• Sonuç bulunamadı

1. Kültür Şurası'nın ardından:Müsahipzade Celal mi, münasipsizzade Celal mi?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1. Kültür Şurası'nın ardından:Müsahipzade Celal mi, münasipsizzade Celal mi?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1. Kültür Şûrası'nın ardından

Müsahipzâde Celâl mif

Münasipsizzâde Celâl mi?

Kültür Sûrası’nda bu konuda söz alan

11 üyeden, 8’i Aynaroz Kadısı’nın Türk

adaletini zedeleyip zedelemediğini tartıştı

'Toplantıda Suna Kan Mercedes

satıcısına benzetildi. Bir konuşmacı da

«Oratoryo aslında Hıristiyan'dır,

Yunus Emre’nin oratoryosu olamaz" dedi

1. Millî Kültür Şûrası kültür politikasının esaslarını belirle­ mek amacıyla toplandı. Şû­ ra'nın birinci olduğu iddia ediliyordu, ancak bugüne dek çeşitli adlarla benzer toplantı­ ların yapıldığı da biliniyordu, örneğin 1960 ihtilâlinden sonra Güzel Sanatlar Genel Kurulu toplanmış, politika saptanma­ sına çalışılmış, ayrıca Ahmet Taner Kışlalı’mn Kültür Bakan­ lığı döneminde oluşturulan da­ nışma kurulları da aynı çaba­ ya girmişlerdi.

Millî Kültür Şûrası’nda çe­ şitli kuruluş ve kişilerden gelen bildiriler görüşüldü. Komis­ yonlar oluşturuldu, komisyon raporları tartışıldı. Tartışıldı, ancak bu görüşmelerin düzeyi gösterdi ki, kültür politikamı­ zın saptanması pek doğal ola­ rak çağrılıların kültür düzeyleri ile yakından ilgiliydi. Düzen­ leyici Kültür ve Turizm Ba­ kanlığı çeşitli görüşlerin toplan­ tılarda, komisyonlarda temsil edilmesine özen göstermişti. Ancak bu arada önemli kültür adamlarımız Aziz Nesin, Yaşar Kemal gibi isimler Şûra'da yoklard.. Bakanlık yetkililerine' bunun nedenini sorduğumuz­ da çağrı gidip gitmediğini bil­ medikleri karşılığını verdiler.

Sahne sanatları komisyonu­ nun raporu görüşülürken bir konuşmacı Müsahipzade Ce- lâl’in “Aynaroz Kadısı” adlı oyununun TV’de gösterilmesi­ ni eleştirdi. Konuşmacıya göre bu oyun Türk adaletine indi­ rilmiş bir darbe niteliği taşı­ yordu ve yetişmekte olan ku­ şakların kültürünü zedeliyor­ du. Bir başka konuşmacı da aynı eleştiriyi sürdürdü; Türk tiyatrosuna büyük eserler ve­ ren bu önemli tiyatro

adamı-KültOr Şûrası’nda sözü edilen iki ûnlû Yunus Emre (solda) ve Müsahipzade Celal.

mızın Müsahipzade Celâl de­ ğil, “ Münasipsizzâde Celâl” diye adlandırılması gerektiğini söyledi. Söz alan 11 konuşma­ cıdan sekizi Aynaroz Kadısı’nın Türk adaletini zedeleyip zede­ lemediğini tartıştı. Sonra ko­ misyon başkanı Necati Cumalı Aynaıoz Kadısı’nın konularıy­ la ilgisi olmadığını açıkladı. Aslında eleştirilerin yanıtlaması gerektiğini söyledi, ancak ra­ porla ilgili hiçbir eleştiri yapıl­ madığına dikkat çekti. Daha sonra Devlet Tiyatroları Genel Müdür Yardımcısı Bozkurt Ku- ruç sözaldı. Oyunun İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolarında hazırlandığını. Kültür ve Tu­ rizm Bakanlığı ile Devlet Ti­ yatrolarıyla bir ilgisi olmadığı­ nı belirtti. Sözalan bir başka konuşmacı Aynaroz Kadtsı’nı eleştirmeyi sürdürdü ve komis­ yon raporu üzerinde tartışma­ lar böylece sonuçlandı.

“Genel Kültür ve Temel Değerler” adını taşıyan ve Şû- ra’nın en önemli komisyonla­ rından biri niteliğinde .olan komisyon toplantılarındaki tartışmalar başarılı Şûra çalış­ malarına bir başka örnekti örneğin Suna Kan’m Mercedes

satıcısına benzetilmesi gibi. Bir konuşmacı Suna Kan’ın Batı’- ya Batı Müziğini satan bir kişi olduğunu söyleyerek şu tanım­ lamayı getirdi;

“Suna Kan'ın durumu Tür­ kiye’de Mercedes satan başanlı bir otomobil satıcısından fark­ lı değildir.” Aynı konuşmacı Ahmet Adnan Saygun’un ta ­ rımmış eseri “Yunus Emre Oratoryosu” için şöyle dedi:

“Oratoryo aslında Hıristi- yandır. Yunus Emre’nin ora­ toryosu olamaz.”

TÜRK DİLİ ÜZERİNE

Beş gün süren Şûra’nın son gününde Türk dili ve Edebiyatı üzerinde ilginç tartışmalar ol­ du. Türk Dili ve Edebiyatı Ko- misyonu’nun raporunu savu­ nan Doç. Dr. Saim Sakaoğlu “millî” yerine “ulusal” ı suçla­ dıktan sonra şunlan söyledi: “Siz hiç devletin çıkardığı kanunların yasa diye çıktığını duydunuz mu? Kanun yerine yasa denmesi suç telakki edil­ melidir.”

Aynı konuda söz alan Reha £uz Türkan ise, 44 yıl önse

ztürkçe Sevdasına

n»’’ ama sonra yanlı5, - __ok

geri döndüğünü “itiraf’ ettik­ ten sonra, Türk Dil Kurumu'- nun ürettiği sözcüklerin “uy­ durma” olduğunu ve bu söz­ cüklerin “felâket getireceğini” öne sürdü. Türkkan, b<J uydu­ ruk sözcüklere örnek de göster­ di:

“Aygıra benzer uygar, ava- naka benzer olanak gibi uydu­ ruk kelimeler kullanılmamalı­ dır.”

Rauf İnan, Osmanlıca söz­ cüklerin Türkçe’den ayıklan­ masının Atatürk’ün isteği ol­ duğunu belirterek şöyle dedi: “Atatürk dünyadaki iki bü­ yük devlet adamından biridir, diğerinin kim olduğunu da siz bulun.”

Şûra’nm Müze Komisyonu’- nun raporunun görüşülmesi sı­ rasında söz alan Mehmet ön­ der, Roma Hamamı’nm bulun­ duğu 75 dönümlük arazide millî müze kurulmasını istedi. Yıl­ maz özcan da mezarlıkların “yaşayan varlıklarımız” ol­ duğunu, eski Türk mezarları­ nın “dört başı mâmur mü- ' sayılacağını söyledi.

Ve bir Şûra denemesi de bu tür konuşma],.. arasında sona

erdi. a

m

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

— “ ‘Sağım Solum Sobe’, bir dizinin son halkası olarak yayınlandı; ‘Attila Ilhan’ın Defteri’ neyi anlatıyor?”.. —“ Ben

Toprak kandilin saçtığı titrek ışık- ıar içinde oda, bir mağara esrarlılığına büründü. Duvarlar kaybolur gibi oldu. Eşya, olduklarından başka şekiller

“Piyanist değilim arna her piyanistin düşlerinde bu piyano yatar&#34; diyen Manço, Steinuıay piyanosunu, çıktığı bir Almanya turnesinden kazandığı ibralarla almış..

Değişik özelliklerine göre basit yöntemlerle gruplandırılarak sınıflara ayrılan Boylu Ardıç tohumlarının kış ekimlerindeki başarı

Pyometralı köpeklerde hasta sahibinden alınan anemnez bilgileri hastalık dönemine, hayvan sahi- binin hasta üzerindeki gözlemine ve hastanın ge- nel durumuna bağlı

Türkiye’de işçi sınıfına dair bütünsel bir saha çalışmasının aktarımı ise hem bilimsel çalışmalara alandan özgün verilerle katkı sunulması hem de sınıf

Say'ın Müzik Ansiklopedisi'ndeki ilgili bölümde belirttiği üzere Operet hafif opera olarak da bilinen bu sahne sanatında konuşmalı ve şarkılı bölümler

Serbest Radikal (DPPH) Giderme Aktivitesi: Mantar ekstraktlarının DPPH radikali söndürme aktiviteleri Blois (1958) metoduna göre spektrofotometrik olarak yapıldı. Tüpler