• Sonuç bulunamadı

Eski İttihatçı ve Maliye Nazırı Cavit Bey'in anıları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eski İttihatçı ve Maliye Nazırı Cavit Bey'in anıları"

Copied!
15
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

5 O C A K 1971

E s k i İ t t i h a t ç ı

M â l i y e

N â z ı r ı

", dfe f'to.. ’•Şps. p _____ __ MB BM M

* * v

' C

A

V

I

B E Y ’ İIVI

A N I L A R I

Cavit Bey, İttihatçıların, dış borçsuz ve yabancı sermayesiz ya­ şanmayacağına inanan, Fransızlara yakınlığıyla tanınmış ünlü Maliye Bakanıdır. Cavit Bey, İsmet Paşa’ya «Ankara başkent yapılamaz. Zira yabancılar Ankara için para vermezler.» diyecek kadar yabancı serma­ yecidir!...

Atatürk’çülerin Cavit Beyin görüşlerini paylaşmıyacakları açıktır. Fakat önemli görevlerde bulunmuş bir kişinin anılarının tarih için de ger taşıdığı muhakkaktır. Bu düşünceyle, lüzumsuz teferruatı ayıklaya rak ve sadeleştirerek, Cavit Beyin 1919— 1924 dönemini kapstyan anı larını DEVRİM ilk kez yayınlamaktadır.

Halim Köylü’nün sadeleştirdiği anılar, «M illi Kurtuluşçu» İsmet Paşa ile «Batıcı ve Parlamertocu» Cavit Beyin görüşleri arasındaki uçurumu tespit bakımından ilgi çekicidir.

(Atatürk 19 Mayıs'ta Anadolu topra ğına ayak basmış. Müttefik orduları Mondoros mütarekesine göre İstanbul ve çevresini işgal etmişler. Nemrut

j

Mustafa divanı harbi (Askeri Mahke­ m esi) kurulmuş. Damat Ferit Harbiye j nazırı. Nemrut Mustafa Mahkemesi sa 1 vaş suçlarını ve Ermeni kırımından sorumlu görülenleri birer birer mah kûm etmekte ve M?liye Nazırı Cavit İttihatçıların Harp Kabinesinde Bakan olduğundan bu mahkeme tarafından aranmakta.

İttihatçılardan b:.r kısmı yurt dı­ şına kaçmışlar ve Cavit dostlarının evine saklanmış. Not defterlerindeki anılara göre bu süre içinde Cavit 114 gün Mahir'in «b ir özel dostu» evinde, 60 gün Nuri beylerde «Duyunu Umumi ye müdürlerinden bir dostu» saklan- i mis. Sonunda İtalyan Amiralinin mo

toru ile Galata rıhtımındaki bir Fran­ sız vapuruna biniyor ve bu vapurla ön ce Tolon limanına gidiyor, oradan da Isviçreye geçiyor. Aşağıdaki sayfalar c'a bu günlere ait anılarından önemli görülenleri aktarıyoruz:)

9 Mart Pazar : (1919)

Euoün hapisanedeki tutukluların sürgün edileceklerine ve bizlerin de yakalanacağımıza dair söylentiler do taşmaktaydı. Akşam saat 7'yi bir kaç dakika geçe bilmediğim biri tarafın- , dan bana telefon edildi:

— Orası neresi? — Cavit beyin evi. — Cavit Bey evdeler mi? — Buradayım

— Teşekkür ederim efendim. dedi ve kapandı. Bunu bir ihbar anlamına alarak kuşkulandım. Yine de programımı bozmayarak Uğurlu hanı­ ma yemeğe gittim. Yemek yerken bu gece bizi tutuklamaları ihtimalinden söz ettim. Yemekten sonra misafirler geldiler. En son gelenlerin hallerinde bazı telâş ve kuşku görüntüleri vardı, Bana bir şey söylemediler. Fakat şüp belendim. Herkese bir durgunluk gel­ di. Nihayet bana haber verdiler. Şef kai «kardeşi» evden çıkarken iki kişi yanına gelip kimsin diye sormuş. Be n-m olmadığımı anlayınca «yanlışlık oldu, sizin için bir şey yok» demişler. O da bundan şüphe ederek yolda rast­ ladığı Fevzi'ye söylemiş. Fevzi bize ha­ ber getirdi. Ben gidip teslim olmak fikrindeydım. Belki Avrupaya gitmek mümkün olur diye söylediler. Halen bulunduğum eve geldim. (Mahir'in evi) Bu evin sahibi karısı ile birlikte oradaydı. Karısı başka bir kadınla ön den, ev sahibi arkadan çıktı. Ben de gözlüğümü çıkarıp kapıcıya selam ve rerek onları izledim. Biraz sonra ora dan ayrıldık. Arka sokaklardan hiç kimseye rastlamadan eve geldik.

10 Mart Pazartesi :

Bugün gazetelerde bir şey yoktu. Polisler gece ışıklar sönünce bizim eve gitmişler. Benim nerede olduğu mu öğrenmek için küçük çocuklara bile eziyet etmişler „Hizmetçi kızı sıkış tırrmşlar. Sonunda Uğurlu hanıma git miş olduğumu öğrenmişler. Uğurlu ha­ nımın kapıcısı oraya gitmiş olduğumu fakat saat 11 e doğru ayrıldığımı söyle miş. Gündüz girip bütün daireleri ara mışlar. Polis bugün öğleye kadar oku ma odamdaki telefonun başında bekle­ miş. Bütün önemli yazılarım, notlarım orada bir sandık içindeydi. Polisi ye meğe davet etmişler ve o sırada ev rakımı, defterlerimi kaçırmışlar. FRANSIZLARA YARDIM LARIM

13 Mart Perşembe :

Bazı gazeteler, benim Fransız elçi ligine sığınmış olduğumu yazmışlardı. Bugünkü gazetelerde bunun aslı olma dığına dair polisin bir yalanlaması var. Herhalde Fransız Elçiliğinden yapılmış. Dahiliye Nazırı Cemal beyin «Artin Ce mal» garip bir beyanatı var. Benim ne »ede olduğumu bildiklerini ve bir iki gün içinde tutuklanacağımı söylü­ yor.

19 Mart Salı :

Evrakım güvenilir bir yere teslim edilmiş. Rahatladım. Hükümetin önem li işleri, devletin müşkül durumunda mebusların sayısının ne olacağı bi­ linmezken dostlarını Meclisi Ayan 0 - yeliğine (Senatör) tayin ettirmek. Ga zeteler bunu sessizce kabul ediyorlar.

Bir itiraz ve yadırgama yok, 21 Mart Cuma :

Mösyö Vei! (Duyunu Umumiye Ge nel Müdürü) gelmiş, Salem'le ( o gün lerde sözü geçen musevi bir iş ada­ mı) görüşmüş. Fransızlar yaptığım yardımların kendilerince ve Hariciye Bakanlığınca bilindiğini söylemişler. Ancak savaş yıllarında ihtikâr yaparak büyük varliK edindiğim şeklindeki söy lentilerle suçlanıyormuşum. Nuri bey varlığımın neden ibaret olduğunu, mil yonlar kazanabilecek yerlede bulundu­ ğum halde bugün önemli bir gelir kay nağım olmadığını güçlü kanıtlarla an latnıış. Mösyö Veil, siz dostlarınızı ko rumuyorsunuz dize suçlamış.

BİR EŞKIYA İÇİŞLERİ BAKANI 4 Mayıs Fazar :

Mehmet Ali (Dahiliye Vekili) tu tuklu olan Sabancalı Hakkıyı Bakanlı­ ğa çağırtarak güya bir hayır işinde kul lanılmak üzere 8.000 lira bağışta bu­ lunmasını istemiş. Buna karşılık ola rak da kendisini ceza evinden çıkarta çakmış. Şimdiki bakanlar eşkiyalığı açıktan açığa yapıyorlar .

16 Mayıs Cuma :

2 aydan fazladır ki buradayım. Al­ tık »ranmak, tutulmak heyecanım kal

madı. Ziyaretçilerim çok dikkatli ola­ rak ziyaretime geliyorlar. Fakat bu ka palı hayat ne kötüymüş. Bâzı günler oluyor ki acaba çıkıp ceza evine git­ sem daha iyi olmaz mı diye düşünüyo rum. Sonra ceza evindekilerin istikba­ linin ne olacağı aklıma geliyor, daha kötü ihtimalleri düşünerek vaz geçi­ yorum. Celâl beyin bir aracı vasıtasiy le Artin Efendi ile (eski Dahiliye Ve kili Cemal beyi imâ ediyor) görüşmesi ni rica ettim. Artin Efendi benim aley himde suçluluğumu gösterecek b ir de lil bulunmadığım, eğer soruşturma Işf

kendisine verilirse yarım saat içinde «M en'i Muhakeme» kararı vereceğini söylemiş. Mamafih bu heriflere gü venilemiyeceğinden yine de meydana çıkmanın uygun olmryacağını söyle miş.

ALİ KEM AL’İN MARİFETLER! 19 Mayıs Pazartesi :

İzmir'in işgali bütün memleketi sarstı. Hükümeti de çekilmeğe mecbur etti. Fakat yeni Hükümetin eskisinden farksız olarak kurulması beklenen umutları yıktı, içişleri Bakanlığı Meh met A li gibi rezil bir adamdan kurrul du ama, onun yerine ayni âyarda baş ka birisi geldi: A li Kemal.

26 Mart Pazartesi :

Nuri beyden Veliahtı (M ecit Efen di) görmesini rica etmiştim, gidip gör müş. Bana olan sevgisinden bahsettik ten sonra Padişahla (Vahdettin) ara larının açık olduğunu bu sebeple ken dişine bir şey söyleyemiyeceğinl fa kat başka yollarla çalışmaktan geri kalmıy.acağmı söylemiş.

ASIL MUKTEDİRLER ERMENILER, RUMLAR VE YAHUDILERDİR..

