KULTUR - YAŞAM
• •100. doğum yılında Omer
28 Ş U B A T 1984
132
yapımcıya
karşılık bir
yönetmen
Kültür Servisi — İspanyol yö
netmen Antoni Ribas’ın filmi
“La Ciutat Cremada” yeryüzün
de 100’den fazla yapımcının kat kısıyla gerçekleştirilen ilk film. Ispanya’dan sonra Avrupa ülke lerinde de gösterime giren filmin öyküsünü yönetm eni şöyle anlatıyor:
“1973 yılında Cannes Şenliği nde gösterilen filmim “Otra tma-
gen” (Öbür Görüntüler) hiç ilgi
görmedi. Ya geniş yığınları ilgi lendiren bir konuyu işleyecektim, ya da sinemayı bırakacaktım. Barcelona futbol kulübünün ku ruluş yıldönümüydü. Marado- ı.a’nın takımıyla ilgili bir film yapmaya karar verdim ve kulüp ten 250 bin frank (yaklaşık 10 milyon TL.) yardım aldım. Ama çalışmalar ilerledikçe durum de ğişti ve Barcelona’da 20. yüzyı- lan ilk yıllarını anlatan bir tari hi film ortaya çıktı. Ancak daha 3 milyon frank gerekliydi (yak laşık 120 milyon TL.) Ben de fil mimi halka açmaya karar ver dim. 132 kişiden para topladım. Para düzenli gelmediği için, çe kime beş kere ara vermek zorun da kaldım. Başlıca rollerin dışın da amatörleri oynattım. Örne ğin, şimdiki Parlamento Reisi
Juan Reventos, Komünist Parti
si yöneticileri, yazar José Maris
Castellet gibi...”
Filmin piyasaya çıkması için
Felipe Gonzales’in seçimleri ka
zanması gerekti. ‘Otra Imagen- in gördüğü büyük ilgi, Antoni Ribas’ın yeni bir filme başlama sını sağladı.
Kültür Servisi — Türk Edebi-
yatı’mn en önemli adlarından, öykü yazarı Ömer Seyfettin tam yüz yıl önoe bugün doğmuş tu. Birbirinden çok farklı yapı daki birkaç kuşak insanın Tür kiye’de aynı zevkle okuduğu bir yazardı Ömer Seyfettin. Ve onun üzerine en ayrıntılı incele meyi, rahmetli edebiyat tarihçi si, eleştirmen, öğretmen, folk lorcu Tahir Alangu yazdı.
“ Ömer Seyfettin/Ülkücü Bir Yazarın Romanı” adını taşıyan
bu inceleme, Ömer Seyfettin’i tanımak isteyenler için daha uzun süre eşsiz bir kılavuz ola cak.
Kafkas Türklerinden Yüzba şı Ömer Şevki Efendi’nin ve Fat
ma Hanım’ın oğlu olarak 1884
yılının 28 şubat çarşamba günü Gönen kasabasında dünyaya ge len Ömer Seyfettin, çocukluğu nun geçtiği günleri “ Doğduğum
Yer” adlı şiirinde, “ And” , “ Ka şağı” ve “İlk Namaz” adlı öy
külerinde canlı bir biçimde an latmıştır.
İlkokulu bitirmeden Gönen’den ayrılan ve babasıyla Ayancık’a geçen Ömer Seyfettin, bir süre sonra da annesiyle İstanbul’a geldi ve Aksaray’da, Yusufpaşa Yokuşu’ndaki “Mekteb-i Osma-
ni” adlı özel ve “ yeni usulde”
öğretim yapan bir okula verildi. (Yazarımız, bu okuldaki yaşamı nı da “ Açıkhava Mektebi” adlı öyküsünde dile getirecektir). Oradan Eyüp’teki Baytar Rüşti yesine yatılı olarak nakledildi. (Ölünceye kadar dost kalacağı
Aka Gündüz’Ie tanışması bura
da olacaktır). Ömer Seyfettin’ deki edebiyat merakının bu okuldayken başladığı bilinir. Daha sonra Aka Gündüz’le bir
likte gideceği Edirne Askeri İda disini bitiren Ömer Seyfettin, ilk basılı metni olan “ Yâd” adlı şi irini de bu okuldan çıktığı yıl olan 1900’de “ Mecmua-yı Ede- biye” de yayımlayacaktır.
