• Sonuç bulunamadı

Yaşatılagelen Bir Kült Olarak Samsun İli Avut Köyü’nde Hıdırellez Gelenekleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yaşatılagelen Bir Kült Olarak Samsun İli Avut Köyü’nde Hıdırellez Gelenekleri"

Copied!
20
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

Bu yaz› Türk Kültürü ve Hac› Bektafl Velî Araflt›rma Merkezi taraf›ndan 17-18-19 Ekim 2007 tarihlerinde düzenlenen, 2. Uluslararas› Türk Kültür Evreninde Alevîlik ve Bektaflîlik Bilgi fiöleni’nde bildiri olarak sunulmufltur.

2

Türk Kültürü ve Hac› Bektafl Velî Araflt›rma Merkezi, Halkbilimi Uzman›: ali.aktas@gazi.edu.tr

The Tradition of Hidirellez in Avut Village of Samsun As A Cult

A

Allii O

Ossm

maan

n A

AK

KT

TA

Afi

22

Ö ÖZZEETT

Deniz, yeflillikler, gül a¤ac› ve atefl.

Bu dört uygulama alan› içerisinde karadan giden ve denizden gelen bu kutsala ait uygulamalar, Alevî-Bek-taflî canlar›n gönlünde H›d›rellez kültünün temel pratik alanlar›n›n içeri¤ini ve yap›s›n› oluflturmufltur.

Asl›nda bilinmesi ya da anlafl›lmas› gereken temel yap› içerisinde ana motif olan H›z›r-‹lyas veya H›z›r-El-lez ya da H›d›relH›z›r-El-lez’in ne oldu¤u, kim oldu¤u, belki de kimler veya nas›l bir kavram oldu¤udur. Bu külte ait var-l›¤›n bir velîye mi, iki kardefle mi, yoksa gelmifl-geçmifl bütün peygamberlerden daha ulu olan bir yüce kiflili¤e mi sahip oldu¤u bugün dahi hâlâ mu¤lâkt›r.

A

Annaahhttaarr KKeelliimmeelleerr:: Avut Köyü, H›d›rellez, ‹nançlar, Gelenek, fienlik. A

ABBSSTTRRAACCTT

The sea, greenery, rosewood and fire.

Applications within these four areas of practice regarding holiness going from the land and coming from the sea constitute the structure and content of the cult of Hidirellez in the hearts of Alawite Bektashis.

Actually what needs to be known or understood in the main motive within the basic structure is what, who or maybe who they are or what type of concept H›z›r-‹lyas or H›z›r - Ellez or Hidirellez is. It is still am-biguous whether the substance of this cult belongs to a wali, two brothers or to a mighty personality greater than all the past prophets or not.

K

(2)

G G‹‹RR‹‹fifi

Karalarda ve denizlerde olmak üzere kendinde, iki ayr› pratik ve uygulama edimleri-ni bar›nd›ran HIZIR - ‹LYAS’›n, her y›l may›s ay›n›n alt›nc› gününde, biriedimleri-nin karadan, di-¤erinin ise denizden gelerek birbirlerine kavuflacaklar›na olan inanç do¤rultusunda halk aras›nda h›d›rellez gelene¤i oluflmufl ve bu külte özgü olarak birtak›m ifllemler ve pratik-ler ile anlat›lar da ortaya ç›km›flt›r.

Deniz, yeflillikler, gül a¤ac› ve atefl.

Bu dört uygulama alan› içerisinde karadan giden ve denizden gelen bu kutsala ait uy-gulamalar, Alevî-Bektaflî canlar›n gönlünde H›d›rellez kültünün temel pratik alanlar›n›n içeri¤ini ve yap›s›n› da oluflturmufltur.

Asl›nda bilinmesi ya da anlafl›lmas› gereken temel yap› içerisinde ana motif olan H›-z›r-‹lyas veya H›z›r-Ellez ya da H›d›rellez’in, ne oldu¤u, kim oldu¤u, belki de kimler veya nas›l bir kavram oldu¤udur. Bu külte ait varl›¤›n; bir velîye mi, iki kardefle mi, yoksa gel-mifl-geçmifl bütün peygamberlerden daha ulu olan bir yüce kiflili¤e mi sahip oldu¤u bu-gün dahi hâlâ mu¤lakt›r.

Özellikle eski Arap kaynaklar› ve Türk yazmalar›nda ve hatta di¤er kavimlerin kadim metinlerinde bu konunun ne kadar çok birbirine kar›flm›fl ve bir o kadar da çok kültür co¤rafyas›ndan etkilenmifl oldu¤u görülse dahi, arkaik anlamda hiçbir kültüre tam olarak yaftalanamayacak kadar karmafl›k, bir o kadar da yüklendi¤i misyon gere¤ince de dinler üstü bir kavram oldu¤u da görülmektedir.

Bu amaçla, inceleme alan› olarak belirledi¤imiz Samsun ili Avut köyünde ve hatta Samsun yöresinin bu dar bölgesinde yaflat›lagelen H›d›rellez gelene¤i, sadece bu tür pra-tiklerle s›n›rl› kalmamakta; bu inanca ba¤l› kült ile efsaneler, dünden bugüne, kuflaktan kufla¤a anlat›lmas› ve yaflat›lmas› suretiyle aktar›lagelmifltir. Amac›m›z; Avut köyü H›d›rellez geleneklerini incelemek, araflt›rmak ve derlemek oldu¤u gibi yüzy›llar ötesine dayanan bu kültün, bu co¤rafya üzerinde geçmiflten gelen bir süreç içerisinde ne derece-de etkin bir flekilderece-de kutland›¤›n› incelemek olmufltur.

Milletleri var eden ve onlar› yaflatan kültürüdür. Kültür; bir toplumun geliflme süreci içerisinde yaratt›¤› bütün maddi unsurlar oldu¤u gibi manevi unsurlar› da ihtiva edebil-mektedir. Bu manevi unsurlar›; gelenek, görenek, töreler ile inançlar oluflturmaktad›r. Gelenekler, tarihî varl›¤› içerisinde toplumsal dokuyu ve birlikteli¤i oluflturan en önemli manevi unsur olarak görülmektedir. Özellikle yasalar›n ve yasaklar›n yaz›l› olarak belirlenmedi¤i dönemlerde, toplum süreklili¤inin ve birlikteli¤inin sa¤lanmas›, ancak ge-leneklerin ve onun en önemli destekçisi olan göreneklerin kuflaktan kufla¤a aktar›m› ile mümkündür. Gelenekler, neden ve niçin sorular›na hâlâ tam olarak aç›klay›c› bilgi

(3)

geti-remedi¤i hâlde, toplum ba¤›n› gerçeklefltiren en önemli unsur olarak kabul edilmektedir. Türk kültürü içerisinde, gelene¤ini büyük bir canl›l›kla sürdüren ender kültlerden bi-ri de HIDIRELLEZ kültüdür. H›d›rellez bir bayram olarak bütün Türk topluluklar›nda, bölgesel farkl›l›klara sahip olarak kutlansa dahi, ayn› anlam ve birlikteli¤i tafl›yan ritüel-lerle kutsanmaktad›r.

H›d›rellez, güneflin Ülker burcuna girdi¤i en eski takvime göre 23 Nisan; miladi tak-vime göre 6 May›s günü olup Ruz-i H›z›r döneminden Ruz-i Kas›m’›n bafllang›c› olan 9 Kas›m’a kadar süren günlerin bafllang›c›d›r. 6 May›s, Ülker burcuna göre y›l› ikiye bölen dönemin bafl› ve en eski takvimlere göre bahar günlerinin ilk günüdür. Bu niteli¤i ile H›d›rellez, bütün Türk topluluklar›nda bir bahar bayram› (Emiro¤lu 2003: 376) olarak kutlanmaktad›r.

Baz› yörelerde, 5 May›s günü bayram, 6 May›s günü ise H›d›rellez Günü olarak adlan-d›r›lan Ruz-i H›z›r Günü’nün bafllang›c› olarak kabul edilmifltir. H›d›rellez Günü, halk tak-viminde yaz›n bafllang›c› olarak kabul edilmifltir. Türkler, halk takvimine göre y›l› ikiye böl-düklerinden H›d›rellez Günü’nden (6 May›s), 8 Kas›m’a kadar olan, 186 günlük zamana, H›z›r Günleri ad›yla an›lan Yaz Mevsimi demifllerdir. 8 Kas›m’dan 6 May›s’a kadar devam eden, dönem ise K›fl Devresi olup Kas›m Günleri diye adland›r›l›r ve bu da 179 gündür.

Oldukça eski dönemlere kadar uzanan bu kült, özünde; k›fltan kurtulup gelen bahar› kutlama ve kutsama olmakla birlikte, kelimenin as›l anlam› olarak daha sonraki aç›kla-malar›m›zda da görece¤imiz gibi yeflili ve onunla birlikte gelen canl›l›¤›; daha do¤rusu bu canl›l›¤› sa¤layan ve onun oluflmas›nda bir vesile olan kifli/zat ya da kiflilerle buluflmay› sa¤layan, esrimeleri yaflamakt›r.

Denizin ve karan›n bekçilerinin birleflmesi günü olarak atfedilen bu günde, yeflil part›lmam›fl, çi¤nenmemifl ve hatta ezilmemifltir. E¤er yeflil, bilerek ya da bilmeyerek ko-part›l›r ise, bütün olumsuzluklarla birlikte, do¤acak çocu¤un bile özürlü do¤abilece¤ine büyük bir korku ve onun getirisi olan sayg›yla inan›lm›flt›r (K1, K23).

Bu inanmalar ve anlat›lar içerisinde Avut köyünde, genellikle herkesin bildi¤i ve bu özel günde birbirlerine anlatt›¤› bir olay vard›r. Bu olay›n temsilcisi ise köyde Heyran Ka-d›n olarak tan›nan kiflidir.

Heyran Kad›n, y›llar önce yine böyle bir H›d›rellez Günü’nün sabah›nda tarlaya gider. Giderken onu görenler: “Nereye gidiyorsun?” diye sorduklar›nda, o da: “Tarlaya gidiyo-rum. Hem tarlama bakim; hem de gelirken çolu¤uma-çocu¤uma pancar getiri’m.” der. Komflular›: “Gitme! Bugün, H›d›rellezdir, iyi olmaz. Tarladan pancar› koparma!” dediler-se de, Heyran Kad›n: “Ben gidim. Ne olacak ki, hem bakim, tarlama koyun falan atm›fl-lar m›?” diyerek kalkar gider tarlas›na.

(4)

Komflular›, ona, “Tarladan pancar kopartma.” derken günün önemine ait olarak o günde “yeflil”in, kopart›lamayaca¤›n›, kopart›l›rsa u¤ursuzluk gelebilece¤ini ima etmifller-dir. Pancar, yeflil bir bitki oldu¤undan ve canl› bir nesne oldu¤undan birinci anlam›, ye-flilli¤in kopart›lamayaca¤›, ikinci anlam›nda ise yeye-flilli¤in ancak bir canl› madde oldu¤un-dan, canl› bir varl›¤›n o gün asla katledilemeyece¤i ima edildi¤inden, H›d›rellez Günü’nde, yeflilin kopart›lmas› ve piflirilip yenmesinin do¤ru bir hareket olarak görülmedi¤ini belirt-mek istemifllerdir.

Fakat Heyran Kad›n, bütün söylenenlere ra¤men tarlas›na gider. Tarladan gelirken yeflil olan pancar› kopar›p toplar. Evine dönerken tarladaki geçekten3

geçti¤i anda, o ge-çe¤in dal› k›r›l›r ve dal›n bir taraf› da Heyran Kad›n’›n baca¤›na saplan›r. Yetiflen köylü-ler, Heyran Kad›n’› hemen hastaneye götürürler ve hastanede ise gerekli bak›m yap›ld›k-tan sonra baca¤›na genifl çapta bir dikifl at›l›r (K 12).

fiimdi sorulmas› gereken ya da anlat›lmas› gereken flu: Y›llard›r o tarlaya gidip gelir-ken geçti¤i geçekte, hiçbir fley olmayan; sadece gelir-kendisi de¤il aile bireylerinin dahi bafl›na en küçük bir aksakl›¤›n ya da kazan›n meydana gelmedi¤i böyle bir yerde gerçekleflen bu olay; anlat›lanlar›n, söylenilenlerin ya da korkulan inançlar›n bir garip gerçekleflebilme ih-timali mi yoksa sadece ilginç bir tesadüf mü? Bunu anlamak mümkün de¤il. Ama anlat›l-mas› gerekenden daha ziyade, bilinmesi gerekenin bu günde; yeflil, yeflil dal ya da yeflil-li¤i çok olarak adland›r›lan ve eski Türk inançlar›na göre; H›z›r’›n; Arapça deyimiyle, el-Hadr’›n (Ocak 2006: 47); flahs›nda, ‹slamilefltirilmifl eski bir ilk ça¤ bitki tanr›s› olarak tan›mlanan; kupkuru otlara dahi oturdu¤u anda bile onlar›n yemyeflil olmas›na ve dalga-lanmas›na neden olan; bütün tan›mlamalara göre, kutsal atfedilen yeflile, k›yabilmek, ona karfl› yap›lan bir eylem olarak düflünülebilir mi?

Köy halk›n›n büyük bir ço¤unlu¤u, ‹stanbul’da gurbetçilik yapt›¤› için di¤er bölge ve yerleflim yerlerinden gelen de¤iflik toplumlar›n kültür ve gelenekleriyle de karfl›laflm›fllar-d›r. Bu karfl›laflmalar neticesinde birtak›m anlat›lar ve olaylar bölgeler aras›nda yay›lmak-ta ve böylece di¤er bir bölgede yaflanan bir olay›n dinleyen kiflilerce sahiplenmesiyle bafl-ka ortamlarda ve yörelerde anlat›labilmesine rastlan›lmaktad›r. Bu anlat›lardan birinde de H›z›r ilginç bir kiflilik olarak ortaya ç›kmaktad›r:

“Karl› bir günde, ava giden üç arkadafl, bir da¤›n eteklerinde avlan›yorlarm›fl. Avc›lar-dan ikisi, üçüncü arkadafl›n› daha ileride b›rakarak onAvc›lar-dan bir hayli uzaklaflm›fllar. O an-da, birdenbire nas›l oldu¤u dahi anlafl›lamayan bir 盤›n, da¤dan koparak; ileride yaln›z bafl›na kalan avc›n›n, üzerine do¤ru yuvarland›¤›n› görmüfller. “Eyvah!” demifller, “Ç›¤

ar-3

Geçek: Belli bir seviye verilerek dikilen a¤aç kaz›klar›n etraf›ndan geçirtilen tel örgülerden geçebilmek amac›yla yine a¤açtan yap›lan bir köprü.

(5)

kadafl›m›z› yuttu; ne yapaca¤›z, ne edece¤iz?” diyerek aramalar›na karfl›n onu bir türlü bulamay›nca hemen köye var›p yard›m istemifller. ‹ki gün boyunca arkadafllar›n› o 盤›n alt›nda aram›fl, durmufllar. Fakat ikinci gün de bitip onu 盤›n alt›nda bulamay›nca hep be-raber umutsuzca onun evine gelmifller. Üzgün ve yorgun eve girmek üzereyken bir de bakm›fllar ki 盤›n alt›nda, iki gündür arad›klar› kifli, evin yan›ndaki ah›r›n arkas›ndan, peyda olmufl geliyor. Gören flafl›rm›fl “Sen ölmedin mi?” demifller. “Biz, seni kar›n alt›n-da iki gündür arad›k durduk, nerelerdeydin, nas›l geldin?” diye sorarlar. “Nas›l kurtul-dun da, iki gün sonra birdenbire karfl›m›za ç›kt›n?” diye merakla etraf›n› sarm›fllar. O da: “Ben, o anda karfl›dan gelen 盤›r› gördüm. Bakt›m, kaçacak bir yer yok; 盤›r beni yuta-cak, o anda akl›ma ilk gelen Alevîlerin H›z›r’› oldu. Alevîlerin H›z›r’› var diyorlar dedim ben de. E¤er o H›z›r gerçekten varsa buradan da beni kurtar›rsa iki ine¤im var. Onlar-dan ala ine¤imi H›z›r’a kurban edecem dedim. Yeter ki gelsin kurtars›n beni buraOnlar-dan. O anda gözüm karard›, heralda 盤›r beni yuttu diye düflünürken, daha ne oldu¤unu anla-yamadan kendimi, burada, evimin arkas›nda buldum.” der. Millet de bunu duyunca kimi inan›r, kimi inanmaz. Ço¤u da inanm›yor. Yafll›lar: “O¤lum sen H›z›r’a niyet etmiflsin ala ine¤ini kes.” der. Kimi inanmayan da: “Yaa! Ona m› inand›n, seni Allah kurtard›… O ol-du, bu oldu demek ki senin içecek suyun varm›fl ki kurtuldun, ne kesiyorsun mal›n›, gü-nah› ne hayvan›n?” deyince zavall› da onlara inan›p; bafll›yor art›k: “Yaa, kesece¤imden de¤il de iflte, ben o anda, Alevîlerin H›z›r’›n› kand›rd›m! Napim..” demeye. Birden de içi-ne bir fleyler do¤mufl olacak ki: “Bari gidip, flu ala iiçi-ne¤ime bakim, nas›lm›fl..” diyerek hep beraber ah›ra giderler. Bakarlar ki, dam yap›l›rken, oray› kuvvetle tutsun, dam› iyice ört-sün; birbirlerinden ayr›lmas›n diye at›lan a¤açlardan birinin ucu; hem de hiç kurtulmas› mümkün olamayacak bir flekilde birbirleriyle tutturulmas›na ra¤men, yerinden koparak ala ine¤in kafas›na düflüp onu orac›kta öldürmüfl. Ala inek, bafl›ndan akan kan›n›n olufl-turdu¤u gölde öylece yerde yatmakta. O anda oradaki yafll›lardan biri: “Gördün mü flim-di Alevîlerin H›z›r’›n›!...” der. (K 14).

‹ki farkl› olayda iki farkl› anlat› olmas›na ra¤men; amaç ve sonuçlar›na göre özde ay-n› temay› izleyen olaylard›r bunlar. Birinci nedenimizde anlat›lan olayda; Heyran Kad›n’›n H›d›rellez’de yeflili kopart›p cana k›ymas›yla bafl›ndan geçen kötü olay, ikinci anlat›da ise gerçekleflen olay; araflt›rma s›n›rlar›m›z›n çok uza¤›nda olmas›na ra¤men yine de bu s›-n›rlar içerisinde derledi¤imiz için, bu köye ait bir anlat› sayabilece¤imiz bu örnek olayda, H›z›r inanc› ve bu inanca adan›lan ya da niyet edilenin gerçeklefltirilme iste¤i ve karfl› du-ruflta oluflabilecek nedenlerin neler olabilece¤inin göstergesidir.

