• Sonuç bulunamadı

Potasyum ve çinkolu gübrelemenin enginarda verim ve verim unsurlarına etkileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Potasyum ve çinkolu gübrelemenin enginarda verim ve verim unsurlarına etkileri"

Copied!
46
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ FEN BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

POTASYUM VE ÇĠNKOLU GÜBRELEMENĠN ENGĠNARDA VERĠM VE VERĠM

UNSURLARINA ETKĠLERĠ Bilgehan ÖZTÜRK YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Anabilim Dalı

Eylül-2019 KONYA

(2)

TEZ KABUL VE ONAYI

Bilgehan ÖZTÜRK tarafından hazırlanan „Potasyum ve Çinkolu Gübrelemenin Enginarda Verim ve Verim Unsurlarına Etkileri‟ adlı tez çalışması 02/09/2019 tarihinde aşağıdaki jüri tarafından oy birliği ile Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Anabilim Dalı‟nda YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir.

Jüri Üyeleri Ġmza

BaĢkan

Prof. Dr. Süleyman TABAN ………..

DanıĢman

Prof. Dr. Mehmet ZENGİN ………..

Üye

Prof. Dr. Sait GEZGİN ………..

Yukarıdaki sonucu onaylarım.

Prof. Dr. Mustafa YILMAZ FBE Müdürü

Bu tez çalışması S.Ü. BAP Koordinatörlüğü tarafından 17201160 nolu proje ile desteklenmiştir.

(3)

TEZ BĠLDĠRĠMĠ

Bu tezdeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edildiğini ve tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada bana ait olmayan her türlü ifade ve bilginin kaynağına eksiksiz atıf yapıldığını bildiririm.

DECLARATION PAGE

I hereby declare that all information in this document has been obtained and presented in accordance with academic rules and ethical conduct. I also declare that, as required by these rules and conduct, I have fully cited and referenced all material and results that are not original to this work.

İmza

Bilgehan ÖZTÜRK Tarih: 02/09/2019

(4)

iv ÖZET

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

POTASYUM VE ÇĠNKOLU GÜBRELEMENĠN

ENGĠNARDA VERĠM VE VERĠM UNSURLARINA ETKĠLERĠ Bilgehan ÖZTÜRK

Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Anabilim Dalı

DanıĢman: Prof. Dr. Mehmet ZENGĠN 2019, 46 Sayfa

Jüri

Prof. Dr. Süleyman TABAN Prof. Dr. Sait GEZGĠN Prof. Dr. Mehmet ZENGĠN

Bu çalışma 2018-2019 enginar yetiştirme döneminde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Tarımsal Araştırma Enstitüsü‟ne ait Türkmenköy deneme arazisinde yetiştirilen Kıbrıs erkenci enginar çeşidine uygulanan potasyum (0, 6, 12 ve 18 kg K2O

da-1; K2SO4; %50 K2O) ve çinko (0 ve 0.66 kg Zn da-1; ZnSO4.7H2O; %22 Zn)

uygulamalarının bitki boyu, yaprak uzunluğu, sap uzunluğu, bitkideki baş sayısı, ana baş ağırlığı ve baş verimine etkilerini belirlemek amacıyla yapılmıştır.

Araştırma sonuçlarına göre, bitki boyu artan miktarlarda K ve Zn uygulamalarıyla kontrole (85.3 cm) göre %6.44 (6 kg K2O da-1 + 0.66 kg Zn da-1; 90.8 cm) ile %19.93

(12 kg K2O da-1 + 0.66 kg Zn da-1; 102.3 cm) arasında artmıştır. En uzun yaprak (81.3

cm), en uzun sap (84.0 cm) ve bitkideki en fazla baş sayısı (15.5 adet) „18 kg K2O da-1 +

0.66 kg Zn da-1‟ uygulaması ile elde edilmiştir. En düşük ana baş ağırlığı (400 g) kontrol (0 kg K2O da-1 + 0 kg Zn da-1), en yüksek ana baş ağırlığı (568 g) ise „12 kg

K2O da-1 + 0.66 kg Zn da-1‟ ve „18 kg K2O da-1 + 0.66 kg Zn da-1‟ uygulamalarından

alınmıştır. Ayrıca en düşük baş verimi (5.304 kg da-1) kontrol, en yüksek baş verimi

(8.972 kg da-1) ise „18 kg K2O da-1 + 0.66 kg Zn da-1‟ uygulamasından elde edilmiş

olup, bu muamele ile kontrole göre %69.15‟lik bir verim artışı meydana gelmiştir. Sonuç olarak; Kıbrıs erkenci enginarında, incelenen verim ve verim unsurlarının çoğu dikkate alındığında, potasyum noksan veya yeterli/fazla olsa dahi kalsiyum fazlalığı nedeniyle potasyum verilecek topraklar ile çinko noksan topraklara „12 kg K2O

da-1 + 0.66 kg Zn da-1‟ ve „18 kg K2O da-1 + 0.66 kg Zn da-1‟uygulamalarının daha etkili

olduğu tespit edilmiştir. Bu yüzden benzer iklim ve toprak koşullarında, enginar yetiştiriciliğinde ekonomiklik de göz önüne alındığında „12 kg K2O da-1 + 0.66 kg Zn

da-1‟ uygulaması önerilebilir.

(5)

v ABSTRACT MS THESIS

EFFECTS OF POTASSIUM AND ZINC FERTILIZATION ON THE YIELD AND YIELD COMPONENTS IN ARTICHOKE

Bilgehan ÖZTÜRK

THE GRADUATE SCHOOL OF NATURAL AND APPLIED SCIENCE OF SELÇUK UNIVERSITY

THE DEGREE OF MASTER OF SCIENCE Supervisor: Prof. Dr. Mehmet ZENGĠN

2019, 46 Pages Jury

Prof. Dr. Süleyman TABAN Prof. Dr. Sait GEZGĠN Prof. Dr. Mehmet ZENGĠN

In this study, effects of potassium (0, 60, 120 and 180 kg K2O ha-1; K2SO4; 50%

K2O;) and zinc (0 and 6.6 kg Zn ha-1; ZnSO4.7H2O; 22% Zn) applications on the plant

length, leaf length, stem length, number of head per plant, main head weight and head yield of the early artichoke grown during the 2018-2019 production season in the testing area of Türkmenköy belongs to the Agricultural Research Institute of Turkish Republic of Northern Cyprus, were investigated.

According to the research results, plant height increased between 6.44% (60 kg K2O ha-1 + 6.9 kg Zn ha-1; 90.8 cm) and 19.93% (120 kg K2O ha-1 + 6.9 kg Zn ha-1;

102.3 cm) by increasing amount of K and Zn applications according to the control (85.3 cm). The longest leaf (81.3 cm), the longest stem (84.0 cm) and the maximum number of heads per plant (15.5 number) were obtained by the „180 kg K2O ha-1 + 6.6 kg Zn ha -1‟ application. The lowest main head weight (400 g) was obtained by the control (0 kg

K2O ha-1 + 0 kg Zn ha-1) and the highest main head weight (568 g) was obtained by the

„120 kg K2O ha-1 + 6.6 kg Zn ha-1‟ and „180 kg K2O ha-1 + 6.6 kg Zn ha-1‟

implementations. In addition, the lowest head yield (53.040 kg ha-1) control, the highest head yield (89.720 kg ha-1) was obtained from the application of „180 kg K2O ha-1 + 6.6

kg Zn ha-1‟ and the yield increased at the rate of 69.15% with this treatment according to the control.

As a result; in the early artichoke of Cyprus, considering the most yield and yield components examined, it was found that even if potassium deficiency or sufficiently/much soils to be given potassium due to calcium excess soils and zinc deficient soils „120 kg K2O ha-1 + 6.6 kg Zn ha-1‟ and „180 kg K2O ha-1 +6.6 kg Zn ha-1‟

applications were more effective. So, in the similar climate and soil conditions, considering the affordability, the „120 kg K2O ha-1 + 6.6 kg Zn ha-1‟ implementation

may be recommended in the artichoke growing.

(6)

vi ÖNSÖZ

KKTC ekonomisinde tarım önemli bir rol oynamaktadır. Ancak tarımın, çözümlenmesi gereken ekonomik ve teknik sorunları vardır. Öncelikle üreticinin pazarlama sorunu, önemini sürdürmektedir. Susuzluk nedeniyle üretici ürettiği üründe yeterli verim ve kaliteyi sağlayamadığı için ürününü iç ve dış pazarda uygun fiyata satamamakta hatta alıcı bile bulamamaktadır. Bunun sonucu olarak üretici ve dolayısıyla KKTC ekonomisi de bu durumdan etkilenmektedir. Türkiye‟den KKTC‟ne denizaltından boruyla su getirilmesi neticesinde kuraklık sorunu ortadan kalkmış ve üreticilerin yüksek verim ve kaliteye ulaşma konusundaki büyük bir engel yok olmuştur. Bu çalışmada KKTC‟deki enginar üreticilerinin iç ve dış piyasada ürünlerini pazarlama konusunda yüksek verim ve kaliteye ulaşabilmeleri amacıyla kullanmaları gereken en uygun potasyum ve çinko dozları araştırılmıştır.

Yüksek Lisans çalışmalarım sırasında ilk günden itibaren her konuda bana güvenen, destek olan, yoğun çalışma hayatında her zaman bana vakit ayıran, hoşgörüsünü esirgemeden her zaman gösteren ve kendisinden çok şeyler öğrendiğim tez danışmanım Sayın Prof. Dr. Mehmet ZENGİN‟e çok teşekkür ederim.

Tez çalışmaların sırasında yardımlarını esirgemeyen Sayın Prof. Dr Sait GEZGİN‟e, zaman mefhumu olmadan sürekli aradığım ve birçok konuda bana yol gösteren, öğreten ve yardımcı olan Sayın Dr. Fatma GÖKMEN YILMAZ ile diğer bölüm hocalarıma, KKTC‟deki tarla denemesi çalışmalarımda bana yardımcı olan KKTC Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı personelleri Zir. Müh. Nazlı Saygıner SEÇKİN ve Zir. Müh. Berna Kamçı ALTUN‟a ve beni her zaman destekleyen aileme çok teşekkür ederim.

