1
On kitaplık “Çılgın Orman” hikâye serisinin yayın ve
te-lif hakları Hâkim Yayıncılık Tic. Ltd Şti’ne aittir.
Yazan
Tuna DURAN
Editör
Hülya ÇAĞIRAN AYDIN
Resimleyen Murat SEVİNÇ Düzenleyen Emin SARI BASIM YERİ ???????
2. Sınıf - Tüm Dersler Kazanımlı Soru Bankası
Hakim Yayıncılık HÂKİM YAYINLARI ANKARA Editör-Yazar Çağlar Bozoğlu Yayına Hazırlık Hakim Yayıncılık Baskı - Cilt
Ankara Özgür Web Ofset Matbaacılık Ostim Organize Sanayi Bölgesi 1250. Sok. No: 24
Yenimahalle/ANKARA
ISBN
978-605-9439-36-7
Hâkim Yayıncılık Tic. Ltd. Şti.
www.hakimyayincilik.com
Melih Gökçek Bulvarı Eminel İş Merkezi No: 18/121 Yenimahalle/ANKARA Tel: 0505 773 6892
E-posta: hakimyayincilik@gmail.com
© 5846 sayılı Yasa’ya göre eserin tüm yayın, çeviri ve iktibas hakları Hâkim Yayıncılık Tic. Ltd. Şti.’ye aittir.
Hâk m
YayýnlarýAtılgan, bir orman kedisidir. Kurumuş bir ağacın içinde yaşar. Çok çalışkandır. Her soruna çözüm bulur.
ATILGAN
Güçlü, bir bozayıdır. Çok güçlüdür. Çok iyi koku alır. En sevdiği yiyecek baldır. Bal görünce hemen ye-mek ister.
GÜÇLÜ
Bilgin, bir sincaptır. Her ko-nuda bilgisi vardır. Bir ne-feste bütün bildiklerini an-latabilir. Çok zekidir.
KIRMIZI KAPLAN
SİYAH FİL
MOR BAYKUŞ
BEYAZ GORİL
MAVİ BÜLBÜLLER
KIRMIZI FOK
Gökkuşağı Ağacı’nın dallarında yaşarlar. Acil durum çağrısını on-lar yapar.
Kırmızı Fok, deniz kıyısındaki mağara-da yaşar. Oraya bir ağacın içinden inilir. Çok iyi tamirat yapar.
Gökkuşağı Ağacı, Çılgın Orman’ın orta-sında bulunur. Yaprakları da kökleri de gövdesi de rengârenktir. Çılgın Orman’ın toplanma yeri, bu ağacın önüdür. Ne zaman bir sorun olsa ağaç birden par-lamaya başlar.
Havanın bu kadar güzel olmasını bekle-meyen Güçlü, nehir kıyısına inmişti. Tabii ki de nehir kıyısına inmesinin en büyük nedeni baldı. Bal yemeyi çok sevdiği için her fır-satta bal yemeye koşardı. Bugün de öyle olmuştu. Bal yemek için nehir kıyısında yuva yapan kırmızı arıların yanına gelmiş-ti. Kırmızı arılar çok güzel bal üretirdi. Bu balı bir kez yiyen bir daha gelmek için sa-bırsızlanırdı. Bu yüzden de Güçlü, epeyce acıkmış bir hâlde nehre doğru bakıyordu. Galiba bir tuhaflık vardı. Her zaman bu-rada olan arılar, şu an yoktu.
Kırmızı arılar
çok güzel bal ya-parlardı ama pek de ortalarda görün-mezlerdi. Bu yüzden de onları bulmak için sa-bırla beklemek
gere-kiyordu. Güçlü bu konuda çok sabırlıydı. Bir keresinde sabahtan akşama kadar kırmızı arıları beklemişti. Nihayet hava karardığında arılar Güçlü’nün yanına gel-mişti. Tabii ki de Güçlü bol bol bal yegel-mişti.
Güçlü geldiğinde henüz sabahın erken saatleriydi. Bu yüzden de
etraf-ta kimse yoktu. Aslında bu saat-te kuşlar ortaya
çıkardı ama bu-gün bir tuhaflık var gibiydi.
Güçlü nehir kenarında arıları bekler-ken Atılgan da yeni uyanmıştı. Yuvasından çıkıp etrafa göz gezdirerek ilerlerken tuhaf bir durum fark etti. Hiç kuş sesi yoktu. Oysaki
Çılgın Orman
’da her saat kuş cıvıltıları olurdu. Bu yüz-den Atılgan çok şaşkındı. Şaşkınlığı devam ederken aniden duyduğu ses ile kendinegeldi:
—
Atılgan! Bu taraftayım!
Sesin sahibi Bilgin’di. Bilgin bir ağaç dalının üzerinde fındık yemekle meşguldu. En sevdiği kahvaltılıklardan biri fındıktı. Tabii ki ilk sırada fıstık geliyordu. Bilgin fındık yerken Atılgan’ı görmüş, ona seslenmişti. Atılgan ani bir hareketle ağacın dalına atladı. Bil-gin ile aynı dala gelmişti. İlk konuşan Atıl-gan oldu:— Bilgin, erken kalkmışsın. Peki ama Güçlü nerede? Her zaman senden önce kalkardı.
Bilgin biraz düşünceli bir şekilde cevap verdi:
—
Sabah ilk iş olarak mağarasına gittim
ama onu göremedim. Çok erken kalkmış.
Biliyorsun ki Güçlü’nün erken
kalkması-nın tek bir amacı vardır.
Atılgan da Bilgin aynı anda haykırdılar: —
Baaaaal!
Bilgin elindeki fındığı bitirip yeniden ko-nuştu:
—
Ben onu nerede bulacağımızı biliyorum.
Beni takip et!
Bilgin birdenbire koşmaya başlayınca Atılgan da onun peşinden koştu. Bilgin bir-çok dalın üstünden atlaya zıplaya ilerledi. Nihayet ağaçların bittiği bir yere gelince de çimlerin üstüne atladı. Artık nehir
gö-züküyordu. Atılgan da Bilgin’in nereye gittiğini anlamıştı: —
Bilgin, galiba
kır-mızı arıların yanına
gidiyoruz.
Bilgin bir yandan koşuyur, bir yandan da bağırıyordu:
—
Tabii ki de kırmızı arıların
ya-nına gidiyoruz. Güçlü böyle bir
günde başka nereye gider ki?
Bilgin bir süre koştuktan sonra ani-den durdu. İleride duran kayalara
baktı. Az sonra da yeniden koştu. Kayaların yanına gelince haykırdı:
—
Güçlü! Güçlü!
Güçlü çok beklediği için yorulmuştu. Dinlenmek için bir kayaya yaslanmış,
uyukluyordu. Birdenbire Bilgin’in sesini du-yunca, o tarafa baktı. Yanında Atılgan ile koşan Bilgin’i görünce de çok mutlu oldu. Artık tek başına durması gerekmiyordu. Bilgin, Güçlü’nün yanına geldiğinde ne-fes nene-fese kaldığı için bir süre konuşma-dı. Atılgan tabii ki de daha dayanıklıykonuşma-dı. Bu yüzden de nefesi kısa süre içinde yerine gelmişti. Hemen konuşmaya başladı:
—
Güçlü, galiba kırmızı
arıları bekliyorsun.
Bu-gün hava çok güzel
ol-duğu için yeni çiçekleri
geziyorlardır. Mis kokulu
çiçeklerden çiçek özü
topladıkları için öğlene kadar gelmezler.
Bugün çok erken yola çıkmışsın.
Güçlü arkadaşlarını gördüğü için çok sevinmişti ama arıların geç geleceği-ni duyduğu için çok üzülmüştü. Güçlü ve Atılgan konuşurken Bilgin de söze girdi:
—
Mademki buraya kadar geldik. Nehre
girip biraz yüzelim mi?
Atılgan da Güçlü de bu fikri sevmişti. İlk koşan Güçlü oldu. Hem koşuyor, hem de arkadaşlarına bağırıyordu:
— Hadi, acele edin!
Kır-mızı kayaya
ilk varan yarışı kazanır.Bilgin de Atılgan da bir süre durakladılar. Kırmı-zı kaya nehrin alt kıs-mındaydı. Oraya epeyce
yol vardı. Bu yüzden de oraya
yüzmek biraz yorucuydu. Neyse ki daha önce oraya çok kez yüzmüşlerdi. Hemen nehre doğru koşup suya girdiler. Üçü de nehrin içinde yüzmeye başladılar.
Bir süre yüzdükten sonra ilk döne-mece geldiler. Dönemeç epeyce keskin-di. Nehrin bu kısmında çok yüksek kaya-lar vardı. Zaten Çılgın Orman da geride
kalmıştı. Güçlü en önde olduğu için yarışı birinci bitirmek üzereydi. Hızla yüzerek arayı açmayı düşünürken birdenbire bir gürültü duydu. Hemen yan tarafında du-ran kaya aşağıya doğru çöküyordu. San-ki kırılmış gibi duran devasa kaya nehrin
içine düşmeye başla-mıştı. Arkadaşlarının bu durumu fark et-meleri için Güçlü’nün tek yapabileceği
bağır-maktı:
— Atılgan! Dikkat
edin! Kaya düşüyor. Bu tarafa gelin!
Bana tutunun.
Bilgin, Güçlü’nün ne demek istediğini an-ladığı için hemen o tarafa doğru yüzdü. Atılgan da ne yapması gerektiğini anla-mıştı ama bir türlü o tarafa gidemiyor-du. Suyun içinde bir
girdap
oluşmuştu. Oysaki bu nehir çok sakin bir nehirdi.Bu
girdap da nereden çıkmıştı?
Atılgan gir-daptan kurtulmak için hızlıca sağa doğru yüzmeye başladı. Bu yaptığı işe yaramış, girdaptan kurtulmuştu. Bu kez de arka-daşlarından uzak kalmıştı. Güçlü de Bilgin de tehlikeyi atlatmış, suyun ortasındaki bir kayaya tutunmuşlardı.Atılgan arkadaşlarının nerede olduğunu gördüğünde bir süre düşündü. Bu sırada
Bilgin, ona seslendi:
— Atılgan,
girdabın
soluna
doğ-ru gelmelisin. Seni
yakala-yabiliriz. Güçlü seni
tutacak-tır.
Güçlü de söze girdi:
—
Atılgan, Bilgin haklı! Su
çok hızlandı. Hemen yanımıza
gelmelisin. Ben, seni yakalarım.
Tek yapman gereken bu tarafa ulaşmak.
Güçlü de Bilgin de haklıydı ama bir so-run vardı. Atılgan girdabın soluna doğru
giderse girdaba da kapılabilirdi. Bu yüzden çok dikkatli olması gerekiyordu. Başka yöne gitmesi de çok zordu. Nehrin et-rafındaki kayalar bir bir kırılarak nehre düşüyordu. Atılgan son bir hamleyle ileri-ye yüzüp girdabın kenarına geldi. Tam da bu sırada Güçlü haykırdı:
— Atılgan! Patini uzat!
Atılgan son bir çeviklikle patisini kaldı-rınca Güçlü de onu bir çırpıda yakaladı. Artık üçü de nehrin ortasındaki kayaya sığınmışlardı. Nehir birdenbire hızlanmış, etrafındaki kayalar da içine düşmeye başlamıştı. Peki ama neler oluyordu? Bu duruma ne sebep olmuştu?
Atılgan hızla yüzerek az ileride bulunan sağ-lam bir kayanın üzeri-ne çıktı. Az sonra yanı-na gelen arkadaşları da
neler olduğunu merak ediyordu. İlk ko-nuşan Bilgin oldu:
—
Galiba bir toprak kayması oluştu. Bu
yüzden de dev kayalar bir bir aşağıya
yu-varlandılar. Bu çok büyük bir toprak
kay-ması olmalı. Yoksa bu kadar büyük
kaya-lar aşağıya yuvarlanamazkaya-lar. Hemen Çılgın
Orman’a geri dönmeliyiz. Bize ihtiyaçları
olabilir.
Bilgin konuşması biter bitmez hızla koşmaya başlayınca Güçlü de Atılgan da hızla koştular. Çok geçmeden de Çılgın Orman’a vardılar. Ormana girer girmez etrafta bir sessizlik olduğunu fark ettiler. Acaba ne-den bu kadar sessizdi? Oysaki bu saatte her yer kuş sesleri ile dolu olurdu. Atılgan bu duruma anlam veremezken birdenbire bir ses duydu:
Atılgan sesin ne anlama geldiğini biliyor-du. Bu yüzden de hemen arkadaşlarına seslendi:
—
Acil durum çağrısı! Mavi bülbülleri
du-yuyorum. Acele edin!
G
ö
k
k
u
ş
a
ğ
ı
Ağa-cı’na gidelim!
Atılgan adımlarını hızlandırıp kısa süre içinde
G
ö
k
k
u
ş
a
ğ
ı
Ağacı’nın yanına geldi. Bilgin ve Güçlü de kısa süre sonra Atılgan’ın yanında yerlerini aldılar. Hepsi de ağacın yanına gelmişti ama bir sorun var gibiydi. Ormanın liderlerinden hiçbiri yoktu. Bu çok tuhaf bir durumdu.Peki
ama ne olmuştu?
Atılgan bu sorunun ce-vabını düşünürken birden birmavi bülbül
konuşmaya başladı:—
Büyük bir toprak kayması oldu.
Ar-dından da ormanın bir bölümü aşağıya
doğru kaydı. Nehrin aşağı kısmı kapandı.
Büyük kayalar her yanı kapattılar. Artık
nehir başka tarafa doğru akıyor.
Orma-nın liderleri yardıma gittiler. Sizden de
istekleri var.
Atılgan, bülbülün anlattıklarını dinlerken çok şaşırmıştı. Bu kadar kısa süre içinde nasıl olmuştu da nehir yer değiştirmişti? Şaşkınlığı devam ederken mavi bülbül
konuşmaya devam etti:
—
Çılgın Orman’da
yaşa-yan canlıların hayatı
tehli-ke altında... Nehri tekrar eski
yerine çevirmeliyiz. Bu yüzden de bir
çö-züm bulmalısınız. Çok vaktimiz kalmadı.
Atılgan, mavi bülbülün anlattıklarını dik-katle dinlemişti. Şimdi bir karar vermesi gerekiyordu. Peki ama ne yapacaktı? Az sonra aklına bir fikir geldi:
—
Bu durumun çözümünü Kırmızı Fok
bi-lir. Hemen yanına gidelim. Acele edin!
Atılgan hızla koşup eski ağacın yanına geldiğinde, gördüklerine inanamadı. Eski ağaç yerinde yoktu. Kırmızı Fok’un ma-ğarasına inmek için en kısa yol buydu. Güçlü de Bilgin de çok şaşkındı. Yıllardır yerinde duran ağacın olduğu yerde sa-dece çalı çırpı vardı. Güçlü bir süre etra-fa baksa da ağacı bulamadı.
Atılgan, Kırmızı Fok’a ulaşmanın çaresini düşünürken aniden bir ses duyuldu:
—
Bu taraftayım!
Atılgan, sesin Kırmızı Fok’a ait olduğunu bili-yordu. Keskin kulakları sayesinde hemen sesin
kaynağını buldu. Burası da başka bir eski ağaçtı. Gövdesi sağlam kalmış bu ağacın içine giren Atılgan, aşağıya doğru inmeye başladı. Az sonra da Kırmızı Fok’u
gör-dü. Bilgin ve Güçlü de aşağıya indiklerin-den çok sevindiler. Kırmızı Fok çok iyiydi.
Toprak kayması
onun mağarasına zarar vermemişti. Kırmızı Fok çok düşünceli görünü-yordu. Bu yüzden de hemen konuşmaya başladı:—
Büyük bir toprak kayması oldu.
Çıl-gın Orman’ın çok yakınında bir patlama
olmuş. Bu yüzden de toprak kaydı. Bu
patlamaya insanlar sebep olmuş. Neden
böyle yaparlar ki? Doğayı bozmasalar
ol-maz mı? Neyse, biz şimdi bu soruna bir
çözüm bulmalıyız. İlk olarak nehri eski
ha-line döndürmeliyiz.
Atılgan birden söze girdi:
—
Taşları
kaldırabiliriz. El
Kırmızı Fok, Atılgan’ın söylediklerini dik-katle dinlemişti. Vakit kaybetmeden ona cevap verdi:
—
O kadar vaktimiz yok.
Bu iş yıllarca sürer. Zaten o
kadar güçlü canlılar da
bu-lamayız. Tek bir yol var...
O da büyük barajı açmak
. Atılgan da diğerleri de çok şaşkındı. Peki ama büyük baraj da ney-di?Kırmızı Fok
, merakla kendisine bakan Atılgan ve arkadaşlarına cevap verdi:—
Büyük baraj aslında eski bir
nehir-dir. Bu nehir en yüksek dağ olan
Gök
Dağ
’da bulunur. Çok eskiden Çılgın
Or-man’ı kuranlar, bu nehrin önünü
kapat-mışlar. Çünkü her yerde çok fazla su
varmış. Etraf
bataklık
hâldeymiş. Kısa
sü-rede sular çekilince Çılgın Orman
yeşer-miş. Artık suyumuz kalmadığı için eski
nehrin önünü açmalıyız.
Atılgan bir süre Kırmızı Fok’un dedikle-rini düşündü. Ardından da ona seslendi:
—
Peki ama bu nehrin
yerini nasıl bulacağız?
— Nehrin yerini sa-dece Siyah Kurt bi-lir. Siyah Kurt, Gök
Dağ’da yaşar. O hem nehrin yerini hem de barajın nasıl açıla-cağını bilir. Baraj açılınca dağdan aşağıya sular dökülecektir. Bu sular kısa sürede kayaları alıp götürecek, böylece de nehir eski hâline dönecektir.
— Peki ama
Siyah Kurt
’u nasıl bula-cağız?— Tabii ki de
kurt izini
takip ederek...—
Kurt izi
mi?— Gök Dağ’a tırmanmaya başlayınca sizi
kurtlar bulacaktır. Her seferinde
fark-lı bir kurt sizi doğru yola çıkaracaktır.
Unutmayın, kurtlara her zaman doğruyu
söyleyin. Yoksa size yukarı çıkmak için
izin vermezler.
Atılgan, Kırmızı Fok’un anlattıklarını dikkatle dinledikten sonra gerekli malze-meleri alıp yola çık-maya karar verdi. Bilgin de Güçlü de onu takip ettiler. Yola çıktıktan kısa süre sonra Gök Dağ’ın ya-macına vardılar. Gök Dağ, çok yüksekti. O kadar yüksekti ki tepesinde hiç canlı yaşamazdı. Buraya bu yüzden pek fazla canlı da gelmezdi.
Atılgan, dağın yamacına geldiğinde bir süre dağın zirvesine baktı. Karla kaplı bir zirveydi. Çok yüksekti. Atılgan bir süre daha arkadaşlarına baktı. Ardından da onlara seslendi:
—
Bu görev oldukça zor olacak.
Birbiri-mizden ayrılmayalım. Unutmayın,
kurt-lara her zaman doğruyu söyleyeceğiz.
Şimdi beni takip edin.
Bilgin de Güçlü de Atılgan’ı takip etme-ye başladılar. Az sonra Bilgin bir yandan dağa tırmanırken bir yandan da konuş-maya başladı:
— Biliyor musunuz?
Kurtlar
15 yıla
kadar yaşayabilirler.2 metreye
kadarboyları
uzayabilir.45 kg
ağırlıktadır-lar.Gri
,
Beyaz
, Siyah
renklere sahiptirler.Bir günde
200 km
yol yürüyebilirler.
42
adet dişleri vardır. İnsanlardan20 kat
daha iyi koku alırlar. Bilgin konuşmasını bitirince bu kez de Güçlü konuştu:— Bu kadar iyi koku aldıklarına göre şu an bizim de kokumuzu almışlardır. Çok dikkatli olalım.
Güçlü’nün konuşması bitince birdenbire her yanda sesler duyuldu:
—
Uuuuuu! Uuuuuu!
Atılgan birden tırmanmayı bıraktı. O da bir kedi olduğu için iyi duyardı. Bu yüzden de seslerin nereden geldiğini anlamaya çalıştı. Az sonra da arkadaşlarına ses-lendi:
—
Galiba her
ta-rafta kurtlar var.
Kokularını
alabili-yorum.
Atılgan bir süre beklemeye karar vermişti ki bir ses daha duyuldu:
—
Burası
kurtların
dağıdır. Buraya
başka canlılar giremez.
Atılgan da diğerleri de biraz çekindikleri için bir süre sessizce beklediler. Az sonra ilk konuşan Atılgan oldu:
— Biz
Siyah Kurt
’u arıyoruz. Onun yar-dımına ihtiyacımız var.Atılgan konuşmasını tamamladığında ortaya bir gri kurt çıkmıştı. Bir kez ulu-yan kurttan sonra yüzlerce uluma sesi duyuldu. Gri kurt, Atılgan’a yaklaşıp
ko-nuşmaya başladı:
—
Demek
Siyah Kurt
’u
arıyorsu-nuz. Doğruyu
söylediğini-zi biliyorum. Bu yüzden
size yolu tarif edeceğim.
İlk olarak beyaz
kurtla-rı bulmalısınız. Beyaz
kurtlar daha da
yuka-rıda yaşarlar. Onları
bulmak için beyaz taşları takip edin.
Atılgan konuşmak istese de gri kurt birden ortadan kayboldu. Artık uluma sesi de yoktu. Bu sırada Bilgin arkadaş-larına seslendi:
— Galiba tırmanmaya devam etmeliyiz. Acele edelim! Hangimiz beyaz taş görür-sek haber verelim.
Bilgin bu kez öne geçip tırmanmaya baş-ladı. Ardından da Güçlü ve Atılgan geliyor-du. Yukarı çıktıkça rüzgâr da hızını art-tırıyordu. Bir ara o kadar
şiddetli
esti ki
kimse önünü bile görememiş-ti. Rüzgâr aniden kesilince Atılgan gözlerini ovuşturup etrafa bakmaya başladı. Bu-rası aşağıya hiç benzemiyordu. Yemyeşil çimenler her yanı kaplamıştı. Üstelik de hiç kar yoktu. Atılgan bir süre gözlerine inanamasa da kendine gelip arkadaşları-na seslendi:Bilgin’in de söyleyecekleri vardı:
—
Burada olsalardı onları görürdük.
Hem zaten etrafta hiç beyaz taş da yok.
Bilgin haklıydı. Etrafta beyaz taş da başka taş da yoktu. Her yer çim ile kap-lıydı. Bilgin ve Atılgan ne yapacaklarını dü-şünürken Güçlü, az ileride bir kaya gör-dü. Kayanın rengi beyaz değildi ama çok büyüktü. Yavaşça kayaya doğru gidince, buranın bir mağara olduğunu anladı. İçe-ri girecekti ki Atılgan’ın sesini duydu:
—
Güçlü! Nereye gidiyorsun? Bizi de
bek-le!
— Tamam bekliyorum. Burada bir ma-ğara var. İçeriye bir göz atacağım.
Atılgan cevap verecekti ki Güçlü’nün sesi kesildi. Artık görünmüyordu. Atıl-gan hızla koşup mağaranın önüne geldi. Az sonra Bilgin de geldi. Tam da bu sırada Güçlü’nün sesi duyuldu:
Sesi duyar duymaz içeri giren Atılgan loş ışık altında bir süre koştu. İçerisi bi-raz kötü kokuyordu ama ışık yeterin-ce vardı. Atılgan bir süre sonra Güçlü’yü gördü:
—
Güçlü, neler oluyor? Nereye
bakıyor-sun?
—
Bak! Beyaz
taşlar!
Atılgan, Güçlü’nün işaret ettiği yere bakınca taşları gördü. Ardından gelen Bilgin de taşları görmüştü. Zaten bu yüzden hemen konuştu:
— Bakın taşların üzerinde kurt izleri var. Taşlara oyulmuş kurt
Bilgin’in fark ettiği izleri görünce Atılgan da Güçlü de gözlerine
inanamadı-lar. Gerçekten de taşların üstünde kurt patileri vardı. Bunlar kurt
iz-leriydi. Atılgan bir süre izlere bakıp arka-daşlarına seslendi:
—
Galiba bu taşlara basarak yolumuza
devam edeceğiz. Beni izleyin!
Atılgan yavaşça taşlara basarak ilerledi. Bir süre sonra geniş bir odaya girdi. Burası ışıl ışıldı. İzler burada son bulduğu için Atılgan konuşmaya başladı:
—
İzler bitti! Beyaz kurtlar burada
ol-malı.
Bu sırada Bilgin yeni bir keşif daha yapmıştı:
—
Bakın! İzlerin bittiği yere bakın!
Orada bir merdiven var. Taşa oyulmuş.
Atılgan da merdiveni fark etmişti. He-men koşup tırmanmaya başladı. Çok geçmeden de dışarıya çıktı. Güçlü de
Bil-gin de az sonra onun yanına geldiler. Bu-rası karla kaplı bir yerdi. Çok da soğuktu. Atılgan da diğerleri de neler olduğunu çok merak ediyorlardı.
Güçlü etrafa dikkatle bakınca tuhaf bir durum fark etti. Etraftaki karlar sanki hareket ediyordu. Bir süre gözle-rine inanamadı. Az sonra arkadaşlarına seslendi:
—
Galiba karların içinde birileri var.
Karlar hareket ediyor.
Bilgin de Atılgan da Güçlü’nün ne demek istediğini anlamamıştı. Bilgin bu sırada bir yere dikkat kesilmişti. Atılgan arkadaş-larının tuhaf hâllerinin nedenini merak ediyordu. Çok geçmeden de konuşmaya başladı:
—
Bilgin nereye bakıyorsun? Güçlü, ne
gördün? İyi misiniz?
Atılgan arkadaşlarının şaşkın hâlleri-ne alışık değildi. Etraf karla kaplı olduğu
için her yer bembeyazdı. O kadar beyazdı ki gözlerin bile alışması zor oluyordu. Bu yüzden Atılgan gözlerini ovuşturdu. Ar-dından bir çift göz gördü. Arkadaşları gibi tuhaf bir duruma düşmüştü. Karın içinde gözün ne işi olabilirdi? Atılgan hayal gör-düğünü sanıp yeniden gözünü ovuşturdu. Bu kez iki çift göz gördü. Peki ama ne-ler oluyordu? Hepsi de şaşkın şaşkın dü-şünürken birden karların arasından dev cüsseli kurtlar çıktı. Bunlar beyaz kurt-lardı. Karların arasında sadece gözleri belli oluyordu. Ne kadar da tuhaftı...
Atılgan, kurtları görür görmez hemen konuşmaya başladı:
—
Siz, beyaz
kurt-larsınız. Biz de sizi
arıyorduk.
Kurtların içinden bir tanesi öne çıkıp
—
Bizi mi
arı-yordunuz? Burada
bizden başka canlı
yaşamaz. Neden
bu-raya geldiniz?
— Biz Siyah Kurt’u arıyoruz. Onun yerini siz bilirmişsiniz.
