• Sonuç bulunamadı

Düzce Tıp Fakültesi Eğitim ve araştırma hastanesi'nde gündüz ve vardiyalı görev yapan hemşirelerde ortaya çıkan sağlık sorunlarının incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Düzce Tıp Fakültesi Eğitim ve araştırma hastanesi'nde gündüz ve vardiyalı görev yapan hemşirelerde ortaya çıkan sağlık sorunlarının incelenmesi"

Copied!
84
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

DÜZCE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

DÜZCE TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA

HASTANESİ’NDE GÜNDÜZ VE VARDİYALI GÖREV YAPAN

HEMŞİRELERDE ORTAYA ÇIKAN SAĞLIK

SORUNLARININ İNCELENMESİ

Ayşe ÜSTÜN YÜKSEK LİSANS TEZİ

HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI

DANIŞMAN

Doç. Dr. Atilla Senih MAYDA

(2)
(3)

T.C.

DÜZCE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

DÜZCE TIP FAKÜLTESİ EĞİTİM VE ARAŞTIRMA

HASTANESİ’NDE GÜNDÜZ VE VARDİYALI GÖREV YAPAN

HEMŞİRELERDE ORTAYA ÇIKAN SAĞLIK

SORUNLARININ İNCELENMESİ

Ayşe ÜSTÜN YÜKSEK LİSANS TEZİ

HALK SAĞLIĞI ANABİLİM DALI

DANIŞMAN

Doç. Dr. Atilla Senih MAYDA

(4)
(5)

i

BEYAN

Bu tez çalışmasının kendi çalışmam olduğunu, tezin planlanmasından yazımına kadar bütün aşamalarda etik dışı davranışımın olmadığını, bu tezdeki bütün bilgileri akademik ve etik kurallar içinde elde ettiğimi, bu tez çalışmasıyla elde edilmeyen bütün bilgi ve yorumlara kaynak gösterdiğimi ve bu kaynakları da kaynaklar listesine aldığımı, yine bu tezin çalışılması ve yazımı sırasında patent ve telif haklarını ihlal edici bir davranışımın olmadığını beyan ederim.

14.02.2014

(6)

ii

TEŞEKKÜR

Bu çalışmanın planlanması ve yürütülmesinde büyük sabır gösteren, her aşamasında sonsuz emeği geçen değerli hocam, danışmanım Doç. Dr. Atilla Senih MAYDA’ya, çalışma süresince bana yardımcı olan diğer değerli hocalarıma, bu araştırmaya katılmayı kabul eden hemşirelere, tez çalışmam boyunca sevgi, anlayış ve sabırla destek olan aileme ve arkadaşlarıma sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

(7)

iii

İÇİNDEKİLER

TEZ ONAYI

BEYAN

i

TEŞEKKÜR

ii

İÇİNDEKİLER

iii

TABLOLAR LİSTESİ

v

ÖZET

1

ABSTRACT

2

1. GİRİŞ ve AMAÇ

3

2. GENEL BİLGİLER

5

2.1. Vardiyalı Çalışmanın Hemşirelerin Sağlığı Üzerine Etkileri 10

2.1.1. Uykusuzluk 10

2.1.2. Bel, Sırt ve Omuz Ağrıları 12

2.1.3. Varis 14

2.1.4. Yemek Yeme Rutininde Bozulmalar 14

2.1.5. Kafein ve Sigara Tüketimi 15

2.1.6. Gastrointestinal Sistem Hastalıkları 18

2.1.7. Kardiyovasküler Sistem Hastalıkları 18

2.1.8. İş Kazaları 18

2.1.9. Stres 19

3. GEREÇ VE YÖNTEM

25

3.1. Araştırmanın Tipi 25

3.2. Araştırmanın Yeri ve Zamanı 25

3.3. Araştırma Evreni ve Örneklemi 26

3.4. Verilerin Toplanması Araçları 26

3.5. Araştırmanın Uygulanması 27

3.6. Araştırmanın Analizi 27

4. BULGULAR

29

(8)

iv

6. SONUÇ ve ÖNERİLER

56

7. KAYNAKLAR

58

8. EKLER

63

EK 1: ANKET FORMU 64

EK 2: HEMŞİRELİK PERSONELİ ANTLAŞMASINI İMZALAYAN

ÜLKELER VE ONAY TARİHLERİ 70

(9)

v

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. İşyerindeki stresin fiziksel, psikososyal ve davranışsal olarak

gruplandırılması 20

Tablo 2. Araştırmaya katılanların yaş gruplarına göre dağılımı 29

Tablo 3. Araştırmaya katılanların cinsiyete göre dağılımı 29

Tablo 4. Araştırmaya katılanların eğitim durumuna göre dağılımı 30

Tablo 5. Araştırmaya katılanların medeni duruma göre dağılımı 30

Tablo 6. Araştırmaya katılanların çocuk sahibi olma ve çocuk sayılarına göre

dağılımı 30

Tablo 7. Araştırmaya katılanların çalışma yılına göre dağılımı 31

Tablo 8. Araştırmaya katılanların çalışma biçimine göre dağılımı 31

Tablo 9. Araştırmaya katılanların görevlerine göre dağılımı 31

Tablo 10. Araştırmaya katılanların beden kitle indeksine göre dağılımı 32 Tablo 11. Araştırmaya katılanların sigara içimine ve yılına göre dağılımı 32 Tablo 12. Araştırmaya katılanların nöbette sigara içme durumuna ve

kullandıkları sigara adedine göre dağılımı 33

Tablo 13. Araştırmaya katılanların alkol kullanımına göre dağılımı 33 Tablo 14. Araştırmaya katılanların egzersiz yapımına göre dağılımı 34 Tablo 15. Araştırmaya katılanların çay, kahve tüketiminin dağılımı 34 Tablo 16. Araştırmaya katılanların beslenme alışkanlığı dağılımı 34

Tablo 17. Araştırmaya katılanların uyku durumunun dağılımı 35

Tablo 18. Araştırmaya katılanların sağlık sorunlarının dağılımı 36

Tablo 19. Araştırmaya katılanların kronik hastalık durumu ve kronik hastalığın

işteki verimlilik durumuna etkisi dağılımı 37

Tablo 20. Araştırmaya katılanların doktor tanısı almış hastalık dağılımı 37 Tablo 21. Araştırmaya katılanların maruz kaldıkları iş kazaları dağılımı 38 Tablo 22. Araştırmaya katılanların ruhsal belirti puanlarının tanımlayıcı

istatistikleri 39

Tablo 23. Araştırmaya katılanların çalışma biçimi gruplarına göre ruhsal belirti

(KSE) puan ortalamalarının tanımlayıcı istatistikleri 40

Tablo 24. Sorgulanan tanımlayıcı değişkenlerin araştırmaya katılanların çalışma

(10)

vi

Tablo 25. Sorgulanan sağlık sorunlarının araştırmaya katılanların çalışma biçimi

gruplarına dağılımı 42

Tablo 26. Kronik hastalıklar ve doktor tanısı almış bir hastalığın olup olmaması

durumunun araştırmaya katılanların çalışma biçimi gruplarına dağılımı 43 Tablo 27. Kronik hastalık durumu ve doktor tanısı almış bir hastalığın olup

(11)

1

ÖZET

DÜZCE ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ’NDE GÜNDÜZ VE VARDİYALI GÖREV YAPAN HEMŞİRELERDE ORTAYA ÇIKAN SAĞLIK

SORUNLARININ İNCELENMESİ Ayşe ÜSTÜN

Yüksek Lisans Tezi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı Tez danışmanı Doç. Dr. Atilla Senih MAYDA

2014, 74 sayfa

Hemşirelik özveri, sabır ve fiziksel dayanıklılık gerektiren bir meslektir. Hemşireler hastalara daha fazla faydalı olabilmek için kendi fiziksel ve ruhsal sağlıklarını korumak durumundadırlar. Bu araştırma Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi hemşirelerinin yaşam alışkanlıklarını, sağlık sorunlarını ve bunu etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla kesitsel tipte yapılmıştır. 2013 yılında araştırma hastanesinde araştırmayı kabul eden 154 hemşireye anket ve Kısa Semptom Envanteri (KSE) uygulanmıştır. Çalışma biçimine göre sürekli gündüz %24, nöbet, gündüz çalışan %76 hemşire vardır. Sigara içen 41 (%26.6) hemşire vardır. Bu hemşirelerin yaklaşık yarısı (%53.7) nöbette sigara kullanımının arttığını söylemektedir. Hemşirelerin %75.3’ü egzersiz yapmamakta, %61.7’si öğün atlayarak beslenmekte, %74’ü düzensiz uyku uyumakta, %50.6’sı uykuya dalmakta zorluk yaşamaktadır. %20.1’inin kronik bir hastalığı olduğu ve bunların %83.9’u işteki verimliliği etkilediğini söylemektedir. Ayrıca çalışma biçimi ile yaş, cinsiyet, çocuk sahibi olma, beslenme düzeni, fiziksel aktivite ve uyku düzeni arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. KSE’de bulunan 9 alt ölçek ve ek maddelerden en yüksek puan ortalamasına sahip olan ruhsal belirtiler sırasıyla; obsesif kompulsif bozukluk (1.03± 0.69), paranoid düşünce (1.01 ± 0.79) ve hostilite (0.87 ± 0.71) olup, bu puanlar orta düzeye daha yakın bulunmuştur. En düşük puan ortalaması olan ruhsal belirti ise fobik anksiyetedir (0.30 ± 0.40). Global indekslerden; rahatsızlık ciddiyeti indeksi (0.13 ± 0.10) ve semptom rahatsızlık indeksi (0.29 ± 0.09) puan ortalamaları düşük, belirti toplam indeksi (23.05 ± 11.96) puanı orta düzeydedir. Araştırmada en sık rastlanan sağlık sorunları yorgunluk (%97.4), bacak ağrısı (%85.7), bel ağrısı (%79.9), sırt ağrısı (%74.7), baş ağrısı (%72.1), varis (%59.1), boyun ağrısı (%55.2) şeklindedir. Çalışma biçimi ile sağlık sorunlarından yalnızca bacak ağrısı ve varis arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Sağlık sorunlarının azaltılması için iş yeri işçi sağlığı ve iş güvenliği birimi kurulmalıdır. Hemşirelere mesleki riskler hakkında hizmet içi eğitimler verilmelidir.