28 Mayıs Çarşamba :

A li Kemal'in müracaatı üzzerlne bugün tutuklu olan 67 kişiyi (Hüseyin Cahit de dahil) Malta Adasına götür mek üzere bir Ingiliz gemisine bindir mişler. Ali Kemal, bu suretle memle ketin şeref ve haysiyetini ayaklar altı na sererek bir intikam daha almış ol du. Gece Mösyö Veil geldi. Şimdiye kadar olan teşebbüslerini anlattı. Tev kif kararı, genel bir karar olduğu için bunu önlemeğe imkân bulamamış. Hal buki Talât Paşa, Sait Halim Paşa kabi nelerinden tutuklu olmayanlar var. Bu tutuklamaların siyasi İntikamdan başka bir amaca dayanmadığını söyledim. Mösyö Veil'e Fransızların kararsız dav Tanışlarından dolayı kendilerinden ümit kesildiğini ve herkesin Amerikan veya Ingiliz mandası lehinde propaganda yaptıklarını anlattım. Mösyö Veil, be rrirn Talât Paşa Kabinesine girmiş ol mamın Fransız genel oyunda kötü bir İzlenim bıraktığını, Fransız parası ile Fransızlara karşı savaş yapıldı sözle rinden tekrar bahsedilmeğe başlandığı m söyledi. Ben de kendisine Talât Pa şa kabinesine girmiş olmamın sebeple rini, kabinedeki eylemlerimi. Banka, Reji ve borçların tasfiyesi ’ konularını, tasarruf ettiğim milyonları, Almsnlara bu konuşmalardan haber vermediği

m İ... ve diğer konulan anlattım. Her vatandaşın başlayan bir savaşta yurdu İçin lâzım gelenleri yapmaya mecbur olduğunu, nitekim Fransada savaşı is tememiş olan Sovyetlerin bile kabine lere girmekle vatanî görevlerini yap mış olduklarını söyledim. Bugün Fran sızların izledikleri siyasetin m illî umut ları söndürmek niteliğinde olduğunu anlatarak kendilerine bayrak yaptıkları adalet ve medeniyet ilkeleri ile bu davranışların bağdaşamıyacağını Heri sürdüm. Zafer sarhoşluğu ile yanlış hareket ettiklerini, yarın Türkiye orta dan kalkarsa bu şekilde davranmaların dan dolayı pişmanlık duyacaklarını ha tırlattım. Bu arada savaş yıllarında yapılan ihtikârlardan, spekülâsyonlar dan söz açıldı. Bu işi yapanların asıl Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler olduk ları halde meydanda isimleri dolaşan 5— 10 Türk'ten bahsedilmesinin manâ sizliğini, bu işleri yapan Türkleriu ço ğunun yabancılarla ortaklaşa çalışa rak kendi isimlerinin paravana gibi kullanıldığını söyledim. Benimle Hüse yin Cahit hakkında Pariste siyasi ha sımlarımız tarafından çıkarılan söylen tileri ve iftiraları nefretle red ettim. Herhalde bu sözlerimin Mösyö Vei) üzerinde etkili olduğunu umuyorum. ALI KEM AL D A M A T FERİT’E KIZARMIŞ

1 Haziran Pazar;

Soruşturma Kurulu Fazıl'ın (Selâ nikli tütün tüccarı Kibar Fazıl olabi j l;r) ifadelerini alırken bana ne derece yakın olduğunu, kendilerine ne gibi

j

kolaylıklar sağladığımı ve ne kadar pa

j

ramın bulunduğunu sormuş. İhsan'dan da (Berrier Bankasının vekili) altınla rımın miktarını sormuşlar. Ayrıca Ma­ liye Bakanlığına bir yazı yazarak Fa zıl'ın yabancı devletlerle borç anlaşma ları yaparken çevirdiği entrikaları sor muşlar. Maliye Bakanlığı bu gibi söy lentilerin aslı esası olmadığı yolunda cevap yazmış.

6 Haziran Cuma :

Nuri bey Mösyö Veil ile birlikte Ali Kemal'i ziyaret etmiş olduklarını anlattı. A li Kemal her şeye rağmer bakanlıkta kalacağını söylemiş ve ka binedeki yaşlılardan dert yanarak Da­ mat Ferit'in de aleyhinde bulunmuş ihtiyarlardan yakınması Anadolu'daki Yunan işgaline karşı direnenlerin bıı hareketlerini kınamak istediği halde yaşlı kabine üyelerinin buna karşı çık mış olmalarından ileri geliyormuş. Ali Kemal sorumluluğu üzerine alarak Yu nanlıların Anadoluyu işgaline karşı durulmaması hakkında vilayetlere emir ler verdiğini öğünerek anlatmış. Ne kudretli ve ne vatansever bir bakan...

15 Haziran Pazar :

Bugühkü gazetelerde hakkımda tu tuklama kararı çıkarıldığı yolunda bir haber yayınlandı. Böyle bir karar aca ba ne gibi etkiler altında alınmıştır. Artık teslim olmak ve mahkemede ken dimi savunmak fikrindeyim.

Akşam Mösyö Veil geldi. Şimdiye kadar bir şey yapamadığından dolayı üzüntülerini bildirdi. Mösyö De Fran ce’a benden bahsetmiş. O da cevap olarak Parise gider gitmez buraya ta limat verdireceğini söylemiş. Benim a maçım Isviçreye gönderilmem için bu radakl yetkililere talimat verilmesi idi. Fakat böyle bir emir gelmemesi üzeri ne gidip teslim olmayı düşündüğümü söyledim.

HALİDE EDIP'IN AMERİKANCILIĞI 19 Haziran Perşembe :

Halide hanım (Adıvar) geldi. Bu radaki Amerikan heyetinin hakkımızda çok iyi düşünceleri bulunduğunu, Trab zon’dan gelen heyeti Amerikalılarla görüştürmüş olduğunu, gerek Doğu il­ lerimizin ve gerekse İzmir çevresinde ki teşkilâtın pek iyi yürüdüğünü anlat tı. Amerikalıların kendisinden ayrıntılı bir rapor istediklerini, özellikle Kla- bin’in bizim lehimizde çalışmayı vaad ettiğini, Hürriyet ve İtilâf Partisinin Doğu illerinde hiç bir etkisi olmadığını anlattı. Benim gidip teslim olmamı uy gun görmüyor. Yakında önemli değişik likler olabileceğinden bir süre bekle memi gerekli buluyor. Gerek Abdürra him Efendi (Prans) gerekse Reşit A- kif Paşa A li Kemal'in bugünlerde mut

yerine laka kabineden atılacağını ve adam aradıklarını söylemişler.

21 Haziran Cumartesi :

Saadettin (bir dostu) soruşturma kurulunun benim hakkımdaki suçlama yazısının bir kopyasını getirdi Tutukla ma kararının dayanağı olan bu karar name hafifletici sebepler bile gösteril meksizin garaz ve düşmanlık duygula riyle kaleme alınmış. Bu kararname teslim olmak hususundaki kararımdan vaz geçmeme sebep oldu. Ermeni ve Arap halklarının kırımı hakkındaki ka rarlar alınırken benim gibi Bakanlar Kurulunda bulunan Abbas Halim Paşa için takipsizlik kararı verildiği halde bu olaylar benim suçlanmam da

olarak gösteriliyor.

25 Haziran Çarşamba :

Dünkü duruşmalarda başkan mah kemelerin son bulduğunu bildirmiş. Fa kat benim hakkımdaki suçlama karar namesini mahkemede okunduğuna dair bir haber yok. Halbuki bunun da okun ması gerekirdi. Bugün Savcının iddia namesi dinlenecekmiş. Gece Nuri bey ler geldi. Benim duruşmalara dahil ol duğumu ve Savcı Reşat beyin hakkım da idam kararı isteyeceğini duymuş ol duğumu söyledi. Bunun üzerine kendisi Reşat beyi evine çağırarak gece saat 3.30'a kadar konuşmuşlar. Nuri bey Savcıya • lehinde bir çok bilgiler vere rek kanaatim değiştirdiğini söylüyor. Nitekim, bugünkü duruşmalarda Reşat benim hakKimda çok iyi sözler söyle miş. Hattâ bu akşam kulüpte bir çok kimsenin önünde benim hakkımda soy lediği öğücü sözleri tekrarlamış. Bu nun üzerine orada bulunanlardan bazı ları ve Abdülrahim Efendi kendisini teb rik ederek b' sözlerinden dolayı ağzı nı öpeyim demiş. Benim lehimde bu suretle konuşan ve savunan edam aca ba bir gün önce benim asılmamı nasıl isteyecekti. (C avit’in İsviçre’de bulun duğu günlere ait notlarından, 2 yıl son ra bu Savcının kendisinden borç paıa istediğini öğreniyoruz?...)

SAİT M OLLA VE SADIK BEY

Nuri bey, Güm ülcineli İsmail ile mebuslardan biri görüşmüş. İsmail be nirn para çalmadığıma emin olduğunu, benim gibi mağrur bir adamın görevi ni kötüye kullanmıyacağını ve mah­ kemede kesin olarak beraat edeceği mi söylemiş. Gûya benim temize çık n;ak için rüşvet vermekte olduğumun söylendiğini, bunu yapmamam gerektiği ni ileri sürmüş. Nuri bey de böyle bir söylentinin aslı esası olmadığını na­ musu ile temin etmiş.

Ingilizler buraya geleliden beri en iğrenç ve rezil adamları kendi tarafla rina toplamakta ısrar ediyorlar. Bu a maçla Sait M ollayı bile kullanıyorlar. Şimdi de Sadık beyin partisini kendile rine bağlamak ve onlarla işbirliği yap mak siyasetini takip ediyorlarmış. INGİLİZLER A TA TÜ R K ’TEN

KUŞKULANIYOR

Mustafa Kemai'in Doğu illerinde deki faaliyet ve teşebbüsleri IrtgUizleri çok kuşkulandırıyormuş. Azlini istemiş ler. Halbuki Mustafa Kemal oralarda kuvvetli bir mücadele teşkilâtı, kurmuş ve İstanbul Hükümeti ile ilişkilerini kesmiş diyorlar. Gümülcineli İsmail

j

kendi partilerinde değerli adam bulun- I madığından, memleketin bütün kudret ] Si kimselerinin ittihatçı olduğundan bah j sederek kendi aralarından çıksa çıksa ancak Bursa Mektupçuluk kalemine müsveddeci kâtip çıkabilir diye alay e diyormuş.

1 Temmuz Salı :

Bayramın ikinci günü karşı evler den birinde yangın çıktı. Daha başlan gıcında öteki evlere de atlayacağı an laşılıyordu. Nitekim yarım saat içinde genişledi. Nuri beye hemen gelmesi için telefon ettirdim, ben ce çıkmak üzere hazırlandım. Nuri bey geldi. Bit likte çıkıp arka kapıdan küçük çiftlik gazinosuna indik. Üzerimde hiç bir değişiklik yapmadan. Yalnız gözlüğü mü çıkarmakla yetindim. Evden çıkma dan önce önemli yazılarımın bulundu ğu sandığı Mahir'in kardeşleri kaçırdı lar. Küçük Çiftlik gazinosuna inerken 3 kişiye rastladık. Şüpheyi çekmemek için yanan evlere bakarak gayet üz

/»Sp-rİ. t?|

Atatürk ve İnönü Millî Mücadele günlerinde

gün bir dille işte bizim ev de tutuştu k dedik. Nuri beyi getiren Reji İdaresinin arabası tam vaktinde yetişti. Önünde polis bekleyen Sadrazamın konağının yanından geçerek arka sokaklardan Sa rımın (bir dost) evine gittik. Bizi hiz metçiler gördüğü için orada kalmamız imkânsız oldu. Nihayet uzun tartışma lardan sonra Nuri beyin evine gitme yi uygun buldum. Bakalım bu evdeki ikametim ne kadar sürecek.

