• Sonuç bulunamadı

Empathy-Objectivity Dilemma in Psychotherapy

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Empathy-Objectivity Dilemma in Psychotherapy"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÖZET

Bu yazýnýn amacý, empati ve nesnelliðin psikoterapideki yerini tartýþmaktýr. Ayný zamanda, psikoterapist için empati ve nesnel-liðin bir ikilem oluþturup oluþturmadýðýna da deðinilmiþtir. Bir çok çalýþmacý, empatinin geçici, bilinç ya da bilinç öncesinde sýnýrlý, regresif olmayan, kolayca geri dönebilen bir yapýyla karakterize özel bir özdeþim þekli olduðunu ileri sürmüþtür. Empatik anlamayla kavramsallaþtýrýlan olgu ise, daima kiþiler arasý baðlamda ortaya çýkar ve bir bilgiden çok bir inanýþtýr. Bir psikoterapist, terapi sýrasýnda kendi psikolojisini kullanmak zorundadýr. Bunu en iyi þekilde yapabilmek için psikoterapistin kendi psikolojisini tanýmasý gerekmektedir. Bunun dýþýnda ana-listin görüþü her durumda "daha doðru" bir gerçeklik olmamak-la birlikte her zaman için farklý bir gerçekliktir. Psikoterapist, hastasý hakkýnda gerçek bilgi edinmek istiyorsa bilimsel bir yön-tem yani bir teknik kullanmalýdýr. Empati, terapiste gerçekliði ispatlanmamýþ bir bilgi sunmaktadýr. Bu nedenle de empati, psikoterapide tek baþýna bir yöntem olarak kullanýlamaz ve her psikoterapi tekniðinde mutlaka yer almasý, her terapistin amaç edinerek ve aktif olarak uygulamasý gerekmemektedir. Nesnellik ve öznelliðin çoðu tartýþmasýnda, nesnellik teriminin kökü olan "nesne" terimi gözden kaçýrýlmýþtýr. Bu terimin anlamý "düþünen akýl ya da öznenin dýþýnda olan bir þey"dir. Yani bir insanýn, doðasý gereði nesnel olmasý mümkün deðildir. Ancak bilimler nes-nel olabilirler. Terapistin empati yapmak ya da nesnes-nel olmak gibi kaygýlarý olmamalýdýr.

Anahtar Sözcükler: Empati, nesnellik, psikoterapi.

KLÝNÝK PSÝKÝYATRÝ 2003;6:39-45

SUMMARY

Empathy-Objectivity Dilemma in Psychotherapy The objective of this paper is to discuss the place of empathy and objectivity in psychotherapy. Furthermore, it is also addressed whether empathy and objectivity create a dilemma for psy-chotherapist. Most of researchers suggest that the empathy is a special identification form that is characterised by a transient, consciously or preconsciously determined, nonregressive and eas-ily reversible nature. The phenomenon conceptualised by the emphatic understanding is always within the interpersonal con-text and is a belief rather than a knowledge. A psychotherapist must use his own psychology during therapy, which requires that he should know his psychology thoroughly. Other than this, the analyst's opinion is always a different reality though it may not be a more accurate reality in all circumstances. The psychother-apist should use a scientific method or technique to get valid knowledge about the patient. Empathy presents to the therapist an unverified knowledge. For this reason, empathy alone cannot be used as a method in psychotherapy and it is not required in all psychotherapy sessions nor the therapist should actively use it. In most of the discussions on the objectivity and subjectivity, the term "object" which is the root of the term "objectivity" is often ignored. The meaning of this term is something external to the cognitive mind or subject. It is impossible for a human being to be objective due to his or her nature. That is only the science that can be objective. The therapist should not to be worried about making empathy or being objective.

Key Words: Empathy, objectivity, psychotherapy.

GÝRÝÞ

Gözlemcide yani psikoterapistte, varolduðu M. Haluk ÖZBAY*, Banu Iþýk CANPOLAT**

* Doç. Dr., ** Uz. Dr., SSK Ankara Eðitim Araþtýrma Hastanesi Psikiyatri Kliniði, ANKARA

(2)

düþünülen, öznel bir süreç aracýlýðý ile, diðer bir beynin iþlevlerinden olan düþünce ve duygularýn anlaþýlmasý ve bunlarla ilgili nesnel bilgiler elde edilmesi mümkün müdür? Psikoterapistler, iþleri gereði, diðer bir bireyin zihinsel iþlevlerini anlamak için öznel süreçlerini kullanýrlar (Jaffe 1986). Bu uygu-lamada bazý sorularýn sorulmasý gerekmektedir; bu öznel süreçleri psikoterapistler ne kadar ve nasýl kul-lanabilirler, anlamak ve ayný zamanda nesnel ola-bilmek mümkün müdür?

Ýleride tanýmlanacaðý gibi, empatinin, sözü edilen öznel süreçlerden biri olduðu kabul edilmekte ve psikoterapideki yeri uzun süredir tartýþýlmaktadýr. Bu konudaki görüþler, bazý insanlarýn empati yetenekleri olduðu, bunun psikolojiye eðilimli ya da psikoloji alanýnda yetenekli (psychological aptitude, psycholog-ically minded) insanlar tarafýndan yapýlabildiði ve hatta bazý insanlarýn bu ve bu tür yeteneklerle yani "psikolog olarak doðduðu" (born psychologist) (Fliess 1953) noktasýna kadar uzanmaktadýr.

Benzer þekilde psikoterapistin hastasý karþýsýnda nes-nel mi yoksa öznes-nel mi olduðu da son zamanlarda özel-likle psikanaliz alanýnda önemli bir tartýþma konusudur. Her ne kadar uzun yýllar boyunca Freud olgucu (positivist) yönelimli olarak görülmüþ ve psikanalitik psikoterapilerde hastanýn serbest caðrýþýmlarý aracýlýðý ile ve tarafsýz bir þekilde nesnel gerçeklere ulaþmaya çalýþýldýðý düþünülmüþse de (Gabbard 1997), günümüz psikoterapistlerinin bir çoðu psikoterapide tam bir nesnelliðin mümkün olmadýðýný ve terapistin öznelliðinin mutlaka iþin içinde olduðunu iddia etmektedirler (Ogden 1994, Greenberg 1991, Levine 1994, Renik 1993).

Bu yazýda öncelikle, empati kavramýnýn sözlük an-lamlarý incelenmiþ, psikoterapi alanýnda çalýþan kiþi-ler tarafýndan yapýlan empati tanýmlarý ve psikoterapi literatüründe empatiye bakýþ açýlarý gözden geçi-rilmiþtir. Ayný þekilde nesnelliðin sözlük anlamlarý da incelenmiþ ve psikoterapistin nesnel olup olamaya-caðý konusundaki görüþler üzerinde durulmuþtur. Bu bilgiler doðrultusunda empati ve nesnelliðin psikote-rapi pratiðinde uygulanabilirlikleri tartýþýlmýþtýr.

TARTIÞMA

Empati, sözlükte; 1) Kiþinin kendi içsel duygularýný bir nesne ya da faaliyete yansýtmasý, 2) Kiþinin kendisini bir baþka bilincin yerine koyarak, söz konusu bilincin duygularýný, isteklerini ve düþüncelerini, onun bu yaþantýlarýný o anda tecrübe etmeksizin,

anlayabilme-si yeteneði" olarak tanýmlanmaktadýr (Cevizci 1996). Empatinin, psikoterapi tarihinde psikoterapi alanýnda çalýþanlar tarafýndan yapýlan bir çok tanýmý vardýr. Ayný zamanda empatinin pratikte kullanýmýna iliþkin bakýþ açýlarý da oldukça büyük farklýlýklar göstermek-tedir.

Freud, özellikle ilk dönemlerinde, empati ile pek ilgilenmemiþ, daha çok analistin hastayý dinleme biçi-mi üzerinde yoðunlaþmýþtýr. "Analistin kendi bi-linçdýþýný, hastanýn verici bilinçdýþýna karþý alýcý bir organa dönüþtürmesi gerektiðini" söyleyen Freud, empati sürecinin iki yönüne iþaret etmiþtir; serbest çaðrýþýmlarýn ortaya çýkmasý için, hastanýn duygu ve düþüncelerini özgürce dýþavuracaðý bir ortam yarat-mak ve hastanýn bilinçdýþýna uyum saðlayarat-mak (Freud 1912). Fakat daha sonra, 1920'de empatinin tanýmýný "egomuza doðal olarak yabancý olan bir baþka insaný anlamamýzda en önemli kýsmý oluþturan süreç" olarak yapan Freud, empatiyi "özne ve nesne arasýndaki bazý benzerliklerden temel alan özel bir özdeþim þekli" olarak deðerlendirmiþtir (Freud 1920).

Freudcu yöntemin geliþimi sýrasýnda, Freud'un yan-daþlarýndan olan ve daha sonra da uzun yýllar aktif olarak Freudcu analizle uðraþan Sandor Ferenczi, empati konusunda en önemli isimlerden biridir. Ferenczi, 1924'den sonra, Freudcu yönteme alternatif olan kendi yöntemini, Ferenczici (ya da humanistik) analizi ve empatik yöntemi geliþtirmiþtir. Ferenczi, geliþtirdiði analiz biçimi içerisinde, empatinin bir yön-tem olarak kullanýlabileceðini ve bu yönyön-temin klinik uygulamada çok önemli bir yeri olduðunu savunmuþ-tur (Ferenczi 1928, 1931).

Ferenzczi, nevrozlarýn geliþimini ödipal çatýþmalara deðil erken çocuk çaðýndaki empati yetersizliði dene-yimlerine baðlamýþtýr (Ferenzci 1933). Bu doðrultuda geliþtirdiði terapi yöntemi, yöntemin özelliði olan eriþkinin içindeki çocuða yönelik hoþgörülü, rahat-latýcý ve empatik iletiþimin, güvene, savunmasýzlýða, kendini keþfetmeye açýk bir ortam yarattýðý þeklinde yorumlanmýþtýr (Rachman 1988). Empatik iletiþimin analistin hastasýyla çocuk çocuða konuþabilme kapa-sitesine baðlý olduðunu iddia eden Ferenczi, psikote-rapi sýrasýnda Freudcu yönteme göre çok daha fazla empatik, daha az yorumcu olunmasý gerektiði üzerinde durmuþtur (Ferenczi 1931). Ferenczi, psikoterapistin her zaman empati kuralýný izlemesi gerektiðini hatta yoðun bir þekilde antipati hissettiði hastalarda bile kendisini empatik anlama için zorla-masý gerektiðini savunmuþtur (Ferenczi 1928).

(3)

Empati ile ilgili diðer tanýmlara göz atýlacak olursa; Reik (1937) empatiyi "bilinç dýþý bir duygu paylaþýmý süreci" olarak tanýmlamýþtýr. Fliess'ýn (1942) empati tanýmý ise "analistin hastayý, özdeþim deneyimiyle anlamasýnýn bir yolu" þeklindedir. Fliess, empatinin, bir insanýn, kendisini diðer bir insanýn yerine koya-bilmesi, "onun ayaklarýyla yürüyebilmesi" yeteneði olduðunu savunur (Fliess 1942).

Aslýnda 1950'lerin sonlarý ve 60'larýn baþlarýnda, Olden, Schafer, Kohut, Greenson gibi isimler empatiyi tekrar gündeme getirmeden önce, empatinin psikana-litik literatürdeki yeri günümüzdekine oranla sýnýrlý görünmektedir. Fakat bu yýllardan sonra, çok büyük bir deðiþiklik olmuþ ve birden bire empati, terapist-lerin ana amacý halini almýþ, neredeyse eðer terapist empati yapýyorsa iþin yarýsý bitmiþ anlamýna gelmeye baþlamýþtýr (Bolognini 1997).

Þüphesiz ki empati kavramýnýn sözü geçen yýllardan sonra önem kazanmýþ olmasýnýn en önemli etken-lerinden biri Kohut'un empatiye verdiði önemdir. Kohut, empati ile ilgili ilk yazýlarýnda, empatiyi "aracýlý içgözlem" (vicarious introspection) olarak tanýmlamýþ ve bir insanýn iç dünyasýný keþfetmek için en önemli araçlardan biri olarak deðerlendirmiþtir. Kohut'a göre terapistin kendisini sürekli olarak has-tanýn yerine koyup, eðer hashas-tanýn yerinde olsaydý neler hissedebileceðini kendi içgözlemi yoluyla anla-maya çalýþmasý gerekmektedir (Kohut 1959). Kohut, empati ve içgözlemin, psikolojik verileri gözlemle-menin en önemli iki yolu olduðunu belirtmiþ ve bu iki bilgi kaynaðýnýn deðerli bilimsel araçlar olduðunu iddia etmiþtir (Kohut 1959).

Kohut'un "Kendiliðin Analizi" (The Analysis of the Self) kitabýnýn yayýnlanmasýyla, empati, bir grup psikoterapist için kiþiliðin geliþimi kuramý ve psikanalitik teknik açýsýndan çok önemli bir kavram haline gelmiþtir. Bu dönemde empati, çok geniþ ve kapsamlý bir þekilde, bir kiþinin diðer bir kiþinin bi-linçli ve bilinçsiz tüm psikolojik süreçlerine duyarlýlýðý olarak algýlanmaya baþlanmýþtýr (Levy 1985). Fakat Kohut, Kendiliðin Analizi'nde, empatik hatalardan da bahsetmiþ ve empatinin psikolojik veri elde etmede çok sýnýrlý bir araç olduðunu belirterek uyarýda bulun-muþtur (Kohut 1971).

Kohut da Ferenczi ile benzer olarak erken çocukluk çaðýndaki empati yetersizliðinden bahsetmiþ ve bunu empatik olmayan anne-babalýk (unempathic parent-ing) olarak tanýmlamýþtýr. Kohut'a göre narsisistik

psikopatoloji, temelde, kendilik nesnesinin empati yetersizliðine baðlýdýr. Psikoterapist, hastada narsistik kendilik nesnesi aktarýmýnýn tam olarak geliþebilmesi için, hastanýn terapi sýrasýnda ortaya çýkan büyüklük ve yüceleþtirmelerini empatik olarak kabul etmeli yani hastanýn empatik yansýmasý olmalýdýr (Kohut 1977). Empati ile ilgili görüþler son yýllara kadar kendilik psikolojisi çerçevesinde ve Kohut'un görüþlerine yakýn doðrultuda sürmüþtür. 1980'li yýllarýn sonlarýndan itibaren ve 90'lý yýllarda empati konusu tekrar gün-deme gelmiþ ve yeniden deðerlendirilmeye mýþtýr. Empati kavramýnýn tekrar tartýþýlmaya baþlan-masýnýn nedeni, kendilik psikolojisi ve özellikle de Kohut'un etkisi ile empatiye gereðinden fazla önem verilmiþ olabileceði ve empatinin yanlýþ kavramsal-laþtýrýlmýþ ve yanlýþ kullanýlýyor olabileceðine iliþkin görüþlerin gündeme gelmesidir (Book 1988). Empatiyi bir yöntemden çok bir olay olarak gören Bolognini (2001), empatinin dogmatik bir þekilde, amaçlý ve aþýrý istekli bir þekilde yapýlmaya çalýþýlýyor olmasýný "empatizm" (empathism) olarak isimlendirmiþtir (Bolognini 1997).

