• Sonuç bulunamadı

ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL ROLÜ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL ROLÜ"

Copied!
271
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ

VE SOSYAL ROLÜ

(YÜKSEK LİSANS TEZİ)

İlknur GÜNDOĞDU

DANIŞMAN

Prof. Dr. Cevdet YAKUPOĞLU

(2)

KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL

ROLÜ

İlknur GÜNDOĞDU

Danışman Prof. Dr. Cevdet YAKUPOĞLU Jüri Üyesi Prof. Dr. İlhan ERDEM

Jüri Üyesi Doç. Dr. Namıq MUSALI

(3)
(4)
(5)

ÖZET

Yüksek Lisans Tezi

ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL ROLÜ İlknur GÜNDOĞDU

Kastamonu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Tarih Anabilim Dalı

Danışman: Prof. Dr. Cevdet YAKUPOĞLU

Türk tarihi boyunca kadın; her daim hayatın başlangıcı, yönetiminde hâkimiyetin ortağı olarak değerlendirilmiş ve bu konuda ikinci plana atılmamıştır. Kadın; yeri geldiğinde şefkatli ana oluş, yeri geldiğinde ise; eline kılıç alıp, atına binip, cesurca erlerle birlikte savaşmaktan geri kalmamıştır. Eri ile neredeyse aynı haklara sahip olan Türk kadınına verilen değer abidelerde, yazıtlarda ve destanlarda kendini göstermiştir. Her daim bir otoriteye dâhil olan kadın, siyasi ve sosyal haklarını uzun bir süre korumayı başarmıştır.

Türk kadını; Anadolu coğrafyasına ayak basmasından itibaren, var olan ve sonradan var olacak gerek ekonomik, gerekse siyasi hadiseler neticesinde Türkiye Selçuklu Devletinin yıkılışına kadar bir nebze geri planda kalmıştır.

Anadolu Beylikleri’nde, Türk kadını eski haklarını ve özgürlüklerini geri almayı başarmıştır. Yeni oluşan siyasi otoriteler arasında yer bulmuştur. Öyle ki yönetime doğrudan katılarak bir bölgenin sorumluluğunu, yani valiliğini üstlenmiştir. Hatunlar bağlı bulundukları siyasal otoritenin hâkimiyetlerini ve devamlılığını sürdürmek için birçok siyasi evliliğe de imza atmış oldukları görülmektedir. Bu evlilikler doğrultusunda iki siyasal güç arasında denge unsuru oluşturmuşlardır.

Türk kadınının siyasi varlıkları bunlarla sınırlı kalmamıştır. Türk tarihinde ve Anadolu beyliklerinin çağdaşı diğer yabancı devletler arasında ilk örneklerini gördüğümüz elçilik görevlerini üstlenmişlerdir. Hatunlar komşu devletlere olduğu kadar, kendi beylikleri içersinde de bu elçilik faaliyetlerini sürdürmüşler ve birçoğundan da başarı elde etmişlerdir.

Kadınlar bazen de siyasi kimliğini bir kenara bırakıp sadece dinî ve sosyal sorumluluklarının getirisi olarak, ardlarında isimlerini yaşatan eserler vücuda getirmişlerdir. Ayrıca bu eserlerin varlığını sürdürebilmesi için birçok vakıf kurmuşlardır.

(6)

Hatunların giriştikleri hayır işleri neticesinde oluşan cami, imarethane, türbe, medrese, han gibi sosyal yapılar sayesinde, kendi soyundan gelecek nesillere gelir sağlamıştır. Hatunlar bu yapılar ile ülkenin ekonomisine doğrudan destek vermiştir. Tüm bunların yanı sıra halkın ihitiyaçlarını da bu yapılar sayesinde karşılamıştır. Bu doğrultuda tezimizde; ana kaynaklar ve tetkik eserler ışığında hatunların yönetimdeki gücü, siyasi evlilikleri ve bânisi olduğu yapıların incelenmesi sonucunda, Anadolu Beylikleri’nde kadının siyasi ve sosyal rolünü açıklamaya çalışacağız.

Anahtar Kelimeler; Türk Kadını, Anadolu Beylikleri, Yönetimde Kadın, Sosyal

Hayatta Kadın, Siyasi Evlilikler.

2018, 258 Sayfa Bilim Kodu: ...

(7)

ABSTRACT

Master Thesis

The Political end Social Role of Woman in Anatolian Principalities İlknur GÜNDOĞDU

Kastamonu University Institute of Social Sciences

Department of History

Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Cevdet YAKUPOĞLU

Throughout the history of the Turkish States; women are regarded as the partner of dominance in the beginning and management of life and are not on the second plan in this topic. Women became a compassionate mother or they took their swords, they rode their horses and they fought bravely with men when it’s necassary. The value that given to the Turkish woman, who has almost the same rights as men, shown in the monuments, inscriptions and epics. The women, who are part of an authority, managed defending their political and social rights for a long time.

Turkish woman; remained in the background a little bit as result of economic and political events in Turkey since steppin into Anatolia, until the fall of the Anatolian Seljuk Empire.

In the Anatolian Principalities, the Turkish woman was able to regain her former rights and freedoms. They found a place among the newly formed political authorities. So by joining directly administration, they took the responsibility of a division, the governorship. Women have had many political marriages in order to maintain their dominance and continuity of the political authority they are affiliated with. In the direction of these marriages, they created a balance between the two political forces.

The political assets of the Turkish woman are not limited to these. They undertook embassy duties which are the first examples in Turkish history and Anatolian principals’ contemporary foreign states. As they did with contemporary states, they have continued these embassy activities in their own principalities, and most of them have achieved success.

Sometimes they left their political identidy and they only fulfilled religious and social responsibilities. They have also set up many foundations for these works. Through the social structures such as mosque, almshouse, mausoleum, madrasah, inn, which are formed as a result of the charity works of the women, they have became income to their descendants. Women directly supported the economy of the

(8)

country with these structures. In addition to all of these, the needs of the public are also met by these structures.

In this article; we wil try to explain the Political and Social Role of Women in the Anatolian Principalities, as a result of examination of the power of women in government, political marriages and the works of the women who lived in this states, based on the main sources.

Key Words; Turkish Woman, Anatolian Principalities, Turkish Woman, Woman in Management, Woman in Social Life, Plitical Marriages.

2018, 268 Pages Science Code:…

(9)

ÖN SÖZ

Anadolu Selçuklu Devleti, 1243 tarihinde Kösedağ Savaşı sonucunda Moğollara tabi olmuş, bu tabiyetin bir getirisi olarak hızlı bir çöküş dönemine girmiştir. XIII. yüzyılın ortalarından itibaren Selçukluların siyasi otoritesini yavaş yavaş kaybetmesi ve Moğolların hâkimiyetinin eski baskısının kalkmasıyla, uclarda ve sınırlarda bulunan Türkmen beyleri kendi hâkimiyetlerini ilan etmeye başlamışlardır. Anadolu coğrafyasında kurulan, gerek kurucusu ve gerekse oluşumunu tamamladığı bölgeye göre farklılık gösteren bağımsız ya da yarı bağımlı küçük devletlere verilen genel isim Anadolu Beylikleridir.

Anadolu Beylikleri, Selçuklu Devleti ve Osmanlı Devleti arasında bir köprü olmuş ve bu köprü sayesinde yıllardan beri süre gelen kültürel birikim günümüze aktarılmıştır. Günümüzde Anadolu Beyliklerine dair çalışmalar mevcut olsa da bazı konular tam aydınlatılamamıştır. Tezimizin amacı; karanlıkta kalan konulardan biri olan XIII.- XV. yüzyıllar arasındaki Anadolu Beylikleri döneminde hayatın içinde bulunan kadının siyasi ve sosyal rolünü ana kaynaklar, tetkik eserler, ilgili tez ve makaleler rehberliğinde ortaya koymaktır.

Tarihimizin her döneminde kadın, devlet yönetiminde etkili olmuştur. Bir siyasi unsur olarak görülen kadın, yaptığı evlilikler ile iki devleti birbirine bağlamış; güçlü olan devletin, diğer devlet üzerinde söz sahibi olmasını sağlamıştır. Tarihimizde birçok etkin olan kadın örneği mevcuttur. Kadın, yeri gelmiş eline silah almış savaşmış, yeri gelmiş sultan seferdeyken devletine naiplik etmiştir. Devlette hükümdardan sonra en çok onun sözü geçmiş ve en çok ona saygı duyulmuştur. Türk töresinde, Türk destanında yerini alan kadın acaba Anadolu Beylikleri döneminde nasıl bir rol üstlenmiştir? Kabuğuna çekilip hiçbir işle ilgilenmemiş midir? Yoksa yüzyıllardan beri ona verilen değere sahip çıkıp yine aktifliğini koruyabilmiş midir? Kadın sosyal hayatta ne gibi faaliyetlerde bulunmuş ve hangi eserleri inşa ettirmiştir? Ana kaynaklarda ve yapılan çalışmalarda kadına dair bilgiler parça parça mevcuttur. Tezimizin bir diğer amacı bu parçaları birleştirip Anadolu Beyliklerinde kadının siyasi ve sosyal yönünü tek bir çalışmada toplamaktır.

(10)

Bu bağlamda tezimizin giriş kısmında ilk Türk Devletlerinden itibaren XIII.- XV. yüzyıllar arasındaki Anadolu Beylikleri dönemine kadar kadının, devlet içersinde siyasi ve sosyal rolü resmi kayıtların izinde genel olarak ifade edilmeye çalışılmıştır. İkinci kısmında, Anadolu Selçuklu Devletinin mirasını siyaseten devralmış olan Karamanoğulları, Germiyanoğulları, Eşrefoğulları, Sâhip-Ataoğulları, Hamidoğulları, İnançoğulları, Menteşeoğulları, Aydınoğulları, Saruhanoğulları, Karasioğulları, Çobanoğulları, Candaroğulları, Pevaneoğulları ve son olarak Osmanoğulları beyliklerinde siyasi olaylar çerçevesinde kadının, siyasi rolü açıklanmış, ardında bıraktığı eserler doğrultusunda da sosyal hayattaki varlığına vurgu yapılmıştır.

Üçüncü kısımda, İlhanlı siyasi mirasını devralmış olan; Akkoyunlu Devleti, Karakoyunlu Devleti, Eretna Beyliği, Kadı Burhaneddin Ahmed Devleti, Taceddinoğulları Beyliği, Canik ve Amasya Emirlikleri, Erzincan Emirliği (Mutahharten Devleti) beyliklerinde kadın, ilgili başlıkla incelenmiştir.

Tezimizin son kısmında ise; Dulkadiroğulları ve Ramazanoğulları beyliklerinde kadına dair bulunan bilgilere yer verilmiştir.

XIII.-XV. yüzyıllar arasındaki Anadolu Beylikleri döneminde yaşayan kadının siyasi ve sosyal rolünü araştırılırken birinci elden kaynaklar, tetkik eserler, ilgili tez, makalelerden ve vakıf kayıtlarından yardım alınmıştır. Akademik dil, üslup ve metot takip edilmiştir.

Tez çalışmam sırasında bana her türlü desteğini esirgemeyen çok kıymetli danışman hocam, sayın Prof. Dr. Cevdet YAKUPOĞLU’na ve yine benden hiç bir zaman yardımlarını, desteklerini esirgemeyen, bana güvenen, sürekli arkamda olan canım ailem Resmiye, Cafer, Büşra, Samet Can GÜNDOĞDU’ya sonsuz teşekkürler ederim.

İlknur GÜNDOĞDU Kastamonu, Haziran, 2018

(11)

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET ... iv ABSTRACT ... vi ÖN SÖZ ... viii İÇİNDEKİLER ... x KISALTMALAR ... xii 1. GİRİŞ ... 1

2. SELÇUKLU MİRASINI SİYASETEN DEVAM ETTİRMİŞ OLAN ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL ROLÜ ... 19

2.1. Karamanoğulları Beyliği ( 1250- 1487) ... 19

2.2. Alâiye Beyleri (1221- 1471) ... 47

2.3. Eşrefoğulları Beyliği (1280-1326) ... 49

2.4. Hamidoğulları Beyliği (1280-1423) ... 52

2.5. Hamidoğulları Beyliğinin Antalya Şubesi: Tekeoğulları (1321-1423)... 55

2.6. Sâhib-Ataoğulları Beyliği ( 1265-1345) ... 56

2.7. Germiyanoğulları Beyliği (1260-1429) ... 58

2.8. İnançoğulları Beyliği (Denizli Beyliği) (1261- 1390) ... 67

2.9. Menteşeoğulları Beyliği (1278- 1424) ... 69 2.10. Aydınoğulları Beyliği (1300-1425) ... 75 2.11. Saruhanoğulları Beyliği (1300-1410) ... 83 2.12. Karasioğullar Beyliği (1296-1345) ... 91 2.13. Çobanoğulları Beyliği ( 1080-1309) ... 94 2.14. Candaroğulları Beyliği (1291- 1461) ... 98 2.15. Pervaneoğulları Beyliği (1264-1322)... 122 2.16. Osmanoğulları Beyliği (1308-1453) ... 130

(12)

3. İLHANLI MİRASINI SİYASETEN DEVAM ETTİRMİŞ OLAN ANADOLU

BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL ROLÜ ... 154

3.1. Taceddinoğulları Beyliği (1308 – 1425) ... 154

3.2. Canik Beyleri ... 156

3.3. Eretna (Erdana) Devleti (1335-1381) ... 160

3.4. Kadı Burhaneddin Devleti (1381- 1398) ... 165

3.5. Mutahharten Devleti (Erzincan Emirliği) (1379- 1404?) ... 168

3.6. Karakoyunlu (Bârânîler) Devleti (1365-1469) ... 171

3.7. Akkoyunlu (Bayındiriyye) Devleti (1340 -1515) ... 187

4. MEMLÛK MİRASINI SİYASETEN DEVAM ETTİRMİŞ OLAN ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL ROLÜ .... 209

4.1. Dulkadiroğulları Beyliği (1339- 1522) ... 209 4.2 Ramazanoğulları Beyliği ( 1352-1608)... 228 SONUÇ ... 234 KAYNAKLAR ... 240 EKLER ... 252 ÖZGEÇMİŞ ... 258

(13)

KISALTMALAR

a.g.e. : Adı geçen eser a.g.m. : Adı geçen makale a.g.tz. : Adı geçen tez

bk. : Bakınız C. : Cilt Çev. : Çeviren Edt. : Editör s. : Sayfa S. : Sayı TTK : Türk Tarih Kurumu Yay. Haz. : Yayına Hazırlayan y.y. : Yayın Yeri Yok vd. : Ve Diğerleri

vb. : Ve Benzeri

(14)

1. GİRİŞ

Türk kadını, bilinen en eski Türk Devletleri’nden itibaren her zaman bir değere sahip olmuştur. İslamiyet’ten önceki dönemde yönetimde söz sahibi olmuş, devlet işlerini yeri geldiğinde beraber yürütmüştür. Türk kadını, hakanı ile birlikte toylara katılmış, elçi kabul etmiş, diğer hükümdar eşleri ile mektuplaşmıştır. İlk Türk yazılı belgeleri olan Orhun Abidelerinde; Bilge Kağan, Babası İl-Teriş Kağan’ın ve annesi İl-Bilge Hatunun birlikte tahtta çıktıklarından bahseder.

Türk kültüründe, kadına verilen değerin göstergesi; “anne- baba”, “karı- koca” vb. ardışık sözlüklerde, “annenin öğüdünü al, babanın sözünü dinle”,”annesi babası sevinir.” gibi deyimlerde, ilk telafuz edilen kelime kadını ifade eden sözcüklerdir. Bu kadar geniş yetkiye sahip olan Türk kadını güzelliği ve iffetli duruşu ile tanınırdı.

İslamiyet’in kabulünden itibaren ise; kadınların durumunda bir değişme olmamıştır. Yine dolaylı yoldan da olsa kadınlar, yönetimde etkili olmuş önemli kararlar alınmasını sağlamıştır. Mesela Tuğrul Bey’in eşi Altuncan Hatun’a önemli konuları danıştığı bilinmektedir. Yine Altuncan Hatun ölürken Tuğrul Bey’e Halife Kaaim Biemrillah’ın kızı Seyyide Hatun ile evlenmesini vasiyet etmiştir.

Anadolu Türk tarihin ilk döneminde siyasal yöndeki varoluşlarını aktif bir biçimde sergileyen Türk kadını, Anadolu Selçuklu Devletinin hâkimiyeti çözülmeye başadığı dönemlerden itibaren kendini siyasi olaylardan çektiği görülür. Moğol istilası ardından başlayan çalkantılı dönem neticesinde, hatunların siyasete dâhil olması evlilik yoluyla gerçekleşmiştir. Hanedan üyesi hatunların sultanın çıkarları doğrultusunda, komşu devletler ya da güçlü beylerle siyasi evlilikler vücuda getirmiştir. Bu evlilikler dönemin getirisi olmakla birlikte, siyasi ve ekonomik önem taşımaktadır. Siyasi olarak Anadolu Selçuklu devletinde sadece evlilik rolü ile etkim olan saray hatunları sosyal alanda ise ardlarında birçok hayır kurumu ve mimari eser bırakmıştır. Çağın yakınlığı ve verilen önemden dolayı eserlerin bir kısmı günümüze ulaşmıştır. Bu sanat eserleri bir nevi Anadolu’nun tabusu olmakta bir diğer yanı ise iskân ve bayındırlık faaliyetlerinde önemli bir yer tutmaktadırlar.

(15)

1.1. İlk Türk Devletlerinde Kadın

En eski Türk tarihinden itibaren Türk kadını; bir anne, bir savaşçı, devlet yöneticisi ve kutsal bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Eski Türkler kadına o kadar değer vermiştir ki Türk düşüncesinde “Ana hakkı” ve “Tanrı hakkı” gibi kavramlar hep birlikte anılır olmuştur.1 Türk kültüründe ebeveynlereseslenilirken ya da tanıtırken önce kadın ifadesi zikredilmiştir.2

İslamiyetten önceki Türk kültüründe kadın, bir tanrıça fügürü olarak da karşımıza çıkmaktadır. Yakut Türklerinin, Doğum Tanrıçası Kübey Hatun adında bir kadındı. Yine Altaylılarda da Doğum Tanrıçasının adı Obay Hatun'du.3

Yakut Türklerinin destanlarında insan ve hayvanları besleyen bir Gök Ana ve Yer Ana figürü mevcuttur. Ayrıca birçok Tanrıça figüründe Ak Ana gibi kadının olduğuna vurgu yapan isimler bulmak mümkündür.4

Türk kadının değerinden bahsederken anımsatılması gereken ilk konulardan biri Saka hükümdarı Tomris Hatun ve onun faaliyetleridir. Bilindiği gibi Tomris Hatun eşini kaybedince devletin başına geçmiştir. İran hükümdarı Kirus, Saka tahtında güçsüz bir kraliçenin olduğu sanısıyla oklarını Saka topraklarına çevirmiştir. Kirus’a göre Saka topraklarını ele geçirminin en kolay ve en maliyetsiz adımı Tomris Hatun ile evlenerek, onun elinde bulundurduğu topraklara sahip olmaktır. Kirus, Tonris Hatuna düşüncesini bildirmiş, fakat red cevabı almıştır. Kirus zaman kaybetmeden Saka topraklarına taaruz etmeye başlamıştır. Tomris Hatun bu taaruzda oğlunu kaybetmiştir. Hatun oğlununun ölümünden Kirus’u sorunlu tutmuş olacak ki, Kirus’a karşı saldırıya geçmekte gecikmemiştir. Bu savaşı kısa sürede, Tonris Hatun’un yönettiği Türk ordusu kazanmıştır. Bu bilgiler ilk Türk devletlerinde kadının erkek ile aynı şartlara sahip olduğunun, kadının yönetici olarak dahi büyük işler

1

Mehmet Eröz-Ali Güler, Türk Ailesi, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, Ankara,1998, s.55.

2

Latife Kabaklı Çirmen, Türk Töresinde Kadın, IQ Sanat Yayıncılık, İstanbul 2008,S.113.

3

Bahattin Ögel, Türk Mitololojisi, C.I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,2010,s. 96.

