Sahife 10 A K Ş A M
Son yedi padişah (ikinci Mahmut, Ahdftlmecit, Abdülâziı, Murat, Abdülhamit, R t » t , Vahidçddln) devirlerinde
Y a z a n : SÜLEYMAN KANİ — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur — Tefrika no. 217
Sarayda saz, raks, saray kadınlarının
basit eğlenceleri
Raks Abdülhamidin sarayının başlıca eğlencesi idi.
Hidiv İsmail paşa Abdülâzii-o altısı muhtelif sazlar çalan sa zende, dördü hanende, ikisi peren
de atarak köçek havalan oynı- yan en güzel Çerkeş kızlarından mürekkep bir takım hediye et mişti. Bunlar bir kaç gün Osmanlı sarayı adabını öğrendikten, bir defa valide sultanın önünde hü nerlerini gösterdikten sonra Be şiktaş sarayının büyük salonunda huzura çıkarılmış, padişah tara fından pek beğenilmişti.
Bundan sonra bu takımın haf tada bir o!?un padişahı eğlendir mesi âdet olmuştu. Abdülâziz bu takıma «cümbüş" takımı» derdi.
Sultan Hamit te böyle eğlence lerden nefsini mahrum etmezdi.
Kızlar ziller takarak, tef ve ut sadalarile çerkes, arap oyunları oynarlardı. Abdülhamit arap oyun larını tercih ederdi; bir ara kısa boylu, şişman, sarkık dudaklı bir zenciyenin göbek atmaktaki me- haretıle oek eğlenmişti.
Abdülhamit bu raks eğlence lerine bütün ikballerini davet ederdi.
Bazan hususî dairesinin karşı cihetindeki hünkâr sofasının alt katında karagöz oynatılmasını emreder, yanma şehzadelerini de celbeylerdi. Bu sırada kadınlar da yukarıda merdiven başından ka ragözü seyrederlerdi.
Hemen her şehzade dairesinde genç kızlardan mürekkep bir oyun ve raks takımı vardı. Bu takımla rın mükemmeliyetini temin için şehzadeler ve hanımları arasında rekabet bile cari idi. Bittabi hiç biri mükemmeliyette padişah ta kımına tefevvuk edememişti.
Abdülhamit musikiyi severdi. Şehzadeliğinde kendisine musiki muallimliği etmiş olan Pol Dossap paşa anlatırdı ki:
(Abdülhamit bazı akşamlar çalgı çaldırıp eğlenirdi; keman nevinden aletler ile piyanodan mürekkep kuvartetleri pek sever di, böyle bestelenmiş bir kaç par ça çaldıktan sonra benden bir şey teganni etmemi rica eder, sonra musiki üzerine mübahase açardı. Şark ve Macar musikisini pek se verdi. [Abdülhamidin alaturka musikiden pek hoşlanmadığını söyliyenler de vardır.] Kendi ar zusu üzerine Marseyez veznile Türk ve Macar musikilerinin ken dilerine mahsus modolâsyonlannı birleştirerek zatına mahsus bir marş tertip etmiştim. Abdülhamit bu marsın babasının marşı usu lünde olmasını da emretmişti.)
Dossap paşa bu marşı orkestra için yazmadan evvel Abdülhamit tarafından bazı yerlerinin bizzat tadil edilmiş olduğunu söylerdi.
Saray kadınlarının meşgaleleri şarkı, çalgı, havuzda kayık yüz dürme, fotoğraf çıkarma gibi şey lerdi.
On dört, on beş yaşma kadar gençleri, belki daha büyükleri yaylı bebeklerle oynamaktan hoş- ’ anırdı.
Yıldız sarayında Valde sultan dairesi
Kendi aralarında horoz gibi öt me, arı gibi vızıldama, köpek gi bi havlama taklitleri yapanlar, zenciyelerin yüzlerini unlıyarak eğlenenler olurdu.
Bunlar ziynetli elbiselerine ehemmiyet vermiyerek Buhara, Acem halıları mefruş yerlere diz çökerler, yahut ipeklilerle müzey yen divanlarda uzanırlar, bazan aralarında çekişirler, yahut baş kalarını çekiştirirlerdi; bazıları kıymetli teşbihlerde oynar, bazı ları da sigarasını tüttürürdü.
Bu müsahabeler esnasında mev sime göre, şuruplar, şerbetler içer ler, dondurmalar, fıstıklar yerler, sakız çiğnerlerdi.
Her birinin tercih ettiği bir şey vardı. Şekerleme, tütün, çiçek, ıt riyat gibi.
Bazıları adeta taparcasına ke dilerini severlerdi; papağanlarile konuşmaktan hoşlananlar, güver cin besliyenler olduğu gibi küçük ötücü kuşlara hayran olanlar da eksik değildi.
İskambil kâğıtları uğursuzdur diye hareme girmezdi. Kahveler içilirken domino oynamak boş ge çen saatleri öldürmeğe medar olurdu.
Kışın arasıra bahçede kar topu eğlencesi tertip olunurdu.
İki dairenin kadınlan ayrı birer takım teşkil ederler, karşılıklı kar topu atışırlardı.
Bazan bu dairelere mensup ha rem ağalarından birinin bu kar tonlarından payını aldığı da otur
du!
Saray kadınları içinde diğer bir eğlence daha tertip edilirdi. Bir dairenin kızlan karnaval elbise leri gibi acayip kıyafetlerle diğer bir daireye sürpriz şeklinde gi derler, bir çok muziplik yaparlar, iki daire halkı bu suretle pek eğ lenirlerdi.
Buna saray tabirince (tebdil çıkmak) denilirdi.
Abdülhamit saltanatının ilk se nelerinde Sultan Aziz devrindeki serbestçe hayatın serpintileri kal mış iken Abdülhamidin sıkı ida resi altında bu haller seneden se neye ortadan kalkmıştı. Bilhassa 1897 Yunan harbinden sonra ha fiyelik tertibatı ve tazyikatı son dereceyi bulunca saray kadınla
rının muayyen gezintilerine bile müsaade edilmemeğe başlanmıştır.
Sevicilik şiddetle tayip ve ta kip edildiği, genç zenci hadım ağalar ile kuru, kuruya da olsa aşk yolunda münasebetlerde bu lunmağa mahal ve imkân bırakıl madığı için saray harem hayatı gitgide büsbütün tatsız bir hal ve renk almıştı.
Cuma selâmlığı esnasında ha rem ağaları harem cihetinden çe kilip giderlerdi. Bu sırada haremi hümayun kapıları kapanır, bir mahpes halini alan dairei hüma yun içinde kadınlar serbest ka lırdı.
Ancak bu saatlerde kadınlarla beraber şehzade haremlerinin iç bahçede gezmelerine müsaade olunurdu. (Arkası var)
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi