BİR TÜRLÜ OSCAR
ALAM AYANLAR...
Li *7
Oscar ödülleri 2
7
martta sahiplerine
ulaşıyor. Bugüne dek hiç Oscar
alamayanları merak ettiniz mi?
Peki Oscar bu kadar önemli mi?
Tuğrul Eryılmaz ’in yazısı...
ERİCCLAPTON
Birkaç aydır tüm dünya, müzik
tarihinin köşetaşı sanatçılarından
biri olan Eric Clapton ’dan blues
dinliyor. Orhan Kahyaoğlu yazdı.
İlk gençlik yıllarından bugüne...
PİERRE LOTİ'DEIM
ONAT KUTLAR'A
Tarihi Pierre Loti Kahvesi ni
onarıp 15 yıl işleten Sabiha
Tansuğ’dan, Onat Kutlar ’ın çok
sevdiği bu kahveye ilişkin anılar...
SABİHA SERTEL $
B B treldi Ad
YÜZ YAŞINDA
İPEK ÇALIŞLAR
elanik’te iki katlı ahşap birey de Atiye Hanım ile Nazmi B ey’in 1895 yılında kara gözlü kara saçlı bir kızlan dünyaya geldi. Adını Sabiha koydular. Dervişler olarak tanınan bu ailenin Sabiha’dan baş ka beş çocuğu daha vardı. Nazmi Bey gümrük müdürlüğünden genç yaşta emekli olunca maddi sıkıntıya düştü. Ka m i Atiye Hanım evi geçindirmek için di
kiş dikiyor, çamaşır yıkıyordu.
Kadınlann nakış işleyip kocalannın ayaklannı yıkadıklan yıllardı.
Sabiha ilk kara çarşafını ağlayarak giy di ve Selanik R üştiyesi’nebaşladı. Elif bayı sökünce de kendini ev işlerine değil okumaya verdi. Bir Bektaşi dervişi ona Allahla insanınbirolduğunuöğretmişti. Yazdığı şiir ve hikayeler okul dergisinde yayımlanıyordu.
Sabiha, Atiye Hanım’ın deyişiyle kü çücükken adet, ayıp, kanun tanımazdı.
Roman okumaya bayıldığı için tem ize çekilecek okul ödevlerini beş paraya ar kadaşlarına yazdırırdı. Maddi sıkıntı ne deniyle gerginleşen aile ortamı annesinin eve geç geldiği bir gece çatladı; Nazmi Bey, namuslu kadın gece vakti sokağa çıkmaz haykırışıyla annesine üç kez boş ol demişti. O günlerin Sabiha N azm i’si- nin, ve daha sonraki yılların Sabiha Ser- te l’inin fikirlerinin oluşmasına bu ilk gençlik çağında yaşadıkları yön verecek
2
PORTRE
CUMHURİYET D E R G İBaşkaldırıyı Selanik’te öğrendi. Amerika’da
sosyalist fikirlerle tanıştı. Şeriat ve ırkçılıkla savaştı.
Kadın haklannı savundu. BabIâli’nin cesur kalemi 26
yıllık gazetecilik yaşamında hep ileriyi gördü. Ama
Sabiha Sertel’in Basın Müzesi’nde bir resmi yok!
Kalemi sert, kendi
yumuşakbir kadın
Sabiha Sertel en büyük basın kavgasını İkinci Dünya Savaşı yıllarında verdi
+ -
1. sayfadan devam
Ana -kız, içinde iki karyoladan başka eşya bulunmayan bir odaya taşındılar ve kendilerine yeni bir yaşam kurdular. Batıda gelişen bütün fikir hareketlerine açık bir şehirdi Selanik. Meş rutiyet hareketinin öncüleri Nam ık Kemal, Zi ya Paşa, Şinasi, Ahmet Suavi günün kahraman larıydı. Makedonya’nın kültür ve ticaret merke zi olan kentte çok çeşitli etnik ve dini gruplar vardı. Çok canlı hareketli ve neşeli bu liman şehrinde gençler batıya okumaya gidiyor, re form ve devrim fikirlerini öğrenip geri dönü yorlardı.
Saraydan uzak, nispi bir özgürlük yaşanıyor- du.lttihat ve Terakki’nin Paris’te basılan dergi leri elden ele dolaşıyor, Polis baskın yaptı mı ye raltı mahzenleriyle bir mahalleden bir mahalle ye kaçılıyordu. Sabiha, R üştiye’nin son sınıfı na geldiğinde Selanik bir barut fıçısıyd ı. 1905 yılında Selanik’e dönen Mus
tafa Kemal, 3. Orduda İttihat veTerakki Cem iyeti’nin gizli bir hücresinde çalışmaya baş lamıştı. Sabiha mahallelerin deki fırının altında gizlice fa aliyet gösteren matbaaya be yanname teksir ettirmeye git tiği 1907 yılında henüz 12 ya şındaydı. Yaklaşık biryıl son ra, 20 Temmuz 1908 ’de Sela nikliler bütün duvarlarda Ab- dülhamit ’ i yeren afişler göre ceklerdi: Yaşasın Vatan, Kah rolsun Sultan.
23 Temmuz günü bütün Se lanik ayaktaydı. Hıncahınç
insan dolan Hürriyet Meydanında herkes devri me katılmaya çağnlıyordu. Bir gün sonra da pa dişah halkın isteğine uygun olarak meşruti ida reyi geri getirdiğini ilan edecekti. İlk gençlik yıllarını böylesine devrimci bir ortamda yaşa yan Sabiha, Namık Kem al’i, Tevfik Fikret’i, Emil Zola ve Rousseau’yudoyadoya okumuş tu. Babasının annesine karşı tavrı onu kadın ve aile sorunlarına yöneltmişti. Küçücükken ev lenm eyeceğini söylüyordu. Ardından kaç-göç evlenmesinin saçmalığı üzerinde kız arkadaşla rıyla tartışmalaryapmayabaşladı.
Okulda Fransızca da öğrenen Sabiha Naz- m i’nin tek derdi daha fazla okuyabilmekti. Yüksek öğrenimin kızlara kapalı olduğu yıllar dı . Ama daha fazla eğitim görmenin bir yolu ol malıydı. Sonunda Sabiha Nazmi pratik bir çö züm düşündü. Kendisi gibi eğitimine devam et mek isteyen kızlarlabirTahsil Cemiyeti kurdu lar. Her ay bir aidat ödüyorlar, bu parayla da fel sefe, hukuk, mantık, sosyoloji ve iktisat konu sunda uzman kişilerden ders alıyorlardı. Bu bi rikim onları çeşitli dergilerle ilişkiye geçm eye ve yazı yazmaya yöneltti.