B alk a n savaşı ve
tutsaklık
1900 yılında İstanbul’a dönen ve Mekteb-i Harbiye’ye giren
Ömer Seyfettin, buradan da 22
ağustos i 903 günü mezun ola cak, piyade üsteğmeni olarak merkezi Selanik’te olan III. Or du İzmir Redif Tümeni’ne, ora dan Kuşadası’ndaki Redif Tabu- ru ’na, ardından da İzmir’e ata nacak, 1908 sonlarında Selanik’ te ve Manastır’da eşkiya takibin de bulunacak ve yeni tanışıp dost olduğu Ziya Gökalp aracılığıy la tazminatını ödeyerek ordudan ayrılıp Selanik’e dönecektir. An cak Balkan Savaşı’nın patlama sıyla yeniden orduya alman
Sedat Simavi,
1918/19 yıllarında
çıkardığı “Diken”
adlı mizah
dergisinin 11.
sayısına kendi
eliyle Ömer
Seyfettin’in bu
karikatürünü
yapmıştı.
Ömer Seyfettin, 1912 yılında
Yunanlılara tutsak olacak, Ati na civarındaki Nafliyon kasaba sındaki tutsaklar kampında ka lacak, 15 kasım 1913’de tutsak lıktan kurtulup İstanbul’a döne cektir.
1913 yılında ikinci kez asker likten ayrılan Ömer Seyfettin, kendini tümüyle öğretmenliğe ve yazı hayatına verir. “ Türk Sö
zü” dergisinde başyazarlık, Ka
bataş Sultanisi’nde öğretmenlik yapar. 1915 yılında Dr. Besim
Ethem Bey’in kızı Calibe Ha- nım’la evlenir. 1915 ve 1916 yıl
larında hiçbir öykü yayımlamaz. 1916’da kızı Fahire Güner dün yaya gelir. 1918’de karısından ayrılır. Birçok dergi ve gazetede yazmakta ve yazarlık yaşamının en verimli günlerini yaşamakta dır. Ancak genç yaşta kendini gösteren şeker hastalığı, onu 1920 yılının 22 şubat günü yata ğa düşürür. Zamanında teşhis konamadığı için de, 6 mart
cu-Seyfettin
martesi günü saat 13.30’da Hay darpaşa Tıp Fakültesi Akil Muh
tar Kliniği’nde gözlerini yaşama
yumar. Ertesi gün de cenazesi Kuşdili yolu üzerindeki Mah- mutbaba Mezarlığı’na verilir. 23 ağustos 1939 günü mezarlık kal dırılırken, Ömer Seyfettin’in ke mikleri de Ayazağa’daki Asri Mezarlık’a nakledilecektir.
E dipler a d ilik lere
karşı n efreti talim
ed ecek m ürşitlerdir
1935 yılında Ahmet Halit ki- tabevi tarafından ilk kez külliya tı 9 cilt halinde yayımlanan
Ömer Seyfettin’in tüm yapıtları
yine de bir araya getirilmiş sayıl maz. Bunlardan bazıları bir da ha bulunmayacak biçimde yitip gitmiş de olabilir.
Yukarda da belirtildiği gibi, ilk şiiri “ Mecmua-yı Edebiye”de çıkan Ömer Seyfettin, daha son ra ilk öyküsünü Harbiye’nin ikinci sınıfındayken “ Sabah” gazetesine verir (“ İhtiyarın Te-
nezzühü”). İzmir’deyken yazıla
rı “ Sebat” ve “ Serbest İzmir” gazetelerinde çıkar. 1910 yılında Selanik’te büyük dostu Ali Ca-
nip’le (Yöntem) tanışm ası, “ Genç Kalemler” dergisine ka
tılmasının ilk adımını oluşturur.
Ziya Gökalp’le de birleşen bu
genç kadro aynı zamanda “ Ye
ni Lisan” akımının öncüsüdür.
Bugün bile aynı rahatlıkla oku nan o dupduru diliyle yazdığı öyküler uzun süre bu dergide, daha sonra “ Yeni Mecmua”da,
“ Vakit” gazetesinde çıkar. Son
öyküsü olan “ İffet” , ölümün den kısa bir süre sonra 1 nisan
1920 günü “ Diken” dergisinde yayımlanacaktır.
Ömer Seyfettin, Ali Canip’e
1908 yılında yolladığı ve Tahir
Alangu’nun kitabının başına al
dığı mektupta, edebiyatla ilgili görüşünü şu cümlelerle dile ge tirmiştir.
“ Ben edebiyatta yalnız sana ta kail olamam. Yalnız sanata kail olsam, edebiyatı pek küçük görmüş olacağım. Halbuki o be nim nazarımda o kadar büyük tür ki... Nazarımda edipler in sanlara, adiliklere karşı nefreti talim edecek mürşitlerdir."