• Sonuç bulunamadı

Annem savaşçı bir kadındı!

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Annem savaşçı bir kadındı!"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BİR TÜRLÜ OSCAR

ALAM AYANLAR...

Li *7

Oscar ödülleri 2

7

martta sahiplerine

ulaşıyor. Bugüne dek hiç Oscar

alamayanları merak ettiniz mi?

Peki Oscar bu kadar önemli mi?

Tuğrul Eryılmaz ’in yazısı...

ERİCCLAPTON

Birkaç aydır tüm dünya, müzik

tarihinin köşetaşı sanatçılarından

biri olan Eric Clapton ’dan blues

dinliyor. Orhan Kahyaoğlu yazdı.

İlk gençlik yıllarından bugüne...

PİERRE LOTİ'DEIM

ONAT KUTLAR'A

Tarihi Pierre Loti Kahvesi ni

onarıp 15 yıl işleten Sabiha

Tansuğ’dan, Onat Kutlar ’ın çok

sevdiği bu kahveye ilişkin anılar...

SABİHA SERTEL $

B B treldi Ad

YÜZ YAŞINDA

İPEK ÇALIŞLAR

elanik’te iki katlı ahşap birey­ de Atiye Hanım ile Nazmi B ey’in 1895 yılında kara gözlü kara saçlı bir kızlan dünyaya geldi. Adını Sabiha koydular. Dervişler olarak tanınan bu ailenin Sabiha’dan baş­ ka beş çocuğu daha vardı. Nazmi Bey gümrük müdürlüğünden genç yaşta emekli olunca maddi sıkıntıya düştü. Ka­ m i Atiye Hanım evi geçindirmek için di­

kiş dikiyor, çamaşır yıkıyordu.

Kadınlann nakış işleyip kocalannın ayaklannı yıkadıklan yıllardı.

Sabiha ilk kara çarşafını ağlayarak giy­ di ve Selanik R üştiyesi’nebaşladı. Elif­ bayı sökünce de kendini ev işlerine değil okumaya verdi. Bir Bektaşi dervişi ona Allahla insanınbirolduğunuöğretmişti. Yazdığı şiir ve hikayeler okul dergisinde yayımlanıyordu.

Sabiha, Atiye Hanım’ın deyişiyle kü­ çücükken adet, ayıp, kanun tanımazdı.

Roman okumaya bayıldığı için tem ize çekilecek okul ödevlerini beş paraya ar­ kadaşlarına yazdırırdı. Maddi sıkıntı ne­ deniyle gerginleşen aile ortamı annesinin eve geç geldiği bir gece çatladı; Nazmi Bey, namuslu kadın gece vakti sokağa çıkmaz haykırışıyla annesine üç kez boş ol demişti. O günlerin Sabiha N azm i’si- nin, ve daha sonraki yılların Sabiha Ser- te l’inin fikirlerinin oluşmasına bu ilk gençlik çağında yaşadıkları yön verecek­

(2)

2

PORTRE

CUMHURİYET D E R G İ

Başkaldırıyı Selanik’te öğrendi. Amerika’da

sosyalist fikirlerle tanıştı. Şeriat ve ırkçılıkla savaştı.

Kadın haklannı savundu. BabIâli’nin cesur kalemi 26

yıllık gazetecilik yaşamında hep ileriyi gördü. Ama

Sabiha Sertel’in Basın Müzesi’nde bir resmi yok!

Kalemi sert, kendi

yumuşakbir kadın

Sabiha Sertel en büyük basın kavgasını İkinci Dünya Savaşı yıllarında verdi

+ -

1. sayfadan devam

Ana -kız, içinde iki karyoladan başka eşya bulunmayan bir odaya taşındılar ve kendilerine yeni bir yaşam kurdular. Batıda gelişen bütün fikir hareketlerine açık bir şehirdi Selanik. Meş­ rutiyet hareketinin öncüleri Nam ık Kemal, Zi­ ya Paşa, Şinasi, Ahmet Suavi günün kahraman­ larıydı. Makedonya’nın kültür ve ticaret merke­ zi olan kentte çok çeşitli etnik ve dini gruplar vardı. Çok canlı hareketli ve neşeli bu liman şehrinde gençler batıya okumaya gidiyor, re­ form ve devrim fikirlerini öğrenip geri dönü­ yorlardı.

Saraydan uzak, nispi bir özgürlük yaşanıyor- du.lttihat ve Terakki’nin Paris’te basılan dergi­ leri elden ele dolaşıyor, Polis baskın yaptı mı ye­ raltı mahzenleriyle bir mahalleden bir mahalle­ ye kaçılıyordu. Sabiha, R üştiye’nin son sınıfı­ na geldiğinde Selanik bir barut fıçısıyd ı. 1905 yılında Selanik’e dönen Mus­

tafa Kemal, 3. Orduda İttihat veTerakki Cem iyeti’nin gizli bir hücresinde çalışmaya baş­ lamıştı. Sabiha mahallelerin­ deki fırının altında gizlice fa­ aliyet gösteren matbaaya be­ yanname teksir ettirmeye git­ tiği 1907 yılında henüz 12 ya­ şındaydı. Yaklaşık biryıl son­ ra, 20 Temmuz 1908 ’de Sela­ nikliler bütün duvarlarda Ab- dülhamit ’ i yeren afişler göre­ ceklerdi: Yaşasın Vatan, Kah­ rolsun Sultan.

23 Temmuz günü bütün Se­ lanik ayaktaydı. Hıncahınç

insan dolan Hürriyet Meydanında herkes devri­ me katılmaya çağnlıyordu. Bir gün sonra da pa­ dişah halkın isteğine uygun olarak meşruti ida­ reyi geri getirdiğini ilan edecekti. İlk gençlik yıllarını böylesine devrimci bir ortamda yaşa­ yan Sabiha, Namık Kem al’i, Tevfik Fikret’i, Emil Zola ve Rousseau’yudoyadoya okumuş­ tu. Babasının annesine karşı tavrı onu kadın ve aile sorunlarına yöneltmişti. Küçücükken ev­ lenm eyeceğini söylüyordu. Ardından kaç-göç evlenmesinin saçmalığı üzerinde kız arkadaşla­ rıyla tartışmalaryapmayabaşladı.

Okulda Fransızca da öğrenen Sabiha Naz- m i’nin tek derdi daha fazla okuyabilmekti. Yüksek öğrenimin kızlara kapalı olduğu yıllar­ dı . Ama daha fazla eğitim görmenin bir yolu ol­ malıydı. Sonunda Sabiha Nazmi pratik bir çö­ züm düşündü. Kendisi gibi eğitimine devam et­ mek isteyen kızlarlabirTahsil Cemiyeti kurdu­ lar. Her ay bir aidat ödüyorlar, bu parayla da fel­ sefe, hukuk, mantık, sosyoloji ve iktisat konu­ sunda uzman kişilerden ders alıyorlardı. Bu bi­ rikim onları çeşitli dergilerle ilişkiye geçm eye ve yazı yazmaya yöneltti.

İkinci Meşrutiyet kadınlara da bazı haklar sağlamış, en azından Selanik’te Sabiha’nın da aralarında yer aldığı kızlarkara çarşaflarını san­ dıklarına kaldırmıştı.Tülden yaşmağa geçip, yırtmaçlı eteklerle sokaklarda salınmaya başla­ mışlardı. Sabiha, İttihat ve Terakki’ye kadın üyeler alındığım duymuş, erkeklerle eşit mu­ amele gördüklerini dinlemişti. Namık Kemal biryazısında Osmanlı erkeğini anlatırken, erke­ ğin önce dadısının, sonra bacısının, ardından karısının sırtına dayanarak yaşadığını söylüyor­

du.

Sabiha Lise ikinci sınıfa geldiğinde okumak­ la yetinmeyip yazı da yazmaya başladı. Yazdık­ larını dönemin ilerici dergilerine gönderiyordu. Bu dergilerden, Yunus Nadi ve Mehmet Zekeri- ya imzalan belleğinde yer ediyordu: “Kadın kö­ le hayatı yaşıyor. Peçe ve çarşaf kadını küçültü­ yor. Toplumsal gelenekler ayaklarımızda ağır bir zincir gibidir. Bu geçmişi yıkmak, halkı geç­ mişin kötü geleneklerinden kurtarmak gerekir.” İmza: Mehmet Zekeriya.

Ardından Yeni Felsefe dergisinde şeriata kar­ şı yeni düzen fikirleri ve kadın sorununun ele alındığı yazılan büyük bir dikkatle izlem eye başladı. Yine aynı imza dikkatini çekiyordu: Mehmet Zekeriya.

Tahsil Cemiyetinin çaylı ders saatlerinden bi­ riydi. Canlı birtartışma yaşanıyordu. Butartış- manın tam orta yerinde Sabiha Nazmi ’ nin yaşa­ m ını değiştiren ilginç bir olay yaşandı. Kızlar­ dan biri M ehmet Zekeriya’nın Sabiha N azm i

imzalı yazılan çok beğendiğini söyleyivermiş- ti. Bu karşılıklı beğenm e bu kadarla kalmaya­ cak Sabiha ve Zekeriya’ nın yollan 1915 yılın­ da İstanbul’da yeniden birleşecekti.

İstanbul’a göç

Selanik’teki özgür günler uzun sürmedi. Balkan savaşı patlamıştı. 1912 yılında Selanik, Yunan ordusu tarafından işgal edildi. Ailenin yansızaten İstanbul’daydı. Selanik'in tadı tuzu kalmamıştı. Ç aresizgöçedilecekti. Muhacir­ leri taşıyan vapura binenler arasında, Atiye Ha­ nım ve Sabiha’nın yanı sıra baba Nazm i Efendi de yer alıyordu. İstanbul ’da aile ağabeylerin ev­ lerine dağılacaktı. Sabiha göçerken bütün ki­ taplarını yanında getirmeyi ihmal etmemişti.

Orta boylu, ince yapılı, karagözlü Sabiha ar­ tık 20 yaşında güzel ve fikir sahibi ama ev işi bilm ez bir genç kızdı. Yıllar önce Selanik’te göz koyduğu yakışıklı ve akıllı Mehmet Zeke­ riya da tahsilini tamamlayıp Paris’ten dönmüş, İstanbul’a yerleşmişti. Bir raslantı sonucu iki genç arasında yeniden bir evlilik köprüsü ku­ ruldu. Şehzadebaşı’nda Suphi Paşa konağında kıyılan imam nikahında evlenecek çiftin vekil­ leri olarak dönemin en önde gelen iki ismi, Tev­ fik Rüştü Araş ve Talat Paşa hazır bulundu.

Sabiha tam istediği gibi, beğendiği, sevdiği ve kendi seçtiği bir erkekle evlenmişti.

Babıâli günleri başlıyor

M. Zekeriya, daha sonra Hürriyet Gazetesi­ ni kuracak Sedat Simavi ile birlikte Diken adlı bir mizah gazetesi çıkarıyordu. Cağaloğ- lu' ndaki eve gelen dostlar arasında Ömer

(3)

Sey-26 MART 1995. SAYI 470

3

fettin, Falih Rıfkı Atay, YusufZiya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Faruk N afiz Çamlıbel, Fuat Köprülü ve İsmail Flakkı Baltacıoğlu gibi isimler yer alıyordu.

Mondros mütarekesinin ardın­ dan İstanbul işgal edilince. Sabiha ve Zekeriya’nın kader birliği yap­ tığı aydın gurubu halka umut ve cesaret verecek birdergi çıkarma­ ya karar verdi. “Büyük Mec- mua’'nın imtiyaz sahibi Mehmet Zekeriya idi. Ancak dergide ya­ yımlanan muhalif yazılar nede­ niyle Mehmet Zekeriya bir gün İngiliz işgalcilerinin gözaltı mer­ kezi Bekirağa Bölüğüne gönderi- liverdi. Sabiha Zekeriya,gözünü kırpmadan derginin imtiyazını üzerine alıp Büyük M ecmua’nın ayakta kalmasını sağladı. Başya­ zıları üstlenen Halide Edip, ona dikkatle bakıp sen daha çocuksun demekten kendini alamamıştı. Büyük Mecmua için sansürle kav­ ga eden, çıkartılan satırların yerini kasıtlı olarak beyaz bırakan ve iş­ galcilere kafa tutan çocuk çok ça­ buk büyümüştü.

Amerika günleri

Kurtuluş savaşının en sıcak günlerinde Sabiha ve Mehmet Ze­ keriya, Hal ide Edip ’ in aracılık et­ tiği bir eğitim bursu ile kızlan Se­ vim ’ i de yanlarına alıp dört yıllığı­ na Amerika’ya gittiler. New York’ta sosyoloji okuyan Sabiha, sosyal konulara duyduğu ilgiyi bi­ limsel bir temele oturttu ve ikinci kızı Y ıldız’ı dünyaya getirdi. Lo­

zan Anlaşması imzalanmadan onlarTürkiye’ye geri dönüyorlardı. Rıhtıma yanaşan gemiden Sabiha Zekeriya zorunlu olarak yine çarşafına bürünerek inecekti.

Kısa bir süre Ankara’da yaşadılar. Ardından İstanbul’a geri döndüler. 1 Şubat 1924’te Re­ simli A y’ı ve Resimli Perşembe’yi çıkarmaya başladılar. Bu kez Mehmet Zekeriya Bey, kan- sma bu işi birlikte yapmalan teklifinde

bulun-kontrolügibi konular vardı. Sabi­ ha Hanım bu konuları yerinde in­ celeyip sosyal davalar olarak kav­ ga konusu yapıyordu.

Bir süre sonra Mehmet Zekeri­ ya, Cevat Şakir’ in dergide yayım­ lanan bir yazısı nedeniyle İstiklal mahkemesinde kalebentliğe mahkum edilince, iki dergiyi ve Çocuk Ansiklopedisini çıkarmak yine Sabiha Zekeriya’ya kala­ caktı. Daha önce Büyük M ec- mua’da yaptığı gibi imtiyazı üst­ lenmiş gece gündüz çalışmaya başlamıştı. Bu kez genç cumhuri­ yetle çatışmak istemeyen yazarlar da dergilerden ellerini ayaklannı çekmişlerdi. Çoğu yazıyı Sabiha yazıyordu. D eğişik imzalar kul­ lanıyordu. işi çok ağırlaşmıştı. Çocuklarına ayıracak vakit kal­ mıyordu. 1926 yılı ortalarında Ze­ keriya geri geldi. Resim li A y’ı ve yayınevini yeniden örgütlediler. Bu kez, Vâlâ Nurettin, ReşatNuri ve Peyami Safa da yazarlar arası­ na katılmıştı.

Kadın tanık olmaz

Sabiha Zekeriya dergi ile ilgili bir sorun nedeniyle mahkemede tanıkl ık etmeye gittiği bir gün şe­ riat yasalarının hâlâ uygulamadan kalkmadığını farketti. “Kadınlar tanık olam az’’ deyip mahkeme kendisini geri çevirmişti. Şeriata göre geçerli bu hüküm hâlâ mah­ keme tarafından uygulanıyordu. Sabiha Hanım, “ Ben insan Değil miyim?” başlıklı çok sert bir ma­ kale yazdı ve hakimlerle ciddi bir kavgaya girdi. Sonunda, Adliye Bakanlığı Sav­ cılığın dikkatini çekti: Medeni Kanun uygula­ nacaktı.

Put kırmaya karışmadı

Resimli Ay yazı kadrosuna yeni ve önemli iki isim katılmıştı. Sabahattin A li ile N azım Hik­ met. Sabahattin A li ile N azım Hikmet ‘ in Ser- teller’le dostluğu birömür sürecekti. *

-Mehmet Zekeriya ’yı hem erkek hem de fikir yapısı olarak beğenmişti.

muştu. Dönemin önemli imzalan yanında, Sa­ biha Hanım okurdan büyük ilgi gören yazılar yazıyordu. Sabiha Zekeriya, aynı yıl Cumhuri­ yet gazetesinde de fikiryazılan yazmaya baş­ lamıştı. “Çocuğunu Yangın Yerine Atan Ka­ dın” başlıklı yazısı nedeniyle mahkeme önüne çıkan ilk kadın gazeteci olacaktı. O dönem yaz­ dığı yazılar arasında D ilencilik, dul kadınlar, İstanbul’da mağara hayatı yaşayanlar, doğum

CEMGİLLER ANLATIYOR...

Sabiha Hanım Marksistti

Felsefe öğretmeni, yazar ve çevirmen

Adnan Cemgil ile Nazife Cemgil SertelleV’in dostuydu. Sabiha SertePi anlattılar:

Adnan Cemgil: “Bizim tanışmamız bir raslantıyla oldu, biz ikimiz Ankara'da öğretmendik. Tan Gazetesinin birinci sütununda Zekeriya Sertel'in başyazı köşesi vardır. Biz de “Yurt ve Dünya Dergisi”ni çıkarıyorduk Ankara’da. 1943’te yayımlanmış “Neredesiniz?" başlıklı bir yazımı almış, o günün şartları içinde memlekette bir ekonomik sıkıntı var, biraz da mizah havası içinde yazılmış bir yazı. Bu yazıyı almış, kendi baş yazısının yerine “İktisat doktorları neredesiniz?” diye koymuş, benim adımla. Emin Karakuş adında bir Ankara temsilcileri vardı, bir gün Sabiha ve Zekeriya Sertel Ankara’ya gelmişler, tanıştık. Zekeriya Bey bana Tan Gazetesine yazı yazma teklifinde

bulundu. Fıkra ve makaleler yazdım. Sonra tifoya yakalandım. 1943 senesinden sonra 1945 senesinde yazdım.

Biz Ankara’daydık, yazları görüşüyorduk. Onların ziyaretlerine gitmeye başladık. Zekeriya Sertel dünya görüşü itibariyle sosyal demokrat sayabileceğimiz bir insandı. Sabiha Hanım Marksistti. Eylemi, bildiğim kadarıyla bir partiyle falan teması yoktu. Ama yazılarını daima Marksist açıdan yazardı. Tan gazetesi yıldırımları hep Sabiha Hanım nedeniyle çekerdi. “Görüşler” dergisinde hakim olan da Sabiha Hanım’ın düşüncesiydi.

Evde Sabiha Hanım son derece mütevazı idi. Böyle fikir kadını, tanınmış bir yazar üst perdeden konuşmazdı. Sık sık yemek yemeğe çağrılırdı insanlar. Konuşmalar olurdu. Bir gün akşama doğruydu, “E, hanım dedi Zekeriya Bey, kamımız acıktı.Hadi Bakalım ! Sabiha Hanım, “Bak gördün mü, istediğin kadar sen yazar ol, fikir kadını ol, yerin mutfaktır “ demişti.

Sabiha Hanım Tevfik Fikret kitabını yazdı. Çok güzel, Marksist açıdan yazılmış bir

kitaptı. Basılmasını ben üzerine aldım. Nazife Cemgil: Tevfik Fikret kitabı basıldı. Sabiha Hanım bunu Bursa Cezaevindeki Nazım'a iletmek istiyordu. Benim de bir tanıdığım vardı. Belki iletebilir diye bir mektup yazdım, kitabı da gönderdim. Bir süre sonra hakikaten Nazım’ın kitabı almış olduğunu öğrendik.

Onlann çok harika bir evleri vardı. M oda’da tam burunda. Çok, çok güzel bir evdi. Sabiha Hanım salonda geniş bir pencerenin önünde çalışırdı. Ayrı bir çalışma odası yoktu. Bazan uğrar daktilosunu yazardım. Son derece hoş ve zarif bir kadındı. İnsana değer veren hoş sohbet, güvenilir bir insandı.. Gayet sert yazılar yazardı ama yumuşak ve tatlı bir kadındı. Evinde daima insanlar olurdu, sohbetler yapılırdı. Sofralan daima kalabalıktı. Özel hayatlarına girmiş değiliz. Çok iyi bir ev sahibiydi. Ama hiç kimse demez ki böylesine öfkeli yazılar yazan, herkesin saygı duyduğu bir köşe yazarı böylesine yumuşak tabiatlı olsun. Genellikle tartışmalarda o hakim durumda olurdu. ^

DERGİDEN

Merhaba,

Suat D erviş'in ardından bu hafta da

Sabiha Sertel var kapağımızda. Yakın

ilişkileri olan, aynı dönemlerde

gazetecilik yapmış iki kadınımız biraz

da rastlantı sonucu art arda sîzlerle

yeniden beraber oldular. Bir ortak

yanları daha var Sabiha Sertel ile Suat

Derviş ’in. Alışılmış bir “unutkanlık ”

sonucu ikisinin de Cağaloğlu ’ndaki

Basın Müzesi 'nde resimleri yok. Sorun

bu kadarla da bitmiyor. Yıldız Sertel,

Basın Müzesi 'ni gezerken ilginç bir

saptamada bulunmuş. Basın

Müzesi ’nde hep erkek gazetecilerin yer

aldığını, tekbir kadının ise

bulunmadığını fark etmiş. Bu

saptamasını Cumhuriyet Dergi 'ye

aktardığında bizler de şaşırdık. Sabiha

Sertel ’in 100. doğum günü nedeniyle

kızı Yıldız Sertel ve 1. Ü. Kadın Sorunları

Araştırma Merkezi bir anma toplantısı

düzenledi. 2 7 mart pazartesi günü Basın

Müzesi ’nin Çemberlitaş ’tâki konferans

salonunda saat 14.00 'teyapılacak

toplantının ardından Yıldız Hanım

müzeye anlamlı bir armağan sunacak:

Annesi Sabiha Sertel ’in bir yağlıboya

portresini... Umuyoruz, Sabiha Hanım

bu müzenin ilk ve tek kadın gazetecisi

olarak kalmayacak,

iyi haftalar dileğiyle...

İpek Ç alışlar

CUMHURİYET DERGİ İM TİYAZ SAHİBİ: BERİN NADİ

■ BASA N VE YA Y A N : YENİ GÜN HABER AJANSI BASIN VE YAYINCILIK A.Ş .B G E N E L YAYIN

Y Ö N E TM E N İ: ORHAN ERİNÇ ■ G E N E L YAYIN

K O O R D İN A TÖ R Ü : HİKMET ÇETİNKAYA ■ YAZI

İŞLERİ M ÜDÜR LER İ: DİNÇTAYANÇ(SORUMLU), İBRAHİM YILDIZ ■ YAYIN Y Ö N E TM E N İ: İPEK ÇALIŞLAR ■ G Ö R S E L Y Ö N E TM E N : AYNUR ÇOLAK ■ REKLAM: REHA IŞITMAN

KAPAK R EP R O D Ü KSİYO N U : GARBİS Ö Z A TA Y

R E K K I N r ;

D O Ğ A T l I t l A l t l 02 N İs a n 199 5 Pa z a r SÜLÜKLÜCÖL Sülüklüqöl'di yüRÜyüş. UIa şım ve öqİE yEMEqi. 650.000,- TL. 08'09 N İs a n 1 995 KARTALKAYA KARiAİltAyA Sa r i aIa n’cIa Ka m p TP. 2.250.000,' TL. 16 N İsan 1 995 Pazar KARTEPE

UlAşiM + ÖqİE yEMEqi. 650.000,' TL.

İSTİKLAL CD. BEKÂR SK. SAN HAN NO. 16/4 BEY OĞ LU /İSTA NBUL. TEL: (0.212) 293 91 95 ■ 252 30 39 FAX: (0.212) 252 37 9 6 1

(4)

“Annem savaşçı bir kadındı!

Y ıldız Sertel Cumhuriyet Dergi'ye annesi Sabiha Sertel'i anlattı:

“Annem, Sabiha Sertel kimdi, Neler Yazdı” başlıklı kitabı kaleme almak zorunluğunu duydum, çünkü Türkiye’nin sosyal, siyasal yaşamında ve Türk basınında önemli bir yeri olan annemin daha iyi tanınmasını istiyordum. Genç kuşaklar onu pek tanımıyorlardı. Son yılları yurtdışında geçtiği için artık basında da adı pek geçmiyordu. Onun kuşağından olan dostlar bana, “Annenizin Tan gazetesinde çıkmış olan yazılannı toplayıp bastırın,” gibi öğütler veriyorlardı. Annemi yazmak, uzun zamandan beri istediğim bir şeydi. Ancak bunu emekliye ayrılınca gerçekleştirebildim.

Neden kitaba, annenizin, Selânik’te geçen çocukluğu ve gençliğiyle başladınız.

Bence, annemin kafa yapısının oluşmasında Selânik’te geçen yıllarının çok büyük önemi var. Selanik Meşrutiyet devriminin oluştuğu, Batı’ya dönük önemli bir kültür ve ticaret merkezi. Sabiha Sertel, devrimci ruhunu, insancıl düşüncelerini ilk evvela orada ediniyor. Annem ve bütün ailesi, durmadan Fikret’i, Namık Kemal’i okurlar, Selânikte edindikleri yurt ve özgürlük sevgisini bize bunlarla naklederlerdi. Bu nedenle onu anlamak için, Selânik’te geçirdiği gençlik yıllarını incelemeyi farz bildim.

Ayrıca, annem Osmanlı toplumunda kadının yeri; ezilmesi ve köle muamelesi

görmesine karşı da daha çocukluğunda Selânik’te uyanmıştı. Babasının annesine hizmetçi muamelesi

yapması, daha Sabiha 8 yaşındayken, annesinin, babasının bir sözüyle “boş düşmesi" onun çocuk ruhunda derin tepkiler yapmıştı. Genç kızlık çağına eriştiği vakit ise, kendisine evleneceği adamı seçme hakkının tanınmamasına isyan ediyor, meşrutiyet devrimine katılan yazarların, İttihat ve Terakki'nin dergilerinde çıkan bu konudaki yazılarını okuyordu. Selânik'teki yılların incelemeden Sabiha Sertel’i anlamanın mümkün olmayacağını anladım. Selânik ve Meşrutiyet devrimi hakkında çok kitaplar okudum ve hatta oraya gidip; bazı ayrıntıları yerinde inceledim.

Annenizin çok güçlü bir kişiliği ve kültür yapısı var. Bu sadece Selânik’in etkileri değil herhalde.

Selânik başlangıç. Orada, eski kalıpları kırıp, yeniye doğru gitmek, vatan için özgürlük için savaşmak, insancıl olmak gibi fikirler ediniyor. Bu fikirler sonra, İstanbul’da M. Zekeriya ile evlenip, 1919’da İstanbul'un işgaline karşı direniş hareketine katılmasıyla devam ediyor. O sırada, bir gazeteci olan M. Zekeriya’nın evinde, önemli aydınlar toplanıp, günün önemli sorunlannı tartışıyorlar (1915-1919) Türk milliyetçiliği, olumlu milliyetçilik (Yurdu düşmana karşı korumak anlamında milliyetçilik) veya Turan gibi sorunlar tartışılıyor. Bu tartışmalar Sabiha Zekeriya için bir bilgi kaynağı oluyor. İstanbul’un işgalinden sonra ise, bu grup Halide Edip’in

başkanlığında Yeni Mecmua’yı çıkarıyor. Bununla, işgal kuvvetlerine karşı bir savaş başlıyor. Sabiha Zekeriya’nın büyük bir cesaretle savaşa katıldığını görüyoruz. Selânik’te edindiği devrimci fikirlerin, yurtseverliğin bu davranışlarında önemli etkisi vardır.

Kafa yapısının oluşmasında üçüncü önemli etken, Amerika’da yaptığı tahsildir. 1919’da,

Halide Edip, Mustafa Kemal'in arkasından Anadolu'ya geçmeden önce, Sabiha Zekeriya çiftini, bir Amerikalı milyonerin verdiği bursla Amerika’ya tahsile gönderiyor. Amerika’da okuduğu “Sosyal İş” okulunda (Kolombiya Üniversitesi’ne bağlı) profesörlerin çoğu, henüz çok taze olein Sovyet devriminin etkisi altındadır. Sabiha Sertel, “sosyalizm” teorisiyle ilk defa burada karşılaşıyor. Özellikle, August Bebel’in “Kadın ve Sosyalizm” başlıklı kitabı, üzerinde çok büyük bir etki yapıyor. Onu çok ilgilendiren “kadın" sorununun bir toplumsal sorun olduğu gerçeğine burada uyanıyor ve sosyalizme yaklaşıyor. Başka derslerde de, sınıf sorunu, sınıf çelişkileri gibi sorunlarla karşılaşıyor. 1923'de Türkiye’ye döndüğü vakit sosyalizme meyletmiş durumdadır. 1924’te eşi Zekeriya Sertel’le birlikte “Resimli A y” dergisini çıkarıyorlar. 1928’de Nâzım Hikmet’in dergide çalışmaya başlamasıyla onun yaptığı ideolojik savaş Sabiha Sertel’i de etkiliyor.

İşte, onun kafa yapısını, kültürünü ve ideolojisini etkileyen olaylar bunlar.

Anneniz savaşçı bir kadın. Basında pek çok savaşlar veriyor, bu yüzden

mahkemelere düşüyor...

Bu savaşlar 1924’te “Resimli Ay” dergisinde başlıyor. Burada verdiği savaş sosyal haklar, >_ sosyal eşitlik savaşıdır. Satılan, dilenciliğe g

itilen çocuklardan, bir ananın t

bakamadığı; bebeğini çöplüğe N

atmasından toplumun ve ~

devletin sorumlu olduğunu ileri sürüyor. Bu yüzden de §

mahkemeye düşüyor. S

Yazılarından ötürü hakim y karşısına çıkan ilk Türk I5

kadını oluyor. oı

“Resimli Ay” gibi, 2 “Resimli Perşembe", ı£

“Sevimli Ay” gibi dergilerde ele aldığı ikinci sorun “Kadının toplumdaki yeri”, kadın sorunudur. Medeni Kanuna bakmayarak, kadının ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmesini, mahkemede tanıklık etmesine müsaade edilmemesini; kadın örgütlerinin balo vermekle meşgul olmalannı, feministlerin teoride kalıp halkın dertleriyle uğraşmamalarını yeriyor. “Cici Anne” sütununda, çökmekte olan aile kurumu sorununu canlı örneklerle ele alıyor.

Sabiha Sertel’in bir de siyasi savaşian var...

Tan Gazetesinde 2. Dünya Harbi öncesinde ve sırasında nazizme, faşizme ve ırkçılığa karşı Türkiye’nin Nazilerden yana harbe girmemesi için mücadele ediyor. Harp sonrasında da çok partili rejime geçiş için yazılarıyla adeta bir savaş veriyor, ikinci partiyi kurma hazırlığı içindeki Celal Bayar, Adnan Menderes ve Tevfik Rüştü Aras’la “Görüşler” adı altında bir dergi çıkarmaya teşebbüs ediyor.

Biraz da özel yaşamından söz edelim.

Babamın hapise düştüğü yıllar da hem tek başına dergi çıkarıyor hem de evin geçimini sağlıyordu, öm rü hep matbaada geçer, biz yüzünü hiç görmezdik. Tan gazetesi çıkıp da biz refaha kavuştuktan sonra annem evde oturmaya başladı. Yazılarını evde yazıyordu. Çok konsantre olurdu yazdığı şeye. Sokaktaki adama sesini duyurmasını becermişti. Her sabah yazısını yazar, telefonla verirdi. Eski Türkçe yazardı sonra şifahen telefonla geçerdi. Ve çok okurdu. Daktilo kullanmasını hiçbir zaman öğrenmemişti.

Giyimine ve kendine özen gösterir miydi? Evet. Çok. Hatta Beyoğlu’nda Calibe diye

Nazım Hikmet’inöncü- lük ettiği Resim li A y’ın ünlü “Putları Kırıyoruz” kampanyasına Sabiha so­ ğuk durup karşı çıkacaktı. Nazım ’ın geçm işi inkar et­ mesini sekter buluyordu. Kaldı ki o başta Fikret, geçmiş dönemin y azarları­ na bütün gönlüyle bağlan­ mıştı.

Bu kampanya sürerken Sabiha Hanım Resim li Ay dergisinde aile, kadın-er- kek ilişkileri ve kadının toplumdaki yerini işleyen bir Cici Anne sütunu baş­ latmış ve büyük başarı ka­ zanmıştı. Okuyucularıyla yakın diyalog kuruyor ve gelen mektupları köşesin­ de yanıtlıyordu. Bir yan­ dan da sert ve kavgacı ya­ zılarını da sürdürüyordu. Sonunda “Savulun G eli­ yorum” adlı bir makalesi nedeniyle 20 yıl mahkumi­ yet istem iyle yargılandı ve 2 aya mahkum oldu. Or­ taklar Resim li A y’dan ürk­ müşlerdi. Karı-koca yarat­ tıkları bu dergiden kovul­ muşlar, 1931 yılında Re­ sim li A y’ın 7 yıllık ömrü son bulmuştu.