İkinci Meşrutiyet kadınlara da bazı haklar sağlamış, en azından Selanik’te Sabiha’nın da aralarında yer aldığı kızlarkara çarşaflarını san dıklarına kaldırmıştı.Tülden yaşmağa geçip, yırtmaçlı eteklerle sokaklarda salınmaya başla mışlardı. Sabiha, İttihat ve Terakki’ye kadın üyeler alındığım duymuş, erkeklerle eşit mu amele gördüklerini dinlemişti. Namık Kemal biryazısında Osmanlı erkeğini anlatırken, erke ğin önce dadısının, sonra bacısının, ardından karısının sırtına dayanarak yaşadığını söylüyor
du.
Sabiha Lise ikinci sınıfa geldiğinde okumak la yetinmeyip yazı da yazmaya başladı. Yazdık larını dönemin ilerici dergilerine gönderiyordu. Bu dergilerden, Yunus Nadi ve Mehmet Zekeri- ya imzalan belleğinde yer ediyordu: “Kadın kö le hayatı yaşıyor. Peçe ve çarşaf kadını küçültü yor. Toplumsal gelenekler ayaklarımızda ağır bir zincir gibidir. Bu geçmişi yıkmak, halkı geç mişin kötü geleneklerinden kurtarmak gerekir.” İmza: Mehmet Zekeriya.
Ardından Yeni Felsefe dergisinde şeriata kar şı yeni düzen fikirleri ve kadın sorununun ele alındığı yazılan büyük bir dikkatle izlem eye başladı. Yine aynı imza dikkatini çekiyordu: Mehmet Zekeriya.
Tahsil Cemiyetinin çaylı ders saatlerinden bi riydi. Canlı birtartışma yaşanıyordu. Butartış- manın tam orta yerinde Sabiha Nazmi ’ nin yaşa m ını değiştiren ilginç bir olay yaşandı. Kızlar dan biri M ehmet Zekeriya’nın Sabiha N azm i
imzalı yazılan çok beğendiğini söyleyivermiş- ti. Bu karşılıklı beğenm e bu kadarla kalmaya cak Sabiha ve Zekeriya’ nın yollan 1915 yılın da İstanbul’da yeniden birleşecekti.
İstanbul’a göç
Selanik’teki özgür günler uzun sürmedi. Balkan savaşı patlamıştı. 1912 yılında Selanik, Yunan ordusu tarafından işgal edildi. Ailenin yansızaten İstanbul’daydı. Selanik'in tadı tuzu kalmamıştı. Ç aresizgöçedilecekti. Muhacir leri taşıyan vapura binenler arasında, Atiye Ha nım ve Sabiha’nın yanı sıra baba Nazm i Efendi de yer alıyordu. İstanbul ’da aile ağabeylerin ev lerine dağılacaktı. Sabiha göçerken bütün ki taplarını yanında getirmeyi ihmal etmemişti.
Orta boylu, ince yapılı, karagözlü Sabiha ar tık 20 yaşında güzel ve fikir sahibi ama ev işi bilm ez bir genç kızdı. Yıllar önce Selanik’te göz koyduğu yakışıklı ve akıllı Mehmet Zeke riya da tahsilini tamamlayıp Paris’ten dönmüş, İstanbul’a yerleşmişti. Bir raslantı sonucu iki genç arasında yeniden bir evlilik köprüsü ku ruldu. Şehzadebaşı’nda Suphi Paşa konağında kıyılan imam nikahında evlenecek çiftin vekil leri olarak dönemin en önde gelen iki ismi, Tev fik Rüştü Araş ve Talat Paşa hazır bulundu.
Sabiha tam istediği gibi, beğendiği, sevdiği ve kendi seçtiği bir erkekle evlenmişti.
Babıâli günleri başlıyor
M. Zekeriya, daha sonra Hürriyet Gazetesi ni kuracak Sedat Simavi ile birlikte Diken adlı bir mizah gazetesi çıkarıyordu. Cağaloğ- lu' ndaki eve gelen dostlar arasında Ömer
Sey-26 MART 1995. SAYI 470
3
fettin, Falih Rıfkı Atay, YusufZiya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Faruk N afiz Çamlıbel, Fuat Köprülü ve İsmail Flakkı Baltacıoğlu gibi isimler yer alıyordu.
Mondros mütarekesinin ardın dan İstanbul işgal edilince. Sabiha ve Zekeriya’nın kader birliği yap tığı aydın gurubu halka umut ve cesaret verecek birdergi çıkarma ya karar verdi. “Büyük Mec- mua’'nın imtiyaz sahibi Mehmet Zekeriya idi. Ancak dergide ya yımlanan muhalif yazılar nede niyle Mehmet Zekeriya bir gün İngiliz işgalcilerinin gözaltı mer kezi Bekirağa Bölüğüne gönderi- liverdi. Sabiha Zekeriya,gözünü kırpmadan derginin imtiyazını üzerine alıp Büyük M ecmua’nın ayakta kalmasını sağladı. Başya zıları üstlenen Halide Edip, ona dikkatle bakıp sen daha çocuksun demekten kendini alamamıştı. Büyük Mecmua için sansürle kav ga eden, çıkartılan satırların yerini kasıtlı olarak beyaz bırakan ve iş galcilere kafa tutan çocuk çok ça buk büyümüştü.
Amerika günleri
Kurtuluş savaşının en sıcak günlerinde Sabiha ve Mehmet Ze keriya, Hal ide Edip ’ in aracılık et tiği bir eğitim bursu ile kızlan Se vim ’ i de yanlarına alıp dört yıllığı na Amerika’ya gittiler. New York’ta sosyoloji okuyan Sabiha, sosyal konulara duyduğu ilgiyi bi limsel bir temele oturttu ve ikinci kızı Y ıldız’ı dünyaya getirdi. Lo
zan Anlaşması imzalanmadan onlarTürkiye’ye geri dönüyorlardı. Rıhtıma yanaşan gemiden Sabiha Zekeriya zorunlu olarak yine çarşafına bürünerek inecekti.
