• Sonuç bulunamadı

İslam muhakeme usulünde şahitlikten dönmenin kararlara etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İslam muhakeme usulünde şahitlikten dönmenin kararlara etkisi"

Copied!
82
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI İSLAM HUKUKU BİLİM DALI. İSLAM MUHAKEME USÛLÜNDE ŞAHİTLİKTEN DÖNMENİN KARARLARA ETKİSİ. YÜKSEK LİSANS TEZİ. Danışman Prof. Dr. Saffet KÖSE. Hazırlayan Cemil LİV 034244031005. KONYA-2006.

(2) İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ…………………………………………………………………………….……1 KISALTMALAR………………………………………………………………………3 GİRİŞ A. MUHAKEME HUKUKU………………………………………………….…..4 1. Tanımı………………………………………………………………..……….4 2. Çeşitleri………………………………………………………………………..4 a. Ceza Muhakemesi Hukuku.…………………………………………..…...4 b. Medeni Muhakeme Hukuku……………………………….…….………..4 c. İslam Muhakeme Hukuku.……………………………….………….…….4 B. MUHAKEME HUKUKUNDA İSPAT YÜKÜ………………….………………….5 C. MUHAKEME HUKUKUNDA İSPAT VASITALARI……………………………5 D. ŞAHİTLİĞİN MAHİYETİ…………………………………………………………..6 1.Tanımı.…………………………………………………………………………..5 2. Şahitliğin Hukuki Dayanağı.………………………………………………….7 3. Beyanın Doğruluğunu Sağlamaya ve Gerçeğe Aykırı Beyanı Tesbite Yönelik Düzenlemeler..…………………………………………..…….7 a. Türk Ceza Muhakemesi Kanununda Yapılan Düzenlemeler.……..8 b. İslam Muhakeme Hukukunda Şahitte Aranan Şartlar.………..…9 c. İslam Ceza Hukukunda Cezanın Düşmesi..……………………..…11 BİRİNCİ BÖLÜM ŞAHİTLİKTEN. RÜCÛUN. KAVRAMSAL. ÇERÇEVESİ,. ŞAHİTİKTEN. DÖNMENİN. HUKÛKİ SONUÇLARI ve DAVALARA ETKİSİ. A. ŞAHİTLİKTEN RÜCÛUN KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ…………………………13 1. Rücû Kavramı..……………….............................................................................13 2. Şahitlik Rücûun Tanımı..……………………………………………………….13 3. Şahitlikten Rücûun Rüknü…..…………………………………………………13 4. Şahitlikten Rücûun Şartları..…………………………………………………...13 5.Şahitlikten Rücûun Hukukî Mahiyeti..…………………………………………..13 a. Fesih..……………………………………………………………………..14 b. Tövbe.…………………………………………………………………….14. II.

(3) 6. Şahitlikten Rücûun Sıfatı .………………………………………………………16 7. Şahitlikten Rücûun Meşruiyeti..……………………………………………….16 B. ŞAHİTLİKTEN DÖNMENİN DAVALARA ETKİSİ……………………………….18 1. Hâkimin Kararından Önce Şahitlikten Dönme.………………………………18 2. Hakimin Kararından Sonra Ceza İnfazından Önce Şahitlikten Dönme.…………………………………………………………………20 a. Had ve Kısas Davalarında………………………………………………...22 b. Ta‘zir Cezası Gerektiren Davalarda……………………………………..24 c.TazminatDavalarında……………………………………………………....24 3. Ceza İnfazından Sonra Şahitlikten Dönme……………………………………..25 İKİNCİ BÖLÜM ŞAHİTLİKTEN. RÜCÛUN. HUKÛKİ. SONUÇLARI,. FER‘İ. ŞAHİTLERİN. ŞEHADETTEN RÜCÛU ve MÜZEKKİLERİN RÜCÛU A. ŞAHİTLİKTEN RÜCÛUN HUKÛKİ SONUÇLARI ………………………………26 1. SUÇ..…………………………………………………………………..…28 a. Doğrudan İşlenen Suçlar………………………………………………………30. b. Tesebbüben İşlenen Suçlar……………………………………………..30 2. CEZA..……………………………………………………………………………..32 a. Cezanın Özellikleri.……………………………………………….…….33 b. Ceza Çeşitleri.…………………………………………………………...33 1. Had Cezaları……………………………………………………...33 2. Kısas Cezası……………………………………………….………34 3. Ta‘zir Cezaları…………………………………………………….35 4. Mahkeme Kararı Öncesinde Beyanlarından Rücû Edenlere Uygulanacak Ceza……………………………………………….36 5. Mahkeme Kararı Sonrasında Beyanlarından Rücû Edenlere Uygulanacak Ceza………………………………………………………………37 6. Mahkeme Kararından ve Ceza İnfazından Sonra Beyanlarından Rücu Edenlere UygulanacaCeza………………………………39 a. Had Cezası ile Yargılanması………………………………………………...39 b. Kısas Talebiyle Yargılanması……………………………………………….40 c. Ta‘zir Cezası Talebiyle Yargılanmaları…………………………………….45 III.

(4) B. ŞAHİTLİKTEN RÜCÛUN TAZMİN SORUMLULUĞU……………………….…..49 1. Tazminatı Gerektiren sebepler……….……………………………………………49 2. Tazminatı Gerektiren şartlar……….……………………………………………49 3. Tazminatı ödeme sorumluluğu………...…………………………………………..50 4. Zina Davasındaki Beyanlarından Rücû Eden Şahitlerin Tazmin Sorumluluğu………………………………………………………………50 a. Zina davasında Görgü Şahitliği Yapanların Rücûları……………………50 b. Zina Davasında Şahısların Muhsanlık Sıfatını Taşıdığına Dair Şahitlik Edenlerin Rücûları………………………………52 c. Zina Davasında Görgü Şahitleri İle Muhsanlık Sıfatına Şahitlik Edenlerin Birlikte Rücûları………………………………………….53 5. Kısas Davasındaki Beyanlarından Rücû Eden Şahitlerin Tazmin Sorumluluğu………………………………………………………….…55 a. Diyet cezası………………………………………………………….……55 b. Kısas cezasının verilmesi………………………………………………..56 6. Muâmelatla İlgili Bazı Konularda Beyanlarından Rücû Eden Şahitlerin Tazmin Sorumluluğu……………………………………………………………58 a. Mal ile İlgili Davalarda Beyanlarından Rücû Eden Şahitlerin Tazmin Sorumluluğu..………………………………………………………58 b. Köle Alımı ve Azadı ile İlgili Davalarda Beyanlarından Rücû Eden Şahitlerin Tazmin Sorumluluğu.………………………………64 c. Şuf’a ile İlgili Davalarda Beyanlarından Rücû Eden Şahitlerin Tazmin Sorumluluğu..……………………..………………..…64 d. Nikah ve Talak ile İlgili Davalarda Beyanlarından Rücû Eden Şahitlerin Tazmin Sorumluluğu..……………………………65 C. FER‘İ ŞAHİTLERİN ŞEHADETTEN RÜCÛU…………………………….………..66 1. Asıl Görgü Şahitlerinin Rücûu……………………………………………………67 2-Fer‘i Şahidin Rücûu……………………………………………..………………....68 3. Asıl Görgü Şahidinin ve Fer‘i Şahidin Birlikte Rücûu……………..……………68 D. MÜZEKKİLERİN RÜCÛU…………………………………………………………….69 SONUÇ……………………………………………………………………………………….72 BİBLİYOĞRAFYA………………………………………………………………………...74. IV.

(5) ÖNSÖZ İnsanlar diğer varlıklardan farklı olarak toplu halde yaşamaya mecburdur. Bu ihtiyaçları sebebiyle başkalarıyla münasebet kurmak zorundadır. İnsan insana, insan topluma, toplum devlete, devletler birbirlerine ihtiyaç duyarlar. Her insanın kabiliyetinin farklı olması değişik uğraşlarla ilgilenmeleri insanların birbirlerine olan ihtiyaçlarını körüklemektedir. Kendi kendine yeterli bir insan olmadığı gibi bir devlet de yoktur. Toplumsal ilişkilerin bir düzen içerisinde yürütülmesi, toplumsal yaşamın zorunlu bir sonucudur. Hukuk kurallarının amacı da toplum içindeki bireylerin birbirlerine ve topluma, toplumun da bireylere karşı tutum ve davranışlarını düzenlemek, çıkar çatışmaları arasında bir denge kurmak kısaca toplum düzenini sağlamaktır. Toplumlarda huzur ve istikrarın sağlanması için oluşturulan ahlaki kaidelerin yanı sıra hukuk kuralları da ortaya konmuştur. Ahlaki kurallara aykırı hareket edenler toplum tarafından kınansa da çoğunlukla belirli bir cezaî müeyyidesi yoktur. Hukuk kurallarının ihlal edilmesinde ise öngörülmüş bir ceza vardır. İslam hukukunda cezalar yaygın olarak, Şarî tarafından belirlenip belirlemediğine göre yapılan ve suçun çeşidini de dikkate alan; kısas, had ve ta‘zir şeklinde sınıflandırılmıştır. Kişilerin davranışlarının hukuka aykırılık teşkil edip etmediğini, şayet suç işlenmiş ise hangi cezanın verilmesi gerektiğini incelemek muhakeme hukukunun işlevleri arasındadır. İnsanlar suçsuz olarak doğmaktadır ve suçun işlendiği kesin delillerle ispatlanıncaya kadar suçsuzdurlar. Ceza gerektirecek suç için bazı unsurlar aranmaktadır. Cezanın verilebilmesi için suçun bütün unsurlarıyla kesin olarak var olması gerekir. Bunu ortaya çıkaracak olan da ispat vasıtalarıdır. İspat vasıtalarıyla kesinleşen suçlara kanunda öngörülen cezalar verilir. İspat vasıtalarının en önemlilerinden birini de şahitlik oluşturmaktadır. Muhakeme hukukunda şahitlik yapabilecek kişilerde birçok şartın aranması onun ne kadar hassas bir konumunun olduğunu açıkça göstermektedir. Çünkü muhakeme esnasında meydana gelen bazı durumlar nedeniyle mahkeme kararları değişebilmekte ve verilen cezalar düşmektedir. Şahitlerin beyanlarında oluşacak değişiklikler de bunlardan biridir. Bu çalışmamızda, şahitlerin beyanlarında yaptıkları değişikliklerin dava üzerindeki etkilerini ve verilen cezalarda meydana getirdiği farklılıkları izah etmeye çalıştık. Kaynaklarda bu konu “Rücû ani’ş-şehadet” başlığı altında özel olarak incelendiği gibi, had, kısas ve ta‘zir cezaları ile ilgili konuların ilgili yerlerinde de izah edilmektedir. 1.

