• Sonuç bulunamadı

8.İstanbul Tiyatro Festivali

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "8.İstanbul Tiyatro Festivali"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

8. İSTANBUL

TİYATRO FESTİVALİ

Bundan iki yıl kadar önce "Tiyatro öldü mü?" tartışması başlatılmıştı. Gözle­ rime ve kulaklarım a inanamamıştım. Bütün dünyada, bütün sanat dallarının tiyatralleşmeye başladığı (performance art, enstellasyon, Glass/Wilson operala­ rı, gösterilere dönüşmüş rock konserle­ ri, kökenleri tiyatroda yatan video küp­ ler, video içeren gösteriler, ses enstalas- yonları, doğu hareket unsurlarını içeren tiyatro çalışmaları, dans tiyatrosu vs. vs.), batı tiyatrosunun da edebiyatın kıs­ kacından kurtulup diğer öğelere ağırlık vermeye başladığı bir dönemde böyle bir tartışma cehaletten başka bir şey olamazdı. Tartışmada ağırlıklı olarak ödenekli kurumlardan ve edebiyat çev­ resinden gelen ve tiyatronun ölmediğini savunan kişiler ise savunmalarını duy­ gusal yuvarlak sözlerle yaparken yine dünyada olup bitenlerden bir kopmuş- luk vardı. Dünya tiyatrosunun tarihi sü­ recinden ve bugünkü gelişmelerden bi­ haber görünüyorlardı.

Bu cehalet, bu kopmuşluk nereden kaynaklanıyor? Türkiye'de tiyatro sanatı­ nın finanse edilmesine bakmamız gere­ kiyor. 1995 yılında Devlet Tiyatroları devlete 832 milyar liraya mal oluyordu. Şehir tiyatrolarının ödeneği 300 milyar civarındaydı. Özel tiyatrolara ayrılan ödenek ise 17 milyar idi. Bu tablodan görülüyor ki Türkiye'de, tiyatro sanatı Devlet ve İstanbul Belediyesi ile onun memurları tarafından icra ediliyor. Öz­ gür çalışan sanatçılara verilen ödenek ise artıktan başka bir şey değildir. Bu ufak ödeneğin de dağılımı yine ağırlıklı olarak devlet memurları tarafından be­ lirlendiğinden bunun da özgür bir sanat anlayışı ile k u llanıldığını söylem ek mümkün değildir. Kendi içine kapan­ mış, yaptığı işlerin sanat ile ilgisi olma­ yan kurallar tarafından belirlendiği ve sanatsal değerler bağlamında hiçbir so­ rumluluk taşımayan, dışarıdan yeni kan, yeni düşünceler getirme olanağı olma­ yan, hatta bunu bir tehdit olarak gören bir sanat camiasının cahil ve gereksiz kalması şaşırtıcı değildir. Doğmdur, ti­ yatro dünyada büyük bir dinamizm ka­ zanmışken, Türkiye'de ölmek üzeredir ve üzerinde kurulup ağırlığı ile onu boğm akta olan çağdışı oluşum lardan kurtarılamazsa büyük bir olasılıkla ya­ kında cümleten cenaze namazını kılaca­ ğız. Belki de amaç budur, kim bilir?

İstanbul Tiyatro Festivali'nin bu tab­ loda yeri nedir? En azından yaratıcı ti­ yatroya susamış olan İstanbul halkına

yıldan yıla örnekler sunmaktadır. Fakat sanırım, son üç yıldır bundan da ileri gi­ diyor. Sanat Yönetmeni Dikmen Gü- rün'ün oluşturduğu politika ile ülkemiz­ de alışılmış kurumların dışında yapılan çalışmalara bir vitrin oluşturuyor, bu ça­ lışmaların daha geniş bir kitleye ulaşma­ sına olanak sağlıyor. Buna ek olarak bu tür çalışmalara bir değer vermiş oluyor ve genelde kamuoyu nezdinde küçüm­ senen bu çalışmaların da değerini ve önemini vurguluyor.

Bu yıl gelen yabancı topluluklara da göz atmakta fayda var. Bu topluluklar yarını belirleyecek topluluklar değildi, ancak bugün gelinen yeri belirlemek açısından önemliydiler. Robert Wilson gibi, modern tiyatroya damgasını vur­ muş bir kişinin çalışm alarının İstan­ bul'da izlenmesi kayda değer bir olay­

dır. Bugün Türkiye'de olmasa bile, yurt- dışından gelen yapıtlarda alıştığımız plastik performans öğelerinin yaratıcıla­ rından biri olan, izleyiciyi verileni sün­ ger gibi emen amorf bir oluşum olmak­ tan çıkarıp düşünmeye zorlayan bu kişi­ nin çalışmasının üzerinde düşünm ek gerekir.

İngiltere'den gelen David Glass top­ luluğu en azından etkin bir tiyatro orta­ mında yüksek düzeyde teknik verilere sahip ve star olmayan bir kadronun ko­ layca oluşturulabilineceğini gösterdi. Al­ manya'dan gelen “Prometeus'un Özgür­

lüğü”nde David Moss, sesin buzdolabı veya kredi kartı satmaya yarayan, kol­ tuklarına kurulmuş hanımları ve beyleri okşayıp haz veren bir titreşimin ötesin­ de, enerji dolu, şaşırtan, yaratan ve izle­ yiciyi zorlayan dinamik bir alet olabile­ ceğini gösterdi. Terzopulos'un sahnele­ diği “Medea”, oyuncunun uzun süreler belirli ilkeler çerçevesinde oturtulmuş disiplin ve özveri gerektiren, bedeni ve sesi sınırlarına götüren çalışmalar sonu­ cunda neler yapabileceğini göstermek­ teydi.

Türkiye'de üretilen yapıtlar zayıf kalmadı mı? Kaldı. Fakat bu, İstanbul Tiyatro Festivali'nin sorumluluğu değil, tüm Türk tiyatro camiasının sorumlulu­ ğudur. Bu yıl festival, geçen yıl» başlat­ mış olduğu atölye çalışmalarını sürdür­ dü. Önümüzdeki yıl özellikle festival için yapıtların üretilmesine önayak olacağı söyleniyor. Fakat bir festivalin Türk Ti- yatrosu'nun çağdaşlaşması­ nı ve güncelleşmesini sağ­ lamasını beklem ek yanlış olur. Ancak, ülke genelinde yaratıcı bir ortam sağlanır­ sa, gereksiz "kültür" binala­ rı yapılacağına, ürü n lere fon ayrılırsa, kamu finans kaynakları işlevlerini yitir­ miş kurumların tekelinden kurtarılırsa, yaratıcılık ve sanatsal kriterler, karar me­ k an izm asın ın aradığı en önemli veriler olursa, yeni çıkan akımlardan ve sanat­ çılardan korkulacağına on­ lara destek verilirse, ölmek­ te olan tiyatromuzun diril­ me şansı vardır. İstanbul Tiyatro Festivali de ancak b ö y le bir diriliş so n u cu güçlenebilir. Hatta, ulusla­ rarası boyutlara gelebilir. Kıraç topraklarda yapabile­ cekleriniz sınırlıdır. Ulusla­ rarası olmak, yurt dışından topluluk getirmek ile sınırlı değildir. Tam anlam ı ile uluslararası bir festival, alış­ veriş üstüne kuruludur. Dünyanın çeşitli yerlerindeki sanatçıların bu alışveriş için özellikle gelmek istemeleri gerekir ve ev sahipliği yapan sanatçıların da bu ül­ kelere davet edilmeleri gerekir. Bunun için de ev sahibi ülkede heyecan veren dinamik bir tiyatro ortamının olması ge­ rekir. Bunu da ancak o toplumda bu sa­ nat ile ilgili olanlar yaratabilir. Bu yüz­ den tüm İstanbul için son derece önem­ li bir girişim olan İstanbul Tiyatro Festi­ vali'nin başarısı hepimizin sorumluluğu­ dur.

Hüseyin Katırcıoğlu

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

500 yıldır gravür, ağaç baskı, linolyum baskı, litografi gibi geleneksel baskı teknikleriyle çoğaltılmakta olan ekslibrisin son yıllarda serigrafi, ofset, fotograf,

The profit is the main source for strengthening the banks’ capital position, which highlights the profitability importance, not only for the banking system stability,

on nu clear spectroscopy and structure o f the atom

Dilek dilem ek için Meryem Ana Ortodoks Kilisesi ne gelenlerin çoğu kadın (üstte), Kiliseye Plakçılar Çarşı sı olarak bilinen İM Ç’nin 3.. Blok'un orada bir

Le plus intéressant est que l’Anglais Kemal (Kemal the Enlish- man, comme on l’appelait), le célè­ bre espion turc qui travaillait merveilleusement bien pour le

Lüksemburg'daki hayal kırıklığının ardından ise sadece iki yıl sonra dün Türkiye 13'üncü aday olarak Avrupa ge­ nişleme sürecinde yerini aldı.. Bütün

When membranes prepared from rat brain slices previously treated with arecoline for 2 hours were used for receptor-ligand binding studies, the receptor numbers and binding

T-testi tablosuna baktığımızda p<0.05 olduğu için bağımsız değişken olan “okulda şiddet davranışında bulunma” ile “saldırganlık ölçeği toplam