• Sonuç bulunamadı

Ağır işçiler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ağır işçiler"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

G

(I

N

L

U

K

S A L A H R S E L

Ağır isçiler

3

3

2 Ocak 1992

Y

eni yıl.Şiir gelsin mi? Gelsin.

Fransız ozanlarından René Char şi­ irin bitmez tükenmez uykusuzluklarla a- yakta durduğunu söyler.

Yaşamımıza da hep göz kamaştırıcı tan zamanlarında başladığımıza inanır. Bizi sonraki düşkınklıklarmdan kurta­ racak her şey, daha ilk adımlarda çevre­ mizde kümelenirmiş.

İlk adımlarda ağaçlar, kuşlar. Mustafa Köz:

dallarda yaralı yorgun kuşlar dururdu hüzünleri sana yakışırdı

tutup sana tamamlardım oysa git demiştin bir gün git gelme

-serçeler göç etmezler demiştim ben de serçeler

- ki en acemi konuklarıdır yeryüzünün - uçtuklarını bile bilmezler

4 Ocak 1992

A

ndaç ve Yurdakul’la oturup lafı pe- seiediğimiz söyleşide (Varlık dergi­ si, Ocak 1992) dedim ki:

- Denemelerimi şiir yazar gibi yazıyo­ rum. Bir yazdığımı yeniden yeniden el­ den geçiriyorum. Yani Türkçe’yi seviyo­ rum.

Evet bu, dili sevmektir, Türkçe’yi sev­ mektir. Beş bin altın ile okurlara selamı­ nı göndermektir.

Ama dikkat! Alcı-balcı olsan da yazı­ nın meyanesini okurların gözüne uyku gelmeden vereceksin.

Bir başka deyişle, hüzzam -curcuna- işkence'den geçeceksin ama o hüzza­ mın, o curcunanın, o işkencenin altında ezilmeyeceksin. Ne ki bu, yazılarını yaz­ mak için savaşa hazırlanan Kızılderililer gibi, alnını sarıya, burnunu kırmızıya, çeneni siyaha boyayacaksın anlamına gelmez. Yazın yine de, hüüüpp, bir so­ lukta yazılmış olmalı.

Rémy de Gourmont:

- Yazılanın baştanbaşa haz veren bir şey olması için kolayca yazılması gere­ kir. Yazarlığa bu yolla varılır. Ben her zaman güçlükle, zorlukla yazı yazan in­ sanların yazı yazmak gibi bir görevi ol­ madığını düşünmüşümdür. Onlar için yazı yazmak bir bovarizm’den (doyum- suzluktan, hoşnutsuzluktan) başka bir şey değildir. Doğal biçem (üslup), içten kopan biçemdir.

Bu konuda Léautaud’nun da diyecek­ leri vardır:

- Yazılarımda iyi olan şeyler, her vakit, beş dakikada, bir solukta, hiç çabalama­ dan yazılanlardır. Yeniden ele aldığım,

üzerinde çalıştığım, değiştirdiğim, şura­ sını burasını düzelttiğim yazılarımın hiç­ bir değeri yoktur. Beş para çalışmaz. Ya­ ni insanı bunaltır. Ben Stendhal-Culub'ü dört ya da beş gecede yazdım.

5 Ocak 1992

K

- Gerçek, insan yapısından ayrıl­onfüçyüs der ki: mamalıdır. Eğer gerçek, insandan uzağa düşmüşse, onu gerçek saymamak gerekir.

Konfüçyüs, insanı büyülten şeyin ger­ çek olmadığını da söyler. Tam tersi, ger­ çeği kubbenişin katma yükseltecek olan insandır.

Ne var, insanlar yaşlandıkça, ömürle­ rinden gün aldıkça, çokluk akıldan, us­ tan da uzaklaşır. Fırlama olaylara yapışır, başlarının üstünden geçen kuşun kanadını keser. Bir başka deyişle, kendilerine gelen topu ha­ vaya dikmezler, sadece çevirirler.

Çinli filozof Lao-tzu da (İ.Ö. VII. yüzyıl), aşağı yukarı, aynı dü­ şüncededir:

- Büyük adamlar acıma bilmez. İnsanlara hasırdan köpek gözüyle bakar.