Anahtar sözcükler: Hemşire, Kısa Semptom Envanteri (KSE), Sağlık sorunları, Vardiyalı çalışma

(12)

2

ABSTRACT

INVESTIGATION OF HEALTH PROBLEMS OF NURSES WHO WORK DAYTIME AND SHIFTWORK IN DUZCE UNIVERSITY HOSPITAL

Ayşe ÜSTÜN

Master of Science, Department of Public Health Supervisor Doç. Dr. Atilla Senih MAYDA

2013, 74 pages

Nursing is a profession that requires self-devotion, patience and physical endurance. Nurses have to keep their physical and mental healths in order to be more helpful to the patients. This research was cross-sectional performed so as to determine nurses’ in Duzce University Medical School life habits, health problems and the factors affecting this. Questionnaire and Brief Symptom Inventory (BSI) were applied to 154 nurses accepting the research in research hospital in 2013. There are 24% continually daytime, mounting guards, 76% working at nights according to manner of work. Smokers are 41% and half of the nurses (53.7%) who smoke say that the use of smoking increases during guard. 75.3% of the nurses do not do exercises, 61.7% of them eat by skipping meal, 74% of them sleep irregularly and 50.6% of them have difficulty in falling sleep. It reveals that 20.1% of them have chronic disease and 83.9% of them say that it affects the productivity of work. Also, it was determined a significant relationship between manner of work and age, gender, having child, diet, physical activity, and regular sleep. Mental symptoms having the highest point averages in 9 subscales and additional articles in BSI are respectively: obsessive compulsive disorder (1.03 ± 0.69), paranoid ideation (1.01 ± 0.79) and hostility (0.87 ± 0.71), these points were found close to medium level. The mental symptom having the lowest point of average is phobic anxiety (0.30 ± 0.40). Disorder seriousness index (0.13 ± 0.10) and symptom disorder index (0.29 ± 0.09) point averages are low and sign total index (23.05 ± 11.96) is at midlevel. The most common health problems in the research are tiredness (97.4%), leg pain (85.7%), backache (79.9%), back pain (74.7%), headache (72.1%), varicose (59.1%), neck ache (55.2%). Significant relationships are founded between only leg pain and varicose from health problems and the manner of work. Occupational Health and Safety Unit must be founded so as to reduce health problems. Service trainings about occupational risks must be given to the nurses.

(13)

3

1. GİRİŞ ve AMAÇ

Ekonomik ve sosyal şartlar, gündüz çalışmanın yanı sıra, gece saatlerini de içeren vardiyalı sistemde (shift-work) çalışmayı gerektirebilmektedir. Sağlık çalışanları, güvenlik görevlileri, fabrika işçileri, telekomünikasyon görevlileri, ulaşım ve eğlence gibi birçok sektörde çalışanlar vardiyalı sistemde çalışmak zorundadırlar. Vardiyalı çalışanlar, uyku-uyanıklık döngüsündeki bozulma ve alışılmış çalışma ve sosyal yaşamının dışına çıkılmasından ötürü pek çok fiziksel ve ruhsal sorunlarla karşı karşıyadırlar1

.

Vardiyalı çalışmanın insan sağlığı üzerindeki fiziksel, ruhsal ve sosyal etkileri üzerinde kapsamlı araştırmalar yapılmıştır. Vardiyalı çalışma, insanın günlük ritmini bozarak pek çok sağlık sorununa yol açmaktadır. Vardiyalı çalışmanın sağlık üzerine pek çok olumsuz etkilerinin olmasına karşın gerekli bir çalışma biçimidir. Özellikle 24 saat görevlerin sürdürülmesi gereken kurumlarda vardiya sistemi kullanılmaktadır. Bunlar güvenlik, sağlık ve endüstri ile ilgili iş kollarıdır. Özellikle sağlık kurumlarının kesintisiz çalışmaları gereklidir. Toplumun sağlığına en hızlı ve yeterli bir şekilde müdahale edebilmeleri için sağlık çalışanlarının bu şekilde çalışmaları gerekmektedir. Hemşirelik mesleği vardiyalı çalışmayı gerektiren bir meslektir. Çalışma koşulları nedeniyle hemşirelerin sağlıkları olumsuz bir şekilde etkilenmektedir2

.

Hastanelerde hemşireler, sağlık ekibi içerisinde hasta bireyin ve ailesinin her türlü problemlerinde 24 saat boyunca ilk başvurdukları ve bu görevi nedeniyle sağlık ekibi içerisinde iletişimi sağlayarak kilit rol oynayan sağlık personelidir. Hemşirelik çalışma ortamından kaynaklanan pek çok olumsuz faktörün etkisiyle yoğun iş yüküne sahip stresli bir meslek olarak nitelenmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) hemşirelerin çalışma ortamına ait başlıca stresörleri yöneticilerle yaşanan çatışmalar, rol çatışması ve belirsizliği, aşırı iş yükü, hastalarla çalışma nedeniyle yaşanan duygusal stres, yoğun bakıma gereksinimi olan ve ölmekte olan hastalarla çalışma, hastalarla yaşanan çatışmalar ve vardiya ile çalışma olarak tanımlamaktadır3

.

Hastane çalışanları fiziksel, kimyasal, biyolojik ve psikolojik faktörler nedeniyle birçok olumsuz etkeni ile bir arada yaşamanın yanında, günlük çalışma saati, gece vardiyası ve çalışma yıllarının uzunluğu da etkili faktörler arasındadır. Bunun sonucunda sağlık çalışanları düşükler, anomali yada prematüre doğumlar, alerjik reaksiyonlar, radyasyona

(14)

4

bağlı problemler, uykusuzluk, aşırı yorgunluk, çalışma isteksizliği, mide bulantısı, baş dönmesi, baş ağrısı, pnömoni, hepatit, HIV, varis, bel fıtığı, çalışma ortamına uyumsuzluk, psikolojik bozukluk gibi sorunlar yaşarlar4.

Türk Hemşireler Derneği Üyelerinin yaptığı araştırma sonucunda vardiyalı çalışan hemşirelerin çalışma saatlerinin uyku sorunları, yemek rutinlerinde bozulma, yorgunluk, öz bakımını ihmal etme, kahve-sigara tüketiminde artma, ciltte bozulma, kronik hastalığı yönetememe, hastalık sürecinde uzama, gebelik komplikasyonları, kronik hastalıklar, unutkanlık, anksiyete, antidepresan kullanımı, yalnızlık, sosyal ayrımcılık, tükenme, değersizlik, ilgi kaybı, aile rollerini ve bakımını sürdürmede zorluk, ilişkilerde bozulma, sosyal izolasyon, hayatını planlayamama, yasal haklarını kullanamama, yaralanma, kazalara yatkınlık, fiziksel ve sözel saldırıya maruz kalma gibi sorunlara yol açtığını ifade etmektedirler5

.

Bu araştırmada gündüz ve vardiyalı çalışan hemşirelerde ortaya çıkan sağlık sorunları incelenecektir.

Amaç: Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde gündüz ve vardiyalı çalışan hemşirelerin yaşadıkları sağlık problemlerini ve bunu etkileyen faktörleri belirlemektir.

(15)

5

2. GENEL BİLGİLER

Dönüşümlü vardiya çalışması, geleneksel ofis çalışma saatleri dışındaki çalışma çevrelerinde işleyişi devam ettirmek için, çalışma saatlerinin iki ya da daha fazla çalışan grubu kullanılarak düzenlenmesidir6

.

Hemşirelik mesleği için vardiyalı çalışma yerine nöbetli çalışma tanımlanmıştır. Genel olarak yataklı tedavi kurumlarında nöbet; normal çalışma saatleri dışında ve resmi tatil günlerinde dışarıdan gelecek hastalarla, kurum içindeki hastaların acil durumlarında tıbbi ve bununla ilgili idari ve teknik yardımları vaktinde sağlayabilmek, olması muhtemel idari ve teknik olay ve kazalara zamanında müdahale edebilmek amacını güder. Nöbetlerin süresi 24 saati bulabilmektedir Yataklı tedavi kurumları işletme yönetmeliğine göre nöbet, saat 08.00’den ertesi gün 08.00’e kadar devam eder7

.

8 Haziran 1936 tarihinde kabul edilip 15 Haziran 1936’da yürürlüğe giren 3008 sayılı ilk İş Kanunu, Türkiye’de çalışma hayatını düzenleyen ilk kapsamlı yasa olma özelliğini taşımaktadır8

.

En son kanun ise 30 Temmuz 2010 tarihinde çıkarılmıştır9 .

657 sayılı devlet memurları kanununa göre, memurların haftalık çalışma süresi 40 saat olarak belirlenmiş olmasına rağmen, 2368 Sayılı Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun uyarınca hemşirelerin çalışma süresi haftada 45 saattir. Fakat bu uygulama aşağıda içeriği belirtilmiş olan 2010 yılında çıkarılan genelge ile değiştirilmiştir.

Sağlık çalışanlarının vardiyalı çalışması ile ilgili olarak; Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nden: B.10.0.THG.0.10.02/010.06-31259 sayılı, sağlık personeli çalışma saatleri konu başlıklı genelgesinde çalışma saatlerinin düzenlenmesi ile ilgili olarak aşağıdaki noktalara dikkat çekilmiştir.

Bilindiği üzere 30/01/2010 tarihli ve 27478 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5947 sayılı Üniversite ve Sağlık Personelinin Tam Gün Çalışmasına ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanunun 19/a. maddesi 30 Temmuz 2010 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 2368 sayılı Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun belirtilen tarih itibarıyla yürürlükten kalkmıştır.

(16)

6

Buna göre, 30 Temmuz 2010 tarihi itibariyle sağlık personelinin haftalık çalışma süresinin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 99 uncu maddesi uyarınca haftalık 40 saat olarak uygulanması gerekmektedir. Bakanlığımıza ait hastanelerde çalışma saatlerinin tespitinde de 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun “günlük çalışma saatlerinin tespiti” başlıklı 100 üncü maddesinin ve 13/01/1983 tarihli ve 17927 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin çalışma düzeni ve saatleri ile ilgili maddelerinin dikkate alınması icap etmektedir. Mezkur Yönetmeliğin 38 inci maddesinde, “Yataklı tedavi kurumlarında tüm personelin mesai başlama ve bitiş saatleri, hizmetin ve mahallin özelliği ve kurum personel kadrosu göz önüne alınarak ilgili kanunlara göre Valilikçe belirlenir.

