Mızrak boyu
77£>JL<ltfr
Karanlık ve projektör
Sezgin ve bilgin arkadaşımız
\
Nurettin Artam’ın zekâsını çok de- | fa (projektöre) benzetmişimdir.Bu âlet, nasıl karanlığın içine bir ışık kanalı açarsa, arkadaşımızın dikkati de öyledir. Nice defa onun kaleminden dökülen ziyalarladır ki, kendimizin gece içinde sanıp ay- dınlanamadığımız hayli konuyu şu urumuzda Hurlanmış görürüz.
.''ürettin Artam biraz evvel Ha şan Cemil Çambel’in küçük bir ri salesinden bahsetti: (Türkler, dil leri ve kaderleri...)
Ulus yazarının bu yazısından sonra Haşan Cemil Çambel’in se vimli kitapçığını bir daha okudum ve şunu gördüm. Şayet insan, o- muzlarının üstünde dolu bir kafa taşımak şansına malikse, kitabın en küçüğü bile büyük bir vukufu gös termek için tam yetkili belge olu yor.
Eserin ana konusunu hulâsa e- deyim; anladığıma göre müellif iki dâva ortaya sürmektedir: Bunlar dan birincisini ilk satırlarda oku yoruz.
“ Bugünkü dil hareketi, Tanzi- mattanberi sürüp gelen bütün öte ki yarım ıslahat teşebbüsleri gibi, ne yapmak istediğini vuzuhla kav ramadığı için hep sendeliyen adım larla bir ileriye bir geriye ve ne reye doğru akacağını kesin olarak bilmiyen tereddütlü r.ıkzak dil ce reyanlarından büsbütün başka bir şeydir. Osmanlı dil müessesesi de bütün öteki Osmanlı müeseseleri gibi çökmeğe mahkûmdu ve çöktü. Çünkü bütün bir milletin gerçek ihtiyaçlarına ve bütün bir milletin millet olarak gelişme imkânlarına elverişli değildi."
Haşan Cemil Çambel’in dâva sındaki (orijinal) nokta şudur: Os manlI müeseselerinin hepsinde, on ları devrilmeğe mahkûm eden müşterek bir unsur vardı. Bu un sur dil müessesesi içinde de belirdi ği içindir ki OsmanlIca yıkıldı!
Sayın arkadaşımız, hu görüşü nü, bizlere de sezdirmek için Os manlI tarihinin dikkate değer b a zı sayfalarını gözümüzün önüne
koymakta ve birtakım İngiliz ta rihçilerinin sözlerini de bildirmek- tAiir.
Ne yazık ki dâva pek geniş, bu radaki sütun pek dar bulunuyor! O sebeple meseleyi her yanından evi rip çevirmemize imkân yok! Fakat pek aydın bir hakikat var ki dâ vasını müdafaada arkadaşımızın büyük bir kudret göstermiş oluşu dur. Hasaıı Çambel de pek kuvvetli bir projektör kullanıyor. Ve bu su retle meseleyi saran kalın ve ka ranlık gecenin, asıl gelecekle ilgili olan ameli istikametini adam akıl lı aydınlatmıştır!
Yıllarca önce basılan bir maka leme şu unvanı vermiştim: “ Lisan saltanatından dil demokrasisine...” Çok şükür şimdi görüyorum, o za man bazı muhitlerde hafif bir gü lüşle karşılanan düşünceler bugün Haşan Cemil Çambel üstadımız gi bi olgun, temkinli bir kalem sahi binin eserinde de hemen hemen aynı ifadelerle kendine kudretli bir tercüman bulmuş!
Haşan Cemil Çambel'in vardığı ikinci hüküm şudur:
“ Tiirkler için bu gelen dil, istik bal ölçüsünde yeni bir kuvvettir. Realitenin zorundan doğan yeni bir ideoloji!... Bu kurtarıcı yeni ile ba rışalım; buna ısınalım, imanımızla, vacdanımızla bunu kuvvetlendire lim: hepimiz, her Türk vatandaş, tezgâha bir iplik atalım, ve (Pro- methâ) nin ateşini söndürmiye- lim!..”
Arkadaşımızın sözlerini yuka rıya saygiyle geçirdim ve şunu dü şündüm: “ Realitenin zorundan do ğan yeni bir ideoloji” yaşıyabilmek için acaba nelere muhtaçtır?...” Tahmin edersiniz ki kendi kendime verdiğim cevabın mühim bir kısmı nı, gene Haşan Cemil Çambel’in, güzel cümleleri içinde buldum. Y al nız bir noktayı hiç unutmıyarak: (Realitenin zorundan doğan her ideoloji) yaşıyabilmek için mutla ka dünün, bugünün ve yarının di ğer birçok yakın realitelerini ve ideolojilerini gözünden uzak tutma malıdır!
Fazıl Ahmet A YK A Ç