• Sonuç bulunamadı

Alâiye'den Alanya'ya

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Alâiye'den Alanya'ya"

Copied!
132
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Alanya

Alanya

’ya

Editörler:

Ekrem Kalan & Mahmut Demir

Alanya, Antikçağ’dan günümüze kadar insanlı-ğa ev sahipliği yapmakla kalmamış aynı zamanda kesintisiz olarak bir medeniyet merkezi olagelmiştir. Şehir, günümüzden tam 800 yıl önce 1221 yılında Türkiye Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad tarafından fethedilmiş ve bir Türk-İslam merkezi olarak yeniden imar edilmiştir. Fethin sonrasında da fatihinin ismine nisbetle Alaîye olarak isimlendiril-miştir. Tarihinin son 800 yılı işgallerle kesintiye uğramaksızın ve ciddi bir tahribat görmeksizin Türk-İslam kültürü ile bezenmiş hâldedir. Dolayı-sıyla insanlık tarihine sunduğu nimetler itibariyle de şehir ile tarih ayrılmaz bir bütünlük arz etmektedir.

Bu mümtaz Selçuklu kökenli Türk-İslam şehrinin zengin tarihini bir bütün olarak ortaya koymak adına, günümüze kadar pek çok etkinlik düzenlenmiş, akademik ve yerel tarih çalışmaları yapılmıştır. Alanya’nın farklı dönemleri ele alınmış ve tarihine katkılar sağlanmıştır. Bu değerli bilimsel katkılara ilaveten kitabımızda; şehrin Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerindeki tarihini ana hatlarıyla, bir arada ve akademik düzeyde sunu-labilmesi de amaçlanmıştır. Gerek üniversitelerin kuruldukları şehre katkı sağlamaları şiarından hare-ketle gerekse de Alanya’nın fethinin 800. sene-i devriyesi münasebetiyle, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ekrem Kalan’ın girişimi ve çabasıyla ALAÎYE’DEN ALANYA’YA isimli bu prestij baskı eser, şehrin sadece ekonomik hayatına değil kültür ve bilim alanındaki çalışmaları-na da destek veren Alanya Ticaret ve Saçalışmaları-nayi Odası-nın katkıları ile hazırlanmıştır.

Elinizdeki kitap, Alanya’nın Selçuklu, Osman-lı ve Cumhuriyet Dönemi tarihini ana hatlarıyla ortaya koyan bir çalışmadır. Kitabın “Selçuklular

Döneminde Alanya” başlıklı ilk bölümünde,

Sel-çuklu tarihçisi Prof. Dr. Mehmet Ali Hacıgökmen tarafından Alanya’nın Selçuklu dönemi tarihi ayrın-tılı olarak ele alınmıştır. “Osmanlı Yönetiminde

Alâiye (1471-1923)” başlıklı ikinci bölüm ise

Osmanlı tarihçisi olan Prof. Dr. Selim Hilmi Özkan tarafından kaleme alınmış ve Alanya’nın Osmanlı dönemi tarihine mercek tutulmuştur. Kitabın son bölümünde ise Cumhuriyet tarihçisi Doç. Dr. Ali Rıza Gönüllü tarafından “Cumhuriyet Döneminde

Alanya” başlığıyla, bu kez Alanya’nın Cumhuriyet

devrindeki tarihî özellikleri ayrıntılarıyla ortaya konmuştur.

Alaîye’den Alanya’ya kitabı, kültür ve mede-niyet merkezi olan şehrin tarihî zenginliklerini ve doğal güzelliklerini yansıtan çok sayıda görseli de içermektedir. Bununla birlikte insanların ilk defa görecekleri eski fotoğraflar, haritalar ve arşiv vesi-kalarıyla da zenginleştirilmiştir. Alanya’nın dönem dönem idarî, iktisadî, askerî, fizikî, coğrafî ve sosyo-kültürel özelliklerini ortaya koyan bilgilere ve detaylı tablolara da yer verilmiştir. Bu yönüyle kitabın; Alanya’nın şehir olarak tarihsel geçmişi-nin, sahip olduğu fiziksel alt yapısının, doğal ve sosyo-kültürel özelliklerinin tanıtımına katkı suna-bilmesi de amaçlanmıştır.

ALÂİYE’DEN ALANYA’YAALÂİYE’DEN ALANYA’YA

Editörler:

Ekrem Kalan & Mahmut Demir

ALANYA ALAADDİN KEYKUBAT ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI • No: 001

ALKÜY

ISBN: 978-605-745-810-0

(2)
(3)
(4)

Alâiye’den Alanya’ya

Editörler: Ekrem Kalan & Mahmut Demir Yazarlar

Prof. Dr. Mehmet Ali Hacıgökmen Prof. Dr. Selim Hilmi Özkan

Doç. Dr. Ali Rıza Gönüllü

Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Yayınları No: 001 Tarih/Araştırma 1

ISBN: 978-605-745-810-0 1. Baskı Alanya, Mart 2021

© Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi İktisadi İşletmesi

Kestel Mahallesi, Üniversite Caddesi, No:80 PK: 07425 Alanya - Antalya / Türkiye Telefon: 0242 510 60 60 / Faks: 0242 510 60 09 / Sertifika No: 47783

www.alkuy.alanya.edu.tr E-posta: alkuy@alanya.edu.tr

Tasarım Kadir Abbas Baskı ve Cilt

Optimum Basım San. ve Tic. Ltd. Şti.

Tevfikbey Mah. Dr. Ali Demir Cad. No: 51/1 34295 Küçükçekmece İstanbul Tel: 0212 463 71 25 / Faks: 0212 422 11 51 • Sertifika No: 41707

Alanya Alaaddin Keykubat University Library Cataloging-in-Publication Data

Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Kütüphanesi Kataloglama Bölümü Tarafından Kataloglanmıştır.

Names: editors: Kalan, Ekrem; Demir, Mahmut.

Title: Alâiye’den Alanya’ya / editors Ekrem Kalan, Mahmut Demir. Description: Antalya: Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Yayınları, 2021. Series: Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Yayınları; 1. Tarih/Araştırma; 1

Identifiers: ISBN: 9786057458100 (paperback)

Subjects: 1. Alanya (Antalya, Türkiye)--Tarih. 2. Alanya--Selçuklular Dönemi.

3. Alanya (Alâiye)--Osmanlı Yönetimi 4. Alanya--Cumhuriyet Dönemi

(5)
(6)

“Yüce Sultan, zalimlerden mazlumları insaflıca koruyan,

kainatta adaletin dirilticisi, şanlı milletin sığınağı,

iki denizin sultanı, şarkın ve garbın muhafızı,

Selçukoğulları’nın tacı Uluğ Alaeddin Keykubad’ın

(7)

İÇİNDEKİLER

Önsöz

Ekrem Kalan

... ix

Bölüm 1

Selçuklular Döneminde Alanya

Mehmet Ali Hacıgökmen

...1

Giriş ... 3

BizAnS DönEMinDE AlAnYA vE II. IoAnnES KoMnEnoS’Un AKDEniz ProjESi ... 6

FEtiHtEn öncE AlAnYA vE KYr FArD (vASl) ... 9

AlAnYA’nIn FEtHi ... 10

Fethin Sebepleri ve izlenen Yol ... 10

Alanya Kalesi Kuşatması ve Fetih ... 12

Alanya’nın Fetih tarihi ... 14

SUltAn I. AlAEDDin KEYKUBAD’In AlAnYA SEvGiSi ... 15

SElçUKlU DönEMi KöşKlEri vE AvcIlIK ... 17

SElçUKlUlAr DönEMinDE AlAnYA’DA iSKân ... 19

AlAnYA’DA SElçUKlUlAr zAMAnInDA PArA BASIMI ... 21

AlAnYA KAlESi vE KAlE içinDEKi YAPIlAr ... 22

Alanya Kalesi’nin inşasında Bulunan Emirler ... 22

Kalenin Yapısı ve Mimari Yapılar ... 23

KAlE DIşInDAKi BAzI YAPIlAr ... 32

Alara Kalesi Kervansarayı ve şarabsa Hanı ... 32

I. Alaeddin Keykubad’dan Sonra Alanya, Karamanoğulları ve Alâiye Beyliği ... 36

AlAnYA’DA MEMlüK vE KIBrIS KrAllIğI’nIn HâKiMiYEt MücADElESi vE AlâiYE BEYliği’nin SonU ... 38

Bölüm 2

Osmanlı Yönetiminde Alâiye (1471-1923)

Selim Hilmi özkan

... 43

Giriş: AlâiYE’nin oSMAnlI EGEMEnliğinE GirMESi ... 45

(8)

AlâiYE SAncAğInIn iDAri DUrUMU ... 47

AlâiYE’nin KAzA vE nAHiYElEri ... 54

Alâiye Kazası ...55

Nefs-i Alâiye ... 55

Oba Pazarı Nahiyesi ... 55

Mahmudlar Nahiyesi ... 59

(A)Nağlu Nahiyesi ... 59

Kise Nahiyesi ... 59

Dim Deresi Nahiyesi ... 60

Çöngere Nahiyesi ... 61

Alara Nahiyesi ... 61

Sedre Nahiyesi ... 62

Mahmud Seydi Nahiyesi ... 62

Malan Nahiyesi ... 62 Kerâliye Nahiyesi ... 62 Şeyhler Nahiyesi ... 62 Kenares Nahiyesi ... 63 Aksaz Nahiyesi ... 63 Karacalar Nahiyesi ... 63 İvradı Nahiyesi ... 63 Hasanlar Nahiyesi ... 63 Akseki Kazası ... 63

Kasaba-i Marolya (Akseki) ... 63

Kasaba-i Çimi ... 63 Kasaba-i Gödene ... 63 Murt Nahiyesi ... 64 Manavgat Kazası ... 64 Atabey Nahiyesi ... 64 Akçahisar Nahiyesi ... 64 ibradı Kazası ... 64

Senir ma Düşenbe Kazası ... 64

AlâiYE’DE BElEDiYE tEşKilAtInIn KUrUlMASI vE BElEDiYE HizMEtlEri ... 65

AlâiYE SAncAğInDA nüFUS vE YErlEşME ... 66

şehir Yerleşim Yerleri ve nüfus Durumu ... 68

Köy Yerleşim Yerleri ve nüfus Durumu ... 69

Yörük ve cemaat Yerleşmesi ve nüfusu ... 70

Hristiyan nüfus ... 71

Alâiye Sancağı’nda üretim ve Ekonomi (Ekonomik ve Sosyal Durum) ... 72

toprak, çift ve çiftlik ... 72

Alâiye Sancağı’nda çift ve çiftlikler ... 73

Hayvancılık ... 74

Maktu` vergiler ve tesisler ... 75

Değirmenler (resm-i âsiyâb) ... 76

resm-i tahînhâne ... 77

Sosyal Hayat, Eğitim Kurumları ve vakıflar ... 77

(9)