Kısa bir süre Ankara’da yaşadılar. Ardından İstanbul’a geri döndüler. 1 Şubat 1924’te Re simli A y’ı ve Resimli Perşembe’yi çıkarmaya başladılar. Bu kez Mehmet Zekeriya Bey, kan- sma bu işi birlikte yapmalan teklifinde
bulun-kontrolügibi konular vardı. Sabi ha Hanım bu konuları yerinde in celeyip sosyal davalar olarak kav ga konusu yapıyordu.
Bir süre sonra Mehmet Zekeri ya, Cevat Şakir’ in dergide yayım lanan bir yazısı nedeniyle İstiklal mahkemesinde kalebentliğe mahkum edilince, iki dergiyi ve Çocuk Ansiklopedisini çıkarmak yine Sabiha Zekeriya’ya kala caktı. Daha önce Büyük M ec- mua’da yaptığı gibi imtiyazı üst lenmiş gece gündüz çalışmaya başlamıştı. Bu kez genç cumhuri yetle çatışmak istemeyen yazarlar da dergilerden ellerini ayaklannı çekmişlerdi. Çoğu yazıyı Sabiha yazıyordu. D eğişik imzalar kul lanıyordu. işi çok ağırlaşmıştı. Çocuklarına ayıracak vakit kal mıyordu. 1926 yılı ortalarında Ze keriya geri geldi. Resim li A y’ı ve yayınevini yeniden örgütlediler. Bu kez, Vâlâ Nurettin, ReşatNuri ve Peyami Safa da yazarlar arası na katılmıştı.
Kadın tanık olmaz
Sabiha Zekeriya dergi ile ilgili bir sorun nedeniyle mahkemede tanıkl ık etmeye gittiği bir gün şe riat yasalarının hâlâ uygulamadan kalkmadığını farketti. “Kadınlar tanık olam az’’ deyip mahkeme kendisini geri çevirmişti. Şeriata göre geçerli bu hüküm hâlâ mah keme tarafından uygulanıyordu. Sabiha Hanım, “ Ben insan Değil miyim?” başlıklı çok sert bir ma kale yazdı ve hakimlerle ciddi bir kavgaya girdi. Sonunda, Adliye Bakanlığı Sav cılığın dikkatini çekti: Medeni Kanun uygula nacaktı.
Put kırmaya karışmadı
Resimli Ay yazı kadrosuna yeni ve önemli iki isim katılmıştı. Sabahattin A li ile N azım Hik met. Sabahattin A li ile N azım Hikmet ‘ in Ser- teller’le dostluğu birömür sürecekti. *
-Mehmet Zekeriya ’yı hem erkek hem de fikir yapısı olarak beğenmişti.
muştu. Dönemin önemli imzalan yanında, Sa biha Hanım okurdan büyük ilgi gören yazılar yazıyordu. Sabiha Zekeriya, aynı yıl Cumhuri yet gazetesinde de fikiryazılan yazmaya baş lamıştı. “Çocuğunu Yangın Yerine Atan Ka dın” başlıklı yazısı nedeniyle mahkeme önüne çıkan ilk kadın gazeteci olacaktı. O dönem yaz dığı yazılar arasında D ilencilik, dul kadınlar, İstanbul’da mağara hayatı yaşayanlar, doğum
CEMGİLLER ANLATIYOR...
Sabiha Hanım Marksistti
Felsefe öğretmeni, yazar ve çevirmenAdnan Cemgil ile Nazife Cemgil SertelleV’in dostuydu. Sabiha SertePi anlattılar:
Adnan Cemgil: “Bizim tanışmamız bir raslantıyla oldu, biz ikimiz Ankara'da öğretmendik. Tan Gazetesinin birinci sütununda Zekeriya Sertel'in başyazı köşesi vardır. Biz de “Yurt ve Dünya Dergisi”ni çıkarıyorduk Ankara’da. 1943’te yayımlanmış “Neredesiniz?" başlıklı bir yazımı almış, o günün şartları içinde memlekette bir ekonomik sıkıntı var, biraz da mizah havası içinde yazılmış bir yazı. Bu yazıyı almış, kendi baş yazısının yerine “İktisat doktorları neredesiniz?” diye koymuş, benim adımla. Emin Karakuş adında bir Ankara temsilcileri vardı, bir gün Sabiha ve Zekeriya Sertel Ankara’ya gelmişler, tanıştık. Zekeriya Bey bana Tan Gazetesine yazı yazma teklifinde
bulundu. Fıkra ve makaleler yazdım. Sonra tifoya yakalandım. 1943 senesinden sonra 1945 senesinde yazdım.
Biz Ankara’daydık, yazları görüşüyorduk. Onların ziyaretlerine gitmeye başladık. Zekeriya Sertel dünya görüşü itibariyle sosyal demokrat sayabileceğimiz bir insandı. Sabiha Hanım Marksistti. Eylemi, bildiğim kadarıyla bir partiyle falan teması yoktu. Ama yazılarını daima Marksist açıdan yazardı. Tan gazetesi yıldırımları hep Sabiha Hanım nedeniyle çekerdi. “Görüşler” dergisinde hakim olan da Sabiha Hanım’ın düşüncesiydi.
Evde Sabiha Hanım son derece mütevazı idi. Böyle fikir kadını, tanınmış bir yazar üst perdeden konuşmazdı. Sık sık yemek yemeğe çağrılırdı insanlar. Konuşmalar olurdu. Bir gün akşama doğruydu, “E, hanım dedi Zekeriya Bey, kamımız acıktı.Hadi Bakalım ! Sabiha Hanım, “Bak gördün mü, istediğin kadar sen yazar ol, fikir kadını ol, yerin mutfaktır “ demişti.
Sabiha Hanım Tevfik Fikret kitabını yazdı. Çok güzel, Marksist açıdan yazılmış bir
kitaptı. Basılmasını ben üzerine aldım. Nazife Cemgil: Tevfik Fikret kitabı basıldı. Sabiha Hanım bunu Bursa Cezaevindeki Nazım'a iletmek istiyordu. Benim de bir tanıdığım vardı. Belki iletebilir diye bir mektup yazdım, kitabı da gönderdim. Bir süre sonra hakikaten Nazım’ın kitabı almış olduğunu öğrendik.
