• Sonuç bulunamadı

İtalya'ya toplu bir bakış

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İtalya'ya toplu bir bakış"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUMHURİYE1

1

I S E Y A H A T

ı ^ n n n n r ,

C

N O T L A R I I

İtalyaya topla

bir

bakış

Yazan-Haşan Ati

Y ü c e l

3

«Ankara», Napoli limanına giri­ yor artık. Yolda en çok hoşuma gi­ den şey, biri bizden küçük, öbürü bizden büyük iki Türk gemisine te­ sadüfümüz oldu. Karşılıklı seslenen düdüklerin hecesiz selâmlaşmaları, hafızamı yavaş yavaş gerilere çek­ tikçe içim hüzünlü bir gururla dal­ ga dalga çalkandı. Bundan sonra Akdenizin açık mavi suları üstünde yüzden dövizleri toplamak için dev­ let yanında, özel Türk teşebbüsü­ nün başarılı gezintilerini düşünme­ ğe daldım. Üç yanı su ile çevrili Türkiyenin istikbaline, iki «mavi» nin fethi yazılmalı: Deniz ve Hava... «Güneysu» ve «Tarsus» un her za­ man yolları açık olsun.

1948 de gördüğüm bomba yıkın­ tılarını arayan gözlerim, bu defa Napoli’de böyle bir hâdise olmadı­ ğına beni inandırdı. İtalyan gayreti, bu harab, korkunç izleri silmiş. Gemiden çıkıp eşyamızı yoklatma­ ğa götürdüğümüz gümrük binası, yepyeni, muhteşem... Hava o ka­ dar sıcak ki memurlar, hamamdaki insanların kayıdsızlığile istemiye is temiye hareket ediyorlar. Derhal italyancanın musikisine girdik. Ga- zetta’sını gazete, Suppa’sım züppe (soluk manasile), Cafe latte’sini kahvaltı haline sokup aldığımız ve daha iskele, masa, hattâ anahtar gi­ bi kelimelerle bir çok şehir isimle­ rini İtalyan söylemesine uydurdu­ ğumuz için bu ahenk, kulağa pek yabancı da gelmiyor.

Bina içinde ve sokakta yürürken Akdenizli olan İtalyan; tramvayda, otomobilde, motosiklette ne kadar aceleci!.. Napoli caddeleri, makine gürültüsü ile dolu... Nitekim daha önce ve bu sefer gördüğüm geniş, düz, güzel İtalyan yolları da makine akan birer su yolu... Hele akşam üzerleri fabrikalardan dönen ame­ lenin bisikletleri, İstanbulun Sirke­ cisini veya Ankaranın Ulus mey­ danını dolduran yayalar kadar ka­ labalık bir akın yapmaktalar. Fran sanın pek az yerinde gerçekleştiri­ lebilmiş olan elektrikli trenle Kal­ yanın her tarafını gezmek müm­ kün. Bu derece modem hale geti­ rilmiş olan trenlerin içinde karidor- lara boylu boyunca uzanıp yatan İtalyanları görmek, insana hayret veren bir tezad.

İtalyada Mussolini henüz diri. Bı­ raktığı eserlerle, kurduğu şehirlerle İtalyanm gönlündeki yerini kay­ betmemiş. Vesile bulup konuştu­ ğum banka memuru, otel direktörü, satıcı, dükkâncı İtalyanlar, onun İyiliklerini unutmuyorlar ve bu inanlarım apaçık söylüyorlar. Hep­ sinde müşterek olan hüküm, «Hit- Jer'le beraber olmasaydı», yahud «harbe girmemeliydi», «Almanlar- dan ayrılıp demokratlarla birleş- seydi» gibi cümlelerde ifadesini

i

buluyor. Sezar’ların, August’lerin emrinde o devir dünyasını durma­ dan istilâ eden İtalyan; bugün harb 1 den başka her medenî şeyi pek gü­

zel yapıp çatmaktadır. Napoli civa­ rında gördüğüm büyük fibrikaların evvelce silâh yaptıklarını söyleme­ seler, onları kumaş veya deri fab­ rikaları sanmağa devam edecektim. Yirmi ÜÇ sene evvel geldiğim Napoli’de beni büyüleyen âşık, içli müzik sesini bu defa bulamadım. Şen, şakrak Galeri Umberta kah­ velerinde yorgun, susamış adamlar hararetlerini söndürmek için içiyor­ lar. Eğlenen, şakıyan İtalyan şehri artık geçmişte sanki. Harbin, kâh saldırarak, kâh müdafaa ederek, bütün acılarını çekmiş ihsanlardan eski neşeyi beklemek güç. Bu de­ rece makineleşen bir cemiyet, so­ kaklarında zor serenad yapar. Sev­

gisini de, ahlâkını da ister istemez makineleştirecektir, Sahildeki lo­ kantalarda «icrayi ahenk» eden kü­ çük orkestralarda bir tek sesi din­ lenebilecek adamı rasigelebildik. Bu çalgıcılar yerliden ziyade sey­ yahlara Napoli’nin hususî havasını vermek için vazifelendirilmişler gi­ bi... Sazlar ve sesler bile makine­ leşmiş.

İtalyan zenginini bizim gibi ge­ çicilerin görmesi mümkün değil. Sahil şehirlerinde, ekseriya, yüksek yerleri seçiyorlar. Yazın sayfiyele­ re, plâjlara dağdıyorlarmış. Göre­ bildiklerimiz, ortahaJliler ve fakir­ ler. İtalyan İsviçresinin küçük, şi­ rin Lugano’sundan girip dağlık ara zlyi adım adım arabada gezerek or­ ta italyaya gelişimle bu seferki ce- nub İtalya görüşlerimi iki yıl için­ de birleştirince diyebilirim ki, şi­ malin hayat seviyesi, aşağıya his- betle çok yüksek. Sanayiin daha çok vukarıda gelişmiş olması, her­ halde buna sebeb Çizmenin alt kısmı, daha yıpranmış, daha eski. Napoli kıyılarında rıhtımları dol­ duran, gündüzün ilikleri eritici sı­ cağını su kenarında serinletmek için gelmiş fakir ailelerin, üstünde ancak bir tek gömleği bulunan ço­ cukları, bu görüşümü doğrulamak­ tadır. Seyyah gelebilecek yerlerde dilenenler az değil.

Büyük sanayiin doğup ilerleme­ sinden çıkan bu yaşama farkları, İtalyada sosyal meseleleri ön plâ­ na almış. Birinci Dünya Harbinden sonra alt ve işçi sınıfının ayaklan­ masını karşılamak üzere çıkan fa­ şist rejim, kendinden başka millet­ leri esir ederek buna çare bulmak yolunda eski Romanın istilâcı ru­ hunu canlandırmak istemişti. Tari­

hin her devrinde bu kötü niyetleri cezalandıran mukadderat, İtalyan- lara da yapacağım yapmıştır. Kim derdi ki tunç bir heykel atına ben- zlyen iri bir hayvanın üstünde, Trablusgarb sahilinde sağ elile kal­ dırdığı kılıca Afrika müslümanla- rının büyük koruyucusu işaretini veren Mussolini, asfaltladığı sokak­ larda devrilip can verecek ve Haile Selâse, beyaz ve dar pantalonu, çıplak ayaklarile senelerce gurbet­ te dolaştıktan sonra Habeş tahtına eskisinden daha saltanatla gelip o- turacak?

İkinci Dünya Harbinden sonra İtalyanlar, Mussolini gibi tek bir a- dam çıkararak değil, kütle halinde bir tepki yaptılar. İtalyan komü­ nistleri, 1945, 46 da büyük bir top­ lama varıyordu. Bugün de az ol­ mamakla beraber o yılların hızım ve ehemmiyetini epeyce kaybet­ miştir. 1948 de Genovada tanıştı­ ğım, evvelce İstanbulda bulunmuş bir İtalyan polisi, oradaki bir ko­ münist tezahüratını anlatmıştı. On bine yakın komünist hükümet ko­ nağını sarmışlar. Aldıkları emir, polisin kat’iyyen mukabele etmeme si, hattâ silâhlarını almağa teşebbüs ederlerse ona bile mukabele etme­ mesidir. Bu kurnaz ve psikolog tedbir ertesi sabah bütün ayak­ lananları, başka hiç bir hâdise çı­ karmağa imkân vermeden, kendi kendine dağılmağa mecbur etmiş. İtalyanlar, kinci dökücü, vurup öldürücü olmaktan uzaklaşmışlar. Son zamanlarda aldatılıp öldürülen SicilyalI eşkiya bile milletlerarası bir hovarda şöhreti bırakıp gitti. Bu yakışıklı delikanlıya acıyan bir Türk hanımının, resmini bir sine­

ma artistininki gibi saklamamasın: şaşmamalı idim.

Hükümet, vaziyete hâkim görü­ nüyor. De Gasperi, akıllı bir adam İtalyanm her yerinde elle tutuluı gibi hissedilen hürriyet havas içinde mesele çıkarmadan meseli halletmekte. Alt tabakanın kıpır- danışlarmı faşist istibdadile değil, demokrat bir müsamaha ile karşı­ layarak, mukavemet uyandırmıya- cak şekilde idare ediyor. Biz orada iken lâfı edilen grev, herhalde ou cins tedbirlerle suya düşmüştür. Politikada aetion’dan çok reaction- ları hesab eden kazanır. Tarih, bu marifette her zamanki İngilizleri ve Mussolini'den önceki İtalyanları üstad göstermiştir. De Gaaperi, bu okulun başarılı bir mezunudur, *a- nırım,

Son zamanda İtalyanların zihnini yoran en mühim dış mesele, Kore harbidir. Bunun bu derece ehem­ miyet kazanmasına sebeb, varacağı neticedir: Yeni bir dünya harbi pat layaeak mı, patlamıyacak mi? İkinci Dünya Harbinin acısını çekenler, üçüncüsünün ne kadar müthiş ola­ cağını, tabiî daha kolay tahmin edebiliyorlar. Onun için de ciddi olarak endişededirler. Kahvelerde ye her yerde okudukları gazeteler, İtalyada alışverişi en çok olan şey­ dir. Sanayileşen, istihsali artan memleketler, harble çok daha ya­ kından alâkalanıyorlar. Son yılda büyük miktarda yaptıkları bisik­ letleri satmak meselesi, İtalyan fabrikacıları için başlıbaşma bir dava olmuştur. İç pazarda yapılan­ ları eritmek, İtalyada nisbi bir u- cuzluk yaratmıştır. İki yıl önceden biraz daha üstün olmakla beraber otel, yemek, giymek adamakıllı u- cuzdur. Üç buçuk liraya temiz, gü­ zel bir övün yemek yeniyor. Bir taraftan iç kalkınma, diğer taraf­ tan Amerikan yardımı; büyük ça­ lışma ve gayretle bugünkü iktisadi muvazeneyi kazanan İtalyanlar, bir dünya harbi koparsa o muvazene­ nin altüst olacağınoan haklı olarak korkmaktadırlar.

İtalyada kilise, en canlı bir sos­ yal organdır. Tamamile millileşmiş bir din olan katoliklik, büyük İtal­ yan çokluğu için manevî bir hava­ dır. Evlerde, dükkânlarda ve baz sokaklarda, annesi Meryem’in ku­ cağında, çocuk Hz. İsâ; İtalyanır hayalini ve hakikatini hâlâ, kend hayaline bağlı tutmaktadır. Faka burada kilise, itikad bakımından günü takib ederek kortıünizmder Existentialisme’e kadar yeni fiki cereyanları hakkında müminlerin uyarmakta olduğu gibi muazgpn teşkilâtı ve parasile de kütle içindi ve aydınlar arasında yaygın ve kuvvetli tesirler yapmaktadır. Sor

seçimlerde İtalyada komünizme

darbe vuran başlıca âmil, Papalık olmuştur. «Kutsal Yıl» din merke­ zi Roma yolile İtalyaya, belki üç, dört milyon seyyahı çekti. Bu ma­ nevî ziyaretin kazandırdığı para ile İtalyanlar, herhalde geçen seneden daha geniş bir hayat sürebilecek­ lerdir,

İşte görebildiğim kadarile İtalyt ve İtalyanlar...

LALE - AR Sinemaları

Yeni mevsimi '¿l Eylül PERŞEMBE günü bütün dünyada en güzel film

mükâfatını kazanan

ALTIN HAZÎNELERİ

(Treasur Of Sierra Madrc) ^

İ

Humplııey Uogart - Walter flııston’unyarattığı eşsiz şaheserle açıyor. D İ K K A T : AR, Perşembe akşamı 9 da

L Â L E , CUMA matinelerden itibaren

LÂLE’de; Pcıgembo 6,30 ve 9.15 te Montemav Ispanyol Revüsü Görenleri mesteden zevk ve heyecan veren ^ ® “ *“ **®

ANA ESMERALDA’ « *

MONTEMAR isp anvol

Revüsü

danslar ile süslediği güzeller cenneti

Bu aksam 9.15 fe LÂLE Sinemasında

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Local Cheese Plate, Olives, Breakfast Salad, Seasonal Herbs, Homemade Acuka, Choice of Eggs, Turkish Pastry with Cheese, Turkish Sausage in Casserole, Homemade Jams,

Muhakkak olan bir hakikat varsa o da, yer yüzünde eve benzer bir şey bulunduğundan beri, yapı malzemesinin aralarını doldurmak için, ça- m u r olsun, sulu 'kil olsun, bir

Davy Kirkpatrick’in başkanlığını yaptığı bir araştırma ekibi ise, L sını- fı diye tanımladıkları ve kırmızı cü- celerden de daha soluk yıldızlardan oluşan yeni

1928'de sanat öğrenimi yapan gençleri denetlemek üzere eşiyle birlikte Paris'e gitti, orada eşinden ayrılarak İstanbul'a yalnız döndü.. Güzel Sanatlar Akademisi'nde

Gökalp’ın, Prens Sa- bahaddin’deıı farklı olarak, şöhre­ ti yalnız ilim ve siyaset sahala­ rında doğmamış; aynı zamanda Türk milliyetçiliğine sarih

Bahariye köşkü hakkında bi­ linen malûmata göre (bu köş­ kün Akkoyunlu hükümdarları­ nın nişancısı olup I. Selim za­ manında Türkiye hizmetine gi­ ren

Lefkoşa doğumlu sanatçı 1967-1974 yıllan arasında Ankara’da Türk-Amerikan Kültür Merkezi’nde resim kurslanna devam etti.. 1976-1985 yıllan arasında Kıbns’ta

sıl akıl etsin, Altan’ın ayakkabıları­ nı eline geçirip, çamura batıra hatı­ ra düz duvara güya bir adam çıka­ rıp tavanda dolaştırdıktan sonra