(6) Çalışmamız bir giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde şahitliğin İslam muhakeme hukuku içerisindeki yerini ele almaya çalıştık. Ayrıca İslam hukukunda cezaların düşmesine sebep olan unsurlardan belli başlılarına kısaca değindik. Birinci bölümde, şahitlikten rücûun tanımı, rüknü, şartları, hukûki anlamı ve meşruiyetini izah ettikten sonra, mahkeme kararlarına etkisini mahkeme öncesi, mahkeme sonrası ve ceza infazı sonrası şeklinde incelemeye çalıştık. Ayrıca had, kısas ve ta‘zir cezası gerektiren suçlarla muamelatla ilgili bazı davalarda şahitlikten dönmenin etkisini araştırdık. İkinci bölümde, şahitlikten dönmenin şahit açısından meydana getirdiği sonuçları şahidin kendisi ile ilgili bedeni ceza ve malı ile ilgili mali ceza şeklinde iki bölümde inceledikten sonra fer‘i şahitlerin ve tezkiye memurlarının beyanlarından rücularının ceza gerektirip gerektirmeyeceğini izaha çalıştık. Bu çalışmamda değerli fikirleriyle bana yol gösteren danışman hocam Prof. Dr. Saffet KÖSE’ye ve diğer hocalarıma teşekkürü bir borç bilirim.. Cemil LİV KONYA - 2006. 2.

(7) KISALTMALAR a.g.e.. : adı geçen eser. a.g.m.. :adı geçen makale. a.g.md.. : adı geçen madde. b.. : bin, ibn. bk.. : bakınız. c.. : cilt. CMK. : Ceza Muhakemesi Kanunu. DİA. : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. h.. : hicri. Hz.. :Hazreti. nşr.. : Neşreden. OMÜİFD. : Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. ö.. : ölüm tarihi. s.. : sayfa. sy.. : sayı. TCK. : Türk Ceza Kanunu. ts.. : tarihsiz. vd.. : ve devamı. 3.

(8) GİRİŞ İSLAM YARGILAMA HUKUKUNDA ŞAHİTLİK İslam muhakeme hukuku, davayı sonuçlandırmanın dayanakları olması sebebiyle ispat vasıtaları üzerinde hassasiyetle durur. Bu hassasiyet pratikte en çok müracaat edilen ve ispat vasıtalarının en önemlileri arasında sayılan şahitlik konusunda daha belirgin halde kendini gösterir. Dava için temel teşkil eden öğeleri inceleyen, onların özelliklerini belirleyen ve dava esnasında uyulması gereken kuralları düzenleyen bilim dalı “muhakeme hukuku”dur. A. MUHAKEME HUKUKU Muhakeme, hukukî bir uyuşmazlığı çözmek üzere yargı organlarının yaptıkları faaliyet sebebiyle meydana gelen hukukî işlemlerin bütünü şeklinde tanımlanmakta1 ve bu ilişkileri düzenleyen hukuk dalına da “Muhakeme Hukuku” denmektedir2. Günümüz muhakeme hukuku, medeni muhakeme ve ceza muhakeme hukuku diye iki kısma ayrılmaktadır. 1. Ceza Muhakemesi Hukuku: Ceza kanununun ihlal edilip edilmediğini, ihlal edene ne ceza verileceğini belirlemeye yönelik faaliyetlerin türünü, biçimini ve zamanını düzenleyen normların bütününün oluşturduğu hukuk dalıdır3. 2. Medeni Muhakeme Hukuku: Kişiler arasındaki özel hukuk uyuşmazlıklarının yargı organları önünde çözümlenmesine, haklı ve haksızın belirlenmesine ve adli gerçeğin sağlanmasına ilişkin yolları ve usûlü düzenleyen kurallardan ibarettir4. 3. İslam Muhakeme Hukuku; İslam muhakeme hukukunda ceza ve medeni muhakeme diye bir ayrım yapılmamıştır. Ancak davalar özelliklerine göre hukuk ve ceza bölümlerine ayrılmıştır5.. 1. Kunter, Nurullah, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 5; Toroslu, Nevzat, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 1. 2 Kunter, Nurullah, a.g.e., s. 6; Atar, Fahrettin, İslam Adliye Teşkilatı, s. 187. 3 Kunter, Nurullah, a.g.e., s. 6; Cihan, Erol-Yenisey, Feridun, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 1; Toroslu, Nevzat, a.g.e., s. 1. 4 Üstündağ, Saim, Medeni Yargılama Hukuku, s. 2. 5 Atar, Fahrettin, a.g.e., s. 183, 184.. 4.

(9) B. MUHAKEME HUKUKUNDA İSPAT YÜKÜ İslam Muhakeme Hukukunda İspat Yükü: İslam muhakeme hukukunda ispat yükü, Hz. Peygamberin hadisiyle prensip olarak davacıya yani iddia sahibine aittir.. ‫ و‬. ‫  

(10)   أﻥﻥ 

(11)   و     ا‬. *  4‫ اﻝ‬%123

(12) 0 ‫ل‬/ , ‫ وﺱ‬% . ‫ * ا‬+

(13) ‫ أن اﻝ‬:  ‫  ﺝ‬%‫"  أ‬#$  %  * ‫اﻝ 

(14) واﻝ  * اﻝ‬. “ Beyyine iddia sahibine (davacıya), yeminde davalıya düşer.”6 Ceza davalarında ise bazı hallerde ispat yükü hakime düşmektedir7. C. MUHAKEME HUKUKUNDA İSPAT VASITALARI İspat, lügatte bir şeyi durdurmak, yerine koymak ve kuvvetlendirmek manalarına gelir. Hukuk dilinde ise, davanın konusuyla ilgili olarak hukukta bildirilen sonucun gerçekleştiği hakkında hakimde kanaat oluşturmak için girişilen eylemdir8. Davaların ispatında kullanılan delillere ispat vasıtaları denir. İslam Muhakeme Hukukunda İspat Vasıtaları: İslam muhakeme hukuku ispat vasıtalarında günümüz muhakeme hukukundaki gibi bir ayrım yapmamıştır. Bununla birlikte ceza hukukunda had ve kısas davalarında diğer davalara göre daha ağır kurallar getirilmiştir. Kadının şahitliğinin bu tür davalarda kabul edilmeyişi bunun en açık örneğidir. İslam muhakeme hukukunda kabul edilen ispat vasıtalarını şu şekilde sıralamak mümkündür9. 1. İkrar, 2. Şahitlik, 3. Yemin, 4. Yeminden Nükul, 5. Bilir Kişi, 6. Keşif, 7. Yazılı Belge, 8. Lian, 9. Kasame, 10. Karineler.. 6. Buhâri, “Rehn”, 6; Tirmizî, “Ahkam”, 12. Atar, Fahrettin, a.g.e., s. 170. 8 Yılmaz, Ejder, Hukuk Sözlüğü, s. 432. 9 Atar, Fahrettin, a.g.e., s. 194; Bayındır, Abdülaziz, İslam Muhakeme Hukuku, s.142. 7. 5.

(15) D. ŞAHİTLİĞİN MAHİYETİ 1.Tanımı a. Şehadetin Tanımı : Şehadet: “ ” şehide fiilinin mastarı olup lügatte, kesin haber, bildiğini ikrar, bildirme, beyan ve yemin etme manalarına gelir10. İslam hukuku doktrininde şehadetin tarifi ile ilgili içerik olarak birbirine yakın olmakla birlikte değişik tarifler yapılmıştır. “ Bir şahsın elinde bulunan hakkın başka birine ait olduğunu haber veren üçüncü şahsın ihbarına şehadet denir11.” “Şahitlerin hazır bulundukları ve müşahede ettikleri bir işten haber vermeleridir.”12 b. Tanık: “Hariçte geçen olaylara ilişkin bildiklerini tanık dinlemeye yetkili makam önünde beyana mecbur olan üçüncü şahıstır.”13 c. Tanık Beyanı: Davaya taraf olmayan fakat olaya şahit olmuş kimsenin, o vaka hakkında beş duyusu ile edindiği bilgileri sübut konusunda karar verecek olan mahkeme veya onun yerine duruşma yaparak tanık dinlemeye yetkili kılınmış başka bir mahkeme veya hakim huzurunda sözlü olarak açıklamasıdır.14 Tanık, somut olay hakkında duyu organları aracılığıyla edindiği bilgileri kendi yorumunu katmadan ve hiçbir parçasını gizlemeden, olduğu gibi beyan etmekle yükümlüdür. Maddî gerçeğe uygun olmayan beyana, gerçeğe aykırı beyan denir. Gerçeğe aykırı beyan “yanlış beyan” ve “yalan beyan” şeklinde iki kısımdan oluşabilir15. c.1. Yanlış Beyan: Gerçeğin hata sonucu farklı algılanması veya farklı ya da eksik hatırlanması veya dile getirilmesi nedeniyle istenmeyerek yapılan gerçeğe aykırı beyana yanlış beyan denir. Yanlış beyana sebep olan etkenler genel olarak, duyu organlarının veya hafızanın zayıflığı ile ifade yeteneğinin azlığıdır. Yanlış beyan, yapılan şahitliğin güvenirliliğini sarsmakla birlikte kasta dayanmadığı için suç teşkil etmeyeceği kabul edilmiştir16. c.2. Yalan Beyan: Tanığın algıladığı husus hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmasıdır. Bu gerçeğin eksik beyan edilmesi şeklinde ya da değiştirilerek beyan 10. İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, “ş-h-d”md., III, 238. Kâsânî, Bedâ’i’u’s-sanâi’ fî tertîbi’ş-şerâ’i’, VI, 266. 12 Mevsılî, el-İhtiyâr, II, 139. 13 Artuk, Mehmet Emin, Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 630. 14 Artuk, Mehmet Emin, a.g.e., s. 630. 15 Feyzioğlu, Metin, Ceza Muhakemesi Hukukunda Tanıklık, s.230. 16 Özgenç, İzzet, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, s. 1042. 11. 6.

(16) edilmesiyle olur. Yalan beyan Türk Ceza Kanununda suç olarak düzenlenmiştir (TCK, md. 272). 2. Şahitliğin Hukuki Dayanağı İslam muhakeme hukukunda bir ispat vasıtası olarak kabul edilen şahitliğin hukukî dayanaklarını inceleyelim. a. Kur’an-ı Kerimde “ ” şehide kelimesi ve ondan türemiş kelimeler birkaç yerde kullanılmıştır. Bazı ayetler şunlardır:. َُِْ‫  ر‬ ِ ْ َ َِ ْ‫وَاَُِْْوا‬ “Erkeklerden iki kişiyi şahit tutunuz”17.. ِ$%&ِ ‫َ َد َة‬%‫ِ *ُ)ا ا‬+‫ل ُْ َوَأ‬ ٍ َْ ْ‫َوَأُِْوا َذ َوي‬ “Sizden iki adil kişiyi şahit tutunuz ve şahitliği Allah için yerine getiriniz”18. b. Hz. Peygamberin uygulamaları şahitlik için hukuki bir dayanak oluşturmaktadır. Davasının çözümü için kendisine başvuran bir davacıya “ Ya iki şahit getirirsin veya davalıya yemin ettirirsin. Bunlardan başka bir tercih hakkın yoktur19” şeklinde söylemesi şahitlik için delil teşkil etmektedir. 3. Beyanın Doğruluğunu Sağlamaya ve Gerçeğe Aykırı Beyanı Tesbite Yönelik Düzenlemeler Şahitlik, bir konuda davalı ve davacının dışında üçüncü bir şahsın müşahedesi veya mahkeme huzurunda mahkeme heyetini bilgilendirmesi olduğundan, gerçek olmama ihtimali mevcuttur. Herhangi bir hadiseyi müşahedenin mahkemede ispat vasıtası olarak kabul edilmesi için doğruluk yönünü kuvvetlendirecek ve şüphe tarafını en aza indirecek ölçütler hukuk tarafından konulmuştur20. Biz gerek İslam hukukunun gerekse günümüz muhakeme hukukunun bu konuda koydukları ölçütlerden ön planda olanlarına değinelim.. 17. Bakara (2), 282. Talak (65), 2. 19 Buhâri , “Rehn”, 6. 20 Yıldız, Kemal, İslam Yargılama Hukukunda Şahitlik, s. 63. 18. 7.

(17) a. Türk Ceza Muhakemesi Kanununda Yapılan Düzenlemeler Modern hukukta da tanıkların dinlenmesine yönelik yapılan düzenlemeler şahitlik beyanının doğruluğunun sağlanması ve gerçeğe aykırı beyanın tespit edilmesi için alınan önlemler olarak değerlendirilmektedir21. İspat vasıtalarının en önemlisi olan tanıklığın güvenirliliğinin sağlanması için alınan bu tedbirlere kısaca değineceğiz. 1. CMK, sanığa yakınlığı sebebiyle tanıklık yaptığı takdirde zor durumda kalacak ve belki de sanığı kurtarmak için yalan beyanda bulunacak olan kişilere bir seçim hakkı tanıyarak, dilerse tanıklıktan çekinebilmelerine imkan tanımıştır. Yani hiç beyanda bulunulmamasını gerçeğe aykırı beyanda bulunulmasına tercih etmiştir.. Aynı şekilde,. bildiklerini açıkladıkları takdirde kendisi veya yakınları hakkında ceza takibatı açılması ihtimali olduğunda tanığa çekinme hakkı vermiştir (CMK, md. 45) 2. Tanıkların ayrı ayrı dinlenmesi de beyanlarının gerçeğe uygunluğunu sağlamayı amaçlayan önemli bir tedbirdir. Böylece tanık kendinden öncekilerin ne söylediğini bilmediği için gerçeğe aykırı beyanda bulunmayacaktır. CMK’da bu “ Her tanık, ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanında olmaksızın dinlenir” (CMK, md. 52/1) şeklinde düzenlenmiştir. 3. Yetkili makamın tanıklara yeminden önce şahitlik görevlerinin önemini anlatması da tanığı daha dikkatli davranmaya sevk edecektir. CMK’da ilgili madde şöyledir(CMK, md. 53) Tanığa; a) Dinlenmeden önce gerçeği söylemesinin önemi, b) Gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı , c) Doğru söyleyeceği hususunda yemin edeceği anlatılır. 4. Tanığın yemin etmesinin istenmesi de gerçeğe aykırı beyanların önlenmesine yönelik bir tedbirdir. “Tanıklar, tanıklıktan önce ayrı ayrı yemin ederler” (CMK, md. 53). 5. Tanığa, tanıklığına ne dereceye kadar güvenilebileceği hakkında hâkimi aydınlatacak durumlara, özellikle şüpheli, sanık veya mağdur ile ilişkilerine dair sorular yöneltilir (CMK, md. 58/1). 6. Tanık, olay hakkında bildiklerini anlattıktan sonra, ona sorular sorulması beyanın gerçeğe uygunluğunu tespite son derece önemlidir. Bu kanunda şu şekilde düzenlenmiştir: “Tanıklık edilen konuları aydınlatmak, tamamlamak ve bilgilerin dayandığı durumları gereğince değerlendirebilmek için tanığa ayrıca soru yöneltilebilir”( CMK, md. 59/2).. 21. Feyzioğlu, Metin, a.g.e., s. 232.. 8.

(18) 7. Kanunda yalancı tanıklığın suç olarak düzenlenmiş olması (TCK, md. 272), bu fiili işlemeyi düşünen tanıkları caydırabilecek önemli bir etkendir. Toplumda huzur ve istikrarın sağlanması için konulmuş olan hukuk kurallarının en adil bir şekilde işlemesi için suçun işlediğini kesin olarak ispatlanması gerekir. Bu sebeple de muhakeme hukukunda suçu ispat eden delillerden en önemlisi olan şahitlik beyanının doğruluğunu sağlamaya yönelik. olarak yukarıda sayılan şartlar aranmıştır. Şartlardaki. eksiklikler veya diğer bazı durumlar suç için öngörülen cezayı düşürmektedir. Biz burada cezaları düşüren unsurlardan ilk akla gelenleri kısaca belirteceğiz. b. İslam Muhakeme Hukukunda Şahitlikte Aranan Şartlar Şahitlik, davalı ve davacının dışında üçüncü bir şahsın müşahedesi veya mahkeme huzurunda bildiğini izah etmesi olduğundan bunun gerçek olmama ihtimali her zaman mevcuttur. Bir olayla ilgili müşahedenin mahkemede ispat vasıtası olarak kabul görmesi için doğruluk yönünü kuvvetlendirecek ve şüpheyi en asgari düzeye indirecek bazı ölçüler konulmuştur. Bu ölçüler mahkemenin en adil bir biçimde sonuçlanması için alınan tedbirlerdendir. Bunlara sahip olmayan şahitlikler mahkeme tarafından kabul edilmemiştir. a.1. Şahit Olabilmenin Şartları I. Akıllı olmak: Şahitlik yapacak şahıslarda akıl ve temyiz kuvveti aranmaktadır. Bu şarttan yoksun olanların şahitlikleri geçerli görülmemiştir22. II. Olayı bizzat müşahede etmiş olmak: Şahidin olay hakkındaki bilgisi onu bizzat görmüş olmasına bağlı olmalıdır23. III. Gözü görür olmak: Bizzat gözle müşahede edilerek şahitliğin yapılacağı davalarda şahitlerin olayı gözleriyle görmüş olmaları şarttır24. a.2. Şahitliğin Eda Şartları: I. Akıl ve baliğ olmak:Şahitlik yapacak şahsın akıllı olması gerektiğini söyledik. Şahitlerde aranan diğer bir özellik de baliğ olmaktır. Yani eda mükellefiyetinin tam olması gerekir25. II. Hür olmak :. Kölelerin şahitliği İslam hukukunda Hanefi, Şafii ve Maliki. mezheplerinde kabul edilmemiştir26. 22. Kâsânî, a.g.e., 6, 266; Bayındır, Abdülaziz, İslam Muhakeme Hukuku, s. 150; Akşit, Cevat, İslam Ceza Hukuku ve İnsani Esasları, s. 131; Atar, Fahrettin, a.g.e., s. 197. 23 Kâsânî, a.g.e., VI, 266; Akşit, Cevat, a.g.e., s. 131. 24 Kâsânî, a.g.e., VI, 267. 25 İbn Kudâme, a.g.e., XII, 28.. 9.

(19) III. Adâlet sahibi olmak : Şâhidin âdil olması şarttır27. Adâlet şartı bizzat Şâri tarafından şart koşulmuştur. Kur’an-ı Kerim’de bunu açıkça görmekteyiz:. ُْ ‫ل‬ ٍ َْ ْ‫َوَأُِْوا َذ َوي‬ “Sizden iki adil kişiyi şahit tutunuz”28. Fasık bir şahsın tanıklığı kabul edilemez. Kur’an-ı Kerim’de fasıkların getirdiği haberlerin araştırılması gerektiği ifade edilmektedir:. ‫ )ا‬31 234 01 ‫إن ءآ‬ “Size bir fasık haber getirirse onu araştırın”29. Şahitliğin kabul olması için şart kabul edilen adâlet , büyük günahlardan kaçınmak, farz olan vazifeleri yerine getirmek, davranışlarda iyinin kötüden daha üstün olması şeklinde tarif edilmiştir30. IV. Şahit ile taraflar arsında düşmanlığın olmaması: Aralarında düşmanlık bulunan kimselerin birbirleri aleyhine şahitlikleri kabul edilmez31. a.3. Şahitlik Lafzında Aranan Şartlar: Muhâkeme esnasında şahitlerin kullandıkları ifadelerde bazı şartlar aranmaktadır. I. “Şahitlik Ederim” lafzının kullanılması: Hanefi mezhebine göre şahitlerin dava konusu ile ilgili bildiklerini anlatırken “şahadet ederim” yani “ ” şehide kelimesinin muzari sığasından birinci tekil şahıs için kullanılan lafız ( ‫ ) أ‬ile yapılması gerektiğini bunun dışındaki kelimelerle yapılacak şahitliğin geçerli olmayacağını ileri sürmüşlerdir.32 Şahitliğin ‫ أ‬lafzı ile yapılması gerektiğini savunanlar şu delileri getirmişlerdir. I.a.. Şahadet kelimesi ve ondan türeyen kelimeler taabbüdî bir şekilde. kullanılmaktadır. Yani sebep ve illeti bilinemez.33. Kur’an-ı Kerim’de. َُِْ‫  ر‬ ِ ْ َ َِ ْ‫ِْ ُوا‬8َ1ْ‫َواﺱ‬. “…erkeklerinizden iki şahit. tutun”34. 26. Kâsânî, a.g.e., VI, 267; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, IV, 427. Bayındır, Abdülaziz, a.g.e., s. 152. 28 Talak (65), 2. 29 Hucurat (49), 6. 30 Karaman, Hayrettin, “Adâlet”, DİA, I, 344. 31 İbn Kudâme, a.g.e., XII, 56; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, IV, 435. 32 Kâsânî, a.g.e., VI, 273; Bayındır, Abdülaziz, a.g.e., s. 170. 33 Dâmâd Efendi, Mecma‘u’l-enhur, II,189; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IV, 513; Köse, Saffet, Çağdaş İhtiyaçlar ve İslam Hukuku, s. 77. 27. 10.

(20) ُْْ5َ َ3َ‫ِْ ُ وْاْ ِإذَا ﺕ‬$‫َوَأ‬. “Alış-veriş yaptığınızda şahit tutun.”35;. ُْ ‫ل‬ ٍ َْ ْ‫ِْ ُوا َذ َوي‬$‫وََأ‬. “İçinizden iki adil şahit getirin”36;. ُ ً>5َ4ْ‫ َأر‬ % ِْ َ&َ ْ‫ِْ ُوا‬8َ1ْ‫فاﺱ‬ َ ُِْ:;َ<‫ اْ@َ?َِ>َ ِ ﻥ‬ َ ِ‫ْﺕ‬Aَ 7ِ‫ﺕ‬8 % ‫وَا‬ “Kadınlarınızdan zina enlere bunu ispat edecek aranızdan dört şahit getirin”37 ayetlerinde şehâdet lafızları kullanılmıştır38. I.b. Ayrıca şahitlik yemin lafızlarından birini oluşturduğundan şahitlik esnasında “ ” şehide kelimesi kullanılmalıdır39. I.c. Kelime tekniği açısından ise “şahitlik ederim” lafzının inşâi olduğunu, ihbari lafızlar gibi doğru ve yanlışlığa ihtimal vermeyeceğini söylerler40. II. Şahitlerin İfadelerinin Gerçeğe Aykırı Olmaması: Duyu organlarıyla hissedilen ve anlaşılan bir gerçeğin zıddına şahitlik kabul edilemez (Mecelle, md. 1697). III. İfadenin Çelişki Olmaması: Şahidin sözlerinde çelişki bulunması onun konuyla ilgili bilgisinde şüphe oluştuğunu gösterir. Mecellede bu kaide olarak yer bulmuştur. “Tenakuz (çelişki) ile hüccet kalmaz .” (Mecelle, md. 80) c. İslam Ceza Hukukunda Cezaların Düşmesi İslam düşüncesine göre birey suç işlediği kesin delillerle sabit oluncaya kadar masumdur. Bu anlayış “beraeti zimmet asıldır” ifadesiyle de kaide haline getirilmiştir. İspat delillerindeki yetersizlik veya ispat sonrası oluşan bazı durumlar nedeniyle. cezalar. düşebilmektedir. Biz burada suçun ispatından sonra cezayı düşüren sebeplerden kısaca bahsedip bunlardan tezimizin konusunu teşkil eden şahitlikten dönme meselesine değineceğiz. 1. Ceza Mahallinin Yok Olması : Ceza verilecek mahallin ortadan kalkması cezanın düşmesine sebeptir. Örneğin kısas uygulanacak kişinin ölmüş olması kısas cezasını düşürür41.. 34. Bakara (2), 282. Bakara (2), 282. 36 Talâk (65), 2. 37 Nisa (4), 15. 38 Köse, Saffet, a.g.e., s. 77, 78. 39 Dâmâd Efendi, a.g.e., II, 189; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IV, 513 40 İbn Abidin, a.g.e., IV, 513. 41 Geniş bilgi için bkz. Kâsânî, a.g.e., VII, 246; Bilmen, a.g.e., III, 82; Fudaylat, Cebir Mahmud, Sukûtu’l-ukûbât ,I, 90. 35. 11.

(21) 2. Sanığın İkrarından Dönmesi : Suç, failin itirafı ile sabit olmuş ise, şahsın ikrarından vazgeçmesi halinde suç için öngörülen ceza düşecektir42. 3. Zamanaşımı: Mahkeme kararı öncesinde veya mahkeme kararı sonrası ceza infazı öncesinde geçen zamanın cezayı düşürmedeki etkisi doktrinde tartışmalıdır. İmam Malik (ö. 179/795), İmam Şafiî (ö. 204/819), ve İmam Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855)’e göre had ve kısas davalarında zaman aşımının bir etkisi yoktur43. 4. Af : Kul hakkı olan davaların mahkemeye intikalinden önce ve sonra hak sahibinin suçluyu affetmesi cezayı düşürür44. 5. Sulh: Kul hakları ile ilgili mal ve cinayet davalarında tarafların bir meblağ üzerinde anlaşmaları suça öngörülen cezayı düşürecektir45. 6. Tövbe : İslam hukukçularının bir çoğu kul haklarının iade edilmesi ve suçun ilk kez işlenmiş olması şartı ile, tövbenin cezaları düşüreceği görüşünü benimsemişlerdir46. 7- Şahitlikten Dönme : İslam hukukçularının, cezaların düşmesinde rolü bulunan unsurlar arasında gördükleri bir konu da şahitlikten dönmedir. İşte biz bu çalışmamızda, şahitlikten dönmenin mahkeme kararlarına etkisini ve cezaları düşürüp düşürmediğini inceleyeceğiz.. 42. Serahsî, el-Mebsut, IX, 92; İbn Kudame, el-Muğni, VIII, 212; Bilmen, a.g.e., III, 286; Koca, Ferhat, “İkrar”, DİA, XXII, 40. 43 Ebû Zehre, Suç ve Ceza, II, 75. 44 Bilmen, a.g.e., III, 100; Fudaylat, a.g.e., I, 61; Atar, Fahrettin, “Af”, DİA, I, 395; Aydın, M. Akif, Türk Hukuk Tarihi, s. 186; Dalgın, Nihat, İslamda Tövbe ve Cezalara Etkisi, s. 29. 45 Bilmen, a.g.e., III, 99; Fudaylat, a.g.e., I, 192; Dalgın, Nihat, a.g.e., s. 29; Dağcı, Şamil, “Kısas”, DİA,, XXV, 494. 46 Ebû Zehre, a.g.e., I, 338 vd.; Dalgın, Nihat, a.g.e., s. 83-178.. 12.

(22) BİRİNCİ BÖLÜM A. ŞAHİTLİKTEN RÜCÛUN KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ 1. Rücûun Tanımı: Lügatte, bir işten veya yolculuktan dönmek anlamına gelen rücû’47 Istılahta, belirlenmiş, ortaya konmuş veya daha önce sabit olan şeyin iptal edilmesi anlamındadır48. 2. Şahitlikten Rücûun Tanımı: Görgü şahidinin mahkemede yapmış olduğu şahitlik beyanından “Ben yapmış olduğum şahitlikten rücû ettim, şahitlik beyanımı geri aldım” gibi özel ifadeler kullanarak vazgeçmesidir49. Şahitlikten rücûun hukuki açıdan bir değer ifade edebilmesi için belli rükün ve şartlara uygun olarak yapılması gerekir. Bunları da şu şekilde ele almak mümkündür. 3. Şahitlikten Rücûun Rüknü: Şahidin, mahkeme huzurunda şahitlikte bulunurken “şehadet ederim ki” şeklinde bir ifade kullanması gerekmektedir. Aynı şekilde beyanından rücû ederken de, “yapmış olduğum şahitlikten döndüm, yalancı şahitlikte bulundum veya yaptığım şahitlik yalan üzere idi” şeklinde bir rücû sığası kullanmalıdır50. 4. Şahitlikten Rücûun Şartları: Şahit mahkemede hâkimin huzurunda yapmış olduğu şahitlik beyanından, yine mahkemede ve hâkimin huzurunda rücû edebilir51. Bu şahitlikten rücûya hukukçuların yüklemiş oldukları anlamın doğal neticesidir. 5. Şahitlikten Rücûun Hukukî Mahiyeti Rücû hukuki neticesi itibariyle iki anlama gelmektedir:. 47. İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, “r-c-a” md., VIII, 114. İbn Nüceym, el-Bahru’r-râ’ik, VII,127. 49 İbn Nüceym, el-Bahru’r-râ’ik, VII, 127; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, IV, 456; Desûkî, Hâşiye ‘ale’ş-Şerhi’lkebîr, IV, 206. 50 İbn Nüceym, el-Bahru’r-râ’ik VII,127. 51 Serahsî, el-Mebsût, XVI, 223-224; Mergînânî, el-Hidâye, III,1127; Zeyla‘î, Tebyînü’l-hakâ’ik Şerhu Kenzi’ddekâ’ik, IV, 243; Aynî, el-Binâye, VII, 243; İbn Nüceym, el-Bahru’r-râ’ik VII, 127; İbn Âbidîn, Reddü’lmuhtâr, IV, 396.. 48. 13.

(23) a. Fesih: Fesih sözlükte; “aklen veya bedenen zayıf olmak, bilmemek; bozmak, iki şeyi birbirinden ayırıp dağıtmak” gibi anlamlara gelmektedir. Fıkıh literatüründe ise fesih; bir akdin veya hukuki işlemin, borç ilişkisini tabii olarak sona erdiren ifâ, ibrâ, takas, yenileme, zaman aşımı gibi sebepler dışında her ne şekilde olursa olsun iki veya tek taraflı iradeyle yahut yargı hükmü ile ortadan kaldırılmasını, sona erdirilmesini, geri alınmasını kapsayacak bir çerçeveye sahiptir. Bu sebeple feshin yanı sıra günümüz hukuk biliminde rücû, iptal gibi kavramlarda İslam hukukunda fesih kavramı ile karşılanmaktadır52. Feshin bu çerçevesini de düşünerek bazı hukukçular rücû beyanında bulunan şahitlerin yapmış oldukları şahitliği fesh etmiş olduklarını söylemişlerdir. Dolayısıyla da. şahitlik. mahkeme huzurunda yapıldığına göre fesih de mahkeme huzurunda olmalıdır. Yani şahitlikte olduğu gibi şahitlikten rücûda da mahkeme şartı aranmaktadır53. b. Tövbe: Şahidin rücû beyanında bulunmasına, feshin dışındaki diğer anlamı da tövbedir. Şahit ifadesini geri almakla yapmış olduğu hatalı veya yalancı şahitlikten tövbe etmektedir54. Tövbe; yapılan kötülüğü, işlenen günahı veya kabahati, Allah yönünden affedip bağışlamak, kul yönünden yaptığının kabahat veya günah olduğunu bilip, onu bırakıp terk ederek Allah’a dönmek, yani O’nun emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak suretiyle, Allah’a sığınarak, O’ndan affetmesini bağışlamasını dilemek, yaptıklarından pişman olduğunu da belirterek yalnız O’na yalvarmak demektir55. Tövbe suçun çeşidine göre yapılır. Şahit mahkeme huzurunda aleni bir şekilde yapmış olduğu şahitlik beyanından, yine mahkeme huzurunda aleni olarak tövbe etmelidir. Çünkü açıktan işlenen suçun tövbesi açık olur, gizli suçun tövbesi de gizli olur56. Muaz b. Cebel (r.a.)’ın Hz. Peygamber’den rivayet ettiği şu hadis buna delil olarak getirilir57;. C‫ی‬$    B‫ی‬B#‫>=ب    أﻥ@  ض و  اﻝ‬#‫ل  ی‬:;‫  أ   و اﻝ‬ ‫>=ى‬1 C  : ‫>ل‬0

(24) +‫ ی رﺱ=ل ا أو‬G / : ‫ل‬/ ‫ذ‬#  ‫ء  یر‬2  ‫  ا  أ

(25) ﻥ‬ 52. Bardakoğlu, Ali, “Fesih”, DİA, XII, 428. Serahsî, el-Mebsût, XVI, 210; Mergînânî, el-Hidâye, III, 1123; Zeyla‘î, Tebyînü’l-hakâ’ik, IV, 243; İbn Nüceym, el-Bahru’r-râ’ik VII, 128; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IV, 396. 54 Serahsî, el-Mebsût, XVI, 210; İbn Nüceym, el-Bahru’r-râ’ik, VII, 128; Zeyla‘î, a.g.e., IV, 243; Mergînânî, a.g.e., III, 1123; Aynî, el-Binâye, VII, 242. 55 Dalgın, Nihat, İslamda Tövbeve Cezalara Etkisi, s. 34. 56 Serahsî, el-Mebsût, XVI, 210; Mergînânî, a.g.e., III, 1123; Zeyla‘î,, a.g.e., IV, 243; Aynî, a.g.e.,,VII, 242; İbn Nüceym,a.g.e.., VII, 128. 57 Aynî, a.g.e., VII, 242. 53. 14.

(26) ‫ اﻝ ﻝ‬4=‫ ﺕ‬%0 4‫ﻥ‬:#‫ ﻝ‬4‫ﻥ‬:#‫واﻝ‬. ‫ ث‬0 ‫  ﺱ=ء‬G  ‫ و‬$‫  و‬J‫ آ‬. ‫ واذآ ا‬G#21‫ اﺱ‬. ‫ا‬. Peygamber (s.a.s) Muaz b. Cebeli Yemen’e gönderdiğinde kendisine tavsiyede bulunmasını söyleyince ona şöyle söylemiştir. “ Gücün yettiğince takva üzere olmaya çalış, her ağaç ve taşın yanında (sürekli) Allah’ı zikret. Bir kötülük yaptığında gizli suça gizli tövbe, açık suça açık tövbe gerekeceğini bil”58. Bu hadiste Hz. Peygamber (s.a.s.) sır karşılığında sır, aleniyet karşılığında aleniyet prensibini getirmiştir. Buna göre mahkeme huzurunda yapılan hatalı veya yalan şahitlik suçunun tövbesi de mahkeme huzurunda olmalıdır. Şahitlerin insanlardan utandıklarını veya herhangi bir şahıstan korktuklarını söyleyerek mahkeme huzurunda şahitlik beyanlarından dönmekten kaçınmak istemeleri kabul edilemez. Çünkü mahkeme dışında yapılan rücu beyanları geçersizdir59. Aleyhinde şahitlik yapılan şahıs, şahitlerin mahkeme dışında rücû beyanında bulunduklarını iddia etse ve şahitlerin bu konuda yemin etmelerini istese şahitlere yemin ettirilmez. Çünkü beyyine ve yemin sahih davalarda istenir. Mahkeme dışında yapılan rücû beyanı batıldır. Bu konuda getirilen delillerde geçersizdir. Davanın görüldüğü mahkeme değil de başka bir mahkeme huzurunda şahitlerin rücû beyanında bulundukları, hatta hâkimin şahitler aleyhinde tazminata hükmettiği şeklinde bir iddianın sabit olması halinde şahitlerin rücû beyanı geçerli sayılacaktır60. Rücû beyanı şahitliğin yapıldığı mahkeme dışında bir mahkeme ve hakimin huzurunda yapılırsa da kabul edilmelidir. Çünkü davaya bakan hâkimin ölümü veya azledilmesi gibi bir durumda yerine gelen hâkimin rücû beyanını kabul etmemesi adâletin tam tecelli etmesine engel olacağı gibi aleyhinde şahitlik yapılan şahsı mağdur duruma düşürecektir61. İslam. ceza. hukukunda,. suçlunun. pişmanlığı. halinde. verilecek. cezalar. düşürülebilmektedir. Tövbe suçtan önce veya sonra olabilir. Suç öncesinde iki şekilde olabilir62; Suç öncesinde suç işleme kastı ile başlamış olduğu fiili fail kendi ihtiyarı ile tamamlamaktan vazgeçer.. 58. Taberânî, el-Mu‘cemü’l-kebîr, XX, 159; Heysemî, Mecma‘u’z-zevâ’id, X, 72. Serahsî, el-Mebsût, XVI, 210; İbn Nüceym, el-Bahru’r-râ’ik, VII, 127. 60 Mergînânî, el-Hidâye, III, 1123; Aynî, el-Binâye, VII, 243; İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-Kadîr, VI, 86, 87; İbn Nüceym, el-Bahru’r-râ’ik, VII, 12. 61 Serahsî, el-Mebsût, XVI, 211, 224. 62 Dalgın, Nihat, a.g.e., s. 83. 59. 15.

(27) İcra faaliyetlerini tamamlayan fail pişmanlık duyarak neticenin gerçekleşmesini kendi isteği ile önler. Şahitler yapmış oldukları şahitliklerinden mahkeme öncesi rücû ettiklerinde kendilerine ceza tahkikatının yapılmayışı rücûun tövbe anlamında da kullanıldığını göstermektedir. Mahkeme kararı sonrası veya ceza infazı sonrasında failin pişmanlığının cezayı düşüreceği konusunda ise farklı görüşler vardır. Mahkeme sonrasında failin tövbesinin samimiyetinin anlaşılamaması cezanın düşürülmemesinin en önemli sebeplerinden biri sayılmaktadır63. Soyut tövbe kul hakkının ağırlıkta olduğu kısas ve diyeti, mali ceza ve tazminatları, had cezalarından zina iftirası gibi cezaları da düşürmeyecektir64. Mahkeme kararından sonra şahitlerin beyanlarından dönmeleri sebebiyle oluşan cezai sorumlulukta rücû tövbe anlamında dahi olsa ceza kaldırılmayacaktır. 6. Şahitlikten Rücûun Sıfatı : Şahitler beyanlarında hata etmiş iseler şahitlikten rücû etmeleri, dini açıdan istenilen, teşvik edilen meşru bir iştir. Çünkü şahit daha önce yapmış olduğu yalan ve hatalı şahitliği ile bir şahsın mağduriyetine sebep olmuştur. Davanın çeşidine göre davalı şahıs ya had ya kısas ya da tazir cezası ile cezalandırılmış veyahut da tazminat ödemeye mahkûm edilmiştir. “Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur”65 genel kaidesi ve yalan şahitliğin büyük günahlardan sayılması şahitlerin davalı şahsın mağduriyetine sebep olan kasıtlı veya hatalı gerçeğe aykırı beyanlarından rücû etmelerini vacip kılmaktadır. Bu sayede şahitler büyük bir günahtan da uzaklaşmış olurlar66. Aksi taktirde aleyhine şahitlik yaptıkları şahsın haksız yere ceza almalarına sebep olacaklardır. 7. Şahitlikten Rücûun Meşruiyeti: İspat vasıtalarının en önemlilerinden birisi olan şahitliğin meşruiyeti kitap ve sünnet ile sabittir. Şahitlikten rücû hakkında ise kitap ve sünnette doğrudan bir delil yoktur. Ancak Sahabîlerin önde gelenlerinden bazılarının konuyla ilgili olarak ortaya koydukları prensipler ve icma şahitlikten rücûun. meşruiyetinin delilidir. İcma’nın dayanağı Hz. Ali’nin. uygulamasıdır. 63. Dalgın, Nihat, a.g.e., s. 88. Bardakoğlu, Ali, “Ceza”, DİA, VII, 476. 65 Mâlik, Muvatta’, “ Kitabu’l-Ekdıyye”, 38; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, V, 327; İbn Mâce, “Ahkam”, 17; Şevkâni, Neylü’l-evtâr, IV, 445. 66 İbn Nüceym, el-Bahru’r-râ’ik, VII, 127. 64. 16.

(28) 3O ‫ ﺝءا‬,

(29)  %#2>0 ‫ ﺱق‬%‫ أﻥ‬J‫ ا  * رﺝ‬$  ‫

(30) رﺝ‬0

(31) #8‫ف  اﻝ‬2 ‫ل‬/‫و‬ T1#2>‫ ﺕ ﻝ‬#‫ ﺕ‬T‫ أﻥ‬G  =‫ل ﻝ‬/‫ول و‬S‫ ا‬4‫ا  ی‬R3‫دﺕ وأ‬$ J20 ‫ﻥ‬23‫ أ‬P/‫و‬ Şâbi’nin rivayet ettiğine göre, iki kişi Hz. Ali’ye gelerek bir şahsın hırsızlığına şahitlik ettiler. O da şahsın elinin kesilmesine karar verdi. İnfaz gerçekleştikten sonra şahitler bir başka şahsı getirerek “biz hata etmişiz hırsız bu şahıstır” dediler. Hz. Ali “ sizin ikinci söylediğinizi ben bu şahıs hakkında kabul etmiyorum. Siz eli kesilen şahsın diyetini tazmin edeceksiniz. Şayet sizin bunu kasıtlı yaptığınızı bilseydim ellerinizi kestirirdim” demiştir67. Bu olaya şahit olan sahabîler Hz. Ali’nin uygulamasına itiraz etmemişlerdir. Bu da konuyla ilgili icma oluştuğunu gösterir68. Hz. Ömer’in “Batılda ısrardan hakka rücu daha hayırlıdır” sözü de şahitlikten rücunun meşruiyetine delil olarak getirilir69. Bu söz rücûun geçerli olacağını aklen de ispatlamaktadır. Hatalı beyanda bulunan şahitler beyanlarından vazgeçmeyecek olurlarsa veya hukuken onların rücûları kabul edilmeyecek olursa hatada ısrar edilmiş olunacaktır. Davalı şahıs da haksızlığa maruz kalacaktır. Bu ifadelerden sonra şunu söylemek mümkündür. Şahitlerin yapması gereken iki şey vardır: Birincisi: Müşahede etmiş olduğu suçu mahkemede aynısıyla anlatmak ve bu sayede hukukun toplumda faziletin, huzurun sağlanması ve istikrarın devam etmesi için suça karşılık öngördüğü cezanın verilmesini temin etmektir. İkincisi: Allah Resulü (s.a.s.)’in;. ‫ل رﺱ=ل‬/ : ‫ل‬/ ‫  ا

(32) هیة‬V‫ﻝ‬+

(33) ‫  ا‬US‫  ا‬4‫  أ= =اﻥ‬41/ . …‫ة‬3Y‫

(34) اﻝ ﻥ وا‬0 ‫ ا‬1‫ ﺱ‬,  *  1‫ و ﺱ‬, ‫ وﺱ‬%  ‫ * ا‬+ ‫ا‬ “ Her kim müslümanın bir ayıbını örterse yüce Allah da onun dünyada ve ahirette ayıplarını örter”70 hadis-i şerifine göre amel edip mahkemede hak aramak ve dava açmak gibi yollarla iman edenler arasında kötü sözlerin yayılmasını önlemek gayesiyle gördüğü olayı gizlemek ve şahitlik etmemektir71. Hatalı beyanda bulunan şahit, yapması gereken şeylerden birincisini tercih edip mahkemede olayla ilgili açıklama yaptığına göre ifadesinin hatalı olduğunu yine mahkeme huzurunda anlatmalı ki şahitlik etmedeki maksat hasıl olmuş olsun. 67. Buhari, “Diyat”, 20. Serahsî, el-Mebsût, XVI, 211. 69 Aynî, el-Binaye, VII, 240. 70 Buhari, “Mezalim”, 3; Müslim, “Birr”, 58; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 38; Tirmizî, “Hudûd”, 3. 71 Ebû Zehre, a.g.e., I, 73. 68. 17.