INGİLİZLER A TA TÜ R K ’ÜN AZLİNİ İSTİYOR

3 Temmuz Perşembe : , Nuri bey Ferit Paşa ile görüşmüş. Bu yalancı adam Harp divanını kaldıra sebep | cağından bahsetmiş. İzzet Paşa ile Ab dürrahim Efendi, Nuri beylere geldiler Ingilizler Mustafa Kemal'in azlini iste mişler. Fakat Padişah (Vahdettin) mu vafakat etmemiş. Her ikisi de benim iş için yarın Harbiye Nazırına söyleme yi vadettiler.

4 Temmuz Cuma :

Veliahdın «M ecit Efendi» Bayram günü Nuri beyle bana selâm gönder miş olmasından cesaret alarak Çütük sulu Ahmet Paşanın (Harbiye Nazır.) bize gelmesini rica ettim. Kendisirfa Harp Divanı Başkanına haksızlık etme mesi için tavsiyede bulunup bulunamı yacağını Mecit Efendiden sorup öğren meşini söyledim. Veliaht bu aracılığı yapması için Ahmet Paşaya tam yetki vermiş.

5 Temmuz Cumartesi :

Ahmet Paşanın teşebbüsüne ce vap olarak Nazım Paşa mahkemece hüküm verilmiş olduğunu, şimdi bir şey yapamıyacağını saklanmamın doğ ru olmadığını, duruşmalarda bulunsay dım beraat edeceğimi söylemiş. Ah met Paşa ise mahkemeye gitmemekle haklı olduğumu savunmuş.

A N A D O LU 'Y A ÇAĞRILIYORUM 6 Temmuz Pazar :

Gazetelerde Harp Divanı kararının tasdikine sunulduğu haberi var. Abdür rahim Efendi bugün Bakanlar Kurulun da bu meseleyi açarak Anayasaya ay kırı olan bu kararın kabul edilemiyece ğini Padişaha sunulmasının geciktiril meşini önermiş. Ben bu Bakanlar Ku rulundan haklı bir karar çıkacağını san mıyorum. Fazıl, Kemal Ömer'den bir teskere getirdi. Vatani bir mesele iç.n üç gün içinde hareket etmek şart yle Amasya'ya Mustafa Kemal'in yanına gitmemi de uygun bulmuşlar. Kabul edip etmiyeceğine dair cevabımı öğ rendikten sonra yol arkadaşlığımı bil direceklerini, bu arkadaşların bence saygı değer olduklarını ve bu konunun namusuma tevdi edilmiş bir sır olduğu nu söylüyor ve acele cevap istiyor.

7 Temmuz Pazartesi :

Halide hanımın (Adıvar) davet edip Kemal Ömer tarafından yazılan bu meseleyi bilhassa gidip gidemiye ceğim'ı soruşturmasını rica ettim. Da ha önce kendisi de buna benzer bir şeyden bana söz etmiş olduğu için Ha lüle hanımı çağırıp görüşmekte sakın ca görmedim. Hattâ onun bu yoldaki teklifini daha önce red etmiş olduğum dan bunu yapmak bir görevdi. M ASKARA H O C A M U S TA FA SABRI

9 Temmuz Çarşamba :

Ahmet Paşa «Ç ürüksulu», Topçu Nizam Paşayı görmüş. Topçu Paşa söy leyeceğimizi söyledim ama Harp D!va nı bağımsız diyerek bizi dinlemiyorlar, demiş. Bunun üzerine Çürüksulu evvel cede Harp Divanları bazı kararlar ve rirdi. Fakat Bakanlar Kurulu Harp Di­ vanının bir çok kararlarını geri çevir di, demiş. Topçu Paşa «o zaman vükelâ vardı, şimdikiler vükelâ değil.,., ceva bini vermiş

Sabri Hoca (150 liklerden Muşta fa Sabri) hilâfet, Saltanat devlet mah voluyor. Mustafa Kemal Paşanın hare keti bir isyan hareketidir, diye telaş İçindeymiş. Ahmet Paşa Harp Divanı mn kararından söz açarak benim bu konularda ilgim olmadığından, meclis teki beyanatımın buna açık bir delil teş kil ettiğinden bahsetmiş. (C avit İtti hatçıiarın savaşa girme kararına ve Ermeni kıyımına karşı idi)

Maskara Hoca okumadığı beyanatı ma şarlatanlık demiş. Ve Harp Divanı­ nın bağımsızlığından bahsetmiş. Ma­ demki onlarla ayni düşüncede değil miş, neden vaktiyle ayrılıp bizim parti ye (Hürriyet — İtilâf) katılmamış şeklindeki düşünceler ileri sürmüş. Bun lar parti değiştirmeyi sandalye değiş tırmek anlamında alıyorlar. Koca sof ta..

V AH DETTIN'IN M A K YEV ELU G I 11 Temmuz Cuma :

Abdürrahim Efendi ziyaretime gel di. Pazartesi günü özel olarak padişa hm huzuruna kabul edilmiş. Padişah aynen şu sözleri söylemiş. «Harp Diva nı hüküm vermiş. Bu nasıl şey. Musa Kâzım Efendiyi 15 sene kürek cezasına mahkum etmişler....» Abdürrahim Efen di bunun üzerine Padişahı aydınlatmış. Dördüncü kuvvet diye bir suç olamıya cağını ve suçlama sebebini buna daya makla konuya siyasi bir mahiyet ver miş olduklarını, bu yüzden yabancı memleketlere kaçan suçluların bu dev letlerden geri istenemiyeceğini, şa yet padişah İstemiş olsaydı kendisi nin de Talât Paşa kabinesine girmiş olacağını ve şimdi suçlu duruma düşe ceğirti... anlatmış. Bunun üzerine Pa dişah «5 bunak subayın verdiği hükmü ben tasvip edemem, demiş. Abdurra him Efendi de «Bakanlar Kuruluna ia de buyurunuz, düşünüp inceledikten sonra tekrar arzetsinler» şeklinde mü talâalarda bulunmuş. Padişahın bu ko nuşmalarmda büyük b ir riyakârlık, kor kaklık ve Makyavellik var. Her halde samimi değildir. Sadrazam (Başbakan) gelinceye kadar bir buhran çıkarmama larını istemiş. Abdürrahim Efendi de «bizim zaten bir şey yaptığımız yok. bizden bir iş bekleyen de yok. Milletin önüne geçiniz. Partiler falan ortadan kalksın. Güvendiğiniz kişilerden bir [Sonu S 7 de I

(2)

ey*in ansiar

Cav

i

\ (Başı S. 4’de)

* kabine kurulsun. Anadolu ne halde gö

> rüyorsunuz...» demiş.

J A NADOLU BENİ İSTEMİYORMUŞ 12 Temmuz Cumartesi :

Ferit Paşa (Damat) Ahmet Paşaya bu meselenin sadrazamın dönüşüne bı­ rakıldığını söylemiş. Halbuki söylent' lere göre mahkeme kararı Padişaha ar zedilmiş ve İrade çıkmış (Onaylan m ış). Dün gece Musa Kâzım Efendiye cezasının geçici sürgün cezasına tah vil edildiğine oair haber gönderilmiş, j Şeyhülislâm arkadaşlarından ümidi ke-> since duruşmalara tek başına gelen > Musa Kâzım Efendinin cezasının bir > şehirde oturmak anlamına gelen «mu

* vakkat sürgün» cezasına çevirmesi şar

> tiyle Padişahın onayını almış.

J Bu arada Halide hanımdan (Adıvar) ı Anadolu işleri ile uğraşanların Denim | Anadoluya gitmeme karşı olduklarını, ■ bulunduğum yerde gizli kalıp, qerektiği | zaman ortaya çıkmama tarafta olduk - larını öğrendim. (Yukarıda Fazıl isimli bir şahsın Cavit Beye Kemal Ömer den bir tezkere getirerek kendisinin Anado luya geçmesini istendiğine değinilmiş ti).

18 Temmuz Cuma :

Halide hanım geldi, Adnan’ın (Adı var) Kemal Öm er’le görüştüğünü, be nim burada kalmamı bu işlerle uğra şanların münasip gördüklerini söyledi. Bu adamlar kim? Adnan beyin konuş malarından Kemal Öm er’in kendisine açılmamış olduğunu sezinledim. Ke mal Öm er’e karşı da cevap vermedi ğim İçin mahçup duruma düştüm. İSTİKRAZLARDAN PAY ALINIR MIYDI?

30 Temmuz aÇrşamba :

Salem geldi (Maitre Salem diye anılan ve İttihatçılara çok yakın olan bir müsavi iş adamı) pek üzgün görü nüyordu. Paris'te Mösyö G e’nun bazı yolsuzluklarından bahsettiğini söyledi. Kendisi bu söylentilere karşı olan ka nıtlarını ortaya sürünce Mösyö Ge sus muş. Salem, acaba yabanlılarla borç anlaşmaları yapılırken Cemiyet (İtti hat — Terakki) bir pay mı aldı, diye sordu. Kendisine böyle bir şey olma eliğini söyledim. Salem’den İtalya'ya gitmek için Roma'dan geçerken Skorca ile görüşmesini rica ettim. Salem bu rada bulunan Pisari ile görüşmemi ¡s tedi. Görüşme isteği benim tarafımdan

yapılmamak şartı ile memnuniyetle gö rüşebileceğimizi söyledim. Ingilizler Duyunu Umumiye borçlarının bölünme sinden en büyük payın kendilerine dü şeceğini tahmin ettikleri için, bu ¡da renin aleyhinde bulunuyorlarmış. İtiba rı M illî Bankası ile Ergani Madenler) nin işletilmesi konularını da görüş tük.

