• Sonuç bulunamadı

Akbal'lı anılar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Akbal'lı anılar"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S S 8 S S W 8

10 NİSAN 1992

- n :

¿ 'a

/ ¿ S ?

-M.

DÜNYADA BUGÜN

AliSİRMEN

l

AKBAL’LI ANILAR

O

K T A Y Akbal'ın “BabIali’de 50 Yıl” başlıklı anı­larını okurken, birden ben de kırk yıl önceye ______ gittim. Kısa pantalondan uzun pantolona he­ nüz geçmiş, bıyıkları terlemeye başlam ış bir yeni yet­ menin, Idealtepe tren istasyonunda, elindeki “Garip­

ler Sokağı”nı kapatıp, yanındaki arkadaşına şunları

söylemesi geldi gözümün önüne:

- Bunda iş var. Artık hikâyecilikten romancılığa geçiyor. Göreceksin yakında güzel bir de roman ya­ zacak.

Gerçekten bizim çok bilmişin bu öngörüsünden bir yıl sonra Oktay Akbal “Suçumuz İnsan Olmak”ı yazacak ve ödül kazanacaktı.

Gazetecilik yaşamının en keyifli yanlarından biri de insanın, okuru hayranı olduğu yazarlarla dost, hat­ ta zam anla yazgı yoldaşı olmasıdır. Nadir Nadi, Melih Cevdet Anday, Ilhan Selçuk ve daha niceleri gibi Ok­ tay Akbal ile de bu büyük keyfi yaşadım.

Oktay Akbal ile acı tatlı birçok anımız oldu. Birlikte sevindik, birlikte üzüldük. Am a bunların içinde en il­ ginci, Cumhuriyetle çalıştığımız yıllarda Adana'da başımızdan geçti.

Kitap imza günü için Ad a na 'ya gitmiştik.

Adana Büro Şefimiz Celal Başlangıç “Burada

âdet böyledir” diye bir bara götürdü bizi.

Girdiğimiz bar üçüncü sınıftı ama, herhalde biraz da entel havası vardı ki, üstü kitap, gazete ve dergi dolu m asaya dayanıp sızm ış olan kişi bizim gürültü­ müzle uyanıp da, bütün tanıdıklarının teslim ettiği gibi doğuştan yazar tipi olan Oktay Akbal’ı görünce uyku sersem liğiyle birden çığlığı kopardı:

-Hiii, Balzac gelmiş. Sonra kendini toparladı ve, - Ooo hoşgeldin Oktay Abi, dedi.

M asalara geçtik içkilerimiz söylendi, Celal B a ş ­ langıç muzipçe gülümseyerek,

- Burada âdettir, şimdi hepimizin yanına birer ha­ nım davet edeceğim, dedi.

Oktay Akbal, itiraz etti: - Ben istemem.

- Am a diye diretti Celal, bu çok entelektüel bir ha­ nımdır.

Bir yandan da orada çalışanlardan birine gelmesi için işaret ediyordu. Kadıncağız bizi görünce büyük bir sevinçle bağırdı:

- Şair dostlarım (Akbal'ın bir kitabı).

Sonra da Oktay Akbal’a bakarak kadeh kaldırdı: - Y aşa sın edebiyat (Akbal’ın başka bir kitabının başlığı).

Oktay Akbal hafifçe yerinden doğrulup, gülüm se­ yerek selam verdi ve karşıdan hemen teklif geldi:

- Oktay Bey yanınıza gelebilir miyim? Oktay Abi biraz sıkıldı ve sordu: - Neden?

Yanıt hazırdı:

- Yalnızlık bana yasak (bir başka kitabının başlığı). Şaşkınlıkla sordu Akbal:

- İyi de ne konuşacağız^.

- Aaa o kadar da küçümsemeyin Oktay Bey ve unutmayın ki İnsan bir ormandır (başka bir kitabın başlığı).

Artık davet kaçınılmazdı. Hanım geldi oturdu, Ok­ tay Abi konuşm uş olmak için sordu:

- Nerede oturuyorsunuz. Kadın gülümsedi: - Garipler Sokağı nda.

Sonra da hiç duraksamadan ekledi:

- Ben, önceleri bu kadar yıpranmış değildim. So n ­ radan bozuldum. Am a önce ekmekler bozuldu (bir başka kitap başlığı).

Masadaki konuğumuz artık coşmuştu, yanıt bek­ lemeden sürdürdü konuşmasını:

- Suçum uz ne biliyor musunuz Oktay Be y? Suçu­ muz insan olmak.