4

(16)

başardabildiğinin en güzel kanıtıdır. Türk kadını hak ettiği yeri uzun bir süre daha muhafaza edecektir.5

Orta Asya Türk Devletlerinde kadın ise; Hükümdar tören ile unvan alırken eşi de törenle “Hatun” (Kâtûn) unvanını alırdı. Bu unvan Hunlardan beri tanınmakta ve ilk eşe verilmektedir. Türk devletlerinde hatunlar söz sahibi idiler. Öyle ki içlerinde devlet reisliği, naipliği yapanlar, devletin siyasetine yön verenler mevcuttur. Hatunlar 585-726 yılları arasında Gök-Türk Devleti bünyesinde, Çin elçilerinin kabul edilmesinde hazır bulunmuşlardır. Gök-Türk hatunların ayrı sarayları ve buyrukları da bulunurdu. Ayrıca devlet meclislerine de katılırlardı. Bazen tek başlarına elçi kabul ederlerdi. Hatunların gelecek hükümdarın annesi olma özelliğini taşıdığından Türk olmasına dikkat edilirdi.6

İktidar değişikliği sırasında hükümdarın tahttan indirilmesinin ardından, hatunun da ya esir edilip ya da öldürülmesi gerekirdi. Ancak böylece iktidar değişikliği tam manası ile sağlanabilirdi.7

Oğuz Yabgu Devletinde kadın; X. Yüzyılda, Oğuz kadınları erkeklerden kaçmaz, yüzlerini örtmezlerdi. İffetlerine düşkünlerdi.8

Kadınlar Oğuz Yabgu Devleti sarayında da etkin bir rol oynamıştır. Yabgu eşleri diğer Türk devletlerinde olduğu gibi hatun unvanını taşıyordu. Hatunun Yabgu üzerinde büyük etkisi vardır. Hatunlar, elçi kabulü gibi bazı durumlarda eşlerinin yanlarında yer alırdı. Bu durum Oğuz toplumunda kadının serbest olduğunun bir göstergesidir.9

Ayrıca Oğuznamelerde Barla Hatun, Barçin Salur Hatun, Şabatı (Şahbatı) Hatun gibi kadınların Oğuz şehirlerinde beylik yaptığına dair bilgiler mevcuttur.10

Türk destanlarının genel yapısı incelendiğinde destana konu olan kahramazların neredeyse hepsinin hatunları Tanrı tarafından gönderilen kutsal varlıklardır.11

Bunun yanı sıra Tanrı tarafından gönderilmeyen hatunların çoğu üstün özellik ve becerilere sahiptir.

5

Necati Gültepe, Türk Kadın Tarihine Giriş, Ötüken Neşriat, İstanbul,2008,s. 291-293.

6

İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ötüken Yayıncılık Yayıncılık, İstanbul,1997,s.259.

7 Jean Paul Roux, “Ortaçağ Türk Kadını; I. Oymayazı Metinlerine Göre Türk Kadını” (Çev. Gönül Yılmaz)

Erdem Dergisi, C.V S.13. Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,1990, s.206.

8

Faruk Sümer, Oğuzlar( Türkmenler), Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1999, s.75.

9

G.Sergey Agacanov, Oğuzlar, (Çev. Ekber N. Necef, Ahmet Annaberdiyev), Selenge Yayınları, İstanbul, 2013, s.215.

10

Faruk Sümer, “Oğuzlara Ait Destanî Mahîyette Eserler” Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coprafya

Fakültesi Dergisi, C. XVII, S.3-4, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Cağrafya Fakültesi Yayınları, 1959,s.394

11

(17)

Oğuz Kağan Destanında, Oğuz Kağan’ın iki mitolojik evlili gerçekleştirdiğini ve bu evliliklerden altı erkek evlada sahip olduğu anlatılmaktadır.

Oğuz Kağan birgün avlanırken göklerden güzel bir kız gelmiştir. Oğuz Kağan bu kızla evlenerek Gün-Ay, Ay-Han ve Yıldız-Han isminde üç erkek çoçuğa sahip olmuştur.

Oğuz Kağan yine bir gün avlanırken bir göl içersinde ağaç kovuğunda güzel bir kızı oturuken görür. Bu hatundan etkilenen kağan onunla da evlenir. Gök-Han, Dağ-Han, Deniz-Han isimli çocuklara sahip olur.12

Oğuz Kağan Destanında, kadınların siyasi unsurlar barındıran evlilikler yaptığı da aktarılmıştır. Örneğin; Üç-Oklardan Bay Büre’nin oğlu Beyrek, Boz- Oklardan Bay Biçen Beğ’in kızı ile evlenmiştir.13

Ayrıca destanda kahramanlardan bazılarının kendileri gibi iyi ata binen, iyi kılıç kuşanan eş istedikleri belirtiliyor. Bu durum bir destan anlatısı değildir, bu durum tamamıyla İslamiyet öncesi ve sonrasında Türk devletlerinde kadının aktifliğinin bir göstergesidir. Hatta kadınlar o kadar talim ve eğitim almışlardır ki bir erkek ile gayet rahat bir şekilde güreş yapabilirlerdi.

Dede Korkut hikâyelerinde de kadına dair izlere rastlamak mümkündür. Örnek olarak; Beyruk Bey nişanlısı Bânu Çiçek Hatun’la güreşmesi gösterilebilir.14 Yine Dede Korkut hikâyelerinden bir başka örnek ise Selcen Hatundur. Selcen Hatun, düşmanların gece kocasına baskın yapmasından korkmaktadır. Kocasını uyarır, savaş başlar. Mücadele esnasında kocasının atı yaralanır. Savaşa hazır bir şekilde kenarda bekleyen Selcen Hatun atını düşmanların üzerine sürer ve düşmanları kılıçtan geçirmeye başlar.15

Görülmektedir ki Türk kültürünün bir parçası olan destan ve hikâyeler de kadın, aileyi, devleti bir arada tutan baş unsurlardan biridir.

12 Ögel, a.g.e, s. 140. 13 Sümer, Oğuzlar, s.390. 14

Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı (Metin- Sözlük), Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 1964,s.30.

15

Ergin, Dede Korkut…,s.77-78, Ahmet Gündüz, “Tarihî Süreç İçerisinde Türk Toplumunda ve Devletlerinde Kadının Yeri ve Önemi”, The Journal of Academic Social Science Studies, S.5, y.y, 2012, s.5, https://www.jasstudies.com/Makaleler/2239912_g%C3%BCnd%C3%BCzahmet_129-148_5-5_T.pdf

(18)

Ortaçağ dünyasında Türk kadını ve çağdaşı batılı kadınlar arasında karşılaştırılamayacak kadar büyük farklar vardı. Batı dünyası kadının insan olup olmadığını tartışırken, hatta kadın cadılıkla suçlanıp yakılırken, Türk kadını toplum içinde mukaddes bir yere sahipti.

Türklerde kadın, hem ailenin hem de yönetimin eşit ortağı idi.16

Çağdaşı Doğu kadınları, İslamiyet’ten önceki Arap kabilelerinde utanç kaynağı olarak görülmekte, yeni dünyaya gelen kız çocukları diri diri toprağa gömülmekte idi. Böyle bir Ortaçağ zihniyetinde dahi Türk kadını, hayatın her yönünde erkeğe denk bir statüye sahip idi.17 Bu durumda hiç şüphesiz Türklerin kadınlarına verdiği değerin göstergesidir. Kadına kutsallık katan Türk töresine göre kadının; dövülmesi, horlanması veya itilip kakılması mümkün değildir.

1.2. Türk- İslam Devletlerinde Kadın

İslamiyetin kabulü ile Türk kadınının statüsünde göze çarpan değişmeler meydana gelmemiştir. İslam dinînin benimsenmesi ile getirilen dinsel kurallar çerçevesinde Türk kadını, erkeklerle denk olan statüsünü kaybetmeye başlamış gibi görünse de kadına duyulan saygı ve kutsallık varlığını sürdürmüştür. Kadın yine siyasi meselelerde etkin roller oynayacaktır.

Mesela; ilk Türk İslam Devletlerinden biri olan Karahanlılar’da Kadın; sosyal ve siyasi hiçbir gücünü kaybetmemiştir. Hükümdardan sonra Hatun (Kâtûn) sarayda en önemli söz sahibi olan kişidir. Kendilerine has servetleri vardır. Mal ve mülkleri ile cemiyet hayatını temsil ederlerdi. Oğullarını veliaht ilan ettirmek için çeşitli entrikalar çevirdikleri de olmuştur.18

Mesela Buğra Han’ın Hatun’u kendi oğlu İbrahim’in yerine, tahtta veliaht olarak büyük oğlu Hüseyin Çağrı Teğin’i atayınca kendi oğlunu tahtta çıkartmak için, kocası Buğra Hanı zehirledi. Ve ona yakın tüm

16

Huriye Önür, “Ortaçağ Türk Kadınının Sosyal Konumunu Etkileyen Bazı Faktörler”, (Edt: Altan Çetin),Ortaçağda Kadın, Lotus Yayın Evi, Ankara, 2011, s. 60.

17

Önür, a.g.m, s.61-64.

18

Ö. Soner Hunkan, “Türk Hakanlığı’nda (Karahanlılar) Kadın”, (Edt. Altan Çetin),Ortaçağda Kadın, Lotus Yayın Evi, Ankara, 2011,s.376.

(19)

devlet adamlarını öldürüp kendi oğlu İbrahim’i tahtta çıkardı.19 Karahanlı hükümdar ailesinde de siyasi evliliklerin aktif olduğu malumdur. Karahanlılar siyasi hâkimiyetlerini pekiştirmek ve askeri güçlerini arttırma adına evlilikler yapmıştır. Bilinen ilk evlilik Buhâra hâkimi Ali Tegin’in, Arslan Yabgu’nun kızıyla evlenmesidir. Özetle bu evlilik yolu ile hem Karahanlılar hem de Büyük Selçuklu Devleti akrabalık ilişkisi kurarak, bir taraf meşrutiyetini güçlendirirken bir tarafta askeri bakımdan rahatlamıştır.

Kaşgarlı Mahmud’un Dîvânu Lugâti’t Türk adlı eserinde kadına ait mevcud kelimeler ışığında edinilen bilgiler şöyle ifade edilebilir. Karahanlı devletinde gündelik hayatta kadın, doğumundan itibaren kendi ebeveynlerinden eğitim alırdı. Evlenme yaşı gelip evlendiklerinde ise; en büyük meşgalesi çocuğuna bakmak ve onu eğitmekti. Diğer işleri ise ev ile ilgilenmekti. Kadın giyiminin temel maddesi ipekti. Altından, gümüşten ve diğer değerli taşlardan takılarda takardı. Karı koca arasında anlaşmazlık çıkarsa kadın, kocasına para vererek eşinden boşanabilirdi. Boşanan kadın yeniden evlenebilmektedir. Ancak bu evliliğinde başlık parası ve çeyiz talep edemezdi.20

Gazneliler Devletinde hanedan mensubu kadın; yaşanılan coğrafyanın bir getirisi olarak daha çok veliaht mesellerinde ve ülke siyasetinde bir aracı olarak işlev görmekte idi. Sultanın kızları ya da kız akrabaları komşu hükümdar ile evlendirilmeleri bu dönemde de devam etmiştir. Siyasi ya da ekonomik unsurlar doğrultusunda, komşu iki devletin birbirleri ile yakınlık kurmaları, askeri harekâtın mümkün olmadığı alanlarda akraba ilişkileri kurması ve o bölgede dolaylı yoldan söz sahibi olunması bu tür evliliklerle sağlanırdı. Gazneli Devletinde, siyasi işlere karışan kadının sayısı az olsa da varlıkları bilinmektedir.

Sultan Mahmud öldükten sonra oğulları Mesud ve Muhammed arasında taht kavgası başlamıştır. Sultan Mahmud’un kız kardeşi Hürre-i Hattali’nin gayretleri ile Gazneli tahtına Mesud oturmuştur. Yine Sultan Mesud’un annesinin güçlü bir kadın olmasının etkisi de Sultanın tahtta çıkmasını kolaylaştırmıştır. Bu dönemde Gazneli

19

İbnü’l Esir, El Kâmil Fi’t Tarih (İslam Tarihi ) (Çev; Ahmet Ağırakçe vd.), C.IX, Ocak Yayıncılık İstanbul 2016, s.234, Hunkar, a.g.m, s.376.

20

(20)

Devleti için hizmet eden kadınlarında varlığı bilinmektedir. En meşhur olanı Sultan Mahmud’un gulam’ı, Begtegin’in hanımı idi. Yeni Sultan olan Mesud, bu hanımdan babasına dair anıları dinlerdi. Bu kadın Sultan Mesud’un babasının meclisinde yer almış, onun işlerine dâhil olmuştur.

Büyük Selçuklu Devletinde kadınlar, İslamiyeti ilk kabul ettikleri dönemde erkeklerde denk olan statülerini kaybetmiş gibi görünmekteydi. Bu durum göründüğü gibi olmamakla beraber artık Büyük Selçuklularda kadınlar eski yetkilerini her manada geri almaya başladılar. Saltanat sahipleri kocalarına destek oldular ayrıca tahtta evlatlarını geçirmek için çeşitli entrikalara da başvurdular.21 Selçuklular döneminde de hem hanedan içi hem de komşu devletlerle ve Halifeler ile siyasi evlilikler meydana geldi. Bu konuyu birkaç önemli örnek ile açıklamak gerekirse; ilk olarak Çağrı Bey’in kızı Arslan Hatice Hatun, Abbasî Halifesi Ebû Ca’fer el-Kâim Biemrillah ile evlenmiştir.22 Arslan Hatun Abbasi sarayında Türk adetlerini devam ettirmiştir. Hatunun kardeşi Alparslan öldüğü zaman Türk töreleri gereğince yasını tutmuştur.23

Çağrı Bey’in diğer bir kızı olan Gevher Hatun ise Selçuklu hanedanından Yusuf Yinal’ın oğlu Elbasan ile evlenmiştir. Bu hatun mevcud yönetimle sorunlar yaşamış en sonunda Melikşah zamanında öldürülmesi gündeme gelmiştir. Gevher Hatun’un silahlı birliklerinin olması ve bu birliklerin başında bulunması dikkat çekicidir. Siyasi olayların içerisinde doğrudan yer alan Gevher Hatun, iffetli ve dindar bir kadın olarak bilinmektedir. Çağrı Bey’in bir diğer kızı olan Safiye Hatun ise üç evlilik yapmış ve devletin iç meselelerinde etkin rol oynamıştır.

Ayşe Hatun; Alparslan’ın kızıdır. Karahanlı Hükümdarı Şemsülmülk Nasr ile evlenmiştir. Şemsülmülk eşi Ayşe Hatun’u kardeşi Ayaz’a yardım etmekle ve kendi aleyhinde, casuslukla itham etmiştir. Bu nedenle de eşini döverek öldürmüştür.

21

Şirin Beyani, Moğol Dönemi İranda Kadın, (Çev.Mustafa Uyar),Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,2015, s.1-8.

22

İbnü’l Esir, El Kâmil Fi’t Tarih,…, C. IX, s.468.

23

Bülent Kaçın, Selçuklu Hatunları Büyük Selçuklu Hanedan Üyelerinin Siyasi Evlilikleri, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul, 2017. s.71.

(21)

Çağrı Bey’in oğlu Yakutî’nin kızı olan Zübeyde Hatun Sultan, Melikşah ile evlenmiştir. Zübeyde Hatun Melikşah’tan sonra tahtta geçen Berkyaruk’un annesidir. Tüm taht mücadeleleri boyunca oğluna yardım etmiş, aynı derecede oğlundan da saygı görmüştür. Oğlunun saltanatı boyunca devlet işlerine müdahil olmuş, vezir tayini işlerine karışmak istemiş, ama bu konu onun hayatına mâl olmuştur.24

Hanedana evlilik yolu ile dâhil olan birçok prenses de vardır. Tuğrul Bey Harzemşah topraklarını fethetmiş, Harzemşah’ın ölmesiyle onun dul kalan eşi Altuncan Hatun ile evlenmiştir. Altuncan Hatun’un devlet işlerinden anlayan bir yapısı vardır. Her zaman eşine destek olmuştur. Kaynaklar hatunun oynadığı etkin rollerden dolayı ondan saygı ile bahseder.25

Tuğrul Bey önemli konuları her daim eşi Altuncan Hatun’a danışırdı.26 Altuncan hatun ölüm döşeğindeyken bile eşi Tuğrul Bey’e halifenin kızı ile evlenmesini vasiyet etmiştir. Altuncan Hatun iffetli, dindar yardım sever olarak tarihi kayıtlara geçmiştir.

Büyük Selçuklu Devletinin siyasi evliliklerin en dikkat çeken şüphesiz Tuğrul Bey’in Abbasî Halifesi el-Kâim Biemrillâh’ın kızı Seyyide Hatun ile evliliğidir. Tuğrul Bey ile Seyyide Hatun’un nikâhı 1062 yılında kıyılmıştır. Altuncan Hatun’a ait olan yerleri Seyyide Hatun’a verdi.27 Tuğrul Bey, gelini alıp Rey’e dönerken Kasran’da hastalandı. Çok geçmeden hastalığı iyice artan Tuğrul Bey 4 Eylül 1063 tarihinde vefat etti. Tuğrul Bey vefat ettiğinde yaklaşık 70 yaşındaydı.28

Bu evlilik hem Altuncan Hatun’un vasiyeti çerçevesinde hem de devletin meşrutiyetini pekiştirmek üzere yapılmıştır.

Selçuklu İmparatorluğunda hatunların rolü hususiyle Melikşah’ın zevcesi Terken Hatun’un siyasi ihtirasları da devletin parçalanmasının nedenleri arasında bulunmaktadır.29

Karahanlı İliğ Han’ın torunu, Tamgaç Han’ın kızı olan Terken Hatun’un, Melikşah döneminde devlete müdahalesi söz konusudur. Terken Hatun

24

Kaçın, a.g.e, s.27.

25

Ergin Ayan, Ortaçağ Türk Devletlerinde Hanedan Evlilikleri, Gece Kitaplığı, Ankara, 2017, s. 21-23.

26 Gülşah Şengün, “Büyük SelçuklulardaKadınların Yönetimdeki Rolü”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2014, s.39- 42.

27

İbnü’l Esir, El Kâmil Fi’t Tarih (İslam Tarihi ) (Çev.; Ahmet Ağırakçe vd.), C.VIII, Ocak Yayıncılık İstanbul 2016, s.221-223.

28

Erdoğan Merçil,- Ali Sevim, Selçuklu Devletleri Tarihi Siyaset, Teşkilât ve Kültür, Türk Tarıh Kurumu Yayınları, Ankara, 1995,s.47.

29

Osman Turan; Selçuklu Tarihi ve Türk- İslam Medeniyet, Turan Mehmed Neşriyat Yayınları, Ankara, 1969, s.240.

(22)

Nizâmülmülk’ü bertaraf ederek kendi oğlu Mahmud’u veliaht tayin etmiştir. Daha sonra küçük yaşına rağmen oğlu tahtta çıkarmış, devleti dolaylı olarak yönetmiştir.30

Terken Hatun, Berkyaruk ile girdiği taht mücadelesi devam ederken şiddetli bir hastalık nedeniyle 1097 yılında ölmüştür. Terken Hatun önüne çıkan her türlü engeli aşmasını bilmiştir. Siyasal ve askeri yönden bilgili bir kişiliktir. Yalnız onun hırslı tutumu Büyük Selçuklu Devletini duraklama dönemi ile karşı karsıya getirmiştir.

Büyük Selçuklu Devletinde kadınların doğrudan ya da dolaylı olarak devletin yönetiminde etkin rol oynadıklarını, hanedan mensubu kadınların Türk kültürünün ve devlet yapısının kendilerine sunduğu yetki ve olanaklardan güç alarak yönetim alanında varlık gösterdiklerini böylece görmüş olduk.

Anadolu Selçuklu Devleti döneminde; kadının idari ve siyasi yetkisi devlet nenfaatleri gereği kısıtlanmaya başlamıştır. Böylelikle siyasi anlamda güçleri ellerinden alınan hatunlar dolayısıyla idari işlerde de pasif bir döneme girmişlerdir. Kadınlar daha çok siyasi evlilikler ve sosyal faaliyetlerde kendilerini göstermişlerdir.31Anadolu Selçuklu Devletinde, gerek müslüman gerekse

gayrmüslimler ile birçok siyasi evlilik vücüda gelmiştir.

Anadolu Selçuklu sultanlarından ilk gayrımüslim bir hatun ile evlenen I. Kılıç Arslan olmuştur. Ünlü Haçlı komutanlarından Toulouse ve Saint Gilles kontu IV. Raimond’un kız kardeşi İsabellaile evlenmiştir. Bu evlilik ile Sultanın, Haçlı tehlikesi karşısında kendisini güvence altına almaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Selçuklu sarayına gelin olarak gelen prensesin ise, din değiştirip değiştirmediği bilinmemektedir.32

İkinci evlilik örneği olarak; Sultan I. İzzeddin Mesud’un da, babası I. Kılıç Arslan gibi asil bir aileye mensup Hıristiyan bir kadınla evlenmek suretiyle Haçlı saldırıları karşısında denge siyaseti gütmüştür.

30

Beyani, a.g.e, s.7.

31

Tülay Metin, “Türkiye Selçuklu Siyasi Hayatında Kadının Rolü Üzerine” (Edt: Altan Çetin), Ortaçağda

Kadın, Lotus Yayın Evi, Ankara, 2011, s.471-472.

32

İsmail Çiftçioğlu,“Anadolu Selçuklu Sultanlarının Gayrimüslim Kadınlarla Evlilikleri”, Zeitschrift Für Die

(23)

II. Kılıç Arslan Bizans sarayına mensup bir prenses ile evlenmiştir. Adı bilinmeyen bu prenses Anonim Selçuknâmeye göre Tekfur Kaloyan’ın karısı Despina’nın kız kardeşidir. Ayrıca Sultan II. Kılıç Arslan, daha önceden dostluk kurduğu Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa’nın kızına da tâlip olmuştur.

Sultan I. Gıyâseddin Keyhüsrev tahttan uzaklaştırıldığı dönemde, Komnenoslar hanedanına mensup Mavrozomes’in yanına gitmiş ve kızıyla bir izdivaç gerçekleştirmiştir.

I. Alâaddin Keykubâd Alanya Kalesi’ni fethettikten sonra buranın hâkimi olan Kırvart’ın kızı ile evlendi. Bu hatun Selçuklu sarayında yaşamış ve 1235’lerde Mâhperi (Hunad) Hatun adı ile anılmıştır. İslamiyet’i kabul ettikten sonra hayır işleri ile ilgilenmiştir. Kendisi 1238 yılında Kayseri’de bir cami, medrese ve türbeden oluşan külliye inşa ettirmiştir. Bu külliyenin kitabesindeki bilgiden kendisinin II. Gıyâseddin Keyhüsrev’in annesi olduğu ve oğlundan sonra vefat ettiği anlaşılmaktadır.

Sultan II. Gıyâseddin Keyhüsrev de aileden gelen geleneğe uyarak siyasi bir evlilik yapmıştır. Anadolu Selçuklu Devletinin yaptığı seferler karşısında zor durumda kalan Gürcü Kraliçesi Rosudan, Erzincan Meliki olan II. Gıyâseddin Keyhüsrev’e kızı Tamara’yı (Gürcü Hatun) vermeyi kabul etmiştir. Gürcü hatun diye anılmaya başlayan bu kadın daha sonra Müslüman olmuştur. Kocası II. Gıyâseddin Keyhüsrev 1246 yılında ardından Gürcü Hatun33

, Selçuklu devlet adamlarından Muineddin Süleyman Pervane ile evlenmiştir. Kocası Süleyman Pervane ile birlikte Mevlânâ’nın türbesinin yapımında maddî desteklerde bulunmuştur.34

Sultan II. Gıyâseddin Keyhüsrev ayrıca Berdûliye adındaki bir Rum papazının kızı ile evlenmiştir. Sultan II. İzzeddin Keykâvus’un annesi olan bu hatun eşi ölünce Selçuklu vezirlerinden Şemseddin İsfahânî ile evlenmiştir. II. Gıyâseddin Keyhüsrev de bir Rum cariyesiyle evlenmiştir. Bu evlilikten Sultan IV. Rükneddin Kılıç

33

Gürcü Hatun İçin bk. Çalışmamızın II. Bölümü, Pervaneoğulları Beyliğinde Kadın’ın Siyasi ve Sosyal Rolü Adlı Başlığı s. 125.

34

(24)

Arslan35 dünyaya gelmiştir. Yine II. Gıyâseddin Keyhüsrev’in Konyalı Hıristiyan olan bir hatun ile evlendiği kayıtlara geçmiştir. Ayrıca Sultan, Fransız prensesiyle de evlenmeye teşebbüs etmiş, ancak bu evlilik gerçekleşmemiştir.

Lâtin İmparatoru Baudouin, İznik Rum Devletinin taarruzlarına engel olamayınca, II. Gıyâseddin Keyhüsrev’e, ittifak teklifinde bulunmuştu. Selçuklu Sultanı bu teklifi Lâtin İmparatorunun kız kardeşi Elizabeth’in kızıyla evlenmek şartıyla kabul etmiştir. Fakat ittifak ve evlilik teşebbüsü gerek Kösedağ bozgunu, gerekse Selçuklu Sultanının Lâtinler yerine Bizanslılarla anlaşmayı tercih etmesi nedeniyle gerçekleşmemiştir.36

Hiç şüphesiz Anadolu Selçuklu Devleti sultanları bu evlilikleri yaparken devletin durumunu göz önünde bulundurup, gelişen şartlar neticesinde hareket ediyorlardı. Selçuklu sultanlarının Haçlı prensesleriyle evlenmeleri, Selçukluluların Haçlı saldırılarına karşı zaman kazanmasını sağlamış ya da Haçlıların dikkatlerini dağıtmıştır. Bizans prensesleriyle evlenmeleri çoğu zaman bir ittifakı beraberinde getirmiştir. Gürcü prenslerle yapılan evliliklerde ise Moğol tehlikesine karşı ittifak kurulduğu gibi, Gürcü devleti ile olan ilişkileri güçlendirmiştir.

Bu dönemde sosyal hayatta Selçuklu şehir kadının profili ise şu şekildedir; şehirli kadınlar zamanının büyük kısmını evinde ve evini çekip çevirmekle, çocuklarıyla ilgilenmekle geçirirdi. Ev ailenin yaşam alanı, ibadet yeri, misafirlerini ağırladığı bir mülktür. Selçuklu kadını muhafazakâr bir yapıya sahiptir.37

Kadın ev dışına, su getirmek, hamama gitmek, ekmek pişirmek vb. ihtiyaçlarını karşılamak için çıkıyordu. Zaman zaman çarşı pazara çıkarak evin ihtiyacını giderirdi. Kadın bazen, kendine maddi kazanç sağlayan bir takım küçük işlerde çalışıyordu.38

Hatunlar, Cuma günleri zikirlere katılıyordu. Önemli birini karşılama törenlerinde bulundukları gibi, cenazelerde de yer alıyordu. Eğitim konusuna

35 El- Hüseyin B. Muhammed B. Ali El Ca’feri Er- Rugadi İbn Bibi, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye

Fı'l-Umûri'l-Alâ'iyye (Seçuk-name), ( Çev. Mürsel Öztürk ) C.II, Milli Kütüphane Basımevi, Ankara,1996, s.208-212. Bu

eserde Sultan IV. Rükneddin Kılıç Arslan’ın Gazalya Hatun isminde Hıristiyan bir karısının daha olduğundan ve devlet işlerinde saray içinde etkin rolü bulunduğuna değinilmiştir.

36

Çiftçioğlu, a.g.m, s.10-11.

37

Sedat Biçak,“Türkiye Selçuklu Toplumunda Kadın ( XI-XIV yy. )”Marmara Üniversitesi, Türkiyat

Araştırmaları Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisan Tezi, İstanbul, 2007, s.48.

38

(25)

değinecek olursak da kız çocuklarına eğitimi anne ve babaları verdiği gibi özel hocalar vasıtasıyla da eğitim alırdı. Bazı mahallelerde erkek ve kız çocuklarının birlikte eğitim aldığı medreseler vardır. 39

Eflâkî’nin vermiş olduğu bilgilere göre Selçuklu‘da kadınlar tasavvufi ve dinî konuları öğrenmek için oldukça gayretliydiler. Bu dönemde kadınlar tasavvufa büyük bir alaka göstermektedirler.

Saray hatunları bu ilmi meselelere hakkında yaptıkları çalışmalar olmuştur. Selçuklu hanedanına mensup olan kadınlar sadece Mevlevilik’e katılmakla kalmamış aynı zamanda bu tarikatın genişlemesi için de her türlü maddi yardımda bulunmaktadır. Sultanın karısı olan Gürcü Hatun, Mevlânâ’nın muhiplerinden ve has müritlerinden idi. Bu dönemde Saray hatunlarının yanında aynı şekilde ahali içinde de dindarlığı ve yardımseverlikleri ile dikkat çeken kadınlar bulunmaktadır. Nitekim Eflâkî’nin eserinde Konya’da zamanın veliyesi olarak nitelendirilen Kiramana Hatun’dan bahsedilir. Hz. Mevlânâ, Kiramana Hatun’un bağında üç gün üç gece semâ ayini yapmıştır. Dindar hatunların yetişmesinde Mevlana’nın öğretilerinin etkisi vardır.40

Anadolu Selçuklularında kadının bânisi olduğu eserlerin bazılarına yer vermek gerekmektedir. Şüphesiz kadınların yaptırmış oldukları eserler, onların devlet içerisindeki siyasi ve sosyal gücünün göstergesidir.

Dediği Sultan Mescidi ve Türbesi; Sultan II. Kılıç Arslan’ın azatlı cariyesi Sanavber Hatun tarafından 1180-1181 yıllarında Konya‘nın Ilgın ilçesi Mahmut Hisar Tekkesi köyünde yaptırılmıştır.

Demre Sultan Hanı; günümüze kadar ulaşmayan bu eser Emir Barsulu’nun kızı Demre Sultan tarafından 1201-1202 tarihinde yaptırmıştır.

Gevher Nesibe Sultan Şifaiyesi; Sultan II. Kılıçarslan’ın kızı Gevher Nesibe Hatun’un vasiyeti üzerine, kardeşi Sultan I. Gıyâseddin Keyhusrev tarafından

39

Kazım Paydaş, “Eflaki’nin Menakıb’ül Arifin Adlı Eserine Göre 13-14 yy.’da Selçuklu Payitahtında Kadınların Konumu” The Journal of Academic Social Science Studies, S.6, y.y, 2013, s.11, Bicak, a.g.tz, s.64-68.

40

(26)

Kayseri’de Hacı İkiz Mahallesinde 1205- 1206 yıllarında yaptırılmıştır. Ayrıca Gevher Sultan, Sultan Hamamının da bânisidir.

Seyit Battal Gazi Külliyesi, Sultan I. Alâaddin Keykubâd tarafından annesi Ümmühan Hatun adına 1207- 1208 yılları arasında Eskişehir’in Seyidgazi ilçesine inşa ettirildi.

Devlet Hatun (Hatuniye) Mescidi; Selçuklu hanedanına mensup Ahmed el-Arusî’nin kızı Devlet Hatun tarafından Konya’nın Mihmandar Mahallesinde inşa ettirilmiştir. Aynı zamanda bu hatun adına bir de kervansaray vardır. Günümüze kervansarayın sadece ön kapı kısmı ulaşmıştır.

Uluborlu Ulu Cami; Sultan II. Kılıcarslan’ın Elbistan meliki olan Mugisüddin Tuğrul Şâh’ın kızı, Melike Âdile Hatun tarafından 1232 yılıda, Isparta’nın Uluborlu ilçesinde inşa ettirilmiştir.

Kütahya Yoncalı Ilıcası; Sultan I.Alâaddin Keykubâd döneminde saray haciplerinden, Mabey’inci Ramazanın kızı, Gülümser Hatun tarafından 1233-1234 yılları arasında yapılmıştır.

Mahperi (Hunat) Hatun Cami; Alâaddin Keykubâd’ın eşi, II.Gıyâseddin Keyhusrev’in annesi Mahperi Hatun tarafından 1238 yılında Kayseri’de inşa edilmiştir.

Melike Kumpeti (Çifte Kümbetler); Alâaddin Keykubâd’ın eşi Melike Âdile (Gaziye Hatun) adına Kızları tarafından Kayseri-Sivas yolu üzerine 1247 tarihinde yapılmıştır.

Elti Hatun Cami ve Türesi; Sultan II. Süleymahşah’ın kızı, Elti Hatun tarafından Tunceli’nin Malazgirt ilçesinde 1252-1253 senelerinde inşa edilmiştir.

(27)

Gömeç Hatun Türbesi; Sultan IV. Rükneddin Kılıarslan’ın eşi ve Sultan III. Gıyâseddin Keyhusrev’in annesi, Tokatlı Gömeç Hatun tarafından XII. yüzyılda inşa ettirilmiştir.41

Hüdavent Hatun türbesi; bu türbe IV. Kılıcarslan’ın kızı olan Hüdavent Hatun tarafından 1313 yılında Niğde’de inşa edilmiştir.

Fatma Hatun Türbesi; Sultan II. İzzeddin Keykâvus’un kızı, Fatma Hatun’un annesi adına 1301 yılında Konya’da inşa ettirdiği türbedir.

Afyon Kadın Ana Kümbedi; kesin olmamakla birlikte Sultan III. Allaêddin’in kızı Naima Hatun tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. Kitabesi bulunmadığından bu eserin hangi tarihte yapıldığı bilinmemektedir.

Kayseri Cihan Hatun Türbesi (Döner Kümbet); Sultan I.Alâaddin Keykubâd’ın kızı olduğu tahmin edilen Cihan Hatun tarafından Kayseri’de inşa ettirilmiştir. Yapım yılı net olmamakla birlikte 1275 diye bilinir.

Amasya Hatuniye Ilıcası; İlhanlı Olcayto Han’ın eşi Ilduş’un kölesi Abdullah b. Amber adına 1308 yılında Amasya’da İnşa edilmiştir.

Gürcü Hatun Kayseri’de bir hamam ve birde türbe inşa ettirmiş, ama bu eserler günümüze ulaşmamıştır.

Ayrıca son olarak Amasya’da Yeşilırmak üzerinde ilk köprünün de bir kadın hayırsevere ait olduğu tahmin edilmektedir. Günümüzde kuş köprüsü olarak bilinen bu köprünün Sultan Mesud’un kızı Hundi Hatun’un hayratı olduğu düşünülmektedir.42

Görüldüğü gibi Anadolu Selçuklu hatunlarının ve kızlarının birçoğu hayır eserlerine bâni olmuştur. Bu eserlerin bazılarını bizzat kendileri yaptırdığı gibi, bir akrabasının kendilerine itafen yaptırdığıda görülmektedir. Yukarıda belirttiğimiz eserler sadece

41

Bicak, a.g.tz, s.124-128.

42

(28)

birkaç hatunun bâniliğine örnek teşkil edebilir. Kadınların bu eserleri, Anadolu’nun bayındırlık faaliyetlerinde önemli bir yer teşkil etmektedirler.

Birinci dönem Anadolu Türk Beylikleri’nde de, kadınların siyasi evlilikler yaptığı görülmüştür. Sultanlara kız vermek veya almak büyük bir lütuf sayılırdı. Ancak saygı duyulan kişilere kız verilirdi.

Mesela Danişment Gazi, kız kardeşini Kutalmış Bey ile evlendirdi. Bu evlilik Danişment Gazi’ye verilen değerin göstergesidir. Süleymanşah dayısı olan Danişment Gazi’ye geniş yetkiler vermiştir. Bir rivayete göre de Danişment Gazi, Alparslan’ın damadıdır.43

Kadının siyasi evliliklerine başka bir örnek ise, Çaka Bey’in Bizans tahtını ele geçirmek için, I. Kılıç Arslan’a kızını vermesidir. Bu siyasi evlilik 1092 yılında gerçekleşmiştir.

Sultan Kılıç Arslan’ın kızı Seyyide Hatun Hısn-ı Keyfâ Artuklularından Rüknü’d-Devle ile evlenmiştir. Anlaşıldığı kadarıyla Kılıç Arslan, Haçlılara karşı bu beylikten destek almayı hedefliyordu.

I. Mesdud’da Danişmentli Melik Gazi’nin kızıyla evlenmiştir. Zira Melik Gazi, I. Mesud’un tahtta çıkmasında önemli roller oynamıştır.

Yine Sultan Mesud’un kızı Atabeg İmameddin Zengî’nin oğlu Nûreddin Mahmud ile evlenmiştir. Bu evlilik sayesinde Haçlılara karşı saldırıda kendilerine ittifak bulmak istemişlerdi.

Sultan II. Kılıç Arslan komşularıyla iyi ilişliler kurma amacıyla Saltuklu Bey’i II. Saltuk Bey’in Fûlane Hatun44 diye adlandırdığımız kızı ile evlenmiştir. Fakat gelin kervanı Konya’ya doğru yola çıkmışken, kervanın önü Danişmentli Yağıbasan tarafından kesilerek, II. Kılıç Arslan’ın gelini kaçırılmıştır. Yağıbasan, bu gelini

43

Yılmaz Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye (1074- 1990), Cilt: II, Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,1996, s.40.

44

(29)

yeğeni Zunun ile nikâhlamıştır. Bu habere çok sinirlenen Kılıç Arslan, Yağıbasanın üzerine hareket etse de Bizansla ittifak yapan Danişmentler karşısında yenilgi almıştır.45 Daha sonra bu hatun Meliku’s Salih Zengi ile nikâhlanmıştır.46

Siyasi kazanımlar elde etmek için yapılan evlilikler bazen de hatuna kötü davranılmasından, mensup olduğu devlete yapılmış bir hakaret olarak değerlendirilmiş, iki akraba devleti savaşın eşiğine kadar gemiştir.

II. Kılıç Arslan, kızını Artuklu Hükümdarı Kara Arslanın oğlu Nureddin Muhammed’e vermiştir. Evliliklerinin üzerinden çok geçmeden Muhammed, II. Kılıç Arslan’ın kızına kötü davranınca Sultan, Artuklu topraklarını istilaya başladı. Ayrıca kızına çeyiz olarak verdiği kaleleri geri aldı.

1227 yılında sultan Keykubâd, Eyyübilerden Melik Adil’in kızı Gaziye Hatun ile evlenmiştir. Bu evlilikte, yaklaşan Harezm tehlikesine karşı Eyyübilerle evlilik yolu ile ittifak kurulmuştur.47

Mengücek Beyliği de diğer beylikler ile ilişkiler kurmuştur. Mengücek Bey’in oğlu İshak Bey, Danişmentli Melik Gazi’nin damadıdır. Mengücek Bey’in torunlarından Behrâmşah, Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan’ın kızı ile evlenmiştir. Yine Behrâmşah’ın kızlarından Selçuk Hatun’u, Sultan I. İzzettin Keykavus ile diğer bir kızı Fûlane Hatun’u ise Sultan II. Rüknû’d- Din Suleyman ile evlenmiştir.

Sultan I. İzzettin Keykavus Erzincan bey’i Behramşah’ın kızı Selçuka Hatun ile evlenmiştir.48

Süleymanşah’ın oğlu Ahmet Bey, Erzincan beyi Fahreddin Behramşah’ın kızı olan Turan Melek ile evlendi. Bu Hatun Divriği Darüşşifasını eşi Süleymanşah ise Divriği Ulu Cami’sini yaptırmıştır.

45

Bicak, a.g.tz, s. 10-17.

46

Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.43

47

Bicak, a.g.tz, s 24.

48

(30)

Birinci dönem beyliklerinden söz etmemiz gereke bir hadise de Saltuklular’ın son kadın hükümdarı Mama Hatundur. Faruk Sümer bu Hatunun Saltuklular’ın 7. Sultanı olduğunu ve 1191-1201 yılları arasında Sultanlık yaptığını söyler.49

Bu hatunun hükümdarlığıyla ilgili belge bulunmamakla birlikte, hükümdarlığının son dönemlerinde yeğenleriyle bir taht mücadelesine girdiği anlaşılmaktadır. Bu taht mücadelelerinden korunmak için Eyyübi Hükümdarı El- Melikü't-Adil'e bir mektup yazarak nüfuslu biriyle evlenmek istediğini dile getirir. El-Melikü't-Adil de Eyyübi Valisi Farisüddin Meymun el-Kasri'ye, Mama Hatun ile evlenmesini, ayrıca onun ülkesini de yönetmesini tavsiye eden bir mektup yazmıştır. El- Kasri, bu teklifi kabul etse de Mama Hatun tahttan uzaklaştırılıp, yerine yeğeni Alâaddin Melikşah geçmiştir. Bu gelişmelerden sonra Mama Hatun’un akıbeti hakkında elimizde bilgi bulunmamaktadır.50

Güçlü, yetenekli ve ihtiraslı bir kadın olan Mama Hatun ardında Mama Hatun Külliyesini bırakmıştır.

Görülmektedir ki bu dönemde kadınlar, siyasi evlililikler vucüda getirerek siyasi hayatın içerisinde yer almışlardır. Bu durumun yanı sıra ardlarında sosyal oluşumlar bırakmaya devam etmişlerdir. Bu dönemde siyasi hayata doğrudan dâhil olan, tek başına devleti yöneten, tek bir hatun adına rastlanmıştır. Fakat yukarıda da zikredildiği gibi bu hatunun siyasi varlığı uzun sürmemiştir.

Kadınların sosyal ve siyasal hayatlarında bahsetmemiz gereken bir diğer konuda Bacîyan-ı Rûm konusudur. Bacîyan-Rûm tabiri ilk defa Âşıkpaşazade tarafından zikredilmiştir. Yazar, Osmanlı Devletini oluşturan içtimai teşekküller arasında Bacîyan-ı Rûm’dan üçüncü sırada bahsetmiştir.51

Bu teşkilat birçok yabancı yazarın dikkatini çekmekle birlikte oluşumuna imkân vermemiştir.

Araştırmalar bu teşkilatın ne zaman kurulduğu hakkında ayrıntılı bir bilgi vermemektedir. Ama bilinen gerçek; Türklerin Anadolu gelirken tüm siyasi, ekonomik ve askeri oluşumlarını da beraberinde getirmiş olmasıdır.52

Bu nedenledir

49

Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, s.43.

50

Dursun Ali Şeker, “Mama Hatun”, Türkiye Diyanet İslam Ansiklopedisi, C.XXVII, İstanbul,2003, s.548.

51

Âşık Paşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi, ( Yay. Haz. Kemal Yavuz- Yekta Saraç), Mas Matbaacılık, İstanbul, 2003, s. 298.

52

(31)

ki teşkilatın kuruluşu birden olmamış ve zamana yayılmıştır. Bu konuda çok net olarak bilinen kısım Ahi teşkilatıyla Bacîyan-ı Rûm arasında sıkı bir bağlantı vardır.53

Hatta söylenebilir ki Bacîyan-ı Rûm, Ahi teşkilatının kadın koludur. İbn Battûta seyahatnamesinde Anadolu kısmında Ahilerin misafirperverliğinden sıkça söz etmiş, kendisine misafirhanelerde kadınların ikramlarda bulunduklarından bahsetmiştir. İbn Battûta hayranlıkla dile getirdiği dergâh misafirinde iaşe ve hizmet işleri Bacı ülküsüne gönül vermiş Türkmen kadınları tarafından yürütülüyordu.54

Bu teşkilat etrafında toplanan kadınlar gündüzleri dokuma, örgü gibi faaliyetler yürüterek erlerine yardımcı olmakta, işten artan zamanda ise dini konulara yönelmektedirler. Moğolların 1243 yılında Kayseri’ye saldırdığı sırada Bacîyan-ı Rûm’da örgütlenmiş kadınlar şehrin savunmasında rol almıştır. Düşmanla cesurca savaşmıştır.55

Demek oluyor ki bu teşkilatın hem üretici hem ticari hem dini hem de siyasi yönleri vardır. Bu teşkilat Moğolların Anadolu’yu işgal etmesiyle zaman içerisinde dağıtılmış, eski işlevini kaybetmiştir.

53

Gültepe, a.g.e, s.342.

54

Mikail Bayram, Fatma Bacı ve Bacîyan-Rûm ( Anadolu Bacılar Teşkilatı), Nüve Kültür Merkezi Yayınları, İstanbul, 2008, s.92.

55

(32)

2. SELÇUKLU MİRASINI SİYASETEN DEVAM ETTİRMİŞ OLAN ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL ROLÜ

2.1. Karamanoğulları Beyliği ( 1250- 1487)

Karamanoğulları Beyliği, Anadolu sahasında Osmanlılardan sonra en kuvvetli ve en uzun yaşamış beyliktir. Kendilerini sürekli Selçuklu Devletinin mirasçısı olarak gördükleri için, uzun yıllar Osmanlılar ile mücadele etmişlerdir. En az Osmanlı kadar Anadolu’da Türk birliğini kurmaya çabalamışlardır. Karamanoğulları Oğuzların Avşar56

boyuna mensuplardır. Mezhepleri Sünni-Hanefi’dir. Devlet merkezi Karaman olmakla birlikte; Konya, Ereğli, Ermenek, Mut, Silifke gibi şehirler de, değişen dönem şartları içerisinde Karamanoğullarına başkentlik yapmışlardır.

Karamanoğulları Beyliği, iki yüzyılı geçkin bir zaman dilimi dâhilinde yaşamış olsa da, yaklaşık yarım asırda tam anlamıyla bağımsız olabilmiştir. 1250-1308 yılları arasında Selçuklulara, 1308-1335 yılları arasında İlhanlılara bağlı varlığını göstermiş, 1335-1399 yılları arasında ise tam anlamıyla bağımsız olmuşdur. Karamanoğulları, 1399 yılında Yıldırım Bâyezid döneminde Osmanlılara tabi olmuşlardır. 1402 Ankara Savaşından sonra; Timur bu beyliği de ihya etmeyi ihmal etmemiştir. 1417’ye kadar Timur’un devletine tabi olan beylik, bu tarihten itibaren, 1423 yılına kadar Memlûk Devletinin himayesinde varlığını sürdürmüştür. Memlûk Devletinin zayıflamasıyla Karamanoğulları 1423 yılında tekrar Osmanlı Devletine tabi olmuştur. Beylik toprakları en geniş biçimde; Konya, Kayseri, Niğde, Ankara, Nevşehir, Kırşehir, İçel, Antalya’nın bir bölümünü içerisine alacak şekilde genişliğe sahipti.57

Karamanoğullarının, diğer Oğuz boyları ile birlikte Anadolu’ya gelmiş oldukları düşünülmektedir. Karamanoğullarının ulaşılan ilk atası, Ahmed Saadeddin Bey’dir. Bu Bey Ermeniler ile mücadele etmiştir.58 Bu mücadelesinin bir neticesi olarak

56 Cumali Bayram, Karamanoğulları Tarihi, Gece Kitaplığı, Ankara, 2016, s.11-16 Karamanoğullarının

Oğuzların Salur boyuna mensup olduğunu belirtmiştir. Birçok kaynakta Oğuzların Avşar Boyuna mensup olarak gösterilmesinin nedenini ise; yazarların eserlerini Karamanoğullarına düşman olan yöneticilere ithâfen yazmış olmaları olarak açıklamıştır.

57

İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu Karakoyunlu Devletleri, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,2011, s.1, Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye s.59-60.

58

Şikârî, Karamanname (Zamanın Kahramanı Karamanîler’in Tarihi) (Yay. Haz. Metin Sözen, Necdet Sakaoğlu, Çev. Necdet Sakaoğlu),Lebib Yalkın Yayımları, İstanbul, 2005, s.103.

(33)

Karamanoğlu aşireti, I.Alâaddin Keykubâd döneminde Ermenilerden alınan Ermenek taraflarına yerleştirilmişlerdir. Ahmed Saadeddin Bey dönemi hakkında bildiklerimiz bu kadardır. Bu bey ölünce yerine oğlu Nûre Sofî (ö. 1255-1256) geçmiştir.

Nûre Sofî Bey, Ermeni hükümdarı Kosun’dan Ereğli Kalesi’ni aldı. Ereğli’yi beyliğinin merkezi yaptı. Dört yıl sonra da Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin Bey’den Sivas Kalesi’ni aldı. Selçuklu sultanı I. Alâaddin Keykubâd, bu başarının ardındaki ismi tanımak maksadıyla, Kayser’i Emiri Cafer Bey’i, Nûre Sofî’nin yanına gönderdi. Nûre Sofî, Cafer Bey vasıtasıyla Selçuklu Sultanına hizmet etmek istediğini bildirdi.

Ermenek civarında yaşayan Ermeniler, Türkmenlere tacizlere başlamışlardı. Bu durum Sultan tarafından Nûre Sofî’ye bildirildi. Nûre Sofî, yanındaki beyler ile Ermenek Kalesi’ni ele geçirdi. Böylece Nûre Sofî’ye Ermenek ve çevresi yurtluk olarak verildi. Nûre Sofî, gaza faaliyetlerine devam etti. Mut, Gülnar, Mare Kaleleri bir bir fethedildi, Son olarak Bolkar bölgesi ele geçirildi.59 Fethettiği bölgeler de Nûre Sofî Bey’e yurtluk olarak verildi.

Gün geçtikçe gücünü ve hâkimiyet alanının genişletmeye devam eden Nûre Sofî, Anadolu’da daha kuvvetli bir şekilde tutunabilmek adına Babaî tarikatına dâhil oldu. Başarılar ile adı sıkça duyulan bu beyin bir de tarikata girmesi gücüne güç kattı. Anadolu’ya yeni gelen birçok Türkmen onun nüfuzu altına girdi.60

Zamanla Babaî tarikatı da güçlendi. Hatta öyle bir hal aldı ki, 1239 yılında Babaî halk, Selçuklu Devletine isyan etti. Bu isyancılar arasında, tarikata geçmiş olan Nûre Sofi’nin de varlığı göze çarpmaktadır. İsyanı zor olsa da bastırıldı. Taraftarların birçok kısmı kılıçtan geçirildi. Nûre Sofî, Selçuklunun bu otorite sağlamlaştırma mücadelesi sırasında hayatta kalmayı başardı. Hatta Ermenek’e giderek tekrar beyliğin başına geçti. Bu durum göstermektedir ki Selçuklu otoritesi bölgedeki boşluğunu dolduramadı. Hatta Karamanoğlu beyine müdahale edilemedi.61

59

Şikârî, Karamanname…, s.-103-106, Tahsin Ünal, Karamanoğulları Tarihi, Kale Ofset Matbaacılık, Ankara, 2001, s58-59.

60

Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s.1.

61

(34)

1243 yılında Moğol ordusunun Anadolu içlerinde ilerlemeye başlamasının neticesinde meydana gelen Kösedağ yenilgisiyle, Karamanoğulları da diğer beyler gibi kendi başlarına hareket etmeye başladılar. Selçuklu sultanlarının bu beyleri cezalandırmadıkları, hatta kendi varlıklarını sürdürmek için bu beylerin desteklerini almak adına faaliyette bulundukları görülmektedir.62

Bu tarihten sonra kaynaklarda Nûre Sofî’nin ismi bir daha zikredilmez.