8 Ağustos Cuma :

Mösyö Pisari ziyaretime geldi. Fransızların İstanbul’a girdiklerinden ; beri izledikleri siyasetten yakındım

O da haklı olduğumu kabul ediyor. Sa vaş sırasında Fransız çıkarlarını koru mak için yaptıklarımı biliyor. Mösyö Pisari Nuri beye Fransız elçiliğinin be nim İstanbul'da bulunduğumu bildiğin den ve durumumu yakından izlediklerin den söz açmış,

9 Ağustos Cumartesi :

Halide hanım ziyaretime gelo. Amerika işlerinin pek iyi gitmekte ol duğunu, buradaki Amerikalılarla res mi Amerikan çevrelerinin kazanılmış olduğunu, büyük bir Ermenistan devle ti kurulmasının imkânsızlığını onların

da kabul ettiğini söyledi.

KURTULUŞ SAVAŞININ MECIT EFENDİ YONETIYORM UŞ

10 Ağustos Pazar :

Hamit geldi. (O dönemde Kızılay j Başkanı) Amerikalılar malf durumumu? I hakkında bilgi almak istiyorlarmış. Bu konularda görüştük ve bir bütçe hazır î ladık. Fransızlar Amerikalılara TOrki | yenin malî durumu çok karamsar bir j şekilde anlatarak onları korkutmuşlar.

13 Ağustos Çarşamba :

Ahmet Paşa (Çürüksulu) geldi. Sadrazamın teşviki ile Ingiliz ve Fran sız Baş tercümanları Veliahta (M ecit Efendi) başvurarak Anadolu harekâtı nı kendisinin idare ettiğini imâ sure tiyle şikâyet etmişler. Veliaht bu küs tah konuşmaya gerekli cevabı vermek le beraber, Padişaha da lüzumlu gör düğü konularda bir mektup yazmış.

19 Ağustos Salı:

Ahmet Paşa ziyaretime geldi. Veli aht tercümanların kendisine söyledik lerinden dolayı şikâyette bulunmak uze re Hikmet beyi Sadrazama göndermiş. Sadrazam Veliaht’ın kendi işi olmayan | konulara karıştığını, Cavit gibi değer I siz bir herif için Harp Divanı başkanı ! na haber göndermiş olduğunu söyle j miş.

: Gelecek Yazı : Clemenceau — Cavit Bey ve İttihatçılar. Cavit Bey'in «Fran sa Himayesinde Bağımsız Türkiye» i kurma çabaları...

(3)

12 O C A K 1971

Mustafa Kemal ve İsmet Paşalar Zafer Günlerinde

devam ederek Paris'e gitti. Ben gece yİ Liyon'da geçirdim. Konuşmalarımızı aynen yazıyorum:

E s k i İ t t i h a t ç ı

M a l î y e

N a z ı r ı

C Â V İ T

B E Y ’İ N

A N IL A R )

1 S EY A H A T MESELESİ : :: ■ ■ <y

I

* y

21 AĞ U STO S PERŞEMBE Mösyö Rossi ziyaretime geldi. Ital ■yan albayı Kaprini ile her şeyi hazırla mışlar .Ya bir zırhlı ile Rodos adası na, yahut tüccar vapuru ile İtalya’ya gi debiieceğimi söylüyor. Kaprini daha önce mösyö Mayısa ile görüştüğü gibi bugün de Rossi bizzat görüşmüş. Ma yısa Rüssi'den bsnim hakkımda anlat tıklarını bir not şeklinde yazılı olaraK kendisine vermesini istemiş ve elin den gelen yardım yapacağını söyle miş. FaKat yazılı not istemesi bir şey yapmayacağına bir delil değil mi?

29 A Ğ U S TO S C U M A :

Öğle uykusuna yatmıştım ki. Nuri bey telaşlı olarak yanıma geldi. Mös yo Mendei’in aşağıda olduğunu ve Pa zar günü hareket e.acek olan Fransız vapuru ile gidip gidemiyecegiml öğ renmek için geldiğini söylecı. Hemen g.yınditn ve Mösyö M enseli kabul et tim. Meselenin çok gizli tutulması ge rektiğinöen, ne şekilde hareket edece ğimin kimse t: rafından bilirmemesın den bahsetti. Gerekli teminatı ver dim. İstanbul’dan Avrupaya gidebilen* umutlarımı tamamen yitirmek üzerey dim. H;ç beklemediğim bir sırada bu haberin gelmesi ile şaşırdım. Haber tam zamanında ge.'m sti Çünıcü Nuri beyin evinde sak’andıyım artık duyul ’-a'-a n ~ s '--u - ı Hele Isrr.bul'da giz lendiğime Hi'ık -¡net biiyük'erinden boş ka kimse, in şüphesi kalmamıştı sanı yorum

AM IRALTN OTOM OBİLİYLE KAÇIRILDI

30 A Ğ U S TO S 1319 CUM ARTESİ : Bazılarına Anado'uya, bazılarına I- talya'yo gitt.ğirnın söylenmesini iste­ dim Mösyö Mendel te ırar zlyaret.me geldi. Bu rece tam 10,30'da Amiralin otomobili ile bani almaya geleceğini, sapkah o'arak ç kınanın deiıa uygun o- lacsğım, doğruca Kuruçeşmeye gide- v. ,;;i . ızı. or.da Amiral'in beni Komu tana takdim edeceğini ve komutanın motoru ile vapura gideceğimi söyledi. Pek zor olmakla beraber vapurda ka maramocn çıkmamamı Mösyö De Frarce tarafından rica etti.

114 g 'n Mahir’in evinde. 60 gün Nuri bay.erd8 gizlendikten sonra ak şam saat tam 10,30'da Mösyö Mendel' le birlikte e ktim. Başımda şapka var di. Gözüm 'en gözlüğümü çıkardım. Evden bir kaç adım ötede iki deniz e- ı ile Amiral.n otomobili bizi bekliyor du. Bindik, Kuruçeşmeye gittik. A- miral. sahilde komutanla dolaşıyordu. Bize b ’ ce" söylem^ksizin Am iral’in gemisine girdik. Oradan da kaptanla riikte molort atladım. Amiral ne tir kelime söyledi ne de eiir.i uzattı. Jsküdar acık'arında bulunan vapurumu >.a yanaştık. Krptan k~ma-amı gösterdi kamaradan dışarı çıkmamamı söyle " - • 6nr !'<~!.i rıht m-'a geçirdik Kamaramdan hiç çıkmadım. Akşam da

ı » zwıır n yurda dön «NANKÖ R M EM LEKET» İMİŞ 8u nankör memleketi bîr kere da ha bu koşullar içinde terkediyorum. Başımıza gelen bütün felâketlerin ger çek sebebi olan Cihan Savaşına gir memizi önlemek için tek başıma yap tığım mücadeleyi kimse hatırlamak is temedi. Memleketi büsbütün Alman'la rın eline bırakacak olan ekonomik, si yası ve malî anlaşmaları engellemek, düzelmez bir duruma düşmüş olan ma üyemizi mümkün olduğu kadar kurta rabilmek için kabineye girmiş olmamı bir suçmuş gibi nitelediler. Kin ve ga razdan. kişisel ihtiraslardan, sandalye lerini korumak endişesinden başka dü şünceleri olmayanların ellerinde Harp Divanı bir intikam komitesi haline gel di. Burnunun ucunu bile görmekten a- ciz. ahmak ve edepsiz bir Sadrazam çevresine topladığı ya Sabri Hoca gi bi karıştırıcı, bayağı adamlar veya ö- teki arkadaşları gibi haysiyetsiz softa adamlarla kurdukları kabinelerle Ali Ke mal. Sait Molla. Refi Cevat gibi yü­ reksiz, vicdansız, vatansız, utanmaz ve arlanmaz kimselerin havlamaları ile ğörçeğe ve hakka düşman kesildiler. Küçük ve aciz akıllarınca artık başını kaldıramıyacak derecede ezeceklerini sandıkları İttihat Terakki Partisine sal dırmak İçin her kötü yolu meşru gör düler ve her namuslu kişiyi lekelemek İçin kendilerini yetkili buldular.

AH M ECIT EFENDİ T A H T A ÇIKSA...

Yarınki yapıya herkesin bir taş

dikmeye mecbur olduğu en buhrana ve en tehlikeli günlerde memleketi yal nız kendileri yönetmek için kalemiyle, eylemiyle, konuşmasiyle, inandırma gücüyle çalışabilecek olanların hepsi ni sahneden uzaklaştırdılar ve memle ketin kaderini kötii yönlere sürükledi ler. Tarihimizin bütün müşkül ânların da olduğu gibi bu kez dd1 yabancı po litikacılar. yabancıların entrikaları ve yabancı paraları memlekette egemen oldu. Bu alçaklar sürüsünün elinden kurtulmak için memleketi terketmek- ten başka yapılacak ne vardı? Ya zin dana gitmek, yahut çekilmek. Bu iki durumdan birini seçmek kolay değildi. Çünkü bu tecrübe de gösterdi ki, ya bancılar bizimkilerden daha az namus suz değildirler. Onlar da aynı saldı rıları tekrarladılar. İttihat — Terakki Partisinden hiç bir iz bırakmıyecağız diye h8r iftiraya başvurdular. Ingiliz lerin bilerek yaptıkları kir.dar, hareket lere Fransızlar körü körüne alet oldu lar .Italyanlar güçsüz oldukları için bir şey yapmadılar. Sonunda Fransızlar gerçek durumu anladılar mı, bilmiyu- rum. Şimdi nereye gittiğimi ve lıangl etkenlerle bu yolculuğa çıktığımı da bilmiyorum. Bu ümandfen ayrılırken tekrar ne zaman döneceğimi değil, bu a çak ve iğrenç saltanatın değişmesin den önce ve Padişahlık tahtına vatanın cerçek hizmetkârı olacağını sandığım Veliaht (Mecit Efendi) geçmeden dön miyeceğimi düşünmüyorum bile. Yal nız şu zavallı memleketi ve kendi talih sizliğimi düşünüyorum.

CLEM ENCEAU : NAM USLU A D AM S A PARASI O LM AZ 7 EYLÜL PAZAR :

Bir haftalık yolculuktan son a lon limanına geldik. Vapurda pek na zik davranan ve her gün ziyaretime gelen gemi süvarisinden yolcuların lis tesini isteyip tanıdık Idmse bulunma dığını öğrendikten sonra geceleri de yukarı çıkmaya başladım. Böylece hiç sıkılmadan yolculuğumun sonuna var dun. Süvari benim kim olduğumu bil iniyordu ve bilmeksizin ayrıldık.

