• Sonuç bulunamadı

Gül Derman'ın resimlerinde İstanbul düşü...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Gül Derman'ın resimlerinde İstanbul düşü..."

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

H

er yerde İstanbul var. İs­ tanbul'da İstanbul... Duvar­ larda İstanbul... Gönüllerde İs­ tanbul ve sözlerde, renklerde

İstanbul...

"Son sergimde hiç kadın yok. Tamamiyle İstanbul, balık­ çılar, balık tutanlar, motorlar, martılar, İstanbul olduğunu anımsıyorsun ama, öyle kıyıda köşede bir yerler... Bölük, pör­ çük İstanbul... Neden mi? Be­ nim için İstanbul nostaljik güzel­ liğini giderek yitiriyor çünkü... Hava kirliliğiyle, yapılaşmasıy­ la... Bu yüzden bütünüyle gör­ mek istemiyorum İstanbul'u... Hep sisler arkasında bir kent kalsın istiyorum. Eskiden

yaptı-G ÜL

D E R M A N İN RESİMLERİNDE

İS T A N B U L

ğım, eskiyi anımsatan İstanbul- lar bile eridi. Degrade oldu san­ ki..."

Nice sanatçıya esin kaynağı olan İstanbul, yıllardır Gül Der- man'nın resimlerinde de ana konu. Ancak yukarda da belirtti­ ği gibi parça parça anlatmaya çalışıyor bu güzelim kenti tuva­

linde. Sisler arkasında, bölük pörçük. Sanki gerçekten bölük pörçük olmuş bu kenti, yine de şiirselleşmiş bir güzellikte verir­ cesine...

Devam ediyor coşkuyla res­ sam, "İstanbul başından beri hep vardı, öğrenciliğimde bile, resimlerimde kadınlar, 80'de

başladı ve İstanbul ile birlikte yürüdü. En son bir taşbaskım var. Bir kadın geldi, İstanbul resminin ortasına oturdu. Res­ min ortasında başında beyaz yemenisiyle bir kadın... Çıplak... İstanbul çocuğu olarak, İstan­ bul dünya güzeli bir kent. Eli­ mizden geleni yapıyoruz onu bozmak için. Ona rağmen dire­

24 AKSADIN

"Galata Köprüsü" tual yağlıboya 80x110 cm, 1983

D U Ş U . . .

niyor... Akşam üzeri güneş ba­ tarken sis perdesi ardında, gör­ müyorsun ayrıntıyı... "Aman Ya- rabbi’diyorsun. İstanbulluya, “neden İstanbul diye sorul­ maz...

Sürdürüyor Gül Derman "Ga­ lata köprüsünden geçiyordum, içimde çığlıklar. Bu köprü gide­

cek. Çocukluğumdan kalma di­ reklerin üzerinde Yapı Kredi vinyeti, leylek gagasında ev ta­ şır. Köprü trabzanlarının demir süsleri o kadar güzel ki. Derken orada bir adam balık tutuyor. Bütün bu pisliğin, betonlaşma­ nın dışında bir adam. O pis su­ ların içinde balık tutuyor. Tipik, kasketini takmış kafasına, ceket

omzuna yarım atılmış vaziyette, kulağının arkasına karanfil iliştir­ miş. Eski İstanbul'da ortaoyu- nun külhanbeyi tipi sanki. Ken­ tin en merkezi bir yerinde bir­ den böyle bir insanla karşılaşı­ yorsun. Etkilenmemek mümkün değil."

Görebilen, duyarlılığı olan, sanatçı ve ressam olmalı İstan­ bul'u yaşamak için, diye düşü­ nüyoruz Gül Derman'ı dinler­ ken. İstanbul'un doğal güzelli­ ğinden aldığı tadı ve doğayla içiçeliğini, İstanbul'un tam gö­ beğindeki koca eski ve yüksek bir binanın en üst katındaki, da­ iresinde de, şaşırtıcı biçimde sürdürüyor Gül Derman. Otur­ ma alanının arka bölümündeki minik atelyesinde bir başka dünya yaşanıyor. Vazolardan, mermer saksılar ve tavandan sarkan çiçekler. Duvarda İstan­ bul'dan resimler, kızılderili maskları, Afrika tamtamı. Dolap­ ların üzerinde Kastamonunun su ve ayran içmek için yedi em­ zikli testisi, Van yöresinden at nazarlıkları, boyalara daldırılmış fırçalar, yağlıboya kutuları, ki­ taplar, kitaplar. Plaklar, kasetler ve yine çiçekler. Duvarlarda çe­ şitli ödüllerin belgeleri, diploma­ lar ve resimler de göze çarpı­ yor. Burada dinleniyor, burada çalışıyor Gül Derman. Çiçeklere su vermek, kurumuş dallarını te­ mizlemek, topraklarını değiştir­ mek, ya da atelyenin arkaya bakan penceresine zaman za­ man konan güvercinlere yem vermek ressamın dinlence uğ­ raşları. “Bir de klasik müzik kon­ serleri var ama, bunlara hobi di­ yemem, çünkü müziği kendimin bir parçası olarak görüyorum" diyor. "Yurt dışında bile bir kon­ ser dinleyemezsem o gezi ta­ mamlanmamış gibi geliyor".

