• Sonuç bulunamadı

Hafız, hattat ve büyük musikişinas Zekai Dede

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hafız, hattat ve büyük musikişinas Zekai Dede"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

*

Musikimizden portreler

H A T T A T

Türk Musikisinde yerleri kolay kolay doldurulamayacak üstad bestekârlar, 1931 yılının 16 Martında Zekâi Dede’yi ziyaretten sonra Eyüp’ te Sokullu Türbesi yanında. Sağdan sola Darüş- şafakalı Muallim Kâzım Bey, Tanburî Dürrü Turan, Reşad Erer, Nuri Halil Poyraz, Tanburî Faize Ergin, Enderunlu Hafız

Yaşar Okur ve Udî Sedat Öztoprak görülmektedir

ekâi Dede 1824 senesinde Eyüp civarında «CecTid Ali Pa- ^ ™ şa » mahallesinde doğmuştur. Babası bu mahallenin imamı olan hafız (Süleyman Hikmeti) efendidir. Zekâi Dede, henüz 7-8 yaşlarında iken o civardaki «Kalenderhane» dergâhı bi­ tişiğindeki (Lâlizâde Abdulkadir efendi) ilkokuluna davama başlamıştır. «Pepe hoca» namıyle m aruf olan amcası Hâfiz İb- rahim Zühtü Efendi, bu mektebin öğretmeni, babası Hafız Sü­ leyman efendi de güzel yazı hocası idi. O zamanlar ilkokul­ larda okunan dersleri ikmal ettikten sonra Zekâi Efendinin arzusu, dedeleri gibi hafız olmaktı. Bu kutsi emele ulaşabil­ mesi için dakikasını boş geçirmeyerek hemen amcasından Hıfza çalışmaya başlamıştır. Bir taraftan da babasından güzel yazılar (Yani hattatlık) yazı yazma sanatım öğreniyordu. 1843 senesinde Kuriani Kerimi tamamile ezberlemiş ve hafız ol­ muştu. Yine aynı tarihte hattatlıktan diploma almıştır. Dip­ loma töreni dolayısiyle yazmış olduğu numunelik nefis yazı oğlu Hafız Ahmedı efendi tarafından muhafaza edilmiştir. 19 yaşında iken yazdığı yazıların metanet ve letâfetine hayran kalmamak mümkün değildir. Yazdığı levha devrin meşhur hattatlarından «Mustafa Rakım» (Taşlıburun tekkesi şeyhi) Hacı Mustafa İzzet Ve o devrin birçok yazı üstadları tarafın­ dan takdir edilmiştir. Zekâi efendi bir taraftan geceyi gündüze katarken diğer taraftan da Eyüp iskelesi civarında bulunan yalıların birinde ikâmet eden meşhur âlimlerden Balçıklı Ho­ ca Ali Efendiye devamla zamanın geçer ilimlerini öğrenmiş­ tir. Hıfzım tamamladıktan sonra geleceğin bu âliminin içini kavuran bir emeli daha vardı. Bu da küçük yaşından beri ru­ hunun gıdası, gönlünün yoldaşı bildiği ve meftunu olduğu musikiye intisap etmekten ibaretti. Bu sebepten dolayı «Dede Efendi» namıyle tanınan (Hamami İsmail Dede» nin yetişkin talebesi Sadaret Mektubî kalemi memurlarından (Eyübi Meîı- med Bey) den musiki dersleri almağa başladiı.

Mehmed bey daha ilk derste Hafız Zekâi’nin istidadını görmüş ve takdir etmiştir. Zekâi Dede bîr taraftan musiki derslerine, diğer taraftan da yazı meşkine devam etmiş, o dev­ rin meşhur hattatlarından Mustafa İzzet efendinin derslerini izlemiştir. Hafız Zekâi’nin musiki derslerine de devam et­ tiğini duyan Mustafa İzzet Efendi, Zekâi Dede’ye birkaç İlâhi okutmadan yazı dersine başlamazmış.

Mehmed bey emeklerinin boşa gitmediğini gördükçe pek

Zekâi Dede, ölümünden bir yıl önce

Asım SÖNMEZ

ziyade memnun oluyordu. Bir sene kadar musiki talimi gö­ ren Hafız Zekâi bir kaç fasıllık küçük bir üstad olmuş, birkaç şarkı ile İlâhiler de bestelemiştir.

Kendi hocası olan ve Ahırkapı civarmda oturan İsmail De­ de efendi’ye, Mehmed bey haftada bir kaç defa gidermiş. Ve İsmail Dedenin huzurunda meşk arkadaşları Sadaret müsteşa­ rı Ali Şefkati efendi, Dellâl Zade İsmail efendi ve daha birkaç talebe musiki talimine devam ederlermiş. Hafız Zekâi’yi du­ yan İsmail dede Mehmed beye; «Yeni çırakların varmış, pek methediyorlar, gelecek hafta beraber alıp getirsen de dinlesek» der. Bunun üzerine Mehmed bey (Hafız Ze^âi) ve (Hafız Hamdi) efendileri ertesi hafta götürür ve talim ettiği bazı eserleri okutur. Bunları dinleyen İsmail Dede, Hafız Zekâi’- den yalnız başına bir şey okumasını ister. Hafız Zekâi bundan pek memnun olur ve istenileni okur. Dede Efendi okumasını dikkatle dinler ve kendisini takdir ile: «Oğlum artık bundan böyle hocanla birlikte buraya meşke devam edebilirsin» der. Ve haftada bir gün yalnız gelerek birlikte çalışmak suretiyle kendisinden istifade edecğini söyler. Bir ara Mehmet Bey’in odadan dışarı çıkmasından istifade eden «İsmail Dede»; Ze­ kâi efendi’ye, Mehmet Bey’in henüz musiki fenninin incelik­ lerini ve esrarını öğrenmemiş olduğunu ifade eyler.

İsmail Dede’nin bu büyük alâkasından çok memnun olan ve sevinen Hafız Zekâi ne söyleyeceğini şaşırır ve hemen el­ lerine sarılıp her zaman geleceğini söyler.

Çember usulünde

Çeşmi Meygûnun ki bezmi meyde canan döndürür.

Güfteli murabbaîını ve ondan sonra kendi bestelediği

(Devamı 31. sahifede)

(2)

Z E K A Î

(Baş tarafı 19. sahifede) Ey çeşmî ahû hicrile tenhalara saldın beni

(Hicaz) nakiş ile (Nuhuft) makamından Bend oldu dil bir şuh’u cihana şarkısını meşketmiştir.

Birgün Dede efendi’nin konağına talebeleriyle birlikte gi­ den Mehmed bey, Hamdi ve Zekâi Efendi’nin bestelediği iki semâi’yi okutmak ister. Dede efendi, evvelâ Hafız Hamdi’nin sonra da Hafız Zekâi’nin okumasını emreder. Dinledikten son­ ra hafız Zekâi’ye dönerek:

— Zekâi! böyle eserlerini duydukça cidden Hocan Meh­ med Beyin medarı iftiharı oluyorsun. Eserinin tashihe ihtiya­ cı yok. Pek mükemmel olmuş, Cenabı Hak senli aziz etsin» der. 1864 senesinde Zekâi Dede’ye Yenikapı Mehlevîhanesinin şeyhi Osman Selâhattin Dede efendi tarafından Mevlevi sik­ kesi giydirilmiş, Dedelik payesine ulaşmış, birçok Mevlevi âyi­ ni şerifleri de bestelemiştir. Darüşşafaka mektebinde de tale­ belerine musiki tâlim tmiştir.

Her hafta Pazartesi, Perşembe günleri «Yeni Kapı Mev- levıhanesine, diğer günlerde de «Bahariye» Mevlevîhânesine devam ederdi.

1884 senesinde Bahariye Mevlevîhânesinin kudumzen ba- şılığına tayin olunan. Zekâi Dede 1897 senesinde bu âlemi faniye veda etmiştir. Eyüpte _ Piyerloti yolunda olan mezar taşında: (Bahariye Mevlevîhânesi Kudumzen başı, mahzen i esrâr-ı musiki, Üstâd-ı şehir Hafız Mehmet Zekâi’- yül-Mevlevî Dede Efendi’nin ruhu için...

ibaresi yazılıdır. NOT :

Bundan çok seneler evvel, Galata Mevlevîhânesi’ne de­ vamla; meşhur Neyzen Emin Dede’nin talebelerinden, telgraf­ çı Ziya Bey’den «Nısfiye» meşkederdim.

D E D E

Mevlevîhâne’de bulunduğum zamanlarda ekseriya ney- zenbaşı Emin Dede’nin hücresinde oturur, burada yapılan fa­ sıl ve sohbetlerde de bulunurdum. Bu sohbetlere ve fasıllara Zekâi Dede’nin oğlu Hafız Ahmet İrsoy, Zekâi Dede’ nin tale­ belerinden Hafız Sami, Kanûnî Ahmet, Sıhhiyeden Ali Hay­ dar Kokgil ve Ord Prof. Süheyl Ünver’ in babası Tırnavalı ule­ madan ve Telgraf Müdürü Bahariye Mevlevihanesi neyzen­ lerinden Mustafa Enver Bey Darüşşafakalı sakallı muallim Kâzım beyler gelir, Kauf Yekta bey de bu topluluğa riyaset ederdi.

Zekâi Dede’nin bu eşsiz talebeleriyle tanışmak şerefjne nıazhar olduğum gibi, birçok eserlerini de dinleyerek musikideki bilgimi ve feyzimi arttırırdım. Aynı zamanda Zekâi Dede hak­ kında anlatdan hatıraları dinler ve not alırdım.

Bu hatıralarımı, büyük üstâd Yahya Kemal bey’e yalnız kaldığımız zamanlar nakleder ve Üstâdı coşturarak musikiye ait mısr’alar söylemesine vesüe olurdum.

Meselâ :

İçimde dalgalı tekbîri engüzel dinin Zaman zaman da Nevakârı doğsun Itrînin Dursun bu musıkî-i semâvî içinde sâz Leyl-î tarabda bir dahi mızrâb uyanmasın Cümle ervâh-ı makaamât açılır arşa kadar Bâst Mâhur ile Uşşaak Muhayyerle döner Her lâhzası bir zemzeme-î Sûz-i Dilârâ Her sâati bir fasl-ı Beyâtî Aı-aban’dır. Mevkifb-î zevrakla gelmiş fasl-ı Sultânı Yegâh

Şeb nedir Körfez’ de Mihrâbâd’dan görmüş o mâlı

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

(2) Özellikle lenfoproliferatif hastalıklar ve solid tümörler olmak üzere maligniteler, sistemik lupus eritematosus ve diğer bağ doku hastalıkları, Hepatit B, Hepatit C, sifiliz,

Bunu, daha sonraki yıllarda Görsel Sanatçılar Derneği, DYO, ENKA, TALENS, VİKİNG gibi kuruluşların yarışmalarında ödül ve mansiyonlar izledi. Sanatçı, halen Türkiye

Şeyh Bedreddn Siroza getirilerek mahkemeye verilmiş ve muhakemesi ııi İrandan yeni gelmiş olan ülemadan Haydar efendi yapmıştır.. Mahkeme de bütün ulema

Results and Conclusions: The major findings of this study were that (a) patients with chronic cancer pain reported significantly lower pain intensity and pain interference than

Bu gün ; Adana gibi inkilap tarihinde rol oynayan, toprağının verimde bereketin timsali ve rem­ zi olan, güneşle en çok baş başa bulunup yoldaşlık ettiği

(Bu meziıep İsa’da yalnız Allahlık hüvi­ yeti mevcud olduğunu iddia ederdi.). Hıristiyanlıktan evvel

er-Râzî’nin talebelerinden Tâcuddîn el-Urmevî (ö. İbn Sînâ’nın hacmi küçük olmasına rağmen kendi sahasında önemli bir yere sahip olan eseri,

1848 YILINDA TEKRAR AYA İRİNİ'DE AÇILAN ASKERİ MÜZE, BU DEFA DA YETERLİ İLGİYİ GÖRMEDİĞİ İÇİN KISA ZAMANDA ETKİNLİĞİNİ YİTİRMİŞ VE SERGİLERE