Suhte İsyanları ... 79

Kişiler Arası Anlaşmazlıklar ve Alacak Verecek Meseleleri ... 79

Arazi Anlaşmazlıkları ... 80

Devlet Görevlilerinden Şikâyet ve Genel Asayiş Olayları ... 81

Bölgede Yapılan İskân, Sürgün Çalışmaları ve Asayiş ... 82

Bölüm 3

Cumhuriyet Döneminde Alanya

Ali rıza Gönüllü

... 85

Giriş ... 87

cUMHUriYEt DönEMinDE AlAnYA ... 89

Sosyal Hayat ... 89

İdari Yapı ... 89

Nüfus ... 91

Siyasi Faaliyetler ... 91

Belediye ... 93

Atatürk’ün Alanya’yı Ziyareti ... 94

Sağlık Kurumları ... 96

Kültürel Hayat ... 97

Okullar ... 97

Müzeler ... 99

Alanya Arkeoloji Müzesi ... 99

Kızıl Kule Etnoğrafya Müzesi ...99

Atatürk Evi ve Müzesi ... 100

Halk Kütüphanesi ... 101

Dernekler ... 101

Türk Ocağı ... 101

Himaye-i Eşcar Derneği ...101

Halkevi ...102 Ekonomik Hayat ... 103 Tarım ve Hayvancılık ... 103 Sulama... 105 Orman ve Madencilik ... 106 Sanayi ... 106 Turizm ... 109 Ulaşım ... 109 Denizyolu Ulaşımı ... 109 Karayolu Ulaşımı ...110 Havayolu Ulaşımı ... 111 İhracat ... 111 Ticari Kuruluşlar... 111 Bankalar ... 111

(10)

Alanya Müstahsilleri Kooperatifi Şirketi ... 111

Alanya Ticaret ve Sanayi Odası ...112

Alanya İstihlâk Kooperatifi ... 113

(11)

YAzarlar

PROF. DR. MEHMET ALİ HACIGÖKMEN

1967 yılında Alanya’da dünyaya gelen Mehmet Ali Hacıgökmen, ilk, orta ve lise eğitimini Alan-ya’da tamamladı. 1985 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tarih bölümü-ne girdi ve aynı bölümden 1989 yılında mezun oldu. 1996 yılında Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fa-kültesi Tarih Bölümü Ortaçağ Anabilim Dalında Araştırma Görevlisi olarak göreve başladı. 2001 yılında Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ortaçağ Tarih Bilim Dalı’nda Dr. unvanını al-dı. 2006 yılında Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Ortaçağ Ana Bilim Dalı’nda Yardımcı Doçent olarak atandı. 2013 yılı Ekim ayında Doçent, 2019 yılında da Profesör unvanla-rını aldı. Selçuklu Tarihi, Ahî Teşkilâtı ve Kültürü üzerine çalışmalaunvanla-rını sürdürmektedir.

PROF. DR. SELİM HİLMİ ÖZKAN

1974’te Antalya’nın Gündoğmuş ilçesine bağlı Ortaköy beldesinde dünyaya geldi. İlk ve orta öğ-renimini Isparta Şarkikaraağaç’ta, Lise öğöğ-renimini ise Isparta’da tamamladı. Lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini Süleyman Demirel Üniversitesinde tamamlayan Selim Hilmi Özkan, 1998-2008 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığına bağlı çeşitli okullarda Tarih öğretmeni olarak görev yaptı. 2013 yılında doçent, 2018 yılında profesör kadrosuna atandı. Giresun Üniversitesinde baş-ladığı akademik hayatına halen Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Eğitimi Bölümünde devam etmektedir. Aynı zamanda burada Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü görevini de yürütmektedir. Özkan, 2012 yılında ABD’de The University of Wisconsin, 2014-2015 eğitim öğretim yıllarında da Texas Tech Üniversitesinde mi-safir araştırmacı olarak alanı ile ilgili çalışmalarda da bulundu. Çalışmaları daha çok Karlofça Ant-laşması sonrası Osmanlı Diplomasi tarihi ve dış politikası üzerine yoğunlaşmıştır.

DOÇ DR. ALİ RIZA GÖNÜLLÜ

Alanya’da dünyaya gelen Ali Rıza Gönüllü, ilk, orta ve lise eğitimini Alanya’da tamamladı. 1979 yılında Isparta Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler Bölümünden mezun oldu. Anadolu Üniversitesi’n-de Tarih Lisansını, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları EnstitüsünÜniversitesi’n-de Cumhuriyet Tarihi Bilim Dalında Yüksek Lisans ve Doktora eğitimini tamamladı. 2019 yılında Atatürk İlkeleri ve Cumhuriyet Tarihi Bilim Dalında Doçent oldu. Öğretmenlik mesleğine Bilecik’te başladı. Daha sonra Alanya’da çeşitli ilk ve orta öğretim kurumlarında öğretmen ve yönetici olarak çalışarak 2020 yılında emekli oldu. Cumhuriyet Tarihi ve Şehir Tarihi gibi konularda çalışmalar yapmaya de-vam etmektedir. Cumhuriyet Döneminde Antalya 1923-1960, Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e Alanya

(12)
(13)

Önsöz

İ

nsanlar medeniyet oluşturabilme kabiliyetine sahip oldukları için, tarihleri boyunca pek çok yerleşim merkezi kurmuşlar ve geliştirmişlerdir. Zaman içerisinde bu merkezlerde farklı me-deniyetler ve kültürler üst üste birikerek bir zenginlik oluşturmuştur. Bu yüzden bir yerleşim sanatı olarak şehircilik, insan medeniyetinin bir alâmet-i fârikasıdır. Şehirler insan topluluklarının medeniyet seviyesinin de doğrudan bir göstergesidir. İnsan medeniyetinin izleri bakımından için-de yaşadığımız ana vatanımız Türkiye’nin, tüm Dünya üzeriniçin-de ayrıcalıklı bir konumu vardır. Bi-lim, bu ayrıcalıklı konumu her geçen gün daha da ileriye taşıyan veriler sağlamaktadır.

İnsanlığın köklü medeniyet birikimiyle bezeli Türkiye topraklarında adını tarihe kazımış pek çok şehir vardır. Üç tarafı eski dünyanın bilinen denizleriyle kuşatılmış olan ülkemizin kıyılarında medeniyetin ışıkları parlamıştır. Bir zamanlar çok kültürlülüğün ve zengin medeniyet birikiminin güzide temsilcileri olan şehirler, ülkemizin kıyıları boyunca uzanmaktadırlar. Bir kısmının hikâye-si sona ermişken onlarla akran olan bazılarınınki ise halen sürmektedir. Bu hikâyelerden birihikâye-si kı-yıdan sabırsızca ve koşarcasına Akdeniz’e uzanan Alanya’da vücut bulur. Onu tanıyanlar, bir za-manlar Korakesion, Kalonoros ve Alâiye olarak anıldığını bilirler. Akdeniz ile Türk Yurdu’nun, gü-neş ile turuncun, sedir ile zeytinin birbirine kavuştuğu bu kadim şehirde medeniyetler kendini göstermeyi bekler.

Korsan Tyrphon’un sığınağı, Romalı Pompeius’un hedefi ve Uluğ Alaeddin Keykubad’ın im-zasıdır Alanya. Pek çok medeniyetten izler taşısa da halen yüzü Selçukludur. Alanya’ya bakanlar, onda Uluğ Alaeddin Keykubad’ın emeğini görür. İlk anda aşina eder kendini kartal yuvası kayalık-lar ve onkayalık-ları süsleyen gerdanlık gibi surkayalık-lar. Uluğ Alaeddin Keykubad, ilk fethinin şerefine Türk-İs-lam geleneğini burada uygular. İsmiyle müsemma bir yurt yapar, bünyad eder kendisine nispetle Alâiyye diye. Yeniden kurulan şehir muhteşem surlarının içinde bir Türk-İslam rönesansına ev hipliği yapar. Sultan yadigârı ismine ek olarak bazen kışlak ve bazen zemistangâh olarak anılır sa-tır aralarında. İnsana mutluluk veren ve bahara benzeyen kışları sultanların eğlence meclisleriyle canlanır. Şehir, kâğıt üzerinde yazar Ahmed El-Osmânî ez-Zencânî’nin edebî imzasını, surlarında sanatçı Ebû Ali bin Ebî’r-Rehâ bin El-Kettânî El-Halebî’nin mimarî mührünü, bağrında ise Selçuk-luların altın çağının izlerini taşır.

(14)

Elinizdeki bu kıymetli eserde, deryâdan bir katre misali, Akdeniz’in incisi Alanya’nın tarihî serüvenine ev sahipliği yapılmaktadır. Şehrin Selçuklu çehresi, Prof. Dr. Mehmet Ali Hacıgök-men’in “Selçuklular Döneminde Alanya” isimli çalışması ile ortaya konmaktadır. Ardından şehrin Osmanlı Dönemi, Prof. Dr. Selim Hilmi Özkan’ın “Osmanlı Yönetiminde Alâiye (1470-1923)” başlık-lı çabaşlık-lışması ile ele abaşlık-lınmaktadır. Son olarak, Alanya’nın Cumhuriyet Dönemi’ndeki hikâyesi ise Doç. Dr. Ali Rıza Gönüllü’nün “Cumhuriyet Döneminde Alanya” başlıklı çalışmasıyla okuyucuların bilgisine sunulmaktadır.

Alanya’nın Türkiye Selçuklu Sultanı Uluğ Alaeddin Keykubad tarafından fethedilerek, bir Türk-İslam Yurdu haline getirilmesinin 800. yılı anısına hazırlanan bu eserle, Sultan Alaeddin ve şehrin fatihlerine olan minnet ve rahmet dileklerimizi bir kez daha ifade etmek isteriz.

Bu vesileyle bir Selçuklu başkenti olan Alâiye’nin, bugün Alanya adıyla bir dünya kenti olabil-mesi adına Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi olarak attığımız her adımla ecdadımıza olan sorumluluğumuzu bir nebze de olsa yerine getirmenin onur ve mutluluğunu yaşamaktayız.

Prof. Dr. Ekrem KALAN

(15)

Bölüm 1

Selçuklular

Döneminde Alanya

(16)
(17)

Giriş

A

ntikçağ’da Alanya bölgesine Coracessium/Korakesion adı verilmekteydi. Bu kelimenin

Çı-kıntı ya da Karga Yeri anlamlarında kullanıldığını biliyoruz.1 Bizans hâkimiyeti ile birlikte

Alanya için Kalon Oron/Oros, Kaxou Opoş, (Καλόν Ορος) ismi kullanılmıştır.2 Kalon Oros ismi

ise “güzel dağ” anlamına gelmektedir. Alanya, Antikçağ’da Pamfilya (Pamphylia) ve Dağlık Kilik-ya’nın tam sınırında olduğu için, Dağlık Kilikya da mı yoksa Pamfilya bölgesinde mi olduğu hak-kında coğrafyacılar farklı görüşler beyan etmişlerdir.3 Buna göre Manavgat (Melas) Nehri’ni4 iki

bölge arasında sınır gösterirsek, Alanya, Pamfilya ve Dağlık Kilikya’nın tam birleştiği yerde bu-lunmaktadır.