Oktay Akbal keyiflenmişti ve buzlar çözülüyordu ki dayanamayıp atıldım:

- Am an Oktay Abi dikkat, sonra A yla la r hesap s o ­ rar.

Bu yaşanm am ış uydurma öyküyü sonradan her yerde anlatır olduk ve bir gün eşinin arkadaşları ya­ nında da hep birlikte gülerek anlattığımızda, biri bü­ yük bir ciddiyetle,

- Kızm a Ayla'cığım, arada her erkek böyle şeyler yapar, dedi.

Hepimiz kahkaha atmamak için dudaklarımızı ısırdık.

Bu garip öykü hiç yaşanmadı ama, başka bir garip olayı yaşadım. Küçük Hristo'da arkadaşlarla kalaba­ lık bir m asa oluşturmuştuk bir akşam. Bir ara fotoğraf­ çı geldi. Masadakilerin fotoğrafını çekmeye koyuldu. Önce her şe y iyi gidiyordu. Am a sonra adam yalnızca benim resmimi çekmeye başlayınca mimar Erkal kız­ dı:

- Ne diye hep onu çekiyorsun? Biz burada adam değil m iyiz?

Fotoğrafçı hiç istifini bozmadı: - Çekerim tabii dedi. O meşhur adam. Sonra nefeslenip ekledi:

- Oktay Akbal o, koskoca Oktay Akbal.

Fotoğrafçı herhalde bizleri Nadir Bey ile daha ön­ ce orada görmüştü ve içimizden en ünlünün adıyla, en tipsizin görüntüsü kafasında yer etmişti.

12 Eylül döneminde Oktay Akbal’a takılırdım hep. - Bu kez sıra sizde. Sizi alacaklar içeri.

- Yok derdi, yine sen girersin. Diretirdim:

- Ben sıramı 12 Mart'ta savdım. Bu kez hiç girme­ miş olanları alacaklar.

öyle olmadı, daha beteri oldu, önce beni aldılar, sonra da Oktay Akbal’ı ve yan yana koğuşlarda, ben yatılı, o part-time, bir süre de Sağm alcılard a kaldık birlikte.

O dönemde Oktay Akbal’dan, yazar cesaretinin ne olduğunu öğrendim. O hapse girmekten çekinirdi. Am a yazıya oturunca bütün korkuyu bırakır, ya da kor­ kusuna karşın düşündüğünü yazardı. Eğer o sıralarda bütün yazdıkları yayınlansaydı bilmem ki kaç yıl ya­ tardı.

Oktay Akbal, yazarlığın bir maraton olduğunu ka­ nıtlamış kişi olarak, 50 yılı aşkın süredir aynı tutarlılık­ la yazıyor BabIali'de.

Hepimize ve hepinize daha nice nice Oktay Ak- bal'lt anılar dilerim.

Referanslar

Benzer Belgeler

Diğer taraftan göç olgusunu gerçekleştiren göçmenlerin, farklı bir kültürel yapıya sahip hedef toplum içerisinde yaşadıkları uyum zorlukları

Öyleyse kötü olan, kişi değil, oyunlar değil sanatçı­ lar değil, tiyatro potansiyelimiz hiç de­ ğil; kötü olan, herbirimize az çok bu­ laşmış o alaturka

“Haritada Bir Nokta” da insanın umarsızlığı, bir bakıma yenilmişliği karşısında başkaldıran ve yazı’yı bu başkaldırının aracı gibi kullanan Sait

[r]

Türk yazınının değeri tartışılmaz adlan olan Oğuz Atay, Behçet Necatigil, Sevim Burak Aralıkta veda eden­ lerden üçü.. Oğuz Atay,

Güney Anadolu k~y~lar~n~~ ayn~~ Beaufort gibi seven Friendly'ye bu yay~n~ndan dolay~~ te~ekkür ederken, onun Beaufort'un hat~ra defterlerindeki Anadolu k~y~lar~~ ile ilgi kroki

Normal kalp genel hatlarıyla ters piramit şeklinde iken, yetersiz beslenen annelerin yavrularının kalbi daha yuvarlak ve daha az kaslıydı.. Daha az kaslı kalp kanı pompalamada

O yüzden, o devirde lise öğrencisi olup ta, sonradan Haşan - A li Yücel’in Türk maarifine Uzandırdığı müsbet hamlelerin değerini ölçmek imkânından