Hastane baştabipleri, sağlık hizmetlerinin sürekliliği ve kesintiye uğramaması amacıyla personel sayısını da dikkate alarak vardiya ve nöbet gibi hizmetlerde farklı çalışma saatleri belirleyebilir.” hükmü,

37 nci maddesinde ise, “Yataklı tedavi kurumlarında çalışmalar günün 24 saatinde kesintisiz devam eder. Normal mesai saatleri dışındaki hizmetler, acil vakaların muayene ve tedavisini acil ameliyat ve müdahalelerin yapılmasını ve yatmakta olan hastaların bakımlarının devamını kapsar.” hükmü yer almaktadır.

Aynı yönetmeliğin 12 inci maddesinde, poliklinik muayene başlama ve bitiş saatlerinin baştabiplikçe belirlenerek duyurulacağı ve belirlenen saatler içerisinde kesintisiz olarak sürdürüleceği, 14 üncü maddesinde ise acil hizmetlerin 24 saat süre ile kesintisiz olarak yürütüleceği hükme bağlanmıştır.

Yukarıda belirtilen ilgili mevzuat hükümleri uyarınca, sağlık hizmetlerinin 24 saat kesintisiz olarak verilmesi esas olup bu doğrultuda;

Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin 38 inci maddesi gereğince sağlık kurumlarında çalışan tüm personel Valilikçe belirlenen saatlerde mesaiye başlayacak ve mesaiyi tamamlayacaktır. Hastane baştabipleri, sağlık hizmetlerinin sürekliliği ve kesintiye uğramaması amacıyla personel sayısını da dikkate alarak vardiya ve nöbet gibi hizmetlerde farklı çalışma saatleri belirleyebilir.

Sağlık kurumlarında personelin öğle yemeği ve istirahatı için saat 12-13 arası öğle tatili olarak ayrılması esastır. Ancak hizmetin kesintisiz olarak sürdürülmesi gereken birimlerde öğle tatili saatinde de yeterli sayıda personel bulundurulur. Bu süre içinde

(17)

7

hizmet veren personele yemek ve dinlenme için kurum idaresince uygun görülen zamanda bir saatlik öğle tatili verilir. (03.09.2010-35889|2010/65)

Kurum yönetimleri, personelin kurum içinde öğle yemeklerini yiyebilmeleri ve istirahatlarını yapabilmeleri için gerekli tedbirleri alacaklar ve uygun mekânlar oluşturacaklardır.

Nöbet hizmetleri ile vardiyalı çalışma ve benzeri çalışma uygulamaları, Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin ilgili maddeleri, Bakanlığımızca bu konuda daha önce yayınlanmış düzenleyici işlemlere uygun olarak herhangi bir aksaklığa sebebiyet verilmeksizin sürdürülecektir.

2368 sayılı Sağlık Personelinin Tazminat ve Çalışma Esaslarına Dair Kanun hükümlerine dayanılarak daha önce Bakanlığımızca yayımlanmış bulunan tüm genelge ve benzeri genel yazılar yürürlükten kaldırılmıştır.

Bilgilerini ve Bakanlığımıza ait sağlık kurumlarındaki çalışma saati ve düzenine ilişkin olarak, ilgili mevzuat ve işbu Genelge hükümlerine göre hareket edilmesini, sağlık hizmetlerinin kesintisiz ve herhangi bir aksaklığa sebebiyet verilmeksizin yürütülmesinden ve takibinden il sağlık müdürleri ve ilgili kurum yöneticilerinin birlikte sorumlu oldukları hususlarında gereğini önemle rica ederim9

.

1977 yılında, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından, Hemşirelik Personelinin İstihdamı İle Çalışma Ve Yaşam Koşullarına İlişkin Tavsiye Kararı yayınlanmıştır; Çalışma saati haftada 40 saati aşmamalıdır. 40 saatten fazla çalışılan ülkelerde bu oran aşağıya çekilmelidir (madde 32).

Günlük çalışma saati 8 saat olmalıdır (madde 33).

Bir çalışma günü fazla mesai dahil 12 saati aşmamalıdır (madde 33). Yemek ve dinlenme molaları için yeterli süre olmalıdır (madde 34).

Haftalık tatil kesintisiz 48 saat olmalı 36 saatten az olmamalıdır (madde 36). Nöbetler arasında en az 12 saat kesintisiz dinlenme süresi olmalıdır (madde 38). Yıllık ücretli izinler en az 4 hafta olmalıdır (madde 39).

ILO (International Labor Organization-Uluslarası Çalışma Örgütü) ve ICN (Intenational Council of Nurses-Uluslararası Hemşireler Konseyi) kararları doğrultusunda;

ABD 2001 yılında Hemşireleri Koruma Kanunu’nu çıkarmıştır. Buna göre; günde 8 saat veya 14 günlük çalışma periyodunda 80 saatten fazla çalışma engellenmiştir.

(18)

8

Avustralya’da Avustralya Hemşireler Birliği 16-18 saatlik vardiyalarda çalışmayı engellemiş ve çalışma saatlerinin aşağıya çekilmesini sağlamıştır.

Avrupa Birliği Ülkelerinde de çalışma ve dinleme saatlerine yönelik önerilere uygun şekilde düzenlemeler getirilmektedir6

.

Uluslararası Çalışma Konferansı’nın 63. oturumunda, C149 Hemşirelik Personeli Antlaşması (Nursing Personnel Convention, 1977 No. 149) ile kesinleşen bu antlaşmaya bugün 40 ülke imzalamış iken halen Türkiye bu ülkeler arasında yer almamaktadır.

ILO-C149 Hemşirelik Personeli Antlaşması (Nursing Personnel Convention, 1977 no. 149) üye ülkelerde, hemşirelik hizmetleri ve hemşirelik personeli politikasını, teorik ve pratik eğitimini, hemşirelik mesleğinin icraatını, meslek üye ve örgütlerinin mesleki ve sağlık politikalarına ilişkin kararlara katılımını, üyelerin mesleki gelişimini, hizmetin ücretlendirilmesini, çalışma saatleri ve dinlenme sürelerini, iş sağlığının korunmasını, sosyal güvenlik ve özel istihdam düzenlemelerini kapsayan düzenlemeleri içermektedir.

C149 Hemşirelik Personeli Antlaşması (Nursing Personnel Convention, 1977 No. 149) ile kesinleşen bu antlaşmaya bugün 40 ülke imzalamış iken halen Türkiye bu ülkeler arasında yer almamaktadır. Antlaşmayı imzalayan bazı ülkeler ve onay tarihleri EK 2’de verilmektedir10

.

Sonuçta, bugün ülkemizde hemşirelerin özel çalışma koşullarını, olumsuz koşulların hemşire çalışanların ve toplumun sağlığına, sağlık hizmetlerine, hasta ve çalışan güvenliğine etkilerini dikkate alan, hemşirelerin meslekten ayrılmalarını önleyen ve insanları hemşirelik mesleğine özendiren, hizmetlerin karşılığını vermeyi hedefleyen yasal düzenlemeler bulunmamaktadır.

Gece çalışma saatleri, fazla çalışma saatlerinde ve dinlenme saatleri konusunda Anayasa, ILO sözleşmeleri ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi maddelerine uygun düzenlemeler yoktur5

.

Ülkemizde hemşirelerin çalışma koşulları, görev, yetki ve sorumlulukları, hemşirelik hizmetlerin verilişini düzenleyen mevzuat (yasa ve yönetmelikler) incelendiğinde, gerek 657 sayılı kanun kapsamında çalışan, gerekse 4857 sayılı İş Kanunu kapsamındaki hemşirelerin çalışma saatleri ve süresine, özellikle nöbet ve vardiya sistemine ilişkin ciddi boşluklar ve hak ihlalleri yaşandığı, ihlalleri önleyici yeterli düzenlemelerin olmadığı ya da etkin denetim sağlanmadığı görülmektedir5

(19)

9

Bireyin günlük yaşamında işi ile ilgili çalıştığı saatler, dinlenme ve eğlence saatlerinin dışında yer alan zamanı kapsar. Sağlıklı bir bireyin günlük yaşam düzeninde dinlenme ve eğlence gece saatlerinde, çalışma ise gündüz saatlerinde yer alır. Ancak vardiyalı çalışma, fazla saat çalışma gibi etkenler bireyin bu düzenini bozarak, sağlık sorunlarına yol açabilir. Çalışma koşulları ve saatlerinin çalışan sağlığına etkileri üzerinde uzun yıllardır durulmaktadır8

.

Vardiyalı ve nöbetli çalışmanın en önemli fizyolojik etkisi uyku bozukluklarıdır. Gece çalışmaya adapte olamamak, çalışma sistemi terk edildikten 10 yıl sonra bile vücut üzerinde olumsuz etkilerini devam ettirmektedir. Uykusuzluk, uyku düzensizlikleri, vücut ritimlerinin bozulmasına, fiziksel ve zihinsel yorgunluğa, kahve ve sigara tüketiminde artmalara, bacak ağrısına, varis, sırt ve bel ağrılarına, gastrit, ülser, konstipasyon, barsak problemleri veya hemoroid gibi GİS hastalıklarına, melatonin hormon salınımının azalmasına, immün sistemin baskılanmasına, halsizliğe, tüm bunlar osteoporoz, yeme bozukluklarına, kanserlere, erken menopoz, romatoid artrit, depresyon, gebelik sorunlarına, kronik hastalıklara neden olmaktadır. Bu etkileri ve uyku düzensizlikleri ile vardiya ve nöbetli çalışmanın vücut sistemleri üzerine etkileri güçlü bir ölüm sebebi olmaktadır.