Alanya Kalesi, Antalya Körfezi’nin doğu ucunda Bergama Kralı II. Attalos (MÖ 159-138)5

za-manında kuruldu. Surların bir kısmı da bu dönemde yapıldı. III. Attalos’un varis bırakmadan ölme-siyle vasiyeti üzerine şehir Romalılara geçti.6 Toros Dağları’nın Orta Anadolu ile irtibatı

güçleştir-diği Alanya şehrinin batıdaki Antalya ile de karayolu ulaşımı imkânları kısıtlıydı. Ancak Kıbrıs’a Alanya bölgesinden yelkenli gemilerle ulaşım mümkündü.7 Karadan doğrudan müdahalenin güç

olduğu Akdeniz’in bu gibi kesimlerinde bu nedenlerle korsanlık faaliyetleri o kadar artmıştır ki,

1 Bilge Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, (İstanbul: İnkılap Kitabevi, 1993), s. 462; İbrahim Hakkı Konyalı, Alanya (Alaiyye), (İs-tanbul: Ayaydın Kitabevi, 1946), s. 30-31.

2 Seton Lloyd & D. Storm Rice, Alanya (’Ala’iyya), (Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1989), s. 5; İbrahim Hakkı Konyalı, Alanya (Alaiyye), s. 58; Bilge Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, s. 368; Mehmet Ali Bozkuş, “Ortaçağ’da Alâiyye (Alanya) ve Alâiyye Beyliği” (doktora tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017, s. 45.

3 Seton Lloyd & D. Storm Rice, Alanya (’Ala’iyya), s. 1.

4 Manavgat, antik çağda Melas olarak isimlendirilir. Bkz. Onur Kara, “Dağlık Pamphylia’daki Antik Dönem Yol Güzergâhları Üzerine Notlar”, Melas Vadisi, (t.y.), s. 30-40. Nevzat Çevik, “Melas Vadisi’nde Arkeolojik Gözlem ve Bulgular”, Adalya, IV, (1999-2000), s. 91- 114.

5 II. Attalos (Άτταλος Β’ ό Φιλάδελφος) (d. MÖ 220 Pergamon (günümüzde Bergama)-MÖ 138 Pergamon (günümüzde Berga-ma), Pergamon Krallığı hükümdarı olarak MÖ 160-MÖ 138 yılları arasında hüküm sürdü. Mehmet Özsait, “Anadolu’da Hel-lenistik Dönem”, Anadolu Uygarlıkları-Görsel Anadolu Tarihi Ansiklopedisi, (1982), II, s. 279-324; M. E. Bosch, Helenizm Tarihinin Anahatları-Roma İmparatorluğuna Katıldıkları Tarihe Kadar Helenizm Devletleri, çev. Sabahat Atlan, (İstanbul: Rıza Koşkun Matba-ası, 1943), s. 184; Hasan Malay, Hellenistik Devirde Pergamon ve Aristonikos AyaklanmMatba-ası, (İzmir: Bergama Belediyesi Kültür Ya-yınları, 1992), s. 14, 24.

6 Hasan Malay, Hellenistik Devirde Pergamon ve Aristonikos Ayaklanması, s. 127-128; Behset Karaca, “Dünden Bugüne Manavgat”, Dünden Bugüne Antalya, (2010), s. 425-446; Giray Ercenk, “Pamphylia Bölgesi ve Çevresi Eski Yol Sistemi”, Belleten, LVI, 216, (1992), s. 361-370.

7 Scott Redford, Anadolu Selçuklu Bahçeleri (Alaiyye/Alanya), çev. Serdar Alper, (İstanbul: Eren Yayınları, 2008), s. 21; Gülay Tig-rel, “Alanya Yöresinde Antik Bir Liman”, Belleten, XXXIX, 156, (1975), s. 613-628.

(18)

MÖ 74-78 yıllarında Julius Caesar bile Rodos’a giderken korsanların eline düşmüş, ancak fidye öde-yerek kurtulmayı başarmıştır.8 Yine MÖ II. yüzyılda Diodotus-Tyrphon adlı korsan Alanya’yı

mes-ken tutmuş, hatta Akdeniz’de korsanlıkla elde ettiği malları saklamak için büyük bir şato da yaptır-mış idi. Tyrphon adlı korsan, bugün Alanya Kalesi’nin “Orta Hisar” denilen Arap Evliyası’ndan Eh-medek’e (İç Kale) kadar olan harçsız iri taşlardan duvar da ördürmüştü. Roma, MÖ 67 yılında kor-sanlara karşı, önemli yetkiler vererek Pompeius’u Akdeniz’e göndermiş ve o da Alanya açıklarında korsanları yenmişti. Bundan sonra korsanlar Alanya Kalesi’ne çekilmek zorunda kaldılar. Sonra da kaleyi Pompeius’a teslim etmeye mecbur kaldılar. Alanya Kalesi’nin tepesi üzerinde yer alan, Hel-lenistik dönemde yapılan istihkâmların kalıntıları, günümüzdeki Ehmedek mevkisinin üzerinde kara yönünde yapılmış olan bir iç kale ile birlikte, kalenin tüm üst kısımları o süre içinde güçlendi-rilmiştir. Bunlar bugün doğu, kuzey ve batı tarafları boyunca ayakta kalmıştır.9 Bu dönemde şehir

surları genişletilmiştir. Yeni binalar ilave edilmek suretiyle büyütülmüştür.10

Roma egemenliği, özellikle MS II ve III. yüzyıllarda tüm Akdeniz Havzası’nda olduğu gibi, Akdeniz kıyılarına ve tabii ki Alanya sahillerine de zenginlik getirdi. Alanya ve çevresi Toros Dağ-ları’ndan dolayı tam olarak güvenliği sağlanamamış olmasına rağmen, tüm kıyı şeridi boyunca yollar inşa edilmiştir.11 Alanya şehri içinde de bugün Pazar yeri, Şekerhane kısımları arasında

ka-lan bölgede, Roma dönemi kalıntıları vardı.12 Buradaki yok olan duvar, bir tapınak için kuşatma

duvarı veya peribolos idi.13

Alanya’da erken Bizans döneminden Haçlı Seferlerine kadar olan zaman aralığında belgele-nen bir şey bulunmamaktadır. Şüphesiz Türkler Anadolu’ya gelmeden önce özellikle İslam fetih-leri sırasında Kıbrıs (649) ardından Rodos ve Girit’in üzerine seferler Alanya’nın da içinde bulun-duğu Akdeniz sahillerini de etkilemiştir.14 Ancak bu bölgeyi doğrudan etkileyen en önemli olay

Türklerin Anadolu’ya girişi ve Malazgirt Savaşı’dır. Bundan sonra Akdeniz ve Karadeniz sahilleri dâhil bütün Anadolu Bizans tarafından boş bırakılacaktır. Malazgirt Savaşı’ndan sonra Selçuklular Süleymanşah öncülüğünde İznik’e kadar ulaşacak (1074),15 Bizans’ın zafiyetinden faydalanıp iç 8 Murat Arslan, “İÖ 188 Yılından İÖ 67 Yılına Kadar Lykia ve Kilikia Trakheia Sahillerindeki Korsanlık Faaliyetleri: Nedenleri

ve Sonuçları”, Adalya, VI, (2003), s. 91-92.

9 Scott Redford, Anadolu Selçuklu Bahçeleri (Alaiyye/Alanya), s. 22; Seton Lloyd & Storm Rice, Alanya, s. 69-70; Murat Arslan, “İÖ 188 Yılından İÖ 67 Yılına Kadar Lykia ve Kilikia Trakheia Sahillerindeki Korsanlık Faaliyetleri: Nedenleri ve Sonuçları”, s. 111; Hansgerd Hellenkemper & Friedrich Hild, Tabula İmperii Byzantini 8, Lykien und Pomphylien, (Wien: Verlag der Österre-ichischen Akademie der Wissenschaften, 2004), s. 587.

10 Giray Ercenk, “Pamphylia Bölgesi ve Çevresi Eski Yol Sistemi”, s. 363. 11 Scott Redford, Anadolu Selçuklu Bahçeleri (Alaiyye/Alanya), s. 22.

12 Scott Redford, Anadolu Selçuklu Bahçeleri (Alaiyye/Alanya), s. 24; Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, haz. Yücel Dağlı & Seyit Ali Kahraman, IX, (İstanbul: YKY Yayınları, 2005), s. 150.

13 Peribolos: Çevre duvarı; tapınakları çevreleyen duvar; Scott Redford, Anadolu Selçuklu Bahçeleri (Alaiyye/Alanya), s. 25. 14 El-Belazuri, Futuhu’l- Buldan, çev. Mustafa Fayda, (Ankara: Siyer Yayınları, 2002), s. 18; George Hill, A History Cyprus,

(Lon-don: Cambridge University Press, 1943), s. 284; İrfan Aycan, Saltanata Giden Yolda Muâviye bin Ebî Süfyan, (Ankara: Fecr Ya-yınları, 1990), s. 92, 93; Nebi Bozkurt. “Bahriye”, TDV İslâm Ansiklopedisi, 1991, IV, s. 497.

15 Mehmet Altay Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi, (Ankara: TTK Yayınları, 1963), s. 102-104; Mehmet Altay Köymen, “Süley-man Şah ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu”, Belleten, LVII, 218, (1993), s. 72-79; Garry Leiser, “Sulay“Süley-man b. Kutul-mish”, EI², IX, (1997), s. 825-826. Süleymanşah ve kardeşlerinin Anadolu’ya gelişi tartışmalıdır. Bu tartışmaları İbrahim Ka-fesoğlu, “Anadolu Selçuklu Devleti Hangi Tarihte Kuruldu” Tarih Enstitüsü Dergisi, 10-11, (1982), s. 1-27 izah etmiştir. Bu fark-lı tarihler Selçuklu devletinin kuruluşuna da yansımıştır. Rahmetli Köymen devleti üç defa kurar (1073, 1077, 1092) (bkz. Mehmet Altay Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi, s. 104-110; Mehmet Altay Köymen, “Süleyman Şah ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu”, s. 72-79) Yinanç 1077’de kurulduğunu yazar (bkz. Mükrimin Halil Yınanç, Türkiye Tarihi: Selçuklular Devri, I, (İstanbul: İÜ Yayınları, 1944), s. 105-107; Togan ise 1080 tarihini gösterir (bkz. Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tari-hine Giriş, (İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2019), s. 186); Fransız oryantalist J. Laurant ise 1081 tarihini gös-terir (Josept Laurent, Byzance et les Turs seldjouides dans L’Asie occidentale jusquen, (Paris: 1913, s. 8); J. Run Laurent “Rum (Ana-dolu) Sultanlığının Menşei ve Bizans”, çev. Yaşar Yücel, Belleten, 1998, LII, 202, s. 225) Son olarak da Turan 1075 tarihini gös-terir. (bkz. Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, (İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2014), s. 45-50.

