkışını irdelemektedir. Küresel kültürün oluşumuna neden olan etkileri ise; “dünya çapında uydu enformasyon sisteminin varlığı, küresel tüketim ve tüketimcilik kalıplarının ortaya çıkması, kozmopolit bir yaşam tarzının gelişmesi, olimpiyat oyunları, dünya çapındaki spor dallarının gelişmesi, ulus devletin hakimiyetinin gerilemesi, küresel bir askeri sistemin ortaya çıkması, AIDS gibi tüm dünyaya yayılan sağlık sorunlarıyla karşılaşılması, Marksizm gibi küresel siyasal hareketlerin yayılması, insan hakları kavramının kapsamının genişlemesi ve dünya dinleri arasında karmaşık etkileşimler” olarak sıralamaktadır. Ona göre, küreselleşme bu faktörlerle tanımlandığında en doğru tanım, Waters (1995)’in yapmış olduğu, “coğrafyanın toplumsal ve kültürel düzenlemelere dayattığı kısıtlamaların azaldığı, insanların bu azalmayı giderek daha çok fark etmeye başladıkları bir toplumsal süreç” (Marshall, 1999: 449) biçimindeki tanımıdır. Dikkat edilirse, küreselleşme kavramı tanımlanırken özellikle ulaşım ve haberleşme alanlarındaki gelişmeler paralelinde dünya çapında artan bütünleşmeye dair vurgular önemli bir referans teşkil etmektedir. Küreselleşme kavramı, sosyal yapıda ortaya çıkardığı bu bütünleşme ve aynileşmeden

(33)

dolayı “ulaşım, haberleşme ve bilgi işlem teknolojisindeki gelişmeler sonucunda, toplumsal ve kültürel düzenlemeler üzerinde, mekansal uzaklıklardan kaynaklanan farklılıkların ortadan kalktığı, toplumsal bir süreç” (Kutlu ve Eşkinat, 2002: 232) olarak tanımlanmıştır. Küreselleşmenin toplumsal bir süreç olarak algılanması, esasen olgunun üretimden, kültüre kadar her alanda insanları birbirine bağlayan ve farklı değerlerin dünya çapında yayılmasına sebep olduğuna ilişkin ortaya çıkan algılamadır. Güvenç (1998) küreselleşmeyi, “hangi alanda olursa olsun, herhangi bir çalışmada, üretimde, yapımda dünya çapında geçerliliği, ağırlığı, öncülüğü olan normların, ölçütlerin dikkate alınması veya etkili hale gelmesi, benimsenmesi; dünyaya açılarak yerelliğin, ulusallığın reddedilmeksizin dışına çıkması ve evrensellik bağdaştırılması, birleştirilmesi” (Akt. Yüksel, 2001: 11) olarak tanımlarken, küreselleşme bu anlamıyla “ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda bazı ortak değerlerin yerel ve ulusal sınırları aşarak dünya çapında yayılması” (Karluk, 2003: 224) biçiminde de tanımlanmaktadır.

Küreselleşme dünyanın genelinde meydana gelen bir bütünleşme eğilimi olarak kabul edildiğinde, Bavly (2002)’nin “toplumsal süreçlerin yerel veya bölgesel ölçekten sıyrılması ve dünya çapında bir ölçek edinmesi” (Karadeli, 2005a: 4–5) biçimindeki tanımı, süreci küresel açıdan değerlendirmek imkanı tanımaktadır. Çünkü ister ekonomik anlamda olsun ister çok boyutlu bir bakış açısıyla olsun küreselleşme, dünyadaki yerel düzeylerin küresel anlamda konjonktürde kendine yer edinmesidir. Human Development Report (1999)’a göre, küreselleşme, “sadece mal ve sermaye dolaşımının dünya çapında gerçekleşmesi değil, aynı zamanda dünyadaki tüm insanların karşılıklı bağımlı hale gelmesini ifade eder. Küreselleşme, ekonomik değil, aynı zamanda kültürel, teknolojik ve yönetsel bakımdan da bütünleşme sürecidir. Dünyanın farklı noktalarında meydana gelen olaylardan etkilenmelerini ifade eden bir süreçtir” (Akt. Temiz, 2004: 5). Bu bakımdan değerlendirildiğinde küreselleşmenin, artık alışılmış coğrafi sınır anlayışının da ortadan kalktığına işaret eden bir kavram olduğu inancını beslediği söylenebilir. Küreselleşme, “günümüz dünyasında yeni ortaya çıkan veya şimdilerde daha da belirgin hale gelen çeşitli faktörlerin etkisi sonucunda, insani var oluşun sosyal, kültürel ve iktisadi yönleri bakımından coğrafi sınırların önemini yitirmeye başlaması ile birlikte toplumların da gitgide bunun bilincine varmaları sürecini ifade eden bir kavramdır” (DPT, 2000: 55).