Beyaz kurtlar,
Siyah Kurt
’un adını du-yunca birdenulumaya
başladılar. O kadar uludular ki karlar aşağıya düşme-ye başladı. Bir süre sonra da bir kaya göründü. Bukaya bir kapıya
benziyordu. Ulumalar kesilince Atılgan ko-nuştu:—
Bu kapı da
ne-reye açılıyor?
Yok-sa Siyah Kurt, bu
kapının ardında mı?
—
Evet, Siyah Kurt bu kapının ardında...
Kapıdan geçmek için kapının önüne geçip
ne istediğinizi söyleyin. Eğer Siyah Kurt
is-teğinizi kabul ederse kapı açılacaktır.
Atılgan, hemen kapının önüne geçip haykırdı:
—
Biz Çılgın Orman’dan
geliyoruz. Nehrimiz yer
değiştirdi. Artık
suyu-muz yok. Tek çaremiz
eski nehrin yeniden
ak-masıdır. Barajı açıp
suyu serbest bırakmanızı istiyoruz.
Atılgan isteğini söylemişti ama hiçbir ses yoktu. Ne kapı açılmıştı, ne de Siyah Kurt ortaya çıkmıştı. Atılgan bir süre bekledikten sonra umutsuzca geri dö-nüyordu ki birden bir uluma duyuldu. Bu ulumanın ardından her yanı kurtlar kap-ladı. Atılgan da diğerleri de neler olduğunu anlamamıştı. Bütün kurtlar birden
ulu-mayı kesince kapı da açıldı. Siyah Kurt dev gibi cüsse ile ortaya çıkmıştı. Hemen ko-nuştu:
—
İsteğinizi yerine
ge-tireceğim. Şimdi gidin!
Atılgan da diğerleri de geri döndüler. Peki ama ne olacaktı? Baraj açılacak mıydı? Atılgan kafasındaki sorularla aşa-ğıya indi. Diğerleri de aşaaşa-ğıya inince Gök Dağ’a doğru bir süre baktılar. Bilgin tam
da bu sırada haykırdı:
—
Su! Su!
Bakın dağdan
aşa-ğıya doğru su akıyor.
Hepsi de dağın o tarafına bakınca suyu gördüler. Su bir süre az aktı. Ardından bir şelale gibi gürlemeye başladı. Bu sırada her yanı uluma ses-leri kapladı. Atılgan da diğerses-leri
de çok sevindiler. Hemen Çılgın Orman’a koştular. Onları Kırmızı Fok karşıladı. Hep birlikte
G
ö
k
k
u
ş
a
ğ
ı
Ağacı’nın yanına geldiler. Ağaç birden parladığında tüm orman ışıl ışıl oldu. Bu sırada Kırmızı Fok konuştu:— Sizin sayenizde artık yeni bir nehri-miz oldu. Su, kısa sü-rede nehri doldura-cak. Ormanımız eskisi gibi yemyeşil kalacak.
Bu sırada orman li-derleri de gelmişti. Kırmızı Kaplan olan-ları duyduğu için çok mutluydu. Az sonra da haykırdı:
—
Orman bizim
evi-mizdir!
Çılgın Orman’daki bütün canlılar da aynı şekilde bağırdı:
... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ... ...
Hikâyenin Ana Fikri
Hikâyenin Karakterleri Hikâyenin Konusu
Hikâyenin Adı
Hikâyenin Geçtiği Yer Hikâyenin Geçtiği Zaman Aşağıdaki hikâye haritasını tamamlayalım.
DEĞERLENDİRME
Aşağıdaki soruları, okuduğunuz hikâyeye göre yanıtlayınız. 1. Değiştirmek istediğiniz bir bölüm var mı?
... ... ...
2. Siz olsaydınız kitaba ne ad verirdiniz? Neden?
... ...
3. En sevdiğiniz bölüm hangisidir? Niçin?
... ... ...
4. Kitaptan çıkardığınız sonuç nedir?
... ... ...
5. Size ilginç gelen olay ve kişiyi yazar mısınız?
... ... ...