• Sonuç bulunamadı

Anadolu’da Roma Lejyonları: yollar ve güzergahlar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Anadolu’da Roma Lejyonları: yollar ve güzergahlar"

Copied!
129
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Abdurrahman SEVER

YÜKSEK LİSANS TEZİ Tarih Anabilim Dalı

Danışman: Yrd. Doç. Dr. Kevser TAŞDÖNER

Adıyaman

Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kasım, 2017

(2)
(3)
(4)

iii

ÖZET

ANADOLU’DA ROMA LEJYONLARI: YOLLAR VE GÜZERGAHLAR

Abdurrahman Sever Tarih Anabilim Dalı

Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kasım 2017

Danışman: Yrd. Doç. Dr. Kevser Taşdöner

Roma, kuruluşundan yıkılışına kadar yaşadığı döneme sosyal, siyasal, hukuki, askeri ve dahi bir çok alanda damgasını vurmuştur. Yaşadığı süre zarfında ülke sınırları üç kıtaya yayıldı. Bu genişlemede, Roma lejyonlarının kazandığı başarılarla beraber Romalıların yapmış oldukları altyapı hizmetleri de çok önemli rol oynamıştır. Pergamon Kralı III. Attalos‟un İÖ 133‟te ölmesi ve vasiyet olarak sahip olduğu toprakları ve hükümranlık alanlarını Roma‟ya miras olarak bırakmasıyla Romalılar için Anadolu macerası başladı. Anadolu‟nun eyaletleştirilmesi ile hali hazırda önceki eyaletlerin bırakmış olduğu altyapıya ilaveten özellikle İmparator Augustus ile başlayan yol yapım çalışmaları, Anadolu‟da çeşitli yerleşik garnizonlarda bulunan Roma lejyonlarının hızlı ve kolay ikmal edilmelerini sağlanmıştı.

Bu çalışmamızda Romalıların Anadolu‟daki hakimiyetine, sahip oldukları lejyonlara ve bu lejyonların hareket kabiliyetini kolaylaştıran yolların ve güzergahların analizini yapacağız.

(5)

iv

ABSTRACT

THE ROMAN LEGIONS IN ASIA MINOR: ROADS AND ITINIRARIES

ABDURRAHMAN SEVER Department of History

Adıyaman University Graduate School of Social Studies November 2017

Advisor: Asst. Prof. Dr. Kevser TAŞDÖNER

From its foundation till its collapse, Rome marked the time it lived with social, political, legal, military and even more other varieties. During its sovereignty, the Emire spread across three continents. Along with the success of the Roman legions, the infrastructure services that the Romans had built played an important role in this expansion. Pergamon King III. Attalos died in 133 BC, leaving his territories and sovereignty areas as a legacy to Rome and that was the beginning of the Romans' adventure in Asia Minor. During the provincialization of Asia, in addition to the infrastructure that the previous provinces had already left, notably Emperor Augustus initiated road construction works and by means of these roads rapid and easy replenishment of Roman legions which took place in Asia Minor were supplied.

In this study we will analyze the legions of the Romans in Asia Minor and the ways and itiniraries that facilitate the mobility of these legions.

(6)

v

ÖN SÖZ

Antik çağda çok sayıda devlet ve imparatorluklar yaşadı. Ama bunlardan hiçbiri Roma imparatorluğu kadar uzun soluklu olmadı. Roma İmparatorluğu sahip olduğu askeri sistem ve ordu organizasyonuyla, yaşadığı dönemin süper gücü oldu. Ama İmparatorluk, bir süper güç olma yolunda gerek ülke içinde, gerekse ülke dışında birçok bedel ödemek durumunda kaldı.

Pergamon Kralı III. Attalos İÖ 133‟te öldü. Vasiyet olarak sahip olduğu topraklar ve hükümranlık alanlarını Roma‟ya miras olarak bıraktı. Makedonya‟yı eyalet haline getirmek için on üç yıl mücadele etmek zorunda kalan Roma, kendisine sunulan bu cazip teklife ilk etapta kuşku ile yaklaştı. Bu teklifin uygulanabilirliğini teyit etmek için bölgeye bir heyet yollandı. Gerekli gözlemler gerçekleştirildikten sonra Roma, miras olarak kendine kalan toprakları tereddüt etmeksizin kabul etti. Bu amaçla Pergamon Krallığını bir Roma eyaleti yapacak düzenlemeleri gerçekleştirmek için senatörler arasından beş kişilik bir elçi heyetinin Anadolu‟ya yollanması çok sürmedi. Romalılar için zengin Doğu coğrafyasına açılma imkanı veren bu olay, Romalılar adına tarihte bir dönüm noktası oldu. Zira artık sadece İtalya Yarımadası‟nda dominant olan Roma, zamanla oluşturduğu lejyonları ve inşa ettiği altyapı çalışmalarıyla yaşadığı dönemde bir “Süper Güç” halini aldı ve bu coğrafyada uzun bir süre hüküm sürdü.

Çalışmalarımın her aşamasında samimiyetle yardım talep edebildiğim ve bana çalışmalarımda her zaman doğru yolu gösterdiğine inandığım danışman hocam Yrd. Doç. Dr. Kevser Taşdöner‟e saygı ve şükranlarımı sunarım. Bu zorlu yolda, bize rehberlik eden hocalarım Doç. Dr. Mustafa Alican‟a, Yrd. Doç. Dr. Metin Kopar‟a; ayrıca tezin dil ve anlatım yapısını inceleyerek katkı sunan Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenleri Remzi Anlayan ve Hüseyin Tekinkaya‟ya çok teşekkür ediyorum. Özel zamanlarımızdan çalarak kendilerine daha az vakit ayırdığım eşim Bahar‟a ve biricik oğlum Muhammed Emir‟e de ayrıca teşekkür etmek istiyorum.

(7)

vi İÇİNDEKİLER ÖZET ...iii ABSTRACT...iv ÖN SÖZ...v İÇİNDEKİLER...vi BİRİNCİ BÖLÜM 1. Giriş...1 1.1. Tezin Konusu………..……..1 1.2. Tezin Amacı………...………..……….1 1.3. Tezin Önemi………...………..2 1.4. Tezin Sınırlılıkları………...……….2 İKİNCİ BÖLÜM 2. Anadolu’da Roma Hakimiyeti…………...………3

2.1. Anadolu’da Roma Hakimiyeti Ve Bağımlı Krallıklar………14

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3. Roma Ordu Düzeni…….………..……17

3.1. Krallık Döneminde Roma Ordusu………...…...…….18

3.2. Cumhuriyet Dönemi Roma Lejyonları……..………..22

3.2.1. Marius Reformları………..………....26

3.3. Lejyon Organizasyonu………...……29

(8)

vii

3.3.2. Principatus Dönemi’nde Lejyon Organizasyonu……….32

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 4. Bir Destek Gücü Olarak Auxiliaries………..……….35

4.1. Krallık ve Cumhuriyet Dönemleri ….………..……35

4.2. Auxilia Organizsayonu………..………38

BEŞİNCİ BÖLÜM 5. Anadolu’da Roma Lejyonları…………..………..……..40

5.1. Roma Lejyonlarında Anadolu’dan Toplanan Askerler……….………40

5.2. Anadolu’da Pozisyon Alan Roma Garnizonları………...…………..43

5.2.1. XII.Fulminata (Paterna ve Antiqua) Lejyonu……….…….44

5.2.2.Legio Flavia Firma XVI……….……….46

5.2.3.Legio Scythica IV………...……….47

5.2..4.Legio I Adiutrix……….……….48

5.2.5. Armenia ile Mücadeleler: Legio X, 6. Victrix, Legio I Armeniaca………..………49

5. 2. 6. Legio I Isaura Sagittaria………...………51

5. 2. 7. Legio I Italica………..………...………52

5. 2. 8. Legio I Parthica………..………...……52

5. 2. 9. Legio Pontica………..………...53

5. 2. 10. Legio II Adiutrix………..………...……53

5. 2. 11. Legio VIII Augusta………..………...………54

5. 2. 12. Legio Flavia Felix………..………..…………54

(9)

viii

5. 2. 14. VII Claudia Pia Fidelis…………..……….…56

5. 2. 15. XIV Gemina Lejyonu………..………57

5. 2. 16. XV Apollinaris Lejyonu……….……….………58

5. 2. 17. XVIII. Cornelei Spinteri Lejyonu …….………59

5. 2. 18. XXII Deiotariana Lejyonu……….………60

ALTINCI BÖLÜM 6. Anadolu’da Roma Yolları ve Güzergahları………...……61

6.1. Yol Kavramına Genel Bir Bakış………...………61

6.2. Roma Döneminde Yollar………...…………63

6.3. Roma Yolları :Bir İmparatorluğu Birbirine Bağlayan Yollar………...…...64

6. 3. 1.Via Terrena………..………..64

6. 3. 2.Via Glareata………...………65

6. 3. 3.Via Munita………..…………...65

6. 4. Anadolu’da Roma Yolları ve Güzergahları………..……….…66

6. 4. 1. Cumhuriyet Ve Erken İmparatorluk Dönemi Yolları ve Anadolu………..66

6. 5. Bazı Görsellerle Anadolu’daki Roma Yollarına Genel Bir Bakış…...…...69

6. 5. 1. Via Sebaste………..………...…………72

6. 5. 2. Yol Güzergahlarında Konaklama……….…………...…………...74

6. 5. 3. Hacıların Bir Güzergah Olarak Via sebaste………..……….76

(10)

ix

YEDİNCİ BÖLÜM

7.Bulgular, Yorum ve Sonuç………..………...…..………80

7.1. Bulgular ve Yorum………80 7.2. Sonuç………...81 KAYNAKÇA...84 ÖZ GEÇMİŞ...90 EKLER………..91 EK-1 Haritalar………..……….………...91 EK-2 Resimler…..……….……….……….………..…..108

(11)

BİRİNCİ BÖLÜM 1. Giriş

Anadolu‟da Roma Lejyonları: Yollar ve Güzergahlar tez konusu üzerine birçok kitap ve sanal ortamda çalışma ve araştırmalar gerçekleştirilirken; çeşitli alanlarda litaretür çalışması yapılmıştır. Yapılan yayın taraması sonucunda, Anadolu‟daki yollarla ilgili eserler ve bu konuda çalışan bilim adamlarının sayısı oldukça az olsa da, Roma Lejyonları için durum tam tersi durumdadır. Zira bu konu hakkında birçok esere rahatlıkla ulaşılmıştır. Antik kaynaklardan Strabon, Titius Livius, Cornelius Tacitus, Homeros, Eutropius,Vitruvius gibi dönem tarihçilerinin Roma medeniyeti hakkında orijinal verileri analiz edilirken; modern kaynaklarda bilhassa takip edilen kaynak kitaplar şunlardır: The Romans (Kevin M. C Geough), Handbook to Life in Ancient Rome (L&R. Adkins) , The Roman Legions (H. M. D. Parker), Anadolu Uygarlıkları (Marc Desti), Ceasar‟s Legion (S. Dondo Collins), Roma Tarihinin Ana Hatları (Sebahat Atlan), Anadolu‟da Galatlar ve Galatya Tarihi (Mehmet Ali Kaya), Anadolu‟da Roma Eyaletleri (Kevser Taşdöner), Marius‟un Ordu Reformu Öncesi ve Sonrasında Legio‟nun Kuruluş ve Muhabere Düzeni (Zeynep Özüsağlam Mutlu) ve dahi onlarca yerli ve yabancı makale, tez, ansiklopedi ve internet araştırmaları şeklindedir. Anadolu‟da inşa edilen Roma yollarıyla ilgili eser yazarlarından söz edecek olursak bunlar: David Magie, William Ramsay, Stephen Mitchell ve David French bu alanda öncü araştırmacılardır.

1. 1. Tezin Konusu

Bilimsel kitap, makale, tez, ansiklopedi, internet verileri ışığında Roma İmparatorluğu askeri birliklerinin yapısı, işlerliği; aynı şekilde bu askeri birliklerin Anadolu‟ya ne zaman ayak bastıkları ve bu teşebbüsü müteakiben gelişen süreçte hangi bölgelerde ve şehirlerde konuşlandıkları, hangi devlet ve krallıklarla mücadele etmek durumunda kaldıkları, Anadolu'nun Romalılaştırılması sürecinde Anadolu'da sürekli yerleşik pozisyon alan bu askeri birliklerin ve lejyonların isimleri bu tezin konusunu oluşturmaktadır.

1. 2. Tezin Amacı

Roma Cumhuriyeti‟nin son dönemi ile İmparatorluk Dönemi‟nin ilk yıllarında geçen süre zarfında Anadolu‟da Roma faaliyetleri, -bilhassa askeri sistem- altyapı

(12)

hizmetleri, yollar ve takip edilen güzergahlar analiz edilip; saptanan bulguların Roma askeri terminolojisi ile sentezinin yapılması amaçlanmıştır.

1. 3. Tezin Önemi

Roma ortaya çıktığı antik çağda tıpkı kendisi gibi bu devirde hayat bulan birçok medeniyetten nitelik yönünden ayrılmıştır. Roma İmparatorluğu‟nun alamet-i farikası sahip olduğu devlet yapısı olmakla beraber, sahip olduğu dinamik askeri sistemi ve oluşturduğu ulaşım ağları da önem bakımından dikkate değer olgulardır. Süreç içerisinde olgunlaştırdığı bu özellikler neticesinde Roma, bir şehir devletinden büyük bir imparatorluğa çok hızlı bir şekilde adım atarken, sınırlarını üç kıtaya kadar ulaştırdı. Elde ettiği engin topraklarda oluşturduğu eyeletler ve askeri garnizonlar ile kalıcı bir hükümranlık alanı kurdu.

Bu tez çalışmasıyla Roma askeri sistemi ve ulaşım ağı çalışmalarınının Roma İmparatorluğu‟nun yükselişi üzerine etkileri analiz edilirken, Roma Uygarlığı‟nın sahip olduğu bu niteliklerinin kendisinden sonra gelen devletler üzerinde bıraktığı etki ile günümüz çağdaş medeniyetinlerde bulunan Roma Uygarlığı‟nın izleri takip edilecektir.

1. 4. Tezin Sınırlılıkları

Tez İÖ 2. yy'da Roma Orduları‟nın Anadolu‟ya ulaşmalarından İS 1. yy‟a kadar Roma İmparatorluğu‟nun lejyon yapısı, Anadolu'daki faliyetleri, inşa edilen askeri yollar, orduların takip ettiği güzergahlar hakında geçen zaman sürecini kapsamaktadır. Bu tez için alansal olarak Roma İmparatorluğu‟nun doğu sınırları içinde yer alan eyaletlerinden olan ve günümüzde Kuzey Mezopotamya, Likya/İonya, Asya, Galatya, Kappadokya, Kilikya, Pamfilya bölgelerine yoğunlaşılarak sınırlandırılmıştır.

(13)

İKİNCİ BÖLÜM

2. Anadolu’da Roma Hakimiyeti

Roma İmparatorluğu‟nun tarihi, gelmiş geçmiş en büyük medeniyetlerden birinin tarihidir. Kuruluş sürecinde Roma kendinden olmayanı ayıran veya farklılaştıran bir örgütlenmedir1

. Zamanla bir şehir-devlet olan ve bir yandan Akdeniz Havzası‟nı elde tutarken öte yandan özgün bir monarşi yaratan Roma; birbirinden çok farklı halkları, siyasi ve kültürel açıdan kaynaştırmayı başarmıştır2

. Roma kenti İÖ 8. yüzyıldan beri Hellen Dünyası ile etkileşim halindeydi ama komşularıyla yerel mücadelelerden güçlenerek çıktı ve üst ve alt düzey örgütlenmelerin bir araya gelmesiyele kendine has bir devlet sistemi kurdu. Aristokratlardan oluşan senato büyük kararların çoğunu alırkan, orta çaplı çiftçilerin hakimiyetindeki halk meclisleri barış ve savaş konularında oy veriyorlardı3

. Yerel anlamda otoritesini sağlamlaştıran Roma, artan ihtiyacı gidermek için bürokratik adımları atmayı da ihmal etmedi. Eutropius‟a göre bunun ilk adımı beşinci Roma Kralı Priscus Tarquinius tarafından atıldı ve senatörlerin sayısı iki katına çıkarıldı4

. Roma İtalya yarımadasında genişlerken,

divide et impere (böl ve yönet ) ilkesi üzerinde temellendirmiş olduğu bir egemenlik

politikasını uyguladı. Roma‟nın dost ve müttefiklerine yükümlülüğü ise teoride onları himaye etmekti. Roma, İtalya yarımadasına egemen olma sürecinde hiç eyelet kurmadı. İlk eyelet I. Kartaca (Pön) Savaşı „ndan sonra kuruldu. Başka bir ifadeyle İtalya dışındaki Roma genişlemesi eyaletlerle oldu ve böylece Roma‟nın egemenlik politikasına eyaletlerle yeni bir unsur daha eklenmiş oldu5

.

Tarihte toplumlar arası farklılaşmalar, uzlaşmaz karşıtlıklara büründüğünde ilişkilerin yoğunlaştığı belli stratejik bölgeler ve konumlar önem kazanmakta ve üzerinde yaşadığı topluma belli imkanlar vermektedir6

. Asya ile Avrupa'nın arasında bir köprü gibi uzanan Anadolu Yarımadası tarihin başlangıcından beri Doğu ile

1

Ertan Eğribel ve Ufuk Özcan, “Tarihte Doğu-Batı Çatışması”, Kızıl Elma Yay, İstanbul, 2005, s. 221.

2

Emine Yamanlar, “Uygarlık Tarihi”, Gündüz Eğitim ve Yay. , Ankara, 2000, s. 200.

3 Ian Morris, “Dünya’ya Neden Batı Hükmediyor” Çev. Gül Çağalı Güven, Alfa Tarih yayınları, İstanbul, 2014.

ss. . 316-317.

4

Eutropius, “Kısa Roma Tarihi”, Çev. Çiğdem Menzilcioğlu, Alfa Klasik Yayınları, İstanbul, 2016, s. 32.

5

Mehmet Ali Kaya, ”Anadolu‟da Roma Egemenliği (İÖ 205-25) Doğu Batı Düşünce Dergisi Romalılar 1, Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2009 Sayı: 49 s. 195-196.

6

(14)

Batı‟nın savaş meydanı olmuştur7. Romalılardan önce Yunan ve Batı uygarlığının Doğu‟ya karşı kazanmış olduğu özellikler yani Doğu‟nun zenginliklerine el koymak için Batı‟yı bir cephe olarak örgütleme anlayışı Romalılar döneminde de sürdürülmüştür8

.

Romalılıların “Küçük Asya” dedikleri Anadolu‟daki krallıklar ya da kentler hakkındaki ilk temasın, Livius Andronikos adlı bir Yunanlı kölenin Romalı öğrencilerini eğitmek için Homeros‟un Odysseia destanını Yunanca‟dan Latince‟ye

Ulysses olarak çevirdiği İÖ 241 yılından daha önce sahip olduklarını düşünmek zor.

Fakat bu tarihten yaklaşık 35 yıl sonra Pergamon (Bergama) Kralı I. Attalos ve efsanevi ataları Aenas‟ın yurdu İlion, Roma Cumhuriyeti‟nin dost ve müttefikleri arasındaki ilk Anadolululardı9

. Aynı yılda (İÖ 205) Romalılar, Titus Livius‟a göre tarihin en çok hatırlanmaya değer harbi olan “Kartaca Savaşı”10

esnasında İtalya yarımadasını istila eden Kartacalı Hannibal‟in yaşattığı sıkıntılardan kurtulmak isterlerken aradıkları tanrısal yardımı, Anadolu‟da bir tapınak devleti olan

Pessinus‟ta (Ballıhisar Köyü) bulacaklarına kehanetlerle inandırıldılar. Strabon‟a

göre Pessinus dünyanın o kısmındaki en büyük ticaret merkeziydi ve büyük saygı gören bu tapınak “Tanrıların Anası” olan bir mabetti11

. Bu nedenle senatörlerden oluşan bir elçi heyeti I. Attalos‟a gönderildi. Elçiler Attalos‟un aracılığıyla Pessinus‟taki Ana Tanrıça‟nın sembolü siyah taşı Roma‟ya götürüp muhteşem bir törenle Capitolium‟a yerleştirdi. Anadolu‟nun batısı sonraki dört yıl boyunca Makedonya kralı V. Philippos‟un saldırılarına maruz kaldı12

. Roma senatosu İÖ 200 yılında hem Makedonya Kralı‟na hem de Suriye Kralı‟na elçiler gönderdi. Roma senatosu ilk olarak Makedonya Kralı V. Philippos‟un gücünü kırmak zorundaydı. Nitekim V. Philippos‟a elçiler aracılığıyla beş yıl önce imzalamış olduğu Phoenike Antlaşması‟nın koşulları hatırlatıldı. Pergamon Kralı‟na savaş tazminatı ödemesi söylendi ve Kral, Yunan kent devletlerine saldırmaması konusunda uyarıldı. Fakat V. Philippos Roma‟nın bu uyarısını dikkate almadı ve Kyzikos (Erdek) kentini kuşattı.

7

William Ramsay, “Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası” Çev. Mihri Pektaş, Milli Eğtim Basımevi, İstanbul, 1960, s. 23.

8

Eğribel ve U.Özcan, s. 221.

9 Kaya, s. 196. 10

Titius Livius,”Roma Tarihi Kitap XII-XXI”, Çev. Sebahat Şenbark, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2001, s. 13.

11

Strabon,”Geographika XII-XIII- XIV. ” Çev. Andan Pekman, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2009, s. 63.

12

(15)

Roma kuşatmayı kaldırmayan krala savaş ilan etti13. İÖ 198 yılında Roma‟nın zaferiyle sona eren bu savaş (II. Makedonya Savaşı) Roma‟nın müttefiği olan I. Attalos‟un sınırlarını az da olsa genişletti. Anadolu‟daki kent devletleri açısından bu zaferin önemi ise onların bağımsız kalabilmelerini garanti edecek yeni bir koruyucu bulduklarına inanmalarıydı. Fakat öteki taraftan Anadolu‟nun Suriye Krallığı‟nın kontrolüne girmesinden çok onların Avrupa‟ya girmesinden çekinen Roma, III.

Antiokhos ile sıcak çatışmaya girmedi. III. Antiokhos‟un ancak İÖ 192 yılında

Yunanistan‟a bir ordu göndermesi üzerine Pergamon‟un yeni kralı II. Eumenes, Roma müttefiği olarak III. Antiokhos‟a savaş ilan etti. Strabon, bu savaşın Sardeis (Manisa civarı) dolaylarında olduğunu belirtir14

. Bu savaşta Anadolu‟da birçok kent devleti Roma‟yı destekledi ve savaş III. Antiokhos‟un mağlubiyeti ile son buldu. Eutropius‟a göre, bu çarpışmada elli bin piyade ve üç bin atlı öldürüldü15

. Fakat Roma, III. Antiokhos‟un peşini bırakmadı. İşte bu İÖ 190 yılındaki savaş ile Consul

Lucius Scipio ile Kartacalı Hannibal‟i yenen ağabeyi Publius Scipio Africanus’un

emrindeki Roma ordusu kitleler halinde, Pergamon Kralı II. Eumenes‟in yardımıyla16

, Hellespontos‟tan (Çanakkale Boğazı) Anadolu‟ya geçti. Böylece ilk kez bir Roma ordusu Anadolu‟ya ayak basmış oldu. Artık Roma, Toros Dağları‟nın kuzeyinde kalan tüm Anadolu‟yu nüfuz alanı olarak görüyordu. Roma Senatosu‟nun görev alanı olarak adlandırdığı Provincia‟nın adı Asia „ydı. Scipio barış talep eden III. Antiokhos‟un elçisine cevaben kendisinin yalnızca Ionia ve Aiolis‟teki garnizonlarını çekmekle kalmamasını, aynı zamanda Yunanistan‟da olduğu gibi Anadolu‟daki tüm şehir devletleri özgür bırakarak ve Toros Dağları‟nın kuzeyindeki tüm Anadolu‟yu terk etmesini istedi. Scipio‟nun bu teklifi “Büyük = Megas” ünvanlı Kral III. Antiokhos için çok ağırdı ve bu nedenle Roma ile savaşmayı bir kez daha göze almak zorundaydı. Bu kez savaş meydanı Magnesia Sipylos (Manisa) yakınlarındaydı. İÖ 190 yılında yapılan bu savaş Roma‟nın zaferiyle sonuçlandı ve III. Antiokhos Avrupa ve Asya‟dan çekildi. Toros Dağları‟nın kuzeyindeki tüm Anadolu‟yu on bin talantum ve yirmi rehine vererek Roma‟yı terk etti17

. Bu savaşla muzaffer Scipio, Asiaticus unvanını alarak Roma‟ya döndü.

13 Eutropius, IV. , s. 72. 14 Strabon, XIII. 4, s. 167. 15 Eutropius, IV. , s. 74. 16 Strabon, XIII. 4, s. 167. 17 Eutropius, IV. , s. 74.

(16)

Görev süresi 189 yılında dolan Scipio‟nun yerine yeni Consul olan

Gn.Manlius Vulso görevi alır almaz bu kez Magnesia harbinde III. Antiokhos‟u

destekleyen Galatlar üzerine yürüdü. Manlius Vulso, Galatlarla birisi eski adı

Olympos olan ancak bugün yeri bilinmeyen dağda, diğeri Magaba‟da (Elmadağ)

olmak üzere iki kez savaştı. Her iki savaşı da Roma kazandı ve elli binden fazla Galat bu savaşlarda öldürüldü. Magnasia zaferi; kent devletlerinin özgürlüklerini garanti altına almış, Galatlara karşı kazanılan zafer ise onlara korkusuzca yaşama olanağı vermişti. Tüm bu sürecin ardından Roma Anadolu Coğrafyası‟nın yeniden tanzim edilmesini sağlamak için, senatörler arasından atadığı on kişilik elçiler kurulu (Decemviri) ile bu elçilere başkanlık edecek olan İÖ 189 yılı Consulü Gn. Manlius‟u atadı. Elçiler, İÖ 188 yılı baharında Pergamon Kralı II. Eumenes ile birlikte Ephesus „a geldi ve oradan o tarihte adı Apemeia‟ya (bugünkü Dinar) geldiler. Romalıların Anadolu‟da imzaladıkları ilk yeminli antlaşma olarak tarihe geçen Apemeia‟daki bu barış antlaşması, Anadolu‟nun yeni yeni siyasi yapısını şekillendirdi18

. İÖ 188‟de Apemeia‟da toplanan bu konferansta: Roma komisyon üyeleri Senatus‟tan alınan genel buyruklara göre hareket ederek, Batı Anadolu Hellen devletlerinin geleceği için gerekli düzenlemeleri yaptılar19

. Bu olay, Roma‟yı kentlerin koruyucusu ve onların bağımsızlıklarının garantörü yapmıştır20

.

Görünürde her şey Roma senatosunun istediği gibi gidiyor görünse de, belirli bir süre sonra Romalılar için Anadolu‟da bazı sorunların belirmesi çok sürmedi. Bunlardan ilki Pergamon krallığı içindi. Pergamon Kral‟ı Eumenes‟in erkek kardeşi olan21 III. Attalos İÖ 133‟te öldü. Ölüm haberi ve vasiyeti Eudemos adındaki Pergamonlu bir elçi tarafından Roma‟ya götürüldü22. III. Attalos, miras olarak sahip olduğu topraklar ve hükümranlık alanlarını Roma‟ya bıraktı23

. Makedonya‟yı eyalet haline getirmek için on üç yıl mücadele etmek zorunda kalan Roma, kendisine sunulan bu cazip teklifi tereddüt etmeksizin kabul etti. Bu amaçla Pergamon Krallığı‟nı bir Roma eyaleti yapacak düzenlemeleri gerçekleştirmek üzere senatörler

18

Kaya, s. 197-200.

19

David Magie, ”Anadolu’da Romalılar M.Ö. III ve II. Yüzyıllarda Batı Anadolu” Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2007, s. 43. 20 Magie, s. 50. 21 Eutropius, IV. , s. 81. 22

Kevser Taşdöner, “Anadolu’da Roma Eyaletleri Augustus Dönemi”, Bilge kültür Sanat Yay, İstanbul, 2017, s. 20.

(17)

arasından beş kişilik bir elçi heyeti Anadolu‟ya yollandı. Bu elçi grubunun başında Roma‟da ilk toprak reform çalışmaları başlatan Gracchus‟un24 öldürülmesinde aktif rol alan Scipio Nasica vardı.

Her şey akışında ve planlı ilerlerken Pergamon‟da Roma senatosunu şaşkına çeviren bir isyan hareketi baş gösterdi. Direnişin başında III. Attalos‟un (Eutropius‟a göre II. Eumenes‟in25

) gayrı meşru çocuğu olduğunu iddia eden Aristonikos vardı. Bu sebeple tarihte bu kalkışma hareketine “Aristonikos Ayaklanması” denilmiştir. Onunla savaşmak üzere önce Scipio Nasica ve akabinde pontifeks26

P. Licinius

Crassus gönderildi. Kendisi bölgedeki Bithinya, Pontus, Kappadokya ve

Pamfilogonya Kralları tarafından sınırsız destek gördü. Buna rağmen Crassus, Aristonikos‟un askerleri tarafından öldürüldü ve başı kesilerek Aristonikos‟a götürüldü27

. Perperna adlı üçüncü Romalı consul, İÖ 129 yılında Aristonikos‟u yakalayarak isyanı bastırdı. Aristonikos, Pergamon‟daki krallık hazinesiyle birlikte Roma‟ya gönderildi. Roma Senatosu‟nun emriyle Aristonikos Roma‟da bir zindanda boğularak öldürüldü. Eutropius‟a göre bu zafer için Roma‟da kutlama yapılmamıştı;

24

Tiberius ve Gaius Gracchus İÖ 4. yüzyıl sonundan itibaren Asiller sınıfına dahil bulunan Sempronius‟lar ailesine mensuptular. Tiberius Gracchus 162‟de doğmuş, 137 yılında Questor olarak Roma siyaset sahnesinde belirmeye başlamıştır. Aynı yılın Consul‟ü ile beraber bir görev icabı İspanya‟ya gider. Seyahat esnasında İtalya köylü sınıfının içler acısı haline ve harabeye dönmüş olan yaşam alanlarına tanıklık eder. Tüm bunlar onu yeni birşeyler yapmaya ve söylemeye teşvik etmiş; aynı zamanda kafasında bir takım reform hareketleri de planlamaya başlamıştı. Tiberius Gracchus‟un kayınpederi olan Cladius Pulcher reformcu kanadın lideriydi. Onun da desteğiyle 133‟te Tiberius Gracchus Halk Tribünlüğüne seçildi. Seçilir seçilmez Senatoya kanunlaşması için 3 kanun teklifi verdi. Buna göre; 4. yy‟a ait olan “Lucinius” kanununun yeniden gözden geçirlimesi, buna göre 125 hektardan fazla araziye sahip olan herkes bunu devlete geri iade edecek, Geri alınan bu topraklarlar parsellenip 7.5 hektar olarak küçük çiftçilere verilecek. Bu topraklar satılamayacak, işletme ücreti babadan oğula geçecekti. Bu kararları gerçekleştirmek için tam yetkili 3 kişilik bir komisyon kurulacaktı. Bu durum haliyle büyük toprak sahipleri tarafından çok ciddi bir reaksiyon gördü ve aleyhinde çalışmalar yapıldı, ezcümle diğer Halk Tribünü olan M.Octavius bu kanunu veto edince bu teklif o yıl için artık gündeme alınmayacaktı. Bu kez Tiberius Gracchus bu haliyle kalmaz ve diğer Tribün olan M. Octavius‟u berdest etmek maksadıyla Halk Meclisine bir kanun teklifi vermiş ve bu teklif 35 kişilik meclisin tamamının onayıyla M.Octavius görevden azledildi. Tiberius Gracchus, kardeşi Gaius Gracchus ve kayınpederi Cladius Pulcher ile önceden teklifini verdikleri reformaları gerçekleştirmek üzere 3‟lü komisyonu oluşturdular. Fakat bu kez kendilerini önceden hesap edemedikleri bir sorun beklemekteydi. Zira topraklandırdıkları küçük köylünün buraları işleyecek hiç parası yoktu. Bunun üzerine Tiberius Gracchus, Senato‟nun yetkisinde olması gereken bir kanunu halk meclisinden geçirdi. Buna göre krallığını ölümünden sonra Roma‟ya miras olarak bırakan Bergama Kralı olan III. Atallos çok zengin olan hazinesini bu harcamaları sübvanse etmesi için kullanacaktı. 1. görev yılı dolunca Tiberius Gracchus için sonun başlangıcı başlayacaktı. Yeni Halk Tribünü seçimi yaz aylarındaydı. Tiberius Gracchus‟u destekleyen yandaşlarının büyük çoğunluğu hasat için ülkeye yayılmış kendi işleriyle meşgul durumdaydı. Seçim esnasında meclisteki yüksek sesli tartışmalar aniden şiddete dönüştü. Senato taraftarları Tiberius Gracchus ve beraberindeki mahiyetini bu kargaşa halinde öldürdü (İÖ 132) . ( Peter Garnsey and Dominic Rathbone, “The Background to the Grain Law of Gaius Gracchus”, The Journal of Roman Studies, Vol. 75 (1985), pp. 20-25).

25

Eutropius, IV. , s. 81.

26

Pontifeks: Roma‟da dinsel geleneklerin ve kuralların öğretilmesi ve yürütülmasi görevini üstlenen rahipler kurulu üyesi. (Encylopedia Britannica, https://www.britannica.com/topic/pontifex)

27

(18)

zira muzaffer Parperna Roma‟ya dönerken Pergamon‟da hayatını kaybetmişti28 . Aynı yıl Pergamon „a ayak basan Manius Aquilius başkanlığındaki bir Roma heyeti gerekli yapılandırmaları yapmaya başladı ve İÖ 126 yılında Pergamon Krallığı tarih olurken buranın yerine artık bu tarihten itibaren Asia adıyla anılacak olan bir Roma eyaleti Provincia Asia kuruldu29.

Bu ilk sorunu bu şekilde hallettikten sonra İÖ 129 yılında Anadolu‟nun ilk Roma eyaleti olan Provinca Asia‟nın (Asia Eyaleti) kurulmasıyla (Harita 1) imparatorluk, sınırlarını Doğu‟ya doğru genişletmeye başlamıştır. Roma İmparatorluğu‟nun Anadolu‟da hızla yayılması, Pontus Kralı VI. Mithridates Eupator‟u kaygıya düşürmüş ve Roma‟ya saldırmasını tetiklemişti30

. Roma elde ettiği bu yeni yerlerde eyalet kurmadı, yerine özerk yönetimler kurarak buralardan

Pablicanus31’ları aracılığıyla yasal gelirlerini topladı. Roma‟daki toprak ve

vatandaşlık reformu taleplerii, Roma‟da bir kaosa yol açmasıyla Anadolu‟da tanzim edilmiş olan yeni düzen ve birlik bozulmuş; Roma hakimiyeti Küçük Asya‟da bir süreliğine de facto olarak kaybolmuştu. Küçük Asya‟da Roma hakimiyetine karşı savaş ilan eden Karadeniz menşeli Pontus Kralı VI. Mithridates Eupator (İÖ 123-İÖ 63) hiç şüphesiz Roma‟nın I. yüzyıldaki ön önemli ve güçlü rakibidir32

.

Pontus Kralı V. Mithridates İÖ 120 yılında ölünce Anadolu‟daki hakimiyet alanını genişletmek isteyen Roma Senatosu, bu vefatı fırsat bilerek yaklaşık on yıl önce Pontus Krallığı‟na bağışlamış oldukları Büyük Phrygia‟yı Asia Eyaletinin içine dahil ettiler. Phrygia‟nın herhangi haklı bir gerekçe sunulmadan zaptedilmesi, bu tarihte henüz on bir yaşında olan VI. Mithridates‟in Roma düşmanı olmasına yol açtı33

. Bu düşmanlık sonradan Dionysos ve Eupator takma adıyla anılacak olan VI. Mithridates‟in kendi adıyla anılacak olan üç aşamalı bir savaş silsilesinin adını oluşturacaktı.

28 Eutropius IV. s. 82.

29 Mehmet Ali Kaya, “Anadolu’da Galatlar ve Galatya Tarihi”, Çizgi Kitapevi Yayınları, Konya, 2011, ss.

103-104.

30 Ercüment Yıdırım, “Roma İmparatorluğu‟nun Doğu Sınırını Korumak İçin Fırat Nehri Boyunca Kurulan

Lejyonlar”, Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C: 13 S: 4, s. 170.

31 Vergi Toplayıcı Memurlar.

32 Murat Arslan, “1. Mithridates –Roma Savaşı”, Akdeniz Üniversitesi Akdeniz Dil ve Kültürlerini Araştırma

Merkezi Arkeoloji ve Sanat Yayınları, Antalya, 2002, s. 115.

(19)

Armenia ve Bosphorus‟la (İstanbul Boğazı) birlikte tüm Kardeniz çevresine hakim olan Pontus Kralı Mithridates ilk olarak, Roma halkının sıkı müttefiği olan

Nicomendes‟i Bitinya‟dan sürmek için harekete geçmiş ve uğradığı haksızlıklardan

dolayı ona savaş açacağını Roma Senatosu‟na bildirmişti. Senato, Mithridates‟e bunun bir savaş nedeni olacağını bildirdi. Öfkeye kapılan VI. Mithridates ani bir yayılma harekatı başlattı ve Kappadokya‟yı işgal etti. Roma halkının dostu Kral

Aribarzanes‟i buradan kaçmak zorunda bıraktı34. Çok geçmeden aynı akıbete Bitinya

ve Pamfilagonya Kralları Phlaemenes ve Nicomendes de uğradı. Bu duruma Roma hakimiyetinden nefret eden Greek Hellenlerinin desteği de aşikardı. Ortamın bu denli müsait olmasını fırsat bilen Mithridates bir anda bütün Anadolu‟yu ele geçirdi. Ephesos‟a geldiğinde, seksen bin tam ve yarım vatandaş olan İtaliği katlettirdi. Ordularıyla Bergama‟yı başkent ve yeni bir takvimin başlangıcı olarak kabul ettikten sonra Trakya‟dan Ege Denizi‟nin öteki tarafına geçti35(İÖ 192).

Bu esnada Roma‟da Marius ile beraber Afrika ve Galya‟da kabilelere karşı savaşmış olan Lucius Cornelius Sulla İÖ 88 yılında Consul oldu36

ve Doğu‟daki Mithridates‟in açmış olduğu yangını söndürmek için Anadolu‟ya sefere yollandı. Sulla nihayet İÖ 87 yazında İtalya‟dan Anadolu‟ya geldi. Sulla, Roma‟dan ihtiyaç duyduğu yardımı alamadı. Aksine tüm bu sıkıntılı durumlar içinde reform yanlıları onu vatan haini ilan etti ve üzerine Consul Valerius Flaccus‟u gönderdi. Fakat tüm bu olumsuzluklara rağmen Sulla Piraesus37‟da Pontus ordusu komutanı Archelaus‟u bozguna uğrattı. Eutropius‟a göre bu savaşta yüz yirmi bin Pontus askerinden ancak on askeri hayatta kalmıştı. Buna karşın Sulla‟nın ordusunda kayıp sayısı sadece on dörttü38

. Bu, Roma‟nın bu savaştaki ilk zaferiydi. Bu Consul Valerius Flaccus‟u oldukça korkuttu ve rahatsız etti. Bu vesileyle Sulla„ya saldırmaya cesaret edemedi. Bu vesileyle artık ipleri eline alan Sulla, Birleşik Pontus ordusunu Orcamenus Savaşı‟nda mağlup etti. Bu arada Sulla‟ya karşı mücadelesinde destek olması için Consul Valerius Flaccus‟un Quaestor‟u olarak atanan Flavius Fimbria

34 Eutropius, V. s. 88.

35 Sabahat Atlan, “Roma Tarihi’nin Ana Hatları I. Kısım Cumhuriyet Devri” , Türk Tarih Kurumu, Ankara,

2014, s. 148.

36 Adkins Lesley, A. Adkins, “Handbook to Life in Ancient Rome Updated Edition”, Facts On Files, New

York, 2004, s. 19.

