T T -
C?2'S'3CX
Günün M evzuları
1 inci Atenagoras’ın
Vatandaşımız Sprion Atenago- ras’ın cihan patrikliği altıncı ya şına basmış bulunuyor. Bu altın cı yıla, geçen beş yılın tacrii be lerinden artık alınması icabeden ilhamlar hâkim olacaa mıdır?
Olması doğrudur ve bu vesile ile bazı hakikatleri hatırlatmak veya bir daha belirtmek ve bir iki esas üzerine dikkati çekmek te lâzım gelir.
Şark Hıristiyanlığının cihan patrikliği tahtına beş yüz yıldan- beri hiç bir fâni. Birinci Atenago- ras cenaplarına gösterilmiş olan dikkat ve ilgi ilo oturtamamış tır. Kayzer Konstantin’in Bizans adlı kasabacığa kendi damgasını
vurduğu günden Fatih Sultan
Mehmet Hanm Konstantiniyeyi
İstanbul ettiği güne kadar geç miş olan bin yüz yirmi sekiz y ı lın başmitrepolitlerini ve patrik lerini hesaba katmadan konuşu yoruz. Zira onların ciddî b>r rtn hani reis anlayışına ne derece aykırı birer hüviyet sahibi of- duklannı Şarkî Roma ve Bizans tarihlerinden öğrenebiliyoruz. Üç yüz yirmi beşinci yılın başmitre- polit Arittofan'mdan bin dört yüz elli üç mayısının Patrik Gregıl- var Mammas’ma klâsik anlayışa uygun bir ruhanî taht sark kili sesine meçhul kalmıştır. Bu devir içinde patrikler cismanî iktidarın hazan vasıtası veya emir altında suç ortağı ve her zaman dalka vuğu ve uşağı olmuşlardır. Bu devrede nâdir görünen belirli be lirsiz bir ruhanî haysiyet iddiası veya haysiyetli bir vazife arzusu ise mutlaka kısa ömürlü olmuş tur ve mutlaka gadre uğramıştır. Bugünkü İstanbul patrikliğinin gelenek sınırlarını o karanlık hi kâyelere kadar genişletmek Fa tih’in kurduğu cihan patrikliğin de bizim aramakta ısrar ettiği miz mânaya karşı saygısızlık o- lur Fener tahtı vekarlı mânasını ancak Fatih Sultan Mehmet Ha nın şark kilisesini yüksek hima yesine mazhar edişinden, bu ki liseye bahşettiği ciddî ve istik rarlı hüviyetten ve gene onun bu hüviyete lâyık bir haysiyet ve şeref tasavvur edişinden ala bilir... sanırız. Ve zaten hir "va tandaş - kurul,, gözü ile bakışı mız da bundan ötürü değil mi dir?
Ortodoks mezhebi dışındaki bütün Hıristiyan mezheplerinin teşrifatta “ Saadetlû,, rütbesinden ilerisine hâlâ lâyık görülmemek te olan İstanbul patriklerine Os manlI devri Türkiye'yi Hıristiyan lık âleminin yalnız Roma'daki Papa’ ya hasrettiği Papa’ vı vanı “ kutsiyetlû,. payesini bahsetmiş ti. Lozan'dan Başpapas Maksi- mos’un bahtsiz macerası bitince ye kadar milletlerarası bir umu mî tasvibe dayanarak unutmuş olduğumuz bu pâve ile Birinci Atenagoras’m cihan patrikliği tahtına oturuşu ve bu pâveye lâ yık saygıyı görerek, aramızda ya şayabilmesi elbette birtakım çok önemli sebeplerin ve şartiarm eseri olmuştu ve eseridir Bövle- dir ama cihan patrikliği maka mının bu şartların yalnız bir iki sine veya hir kaçma değil topye- kûn hepsine birden uyması da gerektir.
Cihan patrikliği makamı ya
vardır va yoktur Bu makam
mevcut farzolunca bütün unsur ları ile kabul olunur Yine pek tabiî olarak ıu unsurlardan sa dece bir tanesinin yokluğu veya işlevemeyişi ile de varlığını izah etmek bir havli zorlaşır.
Birinci ntenngoras’m ökümeniV altıncı yılı baslarken sark Hıristi yanlığının teşrifatında en başta itibar sahibi kalmasına dikkat edilen İstanbul Patrikliğinin Kıb rıs kilisesipe karsı mevkiini açık- [ ça tasrih etmesini istemek va
tandaşlık hakkımızdır.
Lefkoşe Basmitrepolidi Kıbrıs Adasında ve bu adanın dışında Türk millî menfaatlerine aykırı bir tahrikat sistemini alabildiğine işletirken İstanbul Patrikliğine düşen hiç bir vazife vok mudur?
Yazan:
NÎZAMETTÎN NAZİF
■
I. Atenagoras’m bir iki gaze teciye “ din adamı olduğundan politika ile uğraşmadığından., dem vurduğu zamanı hatırlamı - yor değilim. Fakat kendisinden cid di bir cevap umarak susmuştum. Ama şimdi, Kıbrıs Başmctrepoli- dinin adadaki ırkdaşlarımızın "Türklükleri,, üzerinde de tered dütler uyandırmağa kalkıştığını görünce sayın patriği vazifeye davet etmek icabediyor:
1 — Bu Başmetrepolit ikinci Makarios’un kilise teşrifatındaki tam unvanı şudur:
Neojüstinyanos ve bütün Kıb rıs başmitrepoliti,..
Haydi diyelim ki Kıbrıs Türk hudutları dışındadır; Fakat _ bu
Neojüstinyanos?
Acaba biz farkına varmadan Neojüstinyanos ta Türkiye hu dutları dışına mı çıkarılmıştır?
Yedinci yüz yılda Kıbrıs Arap- lar tarafından zaptedilince Bi zans’a sığman bazı Kıbnslı pa- paslar Kayzer İkinci Jüstinyanos Marmara kıyılarında kurdurduğu bir kasabacığa yerleştirmemiş miydi? Bu kasabacığa Neojüs tinyanos adı verilmemiş miydi? Ve sonra on birinci yüz yılda Nisefor Fokas adayı zaptedince bu kasabacıktaki kilise halkı tek rar Kıbrıs’ a gönderilmemiş miy di ?
Eh... Haydi diyelim ki Kıbrıs
Türk İmparatorluğu hudutları
içindeyken Lefkoşa Başmitrepo- litleri bu unvanı kullanabilirler di, ya şimdi? Ada bizden
pktık-altıncı yılı
tan sonra ve Birinci Atanegoras Kıbrıs Başmitrepolitliği üzerinde bir yetki sahibi ol amı yarağını söyleyebil ir «en hâlâ bize düşman bir adam Marmaramızm bir kı yısı üzerinde ruhanî bir -aea na sıl sahip addedilebilir?
Cihan partikliğinin ruhanî kud retini bir tarafa bırakalım, Bi
rinci Atenagoras'tan Marmara
kıyısındaki kilise mevkileri üze rinde olsun yetkisini ispat etme sini istiyoruz: Marmara kıyısın dan bir parça üzerine dahi hâkim bulunduğunu iddia eden bu un vandan Türk düşmanı Makarios artık mahrum edilmelidir.
Ne garip haldir bu! Moskova patrikliği ile gayet sıkı fıkı te mas eden bir Lefkoşa Mitrepiidi, velev ismen olsun Marmara kı yısında da ruhanî hükümran!
Şark Hıristiyanlığının bir nu maralı makamı, naşı!' oluyor da,' kendisinden beş kademe sonra gelen Moskova patrikinden yar dım gören bu Lefkoşa Başmitre- polidine vuracağı bir sille ile iti barını ne derece yükselteceğini farkedemiyor? Lefkoşa Başmit- repolidi İkinci Makaryos’ un ken disine “ Etnark,, yani millî şef dedirtmesinin tek sebebi dahi Moskof komünistlerinin telâkki lerine uygua bir hüviyet takına rak Moskova patriğinin ve dola- yısiyle Rusya’nın gözüne girmek arzusundan ileri gelmemiş mi dir?
Vatandaşımız Spiron Atenago- ras’ a, cihan patrikliğinin altıncı yılında Moskova’ ya ve Letkoşa'- ya karşı makamının şerefine da ha uygun ve enerjik bir çehre nasip olur inşallah...