Her ne kadar kaynaklarda 1243 yılından sonra Nûre Sofî’nin ismi zikredilmese de 1256 yıllarına kadar hayatta kaldığı düşünülmektedir. Nûre Sofî’nin ölümünden sonra beyliğin başına oğlu Kerimüddin Karaman (ö. 1263) Bey geçmiştir. Aslında Karamanoğlu Beyliği, beylik teşkilatını Nûre Sofî ve Karaman Bey zamanında oluşturmuştur.

Kaynaklar, Karaman Bey’in beyliğin başına ne zaman geçtiğine dair net bilgi vermekten çekinirler. Zira Nûre Sofî hayatta iken, Karaman Bey’in de yönetimde söz sahibi olduğunu bilmekteyiz. Nûre Sofî öldüğü zaman Babaîlerden Muhlis Baba, Karaman Bey’i tarikat şeyhi yapmıştır. Böylece Karaman Bey, beyliğinin hem dinî hem de siyasi lideri olmuştur.63

1256 yılı civarında Selçuklu sultanı IV. Kılıç Arslan, Karaman Bey’in elinde bulundurduğu toprakların bir bölümünü ona ikta olarak verdi. Bunun karşılığında ise kardeşi Bunsuz’u yanına esir aldıysa da, ona Candarlık görevi verdi. 1259 yılından sonra Karaman Bey’in Ermeni kralı ile bir mücadeleye giriştiğini bilmekteyiz. Bu mücadele sırasında Karamanoğlu ve Ermeni kuvvetleri iki defa karşı karşıya gelmişlerdir. Karaman Bey, Ermenilerle olan mücadelesi sırasında diğer Türkmen beylerinin de desteğini almış, böylelikle Taşili ve Silifke bölgelerine akınlarda bulunmuştur. Silifke bölgesine sahip olunamamış, bölge bir süre daha Ermeni krallığına tabi kalmaya devam etmiştir.64 1260 yılında Selçuklu sultanı IV. Kılıç Arslan, kardeşi II. İzzeddin Keykavus’u destekleyen ve uclarda hareket halinde bulunan beylerin üzerine Süleyman Pervane komutasındaki Türk ve Moğollardan oluşan bir ordu sevk etti. Bu ordu kısa sürede başarılar elde etti.

62 T. Ünal Karamanoğulları…, s.52. 63 T. Ünal Karamanoğulları…, s.78. 64

Osman Turan, Selçukluluar Zamanında Türkiye ( Siyasi Tarih: Alp Arslan’dan Osman Gazi’ye

(35)

1261 yılında sıranın kendisine geldiğini düşünen Karaman Bey, Türkmen beylikleri ile anlaşarak, sultan IV. Kılıç Arslan’ın kardeşi II. İzzeddin Keykavus’u tekrar tahta geçirmeye karar verdiler. Bu karar doğrultusunda Karaman Bey, kardeşleri Bunsuz ve Zeynelhac ile Konya üzerine yürümek için hazırlık yapmaya başladılar. Fakat bu kalkışmaları başarısızlıkla sonuçlandı. Süleyman Pervane ve komutasındaki ordu, Karaman kuvvetlerini bozguna uğrattı. Kardeşleri yakalansa da Karaman Bey kaçma fırsatı buldu. Karaman Bey bu hadiseden sağ olarak kurtulsa da, aynı yıl hayatını kaybetmiştir.65

Karaman Bey öldükten sonra, vasiyeti gereği oğlu Mehmed Bey, Karaman tahtına geçti. Lakin Selçuklu sultanı, Karaman’ın ölümü ile Larende’yi ele geçirdi. Bölgenin yönetimini de veziri Bedreddin İbrahim Hotenî’ye verdi.66

Mehmed Bey, Karaman Bey’in ölümünden sonra 1271 yılına kadar Bolkar dağlarında saklanmıştır. Çünkü Selçuklu sultanı, Karaman beylerinin hayatta kalmasını istememiştir. Kısacası 1261-1271 yılları arası Karamanoğlu Beyliği’nin fetret devridir.67

Hatîroğlu Şerefeddin Bey’in Moğollara karşı isyan ettiği sırada, Mehmed Bey de Hatîroğlu’na destek vermiştir. Bu ittifakın getirisi olarak, Ermenek bölgesinin kumandanlığı Mehmed Bey’e verilmiştir. Fakat Hatîroğlu Şerefeddin’in Moğol ve Selçuklu kuvvetleri tarafından öldürülmesiyle, Ermenek bölgesi kumandanlığı, Bedreddin Hotenî’ye geçmiştir. Bu durumu fırsat bilen Hotenî, Selçuklu ve Moğollardan destek alarak Karamanoğlu Mehmed Bey’in üzerine harekete geçmekte gecikmemiştir.

Mehmed Bey böyle bir zayiatın kendisine vereceği derin zararın farkına vararak, barış istese de Hotenî bu barış teklifine ordusundaki askeri güce dayanarak yanaşmadı. Fakat işler umduğu gibi gitmedi ve Göksu Kalesi civarında yenilgiye uğrayarak Ermenek’e kaçtı. 1276 yılına tekabül eden bu zafer sonucunda Mehmed Bey’in şöhreti bir hayli arttı. Selçuklu sultanının güdümünden iyice uzaklaşan Mehmed Bey, zaferlerinin tümünü Memlûk Sultanı Baybars’a bildirmeye başladı. Ancak o, 1277 yılında Baybars’ın Anadolu’ya yönelmesi ve Selçuk-Moğol

65

Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s.2, C. Bayram,Karamanoğulları…, s.68-71.

66

T. Ünal Karamanoğulları…, s.96.

67

(36)

kuvvetlerine karşı giriştiği savaşta, Baybars’a yardım için Aksaray’a hareket etse de bu hareketinde başarılı olamadı.68

Eli boş geri dönmek istemeyen Mehmed Bey Konya’ya girdi.

Bu sırada Baybars ise Kayseri’ye girerek Selçuklunun çocuk yaştaki Sultanı III. Gıyaseddin Keyhürev’i Tokat’a kaçırdı. Baybars Kayseri’de adına sikke bastırıp hutbe okuttu. Mehmed Bey’in kardeşi Ali Bey uzun zamandır Kayseri’de Selçuklu sarayında esir olarak bulunuyordu. Sultanın tahttan indirilmesiyle özgürlüğüne kavuşan Ali Bey, kendisi ve abisi Mehmed Bey adına sancak istedi. Bu isteği kabul olunan Ali Bey, Mehmed Bey’in yanına gönderildi69 Mayıs 1277 yılında Mehmed Bey, Konya kapılarını zorlamaya hâlâ devam ediyordu. Artık kalenin de halkın da dayanacak gücü kalmamıştı.70

Bu yüzden zaman kaybetmeden Mayıs ayının ortalarında II. İzzeddin Keykavus’un oğlu olduğunu iddia ettiği Gıyaseddin Siyavuş (Cimri)’u hükümdar ilan etti.71 Bir divan kurularak divanda meşhur olan “Bu günden sonra divanda, dergâhta, barigâhda, mecliste, meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.” kararı alındı. Mehmed Bey vezir tayin edildi.

Nihayet Konya 13-14 Mayıs 1277 yılında Mehmed Bey’e teslim oldu. Siyavuş adına hutbeler okutulup, sikkeler kesildi.72 Ayrıca Sultan Rukneddin’in kızı, Siyavuş ile nikâhlandırılmak istendi. Kızın annesi Gazalye Hatun 4 ay çeyiz süresi isteyerek bu nikâhı kabul etti. Fakat Siyavuş tahtta o kadar kalamadığı için bu evlilik gerçekleşemedi.

Selçuklu Devletinin vezirlerinden olan Sâhip-Ata’nın oğulları Hasan ve Hüseyin Beyler Siyavuş’un Konya’da Sultanlığını ilan ettiğini haber alınca harekete geçtiler. Mehmed Bey bu durumu duyunca karşı harekâta geçti. Alaşehir Ovasında, Altuntaş mevki’inde iki kuvvet karşı karşıya geldi. Bu savaş sırasında Sâhip-Ata’nın oğulları şehit oldu.73

68

Uzunçarşılı, Anadolu Beylikler…, s.3-4.

69

O. Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 564, T. Ünal Karamanoğulları…, s.120.

70

Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s.4-5.

71

İbn Bibi, El Evamirü'l Alaiyye Fi'l Umuri'l Alaiyye…, C.II, s. 204-206.

72

T. Ünal Karamanoğulları…, s.138.

73

Referanslar

Benzer Belgeler

Öte yandan yazı dilinde e’li olan “yemek, demek, vermek” gibi bazı fiillerin çeşitli manav ağızlarında i’li olması da Eski Türkçenin bu ağızlardaki

(2010), ‘’Muhasebe Meslek Mensuplarının Hizmet Kalitesi: Sunulan Hizmetlerin Kalitesi ile Müşteri Memnuniyeti İlişkisi Eskişehir Uygulaması’’, Anadolu

White testi bir LM testidir ve diğer LM testlerinde olduğu gibi asıl denkleme ek olarak bir yardımcı denklem tahmini gerektirir.. Bu nedenle sol taraf

MenPk~b-I Seyh Evhadeddin'in yazarl Evhadeddin-i KirmBn'nin k l z ~ Fatma Hatun'un esaretten dondiikten bir muddet sonra Seyh Evhadeddin'in halifelerinden Seyh Sihabu'd-

1 Sanki bugüne kadar bilimsel olarak yap ılmamış gibi; kalkınmacı ideoloji için her tür kaynak seferber edilmemiş gibi, fordizm gibi bir ideolojinin u şağı

Evre: Çocukta Okunan Kitabı İstekle Dinleme ve Kitabın Resimlerini İzleme, İnceleme Alışkanlığının Kitabın Resimlerini İzleme, İnceleme Alışkanlığının Yaratılması,

Kirilos’un beratı ve bu beratın gereklerinin icra edilmesi için gönderilen hükmün tarihinden hemen bir sene sonra yine Trabzon, Erzurum, Bayb urt, Kovans (Koğans),

İncelemizde Türkmen Türkçesi söz varlığında görülen dinler, ibadet pratikleri, inançlar gibi madde başları listelenecektir.. Çalışmamızda 2007-2010 yılları