Sonuç olarak bir çok çalýþmacý, empatinin geçici, bi-linç ya da bibi-linç öncesinde sýnýrlý, regresif olmayan, kolayca geri dönebilen bir yapýyla karakterize özel bir özdeþim þekli olduðunu ileri sürerler. Empatinin özünün ve amacýnýn, baþka bir insaný entellektüel olarak kavramaktan çok "duygusal anlama" olduðu çoðunlukla kabul edilir (Starcevic ve Piontek 1997). Psikoterapi alanýnda çalýþanlar tarafýndan, bazý nok-talarda benzemekle birlikte birbirinden farklý, bu kadar çok tanýmýn yapýlmýþ olmasý ilginçtir.

Bu noktada öncelikle, tüm empati tanýmlarý içinde sýkça geçen ve empatinin hedefi olduðu vurgulanan "anlama" sözcüðünün tanýmýndan bahsetmek uygun olacaktýr. Sözlükte anlamak eylemi þu þekilde taným-lanmaktadýr; "Bir þeyin ne demek olduðunu, neyin iþareti olduðunu kavramak. Yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirerek sonuç niteliðinde baþka bir bilgi edinmek" (TDK Sözlüðü 1988).

W. Dilthey anlamanýn yöntemini geliþtirmiþ ve onu "baþka edimleri onlarla birlikte duyma ve benimseme yöntemi" olarak tanýmlamýþtýr. Doða bilimlerinin açýk-lama yöntemlerine karþý çýkmýþ olan Dilthey, özellikle tarih olaylarýnýn ancak bu yöntemle kavranabileceði-ni ileri sürmüþtür, zira ona göre tarih ve tinsel bilim-ler yaþantýyla ilgilidir ve yaþantý da açýklama yoluyla deðil ancak anlamayla, yönelimsel anlayýþla kavra-nabilir (Cevizci 1996).

(4)

Baþka bir insaný, özellikle psikoterapideki bir hastayý anlama yeteneði, uzun süreden beri tartýþýlan bir konudur. Ýngiliz psikopatolojist Andrew Sims anla-manýn kýsa ve açýk bir tanýmýný "kiþisel anlamýn algýlanmasý" olarak yapmýþtýr. Sims'e göre, bir þeyin o insan için ne anlama geldiðini bilirsek, o insaný anlayabiliriz (Sims 1988). Empatik anlama ismiyle kavramsallaþtýrýlan olgu ise, daima kiþiler arasý baðlamda ortaya çýkar ve bir bilgiden çok bir inanýþtýr. Yani terapist "hastayý empati yoluyla anladýðýna inanýr". Bu nedenle "anlama" olgusunun sürekli olarak sorgulanmasý ve doðrulanmasý gerekmektedir. Bu tanýmlar doðrultusunda, anlamanýn, "bilgi" ile yakýndan iliþkili olduðu yani anlama eylemiyle elde ettiðimiz þeyin "bilgi" olduðu açýktýr. Bilginin sözlük anlamý ise: 1) Bir þeyin ayýrdýna ya da bilincine varma, 2) Öðrenilen þey, 3) Bir þeyle aktüel ya da deney yoluy-la kuruyoluy-lan yakýnlýk ya da tanýþýklýk, 4) Bilinçte bulunup da bir þekilde haklý kýlýnan ve böylelikle doðru diye deðerlendirilen her þey"dir (Cevizci 1996). Baþka bir insaný anlama, kiþiler arasýnda gerçekleþir. Bu yüzden, anlama sýrasýndaki iþlemler her ne kadar içsel olsa da, anlama özünde kiþiler arasý bir olgudur. Bu nedenlerle anlama, duygusal etkileþimi de gerek-tirmektedir. Anlama kiþiler arasý iliþkilerin sürekli deðiþen yapýsýndan baðýmsýz olmadýðý gibi sadece entellektüel bir eylem de deðildir. Temeli Agosta tarafýndan atýlan bütünleyici (integrated) anlama, bi-liþsel, entellektüel ve duygusal süreçleri içerir. Agosta bunu "bir olguyu bilmem için onun tarafýndan et-kilenebilmem gerekir" þeklinde açýklamýþtýr (Agosta 1984).