Bilgehan ÖZTÜRK KONYA-2019

(7)

vii ĠÇĠNDEKĠLER ÖZET ... iv ABSTRACT ... v ÖNSÖZ ... vi ĠÇĠNDEKĠLER ... vii

SĠMGELER VE KISALTMALAR ... viii

1. GĠRĠġ ... 1

2. KAYNAK ARAġTIRMASI ... 4

3. MATERYAL VE YÖNTEM ... 18

3.1. Materyal ... 18

3.1.1. Deneme yeri ve deneme yerinin iklim özellikleri ... 18

3.1.2. Denemede kullanılan bitki materyali ... 19

3.1.3. Deneme toprağının özellikleri ... 19

3.1.4. Denemenin kurulması ve yürütülmesi ... 20

3.1.5. Denemede yapılan ölçüm ve analizler ... 21

3.1.6. İstatistiki analizler ... 22

4. ARAġTIRMA SONUÇLARI VE TARTIġMA ... 23

4.1. Bitki Boyu (cm) ... 23

4.3. Sap Uzunluğu (cm) ... 25

4.4. Bitkide Baş Sayısı (Adet) ... 26

4.5. Ana Baş Ağırlığı (g) ... 27

4.6. Verim (kg da-1) ... 28

4.7. Enginar Bitkisinin Verim ve Verim Unsurları Arasındaki İlişkiler ... 29

5. SONUÇLAR VE ÖNERĠLER ... 31

KAYNAKLAR ... 32

(8)

viii SĠMGELER VE KISALTMALAR Simgeler % : Yüzde °C : Santigrat Derece ' :Dakika '' :Saniye B : Bor Ca : Kalsiyum Cu : Bakır Fe : Demir HCl : Hidroklorik asit HNO3 : Nitrik asit

H2O2 : Hidrojen peroksit K : Potasyum K2O : Potasyum oksit Mg : Magnezyum Mn : Mangan N : Azot Na : Sodyum P : Fosfor SO4 : Sülfat Zn : Çinko Kısaltmalar AN : Amonyum nitrat (%33 N)

CAN : Kalsiyum amonyum nitrat

cm : Santimetre

ÇS : Çinko sülfat (ZnSO4.7H2O)

D : Doğu

da : Dekar

DAP : Diamonyum fosfat (%18 N, %46P2O5)

EC : Elektriksel iletkenlik g : Gram ha : Hektar HA : Hümik Asit K : Kuzey mg : Miligram mL : Mililitre Ort. : Ortalama T : ton

(9)

1. GĠRĠġ

Enginar (Cynara scolymus) Asteraceae (Compositae) familyasına ait olup dördüncü yüzyıldan beri sebze ya da ilaç olarak bilinmektedir. Günümüzde özellikle Akdeniz ülkeleri ile Kuzey ve Güney Amerika'da popüler olan enginar dünyada en çok Mısır (387.704 ton) , İtalya (364.871 ton) , İspanya (199.100 ton) üretimle ilk üç sırada yer alırken Türkiye (32.173 ton) ile 11. sırada yer almaktadır (FAO, 2018). Enginar başları taze tüketimin yanı sıra konserve olarak da değerlendirilmektedir. İnsan beslenmesinin yanı sıra yapraklarının ekstraktların hepatoprotektif, kolera, hipokolesterolemik, antioksidatif, antikanserojenik ve diüretik etkisi olduğu kanıtlanmıştır (Wang ve ark., 2003; Eich ve ark., 2005). Enginarda bulunan kafeoilkinik asitler ve flavonoidlerin farmakolojik özelliklerinde ilaç sanayinde önemli bir rol oynadığı görülmektedir (Wagenbreth ve Eich, 2000; Häusler ve ark., 2002). A, B ve C vitaminleri yönünden zengindir. Ayrıca potasyum, kalsiyum, fosfor, demir, iyot gibi çok çeşitli mineralleri de yapısında bolca bulundurur. Kolesterolü düzenler. Karaciğere büyük faydası vardır. Bu şifalı bitkinin yaprakları kan şekerini düzenler, diyabet yani şeker hastaları mutlaka tüketmelidir. İdrar söktürücü özelliğinin yanında düzenli tüketimiyle vücutta oluşan toksinlerin uzaklaştırılmasında özel öneme sahiptir. Stresi engellemesi de enginarın faydaları arasındadır. İyi bir folik asit kaynağıdır. Bu sebepten kadınlar bolca tüketmelidir. Cilt hücrelerinin yenilemene katkı sağlayan enginar iyi bir lif kaynağıdır.

Potasyum bitkilerde kök gelişmesini ve büyümesini olumlu şekilde etkilerken bitkilerde yatmayı önler, soğuğa dayanıklılığı ve azotun etkinliğini arttırır. Ayrıca fizyolojide ana fonksiyonlarından biri de çeşitli enzimlerde aktivasyonu sağlamasıdır (Aktaş, 1995). Bu nedenle potasyum bitkilerin hastalık ve zararlılara karşı direncini arttırmakta, parazit gelişimi ve zararını azaltabilmektedir. Bitkilerde potasyum noksanlığında, karbonhidrat metabolizması bozulmakta, yaprak aya ve sapının dışa yakın hücrelerinin yapısındaki, selüloz ve lignin miktarı ile kütiküla tabakasının kalınlığı azalmaktadır. İnce hücre duvarı, zayıf sap ve gövde oluşumu ise bitkilerin hastalık ve zararlılara karşı dayanıklılığının azalmasına yol açmaktadır (Marschner, 1995).

Potasyum noksanlığı durumunda bitki bünyesindeki enzim aktivitesinin ve ATP sentezinin azalması sonucu oluşan enerji yetersizliği nedeniyle bitki bünyesinde

(10)

aminoasit ve çözünebilir karbonhidratlar gibi düşük molekül ağırlıklı bileşikler birikmektedir (Krauss, 2000). Bunun yanında yeterli potasyumla beslenen bitkilerin toplam fenol içeriği artmakta; fenoller, lignin ve suberin habercisi olarak görev yapmaları nedeniyle bitki bünyesinde mekanik bariyer oluşturarak, bitkilerin savunma mekanizmasında önemli rol oynamaktadırlar (Perrenoud, 1990).

Potasyum tüm bitkiler tarafından azottan sonra diğer bitki besin elementlerine göre en fazla alınan ana besin elementlerinden biridir (Güzel ve ark., 2002). Bitkilerden yüksek verim ve kaliteli ürün alınabilmesi için potasyum yeri doldurulamaz bir öneme sahiptir. Potasyumun çeşitli kültür bitkilerinde verim ve kaliteyi arttırdığı, dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılmış pek çok sayıda araştırma ile kanıtlanmıştır (Pimpini, 1967; Taysi ve ark., 1977; Imas, 1999; Okur ve Yagmur, 2004; Aydın ve ark., 2005; Kıllı ve Küçükler, 2005; Papadopoulos ve ark., 2005; Taban ve ark., 2005; Turhan ve Pişkin, 2005; Yağmur ve ark., 2005; Ertiftik ve Zengin, 2017; Zengin ve ark., 2008).

Çinko, insan ve hayvan beslenmesinde oldukça büyük bir öneme sahip olup, eksikliğinde insanlarda önemli hastalıklar ortaya çıkabilmekte, özellikle ilk gelişim dönemindeki çocuklarda etkili olmakta ve ciddi sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Genellikle Türkiye gibi tahıl ağırlıklı beslenmenin yaygın olduğu ülkelerde çinko noksanlığına sık sık rastlanılmaktadır. Bitkilerin çinko içeriğinin insan beslenmesini etkilediği ve insan sağlığına yansıdığı açıktır. Ayrıca tahıllar, çinkonun insan ve hayvanlardaki biyolojik yarayışlılığını sınırlandıran fitin asidince zengin olup, fitin asidi/çinko oranı çinkonun biyolojik yarayışlılığını etkilemektedir (Taban ve ark., 1997). Bu oran gübreleme ile ilişkili olup, çinko gübrelemesi ile tahılların hem çinko içerikleri hem de çinkonun biyolojik yarayışlılığı arttırılabilir (Brohi ve ark., 2000).

Çinko noksanlığına en hassas bitkiler; tahıllar, şekerpancarı, mısır, keten, fasulye, meyveler, narenciye, bağ, patates ve pamuk bitkileridir. Organik madde miktarının çok yüksek veya düşük oluşu, yüksek pH‟lı alkali topraklar, fosforca zengin ya da fosforca aşırı gübrelenmiş alanlar, soğuk ve nemli koşullar, topraktaki kil minerallerinin cins ve miktarı, sulama amacıyla yeni tesviye edilmiş alanlar topraklarda çinko noksanlığını arttıran ya da çinko alımını engelleyen faktörler arasındadır (Kacar, 1986).

Gezgin (1995), Konya koşullarında yürüttüğü ekmeklik buğday denemesinde çinko uygulamaları sonuçlarının çinko formuna göre değiştiğini; ZnSO4 formunda

(11)

verilen çinkonun buğday tane verimini azalttığını, ZnEDTA formunda verilen çinkoda ise 390,6 g da-1 dozunda en yüksek tane veriminin elde edildiğini saptamıştır. Aynı zamanda bin tane ağırlığının ZnEDTA formunda daha yüksek bulunduğunu ve çinko dozlarına göre değişkenlik gösterdiğini bildirmiştir.

Türkiye de enginar üretiminin en yoğun yapıldığı bölgeler; Ege, Doğu Marmara ve Akdeniz‟dir. Ege bölgesinde Sakız çeşidi, Marmara bölgesinde (Bursa ve İstanbul) Bayrampaşa çeşidi, Ege ve Akdeniz bölgesinde yerli enginar yetiştirilmektedir. Bunların yanı sıra son yıllarda Enginar gen havuzu oluşturma çalışmaları Batı Akdeniz Tarımsal Araştırmalar Enstitüsünde yürütülmektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti özellikle erkenci enginar yetiştiriciliğinde büyük önem arz etmektedir. Kuzey Kıbrıs‟a ait enginar plantasyonlarında erkenci ve geççi olmak üzere yetiştiricilik yapılmaktadır. İklim faktörlerine bağlı olarak genellikle Kasım ayının ortalarında başlayan hasat Nisan ayına kadar devam etmektedir. Enginarın gübrelemesi ile ilgili sınırlı sayıda yayın bulunmaktadır. Kuzey Kıbrıs koşullarında yetiştiricilikte gübreleme ile ilgili sorunlar gözlenmiştir. Bu proje sonucunda enginar bitkisinin verimi ve verim unsurları üzerine potasyum ve çinko uygulamalarının etkilerinin belirlenmesi ile üretimde potasyum ve çinko gübre kullanımının yaygınlaştırılmasıyla ekonomik gübre kullanımı ile hem çevre kirliliği azaltılacak, hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti‟nin dış ülkelere gübre bedeli ödememesi ile ekonomik bir katkı sağlanacak ve birim alandan daha yüksek kaliteli ve verimli enginar üretimi sağlanarak Kuzey Kıbrıslı üreticilerin uluslararası piyasalarda rekabet etmesi ve pazar bulması imkânı sağlanacağı düşünülmektedir.

Bu tez çalışmasında KKTC‟de hemen hemen hiç araştırılmayan bir konu olan enginarda potasyum ve çinkolu gübrelemenin verim ile verim unsurlarına etkileri araştırılmıştır.