Onlann çok harika bir evleri vardı. M oda’da tam burunda. Çok, çok güzel bir evdi. Sabiha Hanım salonda geniş bir pencerenin önünde çalışırdı. Ayrı bir çalışma odası yoktu. Bazan uğrar daktilosunu yazardım. Son derece hoş ve zarif bir kadındı. İnsana değer veren hoş sohbet, güvenilir bir insandı.. Gayet sert yazılar yazardı ama yumuşak ve tatlı bir kadındı. Evinde daima insanlar olurdu, sohbetler yapılırdı. Sofralan daima kalabalıktı. Özel hayatlarına girmiş değiliz. Çok iyi bir ev sahibiydi. Ama hiç kimse demez ki böylesine öfkeli yazılar yazan, herkesin saygı duyduğu bir köşe yazarı böylesine yumuşak tabiatlı olsun. Genellikle tartışmalarda o hakim durumda olurdu. ^
DERGİDEN
Merhaba,
Suat D erviş'in ardından bu hafta da
Sabiha Sertel var kapağımızda. Yakın
ilişkileri olan, aynı dönemlerde
gazetecilik yapmış iki kadınımız biraz
da rastlantı sonucu art arda sîzlerle
yeniden beraber oldular. Bir ortak
yanları daha var Sabiha Sertel ile Suat
Derviş ’in. Alışılmış bir “unutkanlık ”
sonucu ikisinin de Cağaloğlu ’ndaki
Basın Müzesi 'nde resimleri yok. Sorun
bu kadarla da bitmiyor. Yıldız Sertel,
Basın Müzesi 'ni gezerken ilginç bir
saptamada bulunmuş. Basın
Müzesi ’nde hep erkek gazetecilerin yer
aldığını, tekbir kadının ise
bulunmadığını fark etmiş. Bu
saptamasını Cumhuriyet Dergi 'ye
aktardığında bizler de şaşırdık. Sabiha
Sertel ’in 100. doğum günü nedeniyle
kızı Yıldız Sertel ve 1. Ü. Kadın Sorunları
Araştırma Merkezi bir anma toplantısı
düzenledi. 2 7 mart pazartesi günü Basın
Müzesi ’nin Çemberlitaş ’tâki konferans
salonunda saat 14.00 'teyapılacak
toplantının ardından Yıldız Hanım
müzeye anlamlı bir armağan sunacak:
Annesi Sabiha Sertel ’in bir yağlıboya
portresini... Umuyoruz, Sabiha Hanım
bu müzenin ilk ve tek kadın gazetecisi
olarak kalmayacak,
iyi haftalar dileğiyle...
İpek Ç alışlar
CUMHURİYET DERGİ İM TİYAZ SAHİBİ: BERİN NADİ
■ BASA N VE YA Y A N : YENİ GÜN HABER AJANSI BASIN VE YAYINCILIK A.Ş .B G E N E L YAYIN
Y Ö N E TM E N İ: ORHAN ERİNÇ ■ G E N E L YAYIN
K O O R D İN A TÖ R Ü : HİKMET ÇETİNKAYA ■ YAZI
İŞLERİ M ÜDÜR LER İ: DİNÇTAYANÇ(SORUMLU), İBRAHİM YILDIZ ■ YAYIN Y Ö N E TM E N İ: İPEK ÇALIŞLAR ■ G Ö R S E L Y Ö N E TM E N : AYNUR ÇOLAK ■ REKLAM: REHA IŞITMAN
KAPAK R EP R O D Ü KSİYO N U : GARBİS Ö Z A TA Y
R E K K I N r ;
D O Ğ A T l I t l A l t l 02 N İs a n 199 5 Pa z a r SÜLÜKLÜCÖL Sülüklüqöl'di yüRÜyüş. UIa şım ve öqİE yEMEqi. 650.000,- TL. 08'09 N İs a n 1 995 KARTALKAYA KARiAİltAyA Sa r i aIa n’cIa Ka m p TP. 2.250.000,' TL. 16 N İsan 1 995 Pazar KARTEPEUlAşiM + ÖqİE yEMEqi. 650.000,' TL.
İSTİKLAL CD. BEKÂR SK. SAN HAN NO. 16/4 BEY OĞ LU /İSTA NBUL. TEL: (0.212) 293 91 95 ■ 252 30 39 FAX: (0.212) 252 37 9 6 1
“Annem savaşçı bir kadındı!
”
Y ıldız Sertel Cumhuriyet Dergi'ye annesi Sabiha Sertel'i anlattı:
“Annem, Sabiha Sertel kimdi, Neler Yazdı” başlıklı kitabı kaleme almak zorunluğunu duydum, çünkü Türkiye’nin sosyal, siyasal yaşamında ve Türk basınında önemli bir yeri olan annemin daha iyi tanınmasını istiyordum. Genç kuşaklar onu pek tanımıyorlardı. Son yılları yurtdışında geçtiği için artık basında da adı pek geçmiyordu. Onun kuşağından olan dostlar bana, “Annenizin Tan gazetesinde çıkmış olan yazılannı toplayıp bastırın,” gibi öğütler veriyorlardı. Annemi yazmak, uzun zamandan beri istediğim bir şeydi. Ancak bunu emekliye ayrılınca gerçekleştirebildim.
Neden kitaba, annenizin, Selânik’te geçen çocukluğu ve gençliğiyle başladınız.
Bence, annemin kafa yapısının oluşmasında Selânik’te geçen yıllarının çok büyük önemi var. Selanik Meşrutiyet devriminin oluştuğu, Batı’ya dönük önemli bir kültür ve ticaret merkezi. Sabiha Sertel, devrimci ruhunu, insancıl düşüncelerini ilk evvela orada ediniyor. Annem ve bütün ailesi, durmadan Fikret’i, Namık Kemal’i okurlar, Selânikte edindikleri yurt ve özgürlük sevgisini bize bunlarla naklederlerdi. Bu nedenle onu anlamak için, Selânik’te geçirdiği gençlik yıllarını incelemeyi farz bildim.