Vardiyalı ve nöbetli çalışma çalışan kişilerin sosyal yaşamları ve sosyal iletişimlerini de etkilemektedir. Akşamları ve değişken saatlerde çalışan bireyler, kendileri için önemli olan diğer kişilerle iletişimleri azaldığı için sosyal izolasyon, kendilerini ailelerinden ve arkadaş çevrelerinden dışlanmış hissetmekte, sosyal ve aile içi rollerini yerine getirmekte güçlük yaşamakta, rol talepleri ve gereklilikler arasında sıkışma, ikilemler ve rol performansında yetersizlik duyguları yaşayabilmektedir. Yaşanan bu olumsuz duygular çalışan kişilerin benlik saygısında azalmaya, anksiyete ve huzursuzluğa neden olabilmektedir.

Türk Hemşireler Derneği Üyelerinin yaptığı araştırma sonucunda hemşireler çalışma saatlerinin uyku sorunları, yemek rutinlerinde bozulma, yorgunluk, öz bakımını ihmal etme, kahve-sigara tüketiminde artma, ciltte bozulma, kronik hastalığı yönetememe, hastalık sürecinde uzama, gebelik komplikasyonları, kronik hastalıklar, unutkanlık, anksiyete, antidepresan kullanımı, yalnızlık, sosyal ayrımcılık, tükenme, değersizlik, ilgi kaybı, aile rollerini ve bakımını sürdürmede zorluk, ilişkilerde bozulma, sosyal izolasyon, hayatını planlayamama, yasal haklarını kullanamama, yaralanma, kazalara

(20)

10

yatkınlık, fiziksel ve sözel saldırıya maruz kalma gibi sorunlara yol açtığını ifade etmektedirler5.

2.1. Vardiyalı Çalışmanın Hemşirelerin Sağlığı Üzerine Etkileri

2.1.1. Uykusuzluk

Uyku, organizmanın çevreyle iletişiminin, değişik şiddette uyaranlarla geri döndürülebilir biçimde, geçici, kısmi ve periyodik olarak kaybolması durumu olarak tanımlanmaktadır11,12

.

Uyku sadece günlük yaşamın dışında kalmış bir zaman parçası değil, bedenin kendisini yenilediği, sağlıklı ve uzun yaşamın temeli olan yaşamsal bir gerekliliktir.

İnsanların gereksinim duydukları uyku; yaş, beslenme, aktivite, sağlık durumu, çevresel koşullar ve bireysel özelliklerine göre farklılıklar gösterir12

.

İnsan hayatının yaklaşık 1/3’ü uykuyla geçmektedir. Uyku süresinin kişiden kişiye değişmekte olduğu ve bu sürenin 4 saat ile 11 saat arasında değiştiği bilinmektedir. Sürenin kısaltılmak zorunda kalındığı uyku yoksunluğu sonucu istenilmeyen birçok fizyolojik ve psikolojik belirtilerle karşılaşılmaktadır12.

Gündüz ve akşam vardiyalarına göre gece vardiyası fizyolojik uyumsuzluk, uyku bozukluğu ve yorgunluk açısından en çok bozucu etkide bulunan çalışmadır13

.

Vardiyaları nedeniyle gece boyunca uyanık kalarak çalışması gereken kişiler üzerinde yapılan bir çalışmada, saat 02.00’de 20 dakikalık bir nap (Halk arasında ‘şekerleme‘, uyku biliminde ‘nap‘ olarak adlandırılır) sabaha kadar uyanıklığın sağlanmasını ve çalışma performansını olumlu etkilemiştir. Ayrıca bu kişiler, 20 dakikalık bir nap’ten sonraki 2 saat boyunca uyanık kalmakta zorlanmadıklarını ifade etmişlerdir, ancak kişilerin çalışma motivasyonlarında herhangi bir olumlu artış gözlenmemiştir. Bu çalışmadaki katılımcıların uyku– uyanıklık durumları, sözel ifadelerinin yanı sıra EEG’lerindeki alfa aktivitesi ile de doğrulanmıştır.

Vardiyalı olarak çalışan ve gece boyunca uyanık kalmak zorunda olan kişilerde çeşitli derecelerde uyku bozuklukları görülebildiğini bilmekteyiz. Yine bu kişiler, gece boyunca uyanıklığı ve aynı çalışma performansını sürdürmekte zorlanırlar. Vardiyalı olarak gece boyunca çalışan, yaşları 31-52 arasında olan 14 rafineri isçisi üzerinde yapılan bir çalışmada, gece uyunan 30 dakikalık bir nap uykusunun, uyanıklığı

(21)

11

sürdürme ve çalışma performansı üzerindeki etkileri araştırılmış. İşçilerden, saat 01.20’de 30 dakika uyumaları istenmiş. 30 dakikalık bu uykunun, isçilerin çalışma performansını, dikkati toplama yetilerini ve uyanıklığı sürdürme kapasitelerini arttırdığı görülmüş. Aynı işçilerden 05.30’da 30 dakikalık bir nap uykusu uyumaları istendiğinde, aynı olumlu etkilerin görülmediği fark edilmiş. Çalışmacılar, ‘nap’in faydalı olabilmesi için, süresi kadar, zamanlamasının da çok önemli olduğunu vurgulamışlar. ‘Nap’in faydalı olabilmesi için, muhtemelen, gece vardiyasının son dönemlerinde değil de daha erken dönemlerde yer alması gerekmektedir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, uygun zamanda ve uygun miktarda bir ‘nap’ uykusu, gece vardiyasında çalışan kişilerde uyanıklılığı ve performansı sürdürmede faydalı gözükmektedir. Ancak, bu konuda kesin yargıya varabilmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır14

.

Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde görev yapan hemşirelerde yapılan bir araştırmada hemşirelerin %67,6’sında düzensiz uyku uyuma sorunu olduğu bulunmuştur15

.

Bandırma Kapıdağ ve Mustafa Güven Karahan Devlet hastanelerinde çalışan hemşirelerin %50,3’ünde düzensiz uyku uyuma sorunu olduğu bulunmuştur16

.

İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi’nde çalışan hemşirelerde yapılan bir araştırmaya göre hemşirelerin %61.5’i vardiya değişimine bağlı uyku problemi yaşamaktadır. Yaşanan uyku problemlerinin %29.0’u uyku düzeni değişikliği ve %25.1’i yeterli süre uyuyamamadır12.

Yapılan başka bir araştırma sonucuna göre, hemşirelerin uyku düzeninde bozulma yüzdesi %78.7 gibi yüksek bir değer bulunmuştur17

.

Uykunun, toplam uyku süresi, uyku latensi, uyku düzeni gibi farklı yönleri bulunmaktadır. Bunlardan biri de uyku kalitesidir. Uyku kalitesi bireyin uyandıktan sonra kendini zinde, formda ve yeni bir güne hazır hissetmesidir. Uyku kalitesi; uyku latensi, uyku süresi ve bir gecedeki uyanma sayısı gibi uykunun niceliksel yönlerini içerdiği gibi; uykunun derinliği ve dinlendiriciliği gibi öznel yönlerini de içerir. Uyku kalitesi iki temel nedenden dolayı önemlidir. Birincisi uyku kalitesi ile ilgili yakınmaların yaygın olmasıdır. Yapılan çalışmalar erişkin bireylerin %15-35’inde uykuya dalma ve uykuyu sürdürme güçlüğü gibi uyku kalitesini ilgilendiren bozuklukların olduğunu göstermektedir. İkincisi ise, kötü uyku kalitesinin birçok tıbbi hastalığın belirtisi olabileceğidir18

(22)

12

Uzun süre uykusuz kalmanın insan yasamı üzerinde olumsuz etkileri vardır. Bu bağlamda vardiyalı sistemde uzun süre uykusuz kalan bir hemşirenin de ruhsal ve fiziksel yönden etkileneceği tartışma götürmez bir gerçektir19

.

2.1.2. Bel, Sırt ve Omuz Ağrıları

Hemşirelerde bel ağrısının yaygın olarak görülmesinin temel nedenleri arasında çalışma koşulları önemli bir yer tutmaktadır. Bel ağrısı; bireyin gücünü aşan şekilde ağırlık kaldırması, uygun taşıma gereçlerinin olmaması, personel eksikliğine bağlı olarak fiziksel yükün artması, vücut mekaniklerinin doğru kullanılmaması ve bu konuda eğitim eksikliği gibi pek çok nedenlere bağlanmaktadır. Mesleğe bağlı bel ağrısının hemşireler arasında bu kadar yaygın olmasındaki en temel etken ise hasta kaldırma girişimleridir20

. Başka bir araştırmada ise hemşirelerde görülen bel ağrısı oluşum mekanizması şu şekilde belirtilmiştir;

Hemşire için güvenli olan maksimum ağırlığı aşan ağırlık kaldırmak,

Hemşirenin fiziksel kapasitesi hakkında gerçekçi bir görüşe sahip olmaması, Kaldırılacak yükün ağırlığını tahmin edememe,

Bir başkasının yardımını isteyememe.(Çevrede yardım edecek kişi bulunmaması veya yardım istemekten utanma, kendine yedirememe gibi nedenlerle)

Mekanik taşıma gereçlerini kullanamama, Uygun taşıma gereçlerinin olmayışı,

Uygun gereçler bulunsa bile kullanımının bilinmemesi,

Hastanın çevresinde taşıma gereçlerini yerleştirecek yeterli alan bulunmaması, Hastanın taşıma gereçlerini reddetmesi,

Acil durumlar,

Maksimum güvenli ağırlığı aşmayan bir yükü uygun olmayan taşıma tekniği ile kaldırmak,

Doğru taşıma teknikleri konusunda eğitim eksikliği,

Hatalı taşıma tekniğinin yol açabileceği sorunları bilmemek, Periyodik eğitim eksikliği,

Hastabakıcı ile taşıma tekniği ve zamanlama konusunda iletişim eksikliği, Hastabakıcı ile ilgili faktörler,

(23)

13

Taşıyacak personel ile hasta arasındaki iletişim eksikliği, Hastanın koopere olmaması, komutları anlayamaması21

.

Hemşirelerde yaygın olarak görülen mesleki bel ağrıları önemli bir sağlık sorunudur22 . Bel ağrısının genellikle meslek yaşamının ilk 5 yılı içinde ve 30 yaşından önce ortaya çıktığı, önemli bir özürlülüğe yol açmadığı belirtilmektedir21,23

.

Yapılan bir araştırma sonucuna göre, hayat boyu bel ağrısı prevalansı %47, yıllık bel ağrısı prevalansı %34.3, kronik bel ağrısı prevalansı ise %16 olarak bulunmuştur. Bireylerin %37’sinde ilk bel ağrısı 20 yaştan önce başlarken, %89’unda 20–40 yaş arasında başladığı bulunmuştur 24.

Yapılan başka bir araştırmaya göre ise; yaşam boyu bel ağrısı prevalansı %84 olarak bulunmuştur. Bu araştırmada yaşlanma ile yaşam boyu bel ağrısı prevalansı istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. 25 yaşından küçük olanlarda YBBP 71.7, 26-30 yaş arasında olanlarda YBBP 89.8, 31-35 yaş arasında olanlarda YBBP %85.1, 36-40 yaş arasında olanlarda YBBP 89.6, 41-45 yaş arasında olanlarda ise YBBP %90 olarak bulunmuştur25

.

Karahan’ın 60 hemşire üzerinde yaptığı bir çalışmada hemşirelerin %85’inde bel ağrısının olduğu saptanmıştır20

.

Yeşildal ve ark. yaptığı araştırmada, araştırma grubunda en sık belirtilen sağlık sorunları %52,9 bel ağrısı, %48.5 sırt ağrısı, %38.2 omuz ağrısı ve %38.2 boyun ağrısı olarak bulunmuştur15

.

Yılmaz ve ark. yaptığı çalışmada ise en sık belirtilen sağlık sorunları; %39.9 bel ağrısı, % 33.1 boyun ağrısı, % 30.1’inde sırt ağrısıdır16.

Yüksel’in Kocaeli Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinde hemşire ve personelde yapmış olduğu araştırmaya göre; çalışanlarda son üç ayda bel ağrısı mevcudiyeti %67.5, son 1 yılda %76.7 yaşam boyunda ise %81.0 olarak bulunmuştur. Hemşirelerde bel ağrısı sırasıyla %73.5, %83.2, %86.4 sıklığında görülmektedir26

. Diyaliz ünitesinde ve Nefroloji servisinde çalışan hemşirelerde yapılan başka bir araştırmaya göre hemşirelerin en çok yakındığı sağlık sorunları arasında %97.9 ile bel ağrısı gelmektedir17

.

Yapılan çalışmalara bakıldığında hemşirelerde kas iskelet sistemi bozuklukları yaygın olarak görülmektedir15,17,20,24,25,26

(24)

14

Bel ağrısı bedensel aktivite ile çalışanlarda oldukça sık görülen, üretimi olumsuz etkileyen ve önemli sosyoekonomik kayıplara yol açan bir sağlık sorunudur17

.

2.1.3. Varis

Varis için risk faktörleri, yaş, doğurganlık ve uzun süre ayakta kalmayı gerektiren meslekleri kapsar. Çalışma koşullarının ağırlığı ve çoğunluğunun kadın olması nedeniyle varis hemşirelerde sık rastlanan bir sağlık sorunudur27

.

Varisin etiyolojisinde sabit olarak ayakta durmanın önemi büyüktür. Hemşireler görevleri boyunca sürekli ayaktadırlar. Bu da kanın alt extremite venlerinde göllenmesine neden olur. Varis özellikle ameliyathanede çalışan hemşirelerde çok daha fazla görülmektedir. Hemşireler görev sonrası varisi önleyecek gerekli dinlenmeyi yapmadıkları için ya da bu konunun önemini kavrayamadıkları için varise maruz kalmaktadır23

.

Yapılan bir araştırmaya göre, hemşirelerin %72.7’sinin varis yakınmalarının bulunduğu ve %21.1’inin varis tedavisi gördüğü saptanmıştır17.

Ak’ın İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yaptığı çalışmada hemşirelerin %55.3’ü varis sorunu yaşadıklarını ifade etmişlerdir2.

Yapılan başka bir araştırmaya göre ise, hemşirelerde varis görülme sıklığı %67 olarak bulunmuştur28

.

Yapılan bir araştırma sonucuna göre, hemşirelere çok uzun sürelerle ayakta veya oturarak aynı pozisyonda kalmamaları, koruyucu amaçlı varis çorabı kullanmaları, kilo almamaları, düzenli egzersiz yapmaları, sigara ve alkol gibi dolaşım sistemine zarar veren alışkanlıklardan uzak durmaları, bacaklarını sık sık elevasyona almaları ve klinik uygulamalarda bu önlemleri alabilecekleri uygun eğitim ortamlarının oluşturulması önerilmektedir27

.

2.1.4. Yemek Yeme Rutininde Bozulmalar

Hemşireler düzensiz çalışma saatleri sonucu beslenme bozukluğu çekerler. Vardiya değişimi nedeniyle yemek yemesi gereken zamanlarda yiyemezler. Yoğun çalışma, servis işlerinin çokluğu, lojmanda kalanların çoğu kez kendilerine yemek hazırlama

(25)

15

zamanı bulamamaları, servisteki fizik çevre, hastane yemeklerinin görünüşü, çeşit ve lezzeti hemşirelerin beslenmesi üzerinde olumsuz etkiler oluşturabilir23

.

163 hemşire üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, hemşirelerin %74.8’i sağlıklı beslenme alışkanlığının olmadığını ve hemşirelerin %27.6’sı yemek öğünlerini atladığını ifade etmişlerdir29.

2.1.5. Kafein ve Sigara Tüketimi

Sigara kullanımı pek çok öldürücü hastalığın meydana gelmesine yol açmaktadır. 2005 yılında dünyada sigaraya bağlı hastalıklardan yaklaşık 5 milyon kişi, ülkemizde ise 100.000 kişi ölürken, bu sayının 2030 yılında dünyada her yıl 10 milyon kişiye, ülkemizde ise her yıl 240.000 bin kişiye yükseleceği öngörülmektedir30

.

Tütün kullanımının giderek artmasına, dünya çapında sağlığa olan tehdidine ve tütün şirketleri tarafından gelişmekte olan ülkelerde pazar oluşturma stratejilerine karşı geliştirilen ve dünyada tütün kontrolüne yönelik ilk uluslararası anlaşma olan “Tütün Kontrol Çerçeve Sözleşmesi”, 21 Mayıs 2003 tarihinde, Cenevre’de Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 56. Dünya Sağlık Asamblesi’nde kabul edilmiştir. Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi, 28 Nisan 2004 tarihinde Sağlık Bakanlığı tarafından imzalanmış ve 25 Kasım 2004 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce kabul edilerek, 30 Kasım 2004 tarih ve 25656 sayılı Resmi Gazetede 5261 kanun numarası ile yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu ülkemizde 4207 sayılı Kanun’dan sonra sigara ile mücadelede atılan en önemli adımdır30

.

Ülkemizde de sigara içmek yaygın bir alışkanlık ve önemli bir halk sağlığı sorunudur. Türkiye Avrupa ülkeleri arasında sigara tüketiminde üçüncü sırada, Dünya ülkeleri arasında yedinci sıradadır. 2006 yılında gerçekleştirilen Aile Yapısı Araştırmasına göre Türkiye genelinde 18 ve daha yukarı yaştaki bireylerin %33.4’ü, sigara kullanmaktadır. Erkeklerde sigara kullanım oranı %50.6 iken, kadınlarda bu oran %16.6’dır. 2003 yılında Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen Küresel Gençlik Tütün Araştırmasına göre 13–15 yaş grubundaki her 3 çocuktan bir tanesi 10 yaşından önce sigarayı denemişlerdir. Bu oranlara göre ülkemizde yaklaşık 17 milyon kadar sigara içen kişi vardır ve her yıl 100 bin kişinin sigaraya bağlı nedenlerle yaşamını kaybettiği tahmin edilmektedir. Bu sayı trafik kazalarına bağlı ölümlerden 15– 20 kat daha fazladır30

(26)

16

Küresel Yetişkin Tütün Araştırması’na göre on beş yaş ve üzerindeki yetişkinlerin %31.2’si (yaklaşık 16 milyon kişi) halen sigara içmektedir.

Sigara içme sıklığı erkeklerde (%47.9) kadınlara (%15.2) göre daha fazladır. Yaklaşık 12 milyon erkek ve 4 milyon kadın sigara içmektedir. Erkeklerin yaklaşık yarısı (%43.8) ve kadınların da %11.6’sı her gün sigara içmektedir31

.

KYTA ilk olarak dünyada tütün kullanan kişilerin yarısından fazlasının yaşamakta olduğu ve tütün kullanımına bağlı yükün en fazla olduğu 14 ülkede (Bangladeş, Brezilya, Çin, Mısır, Hindistan, Meksika, Filipinler, Polonya, Rusya Federasyonu, Tayland, Türkiye, Ukrayna, Uruguay ve Vietnam) uygulamıştır. Bu araştırmaya göre Türkiye sigara tüketiminde 10. sırada yer almaktadır. Sırasıyla; Çin, Hindistan, Endonezya, Rusya, ABD, Japonya, Brezilya, Bangladeş, Almanya ve Türkiye gelmektedir31.

Sağlık çalışanlarının sigara içmeyen kişiler olması çok önemli olduğundan bu grupta sigara kullanım sıklığı konusunda çok sayıda çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalarda sağlık personelinde sigara kullanım sıklığının genel toplum ile benzer düzeyde olduğu görülmüştür. Bu konudaki ilk çalışmalardan birisinde (1988) doktorların yaklaşık yarısının (%41–50), hemşire ve ebelerin yarısının (%50.8) ve sağlık teknisyenlerinin (%54.2) ve diş hekimlerinin (%68.2) ise yarısından fazlasının sigara içmekte olduğu saptanmıştır. Kadın sağlık çalışanlarında sigara kullanım sıklığı (%34.4) erkeklere göre (%47.8) biraz daha düşüktür31.

Marakoğlu ve arkadaşları 2007 yılında Meram Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yaptıkları ve 500 kişinin katıldığı çalışmada yaşamının herhangi döneminde sigara içme sıklığını %28.7 olarak bulmuşlardır (erkeklerde %35.6, kadınlarda %13.4). Bu çalışmada sigarayı bırakmış olanlar %9.9, hiç sigara içmemişler %61.4 ve sigaraya başlama ortalama yaşı da 21.7±4.9 yıl olarak bulunmuştur. Ailede sigara içen kişi bulunması (p=0,003) ve sigara içen arkadaşlarının olması (p<0,001) ile sigara kullanım sıklığı ilişkili bulunmuştur31.

Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) tarafından 2008 yılında DSÖ, ABD Hastalıklar Kontrol ve Kontrol ve Koruma Merkezi ve Sağlık Bakanlığı işbirliği ile yapılan çalışmada sağlık personelinin sigara kullanımı incelenmiştir. Sağlık Bakanlığı bünyesinde çalışmakta olan sağlık personelini temsil eden 4.761 kişinin kapsandığı çalışmada sigara kullanım sıklığı pratisyen doktorlarda %30.5, uzman doktorlarda

(27)

17

%22.1 hemşire ve ebelerde %29.5 ve sağlık teknisyenlerinde de %33.8 olarak bulunmuştur31

.

Düzce Tıp Fakültesi öğrencilerinde yapılan bir çalışmaya göre, sigara içme sıklığı % 31.3, sigaraya başlama yaşı ise 16.9±2.9 olarak bulunmuştur32.

Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi hemşirelerinde sigara içme durumu ve etkileyen faktörleri belirlemek için yapılan bir araştırmada hemşirelerin sigara içme sıklığı %56.5 (kadınlarda %48.4, erkeklerde %89.4) olarak bulunmuştur. Ayrıca sigaraya başlatan etmenler birinci sırada sosyal çevre ve arkadaş grupları (%50.0), ikinci sırada stres ve sıkıntı (%24.3) olarak belirlenmiştir33

.

Kutlu’nun 919 hemşire üzerinde yapmış olduğu araştırmaya göre ise, hemşirelerin %52.4’ü halen sigara içmektedir. Bu çalışmada, yaklaşık olarak hemşirelerin yarısının sigara içtiği görülmektedir34

.

Bu yüzden, hemşireler arasında sigara içmeyi önlemek ve azaltmak için daha ileri araştırmalar ve daha etkili sigara bırakma programları yapılmalıdır.

Sigara içme toplumda rol modeli olan sağlık çalışanlarında önemli bir davranıştır. Bu nedenle Türkiye’de doktor, hemşire ve tıp fakültesi öğrencileri arasında yapılmış olan 22 çalışma derlenmiştir. Sigara içme prevalansı sırasıyla doktorlar arasında %32.6–66.2, hemşireler arasında %40.3–68.6 ve tıp fakültesi öğrencileri arasında %15.1–36.6 olarak bulunmuştur. Sigara içme sağlık çalışanları arasında oldukça yaygındır. Toplumda rol model olan sağlık çalışanları, sigara kontrol programlarında öncelikli olarak ele alınmalıdır35

.

Özellikle akşam ve gece vardiyalarında çalışanlar uykusuzluğu gidermek için kahve ve sigara alımını arttırmaktadırlar.

Ak’ın yapmış olduğu araştırmaya göre araştırma kapsamına alınan hemşirelerin %18.8’i vardiyalı çalışmaya başlamadan önce sigara kullandığını belirtmiştir. Bu oranın vardiyalı çalışmaya başladıktan sonra %63.8’e çıktığı belirlenmiştir. Hemşirelerin alkol kullanma oranı vardiyalı çalışmaya başlamadan önce %3.3’iken vardiyalı çalışmaya başladıktan sonra %8.3’dür. Kafein kullanma oranı ise vardiyalı çalışmaya başlamadan önce %46.3, vardiyalı çalışmaya başladıktan sonra %87.5 olarak bulunmuştur. Sigara, alkol ve kafein kullanma durumları ile ilgili olarak her üç maddenin kullanımının vardiyalı çalışmaya başladıktan sonra arttığı gözlenmiştir.

(28)

18

2.1.6. Gastrointestinal Sistem Hastalıkları

Vardiyalı çalışma; yemek yeme saatlerinin değişmesi nedeniyle gastrointestinal sorunlara neden olmaktadır. Özellikle gece vardiyasında çalışanlarda; hazımsızlık, mide yanması, mide ekşimesi, midede gaz, konstipasyon gibi şikâyetler görülmektedir2

.

2.1.7. Kardiyovasküler Sistem Hastalıkları

Son yıllarda yapılan araştırmalarda vardiyalı çalışanlarda kardiyovasküler sistem ile ilgili sorunlarının %40 arttığı belirtilmektedir. Nedeni tam olarak açıklanmamakla birlikte; organizmanın biyoritminin bozulması, sosyal etkiler, stres, sigara, kafein kullanımı ve beslenme bozukluklarının etkilediği düşünülmektedir. Kalp sağlığı yaşam tarzının farklılaşmasından etkilenmektedir. Uyku, sağlıklı beslenme ve egzersiz durumu kalp sağlığını etkilemektedir2.

Demir’in yapmış olduğu araştırmadan elde edilen sonuçlara göre hemşirelerin kan basıncını vardiya ile çalışma etkilemiştir. Sürekli gündüz vardiyasında çalışan hemşirelerin gündüz diastolik kan basıncı değerleri gündüz+gece vardiyalarında çalışanlardan daha yüksek bulunmuştur. Bu çalışma literatüre ters bulgular içermektedir. Bunun nedenlerini araştırmacı; gündüz vardiyasında çalışan hemşirelerin yaş ortalamasının gece vardiyasında çalışanlara oranla yüksek olmasına, gece çalışan hemşirelerin döner sermayeden daha fazla para almalarına ve gece vardiyasında çalışan hemşirelerin 16 saatlik vardiyada 3-4 saat uyuyor/uyukluyor olmalarına bağlı olabileceği düşünmektedir36

.

Çoşkun’un Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde yapmış olduğu araştırmaya göre, 820 hemşirenin 62’nde (%7.56) hipertansiyon saptanmıştır. Ayrıca, vücut kitle indeksi hipertansif hemşire grubunda anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur37

.

2.1.8. İş Kazaları

Sağlık çalışanlarında görülen yaygın iş kazaları; kesici-delici alet yaralanmaları, kan ve vücut sıvılarıyla bulaş, hastaları ve objeleri kaldırma, ağır kaldırma, düşme, çarpma, takılma, kayma, incinme vb. nedenlere bağlı kas-iskelet sistemi yaralanmaları, şiddet, alerjik reaksiyon, yanıklar, zehirlenme, yangın, patlama, elektrik çarpması vb. gibi

(29)

19

çalışma ortamında meydana gelen her tür kaza ve işe gidiş-geliş sırasında meydana gelen trafik kazasını içermektedir23,38.

Uçak ve ark. yapmış olduğu araştırmaya göre, araştırmaya alınan sağlık personelinin son bir yıl içinde %68.8’inin kan ve vücut sıvısı sıçramasına, %62.5’inin kesici-delici alet yaralanmasına, %44.4’ünün şiddete, %18.8’inin alerjik reaksiyona, %11.3’ünün zehirlenmeye maruz kaldığı belirlenmiştir. Araştırma kapsamına alınan bireylerde eğitim öncesi döneme göre eğitim sonrası dönemde kesici-delici alet yaralanması, kan ve vücut sıvıları ile temas, şiddet, alerjik reaksiyon, zehirlenme ve diğer kazalarla karşılaşma durumunda anlamlı düşüş saptanmıştır38

.

Atasoy ve Aksoy’un yapmış olduğu araştırmada sağlık personelinin % 49.4’ünün son bir yıl içinde yüzüne kan ve başka bir vücut sıvısı sıçramış, %24.7’si kesici-delici bir aletle yaralanmıştır. Yaralanmanın en fazla % 40.9 enjektör başlığı takma sırasında olduğu belirtilmiştir39

.

2.1.9. Stres

Stres, sabit olmayıp, bulunduğumuz şartlara göre değişir, kişiyi etkiler ve iş ortamında normal kabul edilir. Vücudumuzun yanıt kümesi, stres ile başa çıkmak için tasarlanmıştır. Bu sistem, tehlike ile karşı karşıya kaldığımızda “kaç veya savaş” yanıtı vermekte kısa vadede çok etkilidir. Vücudumuz her türlü stres karşısında aynı fizyolojik reaksiyonu gösterir. Bu da bir sorundur. Böyle düşük seviyeli, ancak iş yerinde sürekli stres yaşıyorsak bu sistem harekete geçer. Birçok kişi her gün stresörlere maruz kaldığından, bu yanıtı kapatma şansı yoktur. Bu reaksiyon, “genelleştirilmiş stres tepkisi” olarak adlandırılmaktadır. Aşağıdaki gibi fizyolojik yanıtlar oluşur.

—Kan basıncı yükselir

—Metabolizma artar (örn: hızlı kalp atışı, hızlı solunum)

—Protein sentezi, bağırsak hareketleri, bağışıklık ve alerjik yanıt sistemleri azalır —Lokalize enfeksiyon görülür

—Kan şekeri ve kolesterol artar —Mide asidi artar

(30)

20

Bu reaksiyonlar sürekli aktif hale geldiği zaman, bireyler hayatlarında stres ile başa çıkmakta zorlanırlar ve belirtiler göstermeye başlarlar. Bu belirtiler; fiziksel, psikososyal ve davranışsal olarak gruplandırılır. Aşağıdaki tabloda özetlenmiştir40

.

Tablo 1. İşyerindeki stresin fiziksel, psikososyal ve davranışsal olarak gruplandırılması.