(12)

2. KAYNAK ARAġTIRMASI

Enginar, KKTC‟de narenciye ve patatesten sonra önemli bir ihraç ürünüdür. Ülkenin iklim şartları enginar üretimi için son derece uygundur. Buna rağmen bazı yıllar don zararının yaşanması, üretimde erkenciliğin vermiş olduğu avantajdan faydalanılmasını kısıtlamaktadır. Enginar üretim alanı 2006 yılında 1.098 da iken, 2016 yılında 4.202 da‟a ulaşmıştır. Üretim miktarı ise yıllara göre artış göstermiş olup 2006 yılında 3.719 ton iken 2016 yılında 12.099 ton seviyesine ulaşmıştır. 2016 yılında üretim alanlarının %66‟sını Gazimağusa Bölgesi, %15‟ini Güzelyurt Bölgesi, %11‟ini İskele Bölgesi ve %8‟ini de Lefkoşa Bölgesi oluşturmaktadır. Bu alanlardan 2016 yılında 12.099 ton ürün alınmıştır (Anonim, 2017).

Enginar (Cynara cardunculus L. subsp. Scolymus (L.) Hayek = Cynara scolymus L.] büyük deve dikeni (Cynara cardunculus)‟un ailesinin bir üyesidir, Compositae (Asteraceae; Papatyagiller) familyasına dahil olup, anavatanı Orta ve Batı Akdeniz havzasını çevreleyen alanlardır. Güney Avrupa ve Kuzey Afrika‟nın bu kısımlarında doğal olarak bulunur ve çok büyük varyasyonlar gösterir (Ryder ve ark., 1983).

Enginarın ilk olarak MÖ 1979 yılında Romalılar tarafından tüketildiği bilinmektedir (Graifenberg ve ark., 1995; Hill, 2001; Lo Bianco ve ark., 2009). Bazı kaynaklarda enginarın yabani formlarının yapraklarının değerlendirildiğine ilişkin ilk bilgilerin M.Ö. 300 yıllarına kadar uzandığı görülmektedir (Eser ve ark., 2002). Sekizinci yüzyılda kuzey Afrika, İspanya ve Sicilya‟da toplu enginar bahçeleri görünmesine karşın enginarın kültüre alınması 15. yy ortalarında İtalya‟da, Napoli‟de olmuş ve zamanla İtalya‟dan diğer ülkelere yayılmıştır. Amerika‟ya Fransız göçmenlerin beraberinde Louisiana‟ya, İtalyan göçmenlerin de Kaliforniya‟ya getirmeleriyle 1800‟lü yılların başında olmuştur (Francois ve ark., 1991; Hill, 2001). Enginar eski Yunanlılar ve Romalılar dönemlerinden beri bilinen ve bu dönemlerde kral sofralarında yemek olarak tüketilen bir sebzedir (Vural ve ark., 2000).

Enginarın (Cynara scolymus L.) eski Yunanca‟daki adı “kinara”dır ve Kıbrıs‟ta “angynara”, Türkiye‟de “enginar” ve Arnavutluk‟ta ise “anginare” olarak kullanılmaktadır (Migliori ve ark., 1995). Görüldüğü gibi Türkçe adı ile bu ülkelerdeki adları arasında bir benzerlik bulunmaktadır. Önceleri Sicilya‟da sonraları da tüm Akdeniz sahilinde ilaç olarak kullanılmıştır. Akdeniz mutfağının en önemli tatlarından

(13)

biri olup biyoaktif fenolik bileşikler, inulin, lif ve mineraller açısından oldukça zengin bir besindir. Besinsel değerinin yanı sıra, insan sağlığı açısından da çok önemli bir yeri olan enginarın, çok eski yıllardan bu yana karaciğer için faydalı bir bitki olduğu bilinmektedir. Nitekim, enginar içerdiği cynarin, luteolin, dicaffeoylquinic asitler ve flavonoidler gibi bileşikleriyle karaciğeri koruyucu, kolesterolü düşürücü, antikanserojenik, sindirime yardımcı, diüretik olarak ve sağlık açısından diğer pek çok özellikleriyle tıbbi açıdan da önemli bir bitkidir (Lattanzio ve ark., 2009).

Enginar, başlarından ve yapraklarından değişik şekillerde yararlanılan bir sebzedir. Sebze olarak çiçek, çiçek tablası, çiçek sapı ve bazı bölgelerde yaprak sapları kullanılır. Çiçek tablası etli yapıda, küçük brakte yaprakların bir araya gelmesi ile oluşan olgunlaşmamış çiçekler topluluğudur. Taze tüketimin yanında konserve, işlenmiş ve derin dondurulmuş olarak da kullanılan enginar çocuk maması, turşu gibi çeşitli şekillerde tüketilmektedir. Ayrıca yaprakları içki sanayinde, eczacılıkta, civciv yemi yapımında ve boya sanayinde kullanılmaktadır (Ryder ve ark., 1983; Abak, 1987; De Vos, 1992; Koçer, 1993; Özen, 1997).

Taze enginarın 100 g‟ı düşük miktarda yağ ve protein, orta derecede karbonhidrat, vitamin, mineral ve yüksek miktarda su oranına sahiptir. 100 g taze enginarda; 84.94 g su, 47 kcal enerji, 3.27 g protein, 0.15 g yağ, 1.13 g kül, 10.51 g karbonhidrat, 5.4 g lif, 0.99 g şeker bulunur. Ayrıca mineral bakımından; 44 mg Ca, 1.28 mg Fe, 60 mg Mg, 90 mg P, 370 mg K, 94 mg Na, 0.49 mg Zn bulunur (Schaefer ve ark., 2007).

Enginar bitkisinin toprak altı gövdesi çok yıllıktır. Kök gövdesi üzerindeki uyur gözler sonbaharda ilk yağmurlardan veya sulandıktan sonra uyanıp sürerek ertesi yıl ürün verecek bitkileri meydana getirirler. Enginar geniş ve derin bir kök sistemine sahiptir. Çok iyi toprak koşullarında kökler 120 cm‟den daha derine inebilmektedir (Abak, 1987; Ekbiç, 2005).

Enginar ılık iklim sebzesi olup kışları ılık geçen bölgelerde yetişir. Aylık sıcaklık ortalaması 7 oC‟nin altında olan yerler yetiştiriciliğe uygun değildir. Enginarın

normal koşullarda gelişmesi için ortalama 15-18 o

C sıcaklığa ihtiyaç duymaktadır. Soğuk hava koşullarından hoşlanmaz, örneğin hava sıcaklığı 0 oC‟nin altında uzun süre

maruz kalırsa yapraklarda ve başlarda zararlar oluşur ve 7 oC‟nin altında toprak üstünde

(14)

tamamen donarlar. Donma süresinin altında uzun süre devam etmesi durumunda başlarda antosiyanin birikimi (mor renk) oluşur ve bitki sapları zayıf kalır. Don tehlikesinin olduğu bölgelerde malçlama, yağmurlama sulama veya ateş yakma gibi önlemler alınabilir. Enginar çok soğuk havadan hoşlanmadığı gibi sıcak havadan da hoşlanmaz. Hava sıcaklığı 25 oC‟nin üzerine çıkması durumunda bitki gelişimi yavaşlar,

baş yaprakları açılmaya, yenen tabla kısmı ise kılçıklanmaya başlar ve yeme kalitesi düşer. Hava neminin iyi olması ve sulamanın zamanında yapılması önemlidir. Bu sebeplerden dolayı Türkiye‟de Akdeniz ve Ege Bölgelerinde enginar yetiştiriciliği yapmak daha kolay olup bu bölgelerde yoğun olarak yetiştiriciliği yapılmaktadır. Marmara ve diğer iç bölgelerde yapılan yetiştiriciliklerde soğuklara daha dayanıklı ve hasat döneminin bahara geldiği çeşitler kullanılarak yetiştiricilik yapılmaktadır (Keskin ve Namal, 2018).

Enginar sonbaharın serin geçtiği ve kış aylarının da aşırı soğuk olmadığı ılık bölgelerde erkenci olarak yetiştirilebilmekte, kışları soğuk geçen bölgelerde ise geççi ve soğuklara dayanıklı çeşitlerle yetiştiricilik yapılmaktadır. Enginarın vernalizasyon yani soğuklama ihtiyacı bulunmaktadır. Bu da çeşitlere göre değişmekle birlikte 7 oC‟nin

altında 250-500 saat arasındadır. Erkenci çeşitlerde bu ihtiyaç daha azdır. Enginarlar bu soğuklama ihtiyaçlarını karşılayamadıkları takdirde hasat gecikmekte ve arazide düzensiz baş oluşumuna neden olmaktadır. Bu soğuklama ihtiyacının karşılanması ve erkenciliğin teşvik edilmesi amacıyla GA3 uygulanmaktadır (Keskin ve Namal, 2018).

Namal ve ark. (2018), 15, 25 ve 35 oC sıcaklıklarda Sakız, Bayrampaşa, Green Globe ve Romanesco enginar çeşidi fidelerini yetiştirmişler ve fide gelişim parametreleri ölçülerek farklılıkları ortaya koymuşlardır. Genel olarak 15 o

C ortalama sıcaklık, fide gelişim parametreleri açısından en uygun sıcaklık olmuştur. Fide kalitesinde çeşitlere göre farklılıklar oluşmuştur. Özellikle Türkiye çeşitleri olan Sakız ve Bayrampaşa çeşitleri Romanesco ve Green Globe çeşitlerine göre daha zayıf gelişmişlerdir.

Enginar kültüre alındığı dönemden itibaren hem tohumla hem de vegetatif yöntemler ile çoğaltılmış; 17. yy‟dan sonra tohumla çoğaltma tekniği terk edilerek 20. yy‟ın sonlarına kadar vegetatif yöntemlerle çoğaltılan bir sebze türüdür. Günümüzde enginar bitkisinin esas çoğaltımı vegetatif yöntemlerle olmakla beraber büyük enginar üreticisi ülkelerde tohumdan üretim de yapılmaktadır (Namal, 2018).

(15)

Enginarda çoğaltım şekilleri; Meme (ovorilerle üretim): Toprak altı kısımları uyandırma suyundan sonra üzerinde bulunan uyur gözlerle birlikte bitki kök kısmının parçalara ayrılarak yapılan üretimdir. Uyuyan gözler dikildiği yerde sürgün oluşturur. Dip sürgünleri ile üretim: İki dönemde uygulanabilmektedir. Eylül-Ekim dönemi ve Mart-Nisan dönemlerinde dip sürgünü temizliği esnasında alınan dip sürgünleri kullanılır. Tohumla üretim: Son yıllarda bu üretim yöntemi özellikle verimin ve erkenciliğin etkili olması ayrıca hastalıklara dayanıklılık sebebiyle artış göstermiştir. Dünya enginar çeşidi sayısı oldukça sınırlı olmasına rağmen, birçok özellikte birbirinden belirgin farklılıklar gösterirler (Dellacecca ve ark., 1976). 16. yy‟a kadar sadece iki tip (konik başlı ve yuvarlak) enginar varken bunların brakte yapraklarının rengi açık yeşilden menekşe rengine kadar değişmekteydi. Bugünkü sınıflandırmada ise 4 tipteki enginarlar bu grupta yer almaktadır (Porceddu ve ark., 1976; Vannella ve ark., 2000). İtalya Bari‟de 78 enginar çeşidinde, klonlar arasında muhtemel yakınlıkların belirlenmesi için 27 özellik araştırılmıştır. Analizler incelenen üyelerin çoğunun aşağıdaki dört ana gruba ayrıldığını göstermiştir. Brakte ve yapraklar üzerinde uzun keskin dikenlere sahip çeşitlerle karakterize edilen „Spinosi‟ grubu. İlkbaharda nispeten hasat edilen orta boy, mor renkli ve az dikenli kapitulaya sahip „Violetti‟ grubu. Küre veya alt küresel başlı çeşitleri içeren dikensiz kapitula „Romaneschi‟ grubu. Bunlar ilkbaharın sonunda, geç hasat edilirler. Göreceli olarak küçük, uzun başlı „Catanesi‟ grubu. Hasat geç sonbaharda başlayıp baharda devam etmektedir. Enginar çiçekleri erselik yapıdadır ve çiçek tablası üzerinde 600-1200 adet çiçek bulunmaktadır. Çiçeklerin olgunlaşması tablanın dış kısmından başlayıp merkeze doğru devam etmektedir. Protandri özelliğinden dolayı, enginar yabancı döllenen bir bitkidir (Ryder ve ark., 1983). Aynı özellik nedeniyle tohum bağlaması da azdır ve zordur. Çiçekler yalnızca böceklerle tozlanır. Enginarın tohumu tetragonal akendir. Kabukları kahverengimtrak ve parlak olan tohumların ortalama ağırlıkları 40-60 mg arasında olup 1 g‟ında ortalama 17-25 tohum bulunur (Choux ve Foury, 1994).

Enginarda vernalizasyon ve gibberellik asit uygulamalarının hasat zamanı ve verim üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Dört hibrit çeşit kullanılarak yapılan çalışmada tohumlar 4±1 °C‟de 12 gün, sonrasında ise gündüz 20 °C ve gece 7 °C‟de 16 saat aydınlık ve 8 saat karanlık ortamda 25 günde fidelerin dikim aşamasına gelmesi sağlanmıştır. Sonuçta giberellik asit uygulamasının enginarda erkencilik ve kaliteyi artırdığı belirlenmiştir (Mauromicale ve ark., 2000).

(16)

Absisik asit (ABA) ve gibberellik asit (GA) uygulamalarının fizyolojik etkilerini belirlemek amacıyla yapılan bir çalışmada, farklı sıcaklıkların ve ışığın etkisinin tohumda var olan hormonal etkilerinin olumlu yönde değiştiği belirlenmiştir (Huarte ve Benech-Arnold, 2010).

Koçer ve Eser (1999), tek yıllık olarak üretilen Sakız Enginar çeşidinde gelişim dönemi başlangıcında yeşil aksama 30 ppm GA3 uygulamasının erkencilik ve toplam

verime etkilerini incelemişlerdir. Vegetatif dönemdeki sürgünlerle plantasyon kurulduğunda generatif dönemdekilere nazaran erkencilik sağlanmış ve toplam verim daha yüksek çıkmıştır. Vegetatif dönemdeki sürgünlere GA3 uygulamalarının kontrole nazaran daha olumlu etki yaptığını gözlemlemişlerdir. İki kez GA3 uygulamasının, bir kez uygulamaya göre yalnızca erkenci verimde daha iyi sonuç verdiği rapor edilmiştir.

Ghoneim (2005), enginar bitkisine artan dozlarda potasyum uygulamalarının (0, 11.2, 17.14 ve 22.85 kg da-1) farklı hasat dönemlerinde (ekimden sonra 120, 150 ve 180 gün) bitki boyu, ağırlığı ve yumru verimi üzerine etkilerini araştırmışlardır. Sonuçta, bitki boyu ve bitki ağırlığının potasyum uygulaması ile arttığı ve 22.85 kg K2O da-1

uygulaması ile edildiği, 180. günde ise yumru veriminin en fazla olduğu belirlenmiştir. Kolodziej ve Winiarska (2010), 2004-2006 yılları arasında damla sulamalı enginar yetiştiriciliğinde sulama, sulama ile farklı gübreleme biçimlerinin verim, kalite parametreleri ve bitkide bulunan bazı önemli bileşikler üzerine etkilerini araştırmışlardır. Fertigasyonda sulamaya ek olarak %0.2‟lik gübre Universol Gren gübre çözeltisi kullanılmıştır. Sulamalara kullanılabilir su tutma kapasitesinin (KSTK) %40‟ı tüketildiğinde başlanmış ve topraktaki eksik nem tarla kapasitesi değerine çıkarılmak suretiyle sulamalar tamamlanmıştır. Denemede ilk yıl 130 mm, ikinci yıl 90 mm üçüncü yıl ise 150 mm su uygulanmıştır. Yılda iki kez ürün hasadı gerçekleştirilmiş ve gerekli analizler-ölçümler (bitki yüksekliği, yaprak sayısı, baş sayısı vb.) tesadüfi şekilde alınan ürün ve bitki materyalleri üzerinde yapılmıştır. Sonuçlara göre, enginar baş ağırlıkları kontrolde ilk ve ikinci hasatta sırasıyla 267-344 g, sulama konusunda 362-448 g ve fertigasyon konusunda ise 401-520 g elde edilmiştir. Fertigasyonda damla sulama ve kontrol konusuna göre verimler sırasıyla %20 ve %50 oranlarında daha yüksek elde edilmiştir. Genel olarak damla sulama ya da fertigasyon kullanımının enginarda vegetatif aksam gelişimini, ürün verimi ve baş büyüklüğünü artırmıştır.

(17)

Francois (1995), sulama uygulamaları sonucu meydana gelen tuzluluğun enginar bitkisi üzerindeki etkilerini araştırmıştır. Potansiyel olarak tuzlu topraklar ve sulama suyu ile daha da artabilecek tuzluluk koşullarında oluşacak değişimleri incelemek için, iki sene süre ile bir çalışma yapmıştır. Araştırmada sulama suyu ve toprak tuzluluğundaki değişimleri izlemiş, toprak ekstraktı tuzluluk değerinin 6.1 mS cm-1‟ye

kadar artmasının verim ve kalitede herhangi bir olumsuz duruma sebep olmadığı, üstündeki değerlerde ise %11.5 oranında bir verim azalması gerçekleştiğini açıklamıştır. Dünya enginar üretimine ve tekniklerini geliştirmeye yönelik Kanada‟da yapılan bir çalışmada; enginar bitkisinin optimum seviyede azot ihtiyaçlarını ve sulama düzeylerini belirleyerek dünyada yaygın olarak yetiştirilen iki çeşit üzerinde yapılan bir çalışmada deneme yapılan alanın yarısına belirli miktarda damla sulama ile su verilmiş, diğer yarısına verilmemiştir. Her iki parseli üç ayrı parsele ayırarak sırasıyla 10, 20 ve 30 kg N da-1 uygulanmıştır. Imperial Star çeşidinin Green Globe Improved çeşidine göre daha yüksek oranda gelişim gösterdiği, sulama yapılan alanda her iki çeşitte de kontrol parsellerine bakılarak azot miktarının artışıyla bitkilerde yüksek oranda çiçek tablası ve küçük tomurcuk gelişimi belirlenmiştir (Husain ve Stewart, 1996).

Enginar tarımında ikinci yıl gübrelemesinde TSP‟nin Eylül ayı içinde verilmesi gerekmektedir. Enginar gübrelemesinde N kaynağı olarak bazı üreticiler organik formdaki N‟u kullanmakta olup bu hallerde sonbahar aylarında yapılan dip temizliği sırasında açılan kök boğazına dekara 500 kg hesabı ile yanmış koyun-keçi gübre uygulaması yapmaktır. Bu durumda dekara 6-7 kg N, 5-6 kg P2O5 ve 5 kg K2O

sağlanmış olur. Böyle bir programın uygulanması halinde takip eden dönem gübrelemelerinde bu değerler dikkate alınmalıdır. Enginar tarımında karşılaşılan önemli kalite problemlerinden birisi brakte uçları ve özellikle değerlendirilen çiçek tablalarında lekeler şeklinde görülen kararmalardır. Sulama düzensizliğinden kaynaklanan bu durumun giderilmesinde dekara 10 kg Ca(NO3)2 uygulaması önerilmektedir. Böyle bir

uygulama yapılması halinde ilave N uygulandığından diğer gübrelemelerde verilen N miktarının buna göre yeniden düzenlenmesi gerekmektedir (Eser ve ark., 2006).

Toprak pH‟sı ile yarayışlı çinko miktarı arasında yakın bir ilişki vardır. Toprak pH‟sı alkalin yöne doğru gittikçe toprakta yarayışlı çinko miktarı azalmaktadır. Toprak pH‟sı artınca Zn(OH)2, ZnCO3 bileşikleri oluşmakta ve Zn+2‟nin yarayışlılığı da

düşmektedir. Kireçli alkalin topraklarda çinko, toprak kompleksleri ve karbonatlarla güç çözünen bileşikler oluşturmakta ve böylece yarayışlılığı azalmaktadır. Asit tepkimeli

(18)

topraklarda ise, kireçleme yapılması durumunda, çinkonun yarayışlılığının azalması tepkimeye girmemiş CaCO3 parçacıklarının yüzeyinde çinkonun tutulmuş olması ile

açıklanmıştır (Tisdale ve ark., 1985).

Çakmak ve ark. (1996), tarafından gerçekleştirilen bir çalışmada; Orta Anadolu Bölgesi‟nde Konya Kapalı Havzasından toplanan toprak örneklerinde DTPA ile ekstraksiyon yöntemiyle yapılan analizler sonucunda, örneklerin %92‟sinin bitkilerce alınabilir Zn içeriğinin kritik sınır değerinden (0.5 mg kg-1) daha düşük olduğu

bulunmuştur.

Karanlık ve ark. (1998)‟nın GAP, Orta Anadolu ve Çukurova Bölgesi topraklarında farklı formlarda bulunan Zn konsantrasyonlarını saptamak amacıyla yürüttükleri çalışmalarda; bölge topraklarının total Zn içerikleri yönünden zengin oldukları, bitkiye yarayışlı Zn bakımından ise önemli ölçüde düşük olduğu belirtilmiştir. Çinko‟nun bitkilerce alınabilir konsantrasyonunun yetersiz olmasının nedenleri olarak; topraktaki pH‟nın, kil yüzdesinin, kireç içeriğinin ve Al-Fe oksit ve hidroksitlerin yüksek, toprak organik maddesinin ve nem içeriğinin ise düşük olması gösterilmiştir.

Özgüven ve Katkat (2001), artan miktarlarda uygulanan çinkonun mısır bitkisinin verim ve çinko alımına etkilerini araştırmışlardır. Bu amaçla serada, Bursa İli‟nin 40 farklı yerinden alınan topraklarda mısır yetiştirilmişlerdir. Topraklara çinko 0, 2.5, 5 ve 10 ppm düzeylerinde ÇS şeklinde uygulanmış ve bitkinin kuru madde miktarı, çinko içeriği ve topraktan kaldırdığı çinko miktarını belirlemişlerdir. Sonuçlara göre, araştırma konusu topraklara farklı düzeylerde uygulanan çinkonun etkisiyle mısır bitkisinin kuru madde miktarı, çinko içeriği ve topraktan kaldırılan çinko miktarında sağlanan artışlar istatistiki olarak %1 düzeyinde önemli bulunmuştur. 10 ppm çinko uygulaması ile mısır bitkisinin kuru madde miktarının kontrole oranla ortalama %37, çinko içeriğinin %51 ve topraktan kaldırılan çinko miktarının ise %110 oranında arttığı tespit edilmiştir.

Yağmur ve ark. (2002), çinko katkılı ve katkısız kompoze gübrelerin sakız kabağı (Cucurbita pepo cv.) yetiştiriciliğinde verim ve bazı verim kriterlerine etkisini incelemişlerdir. Ödemiş yöresinde, kabak yetiştiriciliğinde, çinko katkılı ve katkısız 15:15:15 kompoze gübrelerinin verim ve bazı verim kriterleri üzerine etkisini araştırmak için 50 kg da-1dozunda katkılı kompoze gübre uygulamışlar ve katkısıza göre

verimi önemli düzeyde artırdığını saptamışlardır. Diğer yandan 75 kg da-1

(19)

gübre uygulamasında ise 50 kg da-1 dozuna göre önemli verim artışları gözlenmesine

karşın, bu gübre dozunda çinko katkısının katkısıza göre istatistiki yönden verimi artırıcı bir etkisi bulunamadığını belirlemişlerdir. Bitkideki meyve sayısı ve meyve boyu gübre dozu artışına bağlı olarak hem katkılı ve hem de katkısız gübre uygulamaları ile verimi benzer şekilde artırdığını saptamışlardır. Yapılan istatistiki analizde çinko katkılı 50 kg da-1 dozu ile katkılı-katkısız 75 kg da-1 dozları aynı grupta yer almıştır. Meyve eni ise gübre dozu ve çinko katkısından önemli etkilenmemiştir. 75 kg da-1

dozunda Zn katkılı kompoze gübre uygulaması, katkısıza göre verim ve kalite özelliklerini olumsuz ya da önemsiz etkilemiştir.

Yağmur ve ark. (2003), E.Ü. Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü‟nde 2000-2001 yıllarında tesadüf parselleri deneme desenine göre üç tekerrürlü olarak yürütülen denemelerde potasyum uygulamalarının Savoy lahanasında (Brassica oleracea L. var. Sabauda) verim ve kalite özelliklerine etkilerini araştırmışlardır. Denemede tohumlar Temmuz ayı ortasında 45 mL hücre hacmine sahip viyollere ekilmişlerdir. Ağustos ortasında dikim büyüklüğüne gelen fideler sıra arası 70 cm sıra üzeri 50 cm olacak şekilde dikilmişlerdir. Denemede tüm parsellere taban gübresi olarak dekara 20 kg N ile 10 kg P2O5 verilmiştir. Ayrıca dikimden 15 gün sonra dekara 0, 5, 10, 15 ve 20 kg K2O

da-1 hesabı ile potasyum sülfat gübresi uygulamışlar ve denemede parsel büyüklüğü 12 m2 ve her parselde 30 bitki olacak şekilde düzenlemişlerdir. Uygulamaların atılan yaprak sayısı üzerine etkisi istatistiki olarak önemli (p<0.01) bulunmuştur. En az atılan yaprak sayısı 20 kg K2O da-1 uygulamasından, en çok ise 10 kg K2O da-1

uygulamasından elde edilmiştir. Uygulanan potasyumun artması atılan yaprak sayısını 10 kg K2O da-1 uygulamasına kadar artırmış, bu değerden fazla uygulanan potasyum ise

atılan yaprak miktarını azaltmıştır. Baş çapı ve yüksekliği üzerine uygulamaların etkisi istatistiki olarak önemsiz bulunmuştur. Tüm uygulamalardan elde edilen veriler aynı grupta yer almıştır. En yüksek çap (15.12 cm) 10 kg K2O da-1 uygulamasından, en uzun

baş ise 13.93 cm değeri ile kontrol ve 10 kg K2O da-1 uygulamalarından alınmıştır.

Bağcı ve Sade (2004), çinko uygulamaları ile buğday tanesinin çinko kapsamı arasında istatistiksel bakımdan %1 önem seviyesinde ilişkiler bulmuşlar, artan Zn dozları ile kuru ve sulu şartlarda buğday tanesinin çinko konsantrasyonunun 8.5 ppm‟den 14.5 ppm‟e kadar yükseldiğini rapor etmişlerdir.

Elmacı ve Seçer (2004), Menemen Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsü‟ne ait arazide azot (10, 20, 30 kg N da-1), potasyum (8, 16, 25 kg K da-1) ve magnezyum (4, 8,

(20)

12 kg Mg da-1) uygulamalarının kuşkonmaz (Asparagus officinalis) plantasyon toprağının besin elementleri içeriğine etkilerini araştırmışlardır. Gübrelemeden itibaren birer aylık aralıklarla vejetasyon sonuna kadar 3 kez tüm uygulamaların 0-30 cm ve 30-60 cm derinliğinden toprak örnekleri alınmış ve makro-mikro besin element içeriklerine ait değişiklikleri incelenmiştir. Toprakların N, P, K ve Zn içerikleri 0-30 cm; Ca, Mg, Na, Fe ve Mn içerikleri ise 30-60 cm derinlikte daha yüksek bulunmuştur. İstatistiki olarak 0-30 cm derinlikteki toprakların P, K, Ca düzeyleri vejetasyon sonuna doğru önemli ölçüde azalmıştır. Bu derinlikte toprakların; Mg, Na, Fe, Zn ve Mn miktarları ise farklı örnek alma dönemlerinde önemli derecede daha yüksek bulunmuşlardır. 0-30 cm derinlikteki toprakların Mg, Fe ve P içeriklerinin bazı gübre dozlarından önemli düzeyde etkilendikleri de belirlenmiştir. 30-60 cm derinlikte ise istatistiki olarak toprakların; P, K, Ca, Mg, Fe, Mn, Cu ve Zn düzeylerinin belirli örnek alma dönemlerinde daha yüksek bulundukları saptanmıştır.

Yağmur ve ark. (2005), fosfor ve potasyum uygulamalarının Tall Utah Claret sap kerevizinde (Apium graveolens L. var. Dulce) verim, mineral madde, nitrat ve nitrit miktarı üzerine etkisini araştırmışlardır. Tesadüf blokları deneme desenine göre üç tekerrürlü olarak yürütülen araştırmada TSP ve potasyum sülfat ile 0, 7.5, 15, 22.5 ve 30 kg P2O5 ve K2O da-1 dozlarının sap kerevizinde verim ve kalite özellikleri yanında

özellikle fosfor ve potasyumun azot ile mevcut ilişkisi nedeniyle bitki bünyesindeki nitrat ve nitrit miktarına etkilerini belirlemişlerdir. Sonuç olarak fosfor ve potasyum uygulamalarının sap kerevizinin verim, mineral madde, nitrat ve nitrit miktarlarına etkileri önemli bulunmuştur. Çeşit, ekolojik koşullar ve toprak özellikleri dikkate alınarak sap kerevizi için en uygun P ve K miktarının 15 kg P2O5 da-1 ve 30 kg K2O da-1

olduğu belirlenmiştir.

Enginar parseli kurarken dikim öncesi 18 kg TSP da-1

uygulanması yararlıdır. Enginar bitkisi azot uygulamalarına çabuk cevap verir. Bu hallerde kuvvetli bir vejetatif gelişme görülür. Ancak bu gelişme ne erkenci ne de toplam verime yansır. Bu nedenle N kullanımında aşırıya kaçılmamalıdır. Gereken toplam N‟un üç ayrı döneme yayılarak verilmesi faydalıdır. Buna göre organik madde ve azotça noksan topraklarda Eylül ayında 40 kg N da-1

(NH4NO3 formu ile) ve 10 kg K2O da-1 (K2SO4 formu ile)

verilmelidir. Enginar yetiştiriciliğinde bir diğer gübre uygulama dönemi Kasım ayı olup bu dönemde 20 kg (NH4)2SO4 da-1 ve 15 kg K2SO4 da-1 uygulanmalıdır. Bu dönemde 5

(21)

olup bu dönemde 20 kg NH4NO3 da-1 uygulanması yeterlidir. Şubat ayı gübrelemesine

alternatif bir gübreleme programı ise Şubat-Mart ayları içinde 10 kg KNO3 da-1

verilmesi şeklinde olup, yoğun hasatların yapılacağı bu dönemlerde baş kalitesi yönünden olumlu katkı sağlamaktadır (Eser ve ark., 2006).

Yıldırım ve Kan (2006), Konya ekolojik koşullarında rezeneye uygulanan farklı azot (0, 5, 10 ve 15 kg N da-1) ve çinko dozlarının (0, 250, 500 ve 750 g Zn da-1) verim ve verim ögelerine etkilerini araştırmak amacıyla S. Ü. Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Araştırma ve Uygulama Çiftliği‟nde bir deneme yapmışlardır. Sonuçlara göre, tohum verimi 13.7-25.4 kg da, uçucu yağ oranı %2.9-3.2 ve uçucu yağ verimi 0.4-0.7 kg da-1 arasında değişmiştir. Ayrıca çıkış süresi 17.3-24.3 gün, bitki boyu 51.7-64.0 cm, bitki başına tohum verimi 0.8-1.7 g, bin tohum ağırlığı 8.0-9.2 g, bitki başına dal sayısı 3.1-4.8 adet, bitki başına tohum sayısı 98-194 adet ve hasat indeksi ise %3.4-7.9 olarak belirlenmiştir. En yüksek tohum verimi (25.4 kg da-1) azot ve çinkonun uygulanmadığı

kontrol parsellerinden elde edilirken, en düşük (13.7 kg da-1

) tohum verimi 15 kg N da-1 ve 750 g Zn da-1 uygulamasından elde edilmiştir.

El-Sharkawy ve El-Zohiri (2007), enginar bitkisine artan dozlarda potasyum (0, 17.14, 22.85 ve 28.57 kg da-1) uygulamalarının farklı sulama dönemlerinde (ekimden sonra 5, 10 ve 15 gün) bitkinin yumru verimi üzerine etkilerini araştırdıkları bir çalışmada, verimin potasyum uygulaması ile arttığını ve en yüksek verimin 10 gün sulama ile 22.85 kg K2O da-1 uygulamasında elde edildiğini bildirmişlerdir.

Zengin ve ark. (2008), Nevşehir ve Niğde illerinde 2004 ve 2005 yıllarında dört farklı lokasyonda yetiştirilen Granola çeşidi patatesin verim ve verim unsurlarına farklı kaynaklarla uygulanan K, Mg ve S‟ün etkilerini araştırmışlardır. Araştırma sonuçlarına göre her iki yılda da tüm lokasyonlarda patates yumru verimleri, yumru çapına göre dağılım, yumru kuru madde kapsamı ve yaprakların K, Mg ve S kapsamı üzerine uygulanan gübrelerin etkileri lokasyonlara bağlı olarak değişmekle birlikte çok önemli ve farklı düzeylerde olmuştur. Tüm lokasyonlarda bitkinin K, Mg ve S beslenmesi ile yumru verimleri arasında çok önemli ilişkiler bulunmuştur. Her iki yılda da tüm lokasyonlarda elde edilen patates yumru verimleri N ve P yanında K, Ca, Mg ve S uygulamasını sağlayan gübre uygulamaları ile sadece N ve P uygulamasını sağlayan kontrole göre %2.4 ile %132.9 arasında değişen oranlarda artmıştır. Her iki yılda bütün lokasyonlarda en yüksek verim CAN + DAP + Kalimagnesia + Üre gübreleri ile dekara 65 kg N, 12 kg P2O5, 12 kg K2O, 6.8 kg S ve 4 kg MgO muamelesi ile elde edilmiş olup

(22)

bunu CAN + DAP + Potasyum Sülfat + Üre muamelesi takip etmiştir. Aynı zamanda en yüksek yumru verimine neden olan muamele ile < 35 mm çapa sahip yumru veriminde kontrole göre tüm lokasyonlar ortalaması olarak %22.9 oranında azalma meydana gelmiştir.

Zengin ve ark. (2009), Konya İli‟nde 2004, 2005 ve 2006 yıllarında üç farklı lokasyonda yetiştirilen şeker pancarının (Beta vulgaris L.) verim, arıtılmış şeker verimi ve yaprağın K, Mg ve S konsantrasyonlarına K, Mg ve S içeren gübrelerin etkilerini araştırmışlardır. Denemelerde DAP + Üre uygulaması kontrol uygulaması olarak kullanılmıştır. Test edilen K ve Mg içeren gübreler (potasyum sülfat ve Kalimagnesia) farklı oranlarda uygulanmıştır. Kontrol uygulaması ile karşılaştırıldığında, tüm K, Mg ve S‟lü gübre uygulamaları Kuzucu ve Alakova lokasyonlarında kök verimini artırırken, sadece potasyum sülfat muamelesi Karaarslan lokasyonunda kök verimini artırmıştır. Üç besin elementini de (K, Mg ve S) içeren Kalimagnesia gübresi Kuzucu ve Alakova lokasyonlarında kök verimini sırasıyla %42 ve %39 oranlarında yükseltmiştir. Kalimagnesia gübresinin bu etkisi uygulama oranına bağlı olmuştur. Gübre uygulamalarının kökün amino-N kapsamı üzerine etkileri değişken iken Kalimagnesia gübresi bitkinin şeker oranını artırıcı etkide de bulunmuştur. Denenen gübrelerin yaprağın K, Mg ve S konsantrasyonlarını artırmasına rağmen, yapraktaki söz konusu besin elementleri konsantrasyonlarının değişimlerinin kök verimindeki artışa etkileri tam olarak açıklanamamıştır. Sonuçların tartışılmasında, toprakların bazik katyonlarca doygunluk oranının olası rolleri de dikkate alınmıştır. Sonuçlar azot ve fosfor uygulamasının yanında, dengeli mineral beslenme ve sürdürülebilir daha iyi bir toprak verimliliği ile şeker pancarında kök verimi için dekara 8.1 kg K2O, 2.7 kg MgO ve 4.6

kg S sağlayan gübre uygulamasının da dikkate alınması gerektiğini ortaya koymuştur. Yağmur (2009), farklı seviyelerde uygulanan potasyumun anasonun verim ve yaprak besin maddesi içeriğine etkisini incelemiştir. Araştırma sonucunda potasyum dozlarının artışına paralel olarak tohum verimi de artmış, en yüksek verim 2.4 g K2O

saksı-1

dozunda saptanmıştır. Uygulanan potasyum dozlarının yaprakların N, P, K, Fe ve Cu içerikleri üzerine olumlu, Ca ve Mg içerikleri üzerine ise olumsuz etki yaptığını belirlemiştir.

Haspolat ve ark. (2010), sitrik asitle şelatize edilmiş potasyum nitrat, çinko sülfat ve magnezyum sülfat içeren yaprak gübrelemesi ile siyah plastik malç uygulamasının Gemlik Zeytin (Olea europaea cv. Gemlik) çeşidi üzerindeki etkilerini

(23)

araştırmışlardır. 3.000 ve 6.000 ppm dozlarında ve 4 farklı dönemlerde; sonbaharda (Ekim), çiçeklenme öncesi (Mart), çiçeklenme sonu (Haziran) ve meyvelerin yağ birikimi döneminde (Ağustos) ağaçlara uygulanmışlardır. Uygulamaları takip eden 40– 45 gün içerisinde yaprak örnekleri alınarak morfolojik (yıllık sürgün boyu, yaprak nemi, birim alana düşen verim) ve pomolojik (meyve eti ağırlığı, meyvede kuru madde ve % yağ oranları) ölçümler yapmışlardır. Sonuçlara göre en yüksek (2.2 kg m-2

) meyve verimi 6.000 ppm dozunda yaprak gübresi uygulanmış ağaçlardan elde edilmiştir. Diğer yandan, meyve eti ağırlığı ve meyvedeki kuru madde miktarı açısından en yüksek değerler ise malçlama yapılmış ağaçlardan alınmıştır.

Anwar ve ark. (2011), 2009 ve 2010 yıllarında azot ve potasyum uygulamalarının (önerilen N dozunun %0.05 ve %1 ile K dozunun %100, %75 ve %50‟si) enginarın verim ve verim unsurlarına etkilerini araştırmışlar ve önerilen dozun %100‟ü oranında N ve K uygulamalarının daha etkin olduğunu belirlemişlerdir.

Erdem (2011), Tokat İli tarla koşullarında çinko uygulamasının (0 ve 0.69 kg Zn da-1) 10 farklı mısır çeşidinde bitki kuru madde, silaj verimi ve yeşil aksam Zn, protein, P ve K konsantrasyonlarına etkilerini araştırmıştır. Sonuçlara göre Zn gübrelemesi ile mısır çeşitlerinin kuru madde ve silaj verimlerinde önemli (p<0.01) artışların olduğu ve bu artış ortalama olarak kuru madde veriminde 191 g bitki-1‟den Zn uygulaması ile 231

g bitki-1‟ye, silaj veriminde ise bu değerler 9.0 ton da-1‟dan 10.2 ton da-1‟a çıkmıştır. Çinko uygulaması ile sadece denemede kullanılan çeşitlerin verimlerinde artış olmamış aynı zamanda bitkilerin yeşil aksam Zn ve protein konsantrasyonlarında da önemli artışlar meydana gelmiştir.

Yağmur ve Aydın (2013), topraktan (0, 10, 20 ve 30 mg kg-1) ve yapraktan üç

kez ÇS formunda %0, 0.1, 0.2 ve 0.3 Zn uygulamalarının marul (Lactuca sativa L.) bitkisinin gelişmesi ve bazı mineral madde kapsamlarına etkilerini saksı denemeleri ile incelemişlerdir. Sonuç olarak bazı vejetatif gelişme parametreleri (baş boyu, kullanılabilir yaprak sayısı, bitkide yaş ve kuru ağırlık) ve yaprağın N, P, K ve Zn içerikleri bakımından uygulamalar arasında önemli farklılıklar bulunmuştur. Her iki uygulamada da marul bitkisinin gelişme parametrelerine ve Zn içeriğine topraktan 20 mg kg-1) ve yapraktan %0.2 seviyeleri ve N ile K içeriği açısından ise topraktan 10 ppm ve yapraktan ise %0.1 dozlarının önerilebileceğini rapor etmişlerdir.

(24)

Keskin ve ark. (2013), Konya ekolojik koşullarında bazı organik gübrelerin F1

domateste verim ve verim unsurlarına etkilerini belirlemek amacıyla yaptıkları araştırmada 5 ton çiftlik gübresi da-1

, 25 kg HA ha-1, kimyasal gübre (12 kg N da-1, 12 kg P2O5 da-1 ve 14 kg K2O da-1) ve bunların kombinasyonlarını uygulamışlardır.

Sonuçta, en yüksek verim (11.396 kg da-1

) HA + kimyasal gübre uygulamaları ile, en düşük verim (7.997 kg da-1

) ise kontrolden alınmıştır. En yüksek verimi sağlayan uygulama ile verim kontrole kıyasla %42 artmıştır. HA + NPK uygulamalarında bitki başına verim 5.70 kg iken, kontrolde 4 kg olarak belirlenmiştir. Diğer yandan bitki başına meyve sayısı çiftlik gübresi + NPK uygulamalarında 37.33 adet iken, kontrolde 26.67 adet olmuştur. Meyve sertliği çiftlik gübresi + NPK uygulamalarında 4.8 iken, kontrol grubunda 4.2 olarak ölçülmüştür. Sonuçta Konya koşullarında HA + NPK uygulamalarının domateste verim ve kaliteyi olumlu yönde etkilediği belirlenmiştir.

Çolpan ve ark. (2013), sırık domatesin verim ve meyve kalitesine artan dozlarda potasyum (0, 4, 8, 12 ve 16 kg K2O da-1) uygulamalarının etkilerini Antalya İli‟nde

2010 yılında sera koşullarında araştırmışlardır. Sonuçlara göre, en yüksek verim (19.57 t da-1) 12 kg K2O da-1 uygulamasıyla elde edilmiştir. Uygulama dozlarına bağlı olarak

gövde çapı 14.22 ile 14.99 mm, bitki boyu 173.05 ile 181.69 cm, meyve çapı 70.33 ile 73.84 mm, bitki başına meyve sayısı 29.20 ile 34.57, meyve ağırlığı 160.45 ile 185.63 g, penetrasyon direnci 2.45 ile 2.99 kg cm-2, pH 5.10 ile 5.20 ve briks değeri ise 3.67 ile 3.97 arasında değişmiştir. Ayrıca yaprağın N/K oranı da domates verimini etkilemiştir.

Güneri ve ark. (2014), Muğla Ortaca yöresinde yapraktan potasyum ve kalsiyumlu gübrelemenin Hicaz nar çeşidinin verim ve beslenme düzeyine etkilerini araştırmışlardır. Bu amaçla 2010-2011 döneminde %1.5 ve %3 KNO3, %1.5 ve %3

Ca(NO3)2, %0.75 KNO3 + %0.75 Ca(NO3)2 ve %1.5 KNO3 + %1.5 Ca(NO3)2 yapraktan

uygulamışlardır. Uygulamalardan sonra, Eylül ayı sonunda alınan yapraklarda P, K, Ca, Mg, Fe, Zn, Mn, Cu ve Na besin element içeriğini belirlemişlerdir. Sonuçta, %3 KNO3

uygulamasının kontrole göre verim miktarını istatistiki önemde olmamakla birlikte artırdığını tespit etmişlerdir. İkinci bahçeden alınan yapraklarda yapılan besin elementleri analizleri sonucuna göre; Ca miktarı kontrole göre artmıştır. KNO3

uygulamaları yaprağın K miktarını artırmıştır. Benzer şekilde, Ca(NO3)2 uygulamaları

da Ca miktarını artırmış, yapraktan uygulanan Ca ve K‟un meyve verim ve beslenme düzeyine yararlı etkileri görülmüştür.

(25)

Shahab ve ark. (2016), mısır bitkisine topraktan (50 ve 500 g Zn da-1) ve yapraktan ise (10 ve 50 g Zn da-1) çinko uygulamalarının verime etkilerini araştırdıkları bir çalışmada en yüksek verimin topraktan 500 g Zn da-1

ve yapraktan ise 50 g Zn da-1 uygulaması ile elde edildiğini bildirmişlerdir.

Konya İli tarla koşullarında 2009 ve 2010 yıllarında yetiştirilen yağlık ayçiçeğine artan miktarlarda potasyum (0, 4, 8 ve 12 kg K2O da-1 ; K2SO4; %50 K2O)

ve magnezyum (0, 2, 4 ve 6 kg MgO da-1; MgSO4; %16 MgO) uygulamalarının verim

ve verim unsurlarına etkileri araştırılmıştır. Sonuçlara göre, potasyum verim unsurlarını, magnezyumdan daha fazla artırmıştır. Potasyum ve magnezyumun birlikte uygulanması ise verim unsurlarını maksimum düzeylere çıkarmıştır. En yüksek tane verimi ilk yılda (731.3 kg da-1) K4Mg4, ikinci yılda ise (651.0 kg da-1) Mg6 muamelesi ile elde

edilmiştir (Ertiftik ve Zengin, 2016).

Ertiftik ve Zengin (2017), Konya İli tarla koşullarında 2009 ve 2010 yıllarında yetiştirilen Pioneer-3394 tanelik mısır çeşidine artan dozlarda (0, 4, 8, 12 kg K2O da-1

ve 0, 2, 4, 6 kg MgO da-1) uygulanan potasyumlu ve magnezyumlu gübrelerin (K2SO4;

%51 K2O ve MgSO4; %16 MgO) tane verimi ve verim unsurlarına etkilerini

araştırmışlardır. Sonuçlara göre, potasyum uygulamalarının tane verimi ve protein oranına etkisi magnezyumunkinden daha yüksek olmuştur. En yüksek tane verimi ilk yılda 1.811 kg da-1

ile K4Mg0, ikinci yılda ise 1.823 kg da-1 ile K8Mg0 dozlarında elde

edilmiştir.

Uluçay Çam (2018), azot ve potasyum gübrelemesinin marulda verim ve kaliteye etkilerini incelemiştir. 3 tekerrürlü olarak kurulan denemede 50x16x18 cm ölçülerindeki balkon tipi plastik saksılarda marul yetiştirilmiştir ve 8 kg P2O5 da-1 dozu

ile 0, 5, 10 ve 15 kg N da-1 ve 0, 4, 8 ve 12 kg K2O da-1 dozları uygulanmıştır. Bitki

ağırlığı (g bitki-1), yaprak eni (cm), yaprak uzunluğu (cm), yaprak sayısı (adet bitki-1

), kuru madde oranı (%), yaprak kroma değeri, yaprak hue açı değeri, SPAD değeri ve vitamin C içeriği (mg 100 mL özsu-1) belirlenmiştir. Çalışma sonbahar üretim

döneminde yürütülmüş ve dikim sonrası 68. günde bitkiler hasat edilmiştir. Bitki ağırlığı bakımından 10 kg N da-1

(338.83 g bitki-1) ve 12 kg K2O da-1 (319.33 g bitki-1)

uygulamaları en yüksek değerleri vermiştir. Gübre uygulamaları ile yaprak eni ve yaprak boyunda artışlar belirlenmiş, gübre dozu artıkça yaprakta kuru madde oranı düşmüştür. Vitamin C içeriği 35.33 - 57.33 mg 100 ml özsu-1

arasında değişmiş ve gübre dozuna bağlı olarak artış göstermiştir.

(26)

3. MATERYAL VE YÖNTEM

3.1. Materyal

3.1.1. Deneme yeri ve deneme yerinin iklim özellikleri

Deneme 2018-2019 enginar yetiştirme sezonunda, KKTC‟nin Gazimağusa İlçesine bağlı 35o

06` 11`` kuzey enlemi ile 33o 44` 13`` doğu boylamında rakımı 28 m olan Türkmenköy yerleşkesinde Doğu Mesarya olarak adlandırılan bölgede kurulmuştur (Şekil 3.1).

ġekil 3.1. KKTC‟de denemenin kurulup yürütüldüğü yerleşke

Kuzey Kıbrıs makro iklim sınıflandırılmasına göre „yarı kurak‟ olarak adlandırılan iklim kuşağı arasında yer alır. Aynı zamanda bir Akdeniz adasında yer almasından dolayı yaz mevsiminin sıcak ve kuru; kış mevsiminin ise ılık ve az yağışlı geçtiği Akdeniz İklimi görülür. Kuzey Kıbrıs‟ın yıllık ortalama hava sıcaklığı 19.0 °C olup yıl boyunca en sıcak ay genellikle Temmuz ayıdır. Bu ayda hava sıcaklığı gündüzleri gölgede 37-40 oC arasında seyreder. Yılın en soğuk ayı genellikle Ocak ayı

olup gündüz saatleri hava sıcaklığı 9-12 °C arasında seyreder ve yılın en soğuk geceleri çoğunlukla bu ayda yaşanır. Böyle gecelerde hava sıcaklığının düşmesi ile birlikte toprak yüzeyi sıcaklığı da özellikle iç kesimlerde 0 °C‟nin altına düşerek yer yer don olaylarına neden olur. Kuzey Kıbrıs‟ta yağışlar genellikle Ekim-Mart döneminde görülmekle birlikte uzun yıllar (1941-1970) ortalamasına göre yıllık ortalama yağış 402.8 mm‟dir. En yağışlı ay Aralık, en kurak aylar ise Temmuz ve Ağustos aylarıdır. Meteorolojik veriler KKTC‟nin uluslararası tanınmamışlığı nedeniyle KKTC Meteoroloji Dairesinin kendi imkanlarıyla yaptığı hava, sıcaklık, nem ve yağış tahminlerine göre alınmış olup Meteoroloji Dairesinin Gazimağusa Deniz Meteoroloji İstasyonu‟ndan elde edilerek hazırlanmıştır (Çizelge 3.1).

Çizelge 3.1. Gazimağusa İklim İstasyonu‟nda Ölçülen Meteorolojik Değerler* Parametre Yıllar AYLAR 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Ort. hava sıc. (oC) 2018 - - - 27.4 24.9 20.4 15.7 13.1 2019 11.4 13.1 15.2 18.2 23.4 25.3 - En yük. hava sıc. ort. (oC) 2018 - - - 33.5 31.7 28.5 22.8 20.4 2019 17.9 19.6 22.9 26.8 30.9 30.9 - - - - En düĢ. hava sıc. ort. (oC) 2018 - - - 20.3 17.3 13.2 9.1 6.7 2019 5.7 7.0 7.5 9.9 15.7 18.4 - - - - Ort. nem (%) 2018 - - - 66.1 65.6 61.4 68.8 97.3 2019 77.8 77.1 70.0 62.3 62.0 65.4 - - - - En yük. 2018 - - - 86.3 86.0 84.0 89.6 90.7

(27)

nem ort. (%) 2019 95.7 95.7 94.4 90.1 86.7 87.7 - - - - En düĢ. nem ort. (%) 2018 - - - 41.4 40.0 33.5 42.1 43.5 2019 50.4 48.7 38.7 28.4 33.3 41.0 - - - - Aylık top. yağıĢ (mm/m2) 2018 - - - 2.7 0.0 10.6 17.4 13.5 2019 82.3 31.5 19.9 1.9 42.2 4.2 - - - - *: KKTC Meteoroloji Dairesi (2019)

3.1.2. Denemede kullanılan bitki materyali

Denemede materyal olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti‟ne özgü erkenci enginar çeşidi kullanılmıştır (Şekil 3.2). Yetiştirme dönemi 4-5 ay olan bu çeşit %94-95 oranında su içermekte ve ortalama baş uzunluğu 12,7 cm, çapı 11,6 cm, taze baş ağırlığı iç piyasada tüketilen dolmalık tür için 250-300 g ve ihracatta kullanılanlar için ise 550-650 g‟dır.

ġekil 3.2. Kıbrıs enginar çeşidi

3.1.3. Deneme toprağının özellikleri

Denemenin yürütüldüğü toprağın bazı fiziksel ve kimyasal analiz sonuçları Çizelge 3.2.‟de verilmiştir. Deneme toprağı killi tın bünyeli, nötr pH‟lı, tuzsuz ve fazla kireçli olup az organik madde içermektedir. Azot ve çinko az, fosfor orta, K, Ca ve Mg fazla, Fe, Mn, B ve Cu ise yeterli düzeylerdedir. Ekstrakte edilebilir K-Ca-Mg arasındaki denge K lehine bozuktur. Yani Ca ve Mg‟un oransal fazlalıklarından dolayı denemede çinkolu gübrelemeye ilaveten potasyumlu gübreleme de çalışılmıştır.