Yurt içi ve yurt dışı geziler de Gül Derman'ın yaşamında büyük yer tutuyor. Dışarda sık sık sergiler açan ve çok sayıda ödül kazanan sanatçının yeni dizisi "Seyahatnameler" adını

taşıyor. Bu yeni dizide sanatçı, Evliya Çelebi'nin yaklaşımıyla gerek yurt dışında, gerek yurt içinde en çok etkilendiği

(2)

"İstanbul'u yaşamak" tual yağlıboya 45x90 cm, 1988

leri yorumluyor. “Evliya Çelebi, bir sanatçı olarak gezdiği gör­ düğü yerleri kendi süzgecinden geçirmiş. Yalnızca görmek, an­ latmak istediğini yazmış Seya- hatname'de. Benim de aynı adı taşıyan dizim öyle oldu” diyor. Gül Derman'ın özgün baskı ola­ rak gerçekleştirdiği bu dizide Nemrut, Hoşap Kalesi, İshak Paşa Sarayı, Cendere Köprüsü gibi çoğunluğu Doğu Anado­ lu'dan doğa görünümleriyle Çin, Mısır, Ispanya, Salzburg, Karaib Adaları, Kanada ve New York gibi kentler yer alıyor. Re­ simlerinde, kompozisyona, re­ sim elemanlarının bir araya ge­ tirilmesine ve renklerin algılan­ masına önem verdiğini belirtiyor Gül Derman. “Bir ayağımı hep minyatüre dayıyorum. Matrakçı Nasuh'tan çok yararlandım. Bi­ rikimlerimi süzgecimden nasıl geçirip nasıl tuvale yansıttığım yabancıları etkiliyor" diyor, Der­ man, “tuvale aktarma" sözcü­ ğünden hoşlanmıyor. Çünkü, tuvale gördüklerini birebir aktar­ madığını, onlara yorumlarını ve çoşkulartnı kattığını söylüyor.

Sanatçı, İstanbul Devlet Gü­ zel Sanatlar Akademisi'nde Bedri Rahmi Eyüboğlu atelyesi- ni bitirdikten sonra İstanbul Üni­ versitesi Edebiyat Fakültesi Sa­ nat Tarihi Bölümü'nde Prof. Dr. Nurhan Atasoy ile birlikte dokto­ ra çalışması yapmış ve sonuç­

ta, bugün birçok araştırmacının el kitabı olan "Resimli Taş Bas­ kısı Halk Hikayeleri" ortaya çık­ mış. 1989'da Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Ata­ türk Kültür Merkezi Yayınları arasında çıkan bu kitapta Gül Derman, çocukluğumuzda din­ lediğimiz halk hikayelerinin bu­ gün artık değersiz bir kağıt ola­ rak görülen, unutulmaya yüz tutmuş taş baskılarını, genel uslup özellikleri ve ikonografik özellikleri gibi çeşitli açılardan inceliyor.

Gül Derman, gelenekselden evrensele doğru bir resim anla­ yışını savunuyor. Sanatçı, bu

görüşünü şöyle özetliyor: "Söy­ lemek istediğim, sanatçının, renk, biçim, kompozisyon gibi özellikleri özümserken ayağını nereye dayadığı. Yani bir min­ yatüre mi, kilimdeki desene ve­ ya çini üzerindeki bir motife mi? Yoksa olay konu değil; başı bağlı bir köylü kadını resmi yap­ mak değil, Çini motiflerini kopya etmek ise hiç değil. Bence ge­ leneksellik, sanatçının minyatür, kilim deseni, renk çümbüşü, se­ ramik motiflerini özümsemesi­ dir.

Sanatçı bence, bu birikime Batı'dan aldıklarını da katarak hepsini kendi süzgecinden ge­ çirmelidir. Böylece kendi ulusal geleneğine bir ayağını dayaya­ rak evrenselliğe ulaşabilir. Bu­ nun en güzel örneğini müzikte Bela Bartok vermiştir. Ferit Tü- zün'ün, Sadun Arel'in yapıtların­ da da bunu duyabiliyorsunuz"

Yine İstanbul'la noktalıyalım söyleşimizi, "Ve şimdi deniz­ den eserken serin bir rüzgar... Üşürdü deniz kabuğu belki ve küçük bir kızı anımsar". Ataol Behramoğlu'nun "Geçmiş Yaz"

şiirdinden alınmış bu dizeleri, Gül Derman'ın esinlenerek yap­ tığı bir İstanbul tablosunun bir köşesine incecik yazılmış...

Nur NİRVEN

26 AKSADIN

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

ve larenksin boyunda yükselmesi, 3) Fonasyon sıra- sında aritenoid kıkırdaklar arasında posterior glottik açıklık kalması, 4) Vokal kordlarda nodul veya kro- nik larenjit

Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi. Colreavy MP, Lacy PD, Hughes J,

Yolların büyük bir kısmım baştan başa kapla- dıklan için şayet dikkat eder de bir taraflarına basmaz­ san, başka yerlerdeki köpek, terden çok daha uslu

[r]

Görebilen, duyarlılığı olan, sanatçı ve ressam olmalı İstan­ bul'u yaşamak için, diye düşü­ nüyoruz Gül Derman'ı dinler­ ken.. İstanbul'un doğal

Yapılan çalışmada Ordu ve Samsun illerinde yaşayan insanların yaş dağılımları, cinsiyet dağılımları, eğitim düzeyleri, meslek dağılımları, gelir

Fakat Hikmet Feridun bana, m r» hataplarına hiçbir zaman ihanet etm ediğini, daima hüsnüniyetle hareket ettiğini söylemişti. zü tutnuya

Gene ayni eserden anlaşıldığına gö - re Manisa Vilâyetinin Salihli ve Kule kazaları arasında Emre köyünde, Er - zurum Vilâyetinde Dutçu kariyesinde, Porsuk