37 Bugün Yunanistan yarımadsında bulunan Pire Kenti. Where is Pireus, Erişim tarihi: 17 Kasım 2017

http://www.worldatlas.com/eu/gr/01/where-is-piraeus.html

(20)

Makedonya‟yı zaptettikten sonra Anadolu‟ya geçip Flaccus‟u öldürdü ve onun yerine ordunun başına geçti. Strabon‟a göre Ilionlular bu oldu bittiyi bir gasp olarak algıladılar ve ona boyun eğmediler. Bunun üzerine Fimbria zor kullandı ve bölgeyi kuşatma altına alarak onbirinci günde bölgeyi ele geçirdi39

. Bu sorunu hallettikten sonra Fimbria, Miletopolis (Bursa Karacabey) ‟deki Pontus ordusunu mağlup etti. Bu Sulla‟da yakın zaman elde etmesi muhtemel kesin zaferin, rakibinin eline geçeceği endişesine yol açtı. Ondan önce davrandı ve kıyılardan gemiler toplayıp denizin karşısına geçti. Savaşı göze alamayan Mithridates barış teklif etti. Buna göre:

 Mithridates işgal ettiği yerleri iade etti

 Mithridates, Sulla‟nın İtalya‟ya dönmesi için donanma yardımı yapacaktı.  Mithridates, 3000 talent tazminat ödeyecekti

Sulla, son olarak Fimria „nın üzerine yürüdü ordusunu yendi40 ve rakibi Fimbria da intihar etti. Sulla artık rakipsiz ve ülkenin tek hakimi oldu41.

Mithradates daha sonra Armenia Kralı olan damadı II. Tigranes (İÖ 94 –İÖ 56) ile ittifak kurdu ve Roma topraklarına tekrardan saldırı düzenledi. VI. Mithridates Eupator‟un saldırıları üzerine Roma Senatosu Lucullus‟u Pontus Krallığı‟nı ele geçirmek için görevlendirdi. Lucullus, sadece Pontus Krallığı‟nın değil Armenia Krallığı‟nın da büyük bölümünü ele geçirerek Roma İmparatorluğu‟nun sınırlarını Fırat Nehri‟ne yani Parth topraklarına ulaştırdı. Eutropius‟a göre Lucullus, Mithridates‟e karşı yaptığı savaşta yüz bin düşman askerini öldürmüştü42

.

Tüm bu savaşlar ve ardından devam eden savaşlarda orduları galip gelirken Roma aristokrasisi zenginleşmekteydi. Fakat Roma ordusunun bel kemiğini oluşturan küçük toprak sahibi çiftçiler uzun süren savaşlar nedeniyle tarımsal faaliyetlerden uzak kalmış, geri döndüklerinde yeniden düzen kuramamışlardı. Bu küçük toprak sahiplerinin topraklarını satıp, Roma‟ya ve diğer büyük kentlere yerleşmesi, Roma için büyük siyasal, sosyal ve ekonomik sorunlara neden oldu. Roma‟ya yerleşen topraksız köylüler Roma aristokrasisi içerisinde bölünmeye yol

39 Strabon, XIII. 1, s. 113. 40 Strabon, XIII. 1, s. 113. 41 Atlan, s. 149. 42 Eutropius, VI. s. 89.

(21)

açtı ve hazırladıkları toprak yasalarıyla bu soruna çözüm aramaya çalışan Gracchus kardeşlerden itibaren Romalı politikacılar Halkçılar (ya da demokratlar; Lat.

populares) ve Aristokratlar (ya da cumhuriyetçiler; Lat. Optimates) olarak iki ana

çıkar grubuna ayrıldılar. Bu göç hareketinin taşradaki yansıması, toprağını terk eden çiftçilerin arazilerini ele geçiren büyük toprak sahiplerinin ortaya çıkması şeklinde olmuştur. Latifundium denen geniş arazilere sahip çiftliklerde artık büyük oranda köle gücüne ihtiyaç duyulmaktaydı. Ayrıca Roma aristokrasisi zenginleştikçe ve Hellenistik dünya ile olan ilişkiler arttıkça evlerde daha fazla köle kullanılmaya başlanmıştı. Dolayısıyla II. yüzyılın ikinci yarısında İtalya‟da muazzam miktarda köleye ihtiyaç vardı. Daha uygar ve iş bilen köleler Batı‟dan ziyade Doğu‟dan karşılandığı için bu dönemde İtalya ile Hellenistik Dünya, özellikle de Anadolu arasında çok yoğun bir köle ticareti yaşanmaktaydı. Antik dünyada Delos Adası konumundan dolayı bu alanda çok yoğun ticari faaliyete sahipti43

. Strabon Delos Adası‟nın, Asya ve Roma arasında Ege Denizi‟nde uygun pozisyonundan dolayı Romalı tüccarların favori ticari adreslerinden biri olduğunu ileri sürer44

. Bu genel çerçeve içerisinde birçok araştırmacı Roma‟nın, köle ihtiyacı nedeniyle bölgedeki korsanlığı engellemek şöyle dursun Delos Adası‟ndaki pazarda esas olarak korsanların sağladığı köleleri satın alarak bu hareketleri dolaylı olarak desteklediğini savunmaktadır 45

. İÖ 102‟de Rodos‟tan ve Rodos‟un müttefiklerinden gelen baskı Roma Aristokrasi‟nin askeri ün kazanmak için Kilikya korsanlarına karşı bir deniz seferi fikrini ortaya çıkardı. Filonun büyük çoğunluğunu erkekler oluşturmuş ve gemiler Romalıların Greek müttefiklerinden sağlanmıştı. Önderliğini ise Marcus

Antonius yapıyordu. Antonius Roma‟da galibiyet kazanmış olmak için son derece

başarılıydı fakat Kilikya Roma‟nın kontrolü altına girmedi. Zira Kilikya‟nın çok zorlu bir coğrafyası vardı. Strabon‟a göre bu bölgenin kıyısı dardı ve düzlük toprağı yoktu veya ancak tek tük vardı46

. İki yıl sonra İÖ 100‟de Roma halkı, Kilikya‟da her yıl sefer düzenlemek amacıyla yeni bir yöneticiye gereksinim duyulan bir kanuna onay verdi. Bu, Anadolu‟nun güney kıyılarında Romalılar için yeni bir dönemin başlangıcı idi. Lex de Provinciis Praetoriis diğer adıyla Korsanlık Kanunu

43 Tenny Frank, “Commercialism and Roman Territorial Expansion”, The Classical Journal, Vol. 5, No. 3 (Jan.

,1910) Published By The classical Association of Middle West and South, Inc. s. 101.

44

Strabon, X. 486.

45

Murat Tozan, “Marcus Antonius‟un Korsanlara Karşı Seferi ve Lex De Provincii Praetoriis”, Tarih Okulu İlkbahar-Yaz, 2013, Sayı XIV, s. 7.

46

(22)

olarak bir yasa hazırlandı47. Yasanın başında Romalıların, Latinlerin ve Doğu Akdeniz‟deki Roma dost ve müttefiklerinin güvenli bir şekilde denizlerde seyahat edebilmelerinin gerekliliğinin belirtilmesinin ardından; Makedonya‟daki Roma askeri birliklerinin sevkiyatıyla ilgili konulara değinildikten sonra bir valinin, emrindeki askeri kuvvetleriyle birlikte Provinciası’nın dışına çıkmasına kısıtlamalar getiren M. Porcius Cato‟nun çıkardığı yasa (Lex Porcia) hatırlatılmaktadır. Bu yasanın bölgedeki Roma dost ve müttefiki olan kent ve krallıkların egemenliklerine zarar vermeyeceğinin ifade edilip; Lykaonia‟nın Asia Eyaleti sınırları içinde kalacağı belirtilerek, Roma‟daki consul’ün Doğu Akdeniz‟deki kentlere ve krallara, Roma‟nın, Latinlerin ve bölgedeki Roma dost ve müttefiklerinin çıkarları ve güvenlikleri gereği Kilikya‟nın Roma eyaleti haline getirildiğini yazan mektuplar göndermesiyle ilgili maddeler gelmektedir. Rodoslu elçilerin dinlenmesi için Senato‟da yapılan özel bir toplantıdan söz edildikten sonra Asia valisine, bu yasayı (gerek eyaletinde gerekse eyalet dışındaki) kentlere ve krallara ulaştırması için gerekli talimatlar verilmektedir. Daha sonra Makedonya‟da eyalet topraklarına yeni eklenen Trakya‟daki bölgelerin statüleri hakkındaki düzenlemelerden söz edilmesinin ardından Asia ve Makedonya valilerinin yemin ederek yasaya uymaları istenmektedir. Son olarak Roma‟daki Magistratların yasaya uyacaklarına dair yemin etmeleri gerektiği belirtilip, yasaya karşı gelinmesi durumunda verilecek cezalar tanımlanmaktadır. Yasada belirtilen en önemli husus Roma‟nın Anadolu‟da ikinci bir eyalet daha oluşturduğudur. Ancak yeni kurulan bu eyaletin adı Kilikya olsa da eldeki veriler provincia Cilicia‟nın başlangıçta Kilikya‟da bir toprağa sahip olmayıp bu eyalet topraklarının esasen Pamphylya ile muhtemelen Pisidya ve Milyas bölgelerini kapsadığını göstermektedir. İÖ 102 yılından İÖ 75 yılına kadar

provinciası Cilicia olarak tanımlanan Romalı valilerin esas olarak Pamphylia‟da aktif

oldukları görülmektedir48 .

Bu korsan istilasının doğrudan Roma ticaretine zarar vermeleri üzerine, Romalılar bu duruma insiyatif alarak müdahale etmeye karar verdi. Önce İÖ 78 yılında P. Servilius ardından da İÖ 75 yılı Consul‟lerinden Lucius Octavius. İÖ

47 Philip de Souza, “Kilikya Korsanları ve Roma”, Aktüel Arkeoloji Dergisi, Kasım-Aralık, 2011, s. 58. 48

(23)

74 yılında Kilikya eyaletine gönderildi. Ancak Octavius Kilikya‟ya geldikten kısa bir süre sonra Toroslar‟daki asi kabilelerle giriştiği çatışmada öldürüldü.

