*
□ a
1
“ STANBUL’dan ayrılmadanönce, Mustafa Fazıl Paşa'-
nın Ziya Beyle kendisine
göndermiş olduğu mektubu dü şünüyordu. Ne demişti mektu bunda Mustafa Fazıl Paşa1.
«Zaman bizlere kutsal bir gö rev yüklemiştir ki, o da henüz vakti varken mülkü bir tehlike ye düşmekten kurtaracak engel ler ortaya koymağa çalışmak \e gelecek için başarı sağlamaktır.
Sizler, memleketimizin ay
dın fikirleriyle tanınmış iki ka lemisiniz. Hamiyetiniz, gayreti niz, dirayetiniz sizi çekemiyei’ ve memuriyetle sürmek istiyen va tan yıpı-atanlarca bile bilinmekte dir. Gayet geniş olan hürriyet
alanında vatanın mutluluk ve
esenliğine kaleminizle hizmet et mek zamanıdır. Sizi, ben hizme ti birlikte ifa etmek için Paris'e davet ediyorum.»
Bu satırlara rağmen önce ken di Sultan Aziz’e yanaşarak mem
lekete dönmüş, arkasından da
Kemal’i dönmeğe dâvet etmişti. Evet, Hürriyet’ten ayrılmalıydı ve vatanına artık vatanında hiz
mete devam etmeliydi. Zaten
Ziya Beyle arasında anlaşmazlık da çıkmıştı. Kemal, «Merd olan ferd kalmaktan da korkmaz» di ye kendine telkinde bulunarak,
28 şubat 1870 pazartesi günü
Hürriyet gazetesinden çekildi.
Kemal tenkidlerinde şahsiyat tan uzak kalmasını bilirdi; hoş bir seferinde, Âlı Paşa’nm bahçe kapıcısının oğlu olduğunu yazmış tı ama, daha ileriye gitmemişti. Oysa ki. Ziya Bey çoğu zaman öfkesinin oyuncağı olmaktan kur tulamamıştır. İşte, Kemal Hürri- zetesinden ayrıldıktan son ra uuıuıı gücüyle Âli Paşa üzeri ne niciv oklarım çevirdi. O de recede ki, «Âlî Paşa’nm öldürül mesi vacip olur» şeklinde yorum lanabilecek bir cümle de kullan dı. Kemal:
«İnsan her söylediğini bilme li, fakat her bildiğini söylememe- li» diye Ziya Beyle bu konuyu tartıştığı bir sırada, Bâbıâli’nin müracaatı üzerine İngiltere Hü kümeti Ziya Beyi tevkif ederek
mahkemeye verdi. Ziya Beyin
kefalete raptolunarak serbest bı
rakılmasını sağlayan avukatı
kendisine derhal İngiltere’den
ayrılmasını tavsiye edince. Ziya Bey arkadaşlarım da alarak İs viçre’nin yolunu tuttu. Hürriyeti 3 nisan 1870’den itibaren Cenev re’de taş basması olarak çıkar mağa başladılar.
Ktimal, Ziya Beyle olan anlaş mazlık ve geçimsizliklerine rağ men, onun bu gidişinden üzün tü duydu. Sadrazam Ali ve Ha riciye Nâzın Fuat Paşaların ter tibi sonucunda ve Sultan Aziz’- in yurt dışına yaptığı ilk resmi ziyaret vesilesiyle hürriyet aşığı Yeni OsmanlIların nasıl
parçalan-^ Merd olon ferd kalmaktan korkmaz
Sonunda
kesin
kararını
veren
VATANA VATANDA
llllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllflllllllllllllll^
HİZMET EDECEKTİ...
Kemal «Hürriyet»ten ayrı
lınca Ziya Bey, hiciv okla
rını bütün gücüyle Alî Paşa
üzerine çevirdi. O derece
de ki «Âlî Paşanın öldürül
mesi vacip olur» şeklinde
yorumlanabilecek bir cümle
de kullandı.
Babıâlî'nin isteği üzerine İn
giltere Hükümeti Ziya beyi
tevkif edip mahkemeye ver
di. Kefalete bağlı olarak
tahliye edilince arkadaşla
rıyla İsviçre'ye kaçtı ve
«Hürriyet»i orada çıkarma
ya başladılar.
dığım düşündü. Ancak Kemaı,
bu dağdağalı günlerinin üzerine çıkmasını bildi, kendisine yeni
çalışma sahaları aramağa ko
yuldu. Mustafa Fazıl Paşa da
Türkiye’ye döndüğü halde umdu ğu mevkie gelememiş olmanın verdiği hayâl kırıklığı nedeniyle varlığından bir şeylerin eksildi ğini hissediyordu.
