• Sonuç bulunamadı

Yaşlılarda Egzersizin Fiziksel Aktivite, Hareket Korkusu, Yorgunluk ve Uyku Kalitesine Etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yaşlılarda Egzersizin Fiziksel Aktivite, Hareket Korkusu, Yorgunluk ve Uyku Kalitesine Etkisi"

Copied!
113
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

YAŞLILARDA EGZERSİZİN FİZİKSEL AKTİVİTE, HAREKET

KORKUSU, YORGUNLUK VE UYKU KALİTESİNE ETKİSİ

Fzt. Gökçe Yağmur GÜNEŞ

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Programı YÜKSEK LİSANS TEZİ

ANKARA 2015

(2)

SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

YAŞLILARDA EGZERSİZİN FİZİKSEL AKTİVİTE, HAREKET

KORKUSU, YORGUNLUK VE UYKU KALİTESİNE ETKİSİ

Fzt. Gökçe Yağmur GÜNEŞ

Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Programı YÜKSEK LİSANS TEZİ

TEZ DANIŞMANI

Prof. Dr. Öznur TUNCA YILMAZ

ANKARA 2015

(3)

ONAY SAYFASI

(4)

TEŞEKKÜR

Akademik danışmanım olarak, tez çalışmam süresince akademik bilgi ve deneyimleri ile değerli katkılarda bulunan ve güler yüzünü benden esirgemeyen Sayın Prof. Dr. Öznur TUNCA YILMAZ’a,

Fizyoterapist olarak meslek hayatımızda daha aydınlık bir geleceğe ulaşabilmemiz için her türlü imkan ve desteği sağlayan Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi Ve Rehabilitasyon Bölümü Başkanlığı’na,

Teze alınan olguların değerlendirilmesi aşamasındaki yardımları ve dostlukları için 75.Yıl Huzurevi’nde görev yapan değerli fizyoterapist arkadaşlarım Özlem MORMENEKŞE ve Meral ÇAKIR’a,

Güzel yüreğiyle zor günümde yardımıma koşan Sevgili Selma SALMAN’a

İstatistiklerin yapılması ve yorumlanmasındaki katkılarından dolayı Sayın Prof. Dr. Mutlu HAYRAN’a,

Çalışmada gönüllükle yer alarak çalışmamı destekleyen sevgili büyüklerime, Tezin her aşamasında bana destek olan Sevgili Erkan GENCER’e,

Tezimi hazırlama aşamasında manevi desteklerini benden esirgemeyen Sevgili Dostlarım Seda ÇELİKCAN, Gaye ONAY DELPIROU, Sedef KARAYAZGAN, Hüseyin ATASEVEN, Sevgi HÜR, Erkan KILINÇ ve Sibel BOZGEYİK’e,

Hayatta her zaman yanımda olan ve desteğini esirgemeyen biricik aileme en içten teşekkürlerimi sunarım.

(5)

ÖZET

Güneş, G.Y., Yaşlılarda Egzersizin Fiziksel Aktivite, Hareket Korkusu, Yorgunluk Ve Uyku Kalitesine Etkisi, Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü Fizik Tedavi Ve Rehabilitasyon Programı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2015. Bu çalışma, yaşlı bireylerde egzersizin fiziksel aktivite, hareket korkusu, yorgunluk seviyesi ve uyku kalitesine etkisini incelemek amacıyla yapıldı. Çalışmaya 65 yaş ve üzeri kişilerden oluşan iki grup, en az altı aydır düzenli egzersiz yapan (27’si huzurevinde, 12’si ise evde yaşayan toplam 39 kişiden oluşan) egzersiz grubu ve egzersiz yapmayan (24’ü huzurevinde, 43’ü evde yaşayan toplam 67 kişiden oluşan) kontrol grubu, dahil edildi. Bireylerin kişisel özellikleri kaydedildi ve fiziksel aktivite seviyeleri, hareket korkuları, yorgunlukları ve uyku kaliteleri değerlendirildi. Bunların yanında bireylerin gündüz uykululuk durumları, yaşam kaliteleri, kognitif fonksiyonları, düşme etkinlikleri, mobiliteleri ve dengeleri değerlendirildi. Çalışmanın egzersiz grubunda fiziksel aktivite seviyesi (p<0,01) ve uyku kalitesi artarken (p<0,05), hareket korkusu ve yorgunluk düzeylerinin azaldığı belirlendi (p<0,01). Ayrıca egzersiz grubunda düşme sayısının ve düşme korkusu düzeylerinin kontrol grubuna göre daha az (p<0,01), yaşam kalitesinin daha yüksek (p<0,01) ve fonksiyonel durumlarının ve dengelerinin daha iyi (p<0,01) olduğu bulundu. Bu sonuçlar yaşlılarda sağlığı korumada egzersizin etkinliğini ve bağımsız, güvenli ve kaliteli bir şekilde yaşamlarını devam ettirmede egzersizin önemini ortaya koymaktadır.

(6)

ABSTRACT

Güneş, G.Y., The Effects of Exercise in the Elderly On Physical Activity, Kinesiophobia, Fatigue and Sleep Quality, Hacettepe University, Institute of Health Sciences, Physical Therapy and Rehabilitation Program Master thesis, Ankara, 2015. This study was conducted to investigate the effects of exercise in the elderly individuals on physical activity, kinesiophobia, fatigue and sleep quality. Two groups of people who are 65 year old and above; an exercise group (consisting of a total of 39 people, 27 of whom are in a rest home and 12 of whom live at home) doing exercise at least for the last 6 months and a control group (consisting of a total of 67 people, 24 of whom are in a rest home and 43 of whom live at home) not doing exercise, participated in the study. Personal information is recorded and physical activity levels, kinesiophobia, fatigue and sleep quality of the individuals assessed. Additionally, the daytime sleepiness, life quality, cognitivie functions, fall efficacy, mobility and balance of the individuals assessed. In the exercise group of the study, while physical activity levels (p<0,01) and sleep quality (p<0,05) increased, kinesiophobia and fatigue levels (p<0,01) decreased. Furthermore, It was found that in the exercise group, the number of falls and the fear of falling levels were less than the control group (p<0,01), life quality was higher (p<0,01) and functional status and balance was better (p<0,01). These results show the efficacy of exercise in geriatric health maintenance and the importance of exercise in maintaining independent function and quality of life safely.

(7)

İÇİNDEKİLER

Sayfa

ONAY SAYFASI iii

TEŞEKKÜR iv ÖZET v ABSTRACT vi İÇİNDEKİLER vii SİMGELER VE KISALTMALAR ix TABLOLAR x 1. GİRİŞ 1 2. GENEL BİLGİLER 5 2.1.Yaşlanma ve Yaşlılık 5

2.2.Yaşlanma İle Vücut Sistemlerinde Meydana Gelen Değişiklikler 8

2.2.1. Kardiyovasküler Sistem 8 2.2.2. Pulmoner Sistem 10 2.2.3. Kas-İskelet Sistemi 11 2.2.4. Nörolojik Sistem 12 2.2.5. Gastrointestinal Sistem 13 2.2.6. Üriner Sistem 14

2.2.7. Metabolik ve Endokrin Sistem 15

2.2.8. İmmün Sistem 16

2.2.9. Diğer Sistemlerde Meydana Gelen Değişiklikler 16 2.3.Yaşlanma İle Meydana Gelen Diğer Önemli Değişiklikler 18

2.3.1. Fiziksel Aktivite 18 2.3.2. Düşmeler 18 2.3.3. Uyku Kalitesi 19 2.3.4. Yorgunluk 20 2.3.5. Yaşam Kalitesi 20 2.4. Yaşlılıkta Egzersiz 20 3.BİREYLER VE YÖNTEM 22 3.1.Bireyler 22

(8)

3.2.Yöntem 23

3.2.1.Değerlendirmeler 23

3.3. İstatistiksel Analiz 27

4. BULGULAR 29

4.1.Bireylere Ait Sonuçlar 29

4.2.Değerlendirme Sonuçları 35

4.2.1.Grupların Fiziksel Aktivite Seviyeleri Sonuçları 35 4.2.2.Grupların Yorgunluk Seviyelerinin Karşılaştırılması 36 4.2.3.Grupların Uyku Kalitesi Karşılaştırılması 37

4.2.4.Grupların Hareket Korkusu Sonuçları 38

4.2.5.Grupların Yaşam Kalitesi Sonuçları 39

4.2.6.Grupların Düşme Korkusu Sonuçları 41

4.2.7.Grupların Fonksiyonellik Sonuçları 42

4.2.8.Grupların Denge Karşılaştırması 43

5.TARTIŞMA 45

5.1.Limitasyonlar 56

6.SONUÇ VE ÖNERİLER 58

7. KAYNAKLAR 60

EKLER

Ek 1.Etik Kurul Yazısı

Ek 2. Demografik Bilgiler Formu

Ek 3. Yaşlılar İçin Fiziksel Aktivite Ölçeği Ek 4. Çok Boyutlu Yorgunluk Skalası Ek 5. Pıttsburg Uyku Kalitesi İndeksi Ek 6. Epworth Skalası

Ek 7. Tampa Kinezyofobi Ölçeği

Ek 8. EQ-5D Genel Yaşam Kalitesi Ölçeği Ek 9. Standardize Mini Mental Test

Ek 10.Tinetti’nin Düşmenin Etkisi Ölçeği Ek 11. Berg Denge Ölçeği

(9)

SİMGELER VE KISALTMALAR BDÖ Berg Denge Ölçeği

ÇBYS Çok Boyutlu Yorgunluk Skalası DSÖ Dünya Sağlık Örgütü

EQ-5D EQ-5D Genel Yaşam Kalitesi Ölçeği MMT Standardize Mini Mental Test

N Olgu Sayısı

p İstatistiksel Yanılma Düzeyi

PASE Yaşlılar İçin Fiziksel Aktivite Ölçeği PUKİ Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi SD Standart Deviasyon

TDEÖ Tinetti Düşme Etkinlik Ölçeği TKÖ Tampa Kinezyofobi Ölçeği TUG Kalk Ve Yürü Testi

(10)

TABLOLAR

Tablo Sayfa

4.1. Bireylerin Dağılımları 29

4.2. Gruplara Göre Yaşlıların Demografik Bilgileri 30 4.3 Gruplara Göre Vücut ağırlığı ve VKİ ‘ye Ait Demografik Veriler 31 4.4. Egzersiz Ve Kontrol Gruplarının Cinsiyet Dağılımları 32 4.5 Evde Yaşayan Ve Huzurevinde Yaşayan Grupların Cinsiyet Dağılımları 32 4.6 Egzersiz Durumuna Ve Yaşadığı Yere Göre Grupların Cinsiyet

Dağılımları 32

4.7 Egzersiz Ve Kontrol Gruplarının Eğitim Durumu Dağılımları 33 4.8 Evde Yaşayan Ve Huzurevinde Yaşayan Grupların Eğitim Durumu

Dağılımları 33

4.9 Egzersiz Durumuna Ve Yaşadığı Yere Göre Grupların Eğitim Durumu

Dağılımları 33

4.10. Egzersiz Ve Kontrol Gruplarının Meslek Dağılımları 34 4.11. Evde Yaşayan Ve Huzurevinde Yaşayan Grupların Meslek Dağılımları 34 4.12. Egzersiz Durumuna Ve Yaşadığı Yere Göre Grupların Meslek Dağılımları 34 4.13. Son Bir Yıldaki Düşme Sayısı Karşılaştırması 35

4.14. Grupların PASE Skoru Karşılaştırması 36

4.15. Grupların ÇBYS Skoru Karşılaştırması 37

4.16. Grupların PUKİ ve Epworth Skoru Karşılaştırması 38

4.17. Grupların TKÖ Skoru Karşılaştırması 39

4.18. Grupların EQ-5D Yaşam Kalitesi Skoru Karşılaştırması 40 4.19. Grupların EQ-5D VAS Yaşam Kalitesi Skoru Karşılaştırması 41 4.20. Grupların Tinetti Skoru ve VAS Düşme Korkusu Skoru Karşılaştırması 42

4.21. Grupların TUG Skoru Karşılaştırması 43

(11)

1. GİRİŞ

Yaşlanma; organizmada hücre, doku, organ ve sistemler düzeyinde zamanın ilerlemesiyle meydana gelen, geriye dönüşü olmayan, yapısal ve işlevsel değişikliklerin tümüdür. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yaşlılığı; “Çevresel faktörlere uyum sağlayabilme yeteneğinin azalması” olarak tanımlamıştır (1). DSÖ ve bilim insanlarının kabul ettiği yaşlılık; takvim yaşımıza göre 64 yaşın bitimi, 65 yaşın başlamasıdır (2).

Dünyada 2000 yılında 600 milyon olduğu bilinen 60 yaş üzerindeki kişi sayısının 2050 yılında 2 milyara ulaşacağı öngörülmektedir. Ülkemizde de geçtiğimiz 50-60 yıllık sürede yaşlı nüfus iki katı kadar artış göstermiştir. Türkiye’de yaklaşık 4 milyon kadar yaşlı insan yaşamaktadır. Bu sayının birkaç yıl içinde 5 milyon olabileceği, 2020-2025 yıllarında 8 milyon ve 2050 yılında da 12 milyon olabileceği tahmin edilmektedir (1).

1990’lı yıllarda DSÖ tarafından dünyanın gündemine‘aktif yaşlanma’ kavramı girmiştir ve bu kavram tüm dünyanın öncelikli hedefleri arasında yer almaktadır. "Aktif Yaşlanma" programının konuları yaşamın ileri dönemlerinde beklenmeyen ve erken ölümlerin önlenmesi, kronik hastalıkları olan bireylerin hastalıklarına bağlı engellilik durumu yaşamamaları, bireylerin ileri yaşlarında da yaşamdan zevk alabilmeleri, yaşlıların toplumun sosyal, politik, ekonomik aktivitelerine katılabilmeleri, sağlık harcamalarının maliyetlinin azalması ve bu giderler için devletin sorumluluğunun sağlanmasıdır (3).

Türkiye genelinde yapılan çalışmalarda yaşlılarda sıklıkla görülen kronik hastalıkların sırasıyla; hipertansiyon (%30,7), osteoartrit (%13,7), kronik kalp yetersizliği (%13,7), diyabetus mellitus (%10,2), koroner arter hastalığı (%9,8) ve osteoporoz (%8,2) olduğu saptanmıştır (4). Ayrıca yaş artışıyla birlikte düşme, yorgunluk, uyku bozukluğu gibi geriatrik sendromlar da görülebilmektedir. Yaşla birlikte sağlık alanında ortaya çıkan bu değişiklikler nedeniyle yaşlıların aktivitelere ilgileri ve bu aktiviteleri yapma becerileri de azalır. Bu durum yaşlılarda aktiviteye katılımın azalmasına neden olur (5).

Bu bilgiler aktif yaşlanma için önlemlerin öncelikli olarak ele alınmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır. Yaşam beklentisinin giderek artması, yaşanan yılların süre ve kalitesinin nasıl arttırılabileceği sorusunu gündeme getirmiştir. Bu

(12)

konuda özellikle gelişmiş ülkeler adımlar atmakta ve aktif yaşlanmanın sağlanması için politikalar geliştirmektedir. Yaşam biçimi, geniş toplum kesimlerini etkilemesi ve değiştirilmesi mümkün unsurlardan oluşması nedeniyle sağlıklı yaşlanma hedeflerine ulaşmada önemli rol oynamaktadır. Bu unsurların arasında beslenme, fizik aktivite, sigara ve alkol kullanımı, güneşlenme alışkanlığı, sosyal aktivitelere katılım, düzenli uyku alışkanlığı sayılabilir. Kötü sağlığın davranışsal belirleyicileri ile ilgili araştırmaların çoğu sigara kullanımı, kötü beslenme, fiziksel inaktivite, ve alkol kullanımı üzerinde yoğunlaşmaktadır ki, DSÖ bu nedenlerin dünya kronik hastalık yükünün üçte birinden sorumlu olduğunu bildirmektedir (6).

Yaşlıların fiziksel aktivitelerinde fizyolojik olarak azalma söz konusudur. Gerson, yaptığı bir çalışmada yaşlılar arasında düzenli fiziksel aktiviteye katılma alışkanlığının oldukça düşük olduğunu saptamıştır (5). Fiziksel akitivitenin azalması, düşme için risk faktörü oluşturur ve bu durum hareket korkusuna neden olabilir.

Literatürde, geriatrik grupta fiziksel performansları yüksek olanların yaşamdan memnuniyetlerinin de arttığı bildirilmektedir. Dönmez yaptığı çalışmada daha fazla düşme korkusu yaşayan yaşlı bireylerin yaşam kalitelerinin daha düşük olduğunu belirtmiştir. Ayrıca düşme sayısı ile yaşam kalitesi arasında da anlamlı ilişki olduğunu bulmuştur (7).

Düşme korkusu, yaşlılarda büyük endişeye neden olur. Bu korku kısıtlayıcı ve sınırlayıcıdır. Bu durumun bireylerin kendilerini geri çekmesi, aktivitenin yavaş yavaş azalması ve yaşam kalitesinde sürekli bir düşüş ile sonuçlanacağı düşünülmektedir. Uz, geriatrik hastalarda düşme risk faktörlerinin yaşam kalitesi ve günlük yaşam aktivitelerine etkisini araştırmak üzere yaptığı çalışma sonucunda düşme korkusu ile yaşam kalitesi ve günlük yaşam aktiviteleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulmuştur (8).

Uyku kalitesinin bozulması bireylerde duygu, düşünce ve motivasyonun bozulmasına neden olabilir. Yeteri kadar uyumayan insanlarda fiziksel, bilişsel ve duygusal çökkünlük yaşanır (9). Uyku sorunlarının toplumda görülme sıklığının %20-40 arasında olduğu, 65 yaş ve üzerinde ise %50 oranına ulaştığı ifade edilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde 50 yaş ve üzerindeki bireylerle yapılan bir çalışmada katılımcıların %68’inin uyku sorunu olduğu, başka bir çalışmada ise yaşlı bireylerin %28’inin uykuyu başlatmada ve %42’sinin uykuyu

(13)

başlatma ve sürdürmede zorluk yaşadığı saptanmıştır (10,11). Ülkemizde yapılan çalışmalar da benzer oranlar bildirmektedir (12,13). Cankurtaran ve arkadaşları yaşlı bireylerin gecede 1-3 kez uyandıklarını belirlemişlerdir. Fadıloğlu ve arkadaşlarının huzurevinde kalan 60 yaş ve üzeri bireylerle uyku kalitesini belirlemek üzere yaptıkları çalışmada yaşlı bireylerin %77’sinin uyku kalitesinin kötü olduğu saptanmıştır. Yaşlı bireyin genel sağlığı uyku gereksiniminin karşılanma durumundan etkilenir, bu nedenle uyku değerlendirmesinin yapılması önemlidir. Ancak literatürde uyku kalitesi ile ilgili çalışmalar oldukça sınırlıdır (13).

Yaşlılarda, yorgunluğun patalojisi henüz tam olarak açıklanamamıştır. Doğal değişimler ve yaşın getirdiği dezavantajlar yorgunluğun sebebi olabilmektedir (14). Soyuer yaptığı çalışmada, yorgunluğun yaşlılarda önemli bir semptom olduğunu göstermiş ve onların fiziksel aktivite seviyeleriyle ilişkili olduğunu bulmuştur (15). Literatürde yaşlılık döneminde fonksiyonel durumun yorgunluk ile ilişkili olduğu belirlenmiştir. Yorgunluk şiddetinin artması, yaşlıların günlük aktivite performanslarını azaltır (16).

Sonuç olarak, yaşlılarda düşmenin, yorgunluğun ve kötü uyku kalitesinin fiziksel aktiviteyi olumsuz yönde etkilediği görülmüştür. Yapılan çalışmalar incelendiğinde egzersizin hareket korkusuna, yorgunluk düzeyine ve uyku kalitesine etkisini inceleyen çalışmaların yetersiz olduğu gözlenmektedir. Ayrıca literatürde yaşlılarda egzersizin hareket korkusuna etkisini gösteren herhangi bir çalışmaya rastalanmadığından, bizim çalışmamız yaşlılarda egzersizin hareket korkusuna etkisini gösteren ilk çalışma olması nedeniyle önemli bir farklılığa sahiptir.

Çalışmamızın amacı, yaşlı bireylerde egzersiz uygulamasının fiziksel aktivite, hareket korkusu, yorgunluk ve uyku kalitesine etkisini incelemektir. En az altı aydır düzenli egzersiz yapan yaşlı grup ile egzersiz yapmayan yaşlı grup karşılaştırılarak egzersizin fiziksel aktivite seviyesine, hareket korkusuna, yorgunluğa ve uyku kalitesine olan etkisi gösterildi. Çalışmada ek olarak huzurevinde ikamet eden yaşlılarla kendi evlerinde ikamet eden yaşlılar arasında da karşılaştırma yapıldı ve yaşanılan yerin fiziksel aktivite seviyesi, hareket korkusu, yorgunluk ve uyku kalitesi üzerine etkisi de incelendi.

(14)

Çalışmaya 65 yaş üstü, okur yazar, herhangi bir nörolojik ya da ortopedik problemi olmayan ve kognitif açıdan mini mental test sonuçları 24 ve 24’ün üzerinde olan yaşlı popülasyon alındı.

Çalışmamızın hipotezleri aşağıda verildi: HİPOTEZLER:

H1: Yaşlılarda egzersiz uygulaması fiziksel aktivite seviyesi üzerinde etkilidir. H2: Yaşlılarda egzersiz uygulaması hareket korkusu üzerinde etkilidir.

H3: Yaşlılarda egzersiz uygulaması uyku kalitesi üzerinde etkilidir. H4: Yaşlılarda egzersiz uygulaması yorgunluk üzerinde etkilidir.

(15)

2. GENEL BİLGİLER 2.1.Yaşlanma ve Yaşlılık

Yaşlanma; organizmada hücre, doku, organ ve sistemler düzeyinde zamanın ilerlemesi ile meydana gelen, geriye dönüşü olmayan, yapısal ve işlevsel değişikliklerin tümüdür (1).

Yaşlanmanın sınıflandırması şöyle yapılır;

1. Kronojik yaşlanma; doğumdan başlayıp, erişilen zamana kadar geçen yılların toplamıdır, takvim yaşıdır.

2. Biyolojik yaşlanma; Yaşam süresine bağlı olarak bireyin vücudundaki değişimlerdir.

3. Sosyal yaşlanma; bireyin konum ve rollerinin değişmesidir. Topluma, kültüre ve değer yargılarına göre değişebilir.

4. Ekonomik yaşlanma; çalışma hayatının sona erdiği ve emekli olmakla başlayan evredir. Emekli olma yaşı, ülkelerin sosyal yapılanmalarına göre değişmektedir.

5. Fizyolojik yaşlanma; biyolojik yaşlılığa bağlı olarak oluşan kişisel değişikliklerdir.

6. Psikolojik yaşlanma; kişinin sosyal konumunun ve rollerinin değişmesi sonucu ortaya çıkan uyum problemlerine cevaben ortaya çıkan değişikliklerdir.

7. Toplumsal yaşlanma; Bireylerin toplum içindeki yaşamında, çalışma ve sosyal iletişiminde güç ve yeteneğinin azalarak kaybolmasıdır (2).

Genel olarak yaşlanma süreci 5 aşamada incelenmektedir:

1.Moleküler yaşlanma: Kollajen makromoleküllerinin birikimi ile oluşan intraintermoleküler köprülerin, tendon, deri ve kan damarlarının elastikiyetinde azalmaya yol açması ile olmaktadır.

2. Hücresel yaşlanma: Mutasyona uğramış hücrelerde artış olarak kabul edilmektedir.

3. Doku ve organ yaşlanması: Birçok organda, yapısal ve işlevsel değişikliklerin ortaya çıkmasıdır. Hücre işlevlerinde ilerleyen bir azalma, stres

(16)

durumlarında devreye giren yedek kapasitenin azalması, sinirsel işlevlerde azalma ve duyusal değerlendirme yetisinde azalma olmaktadır.

4. Bireysel yaşlanma: Kişinin çevreye uyum yeteneginin azalması ile birlikte, giderek ölümle sonuçlanacak şekilde canlılık fonksiyonlarının bozulmasıdır.

5. Toplumsal yaşlanma: Bir toplumdaki 64 yaş ve üzeri nüfusun tüm nüfusa oranını gösteren bir özelliktir (17).

DSÖ’nün 1963 yılında, yaşlıların sağlık sorunları ile ilgili düzenlediği seminerde, yaşlanma kronolojik olarak üç grupta incelenmiştir:

• Orta yaşlılar: 45-59 yıl • Yaşlılar: 60-74 yıl

• İleri yaşlılar: 75 ve üzeri yıl (18).

Yaşlılık ise sözlük anlamı olarak yaşlı olma, artmış yaşın etkilerini gösterme hali olarak tanımlanmaktadır. Canlılar için biyolojik işlevler yönünden erişkin konuma ulaştıktan sonra, yani üreme döneminin bitiminden ölüme kadar geçen zaman dilimindeki değişim ve dönüşüm sürecidir. Bu değişimlerin en önemlisi doğurganlığın azalması ve mortalitenin artmasıdır (4).

DSÖ yaşlılığı; “Çevresel faktörlere uyum sağlayabilme yeteneğinin azalması” olarak tanımlamıştır (1). DSÖ ve bilim insanlarının kabul ettiği yaşlılık, takvim yaşımıza göre 64 yaşın bitimi, 65 yaşın başlamasıdır (2). DSÖ’nun tanımlamasına uygun olarak, gelişmiş ülkelerin önemli bir kısmında emeklilik yaşı olan 65 yaş, yaşlılığın başlangıcı olarak kullanılır (19).

65 yaşın üzerindeki kişilerde yaş ilerledikçe fiziksel ve mental bakımdan önemli değişiklikler meydana gelir. Bu nedenle günümüzde 65 yaşın üzerindeki döneme ait bir sınıflandırma geliştirilmiştir:

• Erken yaşlılık: 65-74 yıl • Yaşlılık: 75-84 yıl

• İleri yaşlılık: 85 ve üzeri yıl

(17)

Dünyada yaşlı nüfusun artış hızı (%2,1), genel nüfus artış hızından (%1,2) daha fazladır. Nüfus artış hızının azalması sonucu, 2050 yılında 11 ülkenin (Japonya, Rusya, Ukrayna gibi) nüfusu şimdiki nüfuslarının altına düşecektir. Diğer taraftan bu ülkelerde yaşayan yaşlıların nüfus içindeki payı daha da artacaktır. Yaşlı popülasyonda 80 yaş üstünde bulunanların nüfus artış hızı ise % 4.3’tür. Dünya nüfusu son 100 yıl içinde (1950-2050) dörde katlanırken yaşlı nüfusun 10 kez artacak olması dikkat çekicidir.

2050 yılı için tahmin edilen durum:

• 1 milyar kişi 60 yaş ve üzeri, yani 5 kişiden biri yaşlı olacaktır, • Dünya nüfusunun yarısı 36 yaş ve üzeri kişilerden oluşacaktır,

• 0-14 yaş çocuklar, nüfusun % 21’ini kapsayacakken, nüfusun % 21’i 60 yaş ve üzeri kişiler olacaktır,

• Dünyada 314 milyon kişi 80 yaş ve üzerinde, 61 milyon 90 ve üzeri yaşta, 3.2 milyon kişi de 100 yaşını aşmış olacaktır.

• 65 yaş ve üzeri her yüz kişiden 55 i kadın ve 100 yaş üstü her yüz kişiden 6’sının kadın olacağı tahmin edilmektedir.

Türkiye, yaşlanma sürecinin hızla gerçekleşeceği ülkelerden birisidir. 2008-2040 arasında Türkiye’de yaşlı nüfusta, % 201’lik bir artış beklenmektedir (20).

Yaşlı nüfusun artışı ile birlikte özürlülüğün önlenmesi ya da mümkün olduğu kadar azaltılması, bireylerin yaşadıkları yerde bağımsızlığının koruması ve ekonomik yönden üretkenliğini sürdürmesinin sağlanması önemli öncelikler olacaktır (21).

“Yaşam hakkı” insanın en temel hakkıdır ve insanın sadece yaşamasını değil, yaşamın tüm yönleriyle dolu, anlamlı ve sağlıklı olarak devam ettirilmesi ve yaşamın kısalmasını etkileyen faktörlerin ortadan kaldırılması anlamına gelir. Herkes için Sağlık Hedef ve Stratejilerinden hedef 7‟de “2020 yılına kadar, ergen, yaşlı ve özürlülerin daha sağlıklı olmaları ve toplum içinde aktif rol almalarını sağlamak” hedeflenmiştir. Ayrıca bu hedefin 7.4’ üncü maddesinde 2020 yılına kadar, kendi kendine yeten ve toplumda aktif olarak yaşayabilen 70 ve üzeri yaşlardaki bireylerin oranını en az % 50 arttırmak” hedefi ifade edilmiştir (22).

(18)

Yaşlanma, organizmadaki pek çok sistemi etkilemektedir. Yaşın ilerlemesiyle birlikte kişide fizyolojik ve anatomik bazı degişiklikler ortaya çıkmaktadır. Yaşlılıkla ortaya çıkan fizyolojik ve anatomik degişiklikler bireyde fonksiyonel bozukluklara da sebep olmaktadır (23).

2.2.Yaşlanma ile Vücut Sistemlerinde Meydana Gelen Değişiklikler

2.2.1. Kardiyovasküler Sistem

Yaşlanma sürecinin kendisi kardiyovasküler sistemi etkilemektedir. Kardiyovasküler hastalıklar, özellikle koroner arter hastalığı, hipertansiyon, kalsifik aort darlığı ve kalp yetersizliği, yaşla birlikte artmaktadır ve kardiyovasküler nedenli ölümlerin büyük çoğunluğu yaşlı popülasyonda oluşmaktadır. Kardiyovasküler hastalıkların bu grupta meydana gelmesi; yaşlılığa bağlı yapısal değişiklikler, risk faktörlerine uzun süre maruz kalma ve eşlik eden hastalıklar nedeniyle değişkendir. Kardiyovasküler sistem değişikliklerine bakacak olursak;

• Yaşla beraber kalp kası atrofiye uğrar ve kalbin her bir kasılmasında pompalanan kan miktarı da azalır. Kalp pompalama yeteneği %1 oranında düşer. Kalbin boyutları küçülür, kalp hızı ve dolum hacmi azalır. Böylelikle tüm organlara kan akımı azalır (24).

• Kardiyak miyositlerin büyümesi sebebiyle sol ventrikülde hipertrofi, atrial ve mitral kapaklarda skleroz şeklinde görülür ve buna bağlı olarak da kardiyak output azalmaktadır. Bu durum yaşlının egzersiz sırasındaki kardiyovasküler fonksiyonlarını etkiler ve postüral hipotansiyon gelişebilir. Ancak, düzenli egzersiz ile yaşlının egzersiz sırasındaki kardiyovasküler toleransı sağlanabilir. Düzenli egzersiz, yaşlılığın kalp ve dolaşım sistemi üzerine olan olumsuz etkileri ortadan kaldırabilir (25,26). Kadınlarla yapılan prospektif bir çalışma, ev dışında yapılan 400 metrelik bir yürüyüşün kalbin fonksiyonel kayıplarını önlemede efektif olduğunu göstermiştir (27).

• Sinoatriyal düğümde fibroz doku oluşur. • Baroreseptörlerin aktivitesi azalır.

(19)

• Arterlerin esnekliği azalması nedeniyle periferal direnç artar, sistolik kan basıncı artar ve diyastolik kan basıncı hafifçe yükselir (28,29). Yaşla birlikte büyük elastik arterler, kompliyanstaki azalmayla birlikte dilate hale gelir (30).

• Yaşlı bireylerde ektopik atımlar gençlere oranla daha sık görülmesine karşın klinik açıdan önem taşımaz. Kronik atriyal fibrilasyon insidansı yaşla artar (31).

• Salınan katekolaminlerin seviyesi yaşla birlikte artar. Bununla birlikte beta-adrenerjik düzenlemeye azalmış yanıt kardiyovasküler sistemdeki en fark edilir değişiklikler arasındadır. Vasküler düz kasların beta-adrenerjik uyarıya vazodilatasyon yanıtı azalır. Buna zıt olarak alfa-adrenerjik aktivite korunur. Beta-adrenerjik uyarıya yanıtın azalması özellikle egzersiz esnasında önemli hale gelir ve afterload artışıyla ilişkilidir. Afterloadun artması kan basıncı artışına neden olur. Sistolik kan basıncı artar ve nabız basıncı genişler. Diyastolik kan basıncı ise, 60 yaşından sonra ya değişmez ya da hafifçe azalma eğilimi gösterir (32).

• "National Institute on Aging's Baltimore Longitudinal Study on Aging"de normotansif kadın ve erkeklerde yaşın artmasıyla birlikte sol ventrikül posterior duvar kalınlığında artma tespit edilmiştir. Yaşlanma ile görülen sol ventrikül duvar kalınlığında artmaya artmış sistolik kan basıncının yol açtığı düşünülmektedir (33).

• İstirahat halinde sol ventrikülün erken diyastolik dolumu azalmakla birlikte preload yaşla birlikte değişikliğe uğramaz. Yaşla birlikte sol ventrikülün sertliği artar kompliyansı azalır, gevşemesi bozulur ve sol ventriküler erken diyastolik dolumu azalır. Yaşla ilişkili olarak sistolik kan basıncında artış da sol ventriküler dolumu bozar ve preload da düşmüşse hipotansiyona sebep olur. Erken diyastolde sol ventriküler dolum 20 yaştan 80 yaşa %50 azalır (34).

(20)

2.2.2. Pulmoner Sistem

Akciğerlerdeki ventilasyon ve gaz dağılımındaki yaşla ilgili değişiklikler akciğerlerin ve göğüs duvarının kompliyansındaki değişikliklerden kaynaklanır. Kompliyanstaki artışı etkileyen faktörler; solunum kaslarında zayıflama, elastik fiberlerdeki yıpranma ve değişiklikler, alveoler bağlantılarda kayıp, kıkırdak kosta eklemlerinde ossifikasyon ve ilerleyen dorsal kifozdur (33). Göğüs duvarının sertleşmesi ve solunum kaslarının kuvvetsizleşmesi oksijen taşınmasıyla ilgili solunum fonksiyonlarında azalmalara sebep olur. Oksijen satürasyonu ve hipoksiye cevap azalır. Solunum sisteminde verim düşer ve toraks solunumunun yerini karın solunumu alır (24).

Bronşiyollerde daralma oluşur ve bu durum direnci artırır. Bronşiyollerde çok az değişiklik ortaya çıkmasına rağmen alveol ve alveoler kanal genişler (33). Alveol duvarlarında oluşan dejenerasyona bağlı gaz alışverişini sağlayan yüzeyde azalma olur (24).

Solunum sistemi değişiklikleri sonucu yaşlılık döneminde en sık görülen hastalıklar; kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) ve pnömonidir. Solunum sistemi infeksiyonları, özellikle de pnömoni 65 yaş ve üzeri insanlarda hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde önemli bir ölüm sebebidir. Yaşlı birey hem sağlıklı olsa hem de düşük risk faktörleri bulundursa bile immün sisteminde oluşan değişikliklerden dolayı solunum sistemi infeksiyonlarına karşı daha duyarlı olabilir (24).

Akciğer volümleri artan yaşla birlikte aşamalı olarak düşer ve bu düşüş mortalitenin bağımsız bir ölçütüdür. Birinci saniyedeki zorlu ekspiratuar volüm (FEV1)/zorlu vital kapasite (FVC) oranı 40-45 yaşına kadar bireylerin %70'inde her

yıl yaklaşık olarak %0,2 oranında düşer. Yaşla ilişkili olarak ortaya çıkan fonksiyonel değişikliklerde cinsiyet farkı vardır. FEV1/FVC oranındaki azalma yaşlı

erkeklerde yaşlı kadınlardan daha yavaştır. Maksimum ekspiratuar akım ve maksimum istemli ventilasyon kadınlarda erkeklere göre daha yavaş azalır. Küçük hava yollarında akım da yaşla birlikte azalmaktadır (35). Ayrıca rezidüel akciğer hacmi artarken vital kapasite de azalmaktadır (24).

Respiratuar sistemde klinik olarak önemli fonksiyonel değişiklikler meydana gelir; ekspirasyon olur olmaz küçük hava yollarında kollapsa meyil artar, respiratuar

(21)

kas gücünde ve enduransında azalma olur, solunumun kontrolü değişir (33). Ekspiryumda akım hızı azalır (24).

Yaşla ilgili en önemli değişikliklerden biri de büyük hava yollarında glandüler epitelyal hücrelerin sayısında azalmadır. Bu durum, koruyucu mukus salgısının üretiminde azalmayla ve dolayısıyla pulmoner infeksiyonlara karşı savunmada bozuklukla sonuçlanır (36).

Respiratuar sistemde bakteriyel, viral ve fungal infeksiyonlara daha sık ve ciddi şekilde yakalanmaya neden olabilecek konakçı savunma sisteminde önemli değişiklikler ortaya çıkar (37). Yaşlanma immün yetmezlikte artışla karakterizedir. Kişiler arasında bu immün yetmezlik derecesi belirgin olarak farklılık gösterir ve bu değişiklikler büyük oranda kronik hastalık, yetersiz beslenme ve yaşlılığın kendisine özel olmayan diğer faktörlerle ilişkilidir (38).

2.2.3. Kas-İskelet Sistemi

Yaşlı toplumda kas-iskelet sistemi hastalıkları çok sık görülmekte ve yaşam kalitesini bozmaktadır. Kas-iskelet sistemi sorunları, hayatı tehdit edici olmamasına karşın yaşlılarda kronik hareket bozukluğunun, ilaç kullanımının ve hastane yatışlarının önemli nedenleri arasında bulunmaktadır (24).

Kemik: Yaşla birlikte kemiklerin yoğunluğunun azalmasına bağlı olarak kemikler daha zayıf ve kırılgan hale gelirken, vücut postürü de bozulmaktadır (39,40). Kadınlarda kemik kaybı menopozdan sonra daha çok hızlanır (41). Özellikle serum vitamin-D miktarının düşmesi sonucu kalsiyum emilimin azalmasına bağlı olarak kemik yapıda kalsiyumun azalması ile gelişmektedir (25,39). Kemik ve kas dokusu kayıpları nedeniyle; boy kısalması, diş kayıpları, kemiklerde kırılmalar, bacaklarda eğrilikler ve kamburlaşma gelişebilir (25).

Kas dokusu: Kas kaybı 30 yaşında başlamakta ve yaşam boyu devam etmektedir (39). Yaşlanma ile birlikte kaslarda atrofiler gelişir (40). Kas kitlesindeki azalmanın en önemli nedeni; büyüme hormonu ve testosteron seviyesinin azalmasıdır. Fiziksel aktivitenin azalması özellikle hastalık durumunda kas kitlesinin daha da azalmasına neden olmaktadır (39). Bu nedenlerle de kas gücünde ve koordinasyonunda azalmalar gelişmektedir (25). Kas kütlesinin kaybı yaşamı tehdit eden bir durum olmamasına rağmen, günlük aktiviteleri yapmayı zorlaştırır ve

(22)

fiziksel aktivite seviyesini düşürür. Yaşlanmayla kas lifleri sinir uyarımına daha yavaş yanıt vermekte ve daha az etkili kas refleksi oluşmaktadır. Kas lifleri içerisinde hücreler arası yağ miktarında artış gözlenmektedir. 30 yaşından sonra kişilerde kas kuvveti her 10 yılda bir %10-15 oranında düşmeye başlar ve 50 yaşından sonra bu olay daha da hızlanır. Kadınlarda 30-35 yaşlarından sonra, erkeklerde 50-55 yaşlarından sonra %0,75-1 oranında kemik yoğunluğu, mineral kayıpları oluşur. Bu nedenle kemikler zayıflar ve daha kolay kırılabilir (24).

Eklem ve bağ dokusu: Eklemleri birbirine bağlayan ligamanların elastikiyetlerini kaybetmeleri sonucu eklemlerin hareket yetenekleri azalır. Ligamanların yapısında yer alan proteinlerin kimyasal özelliklerinin değişmesi, elastikiyetin azalmasına sebep olur ve ligamanlar daha çabuk yırtılabilir, yırtıldıklarında da daha yavaş iyileşirler (39). İntervertebral disklerde dejenerasyon, kıkırdak ve bağlarda kalsifikasyon meydana gelir. Eklem kıkırdak yüzeyinde fibroz doku artar. Eklemde elastikiyet kaybı ve kıkırdaklarda bozulmalar oluşur (24).

Yaşlılar, dururken ve yürürken denge sorunu yaşarlar. Bunun nedenleri arasında duyusal inputun azalması, kas gücünün azalması, postüral yanıtların iletiminin uzaması ve vestibüler reflekslerin yavaşlaması gösterilmektedir.

Yaşlanmayla birlikte kas-iskelet sisteminde; osteoporoz, osteoartrit, dejeneratif eklem hastalıkları, romatoid artrit, pelvik fraktür ve düşme fraktürleri gibi hastalıklar görülür. Yapılan çalışmalarda en sık osteoporoz, lomber, diz ve servikal bölgede olmak üzere dejeneratif hastalıkların görüldüğü tespit edilmiştir (24).

2.2.4. Nörolojik Sistem

Yaşla birlikte beyindeki hücre sayısı gittikçe azalmaya başlar, hücrelerin çalışma etkinliği azalabilir ve buna bağlı olarak yaşlılardaki tepkime hızı yavaşlar (39,42). Reaksiyon ve hareket zamanlarındaki düşüş, kişilerin bazı günlük aktivitelerini yapmada olumsuz etkilere sebep olmaktadır.

Sinir sistemi değişiklikleri sonucu yaşlılık döneminde en sık görülen hastalıklar; serebrovasküler olay, beyin kanamaları, alzheimer, demans, parkinson hastalığı, deliryum, depresyon ve beyin iltihaplarıdır.

(23)

Bilişsel fonksiyonu bozan serebral hastalık, beyin tümörü, alzheimer hastalığı gibi durumlar yaşlı bireyin konuşmasını engelleyebilir. Analjezik ve sedatif olan yaşlılar laterjik ve konfüze olabilirler (24).

Öğrenme, bellek ve diğer bilişsel işlevlerde azalma yaşlanmadaki en belirgin semptomlardandır. Bu durumda kişilerde özellikle yakın bellek kaybı, yeni bilgilerin ögrenilmesinde ve akılda tutulmasında kayıp, isimlerin hatırlanmasında güçlük, fikir oluşturma, karar verebilme ve programlama gibi bilişsel işlev bozuklukları görülebilir (42). Kelime hazinesi, kısa süreli hafıza, bilgi depolama, kelimeleri hatırlama, algılama gibi mental fonksiyonlarda azalmalar görülebilir (25,43).

Yaşlılarda bazen kişininin ve çevresindekilerin hayatını etkileyecek derecede belirginleşen kişilik değişiklikleri olur. Birçoğu inatçı, bencil, katı ve tutucu olurken, az bir grupta bunun tam tersi bir kişilik gelişir. Yaşlılıkta esneklik azalırken yaşlıda çevreye ve kendine karşı güvensizlik oluşabilir. Bu kişilik özelliklerinin belirginleşmesinde çevrenin ve genetiğin de etkisi vardır. Bunların dışında yaşlılıkta ümitsizlik, korku, şüphe ve tedirginligin eşlik edebildigi depresyon sık görülür. Yaşlı bireylerde, yalnızlık, yaşlılık ve medikal problemlerle ilişkili intihar sıklığı da yüksektir (42).

Serebellum yaşlanmayla yaklaşık %25'lik bir hücre kaybına uğradığından beyin ağırlığı erkeklerde %10, kadınlarda %5 kadar azalır. Beyin metabolizma hızında ve kan akımında minimal azalma olur (24).

60 yaşından sonra, spinal kordda hücre sayısı azalmasına bağlı duyu kayıpları meydana gelebilir. Bu nedenle de darbelere ve ısıya karşı duyarlılık azalmaktadır. Yaşlılarda sinir dokusu, gençlere göre kendisini daha yavaş ve kısmen tamir edebilir. Dolayısıyla, yaşlı bireyler travmalara karşı daha hassas olurlar (44). Ayrıca nörodejeneratif değişikliklere bağlı olarak yaşlı bireylerin çoğunluğunda uyku sorunları da bulunmaktadır (12,27).

2.2.5. Gastrointestinal Sistem

Çok az değişiklikle birlikte yaşlılarda gastrointestinal sistem normal fonksiyonunu devam ettirir (44,45). Gastrointestinal sistem değişiklikleri sonucu yaşlılık döneminde en sık görülen hastalıklar; gastrointestinal sistem kanamaları,

(24)

ileusa kadar ilerleyen konstipasyon, atrofik gastrik, peptik ve duodenal ülser, iştahsızlık ve malnütrisyondur.

Yaşlanma sindirim sistemi birkaç değişikliğe neden olur. Ancak bu değişikliklerin hiçbiri yaşlının sindirim fonksiyonlarını etkilemez. Özefagus kasları daha az kasılmasına rağmen lokmaların iletilmesinde sorun yaşanmaz. Mide elastisitesi azaldığı için daha az yiyecek tutabilir ve daha yavaş boşalır. Kalın bağırsaklar, içlerindeki besinleri daha yavaş iletir.

Karaciğer hücre miktarındaki azalmaya bağlı olarak küçülür, kan akımı ve bazı enzimlerin etkinliği azalır. Etkinliği azalan bu enzimlerin bazıları, bazı ilaç ve toksik veya toksik olmayan maddelerin işlenmesinden sorumludur. Dolayısıyla, özellikle bazı ilaçlar daha uzun süre etkili olabilir (24).

Yaşla birlikte pankreasta da minör değişiklikler ortaya çıkar. Ana pankreatik kanal çapında artış diğer dallarda herhangi bir hastalık olmaksızın fokal dilatasyon veya daralma meydana gelebilir (46).

Yaşla birlikte her iki cinste anal sfinkter istirahat basıncı ve kadınlarda maksimum sfinkter basıncı azalır. Bu, yaşla ilişkili olarak kas kitlesinde ve kontraktilitesinde azalmanın bir parçası olarak veya yaşlı kadınlarda pudental sinir hasarı sonucu meydana gelir (47).

Gastrointestinal sistem değişiklikleri; - Dişlerde çürüme ve diş kayıpları görülür. - Tat ve doku reseptörleri zayıflar.

- Tükürük ve sindirim enzimlerinin salınımı azalır. Kasların motor tonusu ve fonksiyonu azalır.

- Gastrik asit ve pepsin sekresyonu azalır.

- Karaciğerde kan akımı azalır ve pankreasın yanıtı yavaşlar. - Kalın bağırsaklarda peristaltizm yavaşlar (24).

2.2.6. Üriner Sistem

Üriner sistem değişiklikleri sonucu yaşlılık döneminde en sık görülen hastalıklar; üriner sistem infeksiyonları, akut ve kronik böbrek yetmezliği, inkontinans, aktif mesane retansiyonu ve prostat kanseridir.

(25)

Yaşlılarda önemli problemlerden biri de idrar inkontinansıdır. Çeşitli çalışmalarda toplumda yaşlı idrar inkontinansı prevalansı %8-34 arasında değişmektedir. Bakımevleri ve hastanelerdeki yaşlılarda ise idrar inkontinansı prevalansı %50' lere kadar ulaşmaktadır.

Yaşlanmayla beraber;

• Genital sistemde atrofi, mukozalarda kuruluk olur.

• Üreme sistemi fonksiyonları geriler ve seksüel aktivite azalır. • Böbrek kan akımı azalır.

• Böbreklerin idrar konsantre ve dilüe etme yeteneği azalır. • Nefronların fonksiyonu %60 azalır.

• Renin-anjiyotensin-aldosteron aktiviteleri azalır. • Duyu reseptörleri zayıflar.

• Mesane kapasitesinde azalma olur.

• Mesane ve perianal kaslarda gevşeme olur. • Erkeklerde prostat hipertrofisi görülür (24). 2.2.7. Metabolik ve Endokrin Sistem

Metabolik ve endokrin sistem değişiklikleri sonucu yaşlılık döneminde en sık görülen hastalıklar, diabetes mellitus, tiroid fonksiyon bozukluğu, menopoz ve andropoz, erektil disfonksiyon ve libido kaybıdır (24).

Yaşlanmayla birlikte dokuların insüline yanıtının azalması veya glikoza karşı insülin salgılanmasındaki azalma nedeniyle glikoz toleransında azalma görülür (25).

Yaşlanmayla birlikte, kan glukozunun düzenlenmesinde insülinin etkinliği azalır. Bu da tip iki diyabete sebep olur. İnsülin etkisindeki ve glukoz toleransındaki azalmada, yaşlanma sürecinde etkili ikincil olayların da etkisi olabilir. Fiziksel aktivitedeki azalma ve yağ dokusundaki artış, özellikle de abdominal bölgenin yağlanması insülin direnci gelişmesinde rol oynar (24).

Tiroid bezinin küçülmesine bağlı olarak bazal metabolizma hızında yavaşlama görülür.

Kadınlarda yaşlılığın başlıca belirtisi, östrojen azalmasına bağlı gelişen menopozdur. Menopoz ve paratiroid hormon artışı sonucu osteoporoz riski de

(26)

artmaktadır. Erkeklerde ise; testosteron salınımında azalma daha geç ve yavaş gelişir (25).

Dokular değişikliğe uğradıkça, fizik ve mental sağlık değiştikçe cinsel kapasitede değişiklikler olabilir. Yaşla birlikte östrojen ve ovaryal fonksiyonlarda azalma, yaşlılarda kişilik değişikliklerine sebep olmaktadır.

Metabolik ve endokrin sistem değişiklikleri; • İnsülin direnci artar.

• Vücut kütlesi azalır, kaslarda yağ oranı artar (24). 2.2.8. İmmün Sistem

İmmün sistem fonksiyonları yaşlanmayla baskılanmaktadır. Bu durum infeksiyonlara karşı hassasiyetin artmasına ve sonuç olarak da morbidite ve mortalite oranında artışa yol açmaktadır. Ayrıca yaşlılarda kanser sıklığının artmasının nedenlerinden biri inmmün sistemin zayıflamasıdır Düzenli fiziksel aktivitenin, immün sistem fonksiyonlarındaki baskılanmayı azalttığı bilinmektedir (48).

Yaşlılarda görülen alerjik semptomların ciddiyetindeki azalma, bağışıklık sistemindeki değişikliklerin tek olumlu sonucudur (39).

2.2.9. Diğer Sistemlerde Meydana Gelen Değişiklikler Derideki Değişimler

Yaşlılarda nörolojik defisitler, rutin hijyenik bakımın sağlanmasındaki güçlük ve immün fonksiyonlarda bozulma nedeniyle infeksiyöz hastalıkların görülme riski artmıştır. Yaşlılarda nonmelanoma deri kanserleri sık görülmektedir.

Yaşlanmayla birlikte deri değişiklikleri;

• Deri altı yağ dokusu azalır. Subkütan doku ve elastin lifler azalır. • Melanositlerinden pigment hücrelerinin üretimi azalır.

• Derinin esnekliği kaybolur.

• Ter ve yağ bezlerinin büyüklüğü, sayısı ve salgıları azalır. • Kıl folliküllerinde incelme ve pigment kaybı olur.

(27)

• Dermis vaskülaritesi azalır. • Kapiller kan akımı azalır.

Yaşlanmayla birlikte en sık karşılaşılan deri hastalıkları, deri tümörleri, yara iyileşmesinde gecikme, infeksiyonlar ve ayak ülserleridir (24).

Duyusal Fonksiyonlardaki Değişiklikler

Dokunma: Alıcı sinir uçlarında duyarlılık artmıştır. Sıcak-soğuk ve basınç duyuları özellikle el ve ayaklarda azalmıştır. Dokunma duyusu ile ilgili gerilemenin meydana getirdiği asıl sorun ağrının algılanmasındaki bozulmadır. Bu durum kazaların ve yanık görülme riskinin artmasına yol açabilir.

Koku ve tat alma: Koku ve tat alma reseptörlerinin duyarlılığı azalmıştır (49). Sinir sistemindeki nöronların sayısı gittikçe azalır ve bu azalma fonksiyonel değişikliklere yol açar (50).

Görme ve işitme: Yakın nesnelere odaklanma yeteneği 40'lı yaşlarda, ince detayları ayırt edebilme yeteneği ise 70'li yaşlarda azalmaya başlar. Gözlerde katarakt gelişir, lens elastikiyeti ve kornea refleksi azalır. Görme keskinliği, periferik görme ve gözyaşı salgısı azalır. Pupillerin ışığa uyumunda bozulur ve konjunkti incelir.

Yaşlanma ile birlikte yüksek frekanslı sesleri işitmek güçleşir. Koklea hücrelerinin sayısı azalır ve dış kulak yolu daralır.

Yaşlılarda duyusal değişiklikler sonucu sıklıkla; gözlerde kuruma, göz infeksiyonu, işitme güçlüğü, dengede bozulma, kaza riski, bağımlılık ve iletişim sorunu meydana gelmektedir (24).

Aerobik Kapasitedeki Değişiklik

Aerobik kapasite, sağlıklı-sedanter kadın ve erkekte her on yıl için %10 oranında azalır. Fiziksel kondisyon kesin olarak aerobik kapasiteyi etkilediğinden, aerobik kapasitedeki bu azalmanın bir kısmı yaşla birlikte fiziksel aktivitenin azalmasına bağlı olabilir. Aerobik kapasitedeki düşüş ateroskleroz gibi kronik hastalığı bulunan yaşlı bireylerde daha fazladır. 60-80 yaşlarındaki sedanter yaşayan kadın ve erkeklerin aerobik kapasitesi fiziksel çalışmayla arttırılabilir. Ancak egzersiz yapılsa bile yaşla ilişkili bu düşüş yine de olacaktır. Aerobik kapasitede

(28)

yaşın artışıyla görülen bu düşüş büyük oranda kardiyovasküler fonksiyonlardaki değişikliklerden kaynaklanmaktadır (33).

2.3.Yaşlanma ile Meydana Gelen Diğer Önemli Değişiklikler

2.3.1. Fiziksel Aktivite

Fiziksel aktivite, günlük yaşam içersinde kasların ve eklemlerin kullanılarak enerji harcaması ile gerçekleşen, kalp ve solunum hızını arttıran ve farklı şiddetlerde yorgunlukla sonuçlanan aktiviteler olarak tanımlanmaktadır (51).

Yaşam boyu fiziksel aktivite, yaşa bağlı iskelet kasında ortaya çıkan değişikliklere karşı koruyucudur (52).

DSÖ (1996)’nün önerilerinden adapte edilen Sağlığın Uygunluk Düzeyi’ne göre yaşlılar 3 gruba ayrılır:

Grup 1: Fiziksel uygunluğu olan, hastalığı olmayan ve fonksiyonlarında bağımsız olan yaşlılardır. Bu grupta sedanter yaşam ve fitness eksikliği risk faktörleridir. Bu nedenle hastalıklardan korunma amacıyla düzenli fiziksel aktivite çok önemlidir.

Grup 2: Fiziksel uygunluğu olmayan, kronik hastalığı olan ve fonksiyonlarında bağımsız olan yaşlılardır. Bu grupta kas iskelet sistem problemleri ve kronik hastalıklar olabilir. Bu nedenle özürden korunma amacıyla egzersiz yapmak çok önemlidir. Bu gruptakiler genellikle gözlem olmadan, emniyetle egzersizlerini yapabilirler.

Grup 3: Fiziksel uygunluğu olmayan, kronik hastalığı olan ve fonksiyonlarında bağımsız olamayan yaşlılardır. Bu gruptaki yaşlılar basit günlük aktivitelerini yaparken bile birilerinin yardımına ihtiyaç duyarlar (53,54).

2.3.2. Düşmeler

Düşme, kişinin herhangi bir kasıtlı hareket, intrinsik olay ya da ekstrinsik bir kuvvet olmadan yerden veya bulunduğu seviyeden daha aşağıdaki bir seviyede durur hale gelmesidir.

(29)

Düşmeye sebep olan risk faktörleri intrinsik ve ekstrinsik olarak sınıflandırılabilir. İntrinsik faktörler, dengeyi devam ettirmek için gerekli olan fonksiyonların etkilendiği, yaşla ilgili değişiklik ve bozuklukları içerir. Bu fonksiyonlar serebellumla bütünleşmis vestibular, proprioseptif ve vizüel fonksiyonlardır. İntrinsik faktörler arasında kognitif fonksiyonların ve kas-iskelet fonksiyonlarının da önemli yeri vardır. Alt ekstremite güçsüzlügü, zayıf kavrama gücü, denge bozuklukları, fonksiyonel ve kognitif bozukluklar, vizüel bozukluklar bunlara örnek olarak verilebilir (8).

Düşmelerin yaşlılarda güven ve bağımsızlık kaybına neden olabileceği belirtilmektedir (55,56).

Son bir yıl içinde düşmenin 2’den daha fazla olması tekrarlayan düşme olarak tanımlanmaktadır (57).

Düşme korkusu; düşme tehlikesi geçirmiş, düşme deneyimi yaşamış ya da düşme riski altındaki yaşlı bireyleri önemli derecede etkileyen bir sorundur.

Düşme korkusu, aktivitelerin kısıtlanmasına; aktivitelerin kısıtlanması, bağımsız sosyal etkileşiminin azalmasına, inaktiviteye ve yaşam kalitesinde azalmaya sebep olmaktadır. Aktivite kısıtlanması düşmeler için belirleyicidir (58).

2.3.3. Uyku Kalitesi

Uyku insan yaşamının temel etkinliklerinden biridir ve yeme, nefes alma, boşaltım kadar önemli fizyolojik bir gereksinimdir. Bu yüzden uyku kişinin yaşam kalitesini ve iyilik durumunu etkileyen, sağlığın önemli değişkeni olarak görülmektedir. Zaman açısından düşünüldüğünde, uyuma herkes için önemli bir yaşam aktivitesidir. Bireylerin yaşlarına göre uyku gereksinimleri farklılık göstermektedir (9). Yaşın ilerlemesiyle birlikte uyku düzeninde değişiklikler olmakta ve yaşlı bireyler sıklıkla uyku problemlerini dile getirmektedirler (59).

Yaşlılarda; uykunun derinliği azalır ve uyanmalar artmaya başlar bu nedenle gece uykusunun süresi azalmaktadır ve gün içerisindeki uyuklamaların sayısı ve süresi artış göstermektedir (9).

(30)

2.3.4. Yorgunluk

Yorgunluk, her zaman hissedilebilir ve enerji yokluğu anlamına gelir. Toplumun yaygın şikayetidir ve genelde geçicidir (60). Bazı çalışmalarda, yaşlıların yorgunluğu gençlere kıyasla çok daha fazla hissettiği bulunmuştur (61). Yorgunluk yaşlılar arasında yaygın bir problemdir (62). Epidemiyolojik olarak yaşlıların %27-50 sinin orta dereceli ve şiddetli yorgunluktan şikayetçi olduğu gösterilmiştir (63).

2.3.5. Yaşam Kalitesi

Kavram olarak yaşam kalitesi sağlık algılamaları, iyilik hali, fonksiyonel statü, mutluluk, genel sağlık statüsü, duygusal ve ekonomik statü, psikolojik iyilik hali, sosyal iletişimin derecesi ve ağrı hissi gibi birçok faktörü kapsamaktadır (64).

Yaşlılık dönemi; yaşam kalitesinin azaldığı durumların başında gelmektedir. Bu dönemde bireysel özelliklerin olumsuzluğu (sosyo-ekonomik durumun kötülüğü, öğrenim düzeyinin düşüklüğü, cinsiyet, vb), fonksiyonel bozukluk, günlük yaşam aktivite düzeyinin azalması, hareket yeteneğinin gerilemesi, hareket ve görme sorunlarından kaynaklanan düşme kaygısı, uyku sorunları, engelliliğe neden olan diğer koşul ve durumlar yaşam kalitesini azaltmaya yol açmaktadır. Yaşlı bireylerde kronik dejeneratif hastalıkların sıklığının artması bu süreci hızlandıran önemli bir etken olarak kabul edilmektedir (65).

2.4. Yaşlılıkta Egzersiz

Yaşın ilerlemesiyle fizyolojik olarak vücut fonksiyonlarında negatif bir değişim meydana gelir. Fakat bu değişim her zaman takvim yaşıyla paralel bir hız eğilimi göstermez. Bu yüzden aynı yaşlardaki bireylerin fiziksel kapasiteleri farklılık gösterebilir. Bu durum yaşın ilerlemesiyle oluşan fonksiyonel değişikliklerin hızının kontrol edilebilir olduğunu vurgulamaktadır (66).

Egzersiz, planlanan ve yapılandırılan tekrarlı hareket olarak tanımlanır ve sağlığın önemli bir komponentidir ve kişilerin yaşamında birçok değişiklikleri beraberinde getirirken kişiye özel iyilik halini ve yaşam kalitesini de arttırır. Yaşlılara uygulanan egzersiz programları fiziksel uygunluğu, çevikliği, kas kuvvetini, esnekliği, kemik sağlığını geliştirirler ve kardiyovasküler ve respiratuar fonksiyonların, aktivite toleransının, kognitif fonksiyonların gelişmesine ve

(31)

düşmelerin önlenmesine ve kişinin bağımsızlığında artmaya ve fonksiyonel engelliliğinin azalmasına yardımcı olur (67,68).

Egzersizden, faydalanabilmek için egzersiz öncesi genel bir değerlendirme yapılmalı, egzersiz sırasında oluşabilecek riskler azaltılıp ortadan kaldırılmalıdır ve yaşlı bireye ait özel egzersiz programı oluşturulmalıdır. Oluşturulan bu program, egzersiz türüne yönelik ısınma, egzersiz yoğunluğu, egzersiz tipi, süresi ve sıklığı bilgisini ve yaşlının hedefleri ile beraber yapılması gereken yaşam tarzı değişikliklerini içermelidir.

Yaşlılardaki egzersiz içeriği, bütün yaş gruplarında olduğu gibi endurans egzersizleri, güçlendirme egzersizleri, eklem hareket açıklığı egzersizleri, esneklik egzersizleri, germe egzersizleri, denge ve uyum içinde hareket edilmek için özelleşmiş egzersizler, derin duyu egzersizleri ve bütün bunların kombinasyonlarını içeren farklı egzersiz türleri (Thai Chi, Yoga) olabilir (69).

Bazı yaşlıların birden fazla sistemik hastalığı olması nedeniyle (kardiyak, nörolojik, kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları vb.) egzersiz kapasiteleri sınırlıdır, bu durum onların istenilen egzersiz şiddeti ve süresine ulaşmasını önler. Bu durumda öncelikle gücü ve fonksiyonu geliştirmek gerekebilir. Egzersiz yoğunluğu olmayan çeşitli aktiviteler yeterli kuvvete sahip olmayan yaşlılara fayda sağlayabilir. Kuvvetlendirme egzersizlerinin uygulaması, aerobik egzersizlerin uygulamasından daha kolaydır ve kuvvetin ve günlük fonksiyonların geliştirilmesinde daha avantajlıdır.

Egzersiz programı kişinin sahip olduğu çeşitli özelliklere göre değiştirilebilir, bu kişiye ait özelliklerden kişinin neye ihtiyacı olduğuna kadar çok geniş potansiyele sahiptir. Sonuç olarak egzersiz programları bireylerin yapabilecekleri göz önünde bulundurularak, bireylere maksimum fayda sağlayacak ve herhangi bir yaralanmaya neden olmayacak şekilde özelleştirilmiş olmalıdır (68).

(32)

3. BİREYLER VE YÖNTEM

3.1. Bireyler

Yaşlı bireylerde egzersiz uygulamasının fiziksel aktivite, hareket korkusu, yorgunluk ve uyku kalitesine etkisinin araştırıldığı bu çalışma Hacettepe Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü ve 75. Yıl Huzurevi’nde gerçekleştirildi.

Çalışmaya 75. Yıl Huzurevi’nde ikamet eden gönüllü bireyler ile Hacettepe Üniversitesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü’ne başvuran 65 yaş üstü, okuryazar, herhangi bir nörolojik ya da ortopedik problemi olmayan ve kognitif açıdan mini mental test sonuçları 24 ve 24’ün üzerinde olan gönüllü bireyler katıldı. Çalışmada 51 kadın ve 55 erkek toplam 106 gönüllü yaşlı yer aldı.

Çalışmamızdaki gönüllülerin 55’i kendi evinde ikamet eden ve 12’si en az altı aydır egzersiz yapan (Egzersiz çeşidi: hızlı yürüme, hafif koşu, üst-alt ekstremite ve gövde kuvvetlendirme egzersizleri. Egzersiz sıklığı: 2-4 gün/hafta ve 45dakika/gün), 43’ü ise egzersiz yapmayan yaşlılardı. Diğer gönüllülerimiz ise huzur evinde ikamet etmekte olan ve 27’si en az altı aydır egzersiz yaparken (Egzersiz çeşidi: fizyoterapist eşliğinde yapılan solunum egzersizleri, üst-alt ekstremite ve gövde kuvvetlendirme egzersizlerini içeren yatak içi egzersizler ve solunum egzersizleri, üst-alt ekstremite ve gövde kuvvetlendirme egzersizlerini içeren ayakta egzersizler. Egzersiz sıklığı: 2-4 gün/hafta ve 45dakika/gün), 24’ü egzersiz yapmayan yaşlılardı.

Çalışma, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi, Cerrahi ve İlaç Araştırmaları Etik Kurulu tarafından 30.04.2014 tarihinde, GO 14/146 proje numarası ile onaylandı. Her bir yaşlı çalışmaya başlamadan önce çalışmanın içeriği hakkında bilgilendirildi ve çalışmaya gönüllü olarak katıldıklarına ilişkin onam formunu okuyup, imzaladı.

Çalışmaya Dahil Edilme Kriterleri: 65 yaş ve üzeri, mini mental test skoru 24 ve üzeri olan ciddi bir nörolojik ya da ortopedik problemi olmayan (çalışmamızda kullandığımız ölçeklerin içerdiği hareketleri yapabilecek durumda olan) gönüllü bireyler çalışmaya dahil edildi.

Çalışmadan Hariç Tutulma Kriterleri: Ciddi nörolojik ya da ortopedik problemi olan, psikiyatrik ya da kognitif bozukluğu olan bireyler çalışmaya alınmadı.

(33)

3.2. Yöntem

3.2.1.Değerlendirmeler

Çalışmada aşağıdaki değerlendirmeler katılımcılara uygulandı; 1) Demografik Bilgiler

2) Fiziksel Aktivite Değerlendirmesi 3) Yorgunluk Düzeyi Değerlendirmesi 4) Uykululuk Durumu Değerlendirmesi 6) Hareket Korkusu Değerlendirmesi 7) Yaşam Kalitesi Değerlendirmesi

8) Kognitif Fonksiyonların Değerlendirmesi 9) Düşme Değerlendirmesi

10) Fonksiyonel Mobilite Değerlendirmesi 11) Denge Değerlendirmesi

Demografik Bilgiler:

Çalışmaya katılan bireylerin genel özelliklerini belirlemek amacıyla aşağıdaki bilgileri kaydedildi (EK 2).

• Adı Soyadı • Yaş • Cinsiyet • Boy • Vücut Ağırlığı • Meslek • Dominant El • Eğitim Durumu • Özgeçmiş • Soygeçmiş • İlaç Kullanımı • Cihaz Kullanımı • Düşme Öyküsü • Medeni Durumu

(34)

• Çocuk Sayısı

Fiziksel Aktivite Seviyesi Değerlendirmesi: Bireylerin fiziksel aktivitesini değerlendirmek için Yaşlılar İçin Fiziksel Aktivite Ölçeği (PASE)’nin Türkçe versiyonu kullanıldı (EK 3). PASE; ev, iş, eğlence fiziksel aktivite bileşenlerini değerlendirmek amacıyla 1993 yılında geliştirilmiştir. Kişisel görüşme, telefon ya da posta yoluyla uygulanabilmektedir.

PASE, katılımcıların son bir hafta içindeki yürüme, hafif şiddetli, orta şiddetli ve şiddetli spor ve eğlence aktiviteleri, kas kuvveti ve dayanıklılık egzersizleri, yürüme ve ayakta durma dahil işle ilgili aktiviteleri, çim ve bahçe bakımı, başka bir kişinin bakımı, ev tamiratı, ağır ve hafif ev işleri aktivitelerinin yoğunluğunu, frekansını ve süresini sorgular.

Aktivitelerden yürüme aktivitesi; hafif şiddetli, orta şiddetli ve şiddetli spor ve eğlence aktiviteleri; kas kuvveti ve dayanıklılık egzersizlerinin frekansı; hiçbir zaman, nadiren (1-2 gün / hafta), bazen (3-4 gün / hafta) ve sık sık (5-7 gün / hafta) olarak kaydedilirken, bu aktivitelerin süresi: 1 saatten az, 1-2 saat arası, 2-4 saat arası ve 4 saatten fazla olarak sorgulanır. Kişi ücretli veya gönüllü bir işte çalışıyorsa, çoğunlukla oturma saatlerini içeren iş dışında, toplam haftalık çalışma saati kaydedilmiştir. Çim ve bahçe işleri, başka bir kişinin bakımı, bahçe işleri, ev tamiratı ve ağır ve hafif ev işleri aktiviteleri sadece evet/hayır şeklinde sorgulanır. Ev işlerinin süresi ve frekansı sorgulanmaz (70).

Yorgunluk Düzeyi Değerlendirmesi: Çok Boyutlu Yorgunluk Skalası (ÇBYS)’nın Türkçe versiyonu kullanılarak değerlendirildi (71), (EK 4). ÇBYS 16 maddeyi içerir ve yorgunluğun dört boyutunu ölçer. 1-2. sorular yorgunluğun şiddetini, 3. soru yorgunluğun kişiyi ne kadar sıkıntıya soktuğunu, 4-14. sorular günlük yaşam aktivitelerinde yorgunluğun derecesini ve 15-16. sorular yorgunluğun ne kadar sürdüğünü değerlendirir. ÇBYS; genel yorgunluk, fiziksel yorgunluk, mental yorgunluk, azalmış motivasyon ve azalmış aktiviteyi içeren bir skaladır (72).

Uyku Kalitesi Değerlendirmesi: Pittsburg Uyku Kalitesi İndeksi (PUKİ)’nin Türkçe versiyonu kullanıldı (73), (EK 5). PUKİ; bireyde uyku kalitesini, uyku

(35)

miktarını ve uykudaki bozulmaları değerlendirebilmek amacıyla Buysse ve arkadaşları tarafından geliştirilmiştir. On dokuz sorudan oluşan ölçek 0-3 arasında puanlanır. PUKİ subjektif uyku kalitesi, uykuda gecikme, uyku süresi, süregelen uykunun yeterliliği, uyku bozulmaları, uyku ilacı kullanımı ve gün içindeki işlev bozukluğu olarak yedi alt öğeden oluşmaktadır. Yüksek puanlar uyku kalitesinin düşüklüğünü gösterir. Ölçeğin Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması Ağargün ve arkadaşları tarafından yapılmıştır (74).

Uykululuk Değerlendirmesi: Uykululuk düzeyini değerlendirmek için Epworth Skalası’nın Türkçe versiyonu kullanıldı (EK 6). Epworth Skalası, uyku bozukluğu ile ilgili çalışmalarda uykunun değerlendirilmesi için sıkça kullanılmaktadır. Kişilerden bir önceki ayı göz önünde bulundurarak sekiz soruya yanıt vermeleri istenir ve uyuyakalma olasılıkları ölçülür. Verilen cevaplar 0-3 arasında puanlanır ( 0 = hiçbir zaman uyuklamam, 1 = nadiren uyuklarım, 2 = zaman zaman uyuklarım, 3 = büyük olasılıkla uyuklarım). Sekiz maddenin skoru Epworth Skorudur ve 0 ile 24 arasında değişir. Yüksek Epworth Skoru artmış uykulu olma halini gösterir (75).

Hareket Korkusu Değerlendirmesi: Tampa Kinezyofobi Ölçeği (TKÖ)’nin Türkçe versiyonu kullanılarak değerlendirildi (EK 7). TKÖ, hareket/tekrar yaralanma korkusunu ölçmek amacıyla geliştirilen 17 soruluk bir ölçektir. Ölçek, iş ile ilişkili aktivitelerde, yaralanma/tekrar yaralanma ve korku-kaçınma parametrelerini içerir. Ölçekte 4 puanlık Likert puanlaması (1= Kesinlikle katılmıyorum, 4= Tamamen katılıyorum) kullanılmaktadır. 4, 8, 12 ve 16. maddenin ters çevrilmesinden sonra toplam puan hesaplanmaktadır. Kişi 17-68 arasında toplam skor almaktadır. Ölçekte kişinin aldığı puanın yüksek olması kinezyofobisinin de yüksek olduğunu göstermektedir (76).

Yaşam Kalitesi Değerlendirmesi: Yaşam kalitesi EQ-5D Genel Yaşam Kalitesi Ölçeği (EQ-5D)’nin Türkçe versiyonu ile değerlendirildi (EK 8). EQ-5D yaşam kalitesini ölçmede kullanılan genel sağlık ölçeğidir. Batı Avrupa Yaşam Kalitesi Araştırma Topluluğu olan EuroQol grubu tarafından 1987 yılında

(36)

geliştirilmiştir. EQ-5D genel sağlık ölçeği EuroQol grup tarafından 60’ı aşkın dile çevrilmiştir, bunlardan birisi de Türkçe’dir. 1990 yılında ilk defa yayınlanmış ve 1991 yılından beri de aynı özelliğini (5 boyut) korumaktadır. Ölçek iki parçadan oluşmaktadır.

EQ-5D indeks ölçek: Hareket, öz-bakım, olağan aktiviteler, ağrı/rahatsızlık

ve endişe/depresyon olmak üzere beş boyuttan oluşur. Her bir boyuta verilen cevaplar; problem yok, biraz problem var ve majör problem olmak üzere 3 seçeneklidir.

EQ-5D VAS ölçek: Bireylerin bugünkü sağlık durumları hakkında 0-100

arası değerler verdikleri görsel analog skalasıdır. Ölçekle 0-100 arasında değişen yaşam kalitesi skorları elde edilmektedir (77).

Kognitif Fonksiyonların Değerlendirmesi: Kognitif fonksiyonlar Standardize Mini Mental Test (MMT)’in Türkçe versiyonu ile değerlendirildi (EK 9). Test, yaşlılarda uygulaması kısa süren bir bilişsel değerlendirme aracı olarak üretilmiştir. Test, bilişsel düzeyin saptanmasında kullanılabilecek, kısa, kullanışlı ve standardize bir metaryaldir. Yönelim, kayıt hafızası, dikkat ve hesaplama, hatırlama ve lisan olmak üzere beş ana başlık altında toplanmış on bir maddeden oluşmaktadır ve toplam puan olan 30 puan üzerinden değerlendirilmektedir (78).

Düşme Değerlendirmesi: Tinetti Düşme Etkinlik Ölçeği (TDEÖ)’nin Türkçe versiyonu ile değerlendirildi (6), (EK 10). Kişiye banyo yaparken, bir rafa uzanırken, yemek hazırlarken, evin etrafında dolaşırken, yatağa yatarken ve yataktan kalkarken, kapıya veya telefona cevap verirken, sandalyeye otururken veya sandalyeden kalkarken, giyinirken veya soyunurken, hafif ev isleri yaparken, basit bir alışveriş yaparken kendini ne kadar güvende hissettiği sorulur. Kişiden 1’ den 10’a kadar ( 1 tamamen güvensiz, 10 son derece güvende ) kağıda işaretlemesi istenir ve tüm puanlar toplandığında 0 (düşmeyle ilişkili düşük etkinlik) ile 100 (düşmeyle ilgili yüksek etkinlik) arasında toplam bir skor elde edilir. Bu ölçeğin geçerliği ve güvenirliği çalışmalarda gösterilmiş ve korkudaki değişimlere olan duyarlılığı kanıtlanmıştır (79).

(37)

Ek olarak çalışmamıza katılan bireylerin günlük yaşamlarındaki düşme korkusunu ölçmek için vizüel analog skalası kullanıldı. Yaşlılardan 10 cm’lik bir çizgi üzerinde (0=düşmekten hiç korkmuyorum, 10=düşmekten çok korkuyorum) düşme korku şiddetleriyle uyumlu olan yeri işaretlemesi istendi.

Fonksiyonel Mobilite Değerlendirmesi: Kalk ve Yürü Testi (TUG) ile değerlendirildi. Bu test ile yürüme hızı, denge, fonsiyonel seviye ve dışarı çıkabilme yeteneği ölçülür. 10 saniyenin altındaki skorlar normal kabul edilir. 20 saniyenin altındaki skorlar iyi mobiliteyi gösterir ve kişinin tek başına dışarı çıkabileceğini gösterir. 30 saniyenin altındaki skorlar ise problem olarak kabul edilir ve kişinin tek başına dışarı çıkamayacağını gösterir. Toplam skor arttıkça düşme riski artmaktadır (80,81).

Denge Değerlendirmesi: Berg Denge Ölçeği (BDÖ)’nin Türkçe versiyonu ile değerlendirildi (EK 11). Berg Denge Ölçeği, postüral kontrol değerlendirmesi için geliştirilmiştir. 14 maddede statik oturma ve ayakta dengeyle birlikte transferleri, dönmeyi, yerden objeyi almayı içeren günlük aktiviteleri değerlendirmektedir. Puanlama 0-4 olarak verilir. Kişinin kendinden istenileni güvenli ve bağımsız yapabilmesine göre 4 (normal performans)’ ten 0 (hareketi yapamadı)’a kadar puan alır. Toplam skor 56 puandır (82).

Çalışmada en az altı aydır egzersiz yapan yaşlı grupla, egzersiz yapmayan yaşlı grup karşılaştırıldı. Böylece yaşlı grupta düzenli egzersiz uygulamasının fiziksel aktivite seviyesi, hareket korkusu, yorgunluk ve uyku kalitesi üzerine olan etkisi belirlendi. Ayrıca çalışmamıza huzurevinde ikamet eden ve etmeyen olgular alındığından, huzurevinde ikamet etmenin fiziksel aktiviteye, hareket korkusuna, yorgunluğa ve uyku kalitesine etkisi araştırıldı.

3.3. İstatistiksel Analiz

İstatistiksel analizler, Windows tabanlı SPSS (Statistical Package for the Social Sciences) 17 istatistik paket programı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Ölçümle belirtilen değişkenler için ortalama ± standart sapma (X±SD); sayımla belirtilen değişkenler için yüzde (%) değeri hesaplanmıştır. Çalışmamızda normal

(38)

dağılan bağımsız gruplar Independent Sample Test ile normal dağılmayan bağımsız gruplar ise Mann-Whitney U Testi ile değerlendirilmiştir (83) .

(39)

4. BULGULAR

4.1.Bireylere Ait Sonuçlar

Bu çalışma, Hacettepe Üniversitesi Fizyoterapi Ve Rehabilitasyon Bölümü’ne başvuran 55 gönüllü ve 75. Yıl Huzurevi’nde ikamet eden 51 gönüllü olmak üzere toplam 106 yaşlının gönüllü katılımı ile gerçekleştirildi. Çalışmada en az altı aydır düzenli egzersiz yapan (2-4 gün/hafta ve 45 dakika/gün) egzersiz grubu 27’si huzurevinde, 12’si ise evde ikamet eden toplam 39 yaşlıdan oluştu. Kontrol grubunda ise 24’ü huzurevinde, 43’ü evde ikamet eden ve düzenli egzersiz yapmayan toplam 67 yaşlı yer aldı.

Analiz sonuçlarının sıralaması:

Yaşlılarda egzersizin farklı parametreler üzerindeki etkisinin araştırıldığı çalışmamızda birinci sırada egzersiz ve kontrol grubuna ait karşılaştırmalar, ikinci sırada ise evde ve huzurevinde yaşayan gruplara ait karşılaştırma sonuçlarına yer verilmiştir. Üçüncü sırada ise evde yaşayan egzersiz (egzersiz-ev) grubu ile huzur evinde yaşayan egzersiz (egzersiz-huzurevi) grubu ve evde yaşayan kontrol grubu (kontrol-ev) ve huzur evinde yaşayan kontrol (kontrol-huzurevi) grubu arasındaki karşılaştırmalara yer verilmiştir.

Gruplar ve gruplarda yer alan yaşlıların dağılımı Tablo 4.1’ de verildi. Tablo 4.1. Bireylerin Dağılımları

Gruplar

(N=106) İkamet yeri Toplam %

Egzersiz Grubu Ev 12 11,3 Huzurevi 27 25,5 Kontrol Grubu Ev 43 40,6 Huzurevi 24 22,6

Çalışmada egzersiz grubu ve kontrol grubunun yaş ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı belirlendi (p>0,05).

Şekil

Tablo 4.2. Gruplara Göre Yaşlıların Demografik Bilgileri
Tablo 4.3 Gruplara Göre Vücut ağırlığı ve VKİ’ye Ait Demografik Veriler
Tablo 4.6   Egzersiz Durumuna ve Yaşadığı Yere Göre Grupların Cinsiyet  Dağılımları     Kadın  Erkek  Toplam                                                         Gruplar-İkamet Yeri  (N=106)  Egzersiz-Ev Grubu  0  12  12  Kontrol-Ev Grubu  14  29  43  E
Tablo 4.9   Egzersiz Durumuna ve Yaşadığı Yere Göre Grupların Eğitim Durumu  Dağılımları
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Özel Gereksinimi Olan Çocuklarda Fiziksel Aktivite ve Hareket... Düzenli Fiziksel

Ekipman: Zilli, parlak, yumuşak, hafif, oyuncuya uygun toplar, tepki zamanını uzatmak için büyük ve yavaş hareket eden toplar, daha kolay vurabilmek için daha geniş raket

Düzenli Fiziksel Aktivite Veya Spor Yapıyorsanız; Kaç Yıldır Yapıyorsunuz?.... Düzenli Fiziksel Aktivite Veya Spor Yapıyorsanız; En Baştaki Ve Sonraki (İkinci) Nedeni

Soğuk ortamda sportif aktivite için ayrılan alanlarda yapılan aktivitelerde, kış sporlarına dahil olmak üzere hipotermiye bağlı problemler çok fazla görülmez

Gebelerde fiziksel aktivite seviyesi ve uyku kalitesinin yaşam kalitesine etkilerini incelediğimiz çalışmamızda, trimesterler ilerledikçe fiziksel aktivite

(1991) aşırı kilolu bayanlarda egzersizin şiddetinin değiştiği ve toplam hacminin değişmediği 24 hafta- lık bir çalışma sonucunda egzersizin şid- detinin

• Araştırmalar, vücut yağ oranının beslenmeden ve yaştan çok sedanter bir yaşam tarzıyla ilişkili olduğunu ve düzenli şekilde zorlu kabul edilen fiziksel

• Kadınlar ve erkeklerin genel olarak düzenli fiziksel aktivite ve egzersize verdiği fizyolojik yanıtlar benzer olsa da kadınların dezavantajlı olduğu, hamilelik, osteoporoz