H›z›r olarak adland›r›lan tarihî varl›¤›n, takdir s›rlar›n›n asla çözülemeyece¤i, buna ra¤men insano¤lunun bu s›rlara vâk›f olmak ya da bu s›rlar› anlamak amac›yla, ne kadar u¤raflsa dahi asla baflar›l› olamayaca¤› ve H›z›r’›n, Hz. Musa’dan bile -ki Hz. Musa;

(6)

döne-minin en önemli bilge peygamberi olmas›na ra¤men- ona manevi k›lavuz olamayacak se-viyede bile olmas› ve üstün niteliklerle donanmas›, onun ne kadar da farkl› ve do¤aüstü bir manayla yüklenmifl oldu¤unu bütün kutsal kitaplar kabul etmifltir. Kur’an-› Kerim’in 60 ve 82. Ayetleri olan El- Kehf Suresi’nde belirtilen (Ocak 2006: 43) ve ayn› co¤rafya-da yüzlerce y›l önce yaflam›fl Yahudilerin Tevrat›nco¤rafya-da, Elijah olarak adland›r›lan ‹lya’n›n, ‹l-yas olabilece¤i gibi; Kitab-› Mukaddes’de de, Zekeriya VI:12 Bab’da da bahfledilen Yeflil, yani “Filiz”in (Ocak 2005: 59), gerek Araplar›n söyledi¤i El-Hadr, gerek Türklerin H›-z›r’›, gerekse de Yahudilerin Elijah’›; iflte bütün bu yüklendikleri sosyo-kültürel amaçlar, gere¤ince hep ayn› benzer niteledikleri tafl›d›klar› tespit edilmifltir.

Yine Avut köyü’nden derlenen bir olay vard›r ki; gerçek oldu¤u söylenilen bu olay da-ha da ilginçtir:

Olay Korgan’dan Bodurlar›n Osman dedikleri bir kifliyle ilgilidir. Osman, kamyon flo-förüdür ve Korgan’da yaflayan Alevî bir k›za âfl›k olur. Bu evlili¤i gerçeklefltirebilmek için Osman’›n da Alevî olmas› istenir. O da, Alevî olur. Tan›d›klar›, Osman’la, her ortamda her durumda; “Ne o Alevî mi oldun?” diyerek alay eder, dalga geçerler, onunla e¤lenirler. Günlerden bir gün, Osman, art›k dayanamaz olur. ‹çindekiler öyle bir birikmifltir ki, di-¤er floför arkadafllar›yla birlikte mola verdikleri bir yerde dayanamaz, yan›ndakilere dö-nerek: “Evet Alevî oldum. E¤er ben Alevî olduysam, Ali sevgisiyle de dolmuflsam ve Ali gerçek sevgililerine yard›m elini uzat›yorsa, hemen flurac›kta kendisini beyan etsin. E¤er ki beyan edemez ise ben de tekrar içinize geri dönerim!..” der. Osman, arkadafllar›yla o flekilde orada tart›fl›rken o anda yolun karfl›s›na park ettikleri kamyonlardan biri, frenin-den kurtularak hemen karfl›daki evlerfrenin-den birine girip evi darmada¤›n eder. Herkes kor-kuyla aya¤a kalkt›¤› bir anda Osman’a bakarlar. Osman da: “- Ya, gördünüz mü Ali H›-z›r’›!..” der (K 17).

Alevî-Bektaflîlik inanc›nda, Anadolu Alevîli¤inin kurucusu olan Pirî Hac› Bektafl Velî’nin söylence zemininde, birinci dereceden en büyük yard›mc›s› olan H›z›r; insan için ulafl›lma-s› olanakulafl›lma-s›z olan bütün zeminlere, “özlem” denen “ata” binerek yapt›¤› gezintilerinde dondan dona girerek, yeri geldi¤inde insan› sorgulayan, yeri geldi¤inde ise onurland›ran, ödüllendiren, kimi kez ipuçlar› vererek araflt›rmaya dahi özendiren bir flahsiyet olarak ka-bul edilmektedir. K›saca insano¤lunun özlemle yaratt›¤›, özlemle devindirdi¤i, iyilikle, safl›kla, donatt›¤›; kendi iste¤iyle güdümüne girdi¤i, yönlendiricili¤inden hoflland›¤›, za-man zaza-man birlikte e¤lenip birlikte güldü¤ü, a¤lad›¤›, tümüyle kendi yaflant›s› olan düfl-sel bir varl›¤›n ad›d›r H›z›r (Korkmaz 2005: 322).

Halk bilgeli¤i ürünleri içerisindeki bütün kimliklerin kutsand›¤› Alevî-Bektaflî kültü-ründe, Hz. Ali, H›z›r’›n don de¤ifltirmifl yeni bir bedeni olarak tasavvur edildi¤inden

(7)

Ale-vî-Bektaflî topluluklar› için H›d›rellez geleneklerinin yaflat›lmas› ve a¤›rlanmas› daha dik-katli, istekli ve heyecanl› olmufltur. Bu nedenle, Alevî-Bektaflîlikte, üç günlük H›z›r orucu tutulmaktad›r. Bu, H›z›r orucu; H›d›r-Nebi Bayram› olarak da adland›r›lan bir oruç olup, Nevruzdan alt› hafta önce, flubat ay› ortalar›nda tutulan oruçtur (Korkmaz 2005: 319). Eski Rumi takvime göre 31 Ocak ile 1 ve 2 fiubat günlerinde tutulan H›z›r orucu, daha sonraki dönemlerde Miladi takvimin kullan›lmas›yla, 13–14–15 fiubat günlerine tekabül etti¤inden, art›k bu tarihlerde, H›z›r Orucu olarak tutulmaktad›r (Korkmaz 2005: 323).

Avut Köyü Dedelerinden birinin, Ordu’nun Korgan Yaylas›’na koyun otlatmaya gittik-leri senesinde bafl›ndan geçen bir olay vard›r. Dedenin yan›nda dört arkadafl› varm›fl. Hepsi de koyunlar›n› yaylada otlatmaktaym›fllar. Bir ara yaylan›n di¤er taraf›nda bulunan arkadafllar›n›n evine gitmeye karar verirler. Dede yan›na birisini al›p; “Biz gerinizden ge-liriz!” diyerek di¤erlerini önden yollam›fl. Dede, arkadafl›yla Korgan Ovas›’na ç›kt›klar›n-da etraf› birdenbire bir sis bürümüfl. Dumanç›kt›klar›n-dan göz gözü görmez olmufl. Yön bulabil-mek umuduyla Dede, yan›ndakine “Kürtün Ovas›’na geçelim, bir kele¤i4

bulup sesine gö-re yön alal›m” der. Her türlü sese kulak verip içlerinden kelek sesini ay›rt etmeye çal›fla-rak yürürler. Dede bir müddet sonra yan›ndaki arkadafl›n› da sisin içinde yitirir. Dede yal-n›z bafl›na kal›r. Yönünü de iyice flafl›rm›flt›r. Önünü görmek onun için imkâns›zd›r art›k. Uçurum ç›ksa göremez, yuvarlan›r; öylesine yo¤un bir sis içinde yürümektedir. Çünkü karanl›k da iyice bast›rm›flt›r. Dede iyice korkar. Öte koflar, beri koflar, ne arkadafl›n› bu-lur ne de koyunlardan gelebilecek bir kelek sesi. Isl›k çalar. Kendisi bile ›sl›¤›n› zor du-yar. Sis yüzünden a¤açlar adam boyu korkutucudur. “Allah’›m!..” der, “bir ev bulsam, bir çad›r bulsam!” diye dua ederken bir yandan da bafl›na bir fley gelse, ölse, kimsenin, ölü-sünü bile burada bulamayaca¤›n› düflünerek hay›flan›r. Ne olcam, ne edecem diye bir yan-dan Allah’a dua ederken di¤er bir yanyan-dan elinde de girebisi5

çay›ra do¤ru yürür. ‹çinden, “Ya H›z›r, n’olur yard›m et” diye dua ederken, birden gidece¤i evin sahibi arkadafl›n›, kfl›s›nda öylece kendisine bakarken görür. Dede hem flafl›r›r hem korkar. Neden sonra ar-kadafl›: “Dede nereye gidiyordun bu siste, nap›yorsun buralarda?” deyince o zaman an-lar ki bu kanl› canl› onun arkadafl›d›r. Dede ona: “Neden böyle bir havada buraan-lara gel-din, ne iflin vard› burada?” diye sorunca arkadafl› da birden içinden buraya gelmek gibi bir iste¤in do¤du¤unu söyler. Dede, iyice flafl›r›r ve sevinir. Çünkü kendisini kurtaran ki-fli arkadafl›n› buraya gönderendir.”

H›z›r suda, ‹lyas karada, ‹smail b›çakta denir köyde (K 12, K 20). Bugün H›z›r oru-cunun son günü, yani tutulan üç günlük orucun da son günü olarak kabul edilmektedir.

4

Kelek: Hayvanlar›n boyunlar›na ba¤lanan çan gibi ses veren aletler.

5

(8)

Bu günlerde oruç tutman›n büyük sevap olaca¤›na inan›l›r (K 18, K 23). Bugün, ayn› za-manda H›z›r ile ‹lyas’›n birleflme günü olarak da kabul edilmektedir. Bunlar›n görevleri vard›r. Görevleri; insano¤luna yard›m etmek, darda olanlara yetiflmektir. Bütün y›l bo-yunca görevlerini yerine getiren bu iki kardefl, 6 May›s günü buluflmak üzere, biri kara-dan, di¤eri de denizden gelir ve bu günde yani 6 May›s gününde bir araya gelirler. Bir-birleriyle hasretlik giderirler. Ama ayr›l›k vakti geldi¤inde, görev yerlerine dönmek zo-runda kald›klar›nda birbirlerinden ayr›ld›klar› için yasa düflerler (K 11).

Hattap Devri’nde, bir zat›n evlatlar› vard›. Adlar› H›z›r ve ‹lyas idi. Babalar› bunlara bir vasiyet b›rakt›. Demifltir ki: “Allah taraf›ndan bir su vard›r. Ab-› Hayat derler. Bundan içen hiç ölmez. Sonsuza kadar beraber yaflar, birbirinizden ayr›lmazs›n›z.” der. “E¤er bu suyu içerseniz, karan›n ve denizlerin yard›mc›s› olacaks›n›z. Fakat bu su, yaln›z flu zaman-da, fluradan akar, ama bir kez akar. Bir akt›¤›nda içen içer, içemeyen bir daha onu bula-maz. O yüzden onu iyi kollay›n.” der. ‹ki kardefl, bu suyu aramaya koyulur. Bu lere suyu içirmemek için pefllerine firavunun askerleri tak›lm›flt›r. H›z›r ile ‹lyas kardefl-ler, suyun geçece¤i yerde beklemeye bafllarlar. Askerler saklan›r, onlar da bekler. Allah o anda firavunun adamlar›na gaflet verir, onlar› uyutur. Su, gümbürdeyerek bir k›yamet hâlinde ça¤layan gibi akarken H›z›r ve ‹lyas kardefller, bu sudan içerler. Firavunun asker-leri sesi duyar, uyan›rlar ama geç kalm›fllard›r. Hemen de kardeflasker-lerin pefline düflerler. Kardefller de ellerindeki unu arkalar›ndan gelen askerlere f›rlat›r. Çünkü anneleri, m›s›r› un ederken e¤er peflinizden kavim gelirse bunu, onlar›n gözlerine serpin demifltir. Onlar da, unu, firavunun adamlar›n›n, gözlerine serperek onlardan kurtulurlar.” (K 12).

Bu yüzden bugün bile, H›z›r ‹lyas’›n an›s›na H›d›rellez’den bir gece evvel birçok evde yat›lmadan mutfak tere¤ine, oca¤›n üstü ya da yemek piflirilen bir yere m›s›r unu dökü-lür. H›z›r’›n geldi¤i ve o evi bolluk ve bereketinden nasiplendirdi¤i, o gece dökülen m›s›r ununun üstünde oluflan ayak izinden anlarlar. Çünkü H›z›r, ayn› zamanda bolluk ve be-reketin de temsilcisidir. (K 4, K 15, K 17).

H›d›rellez Günü’nde, tarlada neden çal›flm›yorsun diye soranlar› anlamakta zorluk çe-ker köy halk›. Kendilerine, befl gün tarlada çal›fl ama H›d›rellez Günü’nde ibadetini et di-ye nasihatte bulunurlar (K 12). Bugün bofl durma, tarlan› sür, ekinini ek didi-ye söyledi-yen- söyleyen-lerin dahi var oldu¤u bilinerek; sak›n bugünde bofl durma, çal›fl, diyenlere ise aldanma derler. Bugünün ibadet günü oldu¤unu bilmeyen birisi, bugün ibadet edenler için; acaba bu köylüler neden çal›flm›yor diye düflünebilir. H›d›rellez Bayram›’nda tarlada çal›flan›n, öküzünün kör olaca¤›na, boyunduru¤un alt›nda dahi kalabilece¤ine inan›rlar. O yüzden bu tür inançlar nedeniyle bu bayramda asla çal›flmazlar (K 12).

(9)

H

HIIDDIIRREELLLLEEZZ GGEELLEENNEEKKLLEERR‹‹

H›d›rellez Günü, köy halk› günefl do¤duktan bir müddet sonra kafileler hâlinde ya da tek tek mezarl›¤a gider. Ölülerine dua okutabilmek ve bayram günü olarak kabul ettik-leri bu günde, sevdikettik-lerini ziyaret edebilmek için erkenden mezarl›¤a gelirler. Mezarl›k-ta herkes ölülerinin üstüne Kur-an okur, hatim indirir. Bu dualar içerisinde herkes ne di-le¤i varsa onu diler; ne iste¤i varsa onu ister.

F

Foottoo¤¤rraaff 11:: Köy halk› günün erken saatlerinden itibaren köyün güneyinde yer alan köy mezarl›¤›na giderler.

Mezar sahipleri ölülerinin ruhlar›na dualar okur, onlar için flefaat diler (K1, K7). Mezarl›klar, ayn› zamanda köy halk› için de bir buluflma yeridir. Herkes birbiriyle bulu-flur, görüflür; hasretlik giderir. Ölüler sahipleriyle; gelenler ise birbirleriyle buluflurlar (K 7).

F

(10)

Köyün en büyük dedesi olarak kabul edilen ve sa¤l›¤›nda büyük yararlar sa¤lad›¤› ve birçok yard›mda bulundu¤u bugün bile hâlâ dilden dile dolaflan Zeynelabidin Oca¤›’ndan Dede Cemal KINALIKAYA’n›n mezar›; bir yat›r mezar›, bir evliya mezar› olmufl durumda-d›r. Hemen yan› bafl›nda uzay›p giden akasya a¤ac›, bir adak a¤ac›durumda-d›r. Bu a¤aca derdine derman bulamam›fl genç k›zlar, delikanl›lar, genç-yafll› hemen herkes, dilek diler, adak-lar adar. Bugün dahi, adakadak-lar›n adand›¤›, dileklerin dilendi¤ini belirten çaput, bez ve yaz-malar ile iplikler hâlen a¤açta durmaktad›r. ‹lk olarak, adak a¤ac›na zaman›nda sadece ihtiyarlar›n tenezzül etti¤ini, bugün art›k pek kimsenin itibar etmedi¤ini söylemifllerse de hâlâ pek çok insan›n gelip de bu mezarda dua ettiklerini ve a¤aca çaput, yazma ba¤lad›k-lar›n› belirten objeler as›l› durmaktad›r (K 4, K 6, K 23).

Özellikle bu mezarda bir gelenek hâlini alan, “parma¤› mezar topra¤›na de¤dirip du-daklar›na sürme” ritüeli, bütün köyün kabul etti¤i ve genellikle herkesin uygulad›¤› bir pratiktir. Herhangi bir sorunu, derdi veya ihtiyac› olup da derdine pek çare bulamam›fl olanlar gelip bu mezarda, önce Cemal K›nal›kaya’n›n ruhuna üç ‹hlâs ve bir de Fatiha du-as›n› okuduktan sonra, önce parma¤›n› mezar topra¤›na de¤dirip sonra da o parma¤a F

Foottoo¤¤rraaff 33:: Cemal K›nal›kaya’n›n hemen yan› bafl›ndaki akasya a¤ac› y›llard›r, bir dilek ve adak a¤ac› olarak kullan›lmak-tad›r.

F

Foottoo¤¤rraaff 44:: Dede Cemal K›nal›kaya’n›n mezar›ndan al›nan bir tutam topra¤›n dertlere derman olaca¤›na inan›l›r.

(11)

bulaflm›fl topra¤› yer ya da emer (Foto¤raf-4). Bu uygulaman›n hemen pefli s›ra, kifli du-as›n› tekrar içinden okuyup istedi¤i dile¤ini yeniden yakar›r (K 11, K 12, K 23).

Köy halk›, zaman›nda köyün ilk dedesi olan bu mezar sahibinin sa¤l›¤›nda pek çok hastal›¤› tedavi edebilen bir otac› oldu¤unu söyleyerek ayn› zamanda nefesi ve okumas›-n›n da güçlü oldu¤unu, vefat›yla da topra¤a kar›flan, özün, hâlâ yaflayabilece¤ine olan inançlar›ndan dolay› da topra¤› öpmenin ya da yemenin herhangi bir flekilde kendilerine tesirli olabilece¤ine inand›klar›n› belirtmifltir (K 4, K 6, K 7, K 23).

Eski Türklerin Atalar Kültü’nde, çok yaflayan, bilgili, yönetici olan insanlar›n öldü¤ün-de, onlar›n ruhlar›n›n, ailesine ve toplumuna yard›mc› olaca¤›na inan›lmaktad›r. Bu yüz-den bu tür kiflilerin yat›rlar›, türbeleri ve mezarlar›, kutsal kabul edildi¤inyüz-den ziyaret edi-lir; hastal›ktan kurtulmak ve her türlü istekler için de yard›mlar› istenir (Ocak 2000, 113). Kutsal kabul edilen bu kiflilerin mezarlar›ndan tafl, toprak, su gibi maddeleri al-mak, dokunal-mak, üzerinde tafl›al-mak, içmek ve üzerine dökmek fleklinde görülen bu pra-tiklerin arkas›nda bütün dertlere karfl› bu objeleri bir arac› olarak kullanmak vard›r (Ka-lafat 1997: 36).

Atalar Kültü’ne göre, ata ruhlar›n, geride b›rakt›klar›n›n, bayramlar›n› nas›l kutlad›k-lar›n› kontrol ettiklerine olan inanç gere¤ince, bayramlarda mezarlar›n ziyaret edilmesi bir gereklilik olarak görülmüfltür. Atalar›n öldükten sonra; ruhlar›n›n, birtak›m üstün güçlerle donanaca¤› ve bunun da geride kalanlara yard›m edece¤i inanc›yla, atalar›n efl-yalar› ve mezarlar› kutsal kabul edilir ve ruhlar›na kurban sunulurdu. ‹slamiyet’in kabu-lünden sonra geçmiflte var olan Atalar Kültü, Anadolu’da, Türkler aras›nda, Velî Kül-tü’nün oluflumunda etkili rol oynam›fl, böylece üstün ruhlarla donanm›fl insan tipi de olufl-mufltur (Ocak 1984, 3). Burada gördü¤ümüz “topra¤› emme figürü”, üstün niteliklere sahip bu atalar›n, hâlâ var oldu¤una inand›klar› özün, geride kalanlara yard›mc› olabile-ce¤i inanc› ve al›flkanl›¤›d›r.

