HİSLER BULVARINDA ÇARPIŞMA_________________ /£ ,. 5
_________________
Alaylı şair, mektepli
Attilâ İlhan ve
Savaş Ay’ın şiir
kasetleri arasında
ne fark var? Bir
yanda “Ben Sana
Mecburum” diyen
şairin kendi
sesinden, şiir seven
okurlarına
ulaştırdığı şiirleri,
diğer yanda
başkalarının
şiirlerinden
derlenmiş bir “Şiir
Mektebi.”
orhan.tekel¡oglu®rocketma¡l.com
Y
eni şiir kasetleri üstüne yazdığım yazı değişik tep kilere yol açtı. E-lektronik posta kutuma ge nellikle destekleyici mektup
lar geldiyse de, birkaç mesaj yazının içeriğine değil de, su numuna ilişkin bir hataya dikkat çekiyordu. İstan bul’daki arkadaşlara, “Şiir kasetleri üzerine yazaca ğım,” dediğim için onlar da son kasetlerden örnekler koymuşlar sayfaya. Gazete ciliğin ünlü telaşı içinde de yazının Attila Ilhan’ı konu etmediğini farketmemişler.
Şimdi hatayı düzeltelim, özrümüzü dileyelim ve baş layalım...
Aslında yazıyı yazarken Attila Ilhan’ın kasetini dü şünmemiştim bile. Aynı şe kilde, şiirlerini daha otuzlu yıllarda gramofona okuyan Nazım Hikmet ya da seksen li yıllardan Can Yücel, İsmet Özel ya da doksanlı yıllardan Hilmi Yavuz’un adları da hiç aklıma gelmemişti. Çünkü benim sözünü ettiğim şiir ka setleri/ kitaplarıyla yukarıda sıralanan şairlerin hiçbir iliş kisi yok. Ama yine de, bu “i- lişkili olmama” durumunu
biraz açmam gerekiyor. Soru şu: Savaş Ay ve Atti la İlhan kasetleri arasında ne fark var? Hangisi şiir mekte bi müfredatında? Sn. Ay ya yınladığı kasede “Şiir Mekte bi” adını koymuş ya! Bu mektebi anlamak, talebeleri ni de anlamaktan geçer diyo rum. Ortada yeni ve sarsıcı bir olgu var: Çoksatan şiir ki tapları ve kasetler. Bu kitap ların yazarlarıysa İbrahim Sadri ve Yılmaz Erdoğan ki bunlar ne şiir antolojilerine girmiş ünlü “şairler”, ne de
üstlerine herhangi bir ciddi edebiyat dergisinde eleştiri çıkmış. Peki bunları kim oku yor? Geçen hafta da yazmış tım bunların tüketicisi bazı erkekler olmalı diye. His dünyalarını isteseler de bir türlü dile getiremeyen, “deli kanlılar” için iyi bir araç ol muşa benziyor bu yeni “şiir” kasetleri, kitapları. Arabesk yetersiz kalıyor anlaşılan “his fırtınalarını” aktarmaya... Daha şehirli, daha sözel mecralar gerekiyor olabilir.
Bir örnek olarak Recep T.
Erdoğan’ın kasedine baka lım. Hapse giderken bir vasi yet gibi bıraktı bize bu “ese ri.” Edebi bir mesaj, hüzünlü bir ses ve kapakta dalgın bir bakış... Klibi de var bu şiirle rin, bazı kanallarda sürekli yayınlanıyor. Geçen hafta larda ise Savaş Ay’ın eseri çıktı. Ağır bir şairanelik, o derin bakış, o hisli okuyuş. E- minim bu kaset de çok sata cak. Yanlış anlamayın, be nim ne Erdoğan’la ne de Ay’la bir alıp veremediğim yok. Benim asıl ilgimi çeken bu kasetlerin tüketimi ve tü keticisi. Ben bu “tüketici” ile, hakiki “şiir okuru” arasında bir ilişki olmadığını düşünü yorum. Çünkü bu kasetlerde şiir okunmuyor, şarkı gibi söyleniyor. Bu nedenle ge çen haftaki yazımda bu ka setlerin, kitapların alıcısı i- çin, “okumaz” demiştim, şiiri bir “şarkı” gibi “çalabileceği- ni” sanan “şiirbilmezler”.
Peki Attila Ilhan’ın kase tine ne diyeceğiz, kim alıyor bu kasedi? Tabii ki Attila Il han’ın okuru. Sevdikleri bir şairin sesini, şiirsel okuma tavrını merak eden okurlar. Burada çok daha bilinçli bir okurluk ve edebiyat ilgisi var. Bu okur, Attila Ilhan’dan
ha-rrr
r
---berdar, onun şiir kitaplarını biliyor ve okuyor. Ö te taraf ta ise durum çok farklı, önce likle şiiri kasede okuyan bir şair değil, üstelik şiirleri ken di zevkine göre bir araya ge tirmiş ve kendine göre vur gulayarak okuyor. E bu ol mayacak bir şey midir? Tabii ki olur da, bu şiirin mektebi falan değildir. Olsa olsa o ki şinin kişisel şiir zevkini gös terir. Peki şiirin mektebi olur mu? Metaforu zorlarsak, bu da mümkündür ama öyle bir şiir kasedi dinleyerek falan olmaz. İyi bir şiir okuru ön celikle iyi bir edebiyat okuru dur. Günün edebiyat, eleştiri dergilerinden haberdar ol ması, evinde başka edebiyat kitapları olması da gerekir.
Belki şu iddia edilecektir. Bu “okumazlar” bu kasetler sayesinde şiire ısınacak ve şi ir yeni okurlar kazanacaktır. Bu ne yazık ki ham hayaldir. Çünkü şiirin beşiği kitaptır. Okurla yazarın müstesna ve mahrem karşılaşması. Ama kaset şiirin bu özelliğini yok eder, gözle okumanın, oku yup durmanın, gerekiyorsa tekrar başa dönmenin önünü keser. Bir şiiri hakkıyla oku mak her “babayiğidin” harcı değildir.
Taha Toros Arşivi