(19)

işlerine karışacak, hatta Bizans’ın Anadolu Orduları komutanı Botaniates’in Bizans tahtına çıkı-şında etkili olacaktır.16 Ancak 100 yıl Bizans tahtını işgal edecek olan Komnenos ailesi iktidara

çı-kınca dengeler tamamen değişecektir. Komnenos ailesinin büyüğü olarak tahta çıkan I. Alexios Komnenos öncülüğünde Türkleri Anadolu’dan atmak için daha planlı hareket etmeye başlanmış-tır.17 Buna göre güçlüye karşı zayıfı destekleyerek aralarındaki ihtilaflardan yararlanmak,

düşma-nı diğerine karşı kışkırtmak, çıkar için gerektiğinde onlarla işbirliği yapmak onların temel siyase-ti olmuştur.18 Bu arada Konmenos sülalesinin işini tarihi olayların seyri kolaylaştıracaktır.

Süley-manşah’ın 1087’de Halep Kalesi’nin önünde ölümü,19 oğlu Kılıç Arslan gelinceye kadar Ebu’l- Ka-16 Mikhael Attaleiates, Tarih, çev. Bilge Umar, (İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2008), s. 61; Nikephoros Bryennios, Tari-hin Özü, çev. Bilge Umar, (İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2008), s. 103; J. Run Laurent, “Rum (Anadolu) Sultanlığının Menşei ve Bizans”, s. 225; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 55.

17 Anna Komnena, Alexiad, çev. Bilge Umar, (İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 1996), s. 126. 18 Jonathan Harris, Byzantium and Crusadesgh, (New York: Bloomsbury, 2003), s. 95.

19 Mehmet Altay Köymen, “Süleyman Şah ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin Kuruluşu”, s. 79.

(20)

sım’ın Büyük Selçuklu kuvvetleriyle müca-delesi,20 nihayet I. Kılıç Arslan’ın 1092’de

İznik’e dönüşünden sonra Çaka Bey ile bir-likte hareket edememesi ve I. Haçlı Sefe-ri’yle İznik’in Selçuklulardan geri alınma-sı21 Komnenos ailesinin dolayısıyla

Bi-zans’ın işini kolaylaştıracak ve hücuma geç-mesini sağlayacaktır. O kadar ki I. Alexios Komnenos 1116’da Selçuklular üzerine, Konya-Akşehir’e kadar sefer yapabilecek-tir.22 Bizans’ın, Türkleri Anadolu’dan atma

çabası Akdeniz’i kaybetmesine engel ola-mayacaktır. 1080’li yıllarda kurulan Kilikya Ermeni Kontluğu23 sahillerde bulunan

oto-rite boşluğunu Ayas’tan (Yumurtalık), Alanya ve Manavgat’a kadar ilerleyerek dol-duracaklardır. Bundan dolayı I. Alexios Komnenos’un yerine geçen Ioannes Komnenos Akdeniz’e tekrar sahip olabilmek için ayrı bir politika izleyecektir.

Bizans DöneminDe alanya ve II. Ioannes Komnenos’un aKDeniz Projesi

Malazgirt Savaşı’ndan sonra Bizans, Anadolu’da bütün kalelerde olduğu gibi Akdeniz’de liman şe-hirlerini de kaybetmiş; bölgedeki Bizans komutanları bağımsız hareket etmeye başlamıştı. Ancak Komnenos ailesi ile beraber durum değişmiştir. I. Alexios Komnenos’un ölümünden sonra yerine geçen Ioannes Komnenos24 ise Anadolu’dan sadece Türkleri çıkarmak için değil, Çukurova,

Kara-deniz ve AkKara-deniz’i geri alabilmek için daha büyük planlar içine girdi. Ioannes Komnenos Çukuro-va’yı Ermenilerden kurtarmak ve Haçlı devletlerini itaat altına alabilmek için Doğu Akdeniz ve Ku-zey Suriye Seferi’ne çıktı (1137). Burada kalan Haçlı krallıklarını da hâkimiyeti altına almayı düşü-nüyordu. Hatta bu seferde Tarsus, Adana ve Anazarba’yı ele geçirdi. Ermeni Baronu I. Leon ve ai-lesini tutsak alarak İstanbul’a gönderdi.25 Ancak Kuzey Suriye Seferi’nde İmadüddin Zengi’nin kar-20 Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 53-61; Anna Kommena, Alexiad, s. 196-207.

21 Anna Komnena, Alexiad, s. 326, Steven Runciman, Haçlı Seferleri, çev. Fikret Işıltan, I, (Ankara: TTK Yayınları, 2008), s. 139. 22 Anna Komnena, Alexiad, s. 486-488.

23 Mehmet Ersan, “Ermenilerin Çukurova’ya Yerleşmeleri”, Ermeni Meselesi Üzerine Araştırmalar, (İstanbul: Tatav Yayınları, 2001), s. 1-10.

24 Alexander Kazhdan, The Oxford Dictionary of Byzantium, (New York: Oxford University Press, 1991), s. 1144-1146.

25 Ioannes Kinnamos, Ioannes Kinnamos’un Historia’sı (1118-1176), çev. Işın Demirkent, (Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2001), s. 14; Niketas Khonıates, Historia (Ioannes ve Manuel Komnenos Devirleri), çev. Fikret Işıltan, (Ankara: Türk Tarih Kuru-mu Yayınları, 1995), s. 14-17; Michel le Syrien, Cronique de Michel le Syrien, Fr. çev. Jean Baptiste Chabot, III, (Paris: Ernest Le-roux, 1905), s. 245; Ebû’l-Ferec, Ebû’l-Ferec Tarihi, çev. Ömer Rıza Doğrul, I-II, (Ankara: TTK Yayınları, 1945), s. 374; İb-nü’l-Esîr, el-Kâmil fî’t-Târîh, çev. Abdulkerim Özaydın, XI, (İstanbul: Ocak Yayınları, 1987), s. 56; Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi, çev. H. D. Andreasyan, (Ankara: TTK Yayınları, 1987), s. 290-293; Azîmî, Azîmî Tarihi, çev. Ali Sevim, (Ankara: TTK Yayınları, 2006), s. 59; Simbat, Başkumandan Simbat Vekayinamesi (951-1334), çev. Hrant Andreasyan, (Ankara: TTK Ya-yınları, (yayımlanmamış tercüme), 1946), s. 53; Vahram, Urfalı Kilikya Kralları Tarihi, çev. Hrant Andreasyan, (Ankara: TTK Yayınları, (yayımlanmamış tercüme), 1946), s. 7; Müverrih Vardan, “Türk Fütuhat Tarihi (889-1269)”, çev. H. D. Andreas-yan, Tarih Semineri Dergisi, I, 2 (1937), s. 202; Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, çev. F. Işıltan, (Ankara: TTK Yayınları, 1986), s. 350.

(21)

şışına çıkmaya cesaret edemedi. Geri çekil-mek zorunda kaldı.26 İmparator bu

sefer-den iki yıl sonra 1139’da Karasefer-deniz Seferine çıktı. Niksar’a kadar ilerledi ise de Daniş-mendli Muhammed ve Selçuklu Sultanı I. Mesud karşısında dayanamadı. İmparator hayal kırıklığı içinde geri çekildi.27

İmpara-tor’un Akdeniz Seferi (1142) onun önemli bir projesiydi. O, bölgede Ermenilerin iler-leyişini durdurmak, Akdeniz ticaretine sa-hip olmak istiyordu. Bu sefer esnasında Sel-çuklular açısından en dikkat çekici nokta Beyşehir bölgesindeki gayri müslimlerin bi-le Selçukluların yanında yer almasıdır.28

Bi-zans bu sefer de başarılı olamadı ise de, İm-parator amacını gerçekleştirmek için Akde-niz sahilleri boyunca istihkâmlar yaptı.

Alanya’da yapılan istihkâm ise Kızılcaşehir Kalesi’dir.29 Kale, Alanya Kalesi’ne Toroslardan gelecek

saldırıları önlemek için yapılmıştır. Hatta Ioannes Komnenos oğlu Manuel’e30 Güney Bizans

sınır-larında yer alan Akdeniz sınır bölgesinin yani Kıbrıs, Antalya ve Alanya gibi bölgelerin idaresini vermeyi düşünmüştür.31 Böylece Akdeniz sahillerini tek bir komuta merkezine bağlamak mümkün

olabilecektir. Ancak Ioannes’in ölümü bu projenin gerçekleşmesini önlemiştir.

Alexios ve Ioannes Komnenos zamanında Kıbrıs bir şekilde hâlâ Bizans’ın idaresinde idi.32

II. Ioannes Komnenos’un bütün çabası sonuçsuz kalınca yerine geçen Manuel Komnenos önce 1146 yılında Selçuklu başkenti Konya’ya saldırdı. Selçuklu Sultanı I. Mesud muhteşem savunma-sıyla Manuel Komnenos’u savuşturdu.33 Bu savunma savaşı Selçukluların Konya’yı başkent

yap-malarının başlangıcıdır. 30 yıl sonra yine Manuel Komnenos saltanatının son yıllarında bir hamle ile Selçuklunun başkenti Konya’ya saldıracaktır. Ancak kendisi 1176 yılında adına Miryokefalon dediğimiz savaşı kaybetti.34 Böylece bu mağlubiyet Komnenos ailesi için sonun başlangıcı oldu.

Ancak Bizans’ın hem Akdeniz’i hem de Karadeniz’i tamamen kaybetmesi IV. Haçlı Seferi’yle

ol-26 Niketas Khoniates, Historia, s. 14-17; Ioannes Kinnamos, Historia, s. 14; Simbat, Simbat Vekayinamesi, s. 53.

27 Niketas Khoniates, Historia, s. 23; Ioannes Kinnamos, Historia, s. 18; Ebû’l-Ferec, Ebû’l-Ferec Tarihi, II, s. 375. Hatta Niksar ku-şatması sırasında İmparator Ioannes Komnenos’un genç yeğeni Selçuklu Sultanı I. Mesud’a sığınmış sonra Müslüman olup çelebi, unvanını almış ve Sultan Mesud’un kızlarından biri ile evlenerek Selçuklu ailesine katılmış idi.

28 Niketas Khoniates, Historia, s. 24.

29 Scott Redford, Anadolu Selçuklu Bahçeleri (Alaiyye/Alanya), s. 32; Sema Doğan, “Alanya’da Kızılcaşehir Kalesi ve 12. Yüzyılda Akdeniz/Kızılcaşehir Fortress in Alanya and the Mediterranean in the twelfth century”, 1. Uluslararası Sevgi Gönül Bizans Araş-tırmaları Sempozyumu, 25-28 Haziran 2007, (2010), s. 370-379; Sema Doğan, “Alanya ve Çevresinde Bizans Araştırmala-rı-2007”, 26. Araştırma Sonuçları Toplantısı (26-30 Mayıs 2008 Ankara), II, (2009), s. 125-133.

30 Paul Magdalino, The Empire of Manuel I Komnenos, 1143-1180, (Cambridge: Cambridge University Press, 2002), s. 3-4. 31 Ioannes Kinnamos, Historia, s. 28.

32 Niketas Khoniates, Historia, s. 14; Eric Solsten, Cyprus a Country Study, (Washington: D.C. GPO fort he Library of Congress, 1993), s. 12.

33 Ioannes Kinnamos, Historia, s. 36; Niketas Khoniates, Historia, s. 36; Tuncer Baykara, Türkiye Selçukluları Devrinde Konya, (An-kara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1985), s. 12; İbnü’l-Esir, el-Kamil fi’t-Tarih, XI, s. 52; Osman Turan, Selçuklular Za-manında Türkiye, s. 223; Salim Koca, Türkiye Selçukluları Tarihi, (Ankara: Berikan Yayınları, 2016), s. 127.

34 Mehmet Akif Ceylan, “Coğrafya Perspektifinden Miryokefalon Savaşı’nın Yeri ve Konya Bağırsak Boğazı”, Uluslararası Selçuk-lu Araştırmaları Dergisi, 5, (2016), s. 69-94; Adnan Eskikurt, “Ortaçağ Kroniklerine Göre 17 Eylül 1176 Myriokephalon Zafe-ri (Bağırsak Boğazı-Konya)”, Selçuklu Araştırmaları Dergisi, 7, (2017), s. 74-98.

Kızılcaşehir Kalesi, https://www.histolia.de/pamphylien-festung-e/kizilcasehir (Erişim Tarihi: 07.12.2020)

(22)

muştur (1204).35 Akdeniz’de Antalya

lima-nı Latinlerin eline geçmiştir.36 Kıbrıs ise

zaten III. Haçlı Seferi’yle elinden çıkmıştı (1192).37

I. Gıyaseddin Keyhusrev’in ikinci sal-tanat döneminin başında vuku bulan IV. Haçlı Seferi Bizans’ın Akdeniz sahillerini tamamen terk etmesine yol açarken, Sel-çukluların Antalya ve Alanya’yı fethetme-sinde etkili olmuştur. Bu sıralarda Dağlık Kilikya bölgesinde Ermeniler de sınırlarını Manavgat’a kadar ilerletmişlerdi. Tarihçi Simbat 1198-1199’da Ermeni Kontu II. Le-on’un taç giyme merasiminde Manavgat’a kadar hâkim olan Ermeni beylerinden bah-seder.38 Alanya’da da Kyr Fard adlı bir bey

bulunmaktaydı. Alanya’nın fethi giderek bir zorunluluk haline gelirken, Selçuklular önce Antalya’ya yöneldiler. Bunda da esas sebep Vene-diklilerdi. 1207 yılında Antalya’nın I. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından zapt edilmesiyle,39 Kıbrıs

Haçlı Krallığı ile bir ticaret anlaşması yapılmıştır. Bu durumu daha sonra I. İzzeddin Keykavus ile yapılan anlaşmadan biliyoruz.40 Antalya Kalesi’ndeki kitabe ve İbn Bibi’nin ifadesi bunu

destekle-mektedir.41 Fetihten sonra Antalya bölgesine subaşı olarak Mübarizüddin Ertokuş atandı.42 I. Gı-35 James D. Breckenridge, “Again the ‘Carmagnola”, Gesta, XX, 1, (1981), s. 1-7; Niketas Khoniates, Niketas Khoniates’in Histo-ria’sı (1195-1206)/İstanbul’un Haçlılar Tarafından Zaptı ve Yağmalanması, çev. Işın Demirkent, (İstanbul: Dünya Yayıncılık, 2013), s. 133-135; 147-148, 113-114, 233-239-244; Geoffroi de Villehardouin & Henri de Valenciennes, IV. Haçlı Seferi Kronikleri, çev. Ali Berktay, (İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, 2006), s. 8, 50-51,74.

36 James D. Breckenridge, “Again the ‘Carmagnola”, s. 1-7; Niketas Khoniates, Historia, s. 133-135, 147-148, 113-114, 233-239-244; Geoffroi de Villehardouin & Henri de Valenciennes, IV. Haçlı Seferi Kronikleri, s. 8, 50-51,74.

37 III. Haçlı Seferi ile Kudüs Kralı Lusignan’a Kıbrıs verilmiş idi. Bundan sonra Saint Jean Şövalyeleri Rodos’a, Guy de Lusignan ailesi de Kıbrıs’a yerleşmişlerdir. Saint Jean Şövalyeleri ve Lusignan hanedanı, Rodos ve Kıbrıs adaları Osmanlı Devleti tara-fından alınıncaya kadar bölgede korsan devlet olarak faaliyet göstermişlerdir. İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fî’t-Târîh, XII, s. 52; Rama-zan Şeşen, “İmad al-din al-Kâtib al-İsfahânî’nin Eserindeki Anadolu Tarihiyle İlgili Bahisler”, Selçuklu Araştırmaları Dergisi, 3, (1971), s. 351, 353; Michel le Syrien, Cronique de Michel le Syrien, s. 407; Ebû’l-Ferec, Ebû’l-Ferec Tarihi, II, s. 454; Osman Tu-ran, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 223; Anonim, Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi, yay. ve çev. F. N. Uzluk, III, (Ankara: Ör-nek Matbaası, 1952), s. 26; Steven Runciman, Haçlı Seferleri, III, s. 13. Sultan II. Kılıç Arslan, İmparatorun Konya’dan ayrıl-masından sonra Selâhaddîn Eyyubî’ye bir mektup yazarak, Haçlı ordusunu durduramadığını bildirip, bunun için kendisinden özür dilemiştir.

38 Simbat, Simbat Vekayinamesi (951-1334), s. 73.

39 Selim Kaya, I. Gıyaseddin Keyhüsrev ve II. Süleyman Şah Dönemi Selçuklu Tarihi, (Ankara: TTK Yayınları, 2006), s. 125-133. 40 Osman Turan, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar & Metin Tercüme ve Araştırmalar, (Ankara: TTK Yayınları, 2014),

s. 139-143.

41 İbn Bibi, El- Evâmirü’l- Alaiyye Fi’l-umuri’l- Alaiyye, nşr. A. Erzi & N.Lugal, I, (Ankara: TTK Yayınları, 1957), s. 97; İbn Bibi, El- Evâmirü’l- Alaiyye Fi’l-Umuri’l- Alaiyye, çev. Mürsel Öztürk, I, (Ankara: TTK Yayınları, 1996), s. 117. Antalya İç Kalesi surların-daki kitabeler ayrıntılı olarak iki yayında incelenmiştir. Bkz. Scott Redford & Gary Leiser, Taşa Yazılan Zafer. Antalya İçkale Sur-larındaki Selçuklu Fetihnamesi, çev. İnci Türkoğlu, (Antalya: AKMED, 2008), s. 11-53, Resim 2-87; Leyla Yılmaz & Kemal Tuz-cu, Antalya’da Türk Dönemi Kitabeleri, (Haarlem: SOTA Yayınları, 2010), s. 58-122. Ayrıca bk. Suat Kaymak, “Leyla Yılmaz & Kemal Tuzcu, Antalya’da Türk Dönemi Kitabeleri (Kitap Tanıtımı)”, Marmara Türkiyat Araştırmaları Dergisi, I/1, (2014), s. 223-228.

42 Osman Turan, “Mübarizüddin Ertokuş ve Vakfiyesi” Belleten, XI, 43, (1947), s. 415; Aydın Taneri, “Ertokuş”, DİA, XI, (1995), s. 312-313; Nermin Şaman Doğan, “Selçuklu Dönemi Siyasi ve Bani Kimliği İle Mübarizüddin Ertokuş”, Hacettepe Üniversite-si Edebiyat FakülteÜniversite-si DergiÜniversite-si, XXVII, 1, (2010), s. 231-251.

Kızılcaşehir Kalesi,

https://www.histolia.de/pamphylien-festung-e/kizilcasehir (Erişim Tarihi: 07.12.2020)

(23)

yaseddin Keyhüsrev 1211 yılında İznik-Bizans İmparatorluğu ile savaşta şehit olmasıyla Antal-ya’daki Venedikliler limana tekrar sahip oldu.43 I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in yerine geçen oğlu I.

İz-zeddin Keykavus babasının siyasetini aynen devam ettirdi. Bundan sonra I. İzİz-zeddin Keykavus An-talya’yı tekrar geri aldı (1216).44 I. İzzeddin Keykavus kentin surlarını yeniden inşa ettirdi. Bu

sur-ların üzerine uzun bir kitabe nakşettirdi. Burada bu fethin karadan olduğu kadar denizden de ger-çekleşmiş olduğundan bahsedilmiştir.45 Dikkat çekici nokta ise Kıbrıs Kralı Lusignan ile beş

mek-tuptan oluşan bir anlaşma yapmış olmasıdır.46 Bu anlaşmanın metinlerine I. Alaeddin

Keyku-bad’ın Alanya fethinden önce yaptığı ticaret anlaşmasını izah ederken değineceğiz. Ancak burada dikkat çeken nokta anlaşma yapılmasının en önemli sebebi Akdeniz sahillerinin bitmeyen belası olan korsanlık faaliyetinin ortadan kaldırılamamış olmasıdır.47

Fetihten önce alanya ve Kyr FarD (vasl)

Alanya ve çevresine hâkim olan Kyr Fard’ın kimliği hakkında fazla bir bilgiye sahip değiliz. Simbat Vekayinâmesi’nde onun Adom adlı Ermeni büyüğünün torunu olduğunu yazar.48 Bugüne kadar

Kyr Fard’ın aldığı “Kyr” unvanından dolayı49 Bizanslı bir asilzâde olduğu kabul edilmekteydi.50

Ancak Alanya Kalesi’nde bulunan Ermenice bir kitabe artık onun Ermeni olabileceğini ortaya koy-maktadır.51 Buna göre Kilikya Ermeni Kontluğu bugünkü Manavgat’a kadar uzanıyordu. Bu

du-rum bize Kyr Fard’ın fetihten yaklaşık 20 yıl önce Alanya’da hüküm sürdüğünü göstermektedir.52

Kyr Fard ismine gelince, isim kaynaklarda farklı yazılmaktadır. İbn Bibi, Kyr Fard,53 Yazıcızade Ali,

Kyr Farid,54 Simbat Vekayinâmesi’nde Kyr Varda,55 Müneccimbaşı’nda Kyr Fardines56 şeklinde ya-43 Selim Kaya, I. Gıyaseddin Keyhüsrev ve II. Süleyman Şah Dönemi Selçuklu Tarihi, s. 137.

44 İbn Bibi, s. 142-143; trc. I, s. 162-167; Anonim, Anadolu Selçukluları Devleti, s. 28; Tuncer Baykara, “Bir Selçuklu Şehri Olarak Antalya”, Antalya IV. Selçuklu Semineri 13-14 Mart 1992, (1993), s. 38-43; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 329-333; Scott Redford & Gary Leiser, Taşa Yazılan Zafer, s. 17-20; Leyla Yılmaz & Kemal Tuzcu, Antalya’da Türk Dönemi Kitabeleri, s. 117-121.

45 İbn Bibi, s. 144-146; trc. I, s. 168-169; Osman Turan, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar & Metin Tercüme ve Araştırma-lar, s. 102-103.

46 Osman Turan, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar & Metin Tercüme ve Araştırmalar, s. 109-139; M. E. Martin, “The Ve-netian-Seljuk Treaty of 1220”, EHR, XCV, 375, (1980), s. 322.

47 Anlaşma metni için bkz. Osman Turan, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar & Metin Tercüme ve Araştırmalar, s. 109-117. 48 Simbat, Simbat Vekayinamesi, s. 80.

49 Bu kelimenin bir unvan olduğunu Yunanca “kirios” kelimesinden Türkçe’ye geçmiş olduğunu biliyoruz. Kir (Kyr) kelimesi “bey, ağa, hâkim, reis, hükümdar, emir” anlamlarına gelmektedir. (Faruk Tuncay & Leônidas Karatzas, Yunanca Türkçe Sözlük, (Ati-na: Rodamos-Doğu Dil ve Kültürleri Merkezi, 1994), s. 115, 415). “Kir” unvanının “efendi” (Rıdvan Öztürk, “Efendi Kelime-sinden Hareketle Nasreddin Hoca’nın Kimliği Hakkında Görüşler”. S. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 18, (2007), s. 411-424; Efendi kelimesi için ayrıca bkz. Fuad Köprülü, Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri, (Ankara: Akçağ Yayınla-rı, s. 169) kelimesi ile beraber Türkçe’ye Anadolu’da Selçuklular döneminde XII. ve XIII. yüzyıllarda Bizans Yunancası’ndan geçmiştir. Trabzon İmparatorları’nın da Kir unvanını kullandıklarını kaynaklar yazmaktadır (İbn Bibi, s. 147- 152; trc. I, s. 170-172; Ebul Ferec, II, s. 369; Ebu’l Fidâ, el-Muhtasar fî ahbâri’l-beşer, II, (Beyrut: Dâru’l-kütübi’l-İlmiyye, 1997), s. 122; Os-man Turan, Selçuklular ZaOs-manında Türkiye, s. 707-711.

50 Kir Fard’ın Ermeni olamayacağına daha önceki bir çalışmamda temas etmiştim. Bkz. (Mehmet Ali Hacıgökmen, “I. Alaeddin Keykubad’ın (1220-1237) Kayınpederi Kir Fard Hakkında Bir Araştırma”, Mediterranean Journal of Humanities, II, 1, (2012), s. 123; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 307).

51 Georges Kıourtzian “Selçukluları Beklerken: 1199’un Küçük Asya’sında Alanya Surlarında Bir Yazıt”, Adalya, XV, (2012), s. 265-274.

52 Simbat, Simbat Vekayinamesi, s. 73. 53 İbn Bibi, s. 245-250; trc. I, s. 263-265.

54 Yazıcızâde Alî, Selçuk-nâme, haz. Abdullah Bakır, (Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2014), s. 374. 55 Simbat, Simbat Vekayinamesi, s. 80.

(24)

zılmaktadır. Alanya’da bugün adı Uğurlu olan, Alanya’ya 27 km uzaklıkta eski adı Gıvrasıl olan köyün adının da muhtemelen Kyr Vasl’dan (Kyr Fard) gelmekte olduğunu burada belirtelim. Kyr Fard (Vasl) Alanya bölgesinde kardeşiyle beraber hüküm sürmekteydi. Alara ve Manavgat bölge-sinde kardeşi bulunmakta idi.57 Kardeşinin ismi de Mihail (Mixayl) idi.58 Bu da bize Alanya

böl-gesini ailesiyle beraber idare ettiğini göstermektedir.

Fetihten sonra Kyr Fard’a (Vasl) Akşehir ve çevresi mülk olarak verildi.59 Ancak Kyr Fard, I.

Alaeddin Keykubad’ın ölümünden sonra Akşehir’den, Sille-Hatunsaray-Derbent çevresine gelmiş olmalıdır. Çünkü bölgede kendi adını taşıyan üç köyün varlığı bunu gösteriyor. Bu köylerin ilki, bugün adı Kayadibi olan Hatunsaray’a bağlı olan Kirvat köyüdür.60 Osmanlı vakıf defterlerinde de

bu köyün adı geçmektedir. Kirvat adını taşıyan diğer köylere gelince, bunlar bugün adı Tepekent olan Giryat köyü ile, yine bugün adı Sefaköy olan Giryat köyüdür. Hatta bugün bu köylerin adla-rının ayırt edilmesi için, Sefaköy, Çamurlu Giryat, Tepekent ise Kirli Giryat olarak isimlendirilmiş-tir.61 İ. H. Konyalı, Konya Eflatun Manastırı’ndan Arkeoloji Müzesi’ne oradan da İnce Minareli

Es-ki Eserler Müzesi’ne getirilen Grek alfabesi ile yazılı Emir Arslan Komnenos’a ait mezar taşından bahsederken buna benzer bir mezar taşının bulduğunu bunun da Kir Fard’a ait olabileceğini söy-ler.62 Bugün ise bu mezar taşına ulaşmak mümkün olmamıştır.63 Durum böyle olunca da ölüm

ta-rihi hakkında bir bilgiye sahip değiliz.

alanya’nIn Fethi

Fethin sebepleri ve izlenen yol

I. Alaeddin Keykubad, kardeşi I. İzzeddin Keykavus’un ölümü üzerine tahta çıktığında ilk işi Vene-diklilerle ticaret anlaşması yapmak olmuştu (8 Mart 1220).64 I. Alaeddin Keykubad, bu anlaşma ile

tahta çıktığı ilk andan itibaren ne yapmak istediğini ortaya koymuştu. Bu ticaret anlaşmasının en önemli maddesi Akdeniz sahillerinin makûs talihi olan korsanlık faaliyetleriydi. Çünkü Haçlı Sefer-leri ile Akdeniz’de ticaret çok gelişmişti. Akdeniz’de de ticaretin lokomotifi Venediklilerdi. Ticaret anlaşmasında Selçuklu topraklarına girecek ticaret gemilerinin malları güvence altına alınıyor, sa-hillerde korsanlık faaliyetlerine engel olunacağı ifade ediliyordu.65 Bu durumdan mütevellit

İsken-deriyye ve Alanya arasında karşılıklı ithalat ve ihracat üst seviyeye çıktı. Bundan dolayı bölgenin ik-tisadî yönden zenginliği fethin sebepleri arasında idi. Bu önemli sebep dışında diğer sebepleri şu şekilde sayabiliriz: 1204 yılında İstanbul’un Haçlılar tarafından işgal edilmesi üzerine, Kilikya Er-menileri’nin Akdeniz’de, Manavgat’a kadar hâkim olması da fethin sebepleri arasındadır. Sultan bu durumun tehlikeli olduğunu çok iyi biliyordu. Ermenilerin bölgeye hâkim olması Akdeniz ticareti-ni Selçukluların aleyhine çeviriyordu. Bütün ticaret gemileri güvenli olduğu düşünülerek Ermeticareti-ni- Ermeni-lerin elinde bulunan Ayas (Yumurtalık) Limanı’na geliyordu. Ayrıca Antalya Subaşısı

Mübarizüd-57 İbn Bibi s. 250-251; trc. I, s. 269; İbrahim Hakkı Konyalı, Alanya, s. 66. 58 Simbat, Simbat Vekayinamesi, s. 72.

59 Anonim, Anadolu Selçukluları Devleti, s. 30; İbn Bibi, s. 24-253; trc. I, s. 258-271; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 357-359.

60 Mehmet Ali Hacıgökmen, “I. Alaeddin Keykubad’ın (1220-1237) Kayınpederi Kir Fard Hakkında Bir Araştırma”, s. 126. 61 Mehmet Ali Hacıgökmen, “I. Alaeddin Keykubad’ın (1220-1237) Kayınpederi Kir Fard Hakkında Bir Araştırma”, s. 126. 62 İbrahim Hakkı Konyalı, Konya Tarihi, s. 1163; Bradley Hudson McLean, Greek and Latin Inscriptions in the Konya Archeological

Mu-seum, (Ankara: British Institute at Ankara Monograph, 2002), s. 21.

63 Mehmet Ali Hacıgökmen, “I. Alaeddin Keykubad’ın (1220-1237) Kayınpederi Kir Fard Hakkında Bir Araştırma”, s. 126. 64 Osman Turan, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar & Metin Tercüme ve Araştırmalar, s. 143.

(25)

din Ertokuş66 ve Denizli-Honaz bölgesi Uç beyi Esededdin Ayaz67 gibi babası döneminden beri

devlete hizmetler yapmış olan beylerin Sultan’a bölgenin önemini ve güzelliğini anlatmaları ve fe-tih için teşvik etmeleri diğer önemli bir sebep idi. Son olarak Sultan, Moğollara karşı savunma po-litikası çerçevesinde Konya, Kayseri, Sivas ve Erzurum kalelerinin tahkimatı için emirler vermiştir. Sultan Alanya gibi müstahkem kaleyi alarak tahkim ettirmek, devletin hazinesinin bir kısmını bu-raya taşımak istiyordu. Bu durumu da fethin sebepleri arasında sayabiliriz. Alanya alınınca da kale tahkim edilmiş, hazinenin bir kısmı kaleye getirilmiş idi. Simon de Saint Quentin de I. Alaeddin Keykubad’ın hazinesinin Alanya Kalesi’nde olduğunu şu şekilde yazmaktadır:

“Sultanın toprakları arasında hazinesinin yer aldığı Alanya (Candelaria) adını taşıyan çok

güç-lü bir kalesi vardı. Hazinesinde değerli taşlar ve büyük miktardaki taşlar dışında on altı küp dö-külmüş saf altın olduğu söylenir”.68

Yine aynı şekilde Jean de Joinville 1248 tarihinde:

“Kıbrıs’a geçtiğimiz sırada Konya Sultanı Müslüman hükümdarlar arasında en zengini idi. O

muhteşem bir şey yapmıştı. Denizde iken şarap taşınmasında kullanılan üç dört ölçü şarap alabi-lecek büyüklükteki toprak küplere, altınlarının büyük bir kısmını eriterek doldurmuş, sonra onla-rı kırdırarak altın külçelerin küp şeklinde kalmasını sağlayarak bunlaonla-rı kalelerin birisinde muha-faza etmiştir. Bu kaleye giren herkes altınları görebilir ve dokunabilirdi. Orada (Alanya’da) bu külçelerden 6, 7 tane vardı”

demektedir.69

I. Alaeddin Keykubad Konya surlarını ikmal ettikten sonra çok itibar ettiği Antalya Subaşısı Mübarizeddin Ertokuş ve Denizli-Honaz Uç Beyi Esededdin Ayaz’dan70 bilgiler aldı. Sultan

aske-rin toplanması için fermanlar yazdırdı. I. Alaeddin Keykubad, Uç bölgelerden gelen askerleri de topladı. Selçuklu ordusunun Alanya’ya intikali konusu hakkında tartışmalara gelince: Konyalı, fe-tih yolu olarak Hadim-Çay arası, Kuş Yuvası, Mahmutlar yolunu gösterir.71 Ancak bu yoldan

Sel-çuklu ordusunun bütün kuşatma silahlarıyla gelmesi mümkün değildir. Kenan Bilici ise fethin Alanya’nın batısındaki Bozkır’dan, Susam Beline, oradan da Kırk dönmeler vasıtasıyla Alara Ça-yı’na inen yolu işaret etmektedir ki bu çok isabetli bir görüştür.72 Ayrıca İbn Bibi’deki Kanlı

Çay’ın, Fığla Burnu’ndaki Kanlı Dere olabileceği ihtimali,73 bu iddiayı çok güçlendirmektedir.

Sul-tan orduyu bu yoldan sahile indirmiş, Alara Kalesi’nin fethini sonraya bırakmış olmalıdır.

66 Osman Turan, “Mubârizeddin Ertokuş ve Vakfiyesi”, s. 415-429.

67 Mehmet Ali Hacıgökmen, “Türkiye Selçuklu Devlet Adamlarından Esededdin Ayaz”, S.Ü. Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 27, (2010), s. 471-488.

68 Simon de Saint Quentin, Bir Keşiş’in Anılarında Tatarlar ve Anadolu 1245-1248, çev. Erendiz Özbeyoğlu, (Alanya: Doğu Akde-niz Kültür ve Tarih Araştırmaları Vakfı Yayınları, 2006), s. 51.

69 Jean de Joinville, Bir Haçlının Hatıraları, çev. C. Kanat, (Ankara: Yeditepe Yayınları, 2002), s. 51. 70 Mehmet Ali Hacıgökmen, “Türkiye Selçuklu Devlet Adamlarından Esededdin Ayaz”, s. 477. 71 İbrahim Hakkı Konyalı, Konya Tarihi, s. 61.

72 “Konya’dan hareketle Karahöyük üzerinden Bozkır ve oradan Geyik ve Karaçal Dağlarından Susam Beline oradan Gelesand-ra yaylası üzerinden Pembelik Köyü ve Nar ağacı civarına gelinmiştir. BuGelesand-radan Kırkdönmeler adı verilen ve ihtimal Roma dö-nemine ait eski yolu kullanan ordu Demirkapı geçidi üzerinden Gündoğmuş civarında Kenar Köprü ile Alara Çayını geçip bu-gün ki Güzelbağ ve nihayet buradan da sahilde şimdiki Figla Burnu civarından “Kanlı Dere” adıyla bilinen su yolunu geçerek Alanya’ya ulaşmıştır” Kenan Bilici, “Alanya’nın Fethi Meselesi: Bir Tespit”, Adalya, IV, (1999-2000), s. 290.

(26)

alanya Kalesi Kuşatması ve Fetih

Muhasara iki ay kadar sürmüştür. Kale kuşatması İbn Bibi’ye göre üç koldan yapılmıştır. Bir grup asker kaleye kara tarafından yani yarım adayı ana karaya bağlayan yerden saldıracaktır. İbn Bibi bu askerleri kaplanlara benzetir. Bir grup asker ise bugünkü Damlataş Mağarası’nın bulunduğu böl-geden, kaleye hücum edecektir. İbn Bibi bu askerleri de timsahlara benzetir. Üçüncü grubun ise gemilerle kale üzerine yürüdüğünü belirtir.74 Ancak kalenin denizden kuşatıldığına dair tek bilgi

İbn Bibi’de geçer. Bu dönemde Selçukluların bir deniz filosu yoktu. Bu durum Alanya alınıp tersa-ne inşa edilince mümkün olacaktır. Hatta Ertokuş, deniz filosu oluşunca Kıbrıs’a (Ceza’ir-i Ef-ranç) sefer yapmak için Sultan’dan izin istemiştir. Ancak Sultan tarafından izin verilmemiştir.75

Selçukluların Karadeniz’deki deniz filosu bile Sultan I. Alaeddin döneminde oluşturulacaktır. Se-ferin kış aylarında yapılması ise denizden gelebilecek yardımın önünü kesmek için idi.76

Özellikle kara tarafından hücum eden askerler kaleye yakın yerleştirdikleri 100 mancınık ile çok etkili olmuştur. Yine de kalenin çok sarp bir mevkide olması kalenin alınmasını zorlaştırıyor-du. Sultan nihayet emirleri topladı son bir hücumla kalenin alınacağına dair olan inancını belirtti. Kuşatmaya katılan gönüllü ve fakirlere de 10.000 dirhem gümüş, 100 baş sığır, 1000 baş koyun dağıtarak herkesin maneviyatını ve şevkini yükseltti.77

Kaynağımız İbn Bibi bu durumu uzun uzun anlatır:

“Rivayete göre Sultan gece namazını kıldı. Fethin nasip olması için Allah’a niyaz ettikten sonra

rüyasında siması güzel, melek yüzlü bir kimse kendisine; bu yalçın kaleyi kimse alamadı ise de böy-le bir fetih sana nasiptir. Timsahın denizden kaçması gibi askerböy-ler savaşırsa Allah’ın yardımı iböy-le tahtgâh bu suretle aşılacaktır” demiş: “Sultan bu sözleri nazma getirip sabahleyin emirleri ota-ğa çağırmış ve Farsça manzumeyi bir müjde olarak okumuş, herkesin maneviyatını ve inancını yükseltmiş ve sayede başlayan hücum ile kale fethedilmiştir”.78

İbn Bibi’nin bu anlatımına göre, mevsim kış idi ve muhasaranın iki aydan fazla sürdüğünü ifade etmek gerekir. Ancak kale hâkimi Kyr Fard (Kyr Vasl) Antalya Subaşısı Mübarezüddin Erto-kuş ile evvelce mektuplaşmış ve görüşmüş olduğundan ona adamını gönderdi.79 Komşuluk

hak-kı olarak Sultan nezdinde şefaatte bulunmasını ve hayatını korumasını diledi. Ertokuş da duru-mu Sultan’a arzetti. Sultan Alaeddin kaleyi teslim almak ve Kyr Fard’ın kızı (veya cariyesi) ile ev-lenmek mukabilinde kendisine de Akşehir’i ve birkaç meşhur köyün mülkiyetini vermek suretiy-le anlaşmaya varıldı.80 Kyr Fard ikta ve temlik menşurunu alıp kaleden indi. Sultanın otağında

diz çöküp tazimlerini arzetti. Sultan sancak ve çetr’i ile kös, boru, nekkere ve zurna sesleri için-de kaleye doğru ilerlerken beliçin-denin büyükleri ve keşişleri ona hediyeler sunarak karşıladılar. Ka-leye çıkan Sultan Alaeddin, bu güzel beldeye sahip olduğu ve ilk seferi zaferle sonuçlandığı için Allah’a şükranlarını arz etti. Bu sebeple beylerini toplayarak bu şükran duygularına uygun ve

şa-74 İbn Bibi, s. 242-243; trc. I, s. 263-254. 75 İbn Bibi, s. 343-345; trc. I, s. 354-355. 76 Mehmet Ali Bozkuş, Ortaçağ’da Alâiyye, s. 56. 77 İbn Bibi, s. 243; trc. I, s. 262.

78 İbn Bibi, s. 246-249; trc I, s. 262-267.

79 İbn Bibi s. 245-47; trc. I, s. 264, “...daha önce aralarında komşuluk yakınlığı, birbirlerine gidip gelme dostluğu ve mektuplaşma ve selam-laşma ilişkisi bulunan Antalya Subaşısı Emir Mübarizeddin Ertokuş” diye belirtir.

80 Anonim, Anadolu Selçukluları Devleti, s. 30; İbn Bibi, s. 24-253; trc. I, 258-271; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 357-359; Scott Redford & Gary Leiser, Taşa Yazılan Zafer, s. 19.

(27)

nına layık olarak beldenin yeniden inşa edilmesini, İncil ve çan (nâkus) yerine Allah ve ezan ses-lerinin yükselmesini, kendi adına nisbetle şehre Alâiye adının verilmesini emretti.81 Sultan

fer-man buyurarak, mahir mühendisler ve ressamlar, kabiliyetli usta ve işçiler topladı. Mamûre (sa-ray) inşasını başlattı.82 Sultan fethi müteakip, kışı geçirmek üzere Antalya’ya yöneldi. Yolda Kyr

Fard’ın kardeşinin idaresinde bulunan Alara Kalesi teslim alındı.83 Kışı geçirmek üzere

Antal-ya’ya gelince yakınları ile (havas) orada kışladı. Emirlere hilatler vererek vazifelerine ve yurtları-na gönderdi. Kışı bahar gibi olan bu şehirde vaktini eğlenceler ve av ile geçirdi. Kendisine hedi-yelerle gelen elçileri kabul etti.84

81 Anonim, Anadolu Selçukluları Devleti, s. 29-30; İbn Bibi, s. 236-238; trc. I, s. 258-267; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Tür-kiye, s. 358-359.

82 İbn Bibi’nin naklettiğine göre, Alâeddîn Keykubad fetihten sonra Alâiye’de camiler ve 12 kapılı kasr (saray) yaptırmıştır (İbn Bibi, s. 249; trc. I, s. 267). Seton L’loyd ve D. Storm Rice’ın verdiği bilgilere göre ise, Sultan I. Alâeddîn Keykubad, memleke-tin her yerinden getirtiği halkı, zanaatkârları ve bilginleri şehre yerleştirmiştir. Şehrin etrafında ekili bulunan topraklara Türkmenlerin girmesi için izin vermiştir. İskân işinden sonra da kale surlarının yapımına başlamıştır (Seton Lloyd & Storm Rice, Alanya, s. 4).

83 İbn Bibi, s. 249-250; trc. I, s. 268-269; Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 357-358; Emine Uyumaz, Sultan I. Ala-eddin Keykubad Devri Türkiye Selçuklu Devleti Siyasi Tarihi (1220-1237), (Ankara: TTK Yayınları, 2003), s. 22-25.

84 İbn Bibi, s. 253; trc. I, s. 271.

