TT~ ^%O0
l3 320 Nisan 1042
I TARİHTEN SAHiFELEB
On altıncı asırda
İstanbul ve mesireleri
Fatih Sultan M ehmet eskilerce pek meşhur (İrem b ağ ın ı) İaatnbu- lun an cak bir köşesi say acak k ad ar yen i p ayitahtına sevgi ve incizap gösterirdi. Seneler geçtikçe bu sevgi ve incizap halk arasında um um ileş miş ve Türk m ünevverlerini bu his lerini vecd ile ifad eye sevkeylem iş-tir.
Y avuz Sultan Selim in nişancısı en yüksek kalem erbabından T aci zade Cafer Çelebi meşhur H evesnam e’sin- de ( 1 ) İstanbul h akkın d a:
Güzellikte nazari yok cihanda! Misal gelmemiş devri zamanda!
Diyor. Kanunî devrinin meşhur şairi Y ah ya Bey, İstanbul için y a z d ı ğı bir kasid ed e:
İki behr eylemiş o şehri penah: Biri Bahri Sefid ve biri Bahri Siyah! Girdi bahr içine o şehir amma, Dizine çıkmadı atım derya! Hak bu kim yüzü suyudur dehrin! Yok naziri cihanda o şehrin!
D iyerek, C afer Ç elebiyi tasdik et tiği gibi (Şehren giz) eserinde de İs tanbullun güzelliğini ancak Cennetle m ukayese edebiliyor:
Ne şehr ol kim anın her beyti mâmur, Kusurun (2) bildi cennetten görüp hur! Baharı bağı çenetten numune, Açılır güsitanı güne, gûne- Kenarı mecmaülbahreyn oluptur, Sehl kametler ile zeyn olutur! Açılmış bahre anın nice babı; Kanat açmış »nasın mürgiiâbı! olup hüsniyle bir mahbubı ziba Gümüş halhâldir pâymda derya! N’ola cennet der isem ana her bar, Görür aşk ehli" anda çünkü
didar! (3)
(T arifnam ei İstanbul) ( 4 ) eseri de İstanbulun güzelliği ve cazibesi hakkında şu m ealde pek tum turaklı sözler ya zıyo r: (G öklerin binlerce gözlü piri dünya kurulalı felekler a l tında ve arz üzerinde buna benzer
bir şehir görmüş değildir. Burası
i dehre fitne öyle bir yerd ir k i inasn
av lıyan «nakşı jıig â rı» k ârı perhiz, şiarı takva olan nice zahitleri peri şan ve havaperest kılm ış, h alvet ve uzleti ihtiyar eylem iş nice âbid ve arifleri de hava ve heves kad eh iyle m estetm iştir!
Anma, ey.hâce, bize Hindü Hatâ vü
Hat en i1
Bundadır lûtfu şeref! Buna Sitarabul derler!
i İstanbul şehri m erguptur; am m a
bir ayıp ile de m âyu p tu r.: H arcına lakça yetm ez; sonu gelm ez m asrafı- |na değm e kazanç vefa etm ez!)
Şair F akiri de böyle «İstanbulun | âşıkları» züm resindendir.
I istanbulun güzellikleri yaln ız için-
! de daim î yaşıyan ları dağıl, seyah at jtarikile gelen ecnebileri de d ah a ilk | bakışta meşhur ediyordu. Fransız 'seyyah Pierre G illy, İstanbul hakkuı- j da şu hükmü verm işti:
H issedilm ez m eyillerle iki tarafa ¡yükselen tepeler arasında akan, her ¡tarafı korularla gölgelenm iş, m eyva | bahçelerde dolmuş, ağ açlar, çiçek le r le bezenm iş olan Bosfor ile m uka- ıyese edilebilecek bir ye r yoktur.
Üç tarafını denizle saran tabiat İs. jtarrbula m ükem m el lim anlar vemniş- ! tir. Bu en nadir bir m azhariyettir.
; Bütün şehİTİer m ahvolsalar dünyada
j insan bulundukça İstanbul öle-
I m ez!)
I .
15 73 te Istacıbula gelen diğer bir j Fransız seyyah Philippe du Fresne |Canaya dahi Istanbulda gördükle rin d e n h ayretler içinde kalm ıştı:
(K endim izi yen i bir Cennete gir- |mi§ sanıyorduk. Istanbuln yanların- |da o k ad ar tatlı, tatlı uzandığı yeşil iv e feyyaz tepelerin letafeti son de- i recede hoşumuza gidiyordu. İstan- bulda o k ad ar çok bahçeler, korular var ki, bir tepeden seyreyleyin ce bu. raaı bir şehirden ziyade, içine çoban kulübeleri serpilm iş bir orman m an zarası arzed iyo r.)
Üçüncü Sultan M urat zam anında elçilikle Istanibula gelen V enedikli Lorenzo Bernardo d a : (Şehir hiçibir yere berizemiyen durum u ile bir h â rikadır. A syanm , A vrupanın, K ara-
denizin iy i ve güzel olarak neleri
varsa hepsini toplam ıştır. M evkiin- deki im tiyaz, ihtiva ettiği sanat eser lerinin haşm eti onu dünya im para torluğunun m ak am yapm ıştır.
Demişti. Diğer seyyah lar d a ls- tanbulu (İki deniz arasında bir m a dalyon, bir k ıci) gibi görüyor, bütün d ü n yaya hükm etm eğe m üsait bir m erkez olduğunu, gök altın d a Istan- buldan d ah a güzel bir m anzara
bu-lunam ıyacağm ı sam im iyetle beyan
ed iyo rlardı.
T am b ir zevk sürülecek bir C en net olm ak için İstanbulun hiçbir ek siği yo k tu ; b ilâkis bu y o ld a h ayal ve hatıra ne gelebilirse hepsi v a rd ı:
K aradan ve denizden gid ileb ile cek m esireler, korular, her tarafta bahçeler, çeşm eler, fevvareler, en lezzetli k ayn ak sulan, işretgâhlar... H attâ huriler ve g ılm an lar... İstanbul civarında bazı m esireler d ah a İkinci B ayezit zam anında şöhret k azan m a, ğa başlam ıştı. Bunlar arasın d a Kâ ğıthane d an a o günlerde b aşta geli yordu.
Taci zade C afer Ç elebi H evesna- me’ de İstanbulun zevk köşeleri a ra sında K âğıthaneyi pek m ethediyor: (H er taraf çim enler, güllerle süs lenmiş, geniş gö lgeler yap an ağ açlar o k ad ar sık, ki d a lla r biribirine gir m iş; rüzgâr bunların üstünden koşa koşa geçip g id iyo r!
Taze yeşillikleri sen y a p ra k san m a! Bunlar birer dild ir k i b u raya fe lâket gelm esin diye A llah a y a lv a rı y o rla r!
Güller ve koncalar çim enlerin ara- ] smdan akan ırm akla söğütlerin eski m uaşakasına gizli gizli gülüm süyor la r ; rüzgâr estikçe sevg iliyi korum ak için söğüt d alları hep su üstüne eği liy o r !)
(T arifnam ei İstanbul) d a K â ğıthaneyi şöyle sena ed iyo r:
Anıtı eksik değil her dem bahan! Semeııbularla pürdür lâlezan!
(İstanbulun kadını, erkeği k a y ık larla zevkederek o raya giderler ve H aten ah û lan gibi y a y ılıp o sahrada gezerler. Böylece «hurrem b ir seb- zezar» ve «İrem âb âd b ir şükûfe- zar» olan K âğıthaneye çok «g azal ve g azaleler» üşer; o sah rad a do la
şırken kim inin «m ühresi», kiminin
de «nâfesi» d ü şer!)
Z am ane şair ve münşilerinin b ö y le şairane ve m eclübane tasvir ettik leri K âğıthaneye gösterilen rağbet gittikçe artıyordu.
İstanbulun lâleleri, le y lâk ları meş hurdu. H attâ A lm an yay a lâle ve le y lâ k ilk defa Kanunî zam anında Istanbuldan gitmişti.
Seneler geçtikçe bütün H aliç k ıyı ları bahçeler, bostanlarla süsleniyor du. İmrahor köşkü bahçesi dünyada benzeri az bulunur bir teferrüç yeri idi. İstanbul civarın daki has bahçe ler m im arlar tarafından tanzim olu nurdu. H epsi bostancılar nezaretin de bulunurdu. Üçüncü Sultan M urat devrinde bu has bahçeler otuz do kuza baliğ olmuştu. B unlardan Dol- m abahçe, K andilli, istavroz, Üskü
dar, H ayd arp aşa bahçeleri. Fener
bahçesi, H alkalı ve Siyavüş paşa bahçeleri M im ar Sinanm birer m ari- rifet eseri idi.
T opkapı sarayı has bahçesi tab iî en büyük itin ayı görürdü.
En ziyade lâ le yetiştiren (K efe) den bu has bahçeler için b ir defa 3 0 0,0 0 0 lâle soğanı ccibedilm işti.
Bayram günlerinde şehir içindeki m eydanlar halkın seyran ye rleri olur du. K âğıthaneden sonra en ziyad e L ânga b ağlarına, L âlezar mesiresine rağbet gösterilirdi. C ivard aki büyük çayırlar d a halkın gönlünü çekerdi.
Boğaziçi, hele Rum eli ciheti git tikçe m am ur oluyordu.
Sahil, F ındıklıdan itibaren koru la rla örtülmüştü. İstanbul h alkı altı kürekli perem elerle İstinyeye,' Yeni- köye, k arşıd a Çubuklu bahçeye gi der, teferrücederlerdi.
Beşiktaş bahçesi tâ İkinci Bayezit zam anındanberi letafetile şöhret k a . zanmıştı. Bütün Beşiktaş b ağlı, bah çeli ya lıla rile hoş bir b al alıyordu. K anunî Sultan Süleym anm süt k a r
deşi Y ah ya Efendinin ih ya ettiği
Y ah ya Efendi m esiresi İkinci Selim zam anında pek çok ziyaretçi celbe- diyordu.
Kuruçeşme kib ar .ve âyan ya tağ ı
oluyordu. '-f
A rnavutköyünün az ilerisinde sal tanat hanedanına ait (H aşan H alife 'bağı) v e Bebek bahçesi var idi. y R um elihisarı tepelerinde nazîrsiz güz bahçeleri pek meşhurdu.
Y eniköy Kanunînin ferm aniyle
im ar edilerek bu nam ı alm ış, bağlı, bahçeli bir y e r olmuştu.
İkinci M est Selim d alyan yerinde bir köşk yap tırd ık tan sonra T arab- y a dahi m am uriyette Y eniköyden aşağı kalm ıyordu.
Kanunînin inşa ettirdiği su kem er leri, Çekmece* v e A lib ey k ö yleri me sireleri de h alk ı celbdiyordu. Bütün istanbulda ve civarın d a çiçek yetiştir m e m earkı gittikçe artıyordu. Bahçe
ler en köz alac ak lâtif çiçeklerle be
zeniyordu.
H asılı bütün güzelliklerile İstanbul on altıncı asır sonlarında öyle ruha neşe ve şetaret veren bir hal alm ış, öyle zarif v e m am ur b ir şehir olmuş* tu ki, m üverrih S elân ik li Müstafi* Efendi ile b irlik te :
Bilâdı âlemi devan eğer kim Geleydi bir yere, imikân ollaydı! IJlüvvü şan İle yok şiilbihe bunda. Sitanbul cümleye sultan olaydıl
Dememek kab il olam azdı I Süleym an Kâni İrtem
(1) Nuruosmanlye kütüphanesi y*a* maları arasında No. 4373.
(2) Köşklerini.
(3) Yalıya bey bu beyitlerden sanrft İstanbul halkının, hususiyle gençleri» nin ve güzellerinin deniz safasm t
ağzının suyu akarak tasvir eder. (4) Lâtifinindir. Millet
si yazmaları aı-asmda No. 908. Lâ
bu arada İstanbul halkının ve
lerlnin ahvalini de uzun, uzun, canlı ve tatlı anlatır.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi