• Sonuç bulunamadı

Necdet Remzi Atak 50. sanat yılında:Cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası:jübile konserleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Necdet Remzi Atak 50. sanat yılında:Cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası:jübile konserleri"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUMHURBAŞKANLIĞI

SENFONİ

ORKESTRASI

JÜ B İLE K O N SERLERİ

Şef : HİKMET ŞİMŞEK

Solistler : NECDET R. ATAK (Kem an)

RUŞEN GÜNEŞ

(Viyola)

(Konzertm eister: Ulvi Yücelen)

6 MAYIS 1970

ÇARŞAMBA, 20.30

KONSER

SALONU

(2)
(3)

1 9 5 4 Y I L I N D A N B İ R A N I :

— Büyük violonist Necdet Remzi Atak'ın, Atak Ho- ca'mn yetiştirdiği yüzlerce violonistin yüreğindeki yeri öylesine başkadır ki...

Bu yazıda, bu yüzlerce yürekten yalnız birine ait bir anıyı okuyacak, fakat yüzlercesinin ılık çırpınışını duyacaksınız —

Musiki Muallim Mektebinin son sınıfındayım . Nerdeyse me­ zun vo öğretmen olacağım : sene 1931 : Bize hoca olarak gelen ve Almanya'dan yeni dönmüş olan şu zayıf adam, ne kadar da genç! Daha 20 yaşını doldurmadığını söylüyorlar... Halbuki büyük bir şöhreti de var; çünkü İlk konserini 1920 de, 9 yaşında İken üermlş!

Bu genç ve zayıf adamın san'at mücadelelerine İlk atılışına şahit oluyoruz.. Tuhaf şey ; Yılm ıyo r! Gözleri hep « Y arın a» , hep «Öbürüne» d ikilm iş...

Etrafında bir sevgi hâlesi, bunun neticesi olarak da, bir çeke- memezlik çemberi teşekkül etmekte gecikmiyor. B ir gün, pek hak­ sız ve k ırıc ı bil tenkitle karşılaştığına şâhid oluyoruz. Biz gençler köpürüyoruz, birşeyler yapılm asını, bir tepki gösterilmesini, bir cevap verilmesini bekliyor ve onun âdeta İleri İtmek İçin etrafında halkalanıyoruz. Fakat hayır! Hiç sükûnetini bozmuyor. «Acaba kız­ mamış m ı?» diye merak ediyoruz. Kızm ış, belki de hepimizden Fazla kızm ış... Rengi kül gibi, fakat hırsını yenmiş gözüküyor. Göz­ leri alev alev şöyle söyleniyor : «Onlar aldatarak, ben İnandırarak yol alacağız; bakalım 1950 de kim haklı çıkacak »

işte bu olm adı: hepimiz birbirim izin yüzüne bakıyoruz: 1931 de haksız ve nahoş b ir tenkide uğrayan genç bir san'atkârın, oturup cevap vermek varken, yirm i yıl sonrasından bahsetmesinde mâna var mı y a ? !. 1950 de ne dem ek?...

Derken öğretmen oluyoruz. Hayat, Musiki Muallim Mektebi 1931 gençliğinin herblrini bir tarafa savuruyor. Kendi mücadelele­ rimizden etrafımıza bakacak halimiz yok; ama, kulağımızın bir kö­ şesi dalma kirişte ve Ankara'da! Acaba bizim Atak Hoca ne yapı­ yor?.

Atak Hoca durmadan çalışıyor. Gene sağa sola bakm ıyor; şa­ hıslarla ilgisi yok gibi; başarıların ı, acılarını ve sevinçlerini uzak­ tan uzağa paylaşıyoruz sa n ki!...

(4)

1 9 7 0 ’ K D O G R U

Bir gün bütün memleket gazetelerinde bir yazı : «Necdet Rem- zi'nin sanat hayatının 25. ci yıldönümünü...»

H ayreti. Ne çabuk geçti! Bize ne zaman ders vermişti bu adam?. Öyle ya 1931 de dönmüştü Almanya'dan!

İlk konserini 1920 de verm işti...

Aynaya bakıyor; ihtiyarlayıp ihtiyarlamadığımızı araştırıyoruz. Acaba o ne vaziyette ? Herhalde o da şişmanladı, herhalde onun da saçları döküldü; ama ihtiyarlamayan bu kemanın bir s ırrı ol­ mak gerek! İnşallah yolumuz Ankara'ya düşünce Hocamızı gidip bir görelim ;

Aaaaa! bu da ne ? : bir noktada sanki zaman olduğu yerde durmuş : sevgi hâlesi ve çekememezlik çemberi kakılıp kalmış! Keman, belki daha da olgunlaşarak, p ırıl p ırıl işliyor. B ir genç violonistler ordusu da kafileye k atılm ış... Ama, Allah Allah, du­ vardaki bu 1970 ne ola ?

Çekinerek, ezile büzüle, usulcacık : «hocam; şu 1960 dan, 1970 den vaz geçip şöyle gününü gün etsen, elâlemin eline silâh vermesen!» diyecek oldum, işte gülerek verdiği cevap:

Karıncaya «dağın altında ne yapıyorsun?» demişler. «Dağı delip sevgilime kavuşacağım!» demiş.

«İlâhi karınca» demişler, «ömrün yeter mj, ölürsün.» «Bu uğurda ölüm de yeter bana» demiş.

«Anladın m ı, Sadi'cik! 1920 ye, 1945 ve 1950 ye, ancak göz­ lerimizi 1970 e dikip çalışmakla şükredebiliriz!»

Diyen Atak, Hoca'nın sözlerindeki derin mânayı, şimdi daha net bir görüşle düşünüyorum; 1931 in Musiki Muallim mezunları 1950 yi nasıl anladılarsa, bugünkü nesil de 1970 in ne demek ol­ duğunu öyle anlıyacaktır.

Bu sefer Violonist Atak'ın yanından ayrılırken içim içime sığ­ mıyor. Buğulu gözlerle, içimden sessiz sessiz 1970 için duâ edi­ yorum.

Y a zım ı, memleketimizi ziyaret etmekte olan büyük Fransız edi­ bi Georges Duhamell'in aşağıdaki sözleriyle bitireyim :

«Dün akşam Opera'da Atak kuartetinin konserindeydim. Ça-% lan san'atkârlara ve onları dlnllyen amatörlerin coşkunluğunu gör­ düğüm zaman Türkiye'nin kültürel istikbalinin ne kadar sağlam bir yolda olduğunu bir kere daha müşahede ettim !».

(5)

P r o g r a m

G. B. VIOTTI . . . . KEMAN KONÇERTOSU Nr. 22

LA MİNÖR Moderato

Adagio

Agitato assai

Solist : NECDET REMZİ ATAK

W. A. MOZART . . . . KEMAN V E VİY O LA İÇİN

KONÇERTANT SENFONİ Mİ BEMOL MAJÖR KV 364 Allegro Maestoso

Andante

Presto

S o lis tle r: N. R. ATAK (Kem an)

RUŞEN GÜNEŞ (V iy o la )

a r a

H. WIENIAWSKI . . . 2. KEMAN KONÇERTOSU RE

MİNÖR OP. 22

Allegro Moderato

Romance - Andante non troppo

Allegro con fuoco

(6)

Y A R I M A S I R D A N E N S T A N T A N E L E R

1 QOn

..."9 yaşındaki bu melekâsâ Tü rk çocuğu, en ka-I ranlık, en ümitsiz günlerimizde Cihana karşı başımızı dik, göğsümüzü kabarık tutmamızı mümkün k ılıy o r!..»

Sâlih Keramet NİGÂR

1 0 0 0

a$âir-i âzam», 11 yaşındaki Nejdet Remzi'yi d in le rken: * ö f c f a «Sinn-i asiiysiyle (kendi yaşıyla) sanat yaşı arasında 9 senelik bir saâdet-i fa rk ı, Huda, asr-ı Hâzırımızda bir başka fâniye nasibetmiş m i, bilm iyoruz!" Abdülhak Hâmit TARHAN

1 Q 0 R ... 'T ü rk 'ü n sanat meşalesini yakıp, medeniyet kavgasını daha bacak kadar çocukken en düşman bir muhit içinde yürütmesini becerebilen bu çocuklara, lütfen, ayağa kalkm asını da biz bilelim , efend iler!" ATATÜRK

1 0 0 0

’’Gewandhaus Orkestrası için açılan imtihana gönderdiği ■ 29 violonistin herbirinin gösterdiği yüksek kalite için, Leipzig Konservatuarını tebrik etmek isterim. Bu imtihan netice­ sinde, aşağıda isimleri yazılı 3 violonistin münavebe ile konserlere iştirâki uygun görülmüştür :

(ANDREAS KA LB, NECDET REMZİ, KURT S T IE H L E R )"

Bruno WALTER

(Bruno Walter, 20. Asır ilk yarısının en büyük orkestra şef ¡erindendir. Birkaç sene önce ölmüştür).

1 0 0 Î 1 ’’birinci sın ıf bir tekniğe sahip olan bu olağanüstü ke- I w w U mancı, Bach Chaconne'u klâsik bir üslup ve derin bir ifadeyle çalıyordu." Leipziger NACHRICHTEN

1 C M K "Nasıl tarih içinde Türk'ü sanat kaabiliyetini belirten- * lerden bir başlıcası Köroğlu'nun sazı olmuşsa, bu çağda da Türkün sanat kaabiliyetini belirtenlerden bir başlıcası Atak'ın kemanı olm aktadır.

...Bugün onu, Türklüğün güzel kaabiliyetlerinden birini daha meydana koyup dünyaya tanıtmış bir seçkin Tü rk olduğu için saygıyla, sevgiyle anıyoruz..." Behçet Kema| ÇAĞLAR

Necdet Remzi Atak Dolmabahçe, 16.1.1945 Devlet Konservatuvarı, Ankara

"Sanat hayatınızın 25. Yıldönümünü kutlar, daha uzun y ılla r ça­ lışm anızı beklerim ." İSMET İNÖNÜ

haykırışını duyurdu. Beyoğlu'nun ortasında gürleyen bu ses, va­ tansever muhitlerde bir bomba tesiri yaparak, sanki ilerideki za­ ferlerim izle bugünkü saadetimizi bize o zamandan müjdelemişti.

1920 senesindeki harika çocuk, çalışm asiyle ve birbirini ko- valıyan başarılı konserleriyle Türk Musiki Tarihinde kendisine en şerefli yerlerden birini ayırm ış bulunuyor.

Necdet Remzi Atak, sanat hayatının 25. yıldönümünü pek az fâniye nasibolacak şekilde henüz 34 yaşındayken kutladıktan son­ ra, kendini, bilhassa milletine genç sanatkârlar kazandırma dâvâ- sına hasretmiş ve bu yoldaki çalışm aları da bize sayısız violonistler kazandırm ıştır.

Bugün 1920 senesinin üstünden tam 35 yıl geçti. Necdet Rem­ zi, yine her zamanki gibi Atak, her zamankinden daha olgun, kar­ şım ızda; kendisine, 1970 e doğru, yolunun açık ve aydınlık ol­

masını dileriz. Faruk GÜVENÇ

Millî Kütüphanenin tertiplediği "35” Y ıl Jübilesinde...

"O nun" «yetişkin adam» hayatı dokuz yaşında başladı; l w U w kafasıyla, duygularıyla «yetişkin adam...» İçimizde ya­ şadığı y ılla rı onun kadar^ «uzun yaşamış» kaç kişi var acaba ? .. Bir hayat ki kemandan ayıramazsınız. Ne kemandan başka dostu var, ne kemandan başka iş i!.. Kendi dünyâsında sadece kendisiyle ve öğrencileriyle yaşıyan b ir münzevi. Leylâ ile Mecnun, Dido ile Aeneas Tristan ile Isolde, Necdet ile Kem ani...»

Faruk GÜVENÇ

4 Q O C "Bugün Batı müziği sahasında büyük orkestralarım ızın, I v / U v F 0da müziği topluluklarım ızın keman ve viola gruplarına baktığımız zaman onda yedi, onda dokuz oranında Atak Hocamızın yetiştirdiği büyük değerlerle karşılaşıyoruz." Fikret UÇAR

•j Q C O "Memleketimiz san'at hayatına hergün yeni bir değer I u U O katan, her yıl bir hız veren hizmet ve çalışm alarla ge­ çen " 5 0 " y ılın ızı orkestramızla bir konser vermek suretiyle kutla­ mak arzunuz bize onur verm iş, teklifiniz ittifakla kabul ed ilm iştir." Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Yönetim Kurulu,

Teknik Kurul ve birbirinden değerli bütün sayın meslekdaş üyeleri nâmına

Müdür ULVİ YÜCELEN

4 Q C C ” 1920 de Birinci Dünya savaşından yenilerek çıkmış- ■ v d u tıR. Düşmanlarımız bizi yoketmek için ellerinden geleni yapıyor, İstanbul'u hele Beyoğlu'nu Türklükle hiç alâkası kalmı- yan bir yaban şehri haline getirmeğe çalışıyorlardı. İşte bu şartlar altında, boğazı sık ılıp boğulmaya ve susturulmaya çalışılan T ü rk ­ lük, 9 yaşındaki bir çocuğun keman sesleriyle ilk feryadını, ilk

1 QCQ

Sayın Necdet Remzi Atak;

I 3 0 0 "Kendinizi bir Ülküye öylesine bağlamışsınız. Ellinci meslek hayatı yıldönümünü tek başınıza kutlamaktan yanınızda bulunup sizi kurtarmak isterdim. Ama bu vatana yaptığınız ölüm­ süz hizmetin unutulmaz hâtırası sizi avutmaya yeter."

