Dokuz Y ıl Önce Kaybettiğimiz
Büyük Şair Y. Kemal
Y , K . B e y atlı
B
ir yazarın bütün eserlerini noksansız bir koleksi yon halinde toplayıp bas tırmak kadar güzel fakat o öl çüde de zor bir uğraşmanın ör
neğini «Yahya Kemal Enstitü
sü» veriyor.
Şairimizin önce «Kendi Gök Kubbemiz», «Eski Şiirin Rüzgâ-
nyle» ve «Rubailer» adındaki
şür kitaplarım, sonra «Aziz İs tanbul» başlığı altında nesir ya zılarını ve bunların yanında bu
konudaki ineelemleri hep aynı
boyda ve baskı güzelliğinde ya
yımlayan enstitü, yayınlarına
«Eğil Dağlar» Ue bir başucu ki tabım daha eklemiş oldu.
«Eğil Dağlar», Yahya Ke
mal’in eserleri içinde apayrı
bir önem taşıyor. Yayın bolluğu arasında nedense üzerinde pek durulamadı.
Bu eserde, Yahya Kemal’in «istiklâl Savaşı Yazıları» top lanmış. Bu yazılar, zamanında
İleri, Tevhidi Efkâr, HaJdmiy-
yet-i Milliye gazeteleriyle «Der gâh» ta yayınlanmıştır. «İstiklâl
Savaşı için yazı yazmamıştır.»
diyenlere gene kendisi tarafın dan verilen en güzel cevap her halde bu kitap oluyor, sanırız, belki geç bir cevap fakat doyu rucu, düşündürücü..
Kitap «Esir Jeminüs ve Al- ter Şehri» ile başlıyor. Bu yazı nın bir bölümü okul kitapları na da geçmiştir. Denebilir ki bu
yazı, Yahya Kemal’in usta ka
leminin işlediği nesirlerinin ha
in Önemli Bir Eseri
“ E Ğİ L D
şında yer alacak kadar güzel
dir. «Eğü Dağlar» kitabının so nunda yer alan «Fazıl Ahmed’e Mektup»u okuyanlar, yazının ne ölçüde ilgi topladığını görecek lerdir.
«Eski Saltanat ve Yeni Mil let» başlıklı yazıda tarihçi Al- bert Sorel’in yakın tarihimizle ilgili görüşlerine yer verilmiş.
Bugünün olaylarım çözmemiz
de bile bu fikirler yararlı olabi lir.
«Tecrübe ve Hüküm» maka lesi, milletinin nabzım iyi bi len, tarih olaylarını iyi değer lendiren bir yazar olarak şairi
mizin, şiir ikliminin ötesinde
kuvvetti bir fikir yönü de oldu ğunu gösteren görüşlerle dolu. Yalnız bu makalesinde değil, bü tün makalelerinde bu kuvvetli görüşlere rastlıyoruz ve bunun sonucunda diyoruz ki Yahya Ke mal’in Lozan’a delege olarak ka
tılmış bulunması bir fantezi
değil, Atatürk’ün çok yerinde
adam kullanma örneklerinin en tipiklerinden biri, haklı bir gö revlendirme olayıdır. Biz bura ya o yazılardan yalnız şu özlü
cümleyi almakla ve gerisini
okuyucuların yargılarına bırak makla yetinip başka noktalara geçelim: «Yunanistan, ne harb-i
umumiye yaradı ne de sulh-i
umumiye. Türkler harbi kimler le yaptılarsa onlara harbin so nuna kadar sadık kalddar, sul
hu kimlerle yaptılarsa onlara
da sonuna kadar sadık
kalacak-A Ğ L kalacak-A R »
A Y D I N O Y
lan âşikârdır. Çünkü bu millet kurnaz değil sadıktır.»
Londra Konferansınım top landığı günlerde kaleme alman bu yazıdaki görüşler aradan za
man geçtikçe daha bir değer
kazanıyor.
İmparatorlukları dağılan
milletlerin, devlet olmaya yö
nelirken, bünyelerinde behren
toplum psikolojisini ve o anda ki tutumlarını kısa çizgilerle veren «Yuvaya Dönüş» makale sinde, cumhuriyet devri yazar- lanna yakışır bir cesaretle, çok
bağlı olduğu mazimizin aksak
taraflarım da büyük bir açık
lıkla gözöniine seriyor; hem de
o günlerin atmosferi içinde...
Şairimiz, bir tartışma sırasın da kendisini:
Na harabı, ne harabâtiyim; Kökü mazide olan itiyim .
diyerek savunmuş, biyografisi
ne temel olacak sözlerini söyle mişti. Yahya Kemal mâzinin ne lerüıe bağlıdır? Bu sorunun c e vabım gene kendisinden almak üzere kitabın 57. sayfasına bir göz atalım :
«Özliyeceğimiz şeyler eski
saltanatın şanlara, şerefleri,
bayrakları, medeniyeti, musiki
si, mimarisi, şiiridir; lâkin şekli, idaresi, siyaseti değildir.»
«Eski saltanatın şekli, ida resi, siyasetine karşı olan Yah ya Kemal, Kurtuluş Savaşı’nın atmosferi İçinde Türk - Yunan
ilişkilerini pek derin görüşlerle ele alıyor, millet haline gelişi mizi incelediği bölümlerde Mus
tafa Kemal Paşa’ya geniş yer
vererek şöyle d iy o r :
«Mustafa Kemal Paşa’mn
asıl dehası, Samsun’a çıktığı
günden itibaren Türk milleti
nin istiklâl iddiasında olduğu
nu sezişindedir.» —Sayfa: 118— «Mustafa Kemal Paşa’mn bü tün meziyeti, Samsun’a ayak bastığı günden beri bu milletin ruhunu sezişinde ve onun emel
lerine göre hareketindedir.»
Sayfa: 140
Osmanlı İmparatorluğu ne den dağıldı ? Bu dağılışta, azın
lıkları temsil edebüme veya
edemememiz ne ölçüde rol oy namıştır. Bu konuda belki çok yazıldı, söylendi ama Yahya Ke mal konuya ayrı açıdan eğilerek değişik fikirlerle karşımıza çıkı
yor. Bu konuda şairimizin ne
düşündüğünü merak edenlerin,
kitaptaki «Temsil Bahsi» maka lesini okumalarında fayda var.
Kitabı okurken Yahya Ke
mal’in tam bir Kemalist yazar olduğunu sezdik. Pek çok sayfa
da Atatürk’ün görüşlerinin pa
ralelinde görüşlerle karşılaştık. Dikkatimizi çeken noktalan kı sa çizgiler halinde sunmaya ça lışalım :
Yahya Kemal halkçıdır,
«Tevekkül ve Vazife» başlıklı
yazısı, şairin bu yanım ortaya koyuyor.
Yahya Kemal ekonomide
milliyetçidir: «İstanbul'da
Be-kaamız» makalesinde bugün bi le tam olarak gerçekleştirmedi ğimiz mülî ekonomi ile ilgili gö rüşlerini daha 192İlerd e ileri sürdüğünü görüyoruz.
Yahya Kemal, devlet yöne timinde saltanatçı değil cumhu
riyetçidir. «Eski saltanat çok
genişti; lâkin eski saltanat bir
kemiyetti; Cumhuriyet bilâkis
bir keyfiyettir. Öyle şaşaalı ve darmadağın olmaktansa böyle sade ve derli toplu olmak yeğ
dir.» sözleri onundur. «E ğil
Dağlar, Sayfa: 309»
Yahya Kemal’de bir oriji
nallik aranırsa üzerinde durul ması gereken en önemli nokta,
KÜÇÜK İNSANLAR
Sonbaharın mahzun kuşları
Biraz da sizden uçar
Solar karanfilleri
Ufak gülüşlerinizin
Üşür saçlarınızda
En ipek tenli rüzgâr
Ezik yaşantınızda
Hep kurşuni yağmurlar
Eksik ekmeğinizde bir tutam bulut
Kevgire dönmüş ümitleriniz
Vurmaz kıyılarınıza
Özlediğiniz deniz
Acılar bağdaş kurmuş
Yırtık kiliminizde
Hüznün kalabalığı
Güneşsiz ellerinizde
En güzel gözlerinizde
Soluk güz çiçekleri
Girmez dar kapınızdan
Mutluluklar içeri
İ L H A N
G E Ç E R
Cavidan Y. Erten
birçok kimseden ayrı olarak
herkesçe bilinen olayları çok
değişik açılardan yorumlamak
taki ustalığıdır. Bu türlü bir
yorumu «Yine Böyle Bahardı»
başlıklı yazısında 1897 Türk-Yu- nan savaşından söz edişinde bu luyoruz. Diyor ki: «Felek müs
tesna bir tâlih olmak üzere
Yunanistan’ı karşımızda bir de
fa tek başına bulundurdu. Yu
nanlılık ilk defa olarak tek ba şına, arkadan değil, karşı kar şıya harb ediyordu.» Bunun için çok kısa zamanda bütün Tesel- ya’yı çiğneyerek Atina'ya doğru akıvermiştik.
îk i bölüm halinde kaleme
alman «Yeni Türk Ruhu» ma kaleleri de şairin yorum ustalı ğındaki orijinalliğine başka bir
örnek oluyor. Hele ikinci bö
lümde Namık Kemal'den Ziya
Gökalp’a kadar Türk fikir ve
sanat adamlarının geçit resmi
diyebileceğimiz bir panaroma
çizilmiş ki içinden tek tek ele
alınıp geniş konular halinde
işlenmeğe elverişli pek çok gö rüş var.
Kitabın dili konuşulan
Türkçe’nin, hattâ bugün eriş
tiğimiz ölçüdeki sade ve öz
türkçenin habercisi sayılacak
kadar, devrinin Türkçesinden
üeri. İçlerinde, sözlüklere baş vurmadan anlamını kavrayama yacağımız pek çok yabancı asıl
lı kelimenin varlığına rağmen,
cümle kuruluşlarındaki ustalığı, o devrin birçok yazarında bula mayız.
Bu çok değerli kitap, fikir hayatımızda önemli katkılarda
bulunacak eserlerin en önde
gelmesi gerekenlerinden biridir.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi