T.C
ĠSTANBUL GELĠġĠM ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
1991-2015 ARASI YESEVĠLĠK BAĞLAMINDA TÜRKĠYE
KAZAKĠSTAN ĠLĠġKĠLERĠ: EKONOMĠ, KÜLTÜR, DĠPLOMASĠ
SĠYASET BĠLĠMĠ VE ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER ANABĠLĠM DALI
SĠYASET BĠLĠMĠ VE ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER BĠLĠM DALI
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
Hazırlayan
Uğur ACAR
Tez DanıĢmanı
Dr. Öğr. Üyesi Alihan LĠMONCUOĞLU
TEZ TANITIM FORMU
YAZAR ADI SOYADI : Uğur ACAR
TEZĠN DĠLĠ : Türkçe
TEZĠN ADI : 1991-2015 ARASI YESEVĠLĠK BAĞLAMINDA TÜRKĠYE
KAZAKĠSTAN ĠLĠġKĠLERĠ: EKONOMĠ, KÜLTÜR, DĠPLOMASĠ ENSTĠTÜ : Ġstanbul GeliĢim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
ANABĠLĠM DALI : Siyaset Bilimi ve Uluslararası ĠliĢkiler
TEZĠN TÜRÜ : Yüksek Lisans
TEZĠN TARĠHĠ : 05.07.2019
SAYFA SAYISI : 77
TEZ DANIġMANLARI : 1. Dr. Öğr.Üyesi Alihan LĠMONCUOĞLU
DĠZĠN TERĠMLERĠ : Türkiye, Kazakistan, Türkiye Kazakistan iliĢkileri, Yesevilik, Hoca Ahmet Yesevi.
TÜRKÇE ÖZET : Bu tez, 1991 senesinde bağımsızlığını ilan ederek uluslararası konuma gelen Kazakistan‘ın Türkiye ile olan iliĢkilerinin Yesevilik bağlamında incelenmesi amacıyla yazılmıĢtır. 1991-2015 yılları arasındaki iliĢkiler bu tezin sınırlarını belirlemektedir. Bu tezin amacı, Kazakistan ve Türkiye iliĢkilerini tamamı ile analiz etmek ya da politikalarının baĢarı ya da baĢarısızlıklarını ölçmek değildir. Amaç, Kazakistan‘da ortaya çıkan Yesevilik anlayıĢının Türkiye iliĢkilerindeki etkisi ve bu bağlamda politikanın belirlenmesinde ne düzeyde etkili olduğu üzerine bir araĢtırma yapmaktır.
TÜRKÇE ÖZET : Bu tez çalıĢmasının yazılması aĢamasında, konu ile ilgili Türkçe ve Kazakça yayımlanan kitap, makale, internet siteleri ve resmî kurumların web adreslerinden yararlanılmıĢtır. Ayrıca Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin Ankara‘da bulunan TÜRTEP (Türkiye Türkçesiyle Uzaktan Eğitim Programları) mütevelli binasından bilgiler temin edilmiĢtir.
ÇalıĢmanın daha iyi anlaĢılması için birinci bölümde Yesevilik kavramı ve Hoca Ahmet Yesevi hakkında bilgi verilmiĢtir. Ġkinci bölümde Kazakistan‘ın 1991 bağımsızlığından 2015 yılına kadar geçen sürede kronolojik olarak Türkiye ile iliĢkileri anlatılmıĢtır. Üçüncü bölümde ikinci bölümde kronolojik olarak anlatılan iliĢkilerin Yesevilik bağlamında incelenmesi söz konusudur.
DAĞITIM LĠSTESĠ : 1. Ġstanbul GeliĢim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsüne 2. YÖK Ulusal Tez Merkezine
T.C
ĠSTANBUL GELĠġĠM ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
1991-2015 ARASI YESEVĠLĠK BAĞLAMINDA TÜRKĠYE
KAZAKĠSTAN ĠLĠġKĠLERĠ: EKONOMĠ, KÜLTÜR, DĠPLOMASĠ
SĠYASET BĠLĠMĠ VE ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER ANABĠLĠM DALI
SĠYASET BĠLĠMĠ VE ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER BĠLĠM DALI
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
Hazırlayan
Uğur ACAR
Tez DanıĢmanı
Dr. Öğr. Üyesi Alihan LĠMONCUOĞLU
BEYAN
Bu tezin/projenin hazırlanmasında bilimsel ahlak kurallarına uyulduğu, baĢkalarının ederlerinden yararlanılması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunulduğu, kullanılan verilerde herhangi tahrifat yapılmadığını, tezin/projenin herhangi bir kısmının bu üniversite veya baĢka bir üniversitedeki baĢka bir tez/proje olarak sunulmadığını beyan ederim.
Uğur ACAR
…/… / 2019
ĠSTANBUL GELĠġĠM ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE
Uğur ACAR‘ın ―1991-2015 Arası Yesevilik Bağlamında Türkiye Kazakistan ĠliĢkileri: Ekonomi, Kültür, Diplomasi‖ adlı tez çalıĢması, jürimiz tarafından Siyaset Bilimi ve Uluslararası ĠliĢkiler Anabilim Dalı Siyaset Bilimi ve Uluslararası ĠliĢkiler Bilim dalında YÜKSEK LĠSANS tezi olarak kabul edilmiĢtir.
BaĢkan
Dr. Öğr.Üyesi Alihan LĠMONCUOĞLU (DanıĢman)
Üye
Dr. Öğr.Üyesi Fatih Fuat TUNCER
Üye
Dr. Öğr.Üyesi Ġskender GÜMÜġ
ONAY
Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım. ... / ... / 2019
Prof. Dr. Ġzzet GÜMÜġ Enstitü Müdürü
I ÖZET
Bu tez, 1991 senesinde bağımsızlığını ilan ederek uluslararası konuma gelen Kazakistan‘ın Türkiye ile olan iliĢkilerinin Yesevilik bağlamında incelenmesi amacıyla yazılmıĢtır. 1991-2015 yılları arasındaki iliĢkiler bu tezin sınırlarını belirlemektedir. Bu tezin amacı, Kazakistan ve Türkiye iliĢkilerini tamamı ile analiz etmek ya da politikalarının baĢarı ya da baĢarısızlıklarını ölçmek değildir. Amaç, Kazakistan‘da ortaya çıkan Yesevilik anlayıĢının Türkiye iliĢkilerindeki etkisi ve bu bağlamda politikanın belirlenmesinde ne düzeyde etkili olduğu üzerine bir araĢtırma yapmaktır.
Bu tez çalıĢmasının yazılması aĢamasında, konu ile ilgili Türkçe ve Kazakça yayımlanan kitap, makale, internet siteleri ve resmî kurumların web adreslerinden yararlanılmıĢtır. Ayrıca Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesinin Ankara‘da bulunan TÜRTEP (Türkiye Türkçesiyle Uzaktan Eğitim Programları) mütevelli binasından bilgiler temin edilmiĢtir.
ÇalıĢmanın daha iyi anlaĢılması için birinci bölümde Yesevilik kavramı ve Hoca Ahmet Yesevi hakkında bilgi verilmiĢtir. Ġkinci bölümde Kazakistan‘ın 1991 bağımsızlığından 2015 yılına kadar geçen sürede kronolojik olarak Türkiye ile iliĢkileri anlatılmıĢtır. Üçüncü bölümde ikinci bölümde kronolojik olarak anlatılan iliĢkilerin Yesevilik bağlamında incelenmesi söz konusudur.
Anahtar Kelimeler: Türkiye, Kazakistan, Türkiye Kazakistan iliĢkileri, Yesevilik, Hoca Ahmet Yesevi.
II
SUMMARY
This thesis aim is, in 1991, declared independence in order to examine in the context of its relations with Kazakhstan Yesevilik from Turkey's international position. The relations between 1991 and 2015 determine the limits of this thesis. The aim of this thesis is not to measure their success or failure to analyze the relations with Kazakhstan and Turkey all or policies. The aim is that the resulting impact on relations between Turkey and Kazakhstan Yesevilik do research on understanding what that level is effective in determining policy in this regard.
In the process of writing this thesis, books, articles, websites and web addresses of official institutions published in Turkish and Kazakh were used. Also Hoca Ahmet Yesevi International Turkish-Kazakh University of TÜRTEP in Ankara (Turkey with Turkish Online Education Programs) has been supplying information from the trustee building.
In order to get a better understanding of the study, in the first chapter, information about the concept of Yesevi and Hoca Ahmet Yesevi was given. In the second section 2015 of Kazakhstan's independence in 1991 last time in chronological relations with Turkey have been described. In the third chapter, the chronological relations in the second chapter are examined in the context of the Yesevi language.
Keywords: Turkey, Kazakhstan, Turkey Kazakhstan relations, Yesevilik, Hoca Ahmet Yesevi.
III ĠÇĠNDEKĠLER SAYFA ÖZET ... I SUMMARY ... II ĠÇĠNDEKĠLER ...III TABLOLAR LĠSTESĠ ... IV GRAFĠKLER LĠSTESĠ ... V RESĠMLER LĠSTESĠ ... VI ÖNSÖZ ... VII GĠRĠġ ... 1 BĠRĠNCĠ BÖLÜM ... 6
YESEVĠLĠK VE HOCA AHMET YESEVĠ ... 6
1.1. Hoca Ahmet Yesevi‘nin Hayatı ve Menkıbeleri... 6
1.2. Ahmet Yesevi‘nin Eserleri ...13
1.3. Ahmet Yesevi‘nin Talebeleri ...15
1.4. Ahmet Yesevi‘nin Tesirleri ...20
ĠKĠNCĠ BÖLÜM ...22
1991-2015 YILLARI ARASINDA KAZAKĠSTAN VE TÜRKĠYE ĠLĠġKĠLERĠ ...22
2.1. Türkiye ve Kazakistan Diplomatik ĠliĢkileri ...22
2.2. Türkiye ve Kazakistan Askeri ĠliĢkileri ...26
2.3. Türkiye ve Kazakistan Eğitim ĠliĢkileri ...29
2.4. Türkiye ve Kazakistan Bilimsel ve Kültürel ĠliĢkileri ...35
2.5 Türkiye ve Kazakistan Ekonomik ĠliĢkileri ...37
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ...44
YESEVĠLĠK BAĞLAMINDA 1991-2015 YILLARI ARASINDA TÜRKĠYE VE KAZAKĠSTAN ĠLĠġKĠLERĠ ...44 3.1. Ekonomi ...44 3.2. Kültür ...46 3.3. Diplomasi ...52 SONUÇ ...55 KAYNAKÇA ...60
IV
TABLOLAR LĠSTESĠ
Tablo Sayfa
V
GRAFĠKLER LĠSTESĠ
Grafik Sayfa
Grafik - 1Türkiye'nin Kazakistan'a Ġhracatı (1992-2014) ($) ... 41 Grafik - 2 1970 ve 2011 yılları arasında Türkiye‘nin ekonomik özgürlükler
Performansı ... 42 Grafik - 3 2005 ve 2011 yılları arasında Kazakistan‘ın ekonomik özgürlükler
VI
RESĠMLER LĠSTESĠ
Resim Sayfa
Resim - 1 Hoca Ahmet Yesevi'nin Türbesi ... 6
Resim - 2 Hoca Ahmet Yesevi Tasviri ... 8
Resim - 3 Yesevi'nin Öğrencileri ile Resmedilmesi ... 11
Resim - 4 Hâkim Ata Menkıbesinin Anlatımı ... 12
Resim - 5 Divan-ı Hikmet ... 14
Resim - 6 Hoca Ahmet Yesevi ve Öğrencisi ... 16
Resim - 7 Eğitim, Bilim, Kültür ve Spor Alanlarında ĠĢ Birliği AnlaĢması ... 46
Resim - 8 Ġki ülke cumhurbaĢkanı Turgut Özal ve Nursultan Nazarbayev'in üniversite ziyareti ... 47
Resim - 9 Türkiye Cumhuriyeti Cumhur BaĢkanı Süleyman Demirel'in Kazakistan ziyareti sırasında üniversitenin temel atma törenine katılması ... 48
Resim - 10 Ahmet Necdet Sezer‘in Kazakistan ziyareti ... 50
Resim - 11 Türkiye Cumhuriyeti CumhurbaĢkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Kazakistan Cumhuriyeti CumhurbaĢkanı Nursultan Nazarbayev'in üniversiteyi ziyareti ... 51
VII ÖNSÖZ
Kazakistan, Orta Asya‘da bulunan bağımsız Türk devletlerinden birisidir. Gerek doğal kaynaklarının zenginliği gerekse coğrafi konumu bu ülkeyi önemli kılmaktadır. Yüzölçümünün 27 milyon kilometrekare olması, hem dünyanın 9. Büyük ülkesi hem de Türk ve Müslüman ülkeler arasında en büyük ülke olmasını sağlamaktadır. Uluslararası açıdan Rusya ve Çin‘e komĢu ve ayrıca Avrasya‘nın merkezinde bulunup Atlantik ile de üst düzey iliĢkililere sahiptir. Astana Kazakistan‘ın baĢkentidir. Siyasi olarak beĢ bölgeye ve on dört eyalete ayrılmıĢtır. Yer altı kaynakları olarak demir, petrol, altın ve uranyum bakımından çok zengin kaynaklara sahiptir. Dünya altın rezervlerinin %26‘sı, uranyum rezervlerinin %17‘si ve krom rezervlerinin %26‘sına sahiptir. Kazakistan barıĢ içinde sürdürülebilir bir politikayı benimsemiĢtir. KomĢuları ile çeĢitli projeler yapmaktadır. 16 Aralık 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmiĢtir. Kazakistan Türkiye ile iliĢkilerini hep iyi konumda ve bu konuma önem vererek sürdürmektedir.
Bu çalıĢmayı hazırlamamda büyük yardım ve katkılara sahip olan tez danıĢmanım sayın Dr. Öğr.Üyesi Alihan LĠMONCUOĞLU‘ na bütün içtenliğimle teĢekkür ederim.
1 GĠRĠġ
Türkiye‘de Ahmet Yesevi ve Yesevilik konusunda Türkiye sınırlarında yapılmıĢ çalıĢmalara dair 20-24 Temmuz 2016 tarihinde yapılan ilk bildiri, ―A Consideration about the Studies on Ahmad Yasawi in Turkey (Türkiye‘de Ahmet Yesevi Üzerine Yapılan ÇalıĢmalara Dair Bir Değerlendirme)‖ adındaki bildiridir. Bu bildiride, Ahmet Yesevi‘nin yaĢamı ve Anadolu‘ya yaptığı tesirleri içermektedir. Bu zamana kadar bu Ģekilde bir yazı kaleme alınmamıĢtır. Bu eksikliğin giderilmesi bakımından bu yazı önem arz etmektedir. Bu tarz bir yazı Kazakistan, Çin, Özbekistan ve Azerbaycan gibi ülkelerde çokça kaleme alındıysa da Türkiye‘de bu konu hakkında herhangi bir makale 20-24 Temmuz 2016 tarihine kadar yazılmamıĢtır. Türkiye ve Kazakistan iliĢkilerinin Yesevilik bağlamında incelenmesi konusunda bu zamana kadar literatürde hiçbir kaynak yayımlanmamıĢtır. Bu tezin yazım amaçlarından bir tanesi de budur. Türk literatürüne katkıda bulunması düĢünülerek bu araĢtırma yapılmıĢtır. 1
1997 senesinde Hoca Ahmet Yesevi bibliyografya denemesi yapılmıĢtır. Fakat bu deneme kapsamlı bir araĢtırma değildir. Bu tez kısıt itibari ile 1991 ve 2015 yılları arasını kapsamaktadır. Zaten 2016 yılı UNESCO tarafından ―Hoca Ahmet Yesevi Yılı‖ olarak kabul edilmiĢtir. Bu tarih ve sonrasında, Ahmet Yesevi hakkında birçok etkinlik ve eserler yayımlanmıĢtır. Bu tez incelenme tarihleri itibari ile daha öncesinde Türkiye‘de bu konuda neler yapıldığını araĢtırmaktadır. Aynı zamanda bu tez, sadece Ahmet Yesevi ve onun menkıbeleri değil, aynı zamanda Türkiye ve Kazakistan arasındaki iliĢkileri ve Ahmet Yesevi‘nin bu iliĢkilere etkisini açıklamaktadır. Bu konuda kapsamlı bir çalıĢmanın yapılması gerekliliği ortadadır.
Bu tarz bir çalıĢma önemi itibari ile titiz bir araĢtırma gerektirmektedir. Bu çalıĢmada literatürde olmayan bazı yazılar ve dokümanlar incelenmemiĢ ve tezin içine eklenmemiĢtir. Bu nedenle literatürde var olan bilgilerin derlenmesi ve özetlenmesi ile bu yazı ortaya konulmuĢtur. Bu alanda çalıĢma yapmak isteyecek araĢtırmacılara bir ön kaynak olacağı kanaatindeyim. Bu tez bu bağlamda titiz bir çalıĢmanın ürünüdür.
1 Cemâl Kurnaz - Mustafa Tatcı, ―Ahmed-i Yesevî Hakkında Bir Bibliyografya Denemesi‖, Bilim ve
2
Literatür araĢtırmasında görüldüğü üzere, Hoca Ahmet Yesevi hakkında yazılmıĢ olan eserler hayli fazladır. Ama Anadolu‘da Ahmet Yesevi üzerine yazılmıĢ eserler ya da hakkında bilgilerin olduğu eserlerin sayısı o kadar da fazla değildir. Türkiye‘de ki eserlere baktığımızda, Yesevi hakkındaki Menkıbeler içeren eserlerdir. Türkiye‘de kesinliği kanıtlanmıĢ, onun hakkında bilgi veren en eski yazılar iki adet BektaĢi menkıbe koleksiyonu içinde yer almaktadır. Bunlardan biri ―Velayetname-i Hacı BektaĢ-i Veli‖, diğeri ise ―Velayetname-i Hacım Sultan‖‘dır. Ġlkini Uzun Firdevsi, ikincisini ise DerviĢ Burhan yazmıĢtır. Daha sonraları II. Selim döneminde Türkiye‘ye gelen bir Yesevi derviĢinin yazdığı ―Ebrar min Emvaci‘l-Bihar‖ isimli edebi eserdir. Eserin yazarı Ģair Maveraünnehirli Hazinî‘dir. Bu eser ―Divân-ı Hikmet” eserinin yazılmasından bir çağ öncesinde kaleme alınmıĢtır.2
Daha sonraki yıllarda Hoca Ahmet Yesevi‘nin ―Divan-ı Hikmet‖ yazıları tercüme edilmiĢ ve Literatürümüze eklenmiĢtir. ―Bu doğrultuda Osmanlı Devleti‘nin son dönemlerine rastlayan tarihlerde Divân-ı Hikmet‘le ilgili bazı çalıĢmalar yapılmıĢtır. Bunlardan biri 1881/82 yılında ġeyh Süleyman Efendi tarafından yapılan tashih çalıĢmasıdır. Bunun dıĢında 1900/01 yılında yapılan bir Divân-ı Hikmet baskısını ve Hasan ġükrü tarafından 1909/10 yılında yapılan bir Divân-ı Hikmet tercümesini görmekteyiz.‖3 Aynı yıllarda Fuat Köprülü‘nün Hoca Ahmet Yesevi hakkında yaptığı araĢtırmalar bizim için önemli bir kaynaktır. Bunun nedeni Türkiye‘ye Yesevi‘yi, onun eserlerini ve yapmıĢ olduğu etkileri tanıtan ilk kiĢidir. Bu konudaki ilk makalesi, ―Türk Edebiyatı Tarihi: Hoca Ahmed Yesevî, Çağatay ve Osmanlı Edebiyatları Üzerindeki Tesiri‖ isimli yazıdır.4 Bu makaleyi 1912-1913 yılları arasında yayımlamıĢtır. Bu makalesinden beĢ yıl sonra 1918‘de ―Türk Edebiyatında Ġlk Mutasavvıflar‖ adlı eserini yayımlamıĢtır.5 Köprülünün Yesevi hakkındaki son yazısı ise bir ansiklopediye konu olmuĢtur. Yesevi hakkında 1978 yılında bir ansiklopedi maddesi yapmıĢtır.6
Fuat Köprülünün ―Türk Edebiyatı Tarihi: Hoca Ahmed Yesevî, Çağatay ve Osmanlı Edebiyatları Üzerindeki Tesiri‖ isimli eserinden Kazakistan‘ın bağımsızlığına kadar geçen sürede Yesevi hakkında birtakım eserler ortaya konulmuĢtur. Bu eserlerin sayısı az olmakla beraber en önemlisi sayılabilecek olanı,
2
Ahmet Ocak, ―Nizamiye Medreseleri Geleneği ve Yesevilik‖, Milletlerarası Hoca Ahmet Yesevi
Sempozyumu, Bildiriler, 26-29 Mayıs 1993, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri, 1993, s. 293-298. 3 Mehmed Fuat Köprülüzade, (1330/1914), ―Türk Edebiyatı Tarihi: Hoca Ahmed Yesevi, Çağatay ve Osmanlı Edebiyatları Üzerindeki Tesiri‖, Bilgi Mecmuası, cilt: I, sayı: 6, s. 611-645.
4 Köprülüzade, a.g.e., s. 611-621.
5 Fuat Köprülü, ―Türk Edebiyatında Ġlk Mutasavvıflar‖, DĠB Yayınları, Ankara, 1966, s. 54. 6
M. Fuat Köprülü, Ahmed Yesevi, MEB Ġslam Ansiklopedisi, c. 1, Milli Eğitim Basımevi, Ġstanbul, 1978, s. 210-215.
3
1917 senesinde Kemal Eraslan tarafından yazılmıĢ olan ―Fakrname‖‘dir. Eser Divan-ı Hikmet içinden seçilmiĢ bölümlerden oluĢmaktadDivan-ır. Bu eser Ahmet Yesevi‘nin ―Divân-ı Hikmet‖ eseri dıĢındaki diğer eserlerin üzerine yapılmıĢ tek yayındır. Azda olsa 1970-1989 yılları arasında sayısı azda olsa makale çalıĢmaları yapılmıĢtır.7
Kazakistan‘ın bağımsızlığını kazanmasıyla beraber aynı yıl, Türkiye açısından Hoca Ahmet Yesevi hakkında yapılan çalıĢmaların adedinin artmaya baĢladığı yıldır. Türkiye, Sovyetler Birliği‘nin dağılması sonrasında Kazakistan ile siyasi ve ekonomik iliĢkiler kurmuĢ ve iki ülke arasında kültürel iliĢkiler geliĢtirmiĢtir. Kültürel geliĢimler çerçevesinde Türkiye‘de birtakım etkinlikler yapılmıĢtır. ―1991 yılında ilk defa Kültür Bakanlığı tarafından ―Milletlerarası Hoca Ahmet Yesevi Sempozyumu‖ gerçekleĢtirilmiĢtir. Ayrıca BaĢbakanlık tarafından 1993 yılının ―Hoca Ahmet Yesevi Yılı‖ ilan edilmesinin ardından ülke genelinde Yesevi ile ilgili birçok sempozyum, panel, konferans, ilmî toplantı vs. yapılmıĢ, çeĢitli kitap ve makaleler neĢredilmiĢtir. Böylece neredeyse unutulmuĢ olan Hoca Ahmet Yesevi; dinî, tasavvufî, edebî ve kültürel açılardan Anadolu insanına tanıtılmaya baĢlanmıĢtır‖8. Anadolu‘da Yesevi üzerine yazılan yazıların çoğunun konusu, Yesevi‘nin hayatı, menkıbeleri, öğrencileri ve hocaları hakkındadır. 1993 senesinden sonra ortaya konulan çalıĢmaların çoğu, makale, doktora tezi veya yüksek lisans tezi, eser ve bildiri Ģeklinde eserlerdir. Bu eserleri sayılara döktüğümüzde, sekiz yüksek lisans tezi, bir doktora tezi, iki yüz on beĢ makale, seksen iki eser ve üç yüz yirmi altı adet bildiri yayımlanmıĢtır. 1981-2010 yılları arasında en çok çalıĢma yapan kiĢiler, Mustafa Uslu ve Kemal Eraslan‘dır.
Genele bakıldığında Anadolu üzerinde Ahmet Yesevi hakkında yazılmıĢ eserlerin birçoğu Divan-ı Hikmet üzerine yayınlardır. Bu çalıĢmaların zaman aralıklarına baktığımızda 1983 ve 2016 yılları arasında oldukları görülmektedir. ―Bunlar içerisinde Kültür Bakanlığı (Eraslan, 1983) ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından (Bice, 1993) neĢredilenler baĢta gelmektedir. Ancak bu iki yayında Hoca Ahmet Yesevi‘ye atfedilen hikmetlerin tamamı toplanabilmiĢ değildir.‖9 Ülkemizde bulunan ―Divân-ı Hikmet‖ ciltleri, içerikleri ve dili açısından birbirlerinden çokça farklılıklar göstermektedir. Bu da tüm nüshalardan faydalanıp sağlam bir doküman hazırlamayı zorlaĢtırmaktadır.
7 Birgül Bozkurt, ―Ahmed Yesevi Bibliyografyası: Türkiye’de Yesevi Ġle Ġlgili ÇalıĢmalara Dair
Değerlendirmeler‖, Ankara, 2016, s. 283-334.
8 Ahmet YaĢar Ocak, ―Anadolu Türk Halk Sûfîliğinde Ahmed-i Yesevî Geleneğinin TeĢekkülü‖,
Milletlerarası Ahmet Yesevi Sempozyumu, Bildiriler, 26-27 Eylül 1991, Ankara, 1992, s. 64-65.
4
Literatür açısından baktığımızda, Divan-ı Hikmet nüshaları dünya üzerinde farklı farklı ülkelerin kütüphanelerinde yer bulmuĢtur. Bu nüshalar aynı zaman diliminde değil farklı yıllarda yapılmıĢlardır. Bu farklı baskıların hepsinin bu zamana kadar incelenmemesi ve tek bir kaynağa dönüĢtürülmemesi büyük bir kayıptır. Bu ayıp Tüm Türk dünyasının ayıbıdır. Ahmet Yesevi hakkında yapılan toplantılarda bu eksikliğin üzerine daha fazla düĢülmesi gerektiğini gösteren bildiriler kaleme alınmıĢtır. ―Ahmet Yesevi‘nin St. Petersburg Devlet Üniversitesi Doğu Fakültesi Kütüphanesi‘nde bulunan el yazması eserleri, Türkmenistan Milli El Yazma Eserler Enstitüsü Kütüphanesi‘nde saklanan Ahmet Yesevi ve Hâkim Ata‘ya ait yazmalar ve Divân-ı Hikmet‘in Uygurlar arasında bulunan nüshalarını konu alan bildiriler teknik anlamda büyük önem taĢımaktadır.‖10 Bu alanda değerlendirilecek bazı çalıĢmalarda, Divan-ı Hikmet‘in çevirileri ve Yesevilik konusundaki araĢtırmalarda ortaya çıkan sorunlardır.
Daha önce Anadolu‘da Yesevi üzerine yazılan yazıların çoğunun konusunun, Ahmet Yesevi‘nin hayatı, menkıbeleri, öğrencileri ve hocaları hakkında olduğundan bahsetmiĢtik. Son dönemlerde bu baĢlıkların dıĢında Hoca Ahmet Yesevi‘nin yaĢamıĢ olduğu Yesi bölgesine yapılmıĢ geziler hakkında bilgileri ihtiva eden çalıĢmalar da bulunmaktadır. Son yıllarda Ahmet Yesevi ve Yesevilik hakkında farklı yazıların çıkması onun irdelendiğinin ve eleĢtirildiğini göstermektedir. Bu tarz yazılara örnek gösterilebilecek yazar Ahmet YaĢar Ocak ve eserleridir. Literatürümüze eklenebilecek tarzda bildirilerin toplandığı ―bildiri kitabı‖ çalıĢmaları da yapılmıĢtır.
Hoca Ahmet Yesevi‘nin incelendiği yazı ve makalelerin birçoğu, Hocanın eserleri, üstatları, eğitim aldığı çevre, geride bıraktığı öğrencileri, kiĢiliği bakımından ele alınmıĢtır. Bu makale ve yazıları yazanlar arasında Batılı ve Türk çok sayıda kiĢi vardır. Bu makalelerin genelde konusu, Ahmet Yesevi‘nin Anadolu‘ya, Orta Asya Türk topluluklarına, Balkanlara ve Hindistan‘ın alt bölümlerine olan etkileri hakkındadır. Buda bizlere Hoca Ahmet Yesevi‘nin etki ettiği alanın ne kadar büyük olduğunu göstermektedir. Bu noktada Anadolu özelinde Hoca Ahmet Yesevi ile Mevlâna, Hacı BektaĢ Veli, Yunus Emre, Kaygusuz Abdal, Ahi Evran ve ÂĢık PaĢa karĢılaĢtırmaları da edebiyat açısından önemli kaynaklardır. Kendinden daha önce
10 Akif Farzaliev, ―St. Petersburg Devlet Üniversitesi, Doğu Fakültesi Kütüphanesi‘nde Muhafaza Edilen Ahmed Yesevi‘nin El Yazması Eserleri‖, http://pirimizyesevi.com/kabul-edilenbildiriler- haber-231-makale.html (EriĢim tarihi: 29.02.2019).
5
yaĢamıĢ olan ġeyh Ahmet-i Hani ve Alvarlı Efe ile karĢılaĢtırma çalıĢmaları da aynı önemde değerli kaynaklardır.11
Bütün bu çalıĢmalara karĢın, Yesevilik‘in ortaya çıkmasında büyük önemi olan töre, inanç, kiĢiler ve düĢünce sistemleri alanlarında oldukça az sayıda çalıĢma yapılmıĢtır. Hocalarından sadece Arslan Bab hakkında birtakım çalıĢmalar yapılmıĢtır. Yusuf Hemedani hakkında yapılmıĢ bir adet çalıĢma dıĢında herhangi bir çalıĢma yoktur ki o çalıĢmada yayınlanmamıĢ bir çalıĢmadır.12 Kur‘an-ı Kerim hadis ve ayetlerini Hoca Ahmet Yesevi‘ye ve Yesevilik‘e tesirleri konusunda çok çok az araĢtırma yapılmıĢtır. Buna benzer konularda yayın yapılmamasının eksikliği son dönemlerde fark edilmiĢtir. Bunu fark edip yayın yapanlardan biride Baltabayeva‘dır. Eserinin ismi: ―Hoca Ahmed‘in Nazarında ġamanizm ve Ġslam Sentezi‖ bildirisidir.13 ġamanizm, Ebu Hanife ve Hallaç‘ın Yesevi üzerindeki etkilerini konu almaktadır. Ancak bu bildiriler henüz yayımlanmıĢ değildirler.
Türkiye‘deki üniversite tezlerinde, Ahmet Yesevi ve Yesevilik hakkında yapılan yüksek lisans ve doktora tezlerinin büyük bir bölümü 2000 yıllarında yazılmıĢtır. Yazılan tezlerin çoğu yüksek lisans tezidir. 2003 yılında hazırlanan doktora tezi, Ahmet Yesevi hakkında yazılmıĢ tek doktora tezidir. Tezin adı ―Hoca Ahmet Yesevi‘nin DüĢünce Sistemi‖ adlı tezdir.
11
Bozkurt, a.g.e, s. 283-334. 12
Cemal Aksu, ―Ahmed Yesevi’nin Hocası Yusuf Hemedani ve Halifeleri‖,
http://pirimizyesevi.com/kabul-edilen-bildiriler-haber-231-makale.html (EriĢim tarihi 28.12.2018).
13
Alyona Baltabayeva, ―Hoca Ahmed‘in Nazarında ġamanizm ve Ġslam Sentezi‖ Uluslararası Hoca
6
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
YESEVĠLĠK VE HOCA AHMET YESEVĠ 1.1. Hoca Ahmet Yesevi’nin Hayatı ve Menkıbeleri
Ahmet Yesevi Kazakistan‘ın Çimkent Ģehrinin Sayram kasabasında 1093 yılında dünyaya gelmiĢtir. Tasavvuf eğitimini Yusuf Hemedani‘nin yanında tamamladıktan sonra Türkistan‘a (eski adıyla Yesi) yerleĢmiĢtir. YetmiĢ üç yıllık hayatı boyunca halkı maneviyat yoluna davet etmiĢ ve 1166 yılında Türkistan‘da vefat etmiĢtir. Ahmet Yesevi‘nin babası Ġbrahim ġeyh‘tir (Ġbrahim Ata). Kendisi de Sayram kasabası ve çevresinde müritleri olan tanınmıĢ bir mutasavvıftır. Küçük yaĢta anne ve babasını kaybetmiĢ olan Hoca Ahmet Yesevi, bir süre Kazakistan‘ın güneyindeki Otrar kentinde Arslan Bab adlı Ģeyhten dini ve tasavvufi eğitim görmüĢtür. Arslan Bab‘ın vefatının ardından eğitimine baĢka Ģehirler devam etmiĢtir.14
Resim - 1Hoca Ahmet Yesevi'nin Türbesi15
14
Cemal Kurnaz ve Mustafa Tatcı, ―Ahmed-i Yesevi Hakkında Bir Bibliyografya Denemesi‖, Bilig Bilim
ve Kültür Dergisi, 1997, s. 4.
15 Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi Resmi Ġnternet Sayfası, ―Ahmet Yesevi Hakkında‖,
7
Ahmet Yesevi Buhara‘ya gidip burada Yusuf Hemedani‘nin dergâhına girip müridi olmuĢtur. Bazı kaynaklarda Hoca Ahmet Yesevi ġihabeddin Sühreverdi veya Ebu‘n-Necip Sühreverdi‘nin müridi olup onlardan icazet aldığı söylenmektedir. Akrabalarından bazılarının da Ģeyh olması ve baba tarafından akrabası olan Mûsâ Hoca ile de yakınlığı olduğu bilinen Ahmet Yesevi‘nin bu kiĢilerden eğitim almıĢ olması olasıdır.16
Aldığı bu dini ve tasavvufi eğitimlerini bitirip sonrasında Yesi‘ye dönüp dergâh kurmuĢtur. Halkı din ve ahlak bakımından yetiĢtiren Ahmet Yesevi, dini fikirlerini sade bir dille yazılmıĢ Türkçe Ģiirler ile anlatmıĢtır. ġiirlerine Hikmet adı verilmiĢti. ġiirleri zamanla toplanıp Divan-ı Hikmet mecmuaları ortaya çıkarılmıĢtır. Varlıklı bir aileye sahip olan Yesevi, bazı menkıbelerde tahta kaĢık yontarak geçimini sağladığı ifade edilmektedir. Yesevi hakkında anlatılan menkıbelerden yola çıkarak, dergâhındaki zikir Ģekli nedeniyle zamanın bazı âlimleri tarafından eleĢtirilmiĢtir. Ahmet Yesevi de yazmıĢ olduğu bazı Ģiirlerinde samimiyetsiz din adamları ile sahte mutasavvıfları eleĢtirmiĢtir. Yazdığı Ģiirlerde ve yaptığı sohbetlerde genellikle Ģu konulardan bahseder; fakiri ve yetimi koruma, Allah‘ın kurallarına uyma, Allah ve peygamber sevgisi, güzel ahlâklı olma, nefis ile mücadele, zikir, melâmet, ölüm, maneviyat ve sahte Ģeyhlik. 17
Ahmet Yesevi‘nin bir oğlu ve bir kızı olmuĢtur. Oğlu Ġbrahim Ahmet Yesevi hayattayken vefat etmiĢtir. Yesevi‘nin soyu kızı Gevher tarafından devam ettirilmiĢtir. Kazakistan, Orta Asya ve Anadolu da kendisinin Hoca Ahmet Yesevi'nin soyundan geldiğini iddia eden birçok ünlü ortaya çıkmıĢtır. Semerkant Ģehrinden ġeyh Zekeriya, Evliya Çelebi ve Üsküp‘ten ġair Ata bu isimler arasında yer alır. 14. yüzyılın sonlarında Emir Timur, Türkistan‘da namı yayılmıĢ olan Ahmet Yesevi‘nin mezarını ziyaret etmiĢ ve mezarın üzerine bir türbe yapılmasını emretmiĢtir. Bu türbeye daha sonra cami ve külliyede eklenmiĢtir. Günümüzde bu külliye Orta Asya‘daki en önemli ziyaret merkezlerinden biri olmuĢtur. Ahmet Yesevi‘nin çilehanesi ve mezarı arasında ki mesafenin yüz metre olması, Yesevi‘nin gerçek dergâhının çilehane çevresinde olduğu fikrinin ortaya atılmasına neden olmuĢtur. Zamanlar külliyeye aĢevi, kütüphane ve mescit den oluĢan yeni binalar eklenmiĢtir.18
16 Kurnaz ve Tatcı, a.g.e., s. 5.
17 Rıza BakıĢ, ―Ahmed Yesevi‘de Hallac Etkisi‖,
http://pirimizyesevi.com/kabul-edilen-bildiriler-haber-231-makale.html (EriĢim tarihi: 02.02.2019).
8
Orta Asya‘da Ġslam‘ın yaygınlaĢması ve tasavvuf hareketlerinin de görülmesi, Ahmet Yesevi'nin Yesi bölgesindeki inançlı insanlara rehberlik etmesi ile aynı zamana denk gelir. Yesevi, TaĢkent ve Sırderya‘nın bozkırlarında yaĢamını sağlayan göçebe Türkleri etkilemiĢtir. Kendisinin en büyük özelliği, güzel ahlaklı olmayı, Ġslam‘ı, tasavvufu, edep ve adabı sade bir dil ile öğretmesiydi. Bu anlatımı da ―halk edebiyatından alınan anlatım teknikleriyle örülmüĢ hece vezninde manzumeler söylüyordu‖. Hoca Ahmet Yesevi‘nin manzumelerine ―Hikmet‖ adı verilmiĢtir. O zamanlarda en uzak Türk toplumlarına bile derviĢler sayesinde ulaĢtırılmıĢtır. Bu yol ile Yesevilik, çok kısa bir zamanda Orta Asya Türkleri arasında yayılmıĢtır.19
Resim - 2 Hoca Ahmet Yesevi Tasviri20
19
Barthold, a.g.e., s. 65.
20 Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi Resmi Ġnternet Sayfası, ―Ahmet Yesevi Talebeleri‖,
9
Hoca Ahmet Yesevi‘nin öğrencilerinden olan Sufi Muhammed DaniĢmend‘in yazdığı ―Mir‘âtü‘l-kulûb‖ adlı kitabında Yesevi‘nin ağzından aktarılan: ―Ahir zamanda bizden sonra öyle Ģeyhler zuhur edecek ki, ġeytan onlardan ders alacak ve onlar ġeytan‘ın iĢini yapacaklar… Ehli Sünnet ve Cemaati düĢman görüp ehli bidat ve dalâleti sevecekler‖ Ģeklindeki sözleri Yesevi‘nin Sünni ve Hanefi olduğuna iĢaret etmektedir. Yine Divan-ı Hikmet nüshalarında anlatılan Ģu aĢağıdaki sözlerde buna iĢarettir:
―MürĢidlikni da‗vâ kılur Ģartın bilmes Helâl haram, sünnet, bid‘at farkın bilmes Bû-Hanîfe mezhebinde hergiz yürmes Diger bid‗at mezheplerdin yürürler-e‖21
Yesevi‘nin sözlerini içeren ilk eserlerden biri, Sufi Muhammed DaniĢmend‘in ―Mir‘âtü‘l-kulûb‖ adlı eseridir. Bu menkıbeleri içeren en eski eser ise Hüsameddin Sığnaki‘nin Farsça ―Menakıp‖ risalesidir. Her iki eserinde yayımlanması Necdet Tosun tarafından gerçekleĢtirilmiĢtir. Hoca Ahmet Yesevi, ―Hikmet‖ kitabındaki fikirleri ve özellikle menkıbevi yaĢamıyla Orta Asya‘nın tasavvuf alanında en büyük isimlerinden biri olmuĢtur.
Ahmet Yesevi‘nin yaĢamı, eski kaynaklardaki bilgilerle sınırlıdır. Zaten kendi yaĢamı yerine menkıbeleri ile tanınmıĢ bir zattır. Menkıbelerden bazıları yaĢamı ve fikirleri hakkında bizleri bilgilendirecek seviyede iken, bazıları halkın hayal ürünüdür. Yesevi ‘ye ait menkıbelerden birkaçı Ģunlardır:
Menkıbeye göre, Arslan Bâb, sahabenin ileri gelenlerinden biriydi. Bâb kelime anlamı olarak Ģeyh ya da baba demektir. 22
―Hz. Peygamber‘in gazâlarından birinde ashabı kiram aç kalarak peygamberin huzuruna geldiler ve biraz yiyecek istirham ettiler. Hz. Peygamber‘in duası üzerine Cebrail Cennet‘ten bir tabak hurma getirdi. Fakat o hurmalardan bir tanesi yere düĢtü. Cebrail dedi ki: ―Bu hurma sizin ümmetinizden Ahmet Yesevi adlı birinin kısmetidir‖. Her emanetin sahibine verilmesi tabii olduğu için Hz. Peygamber
21 Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi Resmi Ġnternet Sayfası, ―Yesevilik Ders Notları‖,
https://www.ayu.edu.tr/ahmetyesevi, (EriĢim tarihi: 02.02.2019).
22
10
ashabından birini bu iĢ ile vazifelendirmek istedi. Neticede hurmayı Arslan Bâb‘ın ağzına attı ve çok sonraları yaĢayacak olan Ahmet Yesevi‘nin terbiyesi ile meĢgul olmasını söyledi. Dört yüz küsur yıl yaĢayan Arslan Bâb Sayram‘a yahut Yesi‘ye geldi ve vazifesini yerine getirdi.‖
Arslan Bâb‘ın rüyasında gördüğü hurma vakası sözlü olarak değiĢim göstermiĢ ve bu menkıbe ortaya çıkmıĢtır.
Ahmet Yesevi günlük yaĢamını üç bölümde yaĢardı. Vaktinin büyük bölümünde ibadet ve zikirle uğraĢırdı. Artakalan zamanında öğrencilerine zahiri ve batıni ilimleri öğretirdi. Üçüncü bölümünde ise, alın teri ile geçimini sağlamak üzere tahta kaĢık yapar ve bu kaĢıkları satardı. ―Bir rivayete göre, onun hâlden anlar bir öküzü vardı. Bu öküzün sırtına bir heybe asar, içine de yaptığı kaĢık ve kepçeleri koyup Yesi çarĢısına salıverirdi. Kim kaĢık ve kepçeden alırsa ücretini heybenin gözüne bırakırdı. Mal alıp da ücretini vermeyen olursa, öküz o kimsenin peĢini bırakmaz, nereye gitse peĢinden o da giderdi. Adam ücreti heybeye koymadıkça o kimsenin yanından ayrılıp baĢka yere gitmezdi. AkĢam olunca da Ahmet Yesevi‘nin evine gelirdi.‖23
Bir diğer menkıbe ise; Yesi yakınlarında bulunan Savran kasabasındaki gayr-i Müslimler, Müslüman halka ve Hoca Ahmet Yesevi ‗ye düĢmanlık besliyorlardı. Ahmet Yesevi‘nin sözleri, kerametleri duyuldukça ve gösterdiği yolda yürüyenlerin sayısı arttıkça gayr-i Müslim halk daha da çok rahatsız oluyordu. Bu düĢmanlık gün be gün artıyordu. Bir gün Ahmet Yesevi ‗ye iftira etmek için plan yaptılar. Hepsi bir yerde toplandı. Gayr-i Müslimlerden birinin ineğini mezbahada kestiler. Hayvanın yalnızca ayaklarını geride bıraktılar. Bir gün sonra da Ģehrin kadısına gidip Ģikâyette bulundular. Ġneklerinin çalındığını, daha sonrada mezbahada kesildiğini söylediler. Alelacele hayvanın mezbahadan götürüldüğünü için kanının hala aktığını, izleri takip ettiklerinde de izlerin Ahmet Yesevi‘nin tekkesine çıktığını kadıya söylediler. Kadı bunun üzerine, Ahmet Yesevi‘nin tekkesine gidip ineklerinin etlerine bakabileceklerini söyledi. Bunun üzerine hepsi tekkeye geldiler. Sanki yerini biliyormuĢ gibi hiçbir yeri aramadan dosdoğru akĢam gizledikleri ineğin yanına gittiler. Tamda istediklerine ulaĢmıĢ olduklarını düĢündüklerinde, Yesevi‘nin kerameti vuku buldu ve bu iftirayı atanların hepsi bir anda köpeğe dönüĢtü. Ġftiracılar ineğin etine saldırıp hemen eti bitirdiler. Bu sayede gerçek halleri ortaya çıkmıĢ oldu. Bu
23 Osman Türer, ―Hoca Ahmed-i Yesevi‘nin Türk-Ġslam Tarihindeki Yeri ve Tasavvufi ġahsiyeti‖, AÜĠFD, sayı: 12, Erzurum,1995, s.11-27.
11
olayın dıĢında kalanlar korku ve hayret içinde Ahmet Yesevi‘ den aman dilediler. Hoca Ahmet Yesevi affedip dua etti. Bu sayede yeniden eski hallerine döndüler.
Resim - 3 Yesevi'nin Öğrencileri ile Resmedilmesi24
24 Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi Resmi Ġnternet Sayfası, ―Hoca Ahmet Yesevi‘nin Eserleri‖,
12
―Rivayete göre, bir gün Hoca Ahmet Yesevi‘nin tekkesinde 99.000 mürit hazır bulunuyordu. Yesevi imam oldu, namaza baĢladılar. Sağında Hakîm Ata, solunda Sufi Muhammed DaniĢment vardı. Namaz sırasında Yesevi‘den bir ses çıktı. Cemaat ―Ġmam‘ın abdesti bozuldu‖ diye namazdan ayrıldılar ama Yesevi aldırmadı, namaza devam etti. Hakîm Ata tereddüt etmeksizin ona uydu. Sufi Muhammed DaniĢment de Hakîm Ata‘ya bakarak devam etti. Nihâyet selam verildikten sonra Hoca hazretleri dedi ki: ―Ben bunu sizin tasavvuftaki mertebenizi anlamak için kasten yaptım. Yoksa o ses benden değil, belime soktuğum bir barsak veya toynak parçasından çıktı. AnlaĢıldı ki benim bir tek müridim, bir de yarım müridim kemâle ermiĢ‖. Sonra Hakîm Ata‘ya döndü: ―Yarın seher vakti sana bir deve gelecek, ona bin, nerede durursa ineceğin ve halkı irĢat edeceğin yer orasıdır‖ dedi. Ertesi sabah seher vakti Hakîm Ata, gelen deveye binip salıverdi. Deve yürüdü, bir yere gelip durdu, oturup bağırdı. O yere bu yüzden Bakırgan (bağıran) adı verildi.‖ 25
Resim - 4 Hâkim Ata Menkıbesinin Anlatımı26
25 Ahmed Yesevi, ―Divan-ı Hikmet, Daru’l-Hilafeti Ġslambul‖, Matbaa-i Mahmutbey,Ġstanbul, 1318. 26
Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi Resmi Ġnternet Sayfası, ―Divan-ı Hikmet‖,
13
Anlatılan baĢka bir menkıbede ise; Günlerden bir gün Hoca Ahmet Yesevi dergâhının kapısında otururken, önünden bir grup çocuk geçti. Çocuklar medreseye Kuran öğrenmeye gidiyorlardı. Çocuklar Mushaflarını çantalarının içinde taĢıyorlardı. Ġçlerinden bir tanesi Kuran‘a olan saygısı nedeni ile baĢının üzerinde taĢıyordu ve ders. Bunu gören Hoca Ahmet Yesevi, Ayrıca medreseden evine dönerken hoc bitiminden eve dönerken geri geri yürüyerek hocasına saygıda duyuyordu. Bu durumu gören Ahmet Yesevi çocuğa: ―Oğlum! Hocandan, anne ve babandan izin al, senin dini eğitimini ben vereyim‖ dedi. Daha sonra çocuk hocası, anne ve babasından gerekli izinleri alıp Yesevi‘nin dergâhına katıldı. Yıllarca dini eğit alıp, dini eserleri okuyup ilim irfan sahibi oldu. Sonrasında ise Ahmet Yesevi‘nin müridi oldu. Çocuğun ismi Süleyman‘dı. Hoca Ahmet Yesevi bir gün ormana odun toplamaları için Süleyman ve birkaç çocuğu gönderdi. Toplanan odunlarla yemek piĢirilip misafir, öğrenci ve derviĢlere verilecekti. Çocukların hepsi odunları topladılar. Dergâha odunları getirirlerken yağmur yağmaya baĢladı. Ġçlerinden bir tek Süleyman paltosunu odunların üzerine sararak getirdi. Dergâha vardıklarında bir tek Süleyman‘ın odunları kuru kalmıĢtı. Bunu gören Ahmet Yesevi: ―Sen ince düĢünceli yani hikmetli bir iĢ yapmıĢsın. Bundan sonra senin adın Hakîm Süleyman olsun‖ dedi. Sonraları Hâkim Ata diye meĢhur oldu. 27
1.2. Ahmet Yesevi’nin Eserleri
Hoca Ahmet Yesevi‘nin Türkçe Ģiirlerinin bulunduğu derlemenin adı ―Divan-ı Hikmet‖ tir. Divan-ı Hikmet ciltleri, içerikleri ve anlatım dilleri bakımından farklılık göstermektedir. Bu durum, hikmetlerin farklı Ģahıslar tarafından yazıldığını veya derlendiğini gösterir. Hikmetlerin bazıları kaybolmuĢ ve bazıları da zamanla değiĢikliğe uğramıĢtır. Derleme aĢamasında yeni hikmetler eklenmiĢ, bu sebeple de eski metinler kısmi olarak orijinalliklerinden uzaklaĢmıĢtır. Hikmetlerin hepsine baktığımızda, temelde Ahmet Yesevi‘nin fikirleri, tarikatının esasları ve inancı bulunmaktadır. Yesevi‘nin Hikmetlerinin asıl önemi, Türklerin birbirleri arasında bir fikir birliği oluĢturmasına zemin hazırlayabilecek olmasıdır. Divan-ı Hikmet eseri eski alfabe ve yeni harflerle birden fazla kez yayınlanmıĢtır.
Bir baĢka eser ise ―Fakrnâme‖ dir. Hoca Ahmet Yesevi‘ ye ithaf edilir. Çağatay Türkçesi ile yazılmıĢtır. ―Divan-ı Hikmet'in TaĢkent ve bazı Kazan baskılarında yer
27 Nesimi Yazıcı, ―Hoca Ahmed Yesevi Döneminde Türk-Ġslam Kültürünün OluĢumu-GeliĢimi‖, Diyanet
14
alır. Müstakil bir risâleden çok Divan-ı Hikmet‘in mensur bir mukaddimesi olan Fakrnâme, Kemal Eraslan tarafından yayınlanmıĢtır.‖28
―Risâle der Âdâb-ı Tarîkat, TaĢkent‘te yazma nüshaları bulunan bu küçük Farsça eser, tarikat adabı ve makamları, mürit mürĢit iliĢkileri, derviĢlik, Allah‘ı tanımak ve ilâhî aĢk gibi konular hakkındadır. S. Mollakanagatulı tarafından Kazak Türkçesi‘ne tercüme edilerek yayınlanmıĢtır.‖
Resim - 5Divan-ı Hikmet29
―KeĢfu‘l-mahcûb‖ adlı eserin yazarı Hücviri‘dir. Dediğine göre, Fergana bölgesinde bulunan halk Ģeyhlerine ―Bâb‖ demektedir. Bu kelime Orta Asya‘daki bazı bölgelerde de kullanılmaktadır. Arslan Bâb, Ahmet Yesevi‘nin hocasının adıdır. Arslan Bâb türbesinin içerisinde mezarları bulunan Karga Bâb ve Lâçin Bâb da bu unvan ile anılmaktadır. Hoca Ahmet Yesevi‘nin akrabalarının, dedesinin ve de babasının ―ġeyh‖ olarak anılması, Orta Asya bölgesinin Yesevi‘ den de önce tasavvufî hareketlere sahne olduğunu göstermektedir. Bu tarz sofu, derviĢ ya da Ģeyhlerin Türkler arasında sade bir Türkçe ile Ġslam‘ı ve tasavvufu yaydıkları anlaĢılmaktadır.30
28 Necdet Tosun, ―Yesevîliğin Ġlk Dönemine Âid Bir Risâle: Mir‗âtü‘l-Kulûb‖, ĠLAM AraĢtırma Dergisi, cilt: II, 1997, s.2.
29 Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi Resmi Ġnternet Sayfası, ―Divan-ı Hikmet‖,
https://www.ayu.edu.tr/yayin_detay/67/divan--hikmet-hoca-ahmed-yesevi, (EriĢim tarihi: 08.11.2018).
30
15
―Risâle der Makâmât-ı Erba‗în‖, Yesevi‘ye nispet edilen Farsça küçük bir LLserdir. ―ġeriat, marifet, tarikat ve hakikatten her biri hakkında onar makam olmak üzere toplam kırk makam ve kaideyi ihtiva etmektedir. ġimdilik bilinen tek nüshası Kütahya TavĢanlı Zeytinoğlu Ġlçe Halk Kütüphanesi‘ndedir.‖31
1.3. Ahmet Yesevi’nin Talebeleri
Hoca Ahmet Yesevi‘nin halifelerinden birisi olan Hâkim Ata‘nın gerçek adı Süleyman‘dır. Ahmet Yesevi‘nin menkıbelerinde bahsedilen Süleyman ya da Hâkim Süleyman, daha sonraları Hâkim Ata ismi ile meĢhur olmuĢtur. 32
Ahmet Yesevi, Hâkim Atayı ilk önce medrese ilimlerinde, daha sonraları tasavvuf ve maneviyat alanında yetiĢtirmiĢtir. Eğitimini tamamladığını düĢündüğünde ise, halkı eğitmesi konusunda yetki verdi. Kendisinin bir deve ile yolculuk etmesini ve devenin durduğu yerde yaĢamasını tembih etti. Hâkim Atanın bindiği deve Bineva isimli bölgede durdu ve bağırdı. Hâkim Süleyman Ata tamda bu bölgeye yerleĢti. Devenin tamda bu bölgede bağırması nedeni ile bu yere Bakırgan (bağıran) adını verdiler. Bakırgan adının verildiği bölgenin yöneticisinin adamları baĢlarda Hâkim Ataya engel olmak isteseler de daha sonra onun keramet sahibi biri olduğunu anlayınca ona saygı duydular. Yönetici de Anber isimli kızını Hâkim Ata ile nikâhladı. Hâkim Ata yıllarca Bakırgan bölgesinde halkı eğitti. Birçok öğrenciyi yetiĢtirdi ve Bakırgan‘da 636 yılında vefat etti. Kabrinin Hârezm bölgesindeki Akkurgan‘da olduğu söylenmektedir. Günümüzdeki yeri ise, Özbekistan topraklarındaki Karakalpakistan özerk bölgesinin Kongrat Ģehrinin Hâkim Ata köyüdür.
Hâkim Ata‘nın meĢhur sözleri arasında en çok bilinen Ģu iki sözdür: ―Barça yahĢı biz yaman, barça buğday biz saman‖ yani ―herkes iyi biz kötü, herkes buğday gibi değerli, biz saman gibi değersiziz‖ ve ―Her geceyi Kadir bil, her gördüğünü Hızır bil!‖. 31 Tosun, a.g.e., s.8. 32 Tosun, a.g.e., s.9.
16
Resim - 6 Hoca Ahmet Yesevi ve Öğrencisi33
Hâkim Ata‘nın Türkçe ve ölçülü olarak yazılmıĢ eserleri ise Ģunlardır: Bakırgan
Ahir Zaman Hazret-i Meryem
33
Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi Resmi Ġnternet Sayfası, ―Hoca Ahmet Yesevi‘nin Öğrencileri‖,
17 Mi‗râcnâme7
Kûdeknâme8 Ġsmail Kıssası
Yarım Alma Hikâyesi Kıssa-i Ġmam Hüseyin
Hâkim Ata‘nın Bakırgan kitabı, kendi yazdığı Ģiirler ve kendisinden sonra gelmiĢ bazı dini Ģairlerin Ģiirlerini içeren Türkçe ölçülü bir eserdir. Aslında tarz olarak bir antolojidir. Kitaptaki Ģiirlerin çoğunluğu Hâkim Ata‘ya ait olduğundan eser ona nispet edilmektedir. Bu eser ilk olarak 1846 yılında Kazan Ģehrinde Arapça harflerle yayınlanmıĢtır. Daha sonra Kiril alfabesiyle Özbekistan‘da Seyfiddin Rafiddin ve Ġbrahim Hakkul tarafından yayımlanmıĢtır.34 Türkiye‘de ise doktora tezi olarak Münevver Tekcan tarafından yayımlanmıĢtır. Bunun dıĢında Önal Kaya tarafından, Hâkim Ata‘ya ait hikmetler adıyla el yazması eserlerden toplanarak yayımlamıĢtır. Bakırgan Kitabı, Türkiye‘de Abdurrahman Güzel‘in bir incelemesinde de yayımlanmıĢtır.
Bakırgan Kitabı‘ndaki Ģiirlerin ana temaları, dünya faniliği, ahlak konusu, Allah sevgisi, Peygamber sevgisi, Cennet, Cehennem, dini hükümler, derviĢliğin iyilikleri, kıyamet alametleri, Miraç, Hz. Ġbrahim ve Ġsmail‘in kıssaları gibi temalardır.35
Hoca Ahmet Yesevi‘nin diğer bir halifesi de Sufi Muhammed DaniĢmend Zernükidir. Ahmet Yesevi‘nin önde gelen halifelerindendir. Yesevi ile kırk kere halvete girmiĢtir. Yesevi‘nin izni ile Otırar‘a gidip kendi tekkesini kurmuĢtur. Kırk yıl boyunca halkı eğitmiĢ ve onları güzel yola teĢvik etmiĢtir. Sufi Muhammed DaniĢmend‘in mezarı Otırar‘dadır. Sufi Muhammed‘in halifesi Süksük Hoca ve onunda halifesi Evliya Melik‘tir.
Bilinene göre Sufi Muhammed DaniĢmend, Ahmet Yesevi‘nin dört halifesinden üçüncüsüdür. Yıllarca irĢat makamından halkı Hakk‘a davet etmiĢtir. Ubeydullah Ahrâr Sufi Muhammed DaniĢmend hakkında Ģöyle der: ―Sufi Muhammed DaniĢmend, çok âlim, dinine bağlı ve muttaki bir kiĢi imiĢ. Hoca Ahmet Yesevi Yesi ‘ye gelip halkı cehri zikirle meĢgul edince, Sufi Muhammed DaniĢmend onu bu iĢten menetmek düĢüncesiyle evinden çıkmıĢ. Ahmet Yesevi, onun kendisini ikaz için
34 Yazıcı, a.g.e., s.7.
18
gelmekte olduğunu manen keĢfedip daha görüĢmeden onda manevi tasarruflarda bulunmuĢ ve görüĢme esnasında onun iĢini tamamlamıĢ (mürit yapmıĢ)‖.36
Sufi Muhammed DaniĢmend‘in yazdığı Türkçe eserin adı ―Mir‘âtü‘l-kulûb‖ dur. Mir‘âtü‘l-kulûbun el yazması kopyalarından bir tanesi Ġsveç de bulunan Uppsala Ģehrinin üniversite kütüphanesindedir. Bu kütüphanenin 472. mecmuası içinde 158-177 sayfaları arasında bulunmaktadır. Bu kopyalarda bir adet Özbekistan‘ın TaĢkent Ģehrindeki Özbekistan Fenler Akademisi Biruni ġarkiyat Enstitüsü Kütüphanesi‘nde, bir diğeri ise Kazakistan‘ın Almatı Ģehrindedir.
Mir‘âtü‘l-kulûbün yazılma amacı, Ahmet Yesevi‘nin tasavvufî görüĢlerini derlemektir. Bu eser içerisinde ayrıca Necmeddin Kübra ve Sufi Muhammed DaniĢmend‘in kendi fikirleri de ihtiva etmektedir. Mir‘âtü‘l-kulûb içerisinde Necmeddin Kübra‘nın adından sonra ―rahimehullâh‖ kelimesinin kullanılması, bu kitabın 13. yüzyılın ortalarında yazıldığını bizlere göstermektedir. Bu sebeple Mir‘âtü‘l-kulûb, Hoca Ahmet Yesevi‘nin fikirlerini günümüze kadar taĢıyan en eski eserlerden biri olarak kabul edilmektedir.37
Kitabın Ġsveç kopyası 1997 yılında tarafımızca hem Latin harflerine hem de Türkiye Türkçesi‘ne çevrilmiĢ ve yayımlanmıĢtır. Kitabın tarafımızdan çevirmesinden sonra Kazakça ‘ya çevrilmesi Dosay Kencetay tarafından, Özbekçe ‘ye çevrilmesi de Nadirhan Hasan tarafından yapılmıĢtır.
Mir‘âtü‘l-kulûbün ġeriat, hakikat ve tarikat isimli üç bölümü vardır. Ġlk bölüm Ġslami ve tasavvuf ahlakından bahseder. Sonraki bölümdeyse tarikat usulleri anlatılmaktadır. Son bölümdeyse mârifetullahdan bahsedilir. Kitapta, irĢada sahip olmayanların Ģeyhlik iddiasında olmaları eleĢtirilmiĢtir.38
Ġlk bölüm olan ―Ģeriat‖ konusunda DaniĢmend Ģöyle der: ―Sultânü‘l-ârifîn der ki: Kendisine uyulan önder insanlar üç kısımdır: ġeriat önderleri âlimler ve padiĢahlardır, tarikat önderleri Ģeyhler ve sufiler, hakikat önderleri de arifler ve Hakk‘a yakın olan Ģeyhlerdir. Eğer âlimler ve padiĢahlar Ģeriatta emredilene uyup yasaklanandan sakınır ve baĢkalarına da (bu emir ve yasakları anlatıp) emrederlerse doğru yoldan ĢaĢmazlar. Onlara uyanlar da ĢaĢmazlar. Eğer bu
36
Nesimi Yazıcı, ―Hoca Ahmed Yesevi Döneminde Türk-Ġslam Kültürünün OluĢumu-GeliĢimi‖, Diyanet
Ġlmi Dergi, sayı: 29, 1993, s. 12.
37 Yazıcı, a.g.e., s.14. 38
19
Ģartlara uymazlarsa Ģeriat yolundan saparlar. ġeyhler ve sufiler de riyazet ve çile çekip gönül âlemlerini açarlarsa, yetmiĢ makamdan geçip gaip ruhlar ve meleklerle sohbet ederlerse, bu tür Ģeyh ve sufiler tarikat yolundan sapmazlar. Böyle büyüklere tâbi olanlar da sapmazlar. Ama onlar bu Ģartları taĢımazlarsa tarikat yolundan saparlar, onlara uyanlar da saparlar. Hakk‘a yakın olan kullar ve Ģeyhlere gelince, bunlar hakikaten Allah‘tan baĢka her Ģeyden vaz geçip gönüllerini sırra ulaĢtırırlarsa maksatlarına eriĢip hakikat yolundan sapmazlar. Onlara tâbi olanlar da sapmazlar. Eğer böyle olmazlarsa hakikat yolundan sapıp gaye ve maksada ulaĢamazlar‖. Kitabın ilk bölümünde Muhammed DaniĢmend Ģöyle der: ―Hangi Ģeyh yetmiĢ makamdan geçmeden Ģeyhlik ve önderlik iddiasında bulunsa iddiası bâtıl (geçersiz) olur‖.39
Eserin sonraki bölümünde tarikat ‗dan bahsedilir. Burada DaniĢmend, Hoca Ahmet Yesevi‘nin ağzından Ģöyle söyler: ―Ġnsanda kalb-i selim olmadıkça tarikata girmesi caiz olmaz. Her kim dört deryadan geçerse, kalb-i selime ulaĢır. Birinci dünya deryası, ikinci halk deryası, üçüncü Ģeytan deryası, dördüncü nefs deryası‖. ―YetmiĢ makamın ilmini bilmek gerek, ondan sonra Mevlâ azze ve celle‘den yardım gelirse kiĢi daha yüksek makama ulaĢır‖. Ahmet Yesevi‘nin bu sözünün ardına Muhammed DaniĢmend Ģunu eklemiĢtir: ―KeĢfu‘l-kubûr (kabrin içindekileri görmek) ve keĢfu‘l-kulûb (kalbin içindekileri görmek) bu makamlar cümlesindendir. Bunlar (diğer makamlardan) daha küçük olanlardır‖. Ayrıca yazar, Hoca Ahmet Yesevi ‘den duyduğu bu sözü de okuyucuya Ģu Ģekilde iletir: ―Mürit, bir Ģeyhe intisap ettikten sonra gidip baĢka bir Ģeyhe intisap etmesi yani mürit olması uygun olmaz. Ama Ģayet bu Ģeyh (hakiki) mürĢit değilse ve müridi maksada ulaĢtıramıyorsa, mürit baĢka Ģeyhe gidip hizmet etse ve o mürĢit sâyesinde muradı hâsıl olsa bu durum câiz olur‖.40
Mir‘âtü‘l-kulûbün son kısmı ―hakikat‖ hakkındadır. Burada yazar Ģöyle demektedir: ―Allah Teâlâ‘nın kelâmı: Onlar için yetmiĢ kez af dilesen de, Allah onları asla affetmeyecek. Bu ayet, yetmiĢ makama iĢaret eder. (Hak Teâlâ) yetmiĢ bin hicabı, yetmiĢ makam içine koydu. YetmiĢ makamı da yedi yakîn (kesin ve gerçek bilgi) içine koydu. Bunlar isme‘l-yakîn, resme‘l-yakîn, ilme‘l-yakîn, ayne‘l-yakîn, hakka‘l-yakîn, hakîkat-ı hakka‘l-yakîn ve Allâh-ı Hakka‘lyakîndir. Bu yedi yakîni de mücâhede (çaba ve çile) içine koydu ki: Uğrumuzda çaba sarf edenleri elbette yollarımıza ulaĢtıracağız. Mücâhedeyi de Hak Teâlâ‘nın inâyeti (lütfu ve yardımı)
39 Kurnaz ve Tatcı, a.g.e, s. 54. 40
20
içine koydu‖. ―Mukarreb olup Hakk‘a yakınlık makamında duran kiĢi, Hak Teâlâ‘nın cemâli ile müĢerref olur‖.41
Son kısımda DaniĢmend, Ahmet Yesevi‘nin ağzından Ģu sözleri aktarmaktadır: ―Ahir zamanda bizden sonra öyle Ģeyhler zuhur edecek ki, ġeytan aleyhi‘l-la‗ne onlardan ders alacak ve onlar ġeytan‘ın iĢini yapacaklar. Halka dost olup halk ne isterse onu yapacaklar. Müritlerine yol gösterip onları maksada ulaĢtıramayacaklar. DıĢ görünüĢlerini süsleyip müritten çok hırs sahibi olacaklar ve içleri (bâtınları) harap olacak. Küfür ile imanı farklı görmeyecekler, âlimleri sevmeyecek ve onlara iltifat etmeyecekler. Ehl-i Sünnet ve cemaati düĢman görüp ehli bidat ve dalâleti sevecekler. Kötülüklerini öne çıkarıp Hak Teâlâ‘dan iyilik umacak ve Ģeyhlik iddiasında bulunacaklar‖.42
1.4. Ahmet Yesevi’nin Tesirleri
Hoca Ahmet Yesevi, söylemiĢ ve yazmıĢ olduğu Ģiirleri sayesinde, Allah dostu fikirleri ve eserleri ile Orta Asya‘da Ġslamiyet‘in yayılmasına büyük derecede katkı sağlamıĢtır. Yazdığı bu Ģiirler kısa süre zarfında Anadolu‘ya kadar ulaĢmıĢtır. Bunun en büyük ispatı Yunus Emre‘nin ―Bana seni gerek seni‖ Ģiirinin, Yesevi‘nin ―Menge sen ok kerek sen (Bana sırf sen gereksin)‖ Ģiirinin anlam ve yapı yönünden tekrarı gibi olmasıdır. Osmanlı zamanında NakĢibendi tekkelerinde Divan-ı Hikmet içerisinden birtakım Ģiirlerin ilahi olarak okunduğu bilinmektedir. Osmanlının son zamanlarında NakĢibendi Ģeyhlerinden Hacı Hasan ġükrü Efendi birtakım Ģiirleri Osmanlıcaya çevirmiĢ ve ―Tercüme-i Divan-ı Ahmet-i Yesevi‖ adıyla yayımlamıĢtır. Buda bizlere gösteriyor ki, Ahmet Yesevi‘nin fikirleri, yaĢadığı yerden binlerce kilometre uzaklıkta yıllar sonra bile unutulmamıĢtır.43
Hoca Ahmet Yesevi‘nin Ģiirleri yıllardan beri Kırgız, Kazak ve Özbek köylerinde tekrarlanmıĢtır. Özbeklere göre çayhanelerde Yesevi Ģiirlerini okuyanlar ―Yesevihan‖ ismiyle anılır. Yesevi‘nin Ģiirleri ayrıca Fergana vadisindeki kadınlar tarafından da okunmuĢtur. Kırgızlar ise yıllarca Hikmet ve Bakırgan Kitaplarını çocuklarına okumuĢlardır. Ahirette Sırat Köprüsü üzerinde Ahmet Yesevi‘nin Kırgızlara yardım edeceği inancı bizlere Yeseviliğin Kırgızlar üzerindeki etkisini
41 Kurnaz ve Tatcı, a.g.e., s. 56-57. 42
Mehmed Fuad Köprülüzade, ―Türk Edebiyatı Tarihi: Hoca Ahmed Yesevi, Çağatay ve Osmanlı Edebiyatları Üzerindeki Tesiri‖, Ġstanbul, Bilgi Mecmuası, cilt: I, sayı: 6, (1330/1914), s. 611-645. 43
Metin Karaörs, ―Divan-ı Hikmet‘in Ġstanbul Baskısının Muhtevası‖, Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat
21
göstermektedir. Günümüzde Kazakistan‘ın Yesi bölgesinde düğün yapan gelinlerin ve damatların Ahmet Yesevi‘nin türbesini ziyaret edip dua etmeleri bile, Allah dostu bu insanın etkisinin büyük bir kanıtıdır. 44
Hoca Ahmet Yesevi‘den yüz elli yıl sonra yaĢamıĢ olan Yunus Emre‘nin birçok konuda Yesevi‘den etkilenmiĢ olduğunu söylemek yanlıĢ olmaz. Birbirine benzer Ģiirler söylemeleri bunun en büyük kanıtıdır. Moğolların Orta Asya‘yı istila etmeleri neticesinde bir takım Yesevi derviĢleri Anadolu‘ya gelmiĢ ve Anadolu‘nun birçok yerinde Ahmet Yesevi‘nin hikmet Ģiirlerini halka aktarmıĢlardır. Yunus Emre‘nin de bu Ģiirlerden bazılarını iĢitmiĢ olması olasıdır. Yesevi ve Yunus Ģiirlerinin benzerliği inkâr edilemez.
Yesevi‘nin:
“AĢkıng kıldı Ģeydâ meni, cümle âlem bildi meni, AĢkın beni çılgına çevirdi, herkes beni tanıdı,
Kaygum sensen tüni küni, menge sen ok kereksen. Gece gündüz düĢüncem sensin, bana sadece sen gereksin.‖ Yunus‘un:
―AĢkun aldı benden beni Bana seni gerek seni Ben yanaram düni güni Bana seni gerek seni.‖ Yesevi‘nin:
―Hâlikımnı izlermen, tün kün cihân içinde, Tört yolımdan yol indi, kevn ü mekân içinde… Yunus‘un:
―Ma‗Ģûkumu isteyü iĢ bu cihân içinde,
Dilim teferrüc kıldım, zemîn ü âsmân içinde.‖45
44 Karaörs, a.g.e., s. 263.
45 Hasan Nadirhan, ―Divan-ı Hikmet‘in Ġstanbul‘daki Bir Nüshası Hakkında‖, Adıyaman Üniversitesi
22
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
1991-2015 YILLARI ARASINDA KAZAKĠSTAN VE TÜRKĠYE ĠLĠġKĠLERĠ 2.1. Türkiye ve Kazakistan Diplomatik ĠliĢkileri
Türkiye ve Kazakistan arasında yapılan ilk diplomatik anlaĢma kültürel alanda yapılmıĢtır. Kazak SSB ve Türkiye arasındaki Kültürel ĠĢ birliği SözleĢmesi 5 Aralık 1990 tarihinde Almatı 'da imzalanmıĢtır. Ġki ülke bir yıl sonra, yaptıkları anlaĢmayı geniĢleterek, iki ülkenin ekonomik ve siyasi iliĢkilerini de barındıran Dostluk ve ĠĢ birliği anlaĢması yapmıĢtır. "Ankara'da 2 Eylül 1993 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti ile Kazakistan Cumhuriyeti DıĢ ĠĢleri Bakanları arasında yapılan bir protokol ile de Türkiye'de yaĢayan Kazakların Kazakistan'a göçlerinin esasları belirlenmiĢtir.‖46
Nisan 1992 tarihinde, ilk Kazakistan Büyükelçiliğimiz Almatı‘da kurulmuĢtur. 2007 yılında Kazakistan‘ın baĢkentinin Astana olmasıyla büyükelçiliğimizde baĢkente taĢınmıĢtır. Buna karĢın Kazakistan‘ın Türkiye'deki ilk Büyükelçiliği 1996 yılında kurulmuĢtur. Bunun yanında Ġstanbul'da bir BaĢkonsolosluğu da vardır. Bu iki ülke arasındaki diplomatik geliĢmeler, iki ülkenin ortak bir tarihinin olması ve kültürel anlamda sıkı bağlarının olması, iĢ birliğinin ve iliĢkilerin hızlı bir Ģekilde geliĢmesine olanak sağladı. Diplomasi, bu iĢleyiĢin siyasi ve hukuki zemininin oluĢturmuĢtur. 1992 senesinden bu yana Türkiye ve Kazakistan arasında birçok üst düzey ziyaret gerçekleĢtirilmiĢtir.
Türkiye ve Kazakistan arasında çeĢitli konularda iliĢki ve iĢ birliğimizi düzenleyen çok sayıda protokol ve anlaĢmalar imzalanmıĢtır. Nihat Batmaz‘ın 2004 yılında yayımlanan yazısı bu anlaĢmaların adedinin 150‘den fazla olduğu yönündedir. "Bu anlaĢmalar, siyasi iliĢkilerin yanı sıra, eğitim, kültür, ticaret ve ekonomik iĢ birliği, ulaĢtırma, iletiĢim gibi alanları kapsamaktadır. Yapılan bu anlaĢmaların miktarı sonraki yıllarda 150'den fazla bir sayıya ulaĢmıĢtır‖47. Günümüzde bu sayı 200‘leri geçmiĢ durumdadır.
46 Abdulvahap Kara‘nın Resmi Ġnternet Sitesi, ―Kazakistan-Türkiye ĠliĢkileri‖
http://www.abdulvahapkara.com ( EriĢim tarihi: 15.03.2019).
47 Nihat Batmaz, ―Türkiye-Kazakistan Arasındaki Ticari-Ekonomik ĠliĢkiler, Türk MüteĢebbislerinin Bu Ülkede Yaptıkları Yatırımların Boyutu ve KarĢılaĢtıkları Sorunlar‖, Bilig Dergisi, Ahmet Yesevi Üniversitesi Yayınları, Sayı: 29, Ankara, 2004, s. 85.