(7)

ATAK, KECDBT EEMZi: Tü rkischer Konzert V i o l i ­ n is t und H ochschul-Violin-Paedagoge. Zur Z e it K o n z e r t-V io lin is t , G eigenprofessor an Staats- " I konaervatoriun der Jr’usik

■ zu Ankara und V io lin is t T ie s Konservatorium s-!friö. I Geb. am 5. r'ebr. 1911 in ■ Edirae a ls Sohn des Gene- I r a l A l i kemzi und s e in er Jrrau Fatma Nazmlye. Seine I Schwester Kerhund« Erkin l i e t P ro fes so r fü r K la r ie r |am Konoervatorium. Hecdet I genoss seine Erziehung im I Robert C o lle g e , Istanbul I (lS}24-26) und an Landes- |Konservatorium der Musilc L e ip z ig (1^20-1950). le g t e sein e S o lis -_.. y J K K K K tM tenprüfüng am L e ip z ig e r Konservatorium am 12. J u li 1930 ab. * In le - tanbul s tu d ie rte e r ö Jahre Geige (1920-23) b e i K a rl Berger, der e in Schüler von Ottokar Sevcik war. A le Wunderkind gab Hecdet mit 9 Jahren in Istanbul sein e rs te s Konzert (1920). Sein Programm e n t h ie lt : V i o t t i Konzert K r.22, * Paganini Hexen-VariatIonen und Romanze Von ■:? 3eethoven. Darauffolgend k o n z e rtie rte e r ln Deutschland, in der Türkei und im üahen Osten. . Der Höhepunkt se in e r b ish erigen K a rriere war e in Festkonzert im Radio Ankara, am 1$. Januar 1945» a n la e a s lich des 25 Jaehrigen JubllaeuBe • e in e r Künstleraufbahn,das o f f i z i e l l vom P res- . so—und laiorm ationa-Barc der Regierung veran­ s t a l t e t wurde. Herr Atak i s t a ls Gründer der , türkischen -Violinschu le bekannt und hat hun­ d e rte von Schülern (u .a . llh a n özsoy und Erdo-' ?fin Capljt.) au ogeb ild et. G leich nach sein er ÜUckkehr- vom Studium und K o n zertreisen au« Leutachland, wurde er a ls G eigenlehrer in der Ä u aiklehrer-Sch u le, Ankara, a n g e s t e llt und 1936, a ls d iese Schule in ein Sta&tgkpnserva- torlum umgewandelt wurde, zum Geigenprofessor ernannt. Heben seinem 3taendigen A u ftreten ln £ow.erten,KadlQ und a ls S o lis t mit dem Orches­ t e r , o r g a n is ie r te Herr Atak am Konservatorium ein i r i o und e in S treieh q u a rtet, welche beide I r den grösseren Stuedten der Türkei Konzerte ;-*ben. Unter seinen s c h r ift i.A r b e it e n i s t eine Übersetzung vom Deutschen ins Türkische: W««-u le le w s k i’ B •’Die V io lin e W««-und ih re M e is te r*. Aa 14. J’aerz 1932 h e ira te te er Edith West£«hfcLng.

r hat 2 Kinder, 3umer Atak (193?

*.V»k (1 9 37 ). Keodet Hemzi hn|A bJHtRI Augen* •■•»Rea haar, wie 1.75 g ro »e. s »e in e r kreij,e * v iw pw . ■■ itakonaer mit V orlieb e ( T e l . 2450! ak onoervatoriuat, C«&«0 Ürkel ( i e l . MU S i x t i i

NECDET REMZİ ATAK Dünya Ansiklopedilerinde...

Ajans - Türk Matbaacılık Sanayii, Ankara

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta ha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

DNA, RNA, protein gibi biyolojik ürünlerin renkli mürekkepler yerine kimyasal maddeler içeren yazıcı benzeri bir cihazla sentezlenmesi üretim sürecini

İngiltere, İspanya, Hol­ landa, Belçika, Almanya, İtalya, İsviçre sanat müzelerinde incelemeler yapan sanatçı resim çalışmalanna Paris ve İstanbul’da

Kuzeybatı Avrupa, Kuzey Amerika ve Afrika’da genotip A; Asya ülkelerinde genotip B ve C yaygın olarak görülürken; geno- tip C Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerinde daha

Bu çal mada, Denizli bölgesindeki hemodiyaliz merkezlerinde takip edilen kronik böbrek yetmezlikli hastalarda metisilin dirençli Staphylococcus aureus burun ta y c l ve

Bu araştırmada Türkiye’nin önemli eğitim kurumlarından biri olan Galatasaray Üniversitesi mezunlarının kurduğu Galatasaray Üniversitesi Mezunlar Derneği’nin

Çalışmamızda ise kriyoglobulinemi ile yaş, cinsiyet, AST, ALT, HCV-RNA, genotip, fibrozis ve aktivite indeksi arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı. Sonuç olarak;

Yerebatan’da ayrıca klasik tuğla ve tonozların restore edilerek orijinal görüntüsünün sağlandığı, sütunlar arasında eksik olan 130 ton gergi demirleri yapılarak

İşletme Yönetimi, nihai kararı verdikten sonra bu uygulamadan yararlanılarak, seçilen giriş kapısına ilişkin alternatif tedarikçi firma arayışına girilmesi ve