(28)

alanya’nın Fetih tarihi

İbn Bibi çok defa olduğu gibi burada da fetih tarihi vermez. Ancak 618/1221 yılında yapılan Kon-ya surlarının ikmal edildiğini söyler.85 Ayrıca I. Alaeddin Keykubad tahta çıktığında yaptığı ilk iş

Venedikliler ile bir ticaret anlaşması imzalamak olmuştur. Bu anlaşmanın tarihi 8 Mart 1220’dir.86

Yani Alanya’nın fethi, Sultanın tahta çıkışının hemen akabinde Konya surların ikmali ve Venedik-lilerle yapılan ticaret anlaşmasından sonra olmuştur. Ayrıca Sultan’a hilafet makamından elçi ola-rak gelen Ömer b. Muhammed el-Sühreverdi 1220-21 yıllarında gelmiştir.87 Sultanın sefere

bun-dan sonra çıktığını biliyoruz.88 Bu bilgilere göre fetih, 618/1221 yılı kış aylarında olması

gereki-yor. Fethi Niğdeli Kadı Ahmed 619/1222,89 Ebu’l Ferec ise 620/1220 tarihini verir.90 Alaeddin

Keykubad hakikaten kendi adı ve şanı ile mütenasip olarak Alâiye şehir ve kalesini, medeni tesis-lerini inşa ederek kendisine ve haleflerine kışlık bir merkez ve istirahat beldesi haline getirdi. İbn Bibi, Alâiye’nin “Sultanın adına nisbetle şeref kazandığını” on iki kapılı Saray (kasr) inşa olundu-ğunu ve böylece az zaman içinde sur ve burçların yapıldığını, çan (nakus) gürültüleri yerine ezan seslerinin yükseldiğini belirtir.91

85 İbn Bibi, s. 255; trc. I, s. 273.

86 Osman Turan, Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar & Metin Tercüme ve Araştırmalar, s. 143-146; Şerafeddin Turan, Tür-kiye-İtalya İlişkileri, I, (Ankara: Metis Yayınları, 2000), s. 168-179.

87 Müneccimbaşı Ahmed b. Lütfullah, Câmiu’d-Düvel, s. 59; Emine Uyumaz, Türkiye Selçuklu Devletine Gelen ve Giden Elçiler, (İs-tanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları, 2011), s. 52.

88 İbn Bibi, s. 234; trc. I, s. 252-253.

89 Niğdeli Kadı Ahmed, El-Veledü’ş-Şefîk ve’l-Hâfi’l-Halîk, çev. Ali Ertuğrul, I, (Ankara: TTK Yayınları, 2015), s. 535. 90 Ebul- Ferec, Ebu’l Ferec Tarihi, II, s. 516.

91 İbn Bibi s. 247; trc. I, s. 268; Anonim, Anadolu Selçukluları Devleti, s. 45; Osman Turan, Selçuklular ZamanındaTürkiye, s. 336-337.

(29)

Anonim Selçukname’de Alanya surların-daki burçların sayısının Konya burçları kadar olduğuna dikkat çekilmektedir. Hakikaten de Konya ve Alanya Kalesi burçları 140 adettir.92

Alanya’da hâlâ bu burçlar ayaktadır. Bu istih-kâmların büyük bir kısmının tamamlanması en az beş yıl sürmüştür.93 Alanya Sultan adına

yapılan kale dışındaki düzlükte (Şekerhane) ve şehir ile kaleyi içine alan bayır üzerine ko-numlanmıştır. Bugün Hasbahçe denilen yerde köşkler dışında, emirler de saraylar ve köşkler şikârhâneler yaptırmışlardı. Hacı Baba’da, Dimçayı, Çıplaklı, Gazipaşa, Dimçayı Buzağı avlusu mevkiinde köşkler ve şikârhâneler inşa edilmiştir.

sultan I. alaeDDin KeyKuBaD’In alanya sevGisi

Sultan I. Alaeddin Keykubad Alanya’yı o kadar seviyordu ki kış aylarını genellikle burada geçi-riyordu. İbn Bibi Sultan’ın Alanya’ya karşı sev-gisinden dolayı “Deniz kenarında bir şehir var.

Oranın kışı insana mutluluk veren bahar gibidir.”

diyerek metheder.94 Ayrıca İbn Bibi Sultan’ın

Alanya’da geçirdiği zamanlarını çok güzel an-latır. Hatta nazma döker. Bu bilgilere göre

Sul-tan Alanya’yı kışlak olarak kullanmıştır. SulSul-tan Alanya’da bulunduğu zamanlarda avlandığı, büyük toylar ziyafetler düzenlediği görülmektedir.95 Günümüze kadar gelen yaptırdığı Sugözü, Hacı Baba,

Çıplaklı, Dimçayı Buzağı Avlusu’ndaki av köşkleri bu durumu ortaya koymaktadır. Sultan birçok önemli kararlarını Alanya’da almış veya herhangi bir önemli sefere çıkmadan burada bulunmuştur. Mesela Suğdak Seferi öncesi96 ve Harran, Urfa, Rakka Seferi öncesi97 Alanya’da bulunmakta idi.

Hatta burada önemli elçileri karşıladığı da oluyordu. Celaleddin Harzemşah ileri gelen emirlerini elçi olarak gönderdiğinde, Sultan Alaeddin Alanya’da idi. İbn Bibi yine elçilerin rehberler eşliğinde Alanya’ya gelişlerini öyle bir anlatır ki, sanki cennete gelmişlerdir. O şöyle yazar:

“Toprağı misk kokan bir düzlük gördüler, lale ve kırmızı güller oraya hâkim olmuştu” “Her taraf boydan boya Çin ipeği gibiydi. Hiç kimse öyle bir yere yer diyemezdi” “Suları gül suyuna benziyordu. Ağaçlar dallarına kına yakmışlardı”

“Uzaktan deniz, yakında ise huriler gibi süslenmiş bir dağ görünüyordu”.98

92 İbn Bibi, I, s. 253; trc. II, s. 271; Friedrich Sarre, Konya Köşkü, çev. Şehabeddin Uzluk, (Ankara: TTK Yayınları, 1957), s. 97. 93 Seton Lloyd & Storm Rice, Alanya, s. 4.

94 İbn Bibi, s. 236; trc. I, s. 254.

95 İbn Bibi, s. 424, 447, 455; trc. I, s. 425, 443, 450. vd. 96 İbn Bibi, s. 315; trc. I, s. 316.

97 İbn Bibi, s. 447; trc. I, s. 443. 98 İbn Bibi, s. 374-375; trc. I, s. 380.

Saray Beleni, Alptekin Yavaş Arşivi.

(30)

Bu ifadelere bakılırsa elçiler Hadim-Kuş yuvası yolu üzerinden gelmiş olmalıdır. Çünkü elçi-ler sarp dağlar ve uçurumlar kenarından getirilmiştir. Alanya Kalesi elçielçi-lere uzaktan süslenmiş bir dağ gibi gözükmüştür. Bugün bile Alanya Kalesi’ne uzaktan bakıldığında ihtişamlı görüntüsü dü-şünüldüğünde bu ifadelerin hangi duygularla yazıldığı ortaya çıkar. Sultan saltanatının son za-manlarında bile vaktini Alanya’da geçirmiştir.99

Sultan Alaeddin Keykubad’ın Alanya’ya karşı özel ilgisi kitabelere de yansımıştır. Sultana ait kitabeler bir inşa kitabesi hüviyetinde değildir. Yani tarih amaçlı konmamıştır. Sultan’ın kitabele-ri el-minnetü lillah (minnet Allah’adır), ifadesi ile başlar.100 Sanki Sultan Alanya’nın fethini nasip

ettiği için Allah’a minnet etmektedir. Sonra Selçuklu kitabelelerinde görülmeyen unvanlar sırala-nır. Özellikle Kızılkule’nin güney tarafındaki kitabe bunu gösterir. Sultanın sayısız unvanlarını içi-ne alan onun gücünü ihtişamını göstermesi bakımından öiçi-nemlidir.101

99 İbn Bibi, s. 454; trc. I, s. 450-451.

100 Ali Yardım, Alanya Kitabeleri, (İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti Yayınları, 2002), s. 88, 97.

101 Bu kitabenin Türkçe metni şöyledir: “Bu mübârek burcun yapılmasını Efendimiz Yüce Sultan Ulu Hâkân, Milletlerin hâkimiyetini elinde tu-tan, Dünyâ sultanlarının sultanı Bilâdullâh’ın Hâmîsi, İbâdullahın koruyucu, Dîn ve dünyânın ulusu, İslâmın ve Müslümanların yardımcı-sı, Kâinâtda adâletin dirilticisi, zâlimlerden mazlûmları insâflıca koruyan, Yeryüzünde Allah’ın gölgesi, Güçlü kuvvetli devletin celâli, Şan-lı milletin sığınağı, Adl ü insâfa hayât bahşeden karanın ve iki denizin sultanı, İns ü cinnin melce’i, Şark ve Garb’ın muhâfızı, Şelçukoğul-larının tâcı, Kralların ve sultanların efendisi, ülkeler fâtihi Kılıçarslan oğlu Keyhüsrev oğlu Keykubâd, Mü’minlerin emirinin burhanı-Allah saltanatını dâim eylesin-, 623 (1226) senesi Rebîü’lâhirinin başında emretti”.(Yardım, Alanya Kitabeleri, s. 80-82).

Şekil

taBlo 2.6 resm-i ağnam

Referanslar

Benzer Belgeler

• There is no evidence that using CPAP makes you more likely to catch COVID-19, and nothing to suggest that CPAP will make you more unwell if you do catch it.. • If a CPAP

Sonuç: Hipobarik levobupivakain+ fentanil karışımı ile yapılan spinal anestezide supin ve 45 derece oturur pozisyonların, hemodinamik parametreler ile duyusal ve motor blok

timizde inkişafının tarihi için ihmal edilmez bir çeh­ redir, Sultan Mahmud’un nedimi, âdeta dalkavuğu şeklinde bir müntesibi olup, fakat bu sayede tıbbî

Oradan sola kıvrı­ lınca Hekimoğiu Ali Paşa camii yapıldığından beri Abdal Yakub Kadri tarikati ayinine de açık bulunduğundan, o senelerde ölen ve yüz

ve rakı içmeğe bir yardakçı haline dü­ şürülmüş bir musikiye karşı büyük bir musikinin zaferini ifade için sakin bir enteryör yerine bu şekilde

Mı'ilğa maarif nezaretinde teşekkül eden istilâhatı ilmiye, edebiyat, asarı islâıııiye ve milliye gibi bir takım encümenlere iştirak ederek son encümen

mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvan Orkestrası, solistler: Mehveş Emeç, Dagoberto Linhares (Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon,21.00)..

Bu nedenle, Atatürk'ü tanıtmak için medyanın daha etkin davranması gerektiğini, televiz­ yonlarda Atatürk konulu belgesellerin daha sık yayınlanmasını