Tan gazetesi

19 3 4 ’te Zekeriya Sertel, Halil Lütfü Birinci ve Ah­ met Emin Yalman’la Tan oldukça pahalı bir terzisi vardı. İpekli giymeyi

severdi. Çok sigara içerdi. Şişmanlamak istemiyordu. Rejimler yapar, yürüyüşler yapar ama kilosunu bir türlü indiremezdi. Annem için şöyle diyor anneanem, “Ü ç şeyi severdi: okumak, giyinmek ve gezmek."

Çok mektup aldığı dönemler Resimli Ay dönemleriydi. Hamal gibi çalışıyordu o zaman. Mektupları cevaplardı.

Bir de oyun oynamasını severdi, poker oynardı. Konsere ve tiyatroya gidilirdi. Ev açık kapıydı.Pek çok misafir gelirdi. Çok çalıştığı yıllarda annemin gözü yemek falan görmezdi. Ama Moda’daki evde misafir geleceği zaman mutfağa girer bir takım özel yemekler yapardı. Şair Nefi sokağında otururken Nâzım gelir, rakı sofralan kurulurdu. Babamın dediğine göre, Nâzım çok severmiş annemin mezelerini.

En iyi arkadaşı kimdi?

En iyi arkadaşı babamdı. Her şey tartışılırdı. İki dost gibi. Ama ne kadar tutkuluydu ilişkileri, bunu benim değerlendirmem zor. Dönemleri var tabii bunun da her evlilikte olduğu gibi.

Bir akşam babam eve geldi, bizim soyadı sorunu çözüldü, dedi. Moğol soyadı almışız. Ne münasebet dedi annem, çok çirkin bu soyadını katiyen kullanamam, hem ne münasebet sen bana sormadan soyadı alıyorsun. Bunun üzerine ne olsun diye düşünmeye başladılar. İkisi de yazı yazıyor, ikisinin de kalemi sert, Sertel olsun dediler.

“Bir Roman Gibi” adlı kitabını yazmak için Sofya'ya gitti, belgeleri inceledi. Bir iki ay kaldı ve dönüp Bakü’de yazdı. Belgelere dayanarak yazıyordu. Sık sık da bize okuyordu. Babam tutturdu, “anı böyle yazılmaz, sen tarih mi anı mı yazıyorsun” diye. Babam şiddetle tenkit edince kızdı, “Vazgeçtim, size okumayacağım dedi. Babamın yazdığı “Hatırladıklanm” kitabına da kızmıştı. “Hatıralannı yazdı beni hiç koymadı” demişti. ^

gazetesini çıkarmaya girişti. Her görüşten insa­ nın yazı yazdığı Tan, Sabiha Sertel için başlan­ gıçta bir “Babil Kulesi” ydi. Bir Roman Gibi ki­ tabında gazetenin ilk yıllarını şöyle anlatıyordu: “Tan Gazetesi bu ekiple asma bahçeleriyle meşhur Babil Kulesine benziyordu:. Bir katın­ da Burhan Felek gibi fanteziciler, bir katında Ömer Rıza gibi koyu Müslümanlar, bir katında ilericiler vardı. ” O bu gazeteye iç sansüre tabi yazılar yazıyor, röportaj 1ar yapıyor ama tatmin olmuyordu. Çocuklara yöneldi. M oda’da bir ço­ cuk yuvası açtı, dayak nedirbilmeyen, özgür ço­ cuklar yetişsin istiyordu.

Önce Çocukkitaplan, ardından da Cep

kitap-|— Merhaba Asya ! —|

O v e r l a n d

Overland, tarih, geleneksel yaşam ve coğrafi açıdan dünyanın en ilginç

ülkelerine yapılan, uzun süreli karayolu gezileridir. Bu gezilere katılmak artık düş değil!...

İpek Yolu (Çin) ...15 Temmuz - 20 Ağustos... 950 S

Iran, Pakistan (Hunjerap), Çin (Taklamakan Çölü, Kaşgar), Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Afganistan.

Hindistan, Nepal ...09 Eyioı -15 Ekim.... 950 $ Iran, Pakistan (Peşaver, Lahor), Hindistan (Delhi, Agra,

Varanasi), Nepal (Katmandu, Himalavalar).

Lütfen ayrıntılı broşür isteyiniz.

Zambak Sk, 15/4, Beyoğlu (0212) 2510566/2454008 V ^ i l _ Y ü r _ ü y ü ş T i m u r D a n ı ş ile h e r p a z a r b ir y e ş il e y ü r ü y ü ş . . . " Ö m e r l i _ E m i r l i 2 N isa n - 60 0 b in (Ge/ır, ’ÇemoW/‘ y O n J - y O fu nc ft? k u lla n ıla c a k .)

(5)

26 MART 1995. SAYI 470

PORTRE

5

Sabiha Sertel kızı Yıldız Serielle...

Tan gazetesinden... Sabiha ve Zekeriya Sertel.

lan dizisi hazırladı. İlk ve tek romanını da bu dönemde yazdı: “Çitra Roy ile Babası". (1936) Marksist kitaplar çevirdi. Bebel’in Kadın ve S osyalizm ’ini, Kautsky’nin Sınıf Kavgası’nı Türkçeye kazandırdı. Ve adı Projektörolanbir dergi hazırladı. İlk veteksayısı toplatılan Pro­ jektör için Sabiha Hanım kendisini İçişleri Ba­ kanı Şükrü Kaya’nın karşısında buldu. Kadın mebuslan çalışan kadınlara kazanç vergisi kon­ duğu için görev başına çağıran Mebus Hanım­ lar Niçin Susuyorsunuz başlıklı yazısı nedeniy­ le Bakan ona şöyle diyecekti: “Sen bu derginin bir komünist dergisi olduğunu bilmiyor mu­ sun?” Sabiha Hanım da Bakanın suratına, bir sorgu hakimi gibi davrandığını, demokrasiyi ra­

fa koyduklarını hatırlatacaktı.

Tan Gazetesi artık Türkiye’nin hatırı sayılır bir yayın organı olmuş, karışık fikir yapısı orta­ dan kalkmış, muhalifbir gazeteye dönüşmüştü. Çok iyi para kazanıyorlardı. Her ikisi de sert ya- zılaryazıyordu. Karı-koca yeni soyadı yasasıy­ la kendilerine uygun bir soyadı edindiler. Sertel. Moda burnunda büyük ve güzel birev yaptır­ dılar. Sabiha Sertel bütün eşitlik kavgasına kar­ şın evde yine biryazı masası elde edememiş, ya­ zılarını yemek masası üstünde yazıyor, Tan ga­ zetesindeki Görüşler sütunundan onbinlere ses­ leniyordu. Emperyalizm ve faşizm tehlikesine

dikkat çekiyordu. Yeni bir dünya savaşının yak­ laştığının bilincindeydi. Dünyayı bekleyen teh- likeonuC ici A nne’den uzaklaştırmıştı.

1938 yılında saçma bir suçlamayla şair ve dost N azım Hikmet hapse atılmış, 28 yıl hapse mahkum edilmişti. SertelTerin Nazım Hik- m e f le bağlan ne hapiste ne de yurt dışında hiç kopmadan devam edecekti.

T ürkiye 2. Dünya Savaşı ortamına büyük bir baskı rejimi altında giriyordu. Güçlenen ırkçı ve gerici akımlara karşı “Türk basınının en cesur kalemi” fütursuzca kılıç sallıyordu. Sabiha Ser­ tel “Tan gazetesindeki en büyük sa v a şın ı, 2. Dünya Savaşı yıllarında vermişti.”

11 yıl süreyle yayımlanan Tan gazetesi bir

çok kere geçici olarak kapatı idi ve Sabiha Ser- tel’e tam üç kez yazı yazma yasağı geldi. Saldır­ gan Almanya’yı hedef alan yazılan hükümetin izlediği dış politikayla uyuşmuyordu. Almanla- nn girdikleri ülkelerdeyaptıklan zulmü, Yahu- dilerin fınnda yakılmasını anlatan yazılan A l­ manlarla uzlaşma yanlısı olanlan çileden çıkar­ tıyordu. Faşist Almanya ile işbirliğini eleştirme­ si, ardından ırkçılığa ve Türkçülüğe karşı savaş açması onun susturulmasına neden oluyor- du.“Bir içişleri bakanının, kişinin hürriyetini is­ tediği zaman elinden aldığı, istediği zaman ver­ diği birdevirdi.” Sabiha Hanım yine de zaman

zaman im zasız olarak faşizm e karşı makaleler yazıyordu. Evleri gözetleniyor, sürekli izleni­ yorlardı. Sabiha Sertel bu dönemi anlatırken, “Vapurda, takside, yolda hep biryaverle beraber geziyordum ” diyor. “Faşizmin aleyhine yaz­ sam, fincancı katırlarını ürkütürüm. Hüküme­ tin dışpolitikasını tenkit etsem, Tan kapanır, iş­ çi, köylü haklarını savunması, komünist dam­ gası vururlar. Emperyalizm aleyhine yazı yaz­ maya karar verdim ... Bu yazıların yayınlanma­ sından az sonrayine Basın Genel Müdürlüğün­ den gelen yazılı bir belge ile bir sene yazı yaz­ maktan men edildim. Hızla giderken yaydan çı­ kan bir tren gibiydim ... Büyükçe bir defter al­ dım. Düşündüklerimi bu deftere yazacaktım. Defterin başına Nazım Hikmet’in “Jokontla Si- yau” eserine yazdığı şu mısrayı aldım: Ben ken­ di kendime hürriyet ilan ettim. Artık hiçbir bas­ kıdan korkmuyorum.”

Görüşler dergisi

^

Sabiha Sertel, 1945 yılında tek parti tek şe f !? yönetimine karşı Demokrat Parti’nin kurucusu o kadrosu ile birlikte dönemin sosyalist aydınla- şo nnm ortaklaşa hazırladıkları Görüşler Dergisi- ® ni çıkarma görevini üstlendi. 1 Aralık 1945 tari- § hini taşıyan derginin ilk sayısı Ankara’yı u karıştırdı. Sabiha Sertel’in “Zincirli hürriyet is- c temiyoruz” diyen yazısı kıpkızıl demirlerle süs- .§, lenmişti. Yazı yazmayı vaatedenler derginin ka- pağında ilan edilmişti: Celal Bayar.TevfikRüş- "g tü Araş, Fuat Köprülü, Adnan M enderes... g.

Halk Partisi gazetelere yeniden hücuma ge- ^ çilm esi için emirler vermişti. Demokrat Par- ti’nin öncüleri korktuklarını ifade

edip ikinci sayıya yazı gönder­ mekten vazgeçtiler. U ç gün sonra, soğuk ve güneşli bir günde İstan­ bul Erkek Lisesinin arka bahçesin­ den BabIâli’ye bakan dar avluyu Kahrolsun Komünistler, Kahrol­ sun Serieller çığlıkları kapladı. Tan Matbaası, kitap evleri, Yeni Dünya ve La Turqeui gazeteleri Halk Partili gençlertarafından ya­ kılıp yıkıldı. Saldırıyı bir gün ön­ ceden haber alan Serieller o gün gazeteye gitmedi. Gençler ellerin­ de kırmızı mürekkeple gelm işler­ di. Amaçlan Sabiha Sertel’i yaka­ layıp üstüne kırmızı mürekkebe bulamak ve kızıl kadın olarak so­ kaklarda sürüklemekti.

Her gece evlerinin basılmasını beklemekten usanmıştı Serteller,

1950 yılının Eylül ayında Türkiye’den aynldı- lar. Paris, Viyana, Bulgaristan ve Macaristan, ardından da Bakü’de yaşadılar. Sosyalist ilkele­ re gönül veren Sabiha Sertel bu ülkelerde yaşa- nanlan görünce hayal kırıklığına uğramıştı. En­ ternasyonal adı altında üye partilere Sovyet ege- menliği getirildiğini görmüştü. Sovyetler Birli- ğ i’ne gittiklerinde Kruşcev iktidardaydı ve Sta­ lin dönemi eleştiriliyordu. Y ıldız Sertel bu dö­ nemi şöyle anlattı: “Daha biz Sovyetler’e git­ meden Nâzım sosyalist düzendeki aksaklıkları gelip gidip anlatmıştı, ama pek inanmamıştık. Fakat yavaş yavaş gerçekler ortaya çıktıkça far- kettik ki, bu yara çok ilerlemişti, temizlenemey- cekti. Başlangıçta annem düzelecek diye um­ mak istedi. İyice herşeyi anladıktan sonra da bü­ yük bir tepki duydu. Samimi olarak inanmış bir insandı. Yazmak istediği son bir kitap olduğunu

söylüyordu. Notlarını almaya başlamıştı. Adı Enternasyonal olacaktı. Enternasyonalden an­ laşılan şey Sovyetler’e tabi olmak anlamına gel­ mişti. Halbuki sosyalist enternasyonalden anla­ şılan şey bu değildi. Bu konuyu ele almak isti­ yordu.”

“Enternasyonal”, Sabiha Serteli’in büyük ha­ yal kırıklığının direnişe dönüştüğü kitabı ola­ caktı . Bronşit sanılan hastal iğinin akciğer kan­ seri olduğunu hiç öğrenmedi. Ama ölmek üzere olduğunu farketmiş“ Yazık daha yazacak şeyle­ rim vardı” demişti, 73 yaşında bir daha ülkesini göremeden Bakü’de öldü. Azeri dostların katıldığı bir törenle Bakü m ezarlığına göm ül­ dü. Üstüne de Türkiye’den ŞairNigar Hanımın getirdiği bir küçük torba içindeki toprak dökül­ dü. Selanik’te başlayan bir hayat 1968 yılında Bakü’de sonaermişti.

Y / KARADENİZ YAYLALARI SİZİ BEKLİYOR. Bıtk' ve çiçek örtülefi.-netırler. göller ve ya>ia!3r i3 ılclu Kaç kar Dağları iıla bir hafta *, . . Bu turum uza uygun ödeme koşullarıyla

y 19 9 5 Y

T U R İ Z M İ

katılabileceğiniz bir K A M P A N Y A başlattık.

P öB tT TUVWFT- ;t TUR TAFİHLEFİ PE$L\ - T ^ r 06 14 MAYIS 7 000000. 2 000 000. 3 TAKSİT 8 0 0 0 000 15 - 23 TEMMUZ .7 000 000 1 0 0 0 0 0 0. 1 0 0 0 0 0 0. 8 0 0 0 000.

09-11 UAİ'IS 1500000 2000000 2 TAKSİT 5000000. 22 ■ 30 TEMMUZ 7000000. 1.0 0 0 0 0 0. 1 0 0 0 0 0 0 8000000.

27 MAYIS (M HAZİRAN 7 000 000. 200 0 0 0 0 . 3 TAKSİT 8 0 0 0 000. 29 TEMMUZ 06 AGUS 7 000000. 1.000000 1 0 0 0 0 0 0. 8 0 0 0 000

03 İl HAZİRAN 7000.000 2000000.- 3 TAKSİT 8000000, 05-1 3 AĞUSTOS 7000.000. 1 0 0 0 0 0 0, 1 0 0 0 0 0 0, 8000.000.

IO 18 HAZİRAN 7 0 0 0 000. 2 000 000.- 3 TAKSİT 8 000 000 1 2 -2 0 AĞUSTOS 7 000.000 1 0 0 0 0 0 0 1 0 0 0 0 0 0. 8 000000.

17 25 HAZİRAN 7000000. 2000000- 3 TAKSİT 8000.000 19 27 AĞUSTOS 7.000000. 1 0 0 0 0 0 0. 1 0 0 0 0 0 0, 8 000 -000.

24 HAZ 02 TEMMUZ 7 000 000, 2000.000. 3 TAKSİT 8 000 000.- 27 AĞUSTOS 03 EYLÜL 7 000 000 1 000 000, 1 0 0 0 000 8 000 000.

01 09 TFMİfUZ 7000000. 1000000. 7 TAKSİT 8000000 02 10 EYLÜL 7000000, 1000000. 1000000- 8000.000.

06 16 TEMMUZ 1 0 0 0 0U0- 1000 000.- 7 TAKSİT 8 0 0 0 0 0 0 09 • 17 EYLÜL 7 000.000. 10U0000.- 10 0 0 0 0 0 - 8 0 0 0 000. FiyatUnmuu ulaşım ve KDV dahil d» gıldır \ K a m p a i X T » y a

- / s o n katılım 8 0 N İ S A N 1 9 9B

Ogzala

U l u r i / . m İ S T İ K L A L C . B E K A R S N o . 1 6 / 4 B E Y O Ğ L U /İ S T »A{0.2 1 2 ) 2 9 3 91 9 5 “ (O 2 1 2 ) 2 5 2 3 0 3 9

I

/ Salonum uzda her per tem le saat İÜCO da tu tu» d u ¿¿» ictısı yapılm ak V. JBPROGRAM- -'1=5-,- A y «- Arj.-j-^shir. v-fttsn K?v»3r Aja?-■

_____ s \ yS Ç s’.'.r.âkıut tayİâian. Ka;när r»2. 7:.\ Kak, .at. T ur-r-z : »raiye n KC:.siCär.3.:-:i?Sv

^Kauii^agsm: turu^jarttlf u c Önceden^elırif mnıvorjanrzjtatilmik istedı^ıaı: tarihi en az 20 guc ör.ce^iiSır3ielıs:c:z

^ t f r t f c . <v>r. k «f?mı : * î » * ? 4 “ " s - " T z " " 75" ? İsin İ Ç l l l>Icl: » S »M/. A ... E* Adre«:. la k Yat. Banka: t i Trt: ... lo r ta rih i:...

Sabiha ve Zekeriya Sertel çifti İstanbul’da düzenlenen bir basın balosunda dostlarıyla...

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunlar; -Tek taraflı kayıt sistemi (brüt kar muhasebesi) özellikle işletme defteri hesabı esas alınarak kayıtlar gerçekleştirilir. İşletme defteri hesabının

Çocuk gözüyle görseydim ağlarken babamı, onun için üzülürdüm; aciz ve çaresiz, acınılacak birisi duygusuna kapılırdım belki… ama şimdi daha da büyüdü

,發現栽種時間越久,主成分 zerumbone 含量越高且水分含量越少。而栽種後第 5 個月 zerumbone 含量驟升,因此我們認為紅球薑種植 5

3.. Towards the end of 1975, the development of a calibration system has been completed to determine the amounts of three natural radioactive source, uranium,

Yapılan projelerin geri ödeme süreleri sırasıyla indüksiyon ocaklarında kapak kullanım projesi için 0,42 yıl, basınçlı hava sistemindeki kaçakların giderilmesi

[r]

fliflmanlardaki dopamin almaç say›s›n›n azl›¤›, beyinlerinin çok yeme al›flkanl›¤›n›n yükseltti¤i dopamin düzeylerini dengelemek için gelifltirdi¤i bir

Bu çal›flmada hastanemizde yata- rak tedavi gören hastalar›n klinik örneklerinden izole edilen 68 enterokok suflunda Brain Heart Infusion Agar (Oxoid) be- siyerinde 2000 mm