• Sonuç bulunamadı

Kır-Kent Çeperi'ne ekolojik yaklaşım

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kır-Kent Çeperi'ne ekolojik yaklaşım"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Article · October 2017 CITATIONS 0 READS 502 1 author:

Some of the authors of this publication are also working on these related projects:

EcoLamb: Holistic Production to Reduce the Ecological Footprint of Meat View project Dalya Hazar

Pamukkale University 13PUBLICATIONS   6CITATIONS   

SEE PROFILE

All content following this page was uploaded by Dalya Hazar on 30 December 2017. The user has requested enhancement of the downloaded file.

(2)

135 DOSYA: ÇEVRE

KIR-KENT ÇEPERİ’NE

EKOLOJİK YAKLAŞIM

Dalya Hazar

*

Çevre mi, Doğa mı?

Çevre, pastoral bir tablo ya da şiir olarak hayatımızın bir köşesinde, gözümüzün bir kenarında dururken, “modernliğin sembolü” beton şehirlerimiz, köprüleri-miz ve yollarımız içerisinde oradan oraya savrulmaya devam ediyoruz. Üretimden çok tüketim odağında yaşıyoruz. Ancak biz tüketirken çevremizi ve kendimizi de tükettiğimizi, yalnızca bir kısmımız, o da çok sonra fark edebiliyoruz. Çevreyi dışsallaştırdığımız sürece bu farkındalığı geliştirmek gibi bir şansımız yok. Bu yüz-den, biyo-merkezci görüşler “çevre” ye-rine “doğa” terimini tercih ediyor ki “in-sanın çevresi” olarak dışsallaştırdığımız * İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Şehir ve Bölge

Planla-ma Bölümü AraştırPlanla-ma Görevlisi

çevrenin aslında bir parçası olduğumuz doğa olduğunu anlayabilelim.

Elektrik tellerine konan kuşlar, sokak ke-dileri, sokak köpekleri, parklar ya da tek tük ağaçlar olmasa tümden doğadan so-yutlanacak kentler içinde yaşarken, bazen düşünebildiğimiz tek şey bir deniz kena-rına gitmek, bir kır havası almak, dinlen-mek, “mutlu olmak”... Bugün, bu düşün-ce öyle yaygınlaşmaya başladı ki kentteki hayatlarını geride bırakıp kıra yerleşen, tarım ve hayvancılıkla uğraşan birçok ki-şinin hikayesini duyuyoruz. Bu da, küçük ölçekte de olsa, “kentten kıra”, bir tersine göç hareketi oluşturmaktadır aslında. İnsanın, parçası olduğu doğaya yakın ol-maya ihtiyaç duyduğu bir gerçek. Ancak

(3)

136

DOSYA: ÇEVRE

hepimiz kırsalda hayat kurma imkânına sahip olamayabiliriz. Peki, kente daha yakın bir alternatif olamaz mı? Yakın çevremize baktığımızda, kentleşme ve dönüşüm baskısı altında olan alanların birçoğunda, bu potansiyelleri görüyo-ruz. Bu alanların başında, çeper kuşaklar, kır-kent çeperleri, yeşil alanlar, tarım ve mera alanları gelmektedir.

Kır-Kent Çeperi Nedir?

Kır-kent çeperi (rural-urban fringe), kır-sal ve kentsel bölgeler arasında konumla-nan, kentsel yapılaşmış alanın kenarında bulunan, kentsel ve kırsal kullanımla-rın birbirine karıştığı ve bazen çatıştığı, karma çeper kullanımlarının bulunduğu dinamik bir geçiş bölgesidir. Kır-kent çeperi içerisinde, daha geniş alana ihtiyaç duyan tarım alanları, orman alanları, kü-çük çiftlikler, altyapı tesisleri, bölge has-taneleri, endüstri alanları, depolar, futbol stadyumları, havaalanları, kampüsler benzeri kullanımlar yer seçebilir. Bu alanlar eğlence alanları, koruma alanları, ekonomik gelişme, yeşil enerji üretimi gibi aktiviteler için potansiyel kaynak-lar olmakla birlikte, genellikle planlama süreçlerinde göz ardı edilmektedirler. Çeperdeki kullanımlar yeterli mekânsal

planlama ve arazi yönetimi aşamaların-dan geçmeden oluşurlar ve kentsel sis-temin iyi tanımlanmamış bütünleyici bir parçasıdırlar (Gallent et al, 2006).

Kır-kent çeperinin göz ardı edilmesi, bu alanları, daha düşük arazi fiyatlarının olduğu ve daha erişilebilir ulaşım bağ-lantılarına sahip bir geçiş bölgesi haline getirmektedir. Çeper alanları kent çev-resi yerine kır çevçev-resi olarak tanımlan-mak için daha uygundur çünkü açık ve tarımsal alan kullanımları önceliklidir. Ancak bu kullanımlar sıklıkla kentleşme baskısı altında kalmakta ve verimliliğini kaybetmektedir. İyi yönetilemeyen tarım ve mera alanları, yanlış uygulamalar ve imara açılma riski kır-kent çeperi üzerin-deki verim kaybını tetikleyen etmenlerin başında gelmektedir. Kentsel bölgeler bir “geçiş modeli” üzerinden görselleştirildi-ğinde (Şekil 1), kentsel çekirdek, iç kenar, çeper, dış çeper, tarım ve doğa alanları olarak bölgelenebilir (Gallent et al, 2006). Kır-kent çeperi kullanımları, çeper ku-şaklar (fringe belts) ile benzerlik göster-mektedir. Conzen (1969) çeper kuşakları, “geçici ya da çok yavaş büyüyen bir kent çeperinden kaynaklanan ve başlangıçta çeperde yer arayan arazi kullanım birim-Şekil 1.

(4)

137

DOSYA: ÇEVRE

lerinin karakteristik karışımından oluşan kuşak benzeri bölge” olarak tanımlamış-tır (Conzen, 2009). Kısaca tarif etmek gerekirse çeper kuşaklar, genellikle yavaş büyüyen kentlerde, tarihsel süreçte, kent içine gömülü kalmış kır-kent çeperleri-dir. Çeper kuşaklar, yoğun kent kütlesi-nin ve yapılaşmış alanların aksine nefes alınabilecek, ihtiyaca göre birçok alter-natif kullanımla değerlendirilebilecek ve korunabilecek alanlardır (Şekil 1). Bazı ülkelerde bu alanların korunmasına yö-nelik planlama politikaları geliştirilmiştir. Örneğin İngiltere’nin Birmingham kenti orta kuşağındaki eski endüstri bölgeleri, bugün yeşil kuşak olarak korunmaktadır. Ancak, yavaş büyüyen kentlerin aksine, İstanbul gibi hızlı büyüyen metropol-lerde hızlı nüfus artışına paralel olarak yeni yapılara ve parsellere duyulan ihti-yaç sonucu, çeper kuşaklar, yeni gelişim alanları olarak görülmeye başlanmıştır. Tarım alanlarının ve bostanlık alanların üzerindeki yerleşme baskısı bu duruma örnektir (Hazar & Kubat, 2015).

Şekil 2. Çeper Kuşaklar, Yedikule Bostanları, İstanbul (2016). Prof. Dr. İlhan Tekeli’nin de sıklıkla dile getirdiği gibi, günümüzde kent ve kır arasındaki kesin sınırlardan söz etmek mümkün değildir. Küreselleşmeyi yeni bir sosyo-mekansal süreç olarak tarif eden kent-bölgeler kavramında, iç içe geçmiş ekonomik aktiviteler ve yeni coğ-rafi, ülke aşırı sınırlardan

bahsedilmekte-dir. Heterojen, kozmopolit ve yüksek ge-lir eşitsizliği bulunan bu kent bölgelerde ve Türkiye özelinde, çarpık kentleşmenin kontrol edilmesi, kırdan kente göçün se-beplerinin ortadan kaldırılması ve yaşam kalitesinin arttırılması öncelikli çözülme-si gereken sorunlardır (Tekeli, 2004). Kent ve kır arasındaki sınırların yok olu-şu, hem potansiyelleri hem de riskleri içinde barındırmaktadır. Kır-kent çepe-ri, tarihsel gelişim, biyoçeşitlilik, üretim, rekreasyon ve kimlik ve estetik peyzaj açısından çok çeşitli, dinamik, çok fonk-siyonlu bir bölgedir (Gallent et al, 2006). Aynı çeper kuşak alanları gibi yoğun kent kütlesinden farklı, nefes alınabilecek açık ve yeşil alanlara ve alternatif kullanımla-ra sahiptir. Bu özellikleriyle, kentlilerin yoğun kentleşme bölgelerinden uzaklaş-tığında rekreatif ve tarımsal amaçlarla kullanabileceği bir potansiyele sahiptir. Ancak yoğun kentleşme baskısı altındaki bölgelerde, kentin kırı dönüştürmesi gibi riskleri de barındırmaktadır. Bu koşullar altında, kır-kent çeperine nasıl yaklaşı-lacağı ve bu alanlar üzerindeki planla-ma politikaları çok önemlidir. Kentleri biyo-merkezci bir yaklaşımın içerisinde konumlandırmak, sürdürülebilirliğin ol-mazsa olmaz üçayağını tesis edebilmek açısından gereklidir. Bu yüzden, kır-kent çeperinde uygulanacak planlama politi-kalarında ekolojik ve sosyal sürdürüle-bilirliği ekonomik sürdürülebilirliğe ek-lemlemek gerekliliği kaçınılmazdır.

“Bütünşehir” Yasası

Kır ve kent arasındaki sınırların ortadan kaldırılması adına en önemli yasa, 2012 yılında yürürlüğe giren ve “Bütünşehir

(5)

138

DOSYA: ÇEVRE

Yasası” olarak da bilinen 6360 sayılı “On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yir-mi Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”-dur. Bütünşehir Yasası ile birlikte bü-yükşehirlerin sayısı artmış, büyükşe-hirlerde il özel idarelerinin ve köylerin tüzel kişiliği kaldırılarak yetkileri bağlı bulundukları belediyelere devredilmiş; köyler mahalle statüsüne indirgenmiş ve köy muhtarları birçok alanda dene-tim ve yetkilerini kaybederek, mahalle muhtarları olmuştur. Yerel yönetimle-rin gücünü azaltıp, yetkiyi merkezileşti-ren bu kararın üzerinden beş yıl geçme-sine rağmen, yerel idarelerde fiili yetki karmaşaları hala devam etmektedir. Kıra ve kente aynı tip hizmetler götürü-lecek olması, kırın altyapı hizmetlerine ulaşımını kolaylaştırmakta; ancak, kıra özgü ihtiyaçlar eskisi kadar hızlı karşıla-namamaktadır. Köy muhtarları eskiden köy orta mallarından, örneğin mera alan-larından sorumluyken, artık yetki alanla-rı mahalle muhtaalanla-rıyla aynıdır. Köy tüzel kişiliğine ait taşınmazların tümü yetkili belediyeye ya da hazineye devredilmiştir. Kısacası bu yasayla, köylü kendi kararla-rını vermekten uzaklaşmış, daha merkezi bir karar mekanizmasına bağlanmıştır. Kentsel mahalleler ve Bütünşehir Yasa-sıyla mahalle adını alan köyler, yapıları gereği farklı ihtiyaçlara sahiptir. Dolayı-sıyla, her ne kadar mevcut yasada böyle tanımlanmamış da olsa, “kentsel mahal-leler” ve “kırsal mahalmahal-leler” olarak ayrı değerlendirilmeleri daha uygun olacaktır. Bu konuya dair, 24. Yasama Dönemi ve 3. Yasama Yılı 435 numaralı TBMM