Son gün vapurda kimse kalmadı ğından öğle yemeğini kaptanın salonun da birlikte yedik. Sabahleyin kaptan (iman dairesine gitmiş. Orada Fransız Başbakanının bir delegesinin vapura gelip beni alacağını söylemişler. Saat 2,30'da kamaramın kapısı açıldı ve içe riye Mösyö Veil girdi. Kurtuluşumun onun yardımı ile olduğunu sanıyordum. Görünce şüphem kalmadı. Bu kadar ta nıdık'arırriın, bu kadar iyilik ettikleri min, haklarını bu kadar koruduklarımın arasından bir akıllı adam bir dost nasılsa çıkmış. Bir çeyrek saat kadar vapurda oturduktan sonra beraber çık tık. Tren saatine kadar Tulon’da gez dik. Sonra Liyor.’a kadar birlikte git tik. Mösyö Veil Liyon'dan sonra yoluna

Mösyö Veil Paris'e dönünce bir ay kadar bu işle uğraşmamayı uygun görmüş. Sonra bir gün Loucheur'le bir likte Mösyö Clemenceau'nun yanında bulundukları sırada Fransa'nın eski dostlarını korumadığından söz açmış lar. «N asıl» diye sorunca beni söyle­ mişler. Clemenceau Paris'te benimle görüştüğünü hatırladığını söylediKten sonra bana karşı olanların aleyhinde yazdıkları ile kafası dolmuş olacak ki «Fakat, b'r büyük hırsız değil m i?» so rusunu ortaya atmış. Her ikisi de ce vap olarak Türkiye’de işlerin Avrupa'da bile rastlanmayan bir dürüstlükle yapıl

mış olduğunu, Loucheur milyonlarca li ra!ık pul işini bir kuruş rüşvet verme den yaptığını, Mösyö Veil’de rüşvet def terlerinin 10 Temmuzdan sonra kapan mış olduğunu söylemişler, Bu Sözler Clemenceau üzerinde büyük bir etki yapmış. Gülerek «o halde yahudiliği neye yaradı...» demiş ve sonunda «baş kalarının yapamadıklarını ben yapaca ğtm» diye vradde bulunmuş. Aradan onbeş gün geçince İstanbul'a talimat verildiğini, dört beş gün sonra da Tu lon'a hangi gün varacağımı onlara bi! dirm'ş. Bununla da yetinmiyerek Mös yö V e il’e «namuslu bir adamsa parası olamaz, benim de param yok. Siz mes lak sahipleriniz. Aranızda bir şey top ]~,.|p. , T u i-rı’g götürüp kendisine veri niz. Avrupa'da parasız ne yapar...» de­ miş.

VEİL'İN PARASINI . REDDEDİYORUM

Ayrıca Clemenceau İsviçre yolcu üığumun nasıl yapılacağını plânlama sı için Emniyet Genel Müdürüne tele­ fon elmiş. Mösyö Veil gidip kendisi ile görüşmüş, Fransa için açık «Sauf Conduit» (serbest gezi belgesi) ver inişler. Bunu Jak Dıırand diye doldur dıık. Bu kâğıt İsviçre siniri geçilince yırtılacak. Bu iş için Paris’e çağırdık ları Belgrad istasyon komiseri beni İs viçreyi geçirmeyi vaad etmiş. Önce bir pasaport vermeyi düşürmüşler. Fakat İsviçre’de duyulur diye cesaret edeme imişler. Tabii Türk pasaportu alamaz dım Mösyö Veil’in fikrine göre is- viçreye geçer geçmez yetkili makamla ra başvurarak kimlik kartımı göster mem ve siyaset do'ayısiyle memleket lerine sığınmış olduğumu söylemem en uygun yol olacaktır. Halbuki bunda da bir sr kınca var. Sınırdan kre^k ola rak girdiğim anlaşılacak ve belki de sınırın neresinden girdiğim öğrenile­ cek. Fransızlar ise kendi aracılıkları ile geçmiş olduğumun kat'lyyen bilin meşini istemiyorlar ve bunun çok giz 'i kalmasına dikkat ediyorlar. Çünkü ittihatçılardan hiç bir bakan ve lider hakkında özel b'r işlem yapmamayı il t'lâf devletleri aralarında kararlaştır­ mışlar. Mösyö Veil Tulon'daki Arnira lin ve Bfhriye Nazırının bile benim uel diğimdsn haberleri o’madığını, Dışisle ri Bakan’ ığmda sadece bir kişinin bil g h i olduğunu söyledi. Simdi ben Bel rrad istasyonuna '■'deceğim ve ken dis'ne bir kart yazümıs olan Mösvö RoJ e İİ8 görOs'-ceğim. Sonra ne yanıl mes, gerekeceğini tekrar diişünece giz.

Mösvö Veil beraberinde oetirmis oldumı 10 b ’n Frcnm almam için eok ve nek cok İsrar etti. B'r k?c koz lâfı değiştirip bu konuya neM'. İsviçre'de dostlarımdan a'ırım RWerfk kabul et medim. Ne olur ne olmaz. İsvicrede parasız kalırsın diye hiç olmazsa bu paranın yarısını almamı istediyse de cevap vermedim. Ener muhtaç olur sam isteyeceğimi söyledim. Uygun bulursa Clemenceau’ya bu büyük iyili ğinden dolayı son derece minnettar ol duğumu söylemesini rica ettim.

İŞBİLİR DOLANDIRICILAR 2. Hakkımdaki İftiralar:

Paris’te benim aleyhimde bazı

-söylentiler bulunduğunu anlattı. Bu söylentilerin bazı yabancı müessese lerin kullandıkları aracıların şuna bu na vereceğim diyerek kendileri İçin paralar almasından doğabileceğini, bu bakımdan bu gibi işlerde kullanılan aracılara karşı çok dikkatli olmak ge rektlğini ilâve etti. «Evet bu doğru­ dur» dedim. «Fakat sizin kendi adam larınız da bunu yapıyorlar» dedi. Büro şefleri, kabine müdürleri herhalde gi dip benim namıma birinden gara is temişler. Vureal’in ismini açıklayınca mahut fenerler meselesinin iO bin li­ rasını, De Loncl'in dolandırıcılık yap inak istediğini anlattım. Bu adamın adını hiç duymamış. Bu konuyu aydın latacağını vaad etti. Pierdonla görüşe cek. Acaba Reşit Saffet mi para iste di? Kendisi Vureal'dan sormuşs° «‘a. i- naodırıcı bir cevap alamamış

3. iç ve Dış Siyaset :

Hükümetin durumunun çok çü rük olduğunu, Sadrazamın kendi ken dine çekilmiyeceğini, yakında çekilme ye mecbur edeceklerini, memlekette hiç bir nüfuz ve itibarının kalmadığı nı, kuvvetini sadece işgal devletlerin den almakta olduğunu, son zamanlar da Fransızlardan yanaymış gibi görün meye çalıştığını, Âdil beyle Harbiye Nazırının İngiliz muhripleri Derneğine üye c'duklarını ve İngiliz mandasını islediklerini. Dahiliye Nazırının polis zoru ile evlerden imza toplatmakta ol duğuııu, Anadoludaki millî harketin günden güne güçlendiğini ve Hükümet emirlerinin ancak İzmit'e kadar geçer li olduğunu anlattım. Mösyö Veil, Hü kümetin güçsüz ve aciz okluğunu Pa ris’in de bildiğini, Sadrazamın Fran sa'da pek kötü bir tesir bıraktığını soy leyerek «simdi ne yapılabilir» diye sor du.

FRANSA HİM AYESİNDE BAĞIM SIZ TÜRKİYE

Benim fikrimce, tarafsız kimseleri toplayan (Ahmet Rıza, izzet Paşa, Ha m it bey, Abdurrahman Bey... gibi, bir yeni Hükümet kuru'malıdır dedim. F- rans-zlar re yapabilirler şeklindeki so rüya da «hiç bir şey yapmalarına lii zum yok. İçişlerimizde taraf tutmasın lar ve bu Hükümeti desteklemedikleri ni etrafa duyursunlar, bu lâfı» dedim. S'mc'iye k~dar yaptıkları müdahaleler le Paris’teki siyasetin aksine bir s:va set izlenmekte olduğunu Ledon'un be nim aleyhimdeki söylediklerini, Fransız basınının ivj ve kötü ayırmadan ittihat çılar aleyhinde yazılar yayınladıklarım, A'i Kemal'in bet gün çanta koltukta Kapı Çuhadarı g'bi F-rnsız elçiliğine taşındığını ve. bunun kötü bir tesir yaptığını. Fransızlar şimdiye kadar iyi bir siyaset, izleyerek suçluları ve suo suzları ay.rmış olsalardı bugünkü Hü kümetin ittihatçılar aleyhinde bu ka dar şiddet pösteremiyeceğlni, bu bas ı kıdan Ingi'izlerin faydalanılarak Fren­ sizindin zarar etmekte olduklarını, çünkü en büyük haksızlıklarının Fran sız dostlarına yanıldığını, memlekette İtt'hatç’‘ard n başka Hükümet kurabile cek barka b:r kuvvet bulurmadığmt hp-'â anlamamalarını hayretle karşıla­ dığımı söyledim.

Hükümeti düşürmek Ttirklere si) bir iştir dedi Şüphesiz dedim. Elve rir k; enin karışmıyacağınızaan emin clsıın'ar. İttihatçıların güçleri ve Teşki lâtları hakkında bilgiler verdim. Mal ta:'~''ilerd~n söz açtım. Eğer Fransız lsr ğunlar hakkında bir şey yapabilir ; lerse, hepsi olmasa bile, bazılarımı! i İstanbul’a dönmelerini veya Isviçreye j göçmelerini sağlayabilirlerse, halk oyu

i

nu tamamen kendi yönlerire çekebi'e i çeklerini anlattım.

Mösyö Veil söylediklerimin doğru | olduğunu kabul ettikten sonra , nasıl çr.lısrbileceklerini sordu. Bağımsız bir Türkiye kalacak olursa barış müzakere lerinden sonra Fransa ile önemli bir antlaşma yap'bileceğimizi söyledim. Mösyö Veil Clemenceau'nun düşünce lerini tamamen değiştirdiğini, bağım sız bir Türk Devletinin kalmasına ta rzftar olduğunu, onun düşüncelerinde ki bu değişikliğin kendisine muhalif olanların da fikirlerini etki'edlnini, hat ta Anadoludaki millî mücadele için Clemenceau’nun «memleketlerini sa- ’ yunuyorlar, bu haklarıdır» diyerek bıı davranışları tasvip etmiş olduğunu an Jetti.

Bağımsız Türkiye’nin sınırları E- dirne, Kafkasya ve İran olacaksa bu mnırlar 'Cinde iktisadi ve siyasi alan larda istikbalimizi temin edebileceğimi ! zi ve Fransızlarla el ele çalışabileceği mizi söyledim. Mösyö Polk tarafından Türkiye'nin nüfuz bölgelerine bölün mesi için bir komisyon toplanmasına teşebbüs edilmiş fakat Clemenceau ba kalım, düşünelim dedikten sonra bu komisyonun toplanmasını uygun görme diğini söv'emiş. Bunun üzerine Mr. Polk Clemenceau'yu ziyaret ederek. Fransa Doğu Anadolu ile ilgileniyorsa, biz âlakadar olanlarla aramızda topla nırız demiş. C'emanceau bunun üze rine yazılı bir cevBp vererek «Sultan var. Türkiye var, Türk milleti var. Ba rış toplantılarında şimdiye kadar bu konularda bir karar verilmedi. İlkel kabileler gibi Türkler mandaya tabi tutulamazlar» demiş. Bunun üzerine konferansın toplantısı geri bırakılmış.

GELECEK YAZI :

İSVİÇREDEKİ POLİTİK TEMASLARI Fransızların İttihatçılarla Flörtü.,./ Fransızlarla Anlaşırsak Bolşevifdıeri Bırakırız.../ Venizelos'un Hezeyanlarıl Anadoludaki Mülkiyetçiler Para Kabul Etmez!

(4)

19 O C A K 1971

h

E s k i İ t t i h a t ç ı

M â l i y e

N a z ı r ı

C Â V İ T

y B E Y ’İIM

■ , . ••...

Ill-lsviçre’de politik

temaslar

(Cavit bundan sonraki günlere ait notlarında Mösyö Veil tarafından tav siye edilen sınır şehirlerindeki Mösyö Bodo’yu nasıl ziyaret ettiğini, bununla birlikte deneme mahiyetinde otmak üzere Isviçreye nasıl geçtiklerini ve isviçrede sahte pasaportla seyahat ederken İstanbul’dan tanıdığı oir şah sa rastladığını, otellerde hüviyet ve pasaport kontrollarının yapılmakta ol duğunu anlatmaktadır. Bu günlerde Ca vit isviçredeki bazı dostları ile (Fuat Selim, Avni ve Prens Burhanettin Eten di) mektuplaşarak orada kalacağı gün ler içinde nerelerde bulunacağını tes pit etmiş ve sonunda Lozan'a geçerek kendisini bekleyen Fuat Selim'le birlik te Lozan Palas Oteline yerleşmiştir. Arkadaşı Fuat Selim isviçrede bir avu katla görüşerek «siyasi mülteci» sıfa t'le resmi makamlara başvurmasını tav siye etmiş fakat sonradan bunun da sakıncalı olduğu anlaşılınca kısa süreli ikamet, teskereleri ile İsviçre'deki ya şantısım sürdürmüştür.)

23 Eylül Salı :

Montrö'de trenden iner inmez ta nıdıklara rastladım. Artık gizli kalmak imkânım kalmadı. Cevdet, Reşit Saffet ve Rifat Paşa benim isviçrede olduğu mu öğrenmişler. Bu aralık Necmettin Molla'ya (ittihatçıların ileri gelenlerin den) rastladım Kendisine yazdığım mektubu almadığını söyledi. Günahına girmek istemem. Fakat buna inanama dım. Eğer böyle olsaydı ansızın beni görünce beklemediği bu olay karşısın da daha fazla bir şaşkınlık göstermesi gerekirdi. Akşam otele resmen ta y t oldum.

24 Eylül Çarşamba :

Necmettin Molla geldi Pa-aya ıh tiyacım olup olmadığını sordu. Ikamel tezkeresi için Emniyete yatırılacak nak ti kefaleti karşılamak üzere hemen 5.000 Frank verdi. Avukat Müdür Mua vlnini görmüş. Burada bulunduğumu söylemiş. Nasıl geldiğimin diplomatik sır olduğunu anlatmamış Pasaportsuz geldiğim için Kanton Valisi tarafından para cezasına mahkûm olacakım şım.

JURNALCİ BİR BÜYÜKELÇİ 25 Eylül Perşembe :

Reşit Saffet burada benim aley himde söylemediğini bırakmamış. Mas karalıkla, edepsizlikte bu kadar ileri gideceğini ummuyordum. Alçaklığı o kadar ileri götürmüş ki. mahut Hakkı’ ya güya görüştüğüm kadınların adres lerini vermiş. Debreli Basri’de mücev herci Kartiye'nin defterlerinde benim satın aldığım pırlantaların, mirlerin kayıtlarını gördüğünü söylemiş. Ne re zil ve alçak adamlar var Yarabbi... Kadriye Sultanla Raşit bey ittibatcıla rın aleyhinde bulunuyorlar. Bunların hepsini Burhanettin Efendi (Abdülha mit’in oğlu) anlattı. Yalan söylemesi için sanmam ki bir mecburiyeti ol sun. (Cavit'in daha sonraki günlere ait notlarından Prens Burhanettin Efendi nin boşadığı karısı Aliye hanımla ev lendiğinl öğreniyoruz)

26 Eylül Cuma :

Tribüne de Geneve Anadoiudtkı milli hareketin liderlerinin güya ben den 100.000 lira istemiş olduklarını, bunu vermemek için buraya gelmiş ol duğumu, tabii Almanya üzerinden gel diğimi yazıyor. Bu yazıları maceracı bir M ısırlıya Hakkı yazdırıyormuş. Ta bii Sefir Reşat Halis'in telkinleri ile gazeteye yazılan bu havadislerin aynı nı bir kaç gün önce Hakkı Kemal'e de söylemiş. Oskar Vaserman pek fazla dostluk ve nezaket gösterdi. Buraya geldiğimi duyar duymaz, kardeşine telgraf çekerek parava ihtiyacım olun olmadığım sormasını bildirmiş Kardeşi de bana sordu, bir ihtiyacım olmadı ğını söyleyerek teşekkür ettim. Ama ted Hallaçyan suçıama sebeplerinden dolayı çok üzgün. Sözde ona daha özel suçlar yüklemişler. Burada kendisini görenlerin anlattığına göre o kadar he yecanlı ve ürkek bir durumdavmış ki şayet ben gelmeseymişim aklını boz ması bile mümkünmüş.

«N A N K Ö R » BİR YAH UDİ TÜCC AR 27 Eylül Cumartesi :

Dün Menaşe’ye telefon ettim. (Ca vit’in yakın dostu bir musevi tacir) Buraya gelmesini söyledim. Bu sabah telefon ederek hemen bu akşam Pa ris’e gideceği için beni göremiyeceği ni söyledi. Alçaklar defterine yazıla cak bir İsim daha.

29 Eylül Pazartesi :

Hogvenin ziyaretime geldi. (Türki ye'de Anadolu — Bağdat demiryolunu yapan şirketin Alman Müdürü) iki gün önce burada olduğumu öğrendiği halde bugüne kadar aramayışına hayret et

tim. Ben yokken aradığım söyledi. İs viçredeki Osmanlı Devleti Elçisinin (Reşat Halis) burada tütün işleri yap maya teşebbüs etmesinden dolayı res mi makamların kendi aleyhinde bulun duklarır.ı, İstanbul Hükümetinin yakın da değişeceğinin buradaki yetkililerce bilindiğini, Topal İsmail Hakkı Paşanın (Dünya Savaşı sırasında ordunun ik malini sağlayan Paşa, Enver Haşanın yakım) Lucerne'de takma adla oturdu ğunu fakat gerçek kişiliğinin İsviçre Hükümetince bilindiğini, Cernal Paşa nııı da İsviçre’de bulunduğunu söyle di.

TA LA T P A Ş A D A N MEKTUI 1 Ekim Çarşamba :

Talât Paşadan bir mektup aldım. Yakında geleceğini söyledi. Söyleyecek fazla bir şeyleri olmamakla beraber, görüşmelerinin faydalı olacağını yazı yor. Şayet Almanya'ya geçmek isterse bir engelle karşılaşmamanı için bura daki elçiliğe haber göndertmesini yaz mıştım. Vitalis aracılığı İle Kupert’e haber gönderdiğini ve Bern'e talimat verileceğini yazıyor. Sabah gazetesin de yeni bir edepsizlik daha... Sözde ben örtülü ödeneklerden 50.000 lira almışım. Ne hayasız iftiracılar...

4 Ekim Cumartesi ;

Mahmut bey, Sefiri görmüş. Lozan Palasta niçin kaldığımı, herhalde para mın çok olduğunu, Fransızlar beni ko rurltr düşüncesiyle Paris'e gidecek olursam Kiamanso’nun beni doğruca Senlazar ceza evine göndereceğini, bu rada sakin durmayıp bir çok siyasi konuşmalar yaptığımı, bu şartlar altın da beni burada bırakmıyacaklarını, kendisinin bile görevi icabı müdahale ye m'’,' ,' ,ır olduğunu... söylem

5 ■"'dm Pazartesi :

Sefirin resmen narekete geçtiğine dair bilgiler edindim. Bugün yarın İs viçreyi terk etmem için Kanton Zabite »'nden emir gelecenini sövlediler. Ne olur ne olmaz diye Hogvenin’e bir mek tup yazarak durumu bildirdim. Ve mü n künse benim için bıı teşebbüste bulun masını istedim. Bugün İstanbul'daki kabinenin İstifa ettiği haberi geldi. Geldiğimden beri bu kabinenin bir ay dan fazla yaşamıyacaöını söylüyordum. Elçi ve çevresindekiler bu sözlerime kızıyorlardı. Şimdi bakalım ne divecek İpi- Umarım ki buradaki elcinin de gö revi pek yakında son bulur.

FRANSIZLAR İSTANBULA D Ö N M 'M İ İSTİYORLAR

9 Ekim Perşembe :

Bugün ansızın Mösyö Veil Paris ten geldi. İstanbul'a ne zaman dönece ği belli olmadığı için buraya geldiğini sövledi. Bu yolculuğu son kabine deği şikliği dolavısiyle yapmış olduğundan şüphem yok. Le Temps'da Anadoluda ki milliyetçilerin başarıları hakkında çok iyi yazılaı çıkıyor. Mösyö Vcil'in anlattıklarına göre bu makalelerle Kla manso'nun düşünceleri arasında bir fark yokmuş. Klamanso mandaya ta reftar değilmiş. Reşat Halis'in aleyhin deki teşebbüslerinden bahsederek Pa i steki İsviçre sefirine benim için söy letmesini ve Cenevre ve bozandaki ga zetelerde milliyetçiler aleyhine yazılar yayınlamamaları için talimat verilmesi ni istedim. Mösyö Veil mutlaka bîr çare bulup benim bir an önce İstan bul’a dönmemi istiyor.