FİZİKSEL PSİKOSOSYAL DAVRANIŞSAL

Baş ağrısı Diş gıcırdatma Sıkılı çeneler Göğüs ağrısı Nefes darlığı Taşikardi

Yüksek kan basıncı Kas ağrısı

Hazımsızlık

Kabızlık veya ishal

Terleme Yorgunluk Uykusuzluk Sık sık hasta olmak Anksiyete Sinirlilik Hüzün Savunma hali Öfke, kızgınlık İlgisizlik Depresyon Aşırı duyarlılık Yavaş düşünme Umutsuzluk

Çaresiz, zavallı hissetme

Aşırı yemek ya da iştah kaybı

Sabırsızlık, dayanamama

Erteleme Çabuk tartışma

Alkol ve içki kullanımında artış

Sigara içiminde artış Sorumlulukları ihmal etme Kötü iş performansı Kötü kişisel hijyen

Dini uygulamalarda değişiklik

Yakın aile ilişkilerinde değişiklik

Canadian Centre for Occupational Health and Safety, 2000

Hemşirelik, çalışma ortamından kaynaklanan pek çok olumsuz faktörün etkisiyle yoğun iş yüküne sahip stresli bir meslek olarak nitelenmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü hemşirelerin çalışma ortamına ait başlıca stresörleri denetçi ve yöneticilerle yaşanan çatışmalar, rol çatışması ve belirsizliği, aşırı iş yükü, hastaların sorunları nedeniyle yaşanan duygusal stres, yoğun bakıma gereksinimi olan ve ölmekte olan hastalarla çalışma, hastalarla yaşanan çatışmalar ve vardiya ile çalışma olarak tanımlamaktadır36

.

Sağlık çalışanlarından biri olan hemşire, yoğun iş yükü, ağır ve ölümcül hastalara bakım verme, gerektiğinde hasta ve yakınlarına duygusal destek verme gibi stres yaratan

(31)

21

deneyimler yaşamaktadır. Ayrıca sağlık hizmetlerindeki yetersizlikler, hizmetin ve personelin dengesiz dağılımı da çalışanlar için önemli bir stres unsurudur. Çalışma yaşamının bireyi, bireyin de çalışma yaşamını etkilediği bir gerçektir. Bu gelişimin olumlu yönde olması bireyin sağlığı ve kurumun başarısı ile sonuçlanır. Çalışma yaşamında sağlık profesyonelleri içinde önemli yeri olan ve hastalarla birebir uzun mesai saatleri boyunca birlikte olan hemşirelerin toplumda cinsiyetlerine göre dağılımı göz önüne alındığında, neredeyse tamamına yakınının kadın olduğu görülmektedir. Bu nedenle, is yaşamından gelen zorlukların yanı sıra ev yaşamında kadın ve anne rolünün getirdiği sorunlar ile toplumsal baskıların neden olduğu streslerin hemşirelerin depresyon yaşamasında göz ardı edilemeyecek önemli faktörler olduğu düşünülmektedir. Kaynaklarda da kadınlara özgü çok çeşitli tıbbi, ruhsal ve toplumsal faktör nedeniyle, depresyonun daha sık görüldüğü belirtilmektedir41

.

Yüksel ve Özgür’ün yapmış oldukları araştırmaya göre araştırma kapsamına alınan hemşirelerin %9.4’ nün tedavi edilmesi gerekecek düzeyde depresyonu olduğunu bulmuştur41

(32)

22 Araştırmacılar Tarihi Yeri Araştırma Grubu Araştırmanın Tipi Sonuçlar Aytekin ALÇELİK, Fatih DENİZ, Nuray YEŞİLDAL, Atilla Senih MAYDA, Berna AYAKTA ŞERİFİ Düzce 2005

79 Kesitsel Grubun %67.6’sı uykusunun

düzensiz olduğunu, %36.8’i ise sigara içtiklerini, %11.7’si içip bıraktıklarını belirtmişlerdir. Araştırma grubunun %65.7’si herhangi bir fiziksel aktivitede bulunmadıklarını bildirmiştir.

Yeme alışkanlıkları

incelendiğinde %80.9’u öğün atladığını ifade etmiştir. Araştırma grubunun sağlık sorunlarının dağılımında %52.9’unda bel ağrısı, %48.5’inde sırt ağrısı, %38.2’sinde omuz ağrısı, %38.2’sinde boyun ağrısı, %30.8’sinde kol ağrısı, %48.5’inde mide ağrısı, %35.3’ünde varis, %13.2’sinde hemoroid olduğu bildirilmiştir. Grubun stres belirtileri incelendiğinde ilk üç sırayı baş

ağrısı (%57.4), moral bozukluğu (%45.6) ve çabuk sinirlenme (%44.1) almıştır15. Emel YILMAZ, Sultan ÖZKAN Manisa 2006

163 Tanımlayıcı Araştırma grubunun yaşam

alışkanlıkları incelendiğinde; %46.6’sının halen sigara içtiği, %92.6’sının alkol kullanmadığı %25.2’sinin beyaz et, sebze ve

(33)

23

meyve ağırlıklı sağlıklı diyet yaptığı, %72.4’ünün düzenli yeme alışkanlığı olduğu, %4.3’ünün düzenli fiziksel egzersiz yaptığı saptanmıştır. Hemşirelerin %76.1’i günde 5-7 saat uyuduğunu, %50.3’ü düzensiz uyuduğunu, %77.3’ü işinden memnun olduğunu ve %49.1’i çalışma süreleri boyunca en az bir kere şiddete

maruz kaldığını ifade

etmişlerdir. Araştırma

grubunun sağlık sorunlarının dağılımı incelendiğinde; %20.9’unda kronik bir hastalık, %39.9’unda bel ağrısı, %30.1’inde sırt ve mide ağrısı, %17.8’inde omuz ağrısı, %33.1’inde boyun ağrısı, %10.4’ünde kol ağrısı,

%17.8’inde varis ve

%12.3’ünde hemoroid olduğu belirlenmiştir16

. Fatih Turhan Ankara

2006

702 Tanımlayıcı Gece çalışmanın etkilerinin en başında ameliyathanede %62.7 ile yorgunluk, yoğun bakımda %73 ile uykusuzluk, servis-polikliniklerde ise %41.2 ile

halsizlik, verimsizlik

gelmektedir.

Ayakta çalışmanın etkilerine bakıldığında ise,

(34)

servis-24

polikliniklerde %35.9 ile baş ağrısı, yoğun bakımda ise, %71.6 ile bel ağrısı, % 29.5 ile dikkatsizlik, %79.5 ile yorgunluk, %53.4 ile stres, %62.5 ile varis gelmektedir. Çalışılan kurumun ünitelerine göre de sağlık çalışanlarının mesleki rahatsızlıkları değişmektedir4

(35)

25

3. GEREÇ VE YÖNTEM

3.1. Araştırmanın Tipi

Araştırma gündüz ve vardiyalı görev yapan hemşirelerde ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarını incelemek amacıyla kesitsel tipte araştırma olarak gerçekleştirilmiştir.

3.2. Araştırmanın Yeri ve Zamanı

Araştırma Düzce Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde çalışan hemşireler üzerinde 2012-2013 tarihleri arasında yapılmıştır.

Düzce Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde, 32 Anabilim (klinik ve laboratuar branşlar) ve bilim dalı tarafından acil, poliklinik, yataklı tedavi ve laboratuar hizmetleri verilmektedir. 2011 yılında 270.453 hastaya ayaktan, 17.618 hastaya yataklı sağlık hizmeti ile 10.897 ameliyat, 1.102 doğum hizmeti vermiştir.

Hastanemiz hizmet alanında 342.146 Düzce çevre il ve ilçelerle birlikte yaklaşık 500.000 nüfusa yönelik 3. Basamak yataklı sağlık hizmeti merkezi olmanın bilinci ve üniversite hastanesi olmanın sorumluluğu ile ulaşılabilir, kaliteli, teşhis ve tedavi yöntemlerinde çağdaş tıp imkân ve teknolojiler kullanarak, sağlık hizmeti sunmayı hedeflemiştir.

Düzce Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi, Poliklinikler, Yataklı Servis, Acil Servis, Dahili ve Cerrahi Yoğun bakım Üniteleri, Koroner Yoğun Bakım Ünitesi, Çocuk ve Yeni Doğan Yoğun Bakım Ünitesi, Kan Merkezi, Nefroloji, Yetişkin ve Çocuk Endokrinolojisi bölümü, Odyoloji Ünitesi, Uyku Bozuklukları Laboratuarı, Diyaliz Merkezi, Kardiyoloji Anjiyo Ünitesi ile hizmet vermekte, Radyoloji Anabilim dalında bölgede diğer sağlık kurumlarında yapılmayan invaziv girişimler yapılmakta ve Spiral Bilgisayarlı Tomografi, MR, Doppler Ultrasonografi cihazları ile radyolojik tetkik işlemleri yapılmakta, Böbrek Taşı Kırma Ünitesi (ESWI), Nükleer Tıp Merkezi (Gama Kamera), Endoskopi Ünitesi, Nöroloji Laboratuarı (EEG,EMG), ve Genetik gibi ileri teknoloji ve yetişmiş üstün insan gücü gerektiren alanlarda teşhis ve tedaviye yönelik sağlık hizmetleri sunmaktadır. Bu özellikleriyle Düzce Üniversitesi Hastanesi Batı Karadeniz Bölgesinde referans sağlık merkezi olma özelliği taşımaktadır42

(36)

26

3.3. Araştırma Evreni ve Örneklemi

Araştırma evreni verilerin toplandığı tarihte Düzce Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde çalışan toplam 235 hemşire oluşturmaktadır. Çalışmaya katılmayı kabul eden 154 hemşire araştırmaya dahil edilerek araştırma örneklemi belirlenmiştir.

3.4. Verileri Toplama Araçları

Araştırma verileri araştırmacı tarafından oluşturulan Hemşire Sosyo Demografik Özellikleri Tanımlama Anket Formu ve hemşirelerin sağlıkları ile ilgili sorular (toplam 32 sorudan oluşmaktadır) ve Kısa Semptom Envanteri ile toplanmıştır.

Kısa Semptom Envanteri (KSE) (Brief Symptom Inventory), Derogatis (1992) tarafından geliştirilmiş 53 maddelik kendini değerlendirme türü bir envanterdir. Normal örneklemlerde olduğu gibi, çeşitli psikiyatrik ve medikal hastalarda da ortaya çıkabilecek bazı psikolojik semptomları yakalamak amacıyla geliştirilmiş çok boyutlu bir semptom tarama ölçeğidir.

KSE, SCL-90 olarak bilinen 90 maddelik Semptom Belirleme Listesi’nin kısaltılmış, yaklaşık olarak 5-10 dakika içinde doldurulabilen bir formudur. Tıpkı SCL-90’da olduğu gibi 9 alt ölçek ve 3 global indeksten oluşmaktadır. Bu kısa formun daha güçlü psikometrik özelliklere sahip olduğu ve 26 dile çevrilerek yaygın bir biçimde kullanıldığı belirtilmektedir.

Daha önce de belirtildiği gibi KSE, 53 maddeden oluşan Likert tipi bir ölçektir. Maddeler “hiç” ve “çok fazla” ifadelerine karşılık gelen 0- 4 değerleri arasında derecelendirilmiştir. Dokuz alt ölçek, üç global indeks ve ek maddelerden oluşmaktadır. Ölçeğin orijinalinde yer alan alt ölçekler, “somatizasyon”, “obsesif-kompülsif bozukluk”, “kişilerarası duyarlılık”, “depresyon”, “anksiyete”, “hostilite”, “fobik anksiyete”, “paranoid düşünceler” ve “psikotisizm”dir. Global indeksler ise “rahatsızlık ciddiyeti indeksi”, “belirti toplamı indeksi” ve “semptom rahatsızlık indeksi” olarak adlandırılmaktadır43

.

Somatizasyon alt ölçeği 2, 7, 23, 29, 30, 33 ve 37. maddelerden oluşmaktadır. Obsesif Kompulsif Bozukluk alt ölçeği 5, 15, 26, 27, 32 ve 36. maddelerden, Kişilerarası Duyarlılık alt ölçeği 20, 21, 22 ve 42. maddelerden, Depresyon alt ölçeği 9, 16, 17, 18, 35 ve 50. maddelerden oluşmaktadır. Anksiyete Bozukluğu alt ölçeği 1, 12, 19, 38, 45 ve 49. Hostilite alt ölçeği 6, 13, 40, 41 ve 46. Fobik Anksiyete alt ölçeği 8, 28, 31, 43 ve 47. Paranoid Düşünceler alt ölçeği 4, 10, 24, 48 ve 51. Psikotizm alt ölçeği 3, 14, 34, 44

(37)

27

ve 53. maddelerden oluşmaktadır. Ek Maddeler alt ölçeği ise 11, 25, 39 ve 52. maddelerden oluşmaktadır44

.

Ülkemizde Kısa Semptom Envanterinin geçerlik ve güvenirlik çalışması Şahin ve Durak tarafından 1994 yılında yapılmıştır. Bu ölçeğin Türkiye uyarlaması gerçekleştirilmiş ve “anksiyete”, “depresyon”, “olumsuz benlik”, “somatizasyon” ve “düşmanlık” (hostilite) adı verilen beş faktörden oluştuğu bildirilmiştir43,44,45

. Bu faktörlerden oluşturulan alt ölçeklerin Cronbach alfa katsayıları 0.87 ve 0.75 arasında değişmektedir45

.

-Anksiyete korku, endişe, gerginlik, sinirlilik, titreme, paniğe kapılma, bulantı, ishal, idrar sıklığı, nefes alamama hissi, terleme, sık sık nefes alma gibi semptom ve davranışları içerir. Anksiyete alt ölçeği 13 maddeden oluşmaktadır.

-Depresyon keder, karamsarlık, kötümserlik, mutsuzluk, yalnızlık, benliğe ilişkin olumsuz duygular, intihar eğilimi, ilgi kaybı ve kararsızlık gibi semptom ve davranışları içerir. Depresyon alt ölçeği 12 maddeden oluşur.

-Olumsuz Benlik, bireyin kendini başkalarıyla karşılaştırdığında kişisel yetersizlik ve küçüklük duygularına kapılarak kendini küçük, başarısız, değersiz görme ve suçluluk duyguları gibi semptomları içerir ve 12 maddeden oluşur.

-Somatizasyon, her hangi bir fizik bozukluk nedeniyle olmadığı anlaşılan, yıllarca devam eden, tekrarlayıcı birçok somatik şikâyetleri içerir. Somatizasyon, bayılma, göğüs ağrıları, karın ağrısı, bulantı, nefes darlığı, bedende uyuşmalar gibi belirtileri kapsar ve 9 maddeden oluşur.

-Düşmanlık, sinirlilik ve titreme hali, öfkelenme, kızma, güvensizlik, birini dövme, yaralama ve zarar verme isteği, bir şeyleri kırma dökme isteği gibi semptomları içerir. Düşmanlık alt ölçeği 7 maddeden oluşur44

. 3.5. Araştırmanın uygulanması

Anket ve KSE katılımcılara dağıtılmıştır ve araştırmaya katılmayı kabul eden sağlık çalışanları tarafından doldurulan anketler tekrar toplanmıştır.

3.6. Araştırmanın analizi

Verilerin istatistiksel analizi PASW 19.0 istatistik paket programında yapılmıştır. Tüm verilerin tanımlayıcı istatistikleri hesaplanmıştır. Ölçüm değişkenlerinin normal dağılım varsayımı sağlayıp sağlamadığı Kolmogorov-Smirnov testiyle incelenmiştir. Gruplar

(38)

28

arası karşılaştırmalarda Independent Sample t-testi, One-way ANOVA, Mann-Whitney U ve Kruskal Wallis testleri kullanılmıştır. Kategorik değişkenlerin karşılaştırılmasında ise Pearson Ki-kare, Fisher’s exact ve Freeman-Halton testleri kullanılmıştır. Anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak belirlenmiştir.

(39)

29

4. BULGULAR

Tablo 2’de araştırmaya katılanların yaş gruplarına göre dağılımı gösterilmiştir. Araştırmaya katılanların yaş gruplarına göre dağılımı 19 ve altı yaş grubunda 3 (%1.9) kişi, 20-24’te 15 (%9.7) kişi, 25-29’da 70 (%45.5) kişi, 30-34’te 40 (%26.0) kişi, 35-39’da 22 (%14.3) kişi, 40-44’te 3 (%1.9) kişi ve cevaplamayan 1 (%0.6) kişi şeklindedir.

Tablo 2. Araştırmaya katılanların yaş gruplarına göre dağılımı.

Yaş Grubu Sayı %

19 ve altı 3 1.9 20-24 15 9.7 25-29 70 45.5 30-34 40 26.0 35-39 22 14.3 40-44 3 1.9 Cevaplamayan 1 0.6 Toplam 154 100

Tablo 3’te araştırmaya katılanların cinsiyete göre dağılımı gösterilmiştir. Araştırmaya katılanların cinsiyete göre dağılımı erkek 15 (%9.7), kadın 139 (%90.3) şeklindedir.

Tablo 3. Araştırmaya katılanların cinsiyete göre dağılımı.

Cinsiyet Sayı %

Erkek 15 9.7

Kadın 139 90.3

Toplam 157 100.0

Tablo 4’te araştırmaya katılanların eğitim durumuna göre dağılımı gösterilmiştir. Araştırmaya katılanların eğitim durumuna göre dağılımı incelendiğinde, 29 (%18.8)’unun lise, 11 (%7.1)’inin ön lisans, 99 (%64.3)’unun lisans ve 15 (%9.7) kişinin de lisansüstü mezunları olduğu gözlenmiştir.

(40)

30

Tablo 4. Araştırmaya katılanların eğitim durumuna göre dağılımı.

Eğitim Durumu Sayı %

Lise 29 18.8

Ön Lisans 11 7.1

Lisans 99 64.3

Lisansüstü 15 9.7

Toplam 154 100

Tablo 5’te araştırmaya katılanların medeni duruma göre dağılımı gösterilmiştir. Araştırmaya katılanların medeni duruma göre dağılımı evli 99 (%64.3) kişi, bekar 54 (%35.1) kişi ve boşanmış 1 (%6) kişi şeklindedir.

Tablo 5. Araştırmaya katılanların medeni duruma göre dağılımı.

Medeni durum Sayı %

Evli 99 64.3

Bekar 54 35.1

Boşanmış 1 0.6

Toplam 154 100

Tablo 6’da araştırmaya katılanların çocuk sahibi olma ve çocuk sayısına göre dağılımı gösterilmiştir. Araştırmaya katılanların çocuk sahibi olmasına göre dağılımı çocuğu olanlar 65 (%42.2), olmayanlar 89 (%57.8) kişi şeklindedir. Çocuk sayısına göre dağılımı 1 çocuğu olan 43 (%27.9) kişi, 2 çocuğu olan 19 (%12.3) kişi ve 3 çocuğu olan 3 (%1.9) kişi şeklindedir.

Tablo 6. Araştırmaya katılanların çocuk sahibi olma ve çocuk sayılarına göre dağılımı.

Çocuk Sahibi Olma Sayı %

Var 65 42.2 Yok 89 57.8 Çocuk Sayısı 0 89 57.8 1 43 27.9 2 19 12.3 3 3 1.9 Toplam 154 100

Referanslar

Benzer Belgeler

Tıp fakültesi öğrencilerinin sigara içme durumu, nikotin bağımlılık düzeyleri ve etki eden faktörleri ortaya koymayı amaçlayan bu çalışma; öğrencilerin yüksek

Ül- kemizde yapılan çeşitli çalışmalarda hemşirelerde ve hizmetlilerde sigara içme oranları, diğer sağlık çalışanlarına göre daha yüksek saptanırken, bizim

Kongre, Umumî İdare Heyeti Azasından Bay Haşan Reşit Tankuiun çok güzel ve.. veciz bir nutuklariyle işe

Üniversite birinci sınıf öğrencilerinde Saatçi ve arkadaşları sigara içme sıklığını er- keklerde %25, kadınlarda %12.9; Kocabaş ve arkadaşları tıp

“Light” sigara içme ile çeşitli faktörler arasındaki ilişki incelenmiş, kadınların daha yüksek oranda “light” si- gara tercih ettikleri görülmüştür (p=

Özkurt ve arkadaşları tarafından yapılan “Pa- mukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Çalışanların- da Sigara İçme Prevalansı, Nikotin Bağımlılığı ve Solunum

Paket-yıl olarak KOAH ve malign akciğer hasta- lıkları ile diğer gruplar arasında istatistiksel ola- rak anlamlı yükseklik olup, sigara içme oranla- rına göre ise malign

Sigara içenlerin %45.6’sı 20-24 yaş grubunda yer alırken, 40 yaşına kadar olan çalışanların si- gara bırakma oranı %47.5 olarak tespit edilmiş- tir...