Çizelge 3.2. Deneme toprağının bazı fiziksel ve kimyasal özellikleri

Parametreler Birimler Sonuçlar Yorumlar

(28)

pH (1:2.5, Toprak:Su) - 7.20 Nötr

EC (Tuzluluk) (1:5, T:S) µS/cm 306 Düşük, iyi

Kireç (Toplam CaCO3) % 22.9 Fazla kireçli

Organik madde % 1.21 Az

Ġnorg. azot (NH4-N+ NO3-N) mg/kg 36.4 Az

Fosfor (P) mg/kg 13.3 Orta

Potasyum (K) mg/kg 313 Fazla

Kalsiyum (Ca) mg/kg 5.494 Fazla

Magnezyum (Mg) mg/kg 487 Fazla

Sodyum (Na) mg/kg 178 -

DeğiĢebilir Na Yüzdesi % 2.33 Alkalilik sorunu yok

Demir (Fe) mg/kg 5.61 Yeterli

Çinko (Zn) mg/kg 0.38 Az

Mangan (Mn) mg/kg 13.6 Yeterli

Bor (B) mg/kg 0.82 Yeterli

Bakır (Cu) mg/kg 1.16 Yeterli

3.1.4. Denemenin kurulması ve yürütülmesi

Deneme, 2018-2019 enginar yetiştirme döneminde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Tarımsal Araştırma Enstitüsüne ait Türkmenköy yerleşkesinde, tesadüf bloklarında 2 faktörlü deneme desenine göre 4 tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Deneme 1 enginar çeşidi x 4 potasyum dozu (0, 6, 12 ve 18 kg K2O da-1) x 2 çinko dozu (0 ve

0.66 kg Zn da-1) x 4 tekerrür olmak üzere 32 parselde yapılmıştır. Her bir parsele 40 bitki dikilmiştir. Sıra arası ve sıra üzeri mesafeler 1‟er m tutulmuştur.Tarla koşullarında yürütülen denemede kullanılan potasyum sülfat (K2SO4) gübresi, %50 K2O içeren toz

yapıda bir gübre olup %16-20 oranlarında SO4 formunda kükürt de içermektedir. Çinko

sülfat (ÇS) gübresi ise içerisinde %22 oranında suda eriyebilir çinko bulunan beyaz renkli ve kristal yapılı bir gübredir. Potasyum, K2SO4 gübresi kullanılarak yarısı

dikimde tabana, kalan yarısı da ikinci üst gübrelemede 15 kg AN (%33 N) da-1

ile birlikte verilmiştir. Çinko ise ÇS formunda dikimde 25 kg DAP da-1 gübresiyle beraber tabana verilmiştir. Enginar fidesi dikimi 2018 yılı Eylül ayının ilk haftasında hazırlanan 40 m2‟lik parsellere yapılmıştır. Sıra üzeri ve sıra arası 1‟er m olan dikimde, sulama damla sulama sistemi ile yapılmıştır. Enginar su ihtiyacı fazla olan bir sebzedir. Yağışın olmadığı ve bitkinin su ihtiyacının görüldüğü dönemlerde damla sulama sistemi ile genellikle haftada iki kez birer saat olmak üzere sulama yapılmıştır. Yetiştiricilik döneminde Kıbrıs koşullarında fazlaca salyangoz görüldüğü için Aralık ayının üçüncü haftası ile Ocak ayının son haftasında olmak üzere 2 kez salyangozlara karşı kimyasal mücadele yapılmıştır. Kimyasal ilaçlamada granül şekilli Helimacide ilacından bitki başına 8-10 adet gelecek şekilde kullanılmıştır. Denemede kullanılan naylon malçtan

(29)

(Şekil 3.3) dolayı yabancı ot problemi görülmemiş, çok nadir çıkan otlar ise dikimden hasada kadar üç kez elle alınmıştır. Hasat işlemi ise 2019 yılı Ocak ayının başlarında, enginar başları büyüdüğünde, dış yapraklar (brakteler) açılmaya başladığında yapılmaya başlanmıştır. Hasat genellikle 10 günde bir yapılmıştır ve sıcakların artmaya başladığı dönemde, nisan ayında sonlandırılmış olup toplam yedi kez hasat edilmiştir. Sıcakların artmasıyla enginarda yeme kalitesi düşer ve çiçek tablasında kılçıklanma başlar.

Şekil 3.3. Enginar denemesinden görüntüler

3.1.5. Denemede yapılan ölçüm ve analizler

3.1.5.1. Bitki boyu: Her bir parselden tesadüfi olarak 5 bitkinin toprak yüzeyinden en uç meyve başına kadar olan uzunlukları şerit metre ile ölçülüp ortalaması alınmıştır. 3.1.5.2. Yaprak uzunluğu: Her bir parselden tesadüfi olarak seçilen 5 bitkinin orta yaprağı şerit metre yardımıyla ölçülüp ortalaması alınmıştır.

3.1.5.3. Sap uzunluğu: Her bir parselden tesadüfi olarak seçilen 5 bitkinin ilk başının tabana kadar olan uzunluğu şerit metre kullanılarak ölçülüp ortalaması alınmıştır.

3.1.5.4. Bitkideki baĢ sayısı: Her bir parselden tesadüfi olarak seçilen 5 bitkide sayılan baş sayısının ortalaması alınmıştır.

3.1.5.5. Ana baĢ ağırlığı: Her bir parselden tesadüfi olarak seçilen 5 bitkinin ana başları hassas terazi kullanılarak tartılıp ortalamaları alınmıştır.

(30)

3.1.6. Ġstatistiki analizler

Tarla koşullarında Tesadüf Bloklarında 2 Faktörlü Deneme Desenine göre kurulup yürütülen denemede elde edilen veriler Minitab paket programında varyans analizine tabi tutulmuş, önemli çıkan muamelelerde ise MSTAT paket programı yardımıyla Duncan grupları belirlenmiştir (Yurtsever, 1984).

(31)

4. ARAġTIRMA SONUÇLARI VE TARTIġMA

Araştırmada artan miktarlarda K (potasyum) ve Zn (çinko) uygulamalarının enginarın verim ve verim unsurlarına etkileri aşağıda alt başlıklar halinde verilmiştir.

4.1. Bitki Boyu (cm)

Artan miktarlarda K ve Zn uygulamalarının enginarın bitki boyuna etkileriyle ilgili varyans analiz sonuçları Çizelge 4.1‟de, bitki boyuna ilişkin ortalama değerler ve oluşan gruplar ise Çizelge 4.2‟de verilmiştir.

Çizelge 4.1. Artan miktarlarda K ve Zn uygulamalarının enginarda verim ve verim unsurlarına etkileri ile ilgili varyans analiz sonuçları

Varyans kaynağı S.D. Kareler Toplamı

Bitki boyu Yaprak uzunl. Sap uzunl. Bitkideki baĢ sayısı Ana baĢ ağırlığı Verim Genel 21 -- -- -- -- -- -- Tekerrür 3 6.37 2.11 2.19 1.03 7508 173399 Potasyum (K) 3 196.8** 88.45** 462.0** 2.03* 19468** 2269965** Çinko (Zn) 1 205.1** 148.78** 1582.0** 3.78** 12207** 57287808** ‘K x Zn’ interaks. 3 46.37** 5.37 41.8** 1.37* 5403** 143867 Hata 21 6.04 3.97 4.0 0.44 942 93992 C. V. (%) 4.67 10.7 8.5 7.45 8.12 7.4 *: p<0.05, **: p<0.01

Varyans analizi sonuçlarına göre, K, Zn ve „K x Zn‟ interaksiyonunun bitki boyuna etkileri istatistiki bakımdan %1 düzeyinde önemli bulunmuştur (Çizelge 4.1). Bitki boyu üzerine „K x Zn‟ interaksiyonunun önemli çıkması bitki boyunun artan miktarlarda K ve Zn uygulamalarına bağlı olarak değiştiğini göstermektedir.

Çizelge 4.2. Artan miktarlarda K ve Zn uygulamalarının enginarda bitki boyuna (cm) etkileri kg K2O da-1 kg Zn da-1 0 0.66 0 85.3 d 86.8 cd 6 89.5 bcd 90.8 bc 12 90.8 bc 102.3 a 18 92.8 b 98.8 a LSD0.01 („K x Zn‟ interaksiyonu): 4.92

Aynı sütunda aynı harflerle gösterilen rakamlar arasında istatistiksel olarak önemli fark yoktur.

Enginarda bitki boyu artan miktarlarda K ve Zn uygulamalarıyla kontrole (85.3 cm) göre %6.44 (6 kg K2O da-1 + 0.66 kg Zn da-1) ile %19.92 (12 kg K2O da-1 + 0.66 kg Zn da-1) arasında değişen oranlarda artmıştır. En yüksek bitki boyu (102.3 cm) „12 kg K2O da-1 + 0.66 kg Zn da-1‟ uygulaması ile elde edilmiş olup bunu istatistiki

Şekil

ġekil 3.1. KKTC‟de denemenin kurulup yürütüldüğü yerleşke
ġekil 3.2. Kıbrıs enginar çeşidi
Şekil 3.3. Enginar denemesinden görüntüler
Çizelge 4.1. Artan miktarlarda K ve Zn uygulamalarının enginarda verim ve verim unsurlarına etkileri ile  ilgili varyans analiz sonuçları
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

olmaksızın var olması imkansızdır; ancak akıldan ve aklî alemden daha basit bir şey [vardır], 72 151 ve bu şeyin üstünde olan başka hiçbir şey yoktur; çünkü o

Başta sağlık personeli olmak üzere hastanedeki tüm personelde aşırı yorgunluk, stres, yabancılaşma, çatışma ve tükenmişliğin artması sonucunda hastaların

İntihar Girişimi Olan ve Olmayan Ergenlerin Kendini Kabul ve Depresyon Düzeylerinin Karşılaştırılması, Ankara, Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Beden

Hedef Genlerin mRNA Ekspresyonun Optimizasyonu ve Analizi: Elde edilen cDNA'lar kalıp olarak kullanılarak, antikor sıra analizi sonrasında 2 kat ve üzeri çıkan

Genel olarak kısa dönem Phillips eğrisi analizinde, işsizlik oranı ile enflasyon arasında negatif yönlü bir ilişki olmasına rağmen uzun dönem analizinde iki

İsmail Tunalı baş­ kanlığındaki ikinci bölüm, saat 14.00’te Filiz Yenişe- hiriioğlu’nun, “Sanatta Osmanlı İmparatorluğu- Fransa Etkileşimi” başlıklı

The linkage is performed in three steps. First, a Locality- Sensitive Hashing based filtering step reduces the number of entity pairs that needs to be considered for linkage. The

Bizim çalışmamızda da istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamakla birlikte kadın olmak, ailede osteoporoz öyküsünün olması, 65 yaşından küçük olmak ve