FRANSIZLARIN İTTİHATÇILAR LA FLÖRTÜ

10 Ekim Cuma :

Mösyö Veil ile tekrar görüştük. Fransızların düşündükleri mutlaka kuv vetli b*r hükümet kurulması ve bu hü kümetin kendilerine dost olması. Bu amaca rasıl ulaşılacağından, İttihat — Terakki Partisinin toplanıp toolanmıya cağından, bu partiyi kimin yönetebile ceğinden Enver, Talât ve Cemal Paşa ferin artık meydana çıkmamaları la zını geldiğinden bahsedildi. Ben secim lerde yine ittihatçıların kazanacakları nı, bu partinin çok disiplinli olduğunu söyledim.

Fransızların gerçek bir dostluk îestı olarak önce Adana’dan çekilmesi «•'»idlfl*"! ve ancak bu sayede Türkiye'nin, bölünmekten kurtulacağı nı, bundan da en çok Fransa'nın fay dalanılacağını izah ettim. Gazetelerde Sait Mollanın Şeyhülislâm olacağın dan bahsediliyor. Bu haberleri imkân sız görmekle beraber Mösyö Veil'e bu efendinin ahlâki durumu hakkında ge rekli bilgileri verdim. Mösyö Veil, Fransız Dışişleri yetkililerine, Tiirkive ile yanacağımız barışın bu memleketin istiklâl ve menfaatlerini koruyacağına beni inandırınız, ben de size bütün Genç Türkleri Fransız dostu olarak ge tirmeyl vadedlyorum demiş.

CLEM ENCEAU, PARA A LM AYIŞIM A ÇO K ŞAŞM IŞ

, 11 Ekim Cumartesi :

Mahmut bey İsviçredeki Türk El çişini görmüş, Elçi kendisine Necmet tin Mollanın bana ziyafetler çektiğini, bunun sebebini anlayamadığını söyle miş. Mahmut'ta cevap olarak evvelce benimle dost olanların şimdi yine dost Ilıklarını sürdürdüklerini, yabancıların bile Lozan'a gelip beni ziyaret ettikle riııi anlatmış. Elçi, Topal İsmail Hakla Paşanın bir hafta içinde isviçreden çı karılacağım ilâve etmiş. Fakat benim hakkımda bir şey söylememiş. Yeni Hükümet kendisini isviçredeki görevin den ayıracak olursa, burada bir tütün cü dükkânı açacakmış.

Mösyö Veil 'la tekrar görüştük. A dana meselesinde son derece İsrar eı tim. Tulon’da bana vermek istediği pa rayı almayışımın Clemenceau tarafın dan büyük bir şaşkınlıkla karşılandığı nı söyledi.

13 Ekim Pazartesi :

Eriburg'da Topal İsmail’ Hakkı Pa şa ile görüştüm. Bıyıklarını kestirmiş. Eğer ayağı sakat olmasa tanınmıyacak. Durumundan çok şikâyet etti. 11 ay kimse ile görüşmeden yaşamış. İstan bul gazeteleri başka bir ış kalmamış gibi Selânikliler aleyhine bir kampan ya açmışlar. Süleyman Nazif, Selânık lileri savunan güzel bir makale yaz mış.

19 Ekim Pazar :

Eski Kopenhag Elçisi Suat bey, Reşat Halis’i görmüş olduğunu anlattı. Reşat Halis benim için şöyle demiş «Lozan'da Cavit bir çok çıkarcıyı çev resine toplamış. Bunlar arasında na muslu adamlar da var. Ne tuhaf şey. Kudretli ve namuslu bir Harp Divanı nın ciddi incelemeler sonunda mah kûm ettiği bu adam, kendisini savın mak için Savcılara büyük paralar ye dirm iş...»

CEM AL PAŞANIN MEKTUBU 20 Ekim Pazartesi :

Cemal Paşadan mektup aldım Î3 lât'ın buraya geleceğini yazıyor. Güya Fransızlar Şerif Paşa ile görüşmek üzere bir memur göndermişler. Kendi si bunu Roma’dan öğrenmiş. Bu söy lentilerin aslı olmadığını bildirdim. Ni zam gazetesinde Doktor LütfO'nün sa beser bir yazısı var. Benim Mösyö Ca illaux ile çok samimi ilişkilerim oldu ğundan savaş sırasında İsviçrede ken dişi ile görüşüp direktif aldığımdan, gazetecileri öldürmeyi birlikte kararlaş tırdığımızdan bu karara dayanarak bı zim çazeteci Haşan Fehmi’yi öldürttü ğüırn'izden bahsediyor. Bunları bulup yazı-hümek için gerçekten büyük bir maharet...

23 Ekim Perşembe :

Sosyalist Kupert’i gördüm. O da benim mesele hakkında Türk Elçisi ile görüşmüş. Elçi burada prupagarda yap tığımdan, Lozanın birinci sınıf bir ote line yerleştiğimden, benim hakkımda bazı teşebhüslere qtrismesinin görevi icabı olduğundan bahsetmiş. Kupertde cevap olarak Hükümetten emir alma dan böyîe bir teşebbüse girişmeye hakkı olmadığını .eğer benim buraya gelmem istenmeseydl İtalya'dan geçi rilmiyeceğlmı. gazetelerde benim alev hime kampanya açmasının akılsızlık olduğunu, yeni hükümetin kurulması nedenlerini halâ anlıyamamış olması na şaştığını söylemiş. Elçi de ceva ben yeni partilerin bizim aleyhimize kurulmuş olduğunu bildirmiş. Kupert sefirin Bern’de hic itibarı olmadığım söylüyor. Akşam Necmettin Molla Ta lât Paşanın geldiğini haber verdi. TA LÂ T PAŞAYLA KONUŞM A

25 Ekim Cumartesi :

Talât Paşa ile buluştuk. Kendisini fazla değişmiş bulmadım. Yalnız biraz zayıflamış. Önce o, başından geçenle ri anlattı. Berlinde bir İngiliz subayı ile konuştuklarını, bu subayın bir ra por yazıp Londraya gönderdiğini, fakat bir cevap çıkmadığını, kendisinin Loyd Corc’a yazdığı mektubun da cevapsız kaldığını, HollandalI HuissmanTa görü şerek Ermeni meselesi hakkında bilgi verdiğini, Berlinde Radek'le (Aslen Al man olup Ekim ihtilâlirde büyük hiz metler gören Komünist) ilişki kurduk larını, Enver.in uçakla Rusya'ya git meyi düşündüğünü anlattı. Ben de kendi başımdan geçenleri anlattım. Fransızlarla anlaşmayı uygun buldu. Eğer bizim istediklerimizi yerine getl recek olurlarsa, bizim ue onlar adına bir çok şeyler yapabileceğimizi, hatta gerekirse Anadoluya bile gidebileceği mizi söyledi,

FRANSIZLARLA ANLAŞIRSAK, BOLSEVİKÂERİ BIRAKIRIZ

27 Ekim Pazartesi :

Bugün Talât Paşa ile tekrar bulu şarak konuşmalarımıza devam ettik. Eğer Frans/zlarla kesin bir anlaşma yapılabilirse, diğer teşebbüslerden vaz geçeceklerini. Bolşeviklerle de şimdilik müzakereye geçmiyeceklerı ni, Kafkasyada ve Arap Yarımadasın da Fransızlara ne gibi menfaatler sağ layabileceğimizi açıkladı. Rusya tara tından kendisine ve Enver Paşaya ya pılan davetleri anlattı. Güvenilir bir adam diye adını gizli tutarak Enver Paşanın Rusyaya gönderileceğinden bahsetti. Talât Paşa siyasi anılarını ya zıyormuş. Bunların basılmadan önce bana gönderilmesine karar verdik. Re şit Saffet’in burada beni ve bütün itti inatçıların aleyhinde bulunduğunu anlat tim. Halbuki bu adam ayni zamanda Bahaddin Şakir’e (İttihatçıların ileri gelenlerinden) mektup yazarak propa ganda için para İstiyor ve genel mer kezin emirlerine bağlı olduğunu söy lüyormuş.

İTALYANLARA BEL BAĞ LAM AK GEREKSİZ

2 Kasım Pazar :

Lucerne'de Talât'la birleştik. Ken dişi Mösyö Dinari ile görüşmek üzere

Lugano’ya gidecek, İtalyanların fazla yardım yapmaya güçleri yetmediğin den .onlara bel bağlamanın gereksizli gini anlattım. İstanbul ve Anadoluya gidip dönecek adamlara yardım etme lerini ve Antalya'yı bir an önce terk etmeleri gerektiğini kendisine anlata cak.

5 Kasım Çarşamba :

Talât'la Eşrih’te buluştuk, Dinari ile olan görüşmelerini anlattı. Dinari bu görüşmeye Kont Sforza’nın (o za manki İtalyan Dış işleri Bakanı) bilgisi altında geldiğini söylemiş. Sforza -ben kendisini halâ Türkiye'nin Başbakanı olarak bilirim. İtalyaya gelebilir ve is tediği yerde oturabilir» demiş. Italyan lar Antalya'da kalmak fikrinde değiller miş. Tabii Yunanlıların İzmir'den çık ması şartile. Talât Fransızlarla görüş tüğümüzü ve bir anlaşma yapılmasının mümkün olduğunu Kapalı şekilde an lafmış.

ENVER PAŞA, M O SKO VAYA GİDEMİYOR

6 Kasım Perşembe :

Talât paşa bu sabah bana sanki önemli bir sır açıkladı. Uçakla Rusya' ya giden Enver Paşa ile Bahaeddin Şa kir imiş. Fakat yola devam edemeyip, Berline dönmüşler. Amaçları önce Moskovaya oradan da Kafkasya’ya geç inekmiş. Bu konunun kimse taralından bilinmediğini söyledi.