(34)

Çok boyutlu bu tanımlara bağlı olarak en geniş anlamda küreselleşme, “kıtalararası veya bölgelerarası akımlar ve faaliyet ağları, etkileşimler ve güç kullanımı üreten -genişleme, yoğunluk, hız ve etkileri açısından bu ilişkilerin değerlendirildiği- toplumsal ilişkilerin ve işlemlerin uzamsal organizasyonlarındaki dönüşümünü içinde barındıran süreç veya süreçler seti” (Held vd., 2006: 187) olarak tanımlanabilir.

Küreselleşme kavramı, kapitalist serbest piyasa sisteminin dünyaya yayılması anlamında da tanımlanmıştır. Bu anlamıyla yeni bir dünya düzeninin ortaya çıkması biçiminde ele alınan küreselleşme, kapitalist düzenin sürece paralel olarak yeni bir ivme ve şekil aldığı biçiminde tanımlanmaktadır. Nitekim Friedman süreci serbest piyasa kapitalizmine ve onun dünya çapında yayılmasına bağlayarak, küreselleşmenin gerisinde ve ona yön veren düşüncenin piyasa kapitalizmi olduğunu ifade ettikten sonra, küreselleşmeyi, “serbest piyasa kapitalizminin hemen her ülkeye yayılması” (Friedman, 2000: 31) olarak tanımlamıştır. Küreselleşmeyi, kapitalizmin emperyalist anlamda aldığı yeni bir şekil olarak değerlendirdiğimizde karşımıza, aslında küreselleşmenin yaşanan değişim ve dönüşümlere bağlı olarak emperyalist sistemin sürece uyumlu hale gelen yeni biçimi ve sürecin kapitalist sistem lehine devamını sağlayan ideolojisi olduğu fikri çıkmaktadır. Bu anlayışa göre, küreselleşme, bazılarının ileri sürdüğü gibi, yeni bir olgu değildir. “Sadece yeni bir terimdir. Bu yüzyılın başlarında bilimsel terminolojiye girmiş olan emperyalizmin kendisidir”. Ancak, terimin değişmesi, ideolojik bir amaç içermektedir. “Emperyalizm denen olguya saygınlık kazandırma, emperyalizmin karşısında çaresizlik yaratma çabasıdır” (Boratav, 1997: 23). Küreselleşmeyi kapitalist sistemin yeni bir aşaması olarak değerlendiren bakış açısına göre, küreselleşme; esasen kapitalizmin teknolojik gelişmelere paralel olarak hız kazanmaya başlamasıdır. Bu süreç aslında emperyalizme yeni bir kılıf arama çabasıdır. Çünkü kapitalizmin dünyayı çıkar grupları arasında bölüştürme, kutuplara ayırma ve merkez/çevre biçiminde sömürüye açık hale getirme noktasında eskisinden bir farkı yoktur. Çevre, hâlihazırda merkeze doğru, tüm kaynaklarını aktarırken, Merkez de Çevreye çeşitli mal ve hizmetleri aktarmaktadır. Ancak bu aktarım eşit bir şekilde gelişmemekte, bu süreçte Çevre kültürel ve ekonomik anlamda emperyalist bir saldırıya maruz kalmaktadır. Bu anlamıyla küreselleşme, emperyalizm kavramı ile açıklanmalıdır. Bu açıdan bakıldığında, Timur’a göre küreselleşme, “çağdaş emperyalizmin 1980’lerden itibaren yayılması ve Sovyet bloğunun çökmesi ile de