Empatik anlamayla ilgili olarak Bash, "empatinin, baþkalarýnýn bize yeterince benzediðini düþünerek, kendi duygularýmýzla analoji kurmak yoluyla baþkalarýnýn duygu, özellik ve davranýþlarýný anlaya-bileceðimiz" varsayýmýna dayandýðýný ileri sürmüþtür (Bash 1983). Yani empatik anlama, bir varsayým üze-rine kurulan, baþka bir varsayýma dayanmaktadýr. Bolognini, "empatik bir tutum", "empatik dinleme", "empatinin bir yöntem olarak kullanýlmasý" ve bunun gibi empatiyle ilgili amaç ve istek içeren görüþleri duy-duðunda ya da okuduy-duðunda, rahatsýz olduðunu yazmýþtýr, ayrýca daha da ileri giderek empatinin, aktif ve yöntemsel bir þekilde uygulanabilir olmadýðýný belirtmiþtir. Bunun yaný sýra aktarým ve karþý aktarým-daki güçlüklerin ve karmaþýklýklarýn hafife alýn-masýnýn, bazen terapisti, kendini zorlayarak empatik

bir iletiþim kurmaya çalýþmaya yönlendirebileceðini ileri sürmüþtür. Bunun da sonuçta empatiyi, kliþeleþmiþ bir göreve, bir isteðe ya da dogmatik bir tutuma dönüþtürmesi riski olduðunu vurgulamýþtýr (Bolognini 1997).

Psikoterapist, mantýk ya da kendi duygularý yoluyla hastasý hakkýnda bir bilgi edindiðini düþünüyorsa, bu bilginin gerçek olup olmadýðýndan emin olmalýdýr. Çünkü mantýk, gerçeklik hakkýnda bilgi elde etmeye çalýþan bir yöntem deðildir (Özlem 1999). Ayrýca "duygular" da gerçeklik hakkýnda bilgi elde etmenin bir yöntemi olarak kullanýlmamaktadýr.

"Gerçek" ise,

1. Ýdeal, koþullu, potansiyel, ya da olanaklý olana karþý olarak, aktüel, somut, olgusal ve zihinden baðýmsýz bir varoluþa sahip olan þey için kullanýlan sýfat,

2. Geçmiþ ya da gelecekte, veya kuramsal bir yapým olarak deðil de þimdi aktüel olarak varolma durumu" þeklinde tanýmlanýr (Cevizci 1996).

Psikoterapist, hastasý hakkýnda gerçek bilgi edinmek istiyorsa bilimsel bir yöntem yani bir teknik kullan-malýdýr. Örneðin bu psikoterapist bir psikanalist ise, psikanaliz sürecinden geçerek hem kendi psikolo-jisinin hem hastasýnýn aktarýmýnýn, hem de kendi karþý aktarýmýnýn farkýnda olmalý ve psikanalitik tekniðe göre bu durumlarda ne yapmasý gerektiðini bilmelidir.

Empati, terapiste gerçekliði ispatlanmamýþ bir bilgi sunmaktadýr. Bu nedenle de empati, psikoterapide tek baþýna bir yöntem olarak kullanýlamaz ve her psikoterapi tekniðinde mutlaka yer almasý, her te-rapistin amaç edinerek ve aktif olarak uygulamasý gerekmemektedir. Empati, bir psikoterapi tekniðinde oluþtuðunda, neden oluþtuðu sorgulanýrsa, deðerli olabilecek öznel bir süreç olabilir. Bu yönüyle empati, hastayla iyi bir iliþki kurmak için bir yaklaþým biçimi olarak deðerlendirilebilir.

Ýngiliz þair ve filozof Samuel T. Coleridge'in söyledik-leri, kendimizi kendimizden tamamen farklý bir durumda düþünmek ve hissetmenin ne kadar zor olduðunu en güzel þekilde açýklýyor; "Hayali varlýklara kendi düþünce ve duygularýmýzý giydirmek kolaydýr; fakat kendimizi, kendimizin dýþýna çýkarmak, kendimizi kendimizinkine tamamen farklý durumlar-daki varlýklarýn düþünce ve duygularýnýn içinde düþünmek...kim bunu baþarabilmiþtir ki? Belki de

(5)

sadece Shakespeare..." (It is easy to clothe Imaginary Beings with our own Thought&Feelings; but to send ourselves out ourselves, to think ourselves in to the Thoughts and Feelings of Beings in circumstances wholly&strangely different from our own... and who achieved it? Perhaps only Shakespeare...) (Coleridge 1802).

Anlama kavramýnýn öznelliði göz önünde bulunduru-lursa, þu sorular her zaman aklýmýzýn bir köþesinde olmalýdýr:

1. Baþka birisini anladýðýmýzý düþündüðümüz ya da iddia ettiðimizde, bunun ne kadarý aslýnda kendimizin bir yansýmasýdýr?

2. Baþka bir insaný anlamak bir mit midir?

3. Aslýnda yaptýðýmýz, ona yansýttýðýmýz kendi parçalarýmýzý anlamaktan ibaret olabilir mi? (Starcevic ve Piontek 1997).

Bu durum, terapist hasta iliþkisinde bir boyut daha kazanýr. Baþka bir insaný anlama iddiasý, aslýnda, kiþinin bunu yapabilme yeteneði olduðu inancýna dayanýr ve çoðu zaman geniþ bir "kuramsal" yapý ile desteklenir. Örneðin psikanalistler, baþka birinin iç dünyasýna girebilecekleri ve bu þekilde bilgi edinebile-cekleri inancýyla çalýþýrlar. Bu inanýþ, bir çok kuramsal yaklaþýmdan biri olan psikanalitik kurama dayanýr. Sadece belirli bir yaklaþýma dayalý bilginin ve anla-manýn doðruluðu belirsizdir. Bu doðrultuda terapistler hastalarýný anlamalarýnýn, belli bir inanýþ sistemine dayandýðýný bilmelidirler (Starcevic 1997). Psikoterapistin, hastadan empatik olarak anladýk-larýný kuramsal eðilimleri þekillendirmektedir (Wasserman 1999).

Karasu'nun dediði gibi "hastasýný tamamen anlayan terapist, dinlemeyi keser ve eðer terapist bakmayý sürdürürse her zaman için bilinecek daha çok þey vardýr" (Karasu 1992).

Son zamanlarda ortaya atýlan bir tartýþma konusu da; terapistin hastasýna bakýþýnda nesnel mi yoksa öznel mi olduðudur. Bu tartýþma psikoterapide ve özellikle de psikanalitik yönelimli psikoterapilerde uzun yýl-lardýr tartýþýlan þu sorularla iç içedir: Psikoterapi eyle-mi yorumsal mýdýr yoksa iliþkisel eyle-midir? Psikoterapi bir kiþinin psikolojisini mi yoksa iki kiþinin psikolo-jisini mi içermektedir? (Gabbard 1997).

Gabbard'a göre, psikoterapide objektivite düþüncesinin ortaya çýkýþý büyük ölçüde post-modern

olarak deðerlendirdiði bazý eðilimlerin etkinliðinin art-masý ile ilgilidir [sosyal yapýsalcýlýk (social construc-tivism), öznellikler arasý (intersubjectivity) psikoterapi vb]. Bu post-modern bakýþ açýlarýna göre, tam bir nes-nellik bir mittir ve analistin öznelliðinin hastanýn algýlarýný etkilememesi mümkün deðildir (Gabbard 1997).

Lindon'a (1991) göre psikoterapistin nesnel olmasý eriþilmez bir durumdur ve hastanýn bakýþ açýsýnýn çarpýk ve öznel olduðunu ima ettiði için aslýnda tehlikelidir. Benjamin ise diðer kiþiyi ayrý bir özne olarak deðerlendirmenin geliþimsel aþamalardan biri olduðuna dikkat çekmiþtir ve "nesnelerin olduðu yerde özneler de olmalýdýr" demiþtir. Ona göre psikoterapistin öznelliði farklý bir bakýþ açýsý saðlar, fakat bu basitçe hastanýn bakýþ açýsýný belirleyip belir-lememesi bazýnda deðil, terapistin iþlevselliði bazýnda deðerlendirilmelidir. Bu açýdan bakýldýðýnda terapist, hastanýn psikolojisinin dýþýnda bir nesne olarak nes-neldir (Benjamin 1990).

Hanly'e (1995) göre psikanaliz, nesnellikle öznelliði birleþtirebilecek bir kavram arayýþý içinde olmalýdýr. Psikoterapist, bir kiþinin (kendisinin) göreceli olarak nesnel dünyasý ile iki kiþinin öznelliðinin odak nok-tasý olduðu bir durum arasýnda gidip gelmektedir (Sandler 1996). Bu iki durumu kutuplaþtýrmamak gerekmektedir. Kýsaca psikoterapistin öznelliði içinde bir miktar nesnellik vardýr denilebilir (Gabbard 1997). Fakat ayný zamanda nesnellik de öznelliðe baðlýdýr (Madill ve ark. 2000).

Nesnel sözcüðünün sözlükteki tanýmlarý þöyle madde-lenebilir; 1) Bilen zihinden baðýmsýz olarak varolan gerçek bir nesnenin özelliði, 2) Ýnsanýn bakýþýndan, zihinsel tasarýmlarýndan, dünya görüþünden baðýmsýz olma durumu, 3) Varlýðýn, bilginin, deðerin algýlayan özneden, bilen zihinden, deðer biçen insandan baðým-sýz olmasý, her ne ise o olmasý hali (Cevizci 1996). Nesnellik ise anlaþýldýðý üzere, nesnel olma duru-mudur.

Nesnellik ve öznelliðin çoðu tartýþmasýnda, nesnellik teriminin kökü olan "nesne" terimi gözden kaçýrýlmýþtýr. Oxford Ýngilizce Sözlüðüne göre bu te-rimin anlamý "düþünen akýl ya da öznenin dýþýnda olan bir þey"dir (Brown 1993). Yani bir insanýn, doðasý gereði nesnel olmasý mümkün deðildir. Ancak bilimler nesnel olabilirler.

(6)

kullanmak zorundadýr. Bunu en iyi þekilde yapa-bilmek için psikoterapistin kendi psikolojisini taný-masý gerekmektedir. Örneðin psikanalistler bu amaçla psikanaliz sürecinden geçmektedirler. Yani psikote-rapist terapi sýrasýnda kendi öznelliðini kullanmak-tadýr. Ayný zamanda terapist hastayý yorumlarken bunu kendisi olarak yapmaktadýr. Yani hasta aslýnda terapistte ortaya çýkan duygular sonucu tanýmla-nabilir (Starcevic ve Piontek 1997). Duygular, deðiþe-bilir, yorumlanabilir hatta yorumlanmalarýnýn terapi sürecine katkýsý olmasý beklenir. Psikoterapistin ken-disini nesnel olmak zorunda hissetmesi onu zorlaya-bilir ve bu duygularýn oluþmasýna ve dolayýsýyla terapi sürecinin ilerlemesine engel olabilir.

Bunun dýþýnda analistin görüþü her durumda "daha doðru" bir gerçeklik olmamakla birlikte her zaman için farklý bir gerçekliktir. Terapistin gerçekliði has-tanýnkinden her zaman farklýdýr ve özneldir. Analistin bir hastanýn dýþýnda, onun gerçekliðinden farklý bir gerçekliðe sahip bir insan olarak konumu, hastaya yardýmcý olmasýna izin verir ve baþka bir bakýþ açýsý saðlar (Gabbard 1997).

Nesnellik sözcüðü yerine, Stiles tarafýndan "geçirgen-lik" (permeability) sözcüðü önerilmiþtir. Stiles bu te-rimin tanýmýný "kuramlarýn, yorumlarýn ve anla-malarýn, gözlemler sonucu deðiþebilme kapasitesi"

olarak yapmýþtýr (Stiles 1993). Bu taným belki psikoterapist için de daha uygundur.

SONUÇ

Empati ve nesnellikle ilgili tartýþmalar uzun yýllardýr devam etmektedir. Bu konulardaki modern görüþler bu iki kavramýn ikilem oluþturup oluþturmadýklarýn-dan çok psikoterapideki yerleri ve uygulanabilirlikleri üzerine yoðunlaþmaktadýr. Her iki kavramýnda psikoterapi tarihinde ve psikolojideki bir çok kuram içerisinde önemli yerleri olduðu tartýþmasýzdýr. Fakat psikoterapi uygulamasýndaki yerleri ve önemleri hala tartýþmalarýn odak noktasý olmayý sürdürmektedir. Bu yazýda verilen bilgiler ve tanýmlamalar doðrul-tusunda, gerek empatinin gerekse nesnelliðin psikoterapi pratiðinde birer yöntem olarak kullanýla-mayacaðý açýktýr. Terapistin empati yapmak ya da nes-nel olmak gibi kaygýlarý olmamalýdýr. Kullandýðý psikoterapi yöntemini, iyi bilen ve doðru uygulayan, iyi eðitim almýþ bir terapist için, empati ve nesnellik kavramlarý bir ikilem oluþturmaz. Ancak, terapistin, kullandýðý tekniðin ötesinde, empatik olmak ya da nesnel olmak gibi kaygýlarý varsa, karþýsýna böyle bir ikilem çýkabilir. Psikoterapide bu kaygýlar ve bu ikilem gerekli deðildir. Terapistin kendi psikolojik yapýsýný çok iyi bilmesi ve kullandýðý tekniðin gereklerini yap-masý yeterlidir.

Agosta L (1984) Empathy and intersubjectivity. J Lichtenberg, Empathy II Hillsdale, M Bornstein, D Silver (Ed), NJ. Analytic Press, s.43-61.

Bash MF (1983) Empathic understanding: A review of the con-cept and some theoretical considerations. J Am Psychoanal Assoc, 31:101-126.

Benjamin J (1990) An outline of intersubjectivity: The devel-opment of recognition. Psychoanal Psychol, 7:33-46. Bolognini S (1997) Empathy and "empathism". Int J Psychoanal, 78:279-293.

Bolognini S (2001) Empathy and the unconscious, Psychoanal Q, 60:447-471.

Book HE (1988) Empathy: Misconceptions and misuses in psy-chotherapy. Am J Psychiatry, 145:420-424.

Brown L (1993) The New Shorter Oxford English Dictionary on Historical Principles. 2. Cilt, N-Z. Oxford, Clarendon Press. Cevizci A (1996) Felsefe Sözlüðü, Birinci Basým, Ekin Yayýnlarý.

Coleridge ST (1802) Letter to William Sotherby, 13 July. Collected Letters of Samuel Taylor Coleridge, EL Griggs (Ed), 2. Cilt, Oxford, Oxford University Press, 1956.

Ferenczi (1928) The elasticity of psychoanalytic technique. Final Contributions to the Problems and Methods of Psychoanalysis, M Balint (Ed), 3 Cilt, Basic Books, New York, 1955.

Ferenczi S (1931) Child analysis in the analysis of adults. Final Contributions to the Problems and Methods of Psychoanalysis, M Balint (Ed), 3. Cilt, Basic Books, New York, 1955.

Ferenczi (1933) The confusion of tongues between adults and children: The language of tenderness and passion. Final Contributions to the Problems and Methods of Psychoanalysis, M. Balint (Ed), 3. Cilt, Basic Books, New York, 1955. Fliess R (1942) The methapsychology of the analyst. Psychoanal Q, 11:211-227.

Fliess R (1953) Countertransference and counteridentification. J Amer Psychoanal Assn, 1:268-284.

Freud S (1912) Recommendations to physicians practicing psychoanalysis. Standard Edition, 12. Cilt, Hogarth, London, 1955, s.111.

Freud S (1920) Group psychology and the analysis of the ego. Standard Edition, 18. Cilt, Hogarth, London, 1955, s.110.

(7)

Gabbard GO (1997) A reconsideration of objectivity in the ana-lyst. Int J Psychoanal, 78:15-26.

Greenberg J (1991) Oedipus and Beyond: A Clinical Theory. Cambridge, MA: Harvard University Press.

Hanly CM (1995) On facts and ideas in psychoanalysis. Int J Psychoanal, 76:901-908.

Jaffe DS (1986) Empathy, counteridentification, countertrans-ference: A review with some personal perspectives on the "ana-lytic instrument". Psychoanal Q, 55:215-243.

Karasu TB (1992) Wisdom in the practice of psychotherapy, New York, NY: Basic Books.

Kohut H (1959) Introspection, empathy, and psychoanalysis. J Amer Psychoanal Assn, 7:459-583.

Kohut H (1971) The Analysis of the Self. New York, Int. University Press.

Kohut (1977) The Restoration of the Self. New York, Int. University Press.

Levine HB (1994) The analyst's participation in the analytic process. Int J Psychoanal, 75:665-676.

Levy ST (1985) Empathy and psychoanalytic technique. J Am Psychoanal Assoc, 33:353-378.

Lindon JA (1991) Does technique require theory? Bull Menninger Clin, 55:1-21.

Madill A, Jordan A, Shirley C (2000) Objectivitiy and reliabili-ty in qualitative analysis: Realist, contextualist and radical constructionist epistemologies, Br J Psychol, 91:1-20.

Ogden TH (1994) The analytic third: Working with intersub-jective clinical facts. Int J Psychoanal, 75:3-19.

Özlem D (1999) Mantýk, Klasik/Sembolik Mantýk, Mantýk Felsefesi, 6. Baský, Ankara, Anka Basým.

Rachman AWM (1988) The rule of empathy: Sandor Fernczi's pioneering contribitions to tha empathic method in psycho-analysis. J Am Acad Psychoanalysis, 16:1-27.

Reik T (1937) Surprise and the Psychoanalyst. New York, Dutton.

Renik O (1993) Analytic interaction: Conceptualizing tech-nique in light of the analyst's irreducible subjectivity. Psychoanal Q, 62:553-571.

Sandler J (1996) Comments on the psychodynamics of interac-tion. Psychoanal Inq, 16:88-95.

Sims A (1988) Symptoms in the mind: An introduction to descriptive psychopathology. London, UK: Bailliere Tindall, W.B. Saunders.

Starcevic V, Piontek MC (1997) Empathic understanding revis-ited: conceptualization, controversies, and limitations. Am J Psychother, 51:317-328.

Stiles WB (1993) Quality control in qualitative research. Clin Psychol Rev, 13:593-618.

Türk Dil Kurumu Sözlüðü (1988) Ankara, Türk Dil Kurumu. Wasserman MD (1999) The impact of psychoanalytic theory and a two-person psychology on the empathising analyst. Int J Psychoanal, 80:449-464.

Referanslar

Benzer Belgeler

namuslarını koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir. mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzab

İSE 6’YI GÖSTERİR. SAATİ OKUMAYI ÖĞRENİYORUM MATEMATİK.. AŞAĞIDA VERİLEN SAATLERİN ÖĞLEDEN ÖNCE KAÇI GÖSTERDİĞİNİ ALTINA YAZALIM.. Aşağıdaki soruları

Satıcıya 50 lira ödeyen Duru, kaç lira para üstü alır?.. Üzerinde yaşadığımız dünya sadece bizlerin olduğu bir yer değildir. Farklı milletlerden farklı kültürlerde

İSE 6’YI GÖSTERİR. SAATİ OKUMAYI ÖĞRENİYORUM MATEMATİK.. AŞAĞIDA VERİLEN SAATLERİN KAÇI GÖSTERDİĞİNİ ALTINA YAZALIM. SAATİ OKUMAYI ÖĞRENİYORUM MATEMATİK..

• Karşılıklı öğretim tahmin etme, soru sorma, özetleme, netleştirme olmak üzere dört bilişsel okuma becerisini de geliştirerek okuduğunu anlama düzeyini

okuyucunun kararına bağlı olmaktadır. Ana düşünceyi bulma stratejisi öğretilen okuma güçlüğü olan öğrencilerin okuduğunu anlama becerileri daha iyi duruma

Anlama, dinleme, okuma ve görsel okuma ile alınan bilgileri ön bilgiler ışığında inceleme, üzerinde düşünme, nedenlerini araştırma, sonuçlar çıkarma ve yeniden anlam

• Anlama, dinleme, görsel okuma ve okuma yoluyla alınan bilgileri düşünme, sorgulama, ilişkilendirme, çıkarım. yapma, değerlendirme ve