9 Kasım Pazar :

Ahmet Rıza'dan mektup aldım Son mektubuma sevinmiş. İstanbul Hükümetinden şikâyet ediyor. Ne iç ve ne dış politika hakkında kendisine hiç bir bilgi vermediklerini söylüyor. Paris'e geçerken isviçreye uğrayamı yacakmış. Zavallı 300 Frank daha fazla masraf olacağı için İsviçreye uğramaya cağını yazıyor ve ilâve ediyor. «Acaba milyonlar sarfeden Venizelos bunu duysa ne d e r...» Mektubunu şöyle bi tiriyor. «Servetin kıymetini, genel oyun kudretini ve insanlar arasındaki bağlılı ğın lüzumunu anlayacak kişiıer görmi yecek miyiz?*

KÂMİL PAŞA VE D A M A T FERİT 12 Kasım Çarşamba :

Ksprıli Efendi ile uzun uzun görüş tük. Kendisinin birçok yanlış düşünce lerini değiştirmiş olduğunu gördüm. Büyük bir Ermenistan Devleti düşün çelerini değiştirmiş olduğunu anlamış görünüyor. Türklerle anlaşmaya taraf tar. Ermenilerin kendi aralarındaki bö lünmelerden, özellikle Taşnaklardan memnun olmadıklarını ve bunların iş başına geçmeleri halinde büyük fela ketler doğacağını söylüyor. Ermeni kı yınılarmdan dolayı hazırlanan suçlular listesine girmesini istemediğim kimse lerı'n isimleri istedi. Bu arada Damat Ferit hakkında bilmediğim bir olay an lattı. Balkan Savaşları sırasında Fe rit in Londraya temsilci olarak gönde rllıry.sine karar verilmiş, Padişaha ar zolunup onayı alırmış, fakat daha son ra Kâmil Paşa bu adamın fikirlerini öğ renmek üzere kendisini Babıâliye ça ğırtmış. Damat Ferit öğle abuk sabuk sözler söylemiş ki Kâmil Paşa «bu adam Londraya temsilci olarak gönderi lemez» diyerek başka bir kimsenin gönderilmesi hususunda Padişaha tez kere yazmış.

22 Kesim Pazartesi :

Mösyö Veil Paris’ten geldi. Kendi si ile uzun uzun görüştük. Bu sefer Mösyö Veil’l biraz değişik buldum. Es kişi krJar iyimser görmüyor. Sigarası ağzında kelimeleri ezerek söze başla dı. Benimle olan konuşmalarında doğ ruluktan ayrılmadığını. Fransız Hükü metinin siyasetini açıkça anlayamadı ğını bu hususu Clemenceau'dan öğ renmek istediyse de onun müsait bir zamanını bulamadığını söyledi. Yalnız bir gün İstanbul'a dönüş vesilesiyle Türkler hakkınca görüşmek üzere yanı na gitmiş. Clemenceau tuhaf sözlerle konuşmayı alaya götürerek «bana Is tahbul'dan ne getireceksin. Bir çanta ya b'r sultan, bir kedi, ve bir de enge rek yılanı koy. Ama, kedi ile sultanı bir çantaya, ötekini başka bir çantaya koy» diye ciddi olmayan konulardan söz açmış. Resmi görüşmelerin Lond rada yapılmasına İngilizlerle Amerikalı lar anlaşmışlar. Mösyö Loran’ın baş kanlığındaki malî heyet bu karara iti raz etmek üzere hazırlanmışlar. Mös yö Veil, Clemancereau ile bu konu hakkında da görüşmüş. Klamanso «h a yır, kafiyen böyle bir şey yok. Hatta şu dakikada Fransız temsilcisi benim adıma Lord Cürzona barış anlaşmala rının Paris’te yapılmasının kararlaş mış olduğunu, bunu değiştirmeye ma hal olmadığını, antlaşmaların burada imzalanacağını söylüyor» demiş. PADİŞAH İLE D A M A T FERİT, İNGİLİZLERDEN PARA ALMIŞ

Paris’te Padişah'la Ferit Paşanın İngilizlerden para aldıkları söyleniyor muş. Bunun mümkün olabileceğini söy ledim. İngilizlerin her memlekette yap tıkları entrikalardan, sokaklara yapış tırdıkları afişlerden bahsettim. Türkiye ile barış antlaşması yapılır ve yabancı askerler çekilirlerse yine bir İttihatçı Hükümetin geleceğini söyledim. Ana doludaki millî hareketlerden bahsettik. Türkiye'nin menfaati, bu teşkilâtın güçlenmesinde olduğundan, eğer Fran sızlar Türk menfaatlerine uygun bir si yaset izlemek istiyorlarsa ayni fikir de olmaları lâzım geldiğinden bahset tim. Bir uzmanın Clenıenceau’ya ver diği bilgilere göre, Anadoludaki milli yetçilerin kuvvetleri pek azmış, silah ve cephaneleri yokmuş, adeta bozuk alavlor halinde imişler.

VENİZELOS'UN HEZEYANLARI

Yunan meclisinde mebuslardan bî ri Venizelos’a «İzm ir bize bırakılırsa sa yunabilecek miyiz?» diye sormuş. Ve nizelos da «bütün Anadoluyu işgal et memizi teklif etseler .işgal ve muda faa edebilirim» cevabını vermiş. Soru (Sonu S. 5’ds)

(5)

Cavit bcy'in

t

v

omları

(Başı S. 4’de) yu soran bu cevabı alaylı bir gülüm seme ile dinlemiş. Mösyö Veil’e Talât’ la olan görüşmelerimizi anlattım. Bol çeviklerle görüştüklerini bile saklama dım ’ Bundaki amaçlarının milliyetçi teşkilâta yardım sağlamak olduğunu söyledim. Mösyö Veil, Anadoludaki milli hareketi sonradan kontrol altına almak mümkün olacak mı, sualini sor du. Görüştüğümüz şekilde bir barış antlaşması yapılırsa bunda hiç şüphe leri olmamasını temin ettim. Gece tek rar görüştük. Fransızların şimdilik A danayı ellerinde tutmak istediklerini anladım. Bu vilayetin tamamen Türk olduğunu, çevresinin de Türklerle çev rilmiş olduğunu, esasen Adanada eko oorrıik çıkar olarak sadece demiryolu, sulama işleri, Mersin limanı ve Çuku rovadakî pamuk üretiminden başka bir şey bulunmadığını, demiryollariyie pa muk ekiminin esasen ellerinde bulun duğunu, liman işletmesi ile sulama iş lerinin de kendilerine verilebileceğini, bu menfaatleı4 ellerinde bulunduğuna göre, üretilen pamukları köylülerle ya pacaklart antlaşmalarla satırı alabile çeklerini izah ettim. Fransızlar Adana dan çıkmadıkça Rumların İzmir'den, İtalyanların Antalya'dan çıkmayacakla rını söyledi. Ben de sebeplerini açıkla dım. Onlar İstanbul’u ve bütün Türkiye yi yutmak istedikleri için Fransız ser mayesinin egemen olduğu bu kurulu şun kalmasını istemiyorlar dedim. İs tanbul’da Halide hanımla (Adıvar) her konuyu konuşabileceğini ve Yunus Na di’ye de Fransa hakkında her şeyi yaz dırabileceğini söyledim. Sivasa kadar gitmiş olan Madam Gohs'in bir an ön ce barış yapılmasını ve Anadoludaki milliketçilere paraca yardım edilmesi ni istediğini söyledi. Barışın bir an ön ce yapılmasını herkes için faydalı ola cağını ve fakat Anadoludaki milliyetçi lerin para yardımım kabul etmeyecek lerini söyledim. Mösyö Veil bu konuş malarımızı not etti. Genç Türkıer İngil terenin aleyhindedir. Türkiyenin Istikla le kavuşması için sadece Fransaya gü veniyorlar. Fakat bunun için önce Ada na’nın işgalden kurtulmasını istiyorlar. İtalyanlar ve Rumlar da işgal ettikleri yerlerden çıkmalıdırlar. Bu şartlarla Fransızlara yardım edebiliriz dedim.

Bizim için İstanbul'da çalışmayı vadetti. Adana Valisi Celâl beyi tavsi ye ettim. Kendisi için Alman taraftarı derlerse inanmamasını söyledim. Reji bareminin değiştirilmesi hakkındaki fi kirlerimi sordu. Fiyatlar çok yüksel miş olduğu için buna lüzum görmediği mi söyledim.

26 Kasım Çarşamba :

Talât Paşadan mektup aldım. Dina ri kendisine mektup yazarak son buluş malarının Kont Sforza üzerinde çok iyi tesirler bıraktığını bildirmiş, yaz makta olduğu anılarını bana gönder mekten nedense vaz geçmiş. Ben ken dişine bir hizmet olarak basılmadan önce göndermesini söylemiştim. Ma dem ki istemiyor, kendi bilir. Enver Paşadan da Berlinden mektup aldım. Yolculukları yarım kalmış. Yakalanmış lar. Tekrar uçakla kaçmışlar kim ol dokları anlaşılmamış.

GELECEK YAZI BAĞIM SIZ BİR KÜRT DEVLETİ

KURULMASI İSTEKLERİ ittihatçıların Milyonları/ İngilizle rin Kürdistan Kurucusu/ Ingiliz Planla rı/ Duyunu Umumiye Haklarına Saygı/ Milliyetçilerin «K âtli vaciptir» fetvası

Referanslar

Benzer Belgeler

Maçka Mezat’ın 12 Kasım Pazar günkü müzayedesinde, yılın ve mezatın gözdesi olarak nitelenen tablo, yaklaşık 4 mil­ yar lira muhammen bedelle satışa

Hypothesis 4 predicted that psychological capital is positively related to positive work family spillover dimensions (positive work-family spillover and positive

Bu nedenle de hisse senetleri ilk halka arz edildiklerinde gerçek değerinin altında bir fiyattan satılabilmektedir ya da firmalar düşük fiyattan halka arzı

Benim için yazı yazmasın beni değerli bulanlar, iki yıl beklesinler, iki yıldan sonra unut­ mazlarsa, beni yine değerli bulurlar­ sa. ilk üzüntü de geçmiş olur,

Hasta ve kontrol grupları karşılaştırıldığında, norovirus an- tijeninin immünosüprese hasta grubunda istatistiksel olarak anlamlı şekilde sık tespit edildiği

Bir örnek daha verelim: «İnsan oğlu doğru yoldan şaşmaz- dı./İşte hiyle sözde yalan olmasa./ Türlü türlü felakete düşmezdi./İşte.. hiyle sözde yalan

Avrupa ve Asya’da bulunan hantavirus tipleri (Hantaan virusu [HTNV], Seoul virusu [SEOV], Dobrova virusu [DOBV], Puuma- la virusu [PUUV] vb.) ise renal sendromla seyreden kanamalı

Osmanlı aile­ sinden Fevziye hanımla konuşurken, «Bu kadar zenciye Kara Afrika’dan başka bir yerde rastlanmaz her halde» diyecek oldum da, beni: «Bir de