Mustafa Fazıl Paşa’nm duru munu iyice kavramış olan Ke mal, kaleme aldığı bir dörtlükte: «Bir milleti kâfi idi ihyaya hu insan, İnsanlara salmakta idi saye bu
insan, İnsan idi, insan idi, insan idi
amma. B ir kaç köpeğe olmasa sermâye
bu insan» diye yazmıştı.
KUR'AN-I KERÎM
İşte bu sıralarda, otuz yaşım doldurmuş bulunan Kemal, bir akşam gördüğü bir rüyanın etki siyle, Londra’da Kur’ân-ı Keri mi bastırtmağa karar verdi. Bu işin mali portesini Mustafa Fa zıl Paşa’ya yazarak hem maddi yardımını, hem de kütüphanesin de mevcut Hafız Osman hattiy- le olan bir Kur’ân’ı hediye etme sini rica etti. Mustafa Fazıl Pa şa, Osmanlı Devletinde varlığım
yeniden hissettirmek emeliyle
Kemal’in arzusunu bemmsedi,
hem Kur’ân’ı gönderdi, hem de para yardımında bulundu.
Fanton Kemal’e verdiği dersle rin ücretini almakta kusur et memekle beraber, Kemal’in ken disine açmış olduğu yeni kazanç
ufuklarına doğru yol almak,
dünyalığını perçinlemek kararın
daydı. Kemal’in teşvikiyle
Londra’da Times gazetesine
olumlu yazılar yazmış ve ken dine bir nev’i zemin hazırlamış tı. Bütün bu zihninde kımıidıyan projeleri, ki bunlar arasında, şi- mendöfer imtiyazı, şarap ve kâ ğıt satışı, saat ve tabanca ithâli gibi çeşitli konular yer alıyordu,
Kemal’in vatana dönmesi için
gerekli temaslarda bulunmak
maskesi altında gizlemekteydi.
Kaldı ki, Kur'ân-ı Kerim i bas ma işi ve bunun sâtışı da ken disinin Türkiye’ye gitmesini ge rektiriyordu.
Fanton 1870 nisanının 5’inci sa lı günü Londra'dan Paris’e yaz dığı mektubunda, Kemal’in bir
an evvel Londra’ya dönmesini
istemekte, Kur’ân’ın baskı İşle rini tamamlaması için esham sa hiplerinin beklemekten yoruldu
ğunu bildirmektedir. Kemal’in
birkaç günlüğüne Paris’e bir ka çamak yapması, herhalde Sadra zam Âli Paşa tarafından Zaptiye Müşürü Hüsnü Paşa vasıtasiyle gönderilen ve dönüşüyle ilgili haberi öz kaynağından öğrenmek için olsa gerektir.
Fanton 23 haziran 1870 perşem be günü karısı Bayan C. S. Fan ton, kaynanası ve kızlan Jeancıe ve Marie ile kucaklaşarak İstan bul’a hareket etti. Bu ayrüık sah nesinde Kemal de vardı. Kansı- nı ve çocuklarım Kemal’e ema net ediyor, onların ihtiyaçlanyla ilgilenmesi ricasında
bulunuyor-işiyle ilgili türlü hususları Ke mal’in yerine getirmesini iste mekteydi.
Kemal Fitzroy Square 15 nu marada şimdi kitap nâşiri bir iş adamı olmuştu. Ne var kı, Kur’ân’ın basılıp satışa çıkarıl ması kendisinin veciz bir şekilde
ifade ettiği: «Kolay bulunmaz
bir güçlük varsa, gücü kolay zan netmektir» sözüne uygun olarak, öyle sanıldığı kadar kolay bir iş değildi.
Bir nüsha provayı iyi kâğıda bastırarak Bâbıâli’ye gönderdi. Nazırlar Meclisi’nin tasvibi lâ zımdı. Provayı beğendiler, ancak bâzı arabozucular litografya mü rekkebinde domuz yağı olduğunu ileri sürerek bu işi önlemek is
tediler. Kemal Kur’ân’ın özel
mürekkeple basıldığını, domuz
yağı kullanılmadığını Belgeledi ve Nazırlar Meclisine sundu. Bu
sefer metnin İncelenerek yan
lışsız ve eksiksiz olduğunun tev
siki gerekiyordu. Metni tetkik
süzgecinden geçiren kurra hafız ları içersinde yanlış ve eksik bu lunmadığına dair bir tutanak dü zenleyip imzaladılar ve bundan sonradır ki, teneke kutular içer sinde vapur güvertesinde naklo lunan Kur’ân-ı Kerîmler satışa çıkarılabildi.
FANTON
İSTANBUL'DA
Fanton, İstanbul’da Kemal’in
adını söyliyerek her Meclis’e gi riyor, türlü türlü projeleri yürür lüğe koymağa çalışıyordu. Örne- ğİQ, Maliye Nezareti için -câğıt getirtmek, İstanbul piyasası için şarap ithal etmek, müzik âletle ri, yelpaze, saat ve tabanca ge tirtmek günlük işgücü arasında yer alıyordu.