Ayrıca, annem Osmanlı toplumunda kadının yeri; ezilmesi ve köle muamelesi
görmesine karşı da daha çocukluğunda Selânik’te uyanmıştı. Babasının annesine hizmetçi muamelesi
yapması, daha Sabiha 8 yaşındayken, annesinin, babasının bir sözüyle “boş düşmesi" onun çocuk ruhunda derin tepkiler yapmıştı. Genç kızlık çağına eriştiği vakit ise, kendisine evleneceği adamı seçme hakkının tanınmamasına isyan ediyor, meşrutiyet devrimine katılan yazarların, İttihat ve Terakki'nin dergilerinde çıkan bu konudaki yazılarını okuyordu. Selânik'teki yılların incelemeden Sabiha Sertel’i anlamanın mümkün olmayacağını anladım. Selânik ve Meşrutiyet devrimi hakkında çok kitaplar okudum ve hatta oraya gidip; bazı ayrıntıları yerinde inceledim.
Annenizin çok güçlü bir kişiliği ve kültür yapısı var. Bu sadece Selânik’in etkileri değil herhalde.
Selânik başlangıç. Orada, eski kalıpları kırıp, yeniye doğru gitmek, vatan için özgürlük için savaşmak, insancıl olmak gibi fikirler ediniyor. Bu fikirler sonra, İstanbul’da M. Zekeriya ile evlenip, 1919’da İstanbul'un işgaline karşı direniş hareketine katılmasıyla devam ediyor. O sırada, bir gazeteci olan M. Zekeriya’nın evinde, önemli aydınlar toplanıp, günün önemli sorunlannı tartışıyorlar (1915-1919) Türk milliyetçiliği, olumlu milliyetçilik (Yurdu düşmana karşı korumak anlamında milliyetçilik) veya Turan gibi sorunlar tartışılıyor. Bu tartışmalar Sabiha Zekeriya için bir bilgi kaynağı oluyor. İstanbul’un işgalinden sonra ise, bu grup Halide Edip’in
başkanlığında Yeni Mecmua’yı çıkarıyor. Bununla, işgal kuvvetlerine karşı bir savaş başlıyor. Sabiha Zekeriya’nın büyük bir cesaretle savaşa katıldığını görüyoruz. Selânik’te edindiği devrimci fikirlerin, yurtseverliğin bu davranışlarında önemli etkisi vardır.
Kafa yapısının oluşmasında üçüncü önemli etken, Amerika’da yaptığı tahsildir. 1919’da,
Halide Edip, Mustafa Kemal'in arkasından Anadolu'ya geçmeden önce, Sabiha Zekeriya çiftini, bir Amerikalı milyonerin verdiği bursla Amerika’ya tahsile gönderiyor. Amerika’da okuduğu “Sosyal İş” okulunda (Kolombiya Üniversitesi’ne bağlı) profesörlerin çoğu, henüz çok taze olein Sovyet devriminin etkisi altındadır. Sabiha Sertel, “sosyalizm” teorisiyle ilk defa burada karşılaşıyor. Özellikle, August Bebel’in “Kadın ve Sosyalizm” başlıklı kitabı, üzerinde çok büyük bir etki yapıyor. Onu çok ilgilendiren “kadın" sorununun bir toplumsal sorun olduğu gerçeğine burada uyanıyor ve sosyalizme yaklaşıyor. Başka derslerde de, sınıf sorunu, sınıf çelişkileri gibi sorunlarla karşılaşıyor. 1923'de Türkiye’ye döndüğü vakit sosyalizme meyletmiş durumdadır. 1924’te eşi Zekeriya Sertel’le birlikte “Resimli A y” dergisini çıkarıyorlar. 1928’de Nâzım Hikmet’in dergide çalışmaya başlamasıyla onun yaptığı ideolojik savaş Sabiha Sertel’i de etkiliyor.
İşte, onun kafa yapısını, kültürünü ve ideolojisini etkileyen olaylar bunlar.
Anneniz savaşçı bir kadın. Basında pek çok savaşlar veriyor, bu yüzden
mahkemelere düşüyor...
Bu savaşlar 1924’te “Resimli Ay” dergisinde başlıyor. Burada verdiği savaş sosyal haklar, >_ sosyal eşitlik savaşıdır. Satılan, dilenciliğe g
itilen çocuklardan, bir ananın t
bakamadığı; bebeğini çöplüğe N
atmasından toplumun ve ~
devletin sorumlu olduğunu ileri sürüyor. Bu yüzden de §
mahkemeye düşüyor. S
Yazılarından ötürü hakim y karşısına çıkan ilk Türk I5
kadını oluyor. oı
“Resimli Ay” gibi, 2 “Resimli Perşembe", ı£
“Sevimli Ay” gibi dergilerde ele aldığı ikinci sorun “Kadının toplumdaki yeri”, kadın sorunudur. Medeni Kanuna bakmayarak, kadının ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmesini, mahkemede tanıklık etmesine müsaade edilmemesini; kadın örgütlerinin balo vermekle meşgul olmalannı, feministlerin teoride kalıp halkın dertleriyle uğraşmamalarını yeriyor. “Cici Anne” sütununda, çökmekte olan aile kurumu sorununu canlı örneklerle ele alıyor.
Sabiha Sertel’in bir de siyasi savaşian var...
Tan Gazetesinde 2. Dünya Harbi öncesinde ve sırasında nazizme, faşizme ve ırkçılığa karşı Türkiye’nin Nazilerden yana harbe girmemesi için mücadele ediyor. Harp sonrasında da çok partili rejime geçiş için yazılarıyla adeta bir savaş veriyor, ikinci partiyi kurma hazırlığı içindeki Celal Bayar, Adnan Menderes ve Tevfik Rüştü Aras’la “Görüşler” adı altında bir dergi çıkarmaya teşebbüs ediyor.
Biraz da özel yaşamından söz edelim.
Babamın hapise düştüğü yıllar da hem tek başına dergi çıkarıyor hem de evin geçimini sağlıyordu, öm rü hep matbaada geçer, biz yüzünü hiç görmezdik. Tan gazetesi çıkıp da biz refaha kavuştuktan sonra annem evde oturmaya başladı. Yazılarını evde yazıyordu. Çok konsantre olurdu yazdığı şeye. Sokaktaki adama sesini duyurmasını becermişti. Her sabah yazısını yazar, telefonla verirdi. Eski Türkçe yazardı sonra şifahen telefonla geçerdi. Ve çok okurdu. Daktilo kullanmasını hiçbir zaman öğrenmemişti.
Giyimine ve kendine özen gösterir miydi? Evet. Çok. Hatta Beyoğlu’nda Calibe diye
Nazım Hikmet’inöncü- lük ettiği Resim li A y’ın ünlü “Putları Kırıyoruz” kampanyasına Sabiha so ğuk durup karşı çıkacaktı. Nazım ’ın geçm işi inkar et mesini sekter buluyordu. Kaldı ki o başta Fikret, geçmiş dönemin y azarları na bütün gönlüyle bağlan mıştı.
Bu kampanya sürerken Sabiha Hanım Resim li Ay dergisinde aile, kadın-er- kek ilişkileri ve kadının toplumdaki yerini işleyen bir Cici Anne sütunu baş latmış ve büyük başarı ka zanmıştı. Okuyucularıyla yakın diyalog kuruyor ve gelen mektupları köşesin de yanıtlıyordu. Bir yan dan da sert ve kavgacı ya zılarını da sürdürüyordu. Sonunda “Savulun G eli yorum” adlı bir makalesi nedeniyle 20 yıl mahkumi yet istem iyle yargılandı ve 2 aya mahkum oldu. Or taklar Resim li A y’dan ürk müşlerdi. Karı-koca yarat tıkları bu dergiden kovul muşlar, 1931 yılında Re sim li A y’ın 7 yıllık ömrü son bulmuştu.
Tan gazetesi
19 3 4 ’te Zekeriya Sertel, Halil Lütfü Birinci ve Ah met Emin Yalman’la Tan oldukça pahalı bir terzisi vardı. İpekli giymeyi
severdi. Çok sigara içerdi. Şişmanlamak istemiyordu. Rejimler yapar, yürüyüşler yapar ama kilosunu bir türlü indiremezdi. Annem için şöyle diyor anneanem, “Ü ç şeyi severdi: okumak, giyinmek ve gezmek."
Çok mektup aldığı dönemler Resimli Ay dönemleriydi. Hamal gibi çalışıyordu o zaman. Mektupları cevaplardı.
Bir de oyun oynamasını severdi, poker oynardı. Konsere ve tiyatroya gidilirdi. Ev açık kapıydı.Pek çok misafir gelirdi. Çok çalıştığı yıllarda annemin gözü yemek falan görmezdi. Ama Moda’daki evde misafir geleceği zaman mutfağa girer bir takım özel yemekler yapardı. Şair Nefi sokağında otururken Nâzım gelir, rakı sofralan kurulurdu. Babamın dediğine göre, Nâzım çok severmiş annemin mezelerini.
En iyi arkadaşı kimdi?
En iyi arkadaşı babamdı. Her şey tartışılırdı. İki dost gibi. Ama ne kadar tutkuluydu ilişkileri, bunu benim değerlendirmem zor. Dönemleri var tabii bunun da her evlilikte olduğu gibi.
Bir akşam babam eve geldi, bizim soyadı sorunu çözüldü, dedi. Moğol soyadı almışız. Ne münasebet dedi annem, çok çirkin bu soyadını katiyen kullanamam, hem ne münasebet sen bana sormadan soyadı alıyorsun. Bunun üzerine ne olsun diye düşünmeye başladılar. İkisi de yazı yazıyor, ikisinin de kalemi sert, Sertel olsun dediler.
“Bir Roman Gibi” adlı kitabını yazmak için Sofya'ya gitti, belgeleri inceledi. Bir iki ay kaldı ve dönüp Bakü’de yazdı. Belgelere dayanarak yazıyordu. Sık sık da bize okuyordu. Babam tutturdu, “anı böyle yazılmaz, sen tarih mi anı mı yazıyorsun” diye. Babam şiddetle tenkit edince kızdı, “Vazgeçtim, size okumayacağım dedi. Babamın yazdığı “Hatırladıklanm” kitabına da kızmıştı. “Hatıralannı yazdı beni hiç koymadı” demişti. ^
gazetesini çıkarmaya girişti. Her görüşten insa nın yazı yazdığı Tan, Sabiha Sertel için başlan gıçta bir “Babil Kulesi” ydi. Bir Roman Gibi ki tabında gazetenin ilk yıllarını şöyle anlatıyordu: “Tan Gazetesi bu ekiple asma bahçeleriyle meşhur Babil Kulesine benziyordu:. Bir katın da Burhan Felek gibi fanteziciler, bir katında Ömer Rıza gibi koyu Müslümanlar, bir katında ilericiler vardı. ” O bu gazeteye iç sansüre tabi yazılar yazıyor, röportaj 1ar yapıyor ama tatmin olmuyordu. Çocuklara yöneldi. M oda’da bir ço cuk yuvası açtı, dayak nedirbilmeyen, özgür ço cuklar yetişsin istiyordu.
Önce Çocukkitaplan, ardından da Cep
kitap-|— Merhaba Asya ! —|
O v e r l a n dOverland, tarih, geleneksel yaşam ve coğrafi açıdan dünyanın en ilginç
ülkelerine yapılan, uzun süreli karayolu gezileridir. Bu gezilere katılmak artık düş değil!...
İpek Yolu (Çin) ...15 Temmuz - 20 Ağustos... 950 S
Iran, Pakistan (Hunjerap), Çin (Taklamakan Çölü, Kaşgar), Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Afganistan.
Hindistan, Nepal ...09 Eyioı -15 Ekim.... 950 $ Iran, Pakistan (Peşaver, Lahor), Hindistan (Delhi, Agra,
Varanasi), Nepal (Katmandu, Himalavalar).
Lütfen ayrıntılı broşür isteyiniz.
Zambak Sk, 15/4, Beyoğlu (0212) 2510566/2454008 V ^ i l _ Y ü r _ ü y ü ş T i m u r D a n ı ş ile h e r p a z a r b ir y e ş il e y ü r ü y ü ş . . . " Ö m e r l i _ E m i r l i 2 N isa n - 60 0 b in (Ge/ır, ’ÇemoW/‘ y O n J - y O fu nc ft? k u lla n ıla c a k .)
26 MART 1995. SAYI 470
PORTRE
5
Sabiha Sertel kızı Yıldız Serielle...