Ko-misyon Raporu’nda, 6360 sayılı Kanun şu şekilde eleştiri almıştır: “Yerinden yöne-tim esasına dayanan Büyükşehir Beledi-yesi modelini iller düzeyinde kurmak ana-yasaya aykırıdır. Yerel ortak ihtiyaçlar ve ulusal ortak ihtiyaçların farklılığı merkez-den yönetim ve yerinmerkez-den yönetimi mey-dana getirmiştir. Mülki sınırlar mahalli hizmetler için optimal ölçek olamaz. Bu kararlarla ilgili belde ve köy halkları bilgi-lendirilmemiş, hiçbir belde ve köyde halk oylaması yapılmamıştır. Köylerin ma-halleye dönüştürülmesiyle, mahalle tüzel kişiliğinden farklı hak ve ayrıcalıklara sa-hip köy tüzel kişiliği kaybolmakta, köyün kullanım hakkına sahip olduğu orman ve mera varlığı belediye hukuku çerçevesi-ne taşınmakta; sonuçta doğal varlıklar ve nüfusun yerleşik değerleri halkın istek ve iradesinden uzaklaşmaktadır. Büyükşehir Belediyesi modelinin kendisi sorunlu bir modeldir. Alan büyüklüğü, görev/yetki ilişkileri yeniden tanımlanmalıdır. Kent-sel ve kırsal belediyeler ayrı sınıflandırıl-malıdır ve uygun yönetim modellerine sahip olmalıdır. Yerel yönetim birlikleri sistemi kurulmalıdır1.”

Sürdürülebilirlik ve Tarım

Ülkemizde tarım sektöründeki ekono-mik, sosyal ve ekolojik sürdürülebilirli-ğin eksikliği, köylerdeki genç nüfusun kırdan kente göç etmesine ve kentlerde aşırı nüfus artışına sebep olmaktadır. Ge-ride kalan daha yaşlı ve küçük üreticiler, atadan kalma tekniklerle tarım yaparken; gelir ve gider eşitsizliğinden dolayı kar elde edememektedir. Bugün tarım sek-törü, konvansiyonel tarım yapan büyük 1 24. Yasama Dönemi ve 3. Yasama Yılı 435 numaralı

(6)

139

DOSYA: ÇEVRE

firmalar haricinde her geçen gün kü-çülmektedir. Koşullar değişmedikçe, küçük üretici tarımının sürdürülebi-lirliği mümkün değildir. Hayvancı-lıkla uğraşan köylülerin de “mahalle içerisinde otlayan hayvanları” kentli komşularınca şikayet edilirse ne yapa-cakları meçhuldür. Dolayısıyla, köylü gitgide tarım ve hayvancılıktan uzak-laştırılmaktadır ve mahalleye dönüşen köylerdeki ekilmeyen toprakların ima-ra açılması riski, kır-kent çeperindeki tehditlerin başında gelmektedir.

Ülkemizde uzun yıllardır başı çeken sek-tör inşaat seksek-törüdür ve 6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürül-mesi Hakkında Kanun” ya da “Kentsel Dönüşüm Yasası” gibi çeşitli yasal düzen-lemeler de bu uygulamaların kolaylaş-ması için yapılmaktadır. Ancak, tarım ve sanayi sektörlerinin aksine inşaat sektö-rü ve toprak rantı üretim değil, tüketim üzerine kurulmuştur ve uzun erimli bir kalkınma sağlayamaz. Bugün tarım, mera ve orman alanları onları koruması gere-ken yasalara eklenen “gere-kentsel dönüşüm” maddeleriyle, “toprağın altı, toprağın üstünden değerliyse, ona tabi olunaca-ğı” fikrinden yola çıkan maden ve enerji sektörleri önceliğiyle ya da işgaller ile geri döndürülemez biçimde kaybedilmekte-dir. Örneğin, 4342 sayılı Mera Kanunu ile korunan ve İl Mera Komisyonlarınca kontrol edilen mera alanları yanlış otlat-ma uygulaotlat-maları sebebiyle her geçen gün verim kaybetmekte, yapılan ıslah çalış-maları yeterli olmamakta ve başka kulla-nımlara tahsis edilerek kaybedilmektedir. Mera alanları, yalnızca hayvancılık faali-yetleri ve kırsal kalkınma için değil, biyo-çeşitlilik açısından da en az orman ve