öyle yapışkan ve iş kopartma sını bilen bir yaradılıştaydı ki, ne yapmış yapmış Sadrazam Âlî Paşa’ya hulul etmiş ve kendisine
dördüncü rütbeden bir Sleciüi
nişanı ve iki yüz altın verilmesi ni Âli Paşa Sultan Aziz’e arzet- mtşti... Paraları cebe İndiren Fan- ton’un otel masrafı da yoktu, çünkü Kemal’in babası Mustafa Asım Beyin Beylerbeyindeki köş
künde bir yandan İstanbul’un
keyfini çıkartıyor, bir yandan da Kemal’in adını kullanarak para toplamak, iş ve ticaret sahasın da kendini tanıtmak gayesi gü düyordu.
Nihayet bir gün Sadrazam Alî
Paşa’dan Kemal’in dönmesine
müsaade aldığını müjdeliyen
mektubu yazdı. Ancak bu mek tubunda Paris'e kaçamak yapan Kemal’i azarlıyan satırlar da bu lunuyordu:
«Paris’te ne yapıyorsun? Lond ra’dan ayrılmak niçin? Öyle bir sırada ki, Kur’ân’ın basılması se nin itinalarına muhtaç ve öyle bir zamanda ki ben uzun, güç,
yorucu bir yolculukla çocukla
rımdan ve karımdan ayrı düşe rek yorulup duruyorum. Bu ha lin bence anlaşılır şey değil-.. Ben Londra’da çoluk çocuğumu, senin
fedakârlığına güvenerek bırak
tım. Onlardan biri hastalanırsa senin yardımına muhtaç oldukla rını düşündüm. Fakat sen, ben den kurtulur kurtulmaz Paris’i boyladın... Tutmayacağın taahhü de ne diye girersin?...»
Bu hırçın satırlarda ailesine duyduğu hasreti ve Londra’yı
öz-du.
28 haziranda Viyana’dan Ke
mal’e ilk mektubunu göndermiş tir. Bu mektubunda, Ziya Beyle görüştüğünden ve hattâ Ziya Be yin Kemal’in kendisine beş altın lık borcunu ladesini istediğinden bahisler bulunmakta ve Fantoft’- un Ziya Beye, «Kemal’in altınla rı temizdir» diye cevap verdiği
bildirilmektedir. Ayrıca İstan
bul’a gider gitmez elinden gelen süratle Kemal’in havale ettiği işleri yapacağını da teyit ediyor du.
2 temmuz 1870 cumartesi gü nü İstanbul’a varan Fanton, hiç vakit kaybetmeksizin kendi çıka rma bâzı işlere girişmiş, şimen- döfer imtiyazı elde etmek ve ha rita inhisarı almak gibi yan ha yâl, yarı gerçek serüvenlere atıl
mıştır. Bu arada Kemal’e de
türlü emirler yağdırmaktan geri kalmamıştır. Meselâ,
«Hunt’ı muhakkak gör!», «Frumvirth’i hemen git gör ve kendisine harita basma işini aç, ancak işin şekil ve mahiyetini hiçbir suretle anlatma!».
«Mr. Wilkinson’a Kur’ân işi
hakkında mektup yazacağımı bil dir»,
«Mr. Moreau’yu git bul; yahut benim tarafımdan Graphic Der gisine git Mr. Thonıas'ı sor. bu pusla ile tstanbul yangın plânını basmalarına müsaade için 10 ster lin iste!»
«Hunt, İngiliz kâğıdından ör nekler getirsin, Mr. Devaux’yı git gör. şarap örneklerini henüz
almadığımı söyle!» gibi kendi
leyişini sezmemek mümkün de ğildi. Daha sonra yazdığı bir mektubunda, Kemal’in sabahlığı na bürünmüş, pencere önünde bağdaş kurup kendisine bu satır ları yazdığım söylüyor ve yine türlü işler konusunda bilgi veri yordu.
Son mektubunu ağustos ayı
başında gönderen Fanton aynı
ayın ortalarında Londra'ya var mış ve öğretmenlik sıfatını iş adamlığı sıfatma feda ederek ka rısını, kaynanasını ve iki kızını da alarak Viyana üzerinden Ke mal’le birlikte 25 kasım 1870 cu ma ve Ramazan’ın İlk günü İs tanbul’a dönmüştü.
Fanton, Beylerbeyindeki köşk
lerinin arkasındaki küçük ha- .
remlik kısmında 1873 yılına ka dar ailesiyle birlikte kalacak ve Kemal’in Mafosa’va sürülmesini müteakip Sultan Aziz’in «Müthiş istibdadı» yla İstanbul’da ban-
namıyacağım anlıyarak memle
ketine dönecektir.
---YARIN
:---YURDA DÖNÜŞ
VE...
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belieği Taha Toros Arşivi