İÖ 67‟de Gnaeus Pompeius‟a Roma Senatosu korsan denizlerinin hepsine akın etmek amacıyla Akdeniz çaplı özel bir komuta verildi. Büyük oranda insan, gemi, para yardımı alabilmesini sağlayacak; ayrıca denizlerden iç kesimlere yaklaşık 50 mil girebilmesi için tüm diğer Romalı komutanların otoritesini yok sayacak bir güç (imperium) verildi. Bu kadar hazırlık ve yetkilere bakılacak olunursa ilk bakışta oldukça uzun sürmesi öngörülen bu sefer birkaç ay 49

gibi çok kısa zamanda Akdeniz‟deki tüm korsan yuvalarını temizledi50

. Akdeniz havzası korsan tehdidinden arındırıldı51

. Strabon, Pompeius‟un 1300‟den fazla korsan gemisini ateşe verdiğini ileri sürer52

. Gnaeus Pompeius Magnus Cilicia adıyla kastedilen bölgeyi içine alacak şekilde bir Roma eyaletini bu bölgeye kurdu53

.

Lucullus‟tan sonra imparatorluğun Doğu sınırlarını geliştirmek için görevlendirilen Pompeius korsanlar meselesini hallettikten sonra büyük başarılar kazanarak Armenia Krallığı‟nın başkenti Artaxata‟ya kadar ilerledi. Pompeius bir gece baskınıyla Mithridates‟i bozguna uğrattı, ordugahını yerle bir edip kırk bin askerini yok etti54. Roma İmparatorluğu‟nun Armenia Krallığı‟nı kendine bağlamasıyla imparatorluğun orduları Parth sınırlarına dayanmıştı. Parthlar gelen Roma güçleri karşısında savaşıp savaşmamanın tereddüdünü yaşarken, Senato da başkente bu kadar uzak coğrafyalarda girişilecek yeni seferlerin Roma‟ya getirisini tartışmaktaydı. Roma İmparatorluğu yeni hâkimiyetine aldığı bölgeye henüz lejyonlar yerleştirmediğinden ve kendisine ittifak bağıyla bağlı olan yerel krallıklara güvenmediği için en güvenilir doğal engel olarak gördüğü Fırat Nehri‟ni Parthlar ile arasına sınır kabul etmiştir.

Fırat Nehri‟nin doğusunu ele geçirmek için ilk teşebbüs edenlerin başında gelen Crassus İÖ 53 yılında büyük bir ihtişamla hazırlanan ordusuyla Parthların başkenti Ctesiphon‟a kadar uzanacak bir sefer için harekete geçti. Carrhae (Harran)

49 Eutropius, VI. s. 100. 50 Taşdöner, s. 102. 51 De Souza, ss. 62-65. 52 Strabon, XIV. 3, s. 244.

53 Kaya, “Anadolu‟da Roma Hakimiyeti”, s. 218. 54 Eutropius, VI. s. 101.

(24)

yakınlarında Parthlar ile yaptığı savaşta büyük kayıp veren Crassus, kampında kurulan tuzakla öldürüldü. İÖ 37 yılında Marcus Antonius, Parthların içinde bulunduğu politik karmaşadan yararlanarak Crassus‟un kaybettiği itibarı geri kazanmak için yeni bir Parth seferi düzenlemiştir. Marcus Antonius ilerleyişi sırasında Parthların tedarik hatlarına yaptığı saldırılarla iaşesiz kalmış ve büyük kayıplar vererek geri çekilmiştir55.

2. 1. Anadolu’da Roma Hakimiyeti ve Bağımlı Krallıklar

Romalılar 133'te Anadolu'ya yerleşmeye başladıktan sonraki asırda, bu coğrafyada yaklaşık 42 yıl boyunca Pontus Kralı VI. Mithridates Eupator ile mücadele etti. Bu kararlı mücadele sonunda Pompeius, VI. Mithridates 'in Pontus Krallığana son verirken, bütün Anadolu'yu fiilen Roma hakimiyeti altına aldı. Roma bu yeni yerleşim yerlerinde siyasal düzenlemeleri gerçekleştirme maksadıyla Pompeius'a lex

Vatinia kanunu ile yasal tanzim yetkisi verdi56. İÖ 64-63 yılları arasında kendisine verilen Anadolu‟yu tanzim etme yetkisine dayanarak Pompeius, Anadolu„da kapsamlı değişikliklere başladı. Pompeius mağlup ettiği Mithridates‟in ülkesi Pontus Krallığı‟nı devraldığı zaman57, bu topraklarn büyük bir bölümünü Roma toprağı yaptıktan sonra Pompeius ilk iş olarak, tüm Pontusu on bir Politeia (Şehir) ayırdı58

; tüm bu şehirleri daha önce İÖ 74 „te kurulmuş olan Bithynia Eyaletiyle birleştirdi59

. Kültür emperyalizmi sayılabilecek bir nitelikte olarak Pontus ülkesindeki monarşik düzene göre tanzim edilmiş olan her türlü bina ve yerleşkeleri yaktırıp yıktırdı. Bunların yerine Hellen kentleri (polis) modelinde yeni yerleşim yerleri kurdurdu; buralara yeni bağımlı krallar tayin etti. Pompeius, Pontus Eyaleti'nde yeni şehirler kurarkan, eski Pontus Krallığı'nın tamamında etkin bir kontrol sağlamayı amaçlamıştır. Pompeius'un, VI. Mithridates'in ülkesini yönetmede önemli rolleri bulunan kaleleri tahrip ederek kullanılmaz hale getirmesinin nedeni budur. Bu amacı

55 Yıldırım, s. 170-171, Parker, s. 126. 56

S. Mitchel, “Anatolia, Land, Men and Gods in Asia Minor”, Oxford, 1993, s. 31.

57

Strabon, XII. 3, s. 14.

58

Mehmet Ali Kaya, “Anadolu‟da Roma Egemenliği ve Pompeius‟un Siyasi Düzenlemeleri”, Tarih İncelemeleri Dergisi, Sayı VIII, 1993, s. 165.

59

(25)

gerçekleştirirken aynı zamanda bölgedeki ticari merkezler de dikkate alınarak stratejik noktalar bu yönde belirlenmiştir60

.

Pompeius, Pontus ülkesinde on bir tane polis kurdu. Bunlar:

“Pompeiopolis (Taşköprü), Neapolis (Vezirköprü), Zela (Zile), Magnopolis (Kaleköy), Megalopolis (Sivas),Diospolis (Niksar), Nikopolis (Eskihisar), Amastris (Amastra), Sinope (Sinop), Amisos (Samsun) ve Amaseia (Amasya)” kentleri idi.

Strabon'da bu bilgiyi teyit edercesine Pompeius'un Pontus'u Roma Eyaleti haline getirirken on bir şehir arasında kısımlandırdığını belirtirken, bu on bir şehrin tam olarak hangileri olduğunu belirtmemiştir. Fakat Strabon, kitabının diğer kısımlarında yeri geldikçe Pompeius'un kurmuş olduğu yedi şehrin isimlerinden bahsetmiştir. Bu şehirler: (Batıdan doğuya doğru) Pompeiopolis, Neapolis, Zela, Magnopolis, Megalopolis, Diospolis ve Nikopolis olarak betimlenmiştir61.

Magnopolis ise VI. Mithridates'in başşehri Eupatoria'nın yerine kurulmuştur. Diospolis Pontus'daki kraliyet merkezlerinden Kabeira'nın yerine kurulmuştur62. Burası günümüz Türkiye'sinde Niksar'a tekabül etmektedir. Megalopolis, bugünkü Sivas şehri üzerine bina edilmiştir63. Bu bölgede orijinal ismini muafaza etmiş tek şehir ise günümüzde Tokat ili Zile ilçesi üzerine kurulan Zela kentidir. Neapolis ve Pompeiopolis, yeni eyalet olan Pontus'un Pamplogonia kesiminde kurulmuştur. Neapolis, bugünkü Vezirköprü ilçesi yakınlarına lokalize edilmiştir. Pompeiopolis ise, bugünkü Taşköprü üzerine kurulmuş ve şehrin kurucusu olan Pompeius'un adını alan tek şehir olarak kalmıştır64.

Pompeius, Mithridates savaşlarında Roma‟ya destek olan tüm kralları fazlasıyla memnun edecek şekilde ödüllendirdi. Mithridates savaşında desteğini aldığı Pontuslu Arkhelaos‟ı, Komana (Gümerek) Tapınak devletinin rahipliğine atadı. Sadık Kappadokya Kralı I. Ariobarzanes „e Fırat Irmağının doğusundaki Sophane‟yi Gordyene‟yi, Hierapolis Kastabala‟yı (Kızılcahamam) ve Lykaonia‟nın doğusunda bulunan Kibyra‟yu (Karaburun) içine alan bölgeyi bağışladı. Kommegane

60 Kaya, s. 169.

61

Strabon, XII, 3. 1, XII. 3. 3, XII. 3. 28, XII. 3. 31, XII. 3. 37, XII. 3. 38, XII. 3. 40.

62

Mitchel, s. 31 ve 82, Strabon, XII. 3. 30.

63 Mitchel, s. 31 ve 93. 64 Kaya, s. 167.

(26)

Kralı olarak I. Antiokhos‟u tayin etti. Aynı şekilde Büyük Armenia‟da II. Tigranes hüküm sürmesine müsaade etti. Savaşlar süresince Roma‟ya sadakatle bağlı kalmış olan diğer bir grup olan Galat beyleri (Tetrakhes) de Pompeius‟un bağışlarından mahrum kalmadılar.65

(Harita 2).

65

(27)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3. Roma Ordu Düzeni

Roma uygarlığı Batı Dünyası‟nın askeri, siyasi, hukuksal, ahlaksal ve hatta dinsel temellerini atmıştır66

. Bu niteliklerin en önemlilerinden biri olan Roma ordu düzeni ve yapılanması, tarihçilerin dikkatini cezbeden konuların başında gelmiştir. Zira Roma İmparatorluğu‟nun hayat bulduğu çağda elde ettiği başarının analizi yapılacak olunursa, büyük bir devlet olma yolunda Roma Devleti‟nin sadece sağlam bir siyasi organizasyona sahip olması tek ölçüt olarak kabul edilemez. Savaş konsepti kılıçlarla kol kola yapılan bir mücadeleydi67

ve kas gücünün bileklere yansımasındaki başarı oranı, o ülkenin engin coğrafyalara ulaşma sürecini hızlandırmıştı. İşte bulunduğu çağda üç kıta üzerinde egemenlik kurmuş olan bu devlet, emsallerinden farklı bir ordu yapılanmasına sahip olmalıydı ve nitekim de sahipti.

İÖ 390‟da Galyalılar Roma‟yı ilhak ettiklerinde, Romalılar onları Roma‟dan çıkarmak için yaklaşık 4.5 ton ağırlığında altını vermek zorunda kalmışlardı. Galyalıların lideri Brennus68

, altınları tartarken, standart terazi ölçüsü kullanacağına; altınların daha ağır gelmesini sağlayacak olan farklı teraziler ile altınları tarttırdı. Bu duruma itiraz eden Romalılara karşı kılıcını terazinin üzerine koyarak, meşhur “Vea

Victis” (Altta kalanın canı çıksın)Guai ai vinti” (Mağlup olanın vay haline!)

cümlesini söylemişti. Romalılar tarihlerindeki bu ve daha sonra yaşayacakları felaketlere rağmen, bu felaketlerden ders alıp gerekli yenilikleri sistemlerine uyarlamayı sağlayarak, askeri başarılarda bir marka olmayı ıspatladılar69. Romalılar, başarılı bir ordu kurgusunu inşa ederken, bir ordudaki en büyük tehlikekerden biri olarak panikten kaynaklanan korku duygusu olduğunu farketmişlerdi. Bu korkuyu yok etmek için lejyondaki her bir askere ihtiyaç duyacakları askeri beceriyi edindirmeye çok önem verdiler. Savaş sanatına hakim olma ile cesaret dürtüsü arasında doğru bir orantı söz konusuydu. Çünkü Romalılar, hiçbir askerin iyi bir

66 Cüneyt Akalın, “Taş Devrinden Orta Çağ’a Uygarlık Tarihi” Derin Yayınları, İstanbul, 2010, s. 109. 67

S. E. Stout, “Training Soldiers fort he Roman Legion”, The Classical Journal, Vol. 16, s. 423.

68

Ludwig Heinrich Dyck, The Sack of Rome by the Gauls, 390 BCE, article, Erişim tarihi: 17 Kasım 2017, at https :// www. ancient. Eu / article / 910/the-sack-of-rome-by-the-gauls-390-bce/

69 Tom Degenhart, “Forging an Empire: Roman Army Of The late Republic: BC. 390 TO AD. 14”, Hist-510

(28)

şekilde öğrenerek elde ettiği edinimi yapmadan korkmayacağını keşfetmişlerdi70 . Tam teçhizatlı ve sistematik olan Roma ordusu, son halini alana kadar kuruluşundan yükselişine kadar askeri sisteminde bir çok yenilik uygulamıştır.

3. 1. Krallık Dönemi’nde Roma Ordusu

Krallık dönemi için her ne kadar bir ordudan söz edilebilinirse de bu ordu düzeninin yapısı hakkında, bu ordunun piyade ve süvari birliklerinden oluşmasından başka detay olarak verilebilecek çok az bir bilgi söz konusudur. Latince “Legio” kelimesi İngilizceye transfer edilirken anlam karşılığı terim olarak “Levying (zorla, mecburi olarak alma)” anlamına gelmektedir ve esasen tüm Roma ordusuna genel olarak verilen bir ad olarak kullanılmaktaydı. İlk dönemlerde bu ordu, bir kral tarafından yönetilen71

, soylu ailelerden, yerel halktan oluşan ve aralarında kralın yakın korumalarının ve hatta tutsakların da bulunduğu bir kuvvetti72

. Titus Livius‟a göre,

Romulus Roma kentini kurduktan sonra burayı bir cazibe merkezi haline getirip

şehrin nüfusunu arttırmak için yoğun çaba sarf etti. Hatta bu gayeyi gerçekleştirmek adına, komşu Sabin kentlerinden Ceaninenses, Crustumuni ve Antemnates kabilelerini Roma‟ya davet ettiğinde güzel bir ağırlamadan sonra tüm genç Sabin kızlarını Romalı gençler ile evlenmeleri için esir aldı. İlk bakışta büyük bir soruna neden olacağı öngürülen bu eylem, Roma gençlerinin bu kızları aşklarına inandırmasıyla bu durum sorun olmaktan çıktı73

ve zamanla Romulus‟un gayesi gerçekleşmiş oldu. Roma şehri daha da büyüdü. Roma‟nın kurucusu olan ve 37 yıl hüküm süren74

Romulus‟un ordusunda 3000 piyade ve 300 atlı asker vardı75. Bu ordu için bilgiler, bu ordu düzeninin üç eski kabile olan Ramnes, Tities ve Luceres (Etrüks isimleri) kabilelerinden temeleni aldığını düşünen eski tarihçilerden çıkarılmaktadır. Krallık döneminde her bir kabile ordu için 1000 asker tedarik ederdi ve üç kabileden toplam 3000 asker basit bir lejyonu oluştururdu. Bu lejyona ilave bir kuvvet olarak ihtiyaçlarını kendi bütçelerinden sağlayan yaklaşık olarak 300 kişi kadar süvari atlı sınıfından (Equites) sağlanırdı.

70

Staut, s. 424.

71 Tacitius, “Annals of Tacitus”, I. Kitap, İng Çev. Alfred John Church ve William Jackson Bordribb, Macmilian

press, London, 1876, s. 1.

72

Parker, s. 9.

73

Titus Livius, “Roman History Book I-III”, İng Çev. John Henry Freese, The Floating Press, 2009, ss. 35-36.

74 Livius I-III, s. 56. 75

(29)

Bu dönemde hiçbir Romalı bazı Hellenlerin, Keltlerin ya da Germenlerin yaptığı gibi yabancı efendiler için savaşmamıştır. Askeri hizmet Romalılar için yurttaşlık sorumluluklarının doğal bir parçasıydı. Bireysel varoluş krallığın varlığıyla ayrılamaz bir şekilde bağlıydı. Bu bağlamda, Devletin varlığı tehlikeye düştüğünde kişisel varlık da tehlikeye düşmüş oluyordu. Bunun için Romalı tipik bir genç bilinçli

olarak kişisel özgürlüğünü bütünün yani devletin özgürlüğü için kurban ederdi76

. Bu dönemde lejyonlara asker alınırken, mons Capitolinus (Capitol Tepesi) toplanma alanınına gelirdi77. Bunları kayıt altına almak için dört tribune dört ayrı barakada beklerdi. Orduya girmeleri için çağrılan bir kabilenin erkekleri dört gruba ayrılırdı. Her dört asker mümkün olduğu kadar benzer fiziksel özelliklerine sahip bir manga olacak şekilde sıralanırdı. Dörderli olarak kümelenmiş her ünite, birinci lejyonun tribününe sunulurdu, zira ilk seçim hakkı her zaman birinci lejyona aitti. İkinci grup askerler ikinci lejyona, üçüncü grup askerler üçüncüye, dördüncü grup askerler dördüncü lejyona kanalize edilirdi. En son arta kalan askerler tekrar birinci lejyona ilave edilirdi. Bu tüm askerlerin lejyonlara kaydının gerçekleştirilmesine kadar devam ederdi78. Askerlik hizmetine davet edildiği halde gelmeyenlar olursa, kral bunlara para cezası, hapis ya da köle olarak satma ile cezalandırma yetkisine sahipti79.

Herhangi bir sefer esnasında, Roma askerleri, yüksek askeri ve sivil memurlar Romalı yurttaşlar arasından seçilirdi80

. Bu askerler birkaç haftalık askeri hizmetten sonra normal yaşamlarına dönerdi. Asker tedariğinde kullanılan bu metod ilk başlarda tatmin ediciydi81

. Fakat zamanla küçük Roma kentinin civarındaki tepelerde bulunan kabilelerin Roma üzerindeki baskıları arttıkça, şehir soyluları Roma‟yı müdafa etmek için yeterli gücü oluşturamadılar ve ordu Plepler82

den de asker temin etmeye yöneldi83. Zira o zamana kadar köylü plepler vatandaş olmadıklarından

76

Zeynep Özüsağlam-Mutlu, “Marius’un Ordu Reformu Öncesi ve Sonrasında Legio’nun Kuruluş ve

Muhabere Düzeni”, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2014, s. 15. 77 Özüzağlam-Mutlu, s. 17. 78 Stout, s. 424. 79 Özüzağlam-Mutlu, s. 17.

80 George W. Botsford, “Roman Imperialism”, The American Historical Review, Vol. 23 No. 4 (July, 1918),

Oxford Universty Press on behalf og the American Historical Association, s. 773.

81

Staut, s. 425.

82

Plebler, antik Roma‟da ayrıcalıklı Patricii sınıfından ayrı olarak Roma vatandaşlarının genel bütününü oluşturan halk topluluğudur. Plebians, Erişim tarihi: 17 Kasım 2017, https://www.britannica.com/topic/plebeian

83

(30)

dolayı askere alınmaları söz konusu değildi84

. Ordunun bu yapılanması Roma daha henüz küçük bir ülke olduğundan daha çok savunma gücü için uygun bir durumdu.

Orduda reform fikri İÖ 578-535 yılları arasında tahta çıkmış altıncı ve Etrüks hanedanının ikinci latin kökenli Kralı ve ilk nüfus sayımını gerçekleştirmiş aynı zamanda Tacitus‟a göre de Roma‟nın baş kanun koyucusu85

olan Servius Tullius olmuştur. Servius Tullius halkı askeri hizmetlerin icrası için askerlerin doğum yerinden ziyade zenginlik ve ayrıcalık niteliklerine86 göre sınıflandırmıştı. Esasen eli silah tutan her kişi kendi varlık esasına göre beş sınıfa ayrılmıştı87.

Nüfus centurialar (100 kişi) içerisinde gruplanmış ve toplamda en zengin soylu sınıf olan Equiteslerden oluşan on sekiz centuria süvari birlikleriyle tedarik edilmeye devam etti. Hemen bu sınıfın ardından gelir seviyelerine göre sınıflandırılmış olan beş grup asker zümresi söz konusuydu. Buradan anlaşılacağı üzere varlık sahibi insanlar askerlik hizmtine zorunlu tutulmuşlardı. Fakat askerlik hizmeti onursal bir konu olarak görüldüğünden aynı zamanda politik bir kariyerin de ön koşulu sayıldığından varlıklı her vatandaşın kendi askeri donanımını bizzat sağlaması bir onursal yükümlülük olarak görülüyordu88

. Bu sınıflardaki insanlar kendi bütçe ve sosyal sınıfına göre sahip olduğu silahlarla ordunun süvari ihtiyacını oluşturmaktaydı. Her sınıftan 47-60 yaş arasındaki askerler senior, (Kıdemli askerler) Roma‟nın müdafaası için Roma‟da muhafaza edilirken, yaşları 17-46 yaşında olan89

askerler iuniores ise askeri operasyonlara katılmak için sahada değerlendirilmekteydi. Servius Tullius‟un sınıflandrıma sisteminde, askerlikten düşük gelir seviyelerinden ötürü muaf olan fakat farklı amaçlarda kullanılabilecek olan capite censi adında bir sınıf da vardı. Ordunun reforme edilmesinde bir sonraki aşama olarak Camilius‟un getirdiği yenilikler gösterilebilir. On yıllık Veii kuşatmasındaki mücadele ile Allia savaşından muzaffer olarak Capitol hariç tüm İtalya‟yı zapteden Galyalılara karşı muzaffer olan Camilius90

bu başarılarından ve deneyimlerinden istifade ederek lejyonlara bazı yenilikleri getirdi. Buna göre; Askerlere ücret ödemesi, Oval şekilde tasarlanmış olan clipeus kalkanıın yerine

84 Degenhart, s. 2. 85 Tacitus, III. 26. 86 Parker, s. 10. 87 Özüzağlam-Mutlu, s. 17. 88 Özüzağlam-Mutlu, s. 18. 89 Özüzağlam-Mutlu, s. 17. 90 Parker, s. 11.

(31)

savunma gücü daha fazla ön plana alınarak tasarlanmış olan scutum kalkanı kullanma ve hücüm gücü daha yüksek olan mızrak olan pilumun eski usul hasta mızrağının yerini almasını sağladı. Bunun haricinde Falanks91

sistemini iptal edip bunun alternatifi olarak her bölükte ilk zamanlar 60 kişi olan ve bir süre sonra bu sayının 120 „ye kadar çıkan ve içerisinde Roma vatandaşlarının olduğu ve adına Muniple denilen bölük sistemine geçilmeseni sağladı92

. Camlius‟un bu düzenlemelerdeki temel amacı, Galyalıların ilk hücümda Roma lejyonlarına hatlarına vermiş oldukları tahribatı93

tekrar yaşamamaktı. Bu reformlar gayet tabiki geceden sabaha hemen oluveren bir girişim değildi. Öyle ki Veii (Venedik) kuşatması ve özellikle de I. Kartaca Savaşı‟ndaki edinilen deneyimler, savaş taktikleri ve aletlerinin iyileştirilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Roma İmparatorluğu‟nun gelişen sınırları birbirinden tamamen farklı coğrafi bölgelere ulaştığı zaman, bölgeye uyum sağlayacak, bölgenin yapısını kendi avantajına çevirerek, savaşabilecek askeri birlikler olan lejyonlar ortaya çıkmıştır. Birlikte savaşan lejyon askeri zamanla birbirlerine daha sıkı bağlanmış ve lejyonu bir ülkü birliği haline getirmişlerdir. Temel amaçları lejyona hizmet etmek olan bu askerler Roma‟nın mukadderatını kendi kaderlerine bağlamışlardır 94

.

Eski tarihçiler Krallık Dönemi sonuna doğru ordudaki toplam asker sayısının 60 centuria (4000 asker) ile bunlara takviye kuvvet olarak da 60 centurialık (600 asker) bir süvarı sınıfının var oluğunu hesaplamaktadırlar95.

91

Savaş zırhların güçlenmesi, ağırlaşmasını ve zırh giyen askerlerin hareket yeteneğinin azalmasını beraberinde getirmiştir. Böylece daha az hareket edebilen ağır zırhlı piyadeler kendilerini korumak için daha büyük kalkanlara ve yeni bir stratejiye ihtiyaç duymuşlardır. Askeri stratejistler bu kadar yavaş hareket edebilen askerlerin açık yanını bir diğer askerin zırhıyla kapatmayı denemişlerdir. Böylece savaş meydanlarında “Falanks” stratejisi hızla yayılmıştır . Roma İmparatorluğu sınırlarının genişleyerek Yunan kültürünü içine almasıyla savaş meydanlarının karakterini değiştiren Falanks stratejisi, Roma ordusu için de önem kazanmıştır. Falanks yönteminden önce savaşlar iki tarafın düzensiz gruplarının birbirine saldırısıyla gerçekleşmiştir. Bu durum askerlerin bireysel savaş güçlerini ön plana çıkarmış ve savaş taktikleriyle askerlerin bir arada mücadelesini sonuçsuz bırakmıştır .ağır zırhlar ve kalkanlarla korunan askerler omuz omuza dizilmiş saflar oluşturarak ardı ardına dört veya daha fazla sıra halinde yerleşmişlerdir. Uzunlukları 2 ila 4 metre arasında değişen mızraklarını öne doğru uzatarak hızla gelen saldırıyı engellemişlerdir. Falanks askerleri yakın savaşa girdiklerinde mızraklarını bırakıp kılıçlarıyla savaşa devam etmişlerdir .Falanks sistemiyle ilk defa ordunun birlik olarak topyekûn saldırması sağlanmıştır. Aynı tip askerlerden oluşan falanks birlikleri ağır zırhlar kullandığından ve savaş meydanlarının gelişen esneklik ihtiyacına cevap veremediğinden yerlerini lejyon sistemine bırakmıştır. Falanks tarzı tamamen son bulmamış taktiksel olarak Ortaçağ‟a kadar kullanılmıştır . (https://www.britannica.com/topic/phalanx-military-formation)

92

Parker, s. 11-12.

93

Eugene S. McCartney, ”The Genesis of Rome‟s Military Equipment”, The classical Weekly, Vol. 6 No. 10 (Dec. 21. 1912), The John Hopkins University Press, s. 77.

94 Yıldırım, s. 168. 95

(32)

3. 2. Cumhuriyet Dönemi Roma Lejyonları

Roma‟da İÖ 6. yy.‟ın sonunda Krallığın yıkılmasıyla iki yeni memuriyet kurulmuştur. Bir yıllığına seçilen bu memurlara İÖ 366‟ya kadar praetor; daha sonra ise, consul denilmiştir. Her consul tüm ordunun yarısı üzerinde emretme (imperium) yetkisine sahipti96. Polybius‟a göre consuller senatoda çoğunluğun kararlarını uygulamakla ülke dışına gönderilecek olan elçileri senatoya tanıtmakla ve yayınlanan kararnamelerin uygulamasının takibini yapmakla da ayrıca yükümlüydü97

. Erken Cumhuriyet Dönemi‟nde ordu seçilmiş magistratlar tarafından yönetilen bir Roma vatandaşlığı ordusuydu. Sefere çıkma sezonunun sonunda, lejyonlar ya terhis edilirdi veyahut da bu lejyonlara fethedilen yerlerin güvenliğini muhafaza etmek için ihtiyaç duyulurdu. Tüm kış sezonu boyunca terhis edilen lejyonların yerini alması için yeni lejyonerler yetiştirilirdi. Terhis edilmemiş olan lejyonerler ise yeni komutanlarıyla beraber yaklaşan sefere çıkma mevsimine hazırlık yapardı.

Gelişen Roma şehrinin en önemli rakibi Veii (Venedik) idi. On yıllık bir mücadele sonucunda İÖ 396‟ da alınan bu şehir 98

Roma Ordusu için tam bir dönüm noktası olmuştur. Bu tarihi takip eden yıllarda lejyonlardaki asker sayısı peyderpey 4000‟den 6000‟e çıkmıştı. Bu sayıdaki artış özellikle Servius Tullius‟un yapmış olduğu reformlar99

ile özellikle iki ve üçüncü sınıf kategorisinde bulunan kişilerden toplanan süvarilerin sayısının etkisi söz konusu olmuştur. Aynı şekilde Süvarilerin sayısı da 600‟den 1800‟e çıkacak şekilde arttırıldı. Bu süvarilere atları kamu kaynaklarından karşılanarak verildi. Doğal olarak ülke sınırlarının engin coğrafyalara ulaşmasıyla, askerelerin evlerinden çok uzakta olmalarından ötürü bilhassa piyade ve süvarilere finansal destekler verilmeye de başlandı.

İÖ 390 yılında Roma‟nın Galyalılar tarafından mağlup edilmesi felaketini takip eden yıllarda reform olarak adlandırılabilecek bir çok yenilik uygulamaya koyulmaya başlandı. Özellikle iki centuriadan oluşan Muniple100

sistemi ile ordunun kullandığı silahlarda bir takım değişiklikler yapıldı. 4. yy‟da eski sistem çoğunlakla 96 Özüzağlam-Mutlu, s. 18-19. 97 Polybius, VI. 12. 98 Parker, s. 11. 99 Parker, s. 10. 100 Özüzağlam-Mutlu, s. 22.

Referanslar

Benzer Belgeler

Benzer şekilde, Drew’in malzeme ikonografisindeki, pamuk, ip ve pas, Afro- Amerikan tarihindeki belirli temaları ---zorunlu iş gücü, linç edilme ve çaresizlik---

KPK’ya sunulan bir memorandumda Dışişleri Bakanlığı, Türkiye ve Yunanistan’ın Kıbrıs konusunda uzlaşmalarının mümkün olmadığını belirterek

Şaman kültüründe yer alan ağacın kutsallığı ve ağaç iyesine ait inanışlar hala günümüzde yaşatılmaktadır. Bunları çevremizde gördüğümüz bazı ağaçlara

Çünkü gelen X-ışınının veya hızlı elektronun enerjisi fotoelektronu ortaya çıkarabilmek için gerekli olan E b enerjisinden çok büyükse tüm enerji

Bununla birlikte, bu özerk yönetime Roma’lılar tarafından kargaşa dönemlerinde müdahale edilmektedir Roma İmparatorluğunun, başlangıçta Yahudilerle olan ilişkileri

(Asıl kıyasın sonucun çelişiği K. yapıldı) Hiçbir gümüş altın değildir. Ö.’ü aynen yerinde kaldı) O halde hiçbir maden altın değildir... ise tümel

Tablo 69 ĠĢletmelerin Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın Hayvancılık Sektörüne Yapmakta Olduğu Desteklemelerden Faydalanmama Sebeplerinin Ġllere Göre Anlamlı

--temel gösterge sıradan insanlar ve iktidar sahibi insanlar arasındaki mücadeledir --çekişmenin nedeni iktidar ve üstünlük için duyulan şehvettir—bazılarının