(35)

tartışılmaz olan bir kavram” (Kaymakçı, 2007: 5–6) olarak tanımlanabilir. Emperyalizm kavramı çerçevesinde sürece balkıdığında, “küreselleşme kavramının aslında çağdaş teknolojinin gereklerine uyum göstermekten ibaret bir teknik süreç olmadığı, bunun ötesinde uluslararası sermayenin çıkar alanını dünya ölçeğinde genişletme projesinin somutlaşmış bir iradi ifadesini oluşturduğu görülmektedir” (Yeldan, 2003: 429). Küreselleşmenin sahip olduğu ideolojik temel, yapılan küreselleşme tanımlarının pek çoğunda kendini göstermektedir. Küreselleşme olgusunun kendini var edebilmek için kültürel, siyasal, toplumsal ve bireysel değerlerin tamamını ekonomik fayda sağlayabilmek amacıyla küresel çapta homojenleştirme biçimindeki ideolojik pazarlama stratejisi, yapılan küreselleşme tanım ve değerlendirmelerinin çoğunda göze çarpmaktadır. Küreselleşme, “dünyanın neresinde bir değer varsa alınıp, üretim bandından geçirilerek bir metaya dönüştürülmek suretiyle bütün dünyaya pazarlanmasıdır” (Tatar, 2008: 26, Tatar, 2007: 30) biçiminde yapılan tanım, esasen kapitalizmin ihtiyaç duyduğu tüketici değerlerinin dünyaya yayılmasının küreselleşme olgusu açısından önemini vurgulamaktadır. Küreselleşme bu anlamıyla, kapitalist üretim sisteminin; değişen şartlar, yaşanan dönüşüm ve değişimlere paralel olarak ihtiyaç duyduğu satın alıcı kitleyi oluşturmak üzere tutkuları esir alan bir anlayışla hareket ederek, tutkuların küreselleşmesini sağlaması biçiminde tanımlanabilir (Bkz. Tutkuların Küreselleşmesi).

Küreselleşme karşıtlarının geneli küreselleşmeyi, daha çok küreselleşmeden kaynaklanan sorunlar temelinde değerlendirmektedirler. Küreselleşmenin ortaya çıkardığı toplumsal sorunlara yapılan vurgu, bu anlayışın hakim olduğu kesimlerin küreselleşmeye ilişkin yaklaşımını da özetler niteliktedir. Küreselleşme karşıtları küreselleşme olgusunu, “devletlerin kendi ülkeleri üzerindeki egemenliklerinin pazar ekonomisinde işsizliğin, eşitsizliğin, güvensizliğin ve dünyada zengin ve fakir arasındaki farklılıkların giderek arttığı bir dünyaya yol açan süreç” (Dicle, 2000: 56) olarak tanımlamaktadırlar. Bu tanımdan anlaşılacağı üzere, küreselleşme karşıtları, küreselleşmeyi eşitsizliklerin, dünya çapında ortaya çıkan güvensiz ve riskli yaşamın, sosyal devlet anlayışının sonlanmasının sebebi olarak algılamaktadırlar.

Küreselleşme kavramının içeriğinde olan kavram, olay ve olgulara dikkat çekmek üzere, Baylis ve Smith (1999), farklı tanımları bir araya getirmiştir. Bu tanımlar şunlardır (Akt. Hablemitoğlu, 2005: 39–40):

Referanslar

Benzer Belgeler

n the article given below, the footnote was mistakenly forgotten and “This study was summarized from Taha GÜRSOY’s master thesis of the same name.” the statement must be

Over these bases, Bourdieu develops a dialectical theory of social development, which is core on praxis as the mediatory link between individual and collective action and

Her ne kadar İnönü ve “bakanlar Cum­ hurbaşkanı Turgut Özal’ın cenaze töreninde olsalar bile parti genel merkezinde “koalisyon ortaklığı" tartışıldı.

Oyun düz çizgide sağ ayakla baĢlar sağ ayak parmak ucu ile öne ve sağa, parmak ucu ile sekiz sayılık vurgular ile devam ederken sağ ayak önde parmak uçları ile sağa sola

Ancak, ülkemizde tularemi vakalarının kümelenme eğilimi ve genel olarak küçük çaplı su kaynaklı salgınlar şeklinde görülmesi nedeniyle kemiricilerin su

Toprak işlerinde tek tür bir taşıma aracının kullanılması ile taşıma maliyetinin mesafeyle orantılı olması taşıma momenti olarak adlandırılan taşıma

Buna göre şahsi bedel temin edemeyenler, 15.000 kuruş bedel-i nakdî vererek muvazzaf askerlik hizmetini yapmış sayılıp bedel-i şahsî verenler gibi redif

Küreselleşme de bir yandan evrensel üretim biçimi ve ilişkilerini dayatırken bir yandan da yerel olanın farklı coğrafyalara ulaşmasını sağlar.. Ancak yerel olan,