9 Ocak 1992

^ ■ a ir, sözcüklere atta yaptıran, f o n l a r ı kucağına alıp hopla-

9 tan, ayaktopu yerine kulla­ nan, masaya yayıp ütüleyen, ya da üç su yıkamadan yanına yaklaştır­ mayan kişidir.

Bir caz davulcusu, bir jonglör, bir tabakbaz, bir kâsebaz, bir göz- bağcı, bir tınlılık ustası, bir Charlie Mingus’tur.

Diyeceğim, şairlerin çoğu kale­ ler, yükseltir, kaleleri masallaştınr. Mallarmé, Littré sözlüğündeki sözcüklerle yazmıştır şiirlerini. Yani kendisine yakın duran sözcükleri Littré’de işaretlemiştir. Ne ki, bunlar ki­ mi zaman kullanımdan düşmüş, ya da hiç duyulmamış sözcükler de oluyordur.

Sözcüklere selam çakan, sözcük kük­ reyişleri karşısında kendinden geçen bir Fransız yazan da J.M.G. Le Clézio’dur. O da, sadece, sadece sözcük ardından koşar. Önceden kurulmuş tümcelere hiç mi hiç yüz vermez.

Bir yerde şöyle diyecektir:

- Beni dilden başka, dilden başka hiç­ bir şey açmaz.

Gelin görün, Ungaretti dilin şiir olma­ dığı, şiirin daha ötelerde gerçekleştiği ü- zerinde durur.

Onun demesine göre Dante, yapıdan

dört değişik anlamda toplamış. Biri söz­ cüklerin gerçek anlamına bağlı kalan ya­ zılarmış. Öteki üçü ise yerinel (istiareli), töresel (ahlaksal) ve gizemsel imiş.

Aman, aman, isterseniz Çinli şair Shangguanyi’yi de (VII. yüzyıl) ağır işçi­ ler arasında sayabiliriz. Sözcükleri şiir kılığına sokmakta, üstüne hiçbir kaba­ dayı yokmuş. Çağdaşı tüm şairler ona öykünmekten başka bir şey yapmamış­ lar.

Yakup Kadri ile Edebiyat Anıları’nda dizelerin sonu ile o dizeleri izleyen dizele­ rin başı arasında Fikret’in uygun adımlı bir düzyazı yarattığını söyleyecektir. Bunun, gelecekteki kuşaklara da, bilme­ den, özgür koşuk yolunu açabileceğini de fıslamıştır.

14 Ocak 1992

J

.M.G. Le Clézio’nun kendine özgü sözcükleri vardır. Bunlardan 50 ka­ darını L’Extase Matérielle (Elle Tu­ tulur Esrime) adlı kitabında açıklamış­ tır.

“Yorgunluk, dikenler, kaya, aydınlık

(ama dopdolu), boğazlanmış, boğul­ muş, kinin, şişkin’’ sözcükleri yüze çıkı­ yor. Elbet tümü, Fransız harflerinin, he­ celerinin seslerine göre seçilmiş. Geçen gün de yazdım, bunları sözlüklerden, kamuslardan derlemiştir. Çoğu da tek sesli. Anlaşılan küçük bir yaşam helvası oluşturmalarından ötürü kucağa alın­ mış. Neden derseniz, Le Clezio Mösyö­ sü minik olan her şeye vurgundur. Kü­ çükleri, ufarak hayvanlan, ufarak eşya- lan sevdiği gibi sever.

Benim de iyisinden derlenmiş, alınmış, katlanmış, kıyıya çekilmiş, sulanmış, kurutulmuş sözcüklerim vardır. Yalnız, ben onlan salt sözlüklerden değil, daha çok okuduğum kitaplardan

devşirmi-şimdir.

Hadi birkaç tanesini, başkalan yürüt­ meden buraya da alayım. Artık her sö­ zümü, her denememi, her kitabımı aşın- yorlar çünkü:

Bıcırdamak Gıcır-şıkın ötmek Burunlamak Tırandaz (kibar) Zivir (uykusu kaçmış) Serik kıvrak zeybeği

Ters ayakkabı (adı kötüye çıkmış ka­ dın ya da erkek)

Ünü tünü kalmamak

Karaşin (Türkçe Sözlük’te var ama, olduğunu bilmeyenler benden yürüttü)

Külünk

Şipdudak (ince dudak) Elkuşu (sevgili) Hapır-küpür) Tütünaltı (kahvaltı) Hekelek (şişman)

Ciğeryakın (Naima Tarihinde) Tut-kap sesleri (Naima Tarihi) Dili uzamak (Peçevi Tarihi) Bağırbaşı (Eşrefoğlu) Keçebacak (Naima Tarihi)

25 Ocak 1992

B

en “Ya harfi’’ miyim ki boyum eğri olsun, dedim Ok gibi doğru söyleyelim, “Ya” değil misin, dedi.

Bunu XVI. yüzyıl şairlerinden Mevla- na Amrî söylemiş.

Sehî Bey Tezkire “Hest Besişt” adlı ki­ tabında onu şöyle tutup kaldırır:

- Gönül insanlanndandır. Naziktir, olgundur. Şiiri ünlüdür, sözleri gösteriş­ lidir. Eşsiz olan kişidir. İyi huylu, güzel yüzlü, ahlâklıdır. Şiirinin tabanı sağlam­ dır. Elden ele gezen şiirlerle ün kazan­ mıştır. Vize Kadısı iken orada ölmüştür. Gelin görün ki bunlarda Amrî’nin be­ den yapısı yoktur.

Nedir, çoğu yaşamöykülerinde de göz-kaş, boy-pos betimlemelerine pek rastlayamazsınız. Kimileri bundan ya- kınmıştır ama, ne yapalım olan budur. Belki söz konusu kişi geçmişlerde yaşa­ dığından, ya da onu bir gören, bir anla­ tan bulunmadığından, çaresiz, es geçil­ miştir.

Gönül dostu senin belin için kıl gibi ince dedi

Ağzından söz edilince de o görünmez dediler

ikiliğini yazmış olan Mevlana Sakî’yi de Sehî Bey aynı yöntemle dolunaya çı­ karır:

- Bilimleri sırasıyla görmüştür. Er­ demlidir. Şiiri kadınvaridir. Ama düzey­ li ve renklidir. Sözleri hoşluktan uzak değildir. Şiiri cilveli, sözleri nazlıdır. Ga­ zelleri şirindir. Biçemi de heylemeli- neşlemelidir.

Mevlana Sakî’den bir ikilik daha:

Köyümüz iniltilerle doldu Vayli vayli eyvah eyvah dediler ◄

?

C U M H U R İ Y E T D E R G İ 18 E K İ M 1 9 9 2 S A Y I 3 4 3

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Ne var ki, yazmak benim için çok kolay olduğundan, kimi zaman tembelleşiyorum ve yeniden yazmak gibi iyi bir şeyi yapmıyorum. Başarılı yazarlardan James Michener, bir

Son söz olarak, Adnan Binyazar’ın incelediğimiz 14 eserlerinde farklı biçem özellikleri göstererek Türkçenin söz varlığına, elimizdeki kaynaklarda yer

Even at the very beginning of the creativity in the search for some special inner, spiritual, psychological, and therefore universal truth, Murdoch was fascinated by the study

Öncelikle ısı depolama tankı içerisinde bulunan ısıl enerji depolayıcı su ortamının ön boyutlandırması aktarılmış, daha sonra CFD analizi yardımıyla ısı depolama

Benzer şekilde özgüveni yüksek kişi- ler, geçmişteki olaylarla ilgili olarak, şu anki durum ister kendi davranış- larının ister başkasının davranışının sonucu

lası yaşamının hiçbir döneminde sürekli bir aşk ilişkisine bir türlü zaman ayıramadığın­ dan hep kadınlan özlemişti Fikret Muallâ.. O nlan düşlemiş, çarşıda

Çünkü; 1988’den bu yana Basm Müzesi olarak hizmet eden Türkiye Gazeteciler Ce- miyeti’ne ait bu müze, 1729 tarihinden bu- güne ge­ len baskı araç ve gereçleri,

Sonuç olarak ; Hipertiroidili olgularda FEV1 ve FVC'nin azaldığını, restriktif tip bir solunum fonksiyon bozukluğunun oluştuğunu, solunum sayısının