(35) B. ŞAHİTLİKTEN DÖNMENİN DAVALARA ETKİSİ Şahidin şahitlik beyanından geri dönmesi muhakemenin seyri açısından şu üç şekilde olabilir: 1. Şahidin, hâkimin kararından önce şahitlikten dönmesi. 2. Şahidin, hâkimin kararından sonra, ceza infazından önce şahitlikten dönmesi. 3. Şahidin, ceza infazından sonra şahitlikten dönmesi. 1. Hâkimin Kararından Önce Şahitlikten Dönme Hâkim dava konusu ile ilgili kararını vermeden önce, davanın neticelenmesinde delil olarak getirilen şahitler, beyanlarından dönecek olurlarsa, fakihlerin çoğunluğuna göre mahkeme herhangi bir hüküm veremez.72 Bunun sebeplerini şu şekilde açıklamak mümkündür: a. Şahitler hükümden önce “yanlış beyanda bulunduk, biz öyle zannetmiştik veya şahitliğimizde hata ettik” diyerek ifadelerini geri alırlar ise, şahitlikleri düşer73. Çünkü onların sözleri arasında çelişki meydana gelmiştir. Hâkim ise zıt sözlerle karar veremez74. b. Şahitlikten rücû ile birlikte dava konusunu karara bağlayan şahit beyanı ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla da hüküm delilsiz kalmıştır. Delil olmadan da hâkim karar veremez75. c. Hukuk, ispat vasıtalarından birine göre davaların sonuçlanmasını ister. Bu vasıtalar herhangi. bir. sebeple. kesintiye. uğramamalıdır.. Şahitlik. ispat. vasıtalarının. en. önemlilerindendir. Şahitlikten rücû ise onu iptal etmek anlamına gelir. Dava ile ilgili ispat vasıtası ortadan kalktığı için hâkim de ona göre karar veremez. Bu konuda fakihlerin çoğunluğuna muhalefet eden bir görüş Süfyan es-Sevri’den. 76. (ö.161/778) ve zayıf bir rivayetle de İmam Malik’ten (ö.179/795) gelmektedir77. Süfyan-ı Servî; hâkimin, şahitlerin rücû beyanlarına rağmen, önceki ifadelerini dikkate alarak karar verebileceğini söyler. Yani şahitlikleri muteberdir78. Ona göre şehadetten rücû kabahat türünden bir suç kabul edilerek şahidin tedibine sebep teşkil edebilir, ama hükmün tesisini engelleyemez79. İbn Kudâme (ö.620/1223) bu görüşe şu şekilde itiraz etmektedir: 72. Serahsî, el-Mebsût, XVI, 211-223- 224; Şîrâzî, el-Mühezzeb, II, 340; Semarkandi, Tuhfetu’l-Fukaha, III, 125; Zeyla‘î, Tebyînü’l-hakâ’ik, IV, 244; Aynî, el-Binâye,VII, 240; İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-Kadîr, VI, 85; İbn Nüceym, el-Bahru’r-râ’ik, VII, 128; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IV, 396; Necîb el-Mutî’î, Tekmiletü’l-Mecmû’, XX, 278. 73 Fudaylat, Cebir Mahmud, Sukûtu’l-ukûbât, I, 202. 74 Mergînânî, el-Hidâye, III, 1123; Aynî, el-Binâye, VII, 240; İbn Nüceym, el-Bahru’r-râ’ik, VII, 128. 75 Erbay, Celal, İslam Ceza muhakemesi Hukukunda İspat Vasıtaları, s.150. 76 Şîrâzî, a.g.e., II, 340; Necîb el-Mutî‘î, a.g.e., XX, 278. 77 Desûkî, a.g.e., IV, 206. 78 Şîrâzî, a.g.e, II, 340; İbn Kudâme, a.g.e., XII,137; Necîb el-Mutî‘î, a.g.e., XX, 278. 79 Erbay, Celal, a.g.e., s.150.. 18.

(36) 1- Şahitlik hükmün şartıdır. Şart ortadan kalktığında hüküm vermek caiz değildir. 2- Şahitlerin şahitlikten dönmeleri yalancı olduklarını ortaya koyar. 3- Şahitlerin fâsıklığı sabit olursa şehadet batıl olur. Şahitlerin yalancı olmaları fâsık oldukları anlamına gelir. Zira Kur’an’da80 ve Hz. Peygamber’den rivayet edilen bir çok hadiste bu büyük günahlar arasında sayılmaktadır81. İslam hukukunda da kişinin büyük günah işlemesi fâsıklık olarak adlandırılmakta ve tahammül yönüyle şahitliğinin (başkasının hakkına ilişkin bir olaya veya bilgiye kişinin duyu organları vasıtasıyla muttali olması) geçerliliği tartışmalı da olsa, edâ safhasındaki şahitliğinin (mahkeme huzurunda yapılacak şahitliğinin) geçerli olmadığında hemen hemen görüş birliği vardır82. Şahitler kasten yanlış beyanda bulunmuşlar ve bundan rücû ediyorlar ise yalancı şahitlik yaptıkları için fâsıklıkla itham edilebilirler. Ancak beyanlarında hata ettiklerini anladıkları için rücû ettiler ise fâsıklıkla itham edilemezler83. 4- Mahkeme kararından önce şahitlikten dönme, karar sonrası rücûdan farklıdır. Zira hüküm, ortaya konan delillere göre verilir. Hükümden önce ise ortada bir delil mevcut olmadığı için karar da verilememiştir84. Kanaatimizce, İmam Süfyan es-Sevrî’in bu görüşü, şahitlerin rücûları sonucu mahkemelerde oluşabilecek muhtemel kısır döngüleri engellemek için isabetli gözükmekle birlikte, bu görüşe katılmak pek mümkün gözükmemektedir. Zira şahitlerin şehadetlerinin hakikate uygun, rücûlarının ise uygun olmama ihtimali olduğu gibi, bunun tam tersi olma ( rücularının hakikate uygun, şehadetlerinin hakikate uygun olmama ) ihtimali de vardır. Şehadet beyanı ve rücû beyanı aynı şahsa ait olduğuna göre hâkim hangi beyanın doğru olduğu konusunda bir şüpheye düşecektir. Hâkimin şüphe üzerine hüküm tesis etmesi ise adâletin sağlanması açısından sakıncalıdır. Bu nedenle fakihlerin çoğunluğunun görüşü daha tercihe şayandır. Özelliklede ceza muhakemesinde şehadetinden rücû eden bir şahidin önceki ifadesine göre hüküm tesis edilmesini isabetli bulmadığımızı ifade etmek isteriz. Hâkimin kararından önce şahitlerin şahitliklerinden dönmeleri sonucu tarafların bir zarara uğramaları söz konusu değildir. Bu sebeple de rücû eden şahitlerin bir şey tazmin etmeleri gerekmemektedir85.Ancak şahitlikten rücû edenler kasten gerçeğe aykırı beyanda 80. İsra (17), 36; Furkan (25), 72; Kaf (50), 18. Buhâri, “Şehâdât”, 10; “Edeb”, 6; “İsti’zan”, 35; “İstitâbe”, 1; Müslim, “İman”, 143; Tirmizî, “Şehâdât”, 3; “Birr”, 4; “Tefsiru Sure”, 5. 82 Yavuz, Yusuf Şevki, “Fâsık”, DİA, XII, 204, 205. 83 Cebir Mahmud, a.g.e., I, 205-206. 84 İbn Kudâme, a.g.e., XII,137. 85 Serahsî, a.g.e.,XVI, 224; Mergînânî, a.g.e., III, 1123; Zeyla‘î, Tebyinu’l-Hakâik, IV, 244. 81. 19.

(37) bulunmuşlarsa bu fiilleri sebebiyle ta‘zir cezası ile cezalandırılırlar86. Bununla birlikte şahidin mahkeme karar vermeden beyanından rücû etmesi tövbe ettiği ve bunda da samimi olduğu anlamına geleceği için hiçbir cezanın verilmemesinin daha isabetli olacağını düşünmekteyiz. 2. Hakimin Kararından Sonra Ceza İnfazından Önce Şahitlikten Dönme Hakimin kararından sonra şahitler beyanlarından geri dönecek olurlar ise davanın nasıl etkileneceği, mahkeme kararının feshedilip edilmeyeceği, bir başka ifade ile kararın uygulanıp uygulanmayacağı sorularına cevap arayacağız. Mahkeme kararı sonrası şahitler verdikleri beyanlarından dönecek olurlarsa verilen kararın nasıl etkileneceği konusunda doktrinde iki farklık görüş mevcuttur. 1. Şahitlerin rücû beyanına itibarla hüküm feshedilemez. Bu konuyla ilgili hukuk literatüründe belirtilen sebepler şunlardır: I. Şahitlerin beyanları arasında tezatlık oluşmuştur. Hüküm zıt sözlere itibar edilerek bozulamaz87. II. Hüküm öncesinde meydana gelen rücûda olduğu gibi hükümden sonra meydana gelen rücûda da şahitlerin ilk beyanlarının gerçeğe aykırı olma ihtimali kadar rücûlarının da gerçek dışı olma ihtimali söz konusu olduğu için tesis edilmiş olan hüküm bozulmaz. III. Şahitlerin rücûu sebebiyle hüküm iptal edilirse, daha sonra şahitlerin bu beyanlarından da vazgeçebilme ihtimalinden dolayı dava bir kısır döngü içerisine girecektir. Bu şekildeki bir istismarın önlenebilmesi için hükümden sonraki rücûların kararı etkilememesi gerekmektedir. Şahitlerinde ilk beyanları tercih edilmelidir88. 2. Hammad b. Ebî Süleyman (ö.120/738) dan rivayet edilen bir görüşe göre, hâkimin kararından sonra şahitler rücû edecek olurlarsa şahitlerin tanıklıkları esnasındaki durumları ile rücû ettikleri andaki durumları dikkate alınır. Rücû ettikleri zamanki halleri tanıklık ettikleri esnasındakinden adâletli olma açısından daha ileride ise, hâkim şahitlerin rücûlarını kabul eder ve kararı bozar. Ancak bunun aksi söz konusu ise yani adil olma açısından tanıklık ettikleri andaki durumları rücû ettikleri zamankinden daha iyi ise rücû beyanları kabul edilmez ve hâkimin kararı uygulanır89.. 86. İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, IV, 396. Serahsî, a.g.e., XII, 212-213; Mergînânî, a.g.e., III, 1123; Zeyla‘î, a.g.e., IV, 244; Aynî, a.g.e.,VII, 240; İbn Nüceym, el-Bahru’r-râ’ik, VII, 128. 88 Serahsî, a.g.e., XII, 212-213; Mergînânî, a.g.e., III, 1123; Zeyla‘î, a.g.e., IV, 244; Aynî, a.g.e.,VII, 240; İbn Nüceym, a.g.e., VII, 128. 89 Serahsî,, a.g.e., XVI, 211-212; İbn Nüceym, a.g.e., VII, 128. 87. 20.

(38) Hammad b. Ebî Süleyman’ın yukarıda zikretmiş olduğumuz görüşünü Serahsî (ö.483/1095) şu şekilde yorumlamaktadır90: I. Her bir beyanın doğru ve yalan olma ihtimali vardır. Beyanda bulunan şahidin, adâleti ve iyi hali doğruyu tercihte yol göstericidir. Şahidin ifadesini geri aldığı andaki davranışlarından sözünün doğru olduğu daha belirgin ise bu onun yaptığı hatalı beyanından tövbe ettiği anlamına gelir. Şahidin rücû anındaki hali şahitlik anındakinden daha zayıf ise rücûda yalan söylediği ve zarar vermek istediği açıktır. Rücû esnasındaki halleri ile şahitlik anındaki halleri aynı durumda ise, şahitlik beyanı olan ilk sözleri tercih edilir. Çünkü bir şey misli veya daha aşağısı ile bozulmaz. II. Adâlet, bir haberin doğrusunu tercihe yönlendirmektedir. Ancak iki söz arasında meydana gelen zıtlık hâkimin almış olduğu kararı değiştirmesine manidir. Rücû esnasında adil olma zıtlığı ortadan kaldırmaz. Ebû Hanife başlangıçta hocası Hammâd ile aynı görüşü paylaşmakta idiyse de daha sonra bu fikrini değiştirmiştir. Ebû Hanife, şahitlerin ilk beyanlarının dikkate alınması gerektiği, daha sonraki beyanlarının kararın iptaline sebep olamayacağı kanaatine gelmiştir91. İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed’e göre ise, şahitlerin ilk beyanları doğru kabul edilir ve rücû beyanları dikkate alınmaz92. Muhakeme sırasında hakim ispat vasıtalarını değerlendirecek ve davayı hükme bağlayacaktır. Deliler ile ilgili bir aksaklığın olduğunu gösteren emareleri de dikkate alacaktır. Ancak mahkemede ispat vasıtası olarak şahitler bulunuyor ise ve onlarda dava sonrasında ifadelerini geri almışlar ise hakimin tanıkların hangi hallerinin adâlete daha uygun olduğunu tespit etmelerini ve buna göre de iki beyan arasında tercih yapmalarını beklemek doğru olmayacaktır. Çünkü bu tür bilgiler şahısların iç dünyaları ile alakalıdır. Hakim bunu bilmek zorunda değildir. Onlar kendilerine ifade edilen ne ise ona göre karar verirler. Hammad b. Ebî Süleyman’ın yukarıda zikredilen görüşünü bu sebepten ötürü isabetli bulmamaktayız. Hz. Peygamber’in;.  ‫ ر\

(39) ا‬4 ‫  زی"  أم ﺱ‬%‫م  وة  أ‬8‫  ه‬C‫  ﻝ‬4   ‫   ا‬ 0 `#  %1 ‫ أﻝ‬,T_# J#‫^=ن إﻝ

(40) وﻝ‬1;‫ ﺕ‬,T‫ل إﻥ‬/ , ‫ وﺱ‬%  ‫ * ا‬+ ‫أن رﺱ=ل ا‬ ‫ه‬R3‫ ی‬:0 ‫  اﻝر‬4#2/ %‫ ﻝ‬d2/‫ﻥ أ‬c0 %‫ >=ﻝ‬b$ %3‫ أ‬a %‫ ﻝ‬G_/ “ Sizler aranızda ki husumetleri çözümlemek için bana geliyorsunuz. Bazınız delillerini bana çok daha güzel ifade edebilir ben de ona göre karar verebilirim. Onun sözüne göre 90. Serahsî,, a.g.e., XVI, 212. Serahsî,, a.g.e., XVI, 211-212. 92 Serahsî,, a.g.e., XVI, 211-212. 91. 21.

(41) vermiş olduğum şey ateşten bir parçadır. Sakın onu almayın.93” sözü de hakimin zahire göre yani tanıkların sözlerindeki inandırıcılığa. bağlı kalarak davayı sonuçlandıracağını. göstermektedir. Şahitlerin. mahkeme. sırasındaki. ifadelerinden. dönmelerinin. kısır. döngü. oluşturmasından, tanıkların sözleri arasında zıtlık meydana getirmesinden veya ikinci beyanlarının gerçeği yansıtmama ihtimalinden dolayı davayı etkilemeyeceğini söylemeyi kanaatimizce isabetli bulmamaktayız. Zira tanıklar beyanlarından dönerek sözlerini tamamen yok saymak istemektedirler. Hakimin onların bu niyetlerine rağmen ısrarla ifadelerini var kabul etmesi somut gerçeğe uymayacaktır. Biz hakimin kararından sonra ceza infazından önce şahitlerin beyanlarından dönmelerinin dikkate alınmasını ve davanın sonucunu etkilemesi gerektiğini düşünmekteyiz. Bu konuda oluşabilecek muhtemel istismarların da rücunun dikkate alınmaması şeklinde değil de farklı şekillerde engellenmesi gerekir. Hâkimin kararından sonra cezanın infazından önce şahitlerin rücûları dava konusuna göre de farklı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Biz burada davalara göre şahitlikten rücûun etkisini izah etmeye çalıştık. Bu kısımda şahitlikten rücûun davalara etkisini incelerken üç başlık kullanacağız. a. Şahitlikten rücûun had ve kısas davalarına etkisi b. Şahitlikten rücûun tazir cezası gerektiren davalara etkisi c. Şahitlikten rücûun tazminat davalarına etkisi a. Had ve Kısas Davalarında Davanın konusu had ve kısas cezalarını gerektirecek bu türden suçlar ise, şehadette bulunan görgü şahitleri kendi ifadeleri doğrultusunda hâkim karar verdikten sonra, yanıldıklarını veya kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduklarını söyleyerek şahitlikten rücû edebilirler. Bu durumda Hanefi, Maliki, Şafii ve Hanbelî hukukçulara göre şahitlerin beyanlarına dayalı olarak verilen hükmün infazı caiz değildir. Şahitlerin yapmış oldukları şehadetleri de geçerli değildir94. Suçun teşekkül etmesi için bütün unsurlarının bulunması gerekir.. İşlenen suçun. mahkeme huzurunda kesinliğini sağlayacak şekilde kesin delillerle ispat edilmesi gerekir. Bu davanın başlangıcından hüküm verilip ceza infaz edilinceye kadar devam etmelidir. Delillerin kesinliğini bozan her bir şey şüphe oluşturur. 93. Buhari, “Şehâdât”, 27; “Ahkâm”, 20; Müslim, “Akdiye”, 4. Şîrâzî, a.g.e., II, 341; Serahsî, a.g.e., XXVI, 184; İbn Kudâme, a.g.e., IX, 246; Necîb el-Mutî‘î, a.g.e., XX, 194.. 94. 22.

Referanslar

Benzer Belgeler

In Phase 6, Denizbank is planning to conduct a survey to mentors and mentees in order to understand the success, strengths and weaknesses of the program and build the

2- eyledi MÿsÀ Firèavn úoròusından Medineden yaña gitdi ve bizüm peyàamberümüz 3- Mekkeden Medineye hicret itdi Meryem daòı èÌsÀéi henüz bir aylıàiken Beytü’l

ÙÀlÿt didikleri Benì İsrÀéìlden bir kişi idi kim: TamÀm Benì 9- İsrÀéìl içinde andan dervìş ve andan yoúsul kimesne yoġıdı.. Andan óÀãıl olunca nesne

olunduğu tebeyyün ve tahakkuk eylemiş olduğundan merkûm ile re’aya-i mersûmeden mâdde-i mezkûrde medhâlî olan Pavli veled-i Kostanti ve refiki diğer Pavli veled-i

備急千金要方 肺臟方 -氣極第四 原文 論曰︰凡氣極者,主肺也。肺應氣,氣與肺合。又曰︰

Canlı, cansız bütün varlıkları tanımamıza yarayan sözcüklere ad (isim) denir.. İsimler (adlar) varlıkları birbirinden

Muğla’da Şeyh Bedreddin Mahallesi ahalisinden Çuçan oğlu Osman nam kimesnenin meâlde kâtil-i hakkında icrâ kılınan tedkîkât-ı nizâmiyye ve mürâfa‘a-i

Kısas ve Diyet Cezasını Gerektiren Suçlar 3.. Tazir Cezalarının