del-ta alanları kadar önemlidir (Şekil 2, Şekil 3). Mera alanlarının ıslahı için dünyada başarılı örnekler bulunmaktadır. Savory Enstitüsü tarafından geliştirilen “Bütün-cül Otlatma Yönetimi” bunlardan biridir2.

Şekil 4. Göllüce Köyü, Torbalı, İzmir (2016).

Bugün insanın doğanın ve ekolojik dön-günün parçası olma farkındalığını art-tırmak için birçok sivil toplum kuruluşu çalışmakta, yanlış uygulamalara karşı da-valar açılmakta, konuya dair çeşitli film-ler ve belgeselfilm-ler çekilmektedir. Bu bel-gesellerin başarılı örneklerinden biri olan “Yuva” (2009), yaşamın çeşitliliğini ve insanlığın gezegendeki ekolojik dengeyi nasıl tehdit ettiğini anlatmaktadır3. ABD'nin Idaho, Montana ve Wyoming eyaletlerinde bulunan ve dünyanın ilk 2 Savory Enstitüsü, Bütüncül Otlatma Yönetimi

3 Yuva

Şekil 3. Çayır-Mera, Göllüce Köyü, Torbalı, İzmir (2016).

(7)

140

DOSYA: ÇEVRE

milli parkı olan Yellowstone Milli Par-kı (Şekil 4) bir diğer örnek olarak veri-lebilir. Aşırı avcılık faaliyetleri sebebiyle 1973 yılında kurtların nesillerinin tü-kenmenin eşiğine gelmesi ve diğer hay-van nüfuslarının dengesiz artışı parktaki üç bölgenin çölleşmeye başlamasıyla so-nuçlanmıştır. Bu durum fark edildikten sonra, 1995 ve 1997 yılları arasında bu üç bölgeye Kanada’dan getirilen 41 kurt salınmıştır4. Yellowstone Milli Parkı’na salınan kurtların, av-avcı ilişkilerini ye-niden düzenleyerek çölleşmeyi durdur-ma sürecini gösteren “Kurtlar Nehirleri Nasıl Değiştirir (2014)” belgeseli bu eko-lojik döngüyü anlatmaktadır5.

Şekil 5. Yellowstone Milli Parkı, ABD

Milli Parklar hem biyoçeşitlilik, hem de insanın doğa ile iç içe vakit geçirebile-ceği nadir rekreatif alanlar olmaları se-bebiyle çok değerlidir. Türkiye’de milli parklar “muhafaza alanları”, tabiat park-ları ise daha düşük koruma statüsünde “koruma alanları” olarak kabul edilir ve bazen bu statülerin değiştirilmesine dair kararlar alınır. “Belgrad Ormanları” ör-neğinde olduğu gibi (Şekil 5), ne yazık ki ülkemizde rant kaygısıyla doğal değerle-rimizin geri dönüştürülemez bir şekilde kaybedilmesi ve imara açılması için dü-zenlemeler yapılabilmektedir. 1950’de 4 Yellowstone Milli Parkı

5 Kurtlar Nehirleri Nasıl Değiştirir

Tarım Bakanlığının talebi üzerine “mu-hafaza ormanı” statüsü kazanan Belgrad Ormanı içerisindeki bazı alanların koru-ma statüsü, tam da bu sebeplerle “tabiat parkı” statüsüne düşürülmüştür6.

Şekil 6. Belgrad Ormanları, İstanbul

Sonuç

Neoliberalizmin etkisindeki tüm geliş-mekte olan ülkeler gibi, ülkemizde de çevre gündemi çok boyutlu ve çetrefilli süregeliyor. Çevre mücadelelerinden şaibeli ÇED raporlarına, davalardan torba yasalara, 2-B orman arazilerinden delik deşik edilen Mera Yasası’na, ko-ruma statüsü düşürülüp tabiat parkına dönüştürülen milli parklardan yanan ormanlara... Ne yazık ki ülkemizdeki genel algı göstermektedir ki çevre bir manzaradan, bir bakı noktasından ya da bir rant kaynağından öteye geçemiyor. Yani, ancak bir amaca hizmet ediyorsa bir önemi var. Sayısız bilimsel araştır-ma, seminer, haber, direniş, change.org kampanyaları ve kamuoyu oluşturma çabalarına rağmen bugüne kadar, bir-kaç bireysel başarı haricinde, yönetsel bir reform başarıyla gerçekleştirilemedi. Bu yazıda irdelenen kır-kent çeperleri çevresel kaynakların bir rant aracı ola-6 Belgrad Ormanı hala tehlike altında

(8)

141

DOSYA: ÇEVRE

rak kullanılmasına karşı, doğa odaklı bir kentleşme modeli olarak görülebilir. Peki, yoğun kentleşmenin bittiği ve sakı-nılması gereken kırsal alanların başladığı geçiş bölgeleri nasıl değerlendirilebilir? Kır-kent çeperi bir çeper kuşak olarak kentin büyümesiyle içeri nüfuz edebilir, kent ve kır arasındaki az yoğun ve al-ternatif kullanımlar, açık ve yeşil alanlar bir yeşil kuşak oluşturarak kır ve kent arasında bir tampon bölge oluşturabilir. Doğru planlama politikalarıyla, kentin kır üzerindeki olumsuz etkisini hafifle-tebilme potansiyeline sahiptir. Çeperden içeri sızan yeşil kuşaklar ulaşım bağ-lantıları, alternatif, kamusal, rekreatif ve tarımsal kullanımlar, hobi bahçeleri, kampüsler, kültür merkezleri, kent park-ları vb. birçok aktivitenin barınabileceği, düşük yoğunluklu, alternatif bir odak oluşturabilir. Kuşkusuz kır-kent çeperi bu potansiyellerin tümüne sahiptir, an-cak bu potansiyelleri fırsata dönüştürmek için özellikle karar alma ve yerel yönetim kademesindeki kişilerin kente ve doğaya bakış açısının ve öncelik sıralamasının değişmesi gerekmektedir.

Öncelikle kır-kent çeperi üzerindeki tehditler ortadan kaldırılmalı ve potan-siyeller fırsata çevrilmelidir. Bunun için o kırda ve kentte yaşayan her bireyin, karar alıcıların ve yerel yönetimlerin do-ğaya, kıra ve kente bakış açısını yeniden gözden geçirmesi gerekmektedir. Doğa-ya geri döndürülemez zararlar verilme-mesi ve sürdürülebilirliğin üçayağının dengede tutulabilmesi için doğru poli-tikalar uygulanmalıdır. Bu polipoli-tikalara karar vermeden önce, o coğrafyayı iyi

bilen, orada yaşayan ya da bu kararlar-dan etkilenecek olan her kesimin dâhil olabileceği katılımcı bir yaklaşım izle-mek gerekizle-mektedir. Katılımcı yaklaşım içinse “daha güçlü yerel yönetimler” ge-rekmektedir. Büyük potansiyeller barın-dıran kır-kent çeperi, bir geçiş bölgesi olarak hem kentlilerin hem de köylüle-rin ekonomik, ekolojik ve sosyo-kültürel bütünleşme bölgesi olabilir. Bu sayede kır ve kent özlerini kaybetmeden ve biri ötekini yok etmeden bir bütün halinde işleyebilir. Aksi halde elimizde yalnızca son derece sağlıksız koşullardaki “yaşam alanları” ve ucu bucağı olmayan kentle-rin kalması kaçınılmazdır.

Kaynakça

Conzen, M.P. (2009). How cities internalize their for-mer urban fringes: a cross-cultural comparison, Ur-ban Morphology 13, 29-51.

Gallent, N., Andersson, J., & Bianconi, M. (2006). Planning on the Edge. Routledge.

Hazar, D. & Kubat, A. S. (2015). Fringe belts in the process of urban planning and design: Comparative analyses of Istanbul and Barcelona. ITU Journal of the Faculty of Architecture, 12(1), 53.

Tekeli, İ (2004). Türkiye’de Kent Bölgeleri Üzerine Düşünmek. Değişen-Dönüşen Kent ve Bölge, 8 Ka-sım Dünya Şehircilik Günü 28. Kolokyumu, Ankara. Url-2: TBMM Komisyon Raporları, https://www. tbmm.gov.tr/develop/owa/sirasayi_sd.sorgu_baslan-gic, 18.02.2017

Url-3: Savory Enstitüsü, http://www.savory.glo-bal/?EsetProtoscanCtx=2c6dd6cede0, 01.04.2017 Url-5: Yuva, Belgesel, http://www.imdb.com/title/ tt1014762/, 01.04.2017

Url-7: Kurtlar Nehirleri Nasıl Değiştirir, Belgesel, https://www.youtube.com/watch?v=ysa5OBhXz-Q, 01.04.2017

(9)

142

DOSYA: ÇEVRE

Görsel Kaynakça

Şekil 1. Kır-Kent Çeperi, http://www.dpz.com/Ini- tiatives/AgrarianUrbanism?from=Thought.Agraria-nUrbanism, 18.12.2016

Şekil 3-4. Anadolu Meraları, http://anadolumera. com/, 01.04.2017

Şekil 5. Yellowstone Milli Parkı, https://www.nps. gov/yell/learn/nature/wolves.htm, 07.04.2017 Şekil 6. Belgrad Ormanı hala tehlike altında, http:// www.arkitera.com/haber/12826/belgrad-orma-ni-hala-tehlike-altinda, 07.04.2017

View publication stats View publication stats

Referanslar

Benzer Belgeler

Vadi Halkı, Gökçek’in belediyecilik anlay ışını teşhir etmek ve buna karşı verilen mücadeleye dikkat çekmek için Kızılay Konur Sokak’ta bulunan Mimarlar

Hücre çeperinin esas kimyasal yapısını selüloz, hemiselüloz, pektin ve yapısal proteinler oluşturur... Selüloz mikrofibrilleri plazma

Fakat yapılan sebzecilik, hayvancılık faaliyeti yoğun olarak yapıldığından bu sahada Bağbaşı kadar önemli olmayıp sadece domates, salatalık, soğan, lahana,

O gün gelirse ve o gün burada bulunanlardan bazısı hayatta olmaz, öy­ le bir gün olur da toplanamazsa onların’ mezarları üzerine İstiklâl bayrağınızla

Merhumun naaşı, öğleyin Tcşvikiyedc- ki evinden alınmış, öğle namazını müte­ akip cenaze namazı Teşvikiye camiinde kılındıktan sonra Şe hir Bandosu

Geçen yıl 253 bin kitapsever tara­ fından ziyaret edilmiş olan ve doğru­ dan doğruya okurlara yönelik bir “tü­ ketici fuarı” olarak Avrupa’nın en bü­ yük

Önündeki büyük veranda, yazııı gölge bastığı zaman açıkta oturmak için yapılmıştır.. Önde, şoseye bakan salon ve yemek odası bir camekân ve bir perde ile

Kırsal Yerleşme Tarzları Ephemer (Geçici) Yerleşmeler Temporer (Geçici) Yerleşmeler Episodik (düzensiz geçici) Yerleşmeler Periyodik (düzenli geçici) Yerleşmeler Mevsimlik