Tan gazetesinden... Sabiha ve Zekeriya Sertel.
lan dizisi hazırladı. İlk ve tek romanını da bu dönemde yazdı: “Çitra Roy ile Babası". (1936) Marksist kitaplar çevirdi. Bebel’in Kadın ve S osyalizm ’ini, Kautsky’nin Sınıf Kavgası’nı Türkçeye kazandırdı. Ve adı Projektörolanbir dergi hazırladı. İlk veteksayısı toplatılan Pro jektör için Sabiha Hanım kendisini İçişleri Ba kanı Şükrü Kaya’nın karşısında buldu. Kadın mebuslan çalışan kadınlara kazanç vergisi kon duğu için görev başına çağıran Mebus Hanım lar Niçin Susuyorsunuz başlıklı yazısı nedeniy le Bakan ona şöyle diyecekti: “Sen bu derginin bir komünist dergisi olduğunu bilmiyor mu sun?” Sabiha Hanım da Bakanın suratına, bir sorgu hakimi gibi davrandığını, demokrasiyi ra
fa koyduklarını hatırlatacaktı.
Tan Gazetesi artık Türkiye’nin hatırı sayılır bir yayın organı olmuş, karışık fikir yapısı orta dan kalkmış, muhalifbir gazeteye dönüşmüştü. Çok iyi para kazanıyorlardı. Her ikisi de sert ya- zılaryazıyordu. Karı-koca yeni soyadı yasasıy la kendilerine uygun bir soyadı edindiler. Sertel. Moda burnunda büyük ve güzel birev yaptır dılar. Sabiha Sertel bütün eşitlik kavgasına kar şın evde yine biryazı masası elde edememiş, ya zılarını yemek masası üstünde yazıyor, Tan ga zetesindeki Görüşler sütunundan onbinlere ses leniyordu. Emperyalizm ve faşizm tehlikesine
dikkat çekiyordu. Yeni bir dünya savaşının yak laştığının bilincindeydi. Dünyayı bekleyen teh- likeonuC ici A nne’den uzaklaştırmıştı.
1938 yılında saçma bir suçlamayla şair ve dost N azım Hikmet hapse atılmış, 28 yıl hapse mahkum edilmişti. SertelTerin Nazım Hik- m e f le bağlan ne hapiste ne de yurt dışında hiç kopmadan devam edecekti.
T ürkiye 2. Dünya Savaşı ortamına büyük bir baskı rejimi altında giriyordu. Güçlenen ırkçı ve gerici akımlara karşı “Türk basınının en cesur kalemi” fütursuzca kılıç sallıyordu. Sabiha Ser tel “Tan gazetesindeki en büyük sa v a şın ı, 2. Dünya Savaşı yıllarında vermişti.”
11 yıl süreyle yayımlanan Tan gazetesi bir
çok kere geçici olarak kapatı idi ve Sabiha Ser- tel’e tam üç kez yazı yazma yasağı geldi. Saldır gan Almanya’yı hedef alan yazılan hükümetin izlediği dış politikayla uyuşmuyordu. Almanla- nn girdikleri ülkelerdeyaptıklan zulmü, Yahu- dilerin fınnda yakılmasını anlatan yazılan A l manlarla uzlaşma yanlısı olanlan çileden çıkar tıyordu. Faşist Almanya ile işbirliğini eleştirme si, ardından ırkçılığa ve Türkçülüğe karşı savaş açması onun susturulmasına neden oluyor- du.“Bir içişleri bakanının, kişinin hürriyetini is tediği zaman elinden aldığı, istediği zaman ver diği birdevirdi.” Sabiha Hanım yine de zaman
zaman im zasız olarak faşizm e karşı makaleler yazıyordu. Evleri gözetleniyor, sürekli izleni yorlardı. Sabiha Sertel bu dönemi anlatırken, “Vapurda, takside, yolda hep biryaverle beraber geziyordum ” diyor. “Faşizmin aleyhine yaz sam, fincancı katırlarını ürkütürüm. Hüküme tin dışpolitikasını tenkit etsem, Tan kapanır, iş çi, köylü haklarını savunması, komünist dam gası vururlar. Emperyalizm aleyhine yazı yaz maya karar verdim ... Bu yazıların yayınlanma sından az sonrayine Basın Genel Müdürlüğün den gelen yazılı bir belge ile bir sene yazı yaz maktan men edildim. Hızla giderken yaydan çı kan bir tren gibiydim ... Büyükçe bir defter al dım. Düşündüklerimi bu deftere yazacaktım. Defterin başına Nazım Hikmet’in “Jokontla Si- yau” eserine yazdığı şu mısrayı aldım: Ben ken di kendime hürriyet ilan ettim. Artık hiçbir bas kıdan korkmuyorum.”
Görüşler dergisi
^
Sabiha Sertel, 1945 yılında tek parti tek şe f !? yönetimine karşı Demokrat Parti’nin kurucusu o kadrosu ile birlikte dönemin sosyalist aydınla- şo nnm ortaklaşa hazırladıkları Görüşler Dergisi- ® ni çıkarma görevini üstlendi. 1 Aralık 1945 tari- § hini taşıyan derginin ilk sayısı Ankara’yı u karıştırdı. Sabiha Sertel’in “Zincirli hürriyet is- c temiyoruz” diyen yazısı kıpkızıl demirlerle süs- .§, lenmişti. Yazı yazmayı vaatedenler derginin ka- pağında ilan edilmişti: Celal Bayar.TevfikRüş- "g tü Araş, Fuat Köprülü, Adnan M enderes... g.
Halk Partisi gazetelere yeniden hücuma ge- ^ çilm esi için emirler vermişti. Demokrat Par- ti’nin öncüleri korktuklarını ifade
edip ikinci sayıya yazı gönder mekten vazgeçtiler. U ç gün sonra, soğuk ve güneşli bir günde İstan bul Erkek Lisesinin arka bahçesin den BabIâli’ye bakan dar avluyu Kahrolsun Komünistler, Kahrol sun Serieller çığlıkları kapladı. Tan Matbaası, kitap evleri, Yeni Dünya ve La Turqeui gazeteleri Halk Partili gençlertarafından ya kılıp yıkıldı. Saldırıyı bir gün ön ceden haber alan Serieller o gün gazeteye gitmedi. Gençler ellerin de kırmızı mürekkeple gelm işler di. Amaçlan Sabiha Sertel’i yaka layıp üstüne kırmızı mürekkebe bulamak ve kızıl kadın olarak so kaklarda sürüklemekti.
Her gece evlerinin basılmasını beklemekten usanmıştı Serteller,
1950 yılının Eylül ayında Türkiye’den aynldı- lar. Paris, Viyana, Bulgaristan ve Macaristan, ardından da Bakü’de yaşadılar. Sosyalist ilkele re gönül veren Sabiha Sertel bu ülkelerde yaşa- nanlan görünce hayal kırıklığına uğramıştı. En ternasyonal adı altında üye partilere Sovyet ege- menliği getirildiğini görmüştü. Sovyetler Birli- ğ i’ne gittiklerinde Kruşcev iktidardaydı ve Sta lin dönemi eleştiriliyordu. Y ıldız Sertel bu dö nemi şöyle anlattı: “Daha biz Sovyetler’e git meden Nâzım sosyalist düzendeki aksaklıkları gelip gidip anlatmıştı, ama pek inanmamıştık. Fakat yavaş yavaş gerçekler ortaya çıktıkça far- kettik ki, bu yara çok ilerlemişti, temizlenemey- cekti. Başlangıçta annem düzelecek diye um mak istedi. İyice herşeyi anladıktan sonra da bü yük bir tepki duydu. Samimi olarak inanmış bir insandı. Yazmak istediği son bir kitap olduğunu
söylüyordu. Notlarını almaya başlamıştı. Adı Enternasyonal olacaktı. Enternasyonalden an laşılan şey Sovyetler’e tabi olmak anlamına gel mişti. Halbuki sosyalist enternasyonalden anla şılan şey bu değildi. Bu konuyu ele almak isti yordu.”
“Enternasyonal”, Sabiha Serteli’in büyük ha yal kırıklığının direnişe dönüştüğü kitabı ola caktı . Bronşit sanılan hastal iğinin akciğer kan seri olduğunu hiç öğrenmedi. Ama ölmek üzere olduğunu farketmiş“ Yazık daha yazacak şeyle rim vardı” demişti, 73 yaşında bir daha ülkesini göremeden Bakü’de öldü. Azeri dostların katıldığı bir törenle Bakü m ezarlığına göm ül dü. Üstüne de Türkiye’den ŞairNigar Hanımın getirdiği bir küçük torba içindeki toprak dökül dü. Selanik’te başlayan bir hayat 1968 yılında Bakü’de sonaermişti.
Y / KARADENİZ YAYLALARI SİZİ BEKLİYOR. Bıtk' ve çiçek örtülefi.-netırler. göller ve ya>ia!3r i3 ılclu Kaç kar Dağları iıla bir hafta *, . . Bu turum uza uygun ödeme koşullarıyla
y 19 9 5 Y
T U R İ Z M İ
katılabileceğiniz bir K A M P A N Y A başlattık.P öB tT TUVWFT- ;t TUR TAFİHLEFİ PE$L\ - T ^ r 06 14 MAYIS 7 000000. 2 000 000. 3 TAKSİT 8 0 0 0 000 15 - 23 TEMMUZ .7 000 000 1 0 0 0 0 0 0. 1 0 0 0 0 0 0. 8 0 0 0 000.
09-11 UAİ'IS 1500000 2000000 2 TAKSİT 5000000. 22 ■ 30 TEMMUZ 7000000. 1.0 0 0 0 0 0. 1 0 0 0 0 0 0 8000000.
27 MAYIS (M HAZİRAN 7 000 000. 200 0 0 0 0 . 3 TAKSİT 8 0 0 0 000. 29 TEMMUZ 06 AGUS 7 000000. 1.000000 1 0 0 0 0 0 0. 8 0 0 0 000
03 İl HAZİRAN 7000.000 2000000.- 3 TAKSİT 8000000, 05-1 3 AĞUSTOS 7000.000. 1 0 0 0 0 0 0, 1 0 0 0 0 0 0, 8000.000.
IO 18 HAZİRAN 7 0 0 0 000. 2 000 000.- 3 TAKSİT 8 000 000 1 2 -2 0 AĞUSTOS 7 000.000 1 0 0 0 0 0 0 1 0 0 0 0 0 0. 8 000000.
17 25 HAZİRAN 7000000. 2000000- 3 TAKSİT 8000.000 19 27 AĞUSTOS 7.000000. 1 0 0 0 0 0 0. 1 0 0 0 0 0 0, 8 000 -000.
24 HAZ 02 TEMMUZ 7 000 000, 2000.000. 3 TAKSİT 8 000 000.- 27 AĞUSTOS 03 EYLÜL 7 000 000 1 000 000, 1 0 0 0 000 8 000 000.
01 09 TFMİfUZ 7000000. 1000000. 7 TAKSİT 8000000 02 10 EYLÜL 7000000, 1000000. 1000000- 8000.000.
06 16 TEMMUZ 1 0 0 0 0U0- 1000 000.- 7 TAKSİT 8 0 0 0 0 0 0 09 • 17 EYLÜL 7 000.000. 10U0000.- 10 0 0 0 0 0 - 8 0 0 0 000. FiyatUnmuu ulaşım ve KDV dahil d» gıldır \ K a m p a i X T » y a
- / s o n katılım 8 0 N İ S A N 1 9 9B
Ogzala
U l u r i / . m İ S T İ K L A L C . B E K A R S N o . 1 6 / 4 B E Y O Ğ L U /İ S T »A{0.2 1 2 ) 2 9 3 91 9 5 “ (O 2 1 2 ) 2 5 2 3 0 3 9I
/ Salonum uzda her per tem le saat İÜCO da tu tu» d u ¿¿» ictısı yapılm ak V. JBPROGRAM- -'1=5-,- A y «- Arj.-j-^shir. v-fttsn K?v»3r Aja?-■_____ s \ yS Ç s’.'.r.âkıut tayİâian. Ka;när r»2. 7:.\ Kak, .at. T ur-r-z : »raiye n KC:.siCär.3.:-:i?Sv
^Kauii^agsm: turu^jarttlf u c Önceden^elırif mnıvorjanrzjtatilmik istedı^ıaı: tarihi en az 20 guc ör.ce^iiSır3ielıs:c:z
^ t f r t f c . <v>r. k «f?mı : * î » * ? 4 “ " s - " T z " " 75" ? İsin İ Ç l l l>Icl: » S »M/. A ... E* Adre«:. la k Yat. Banka: t i Trt: ... lo r ta rih i:...
Sabiha ve Zekeriya Sertel çifti İstanbul’da düzenlenen bir basın balosunda dostlarıyla...
Taha Toros Arşivi