23
Kazakistan DıĢiĢleri Bakanı Marat Tajin'in 5 Nisan 2007 ‗de Türkiye‘yi ziyaret etmesiyle beraber iki ülke bir takım yeni kararlar almıĢtır. Türkiye açısından, Kazakistan o bölgede stratejik bir ortaktır. "GeliĢen ikili iliĢkilerin yanı sıra, Türkiye ve Kazakistan bölgesel ve uluslararası örgütlerde de etkin Ģekilde birbirlerini desteklemekte ve iĢ birliği yürütmektedir. Kazakistan Türkiye'nin giriĢimiyle 1992 yılında baĢlatılan 'Türk Dili KonuĢan Ülkeler Devlet BaĢkanları Zirvesi'nin etkin bir katılımcısı olmuĢtur. Türkiye, Ġran, Pakistan, Afganistan ve Orta Asya Cumhuriyetlerinin üyesi bulunduğu Ekonomik ĠĢ birliği TeĢkilatı (EĠT) içinde de yakın iĢ birliğini sürdürmektedir. Kazakistan Türkiye'nin 2009—2010 dönemi BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliği için adaylığını da desteklemiĢtir. Türkiye Kazakistan'ın Avrupa Güvenlik ve ĠĢ birliği TeĢkilatı (AGĠT) dönem baĢkanlığı adaylığını en baĢından itibaren güçlü Ģekilde desteklemiĢ, bu ülkenin 2010 dönem baĢkanlığına seçilmesinden büyük memnuniyet duymuĢtur. Türkiye Kazakistan'ın Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) üyeliğini de desteklemektedir ve ikili müzakereleri tamamlayan ilk ülkelerden biri olmuĢtur. Her iki ülke Parlamentosu'nda da 'Parlamentolar arası Dostluk Grupları' bulunmaktadır. Ayrıca, Kazakistan Parlamentosu Meclis DıĢ ĠliĢkiler, Güvenlik ve Savunma Komitesi BaĢkanı Serik Abdrahmanov, beraberinde milletvekillerinden oluĢan heyetle birlikte 19—22 Mart 2006 tarihleri arasında Türkiye'ye ziyaret gerçekleĢtirmiĢtir.‖48
Bu anlaĢma ve protokollere Kazakistan tarafından baktığımızda, ilk iĢ olarak ikili iliĢkilerdeki engellerin önünü açmak için birtakım anlaĢmalar sayesinde, siyasi, kültürel ve ekonomik iliĢkilerin hukuki altyapısının hazırlandığı söylenebilir. Hukuki altyapının oluĢturulması için "Ortak tarih bilinci, ortak kan bağı, din bağı ve kültürel bağların sağladığı temel üzerine imzalanan çeĢitli ekonomik anlaĢmalarla, iki ülke arasındaki iliĢkiler daha sağlam bir zemine oturtulmuĢtur.‖49 Ġki ülkenin birçok uluslararası alanda ortaya çıkan sorunlara karĢı tutumları benzerlik göstermektedir. Türkiye ile Kazakistan bazı meselelere benzer açıdan bakmaktadır. "Kazakistan, Türkiye'nin göstermekte olduğu daimî desteği memnuniyetle karĢılamaktadır. Türk diplomatların CĠCA (Asya'da ĠĢ birliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı) sürecinde aktif Ģekilde rol üstlenmesi, somut katkılarda bulunması Kazakistan ve CĠCA'nın geleceği için ayrıca önem taĢımaktadır. Kazakistan ve Türkiye BirleĢmiĢ Milletler, Avrupa Güvenlik ve ĠĢ birliği TeĢkilatı, Ġslam Konferansı Örgütü, Ekonomik
48 Ayhan Gençler ve Arif AkbaĢ, ―Bağımsızlık Sonrası Kazakistan ve Türkiye Arasındaki Sosyo-Ekonomik ĠliĢkiler‖, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt:1, Sayı: 2, Temmuz-2011, s. 5.
49 Salih Ercan ve Ġsmail Gökdeniz, "GiriĢimciliğin GeliĢim Süreci ve GiriĢimcilik Açısından Kazakistan‖,
24
ĠĢ birliği TeĢkilatı diğer uluslararası teĢkilatlar çerçevesinde iĢ birliği yürütmeye ilgi göstermektedir.‖50
Türk ülkelerini aynı çatı altında toplama fikri ve dünya üzerinde Türklüğü daha iyi bir konuma getirme fikri her çağda Türk liderlerin amaçları arasında yer almıĢtır. Bu konudaki fikirlerini diğer Türk ülkelerle de paylaĢan Kazakistan Devlet BaĢkanı Nazarbayev, bu konuda bir adımın atılmasına vesile olmuĢ ve neticesinde 1 Kasım 2008 tarihinde, Türkiye Cumhuriyeti, Azerbaycan, Kırgızistan ve Kazakistan Parlamento BaĢkanlarının Dolmabahçe Sarayında imzaladığı Ankara anlaĢması ile ―Türk Dili KonuĢan Ülkeler Parlamenter Asamblesi‖ (TÜRKPA) kurulmuĢtur. Sayın Mustafa ġentop TÜRKPA‘nın dönem baĢkanlığını yapmaktadır. Ġlk toplantı 29 Eylül 2009 yılında Bakü‘de yapılmıĢtır. Toplantı sonucunda, beyannamesi, içtüzüğü ve sekretaryanın anlaĢma gereği hep Bakü Ģehrinde faaliyet göstermesi kabul edilmiĢtir. Dönem Genel Sekreteri, Sayın Altınbek Mmayusupov‘dur.51
Her yıl baĢkanlık rotasyon Ģeklinde baĢka bir ülkeye devredilmektedir. BaĢkanlığın yürütülme dili Ġngiliz alfabesine göre yapılmaktadır. Kurulmasındaki amaçlar Ģunlardır:‖
Parlamentolar arası iĢ birliğinin kalite yönünden yeni aĢaması olan parlamento diplomasisi araçlarının yardımıyla devletlerarasında politik diyalogun daha da geliĢtirilmesine katkıda bulunmak;
Tarih, kültür ve dil ortaklığına dayanarak ulusal yasamaların yakınlaĢtırılması ve parlamentolar arası iĢ birliğine iliĢkin diğer konularda karĢılıklı faaliyetin daha da yoğunlaĢtırılması.
Türk dili konuĢan ülkeler ve diğer bölge ülkeleri arasında karĢılıklı faydalı ve eĢit düzeyli iĢ birliğinin geliĢtirilmesine katkıda bulunmak;
Üye ülkelerin yasamalarının, aynı zamanda kültürel mirasın ve tarih, sanat, edebiyat ve diğer alanlarda Türk dili konuĢan ülkeler için ortak önem taĢıyan değerlerin korunması ve gelecek nesillere devredilmesine yönelmiĢ yasamaların yakınlaĢtırılması üzere tavsiyeler vermek;
Taraflar arasında politik, sosyal-ekonomik, kültürel, insani, hukuki ve diğer alanlarda iliĢkilerin geliĢtirilmesine yardım göstermek yönünde faaliyetleri devam ettirmektir.‖52
50 Gençler ve AkbaĢ, a.g.e., s. 6.
51 Türk Dili KonuĢan Ülkeler Parlamenter Asamblesi Resmi Sitesi, ―Faaliyetler‖,
https://turk-pa.org/tr/content/about_turkpa/activities (EriĢim tarihi: 12 ġubat 2019).
52 Türk Dili KonuĢan Ülkeler Parlamenter Asamblesi Resmi Sitesi, ―TürkPA Hakkında‖,
https://turk-pa.org/tr/content/about_turkpa (EriĢim tarihi: 12 ġubat 2019).
25
19 Ekim 2009 yılında, Kazakistan Devlet BaĢkanı Nursultan Nazarbayev‘in zaman gazetesine Türkiye ve Kazakistan arasındaki diplomatik iliĢkiler hakkında verdiği röportajda, "16 Aralık 1991 'de bağımsızlığımızı kazandığımızda henüz bir saat dolmadan o zamanki cumhurbaĢkanınız Turgut Özal, doğrudan beni arayarak Kazakistan'ın bağımsızlığını kutlamıĢtı. 1992'de Türkiye ile doğrudan iliĢkiler baĢladı. Diplomasi alanındaki iliĢkiler, özellikle ekonomi, siyasî ve kültürel alanlarda üst düzey iliĢkiler gerçekleĢtirildi. Günümüze baktığımız zaman, Kazakistan ile Türkiye arasındaki iliĢkilerin son derece iyi olduğunu söyleyebiliriz".53
Nursultan Nazarbayev‘in bu ziyareti ile iki ülke arasında Stratejik Ortaklık AnlaĢması imzalanmıĢ ve iliĢkilerimiz yeni bir boyut kazanmıĢtır.54
Michael Mandelbaum, 94 yılında yayınladığı ―Central Asia and the world‖ yazısının kırk dokuzuncu sayfasında Ģunu demiĢtir; ―Türkiye'nin aktif rolü her geçen gün bölgede önem kazanmaktadır‖. Türkiye ve Kazakistan arasında stratejik bir ortaklıktan söz edebilmemiz için her iki ülkenin de olaylara aynı bakıĢ açısıyla bakması gerekmektedir. 2009 yılındaki Kırgızistan olayları, Kazakistan‘ın Türkiye açısından ne kadar değerli bir ülke olduğunu gözler önüne sermiĢtir.55 Kazakistan 1991 yılından elde ettiği bağımsızlık sonrası küresel siyasette diplomatik açıdan gittikçe daha fazla değer kazanmaktadır. Türkiye‘nin de bu ivmede iyi bir yerinin olması gerekiyor. Arap baharı yüzünden ortaya çıkan belirsizlikler, Kazakistan ve Türkiye‘yi diplomatik açıdan yaklaĢtırmıĢtır. Ortak kültür ve geçmiĢi yüzünden iki ülkenin Bir çevre ülkesi olarak Kazakistan'ın Türkiye'nin her mecrada birbirine yakınlaĢması zaten kaçınılmazdır.
2012 yılının mayıs ayında Sayın CumhurbaĢkanımızın Kazakistan‘ı ziyaret etmesi ile Yüksek Düzeyli Stratejik ĠĢ birliği Konseyi (YDSK) kurulmuĢtur. 2012 yılının 11-12 Ekim tarihinde CumhurbaĢkanı Nursultan Nazarbayev Türkiye‘yi ziyaret etmiĢ ve YDSK toplantısının ilki gerçekleĢtirilmiĢtir. Toplantının ikincisi ise Sayın CumhurbaĢkanımızın 2015 yılının 15-17 Nisan tarihlerinde Kazakistan‘ı ziyaretinde gerçekleĢtirilmiĢtir. YDSK sayesinde iki ülke arasında kurumsal çerçeve sağlanmıĢtır.56
53 Ekrem Dumanlı, "Nursultan Nazarbayev’in Zaman Gazetesine verdiği röportaj", Zaman Gazetesi, Ġstanbul, 19 Ekim 2009.
54 Türkiye Cumhuriyeti DıĢiĢleri Bakanlığı Resmi Ġnternet Sitesi, ―Türkiye – Kazakistan Siyasi ĠliĢkileri‖,
http://www.mfa.gov.tr/turkiye-kazakistan-siyasi-iliskileri_.tr.mfa (EriĢim tarihi: 16 Mart 2019). 55 Konya Ticaret Odası, "Kazakistan Cumhuriyeti Ülke Raporu‖, Konya 2009, s. 36.
56 Türkiye Cumhuriyeti DıĢiĢleri Bakanlığı Resmi Ġnternet Sitesi, ―Türkiye – Kazakistan Siyasi ĠliĢkileri‖,