I 7 —*)C>e2_'C><
NİSAN - MAYIS 1962 9
İs ta n b u l’d a a rtık e b e d iy e n
Hekimoğiu Ali Paşa Şadırvanı ve TürbesiAhşab Kısmı
Mektebi Tıbbiyenin ikinci sınıfmdayım. Resim merakı da yakamı bırakmıyor. Haftada bir gü nümü Üsküdar’da sevgili Hocam Ressam Ali Rıza Beyin evinde geçiriyorum. Arada da dola şarak resimler yapıyor ve bilhassa oturduğum Haseki Semtini tercih ediyorum. Zira burası İs tanbul’un yedinci tepesinin en önemli bir köşe sidir.
Bir Cuma günü Hekimoğiu Ali Paşa camiin- deyim. Avlusunda tetkiklerde bulunuyorum. Avlunun ortasında artık göçme alâmetleri gös termeğe başlayan bir büyük çinarın gölgesinde yim. Sıcak bir gün, 8 Ağustos 1333 (1917) de bu serin yerde oturmağı bir yere gitmeğe ter cih ediyorum. Hangi tarafa dönüp resim yapa yım? Işık vaziyeti benim burada, gördüğünüz, tablonun karşısında olmamı icab ettiriyor. İşte bu resmi yapıyorum. Yaşım 17 Şubat 1314
(1898) olduğuna göre 19 yaşındayım.
Bugün tesbit ettiğim köşenin ortasında He- kimoğlu Ali Paşa camiinin üstü ahşab ve kiremit örtülü şadırvanı, oturacak sıralar görülüyor. Bir de havagazi feneri var. Oradan sola kıvrı lınca Hekimoğiu Ali Paşa camii yapıldığından beri Abdal Yakub Kadri tarikati ayinine de açık bulunduğundan, o senelerde ölen ve yüz yaşın dan fazla ömürlü şeyhi Sadettin Efendinin tür besi parmaklığı kitabesiyle beraber görülüyor. İlerde de Hekimoğiu Ali Paşa kütüphanesinin altına rastlayan ve camiin avlusuna açılan geçit ve kütüphanenin yan divan farkediliyor.
Resmin sağına geçersek tahta parmaklıklı bir kapı, sonra kalın bir taş divar ve üzerinde de kurşun örtülü kubbelerden biri. Parmaklık- dan girince Hekimoğiu Ali Paşa ahfadından bir zâtin mezarı ve taşı vardı. Oradan türbeye giri lince gördüğümüz kubbe altında Ali Paşa camii yerinde bulunan zaviyenin müessisi, belki ev ladı Fatihandan Abdal Y a’kub diye meşhur olan ve mazinneden sayılan zât. Onun ayak ucunda burada görülmeyen kubbede Ali Paşa ve diğer lerinin muhteşem mezarları, lavhalar, hatıralar, halılar, nakışlar, mükemmel bronz nakışlı pen cereler ve saire.
31 Mayıs 1334 (1918), yani bu resmi yaptık tan 9 ay sonra burası İstanbul’un yarısını ha rabeye döndüren Fatih yangınında kül oldu. Bu ahşab kısımlar yandı. Ağaçlar zedelendi,
bila-k a y b o la n ibila-ki a s ırlıbila-k bila-k ö ş bila-k
İstanbul — Hekimoğiu Ali Pasa külliye,sinde eski şadırvan ve Türbe
Fontaine et Mausolée historique de Hekimoğiu Ali Pacha
hara kurudular, yaşları da kesildi, bu orman gibi yerler de ağaçsız kaldı. Hepsini birer birer tesbit ettiğim mezar taşlarından pek azı kaldı. Ali Paşa ve Abdal Yakub türbeleri temamen yandı. Kurşunlan eridi. Kapısı kalmadı. Pence relerini bronzları bahasına kopardılar. Ne cam, ne çerçeve ve ne de sandukadan eser kalmadı. Altımermere giden yol üzerinde ve Türbe karşı sında mescidlerden, aralarda yatan mutlu as kerler (N i’melciş) den yatanların yerleri de kayboldu. Sokak da yok oldu. Gözümüzün önün de bir mamure. harabeye döndü, ki buraları ne- kadar güzel ve ne kadar pitoresk idi. İstanbul bu manzaralariyle İstanbul’du. Bunların karşı sında heyecan duymamak ve mütareke senele rinin velevki harabeleri karşısında acılarını din lendirmemek ve müteselli olmamak kabil de ğildi.
İşte bu hatırayı o gün o zaman, harab olma dan önce bana tatlı heyecanlar duyduran bu pi toresk köşenin örneğini İstanbul’umuzda ne gü zel köşeler olduğunu göstermek maksadiyle or taya koyuyorum. Daha buna benzer bugün ayak ta durabilen daha nelerimiz vardır. İstanbul’un Türk ve İslâm çehresinin bu temiz ve asil ör neklerinden kalanlarını korumamız buradaki ba kamız ve varlığımızın heyecani için lâzımdır. İş te ihmalimiz şu güzel köşeyi ortadan kaldırdı. Bari bugün ortada olanlarını ihmâl etmiyelim ve onları kurtaralım. Bu köşeler, hem yüzümüzü ağartır ve hem de millî heyecanımızı idame et tirir.
Prof. Dr. A . Süheyl Ü N V E R
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi