• Sonuç bulunamadı

Saray ve Babıali'nin iç yüzü:Şeyh Abdülgafur, sarayda cinci hocanın mevkiini tutmuştu!

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Saray ve Babıali'nin iç yüzü:Şeyh Abdülgafur, sarayda cinci hocanın mevkiini tutmuştu!"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SARAY ve BANALİNİN İÇYÜZÜ

Yazan: SULEYMAN KÂNI Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur —

i Tefrika No. 349

Şeyh Abdülgafur, sarayda

Cinci

hocanın mevkiini tutmuştu!

v

Abdülgafur saraya celbedi- lince:

— Bu hastalık Sultan Abdülâ- zizin adamları tarafından yapıl­ mış büyü eseridir. Allahın iznile ben az zamanda bunu çözerim!

Demiş, bütün Sultan Murat ha­ re ni bu sözlere iyiden iyiye ka- pılmış idi.

Fakat işin çabuk görülmesi şeyh efendinin her zaman saray­ da, Sultan Muradın kurbunda bu- lunmasile meş,rut idiî

Efendi hazretlerine sarayda he­ men bir daire tahsis olunmuştu. Abdu: gafur için bir kerametle mevkiini kuvvetlendirmek lâzım idi! Yapacağı tedavi için iskelet halinde bir öküz kafası bulunmalı idiî Şeyh efendi:

— • Havas kuvvetile istihraç et­ lim ki falan yerde böyle bir kafa bulunuyor!

Diye haber vermiş, bildirdiği yer kazılarak böyle bir kafa bu­ lunmuştu!

Bu keramet üzerine artık şeyh efendinin bir dediği iki edilmi­ yordu. Uhtesine birden Mekke pa­ yesi tevcih oîunuvermiş, şeyh Ab- dülgafür Sultan İbrahimin cinci hocası mevkiini tutmuştu!

Fakat şeyh yalnız harem kadın­ larından para çekmekle kalma­ mış, siyasî işlere de karışmağa başlamıştı.

Şevkefza kadını millet meclisi tesisi hanedanın aleyhine bir te­ şebbüs olacağına, neticede hane­ danın kadir ve haysiyeti kalmıya- cağma, millet meclisi demek cum­ huriyet demek olacağına, cumhur reisi olmak istiyen Mithat paşa­ nın hanedanın saraylarına göz koyduğuna o derece ikna eylemiş idi ki kadın meşrutiyet ilânının muannit bir hilâfgiri kesiliver- mişti.

O kadar ki Sultan Muradın cin­ net halinde bu kadından meşru­ tiyet ilânına muvafakat istihsali muhal dereceye varmıştı.

Meşrutiyet ilânını kendi amal ve menafiine hiç uygun görmiyen bu «hünkâr şeyhi» o günlerde sa­ ray haricinde de kendisine az yar­ dakçı bulmuyor değildi.

Bahusus Kudüs mutasarrıflığın­ dan mazül Eğinli İzzet paşanın:

— Millet meclisini gâvurlarla dolduracakların inşallah başlarını keseceğiz!

Diye tahrikâtta bulunduğu işiti­ liyordu.

29 cemaziyülâhır 1293 tarihin­ de «K âffei müminin» imzasile gizlice tap ve neşredildiğinden ev­ velce bahsetmiş olduğumuz vara­ ka bu tahrikatın mahiyetini tama- mile meydana koymuş olduğun­ dan hükümet muhalefeti kırmak için şiddetli tedbirler ittihazına lüzum görmüş, bir beyanname neş- rile bu gibilerin vatan haini sayı­ lacaklarını ilân eylemiş idi.

Fakat şeyh Abdülgafur gene bildiğinden şaşmıyordu.

Artık hükümet için sarayda ye­ ni bir cinci hocanın kuvvetle yer­ leşmesine meydan vermemek icap ediyordu; şeyhin her istediğini söyliyecek ve yapabilecek bir mev­ ki ve vaziyette daha ziyade bıra­

kılması caiz değildi,

İzzet paşa Eğine nefyedildiği gibi bir gece şeyh Abdülgafur da­ hi zaptiyeler marifetile yakalattı­ rılmış, sual ve cevaba, valide sul­ tanın müracaatına meydan veril­ meden memleketine def ve tebit

olunmuş idi. •

Şevkefza kadın şeyhin ruhani- yetinden mahrum kaldığına, bu medet kapısının kapandığına pek müteessir olmuş idise de emri va- kie karşı yapacak bir şey de bula­ mamış idi.

Zaten İstanbulda başka «nefesi keskinler» eksik değildi! O da oğ­ lunun saltanatı devam ettiği gün­ lerde bunların ruhanî kuvvetlerin­ den istimdatta devam etmiş îdi. Ne yapsa ve yaptırsa tesiri görül­ memesi inatçı kadını meyus et­ miyordu.

Bu kanaatla idi ki Şevkefza ka­ dın oğlunun hal’ ından sonra da böyle hocalara, hacılara, şeyhlere, üfürükçülere baş vurmakta devam ediyordu.

Onca Sultan Muradın iyiliğe yüz tutması bu duaların, üfürük­ lerin tesirile idi!

Sultan Murat iyileşince Şevkef­ za kadın için oğlunun saltanata avdetini düşünmek ve temin et­ mek zamanı geldi.

Ali Suavi teşebbüsü içeriden haber ve yardım ile olmamıştı. Cüretkâr kadın talihin darbeleri­ ne karşı mütevekkil ve boş dura­ mıyordu.

Üfürüklerin, duaların manevî tesirlerine maddî yardımların da inzimamı icap edeceğini takdir ederek bunları da elde eylemeğe tevessül etti.

Becerikli ve sadık Nakşibent kalfa da düşüncelerinde, his ve emellerinde tam valide sultanın dengi idi. Sultan Muradın baş ka­ dını Mevhibe kadınefendi Nakş.i- bent kalfayı başlı başına işler gör­ meğe, akima eseni yapmağa he- veskâr bir kadın olmak üzere tas­ vir eylemiştir.

Hariçte Sultan Murat taraftar­ ları da sakin durmağa razı ola­ mıyorlardı.

Suavi vakasındaki muvaffakt- yetsizlik bunların gayret ve cüret­ lerini kıramamıştı. Bilhassa mace­ ra peşinde dolaşmaktan hazzeden- ler için «Sultan Muradı kurtar­ m ak» pek geniş, hülyalara mey­ dan açıyordu.

Suavi vakasından sonra Sultan Muradın iclâsı gibi bir teşebbüse kimsenin cüret edeceğine ihtimal verilmediği için sabık hakanın oturduğu dairenin muhafazası da yavaş, yavaş gevşetilmiş idi.

İngiliz konsolatosunda tercü­ manlık etmiş olup sarraflıkla işti­ gal eden farmason locasında Sul­ tan Muradın «aziz kardeşi ve dos­ tu» olan Rum Kleanti Skalyeri bundan istifade eylemek, A li Sua­ vi gibi Sultan Muradı Çırağandan kaçırıp iclâs etmek, olamaz ise İn­ giltere sefareti marifetile Londra- ya götürmek suretile mahpesinden kurtarmak maksadile bir gizli ce­ miyet teşkiline teşebbüs eyledi.

Sultan Hamidin Sultan Murat sarayından çıkarttığı Nakşibent

kalfa ile anlaştı.

Kleanti ve Nakşibentten başka eski tıp usullerde tababet icra eden hekim Agâh efendi ve evkaf senedat odası mukabelecisi Aziz bey bu cemiyetin müessisi idiler.

Beyazıtta tramvay durağı civa­ rında dükkânı olan - hekim Agâh efendi bu dükkâna müdavemet ederdi - aktar A ziz efendi de cemi­ yetin erkânı arasına girdi.

Bunlar mukabeleci A ziz beyin Cerrahpaş.adaki evinde toplanıp gizli müzakerelerde bulunuyorlar­ dı. Cemiyete daha birçok Sultan Murat taraftarları iltihak eyledi.

Kleanti bir pamuk dokuma çar­ şafa (1 ) bürünerek bir takrip ile Çırağana girmiş, Sultan Murat ile mülâkata da muvaffak olmuştu.

Sultan Abdülhamit Sultan Mu­ radın tedricî nüzul ile cismen ha­ rap olmakta bulunduğunu, cin­ netten ifakat bulması muhal oldu­ ğuna doktorlarca müttefikan hük- medildiğini işaa ettirirken Klean­ ti Sultan Muradın halinde bu yol­ da bir vehamet görmeyerek teşeb­ büsünde devam ediyordu.

(Arkası var) (1) Ebüzziya Tevfik beyin «Süleyman paşa mahkemesinde» ınünderiç ifadesine nazaran.

AKŞAM

Abone ücretleri

Türkiye Ecnebi SENELİK 1400 kuruş 2700 kuruş 6 AYLIK 750 » 1450 »

3 AYLIK 400 » 80Q » I AYLIK 150 » —

Posta ittihadına dahil olmayan ecnebi memleketler: Seneliği

3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Cemaziyelevvel: 26 — Ruzıhızır: 124 |

?. İmsak Güneş öğle İkindi Akşam Yatsı E 9,12 10,56 5,35 9,16 12 1,35 Va. 3,48 5,32 12,13 15,50 18,37 20,11

İdarehane: Babıâli civarı Acmıusluk Sk.

1 3 No.

Radyo

6 Eylül perşembe

İstanbul : 18,30 plâk neşriyatı, 19,20

ajans haberleri, 19,30 Türk musikisi: (K em al Niyazi, Azm i beyler, Hayriye, Müzeyyen hanımlar), 21 konferans (S e ­ lim Sırrı b e y ), 21,30 radyo orkestrası.

Varşova (1345 m .) — 20,20 ke­

man konseri, (piyano refakatiie), 20,40 plâk,, 21 spor haberleri, 21,45 Havayan orkestrası, 21,55 haberler, 22,45 sen­ fonik aksam konseri, 23,15 reklâm ve konser, 23,45 kahvehane musikisi

(dan slı), 24,30 dans musikisi,

Bükreş (3 6 4 ,5 m .) — 18 karışık p o ­

püler konser, 19,20 radyo orkestrası, 20,35 plâk ile «La Bohem e» operası.

Budapeşte (5 5 0 .5 m .) — 19,50 pi­

yano konseri, 20,30 amele saati, 21 ses­ li filimlerden parçalar, 21,35 çiğan ta­ kımı, 23 opera orkestrası, 24,25 caz takımı.

Viyana (5 0 7 m .) — 20,35 radyo

orkestrası, 21,45 aktüalite, 22 genç sa­ natkârlar orkestrası, 23,30 haberler, 23,50 Tautenheyn kuarteti, 2 4,50 dans

musikisi, ,

7 Eylül Cuma

İstanbul : 18,30 plâk neşriyatı, 19,20

ajans haberleri, 19,30 Türk musiki neş­ riyatı: (Ekrem, Ruşen, C evdet b ey ­ ler ve V ecibe, Nazarı Feridun, Nedime hanımlar, ö v rik efen d i), 21,20 ajans ve borsa haberleri, 2 1,30 radyo orkestrası tarafından hafif musiki, -x

Referanslar

Benzer Belgeler

Ayaş mescidi civarında beylik dükkânlar adiyle 35 dükkân ve bunlardan başka şeh­ rin muhtelif yerlerinde darphane, kirişha- ne, Unkapanı çarşısı,

ölümlerinde de gereken ilgi ve saygıyı göstermeyen medyanın, daha uzun yıllar terör ve cinayet haberleri vermesi, kendisinin dahi yok edilmesi tehlikesi, giderek

1934'te Ürdün'ün Ankara Büyükelçisi Prens Emir Zeid'le yaptığı evlilik nedeniyle “ Prenses Zeid” olarak da tanınan sanatçı, diplomat, hattat ve tarihçi Şakir

“Türk Ressamları” kita­ bında Pertev Boyar’ın da be­ lirttiği gibi, büyük çaptaki ya­ pıtları yanı sıra bu suluboya portre ve figür

Ön sahne elemanlarının bu değişkenliği, sah­ ne mekanik ve elektrik tesisatı ile bir­ likte, büyük opera ve müzikal tiyatro kü­ çük ve büyük tiyatro,

Konu ile ilgili olarak Türkiye’de yapılan çalış- malarda SYBD ölçeği puanı; hemşirelik yüksek okulu öğren- cilerinde 122.0±17.2 (8), bir grup sağlık yüksek okulu

Çünkü, Leon Hancıyan i- le Ahmet Rasimin ahbaplığı onun Bakırköyiinden, Kadıkö ye taşınmasından sonra baş­ lar ki, bu o kadar eski sene­ lere kadar

İnsan için toplum hayatı zarûri bir ihtiyaçtır. İnsanın tek başına yalnız yaşaması dü- şünülemez. İnsanlar toplu halde yaşadıklarından toplumda düzeni koruyacak