Mezarl›¤a gelenlerin en yeni giysilerini giymeleri ve çeflitli yiyecek ile içeceklerini ge-tirip burada yemeleri, bu inanca ait bir ritüeldir. Köy halk› geceden haz›rlad›klar› yiyecek-lerini mezarl›¤a getirirler. Orada ölüyiyecek-lerinin ruhlar›na dualar›n› okuyup flefaatyiyecek-lerini dile-dikten sonra getirdikleri yiyecekleri hep birlikte yerler. Çünkü onlar için bugün, özel bir gündür ve bu günde gelen ziyaretçilere yemek vererek hem ölülerinin ruhlar›na sevap olarak göndermeleri sa¤lan›r hem de birbirlerine ikram ederek atalar›n›n kendilerine b›-rakt›klar› bu bayram› lay›k›yla kutlad›klar›n› gösterirler (K 1, K 4, K 6, K 7, K 20, K 23).

(12)

Bu yemeklerden, sadece mezarl›¤a gelen ziyaretçiler istifade etmezler. Bütün canl›la-r›n da nasiplenmesi için bu kutsal günde, geride kalan yemekler, mezar sahiplerince me-zar›n bir kenar›na konur ve böylelikle böceklerin, kufllar›n ve di¤er hayvanlar›n da bu ye-meklerden yemeleri sa¤lan›r. ‹flte mezar bafllar›na börek, pasta gibi her çeflit yemekler, ihtiyac› olanlar varsa gelsin als›n ki bu sevaptan ölen kiflinin de ruhu nasiplensin diye b›-rak›l›r (K 4, K 12, K 20).

F

Foottoo¤¤rraaff 55:: Köy halk› bir gece önceden haz›rlad›¤› yiyecekleri mezarl›kta hep beraber yer.

F

(13)

Avut köyünde, H›d›rellez, y›lda iki defa kutlan›lmaktad›r. Özellikle son sekiz senedir köy muhtar›n›n katk›lar›yla H›d›rellez, köyde iki kere kutlan›r olmufl. Biri köy halk›n›n kendi aralar›nda kutlad›klar› 6 May›s, “H›d›rellez Günü”, di¤eri ise art›k bir festival nite-li¤inde kutlanan, may›s ay›n›n ilk pazar günü, art›k hangi tarihe denk düflerse, o gün kut-lanan “H›d›rellez fienli¤i”dir.

“Avut köyü, H›d›rellez fienlikleri”nin bu y›l, sekizincisini kutland›. Bu seneki flenli¤in di¤er H›d›rellez fienlikleri’nden fark›, may›s ay›n›n ilk pazar gününün, 6 May›s’a yani öz-gün olarak kutlanan H›d›rellez Günü’ne denk düflmesiydi. Canlar, hem özöz-gün olarak H›d›rellez’ini kutlad› hem de festival niteli¤inde kutlayacaklar› “H›d›rellez fienli¤i”ne ev sahipli¤i yapt›.

H›d›rellez kutlamalar›nda köy, flenlik alan›, bir tür mesire yerine döner. Sadece çevre köylerden de¤il bütün çevre ilçe ve illerden gelen ziyaretçilere de ev sahipli¤i yap›lmak-tad›r. Özellikle bu sene köy halk›nca, sekizincisi kutlanan Avut köyü “H›d›rellez fienli¤i”, ününü sadece bütün çevre illerde duyurmakla kalmam›fl hangi de¤er ve gelene¤e sahip olunursa olunsun, buralarda buluflulup eskilerden kalma bir gelene¤i ve kültürü yaflatma emelini bütün çevre halk›na benimsetmifltir.

Bugün bu flenlik alan›na aileleriyle, arkadafllar›yla birlikte, piknik yapmak, e¤lenmek için gelenler; bu tür organizasyonlar›n, toplumlar› birbirine kaynaflt›racak en önemli kül-tür etkileflimi olarak gördüklerini ve her zaman buraya gelmeye niyetli olduklar›n› belirt-mifllerdir. Ayr›ca kendi geçmifllerinde H›d›rellez Günü’nde sal›ncakta sallanman›n ve yat›r ile evliya ziyaretine gitmenin önemli bir uygulama alan› olarak da kabul edildi¤ini belirt-mifllerdir (K 2, K 5, K 13).

F

(14)

Bu günün, bahar›n bafllang›c› olarak kabul edildi¤inden, bu güne ait birtak›m âdetle-rin hâlâ yaflat›ld›¤›n› belirtilmifltir. Özellikle yeflilin kopart›lmamas› en baflta gelen bir uy-gulama ad›m› olarak görülmesinden hareketle pancar ve di¤er yeflil say›lan ot gibi bitki-lerin bu gün dahi kopart›lamayaca¤›, çi¤nenemeyece¤i de ifade edilmifltir (K 19).

Yine ayn› gelenekte, bu güne özgü olarak evlerde; hiçbir flekilde ifl yap›lmad›¤›, de¤ir-mene dahi gidilmedi¤i, un çekilmedi¤i (el de¤irmeni) belirtilerek, k›saca her tür iflten el çekildi¤i ve fidenin dahi bu günde dikilmedi¤i belirtilmifltir (K 16, K 22). E¤er bu günde bu tür yasaklara uyulmaz ise yumurtadan ç›kacak civcivin bafl›n›n dönük olaca¤›na, diki-len fasulyenin k›vr›k olaca¤›na hatta bitmeyece¤ine inan›ld›¤› söydiki-lenerek, bu günde ke-sinlikle a¤aç bile kesilmeyece¤inden bahsedilmifltir. Bu kiflilerce, H›d›r ile Ellez’in bulufl-tu¤u bu günde ve saatte yafl a¤aç kesenin mutlaka bir yerinde sakatl›k olaca¤›na ya da kaza geçirece¤ine inan›lmaktad›r (K 16, K 22).

F

Foottoo¤¤rraaff 88:: fienlik alan›n›n etraf›na aç›lan sergiler, flenli¤e gelenlerin ihtiyaçlar›n› karfl›la-maktad›r.

Son y›llarda H›d›rellez Günü’nün, art›k bir flenlik havas›nda kutlanmas› nedeniyle çev-re ilçelerden gelen halk›n bütün ihtiyaçlar›n›n karfl›lanmas› ve beslenmesi amac›yla, bir-çok esnaf ve dükkân sahibi, köy heyetiyle daha önceden yapm›fl oldu¤u anlaflma gere¤in-ce, köy meydan›na aç›lan uygun yerlerde çad›rlar kurmufl, sergiler açm›flt›r.

(15)

Bugün, flenlik alan›na gelen kimi ziyaretçiler, sadece piknik yapmak için gelmifl olsa dahi bu tür özel günler sayesinde her türlü inanç ve mezheplere karfl› sayg› ve hoflgörü-nün geliflece¤ini, bu günler sayesinde her tür inanç farkl›l›klar›na sayg›n›n ve anlay›fl›n da geliflebilece¤ini belirtmifllerdir (K 10).

Ayn› flekilde, bu günde, a¤aç kesilmeyece¤i, yeflil yenilmeyece¤i ve bunlar›n eve dahi sokulmayaca¤› (d›flar›dan) ve ancak bugüne özgü olarak sadece so¤an yenilebilece¤ini, yumurtan›n ise ancak rafadan yenilmesi gerekti¤ine inananlar olmaktad›r (K 13).

Bugün, iki ayr› yerde bulunan H›d›r ile ‹lyas kardefllerin birleflti¤i gün olarak kabul edilmifltir. Yetim olduklar›na inan›lan H›d›r ile ‹lyas’›n, birbirlerinden ayr›lmadan önce bir duvar›n dibinde uyuduklar› ve yasland›klar› duvar›n çökmesiyle de dibinde bulduklar› pa-ray› al›p, fakir ve gariplere da¤›tt›klar› anlat›lmaktad›r (K 13).

Duvar çökme motifini daha önce Hz. Musa’n›n kutsal kifliyle, ‹lahî takdirin s›rlar›n› ö¤-renmek maksad›yla yapt›klar› seyahatte ö¤renmifltik. Bu bilgiye göre yollar› bir memle-kete düflen, Hz. Musa’yla o -kutsal kifli- y›k›lmak üzere olan bir duvar› görürler. Kutsal kifli, derhal duvar› do¤rulttu¤unda, Hz. Musa, bütün seyahatleri boyunca daha önceki olaylarda da oldu¤u gibi yine dayanamay›p “‹steseydin bu yapt›¤›n iflin ücretini al›rd›n.” demesi üzerine, o zat / kutsal kifli, Hz. Musa’ya ârt›k dünyan›n s›rlar›na vak›f olamaya-ca¤›n›” ve bu yüzden de kendisiyle yollar›n› ay›raolamaya-ca¤›n›” söylemifltir. Ama ayr›lmadan ön-ce o duvar›n alt›nda bir define oldu¤unu ve bunun da flehirde bulunan iki yetim çocu¤un hakk› oldu¤unu, e¤er flimdiki gibi zamans›z bir flekilde bu duvar›n y›k›l›p da alt›ndan ç›-kacak definenin baflkalar›n›n eline geçmemesi için ancak vakti ve zaman› geldi¤inde bu iki yetimin alabilece¤i flekilde olmas› amac›yla duvar› do¤rulttu¤unu söylemifltir (Ocak 2007: 46).

Sal›pazar›’ndan ailesiyle flenlik alan›na piknik yapmaya gelen bir ziyaretçi (K 6), H›d›rellez’de ilçede bulunan Samsam› Tekkesi’ne gidildi¤ini ve dua edildi¤ini söyleyerek kendisine adak ve dilekte bulunuldu¤unu belirterek bir yandan da “Diriye faydas› olma-yan›n ölüye faydas› olur mu?” diyerek herkesin bu günde sadece ölülerine dua okuyarak de¤il yaflayan bütün fakir ve garibanlara da yard›m etmesi gerekti¤ini ima ederek dün-yevî bir hayattan da soyutlanmaman›n gereklili¤ini ifade etmeye çal›flm›flt›r.

Samsun Merkez’den buraya piknik yapmaya gelenler, bugün; H›d›r ile ‹lyas’›n bulufl-tu¤u bir günde, yeflilli¤in yenilmedi¤ini, çimene bas›lmad›¤›n›, sadece yeflil so¤an›n ve yu-murtan›n; ancak onun da hafllanarak yenilebilece¤ini belirtmifllerdir. H›d›rellez Günü’nün sabah›nda, daha günefl do¤madan, deniz kenar›na gittiklerini ve çocuklar› için dilek diklerini, bunun gerçekleflmesi için de, kumun üzerine, çubuk gibi vas›talarla art›k dile-dikleri ne ise onu yazd›klar›n› ya da çizdile-diklerini belirtmifllerdir. Ancak gelecek olan

(16)

dalga-lar›n o yaz›lan ve çizilenleri silmesiyle bu dilenen dileklerin kabul olunaca¤›na inand›kla-r›ndan heyecanla dalgalar›n gelip, o yaz›lan ve çizilenleri silmesini beklediklerini ifade et-mifllerdir. Ayr›ca flekil çizmek yaz› yazmak için gerekli olan kumun olmad›¤› yerlerde ise istenen dilek ve beklenen taleplerin, bir k⤛t parças› üzerine flekli yap›larak ya da çizile-rek o da olmad› yaz›larak dolduruldu¤u ve o k⤛d›n da bir tafl parças›na sar›larak deni-zin en uzak k›sm›na f›rlat›ld›¤› anlat›lm›flt›r (K 18, K 21).

Bu gelenekte, ayr›ca herhangi bir dile¤in bir gece evvelinden, k⤛t parças›na yaz›la-rak, bir gül a¤ac›n›n dibine b›rak›lmas› yoluyla dilek tutuldu¤u ve gerçeklefltirilmesi için de H›d›rellez sabah›n›n beklendi¤i belirtilmifltir (K 16, K 19). ‹nanca göre H›z›r ile ‹lyas, gül a¤ac›n›n dibindeki o dilekleri görecek ve dilek sahiplerine de dileklerinin gerçeklefl-meleri için yard›mda bulunulacaklard›r. Gül, güzel bir çiçek oldu¤undan ve âfl›klar›n bu-luflma yerinin ancak bir gül bahçesinde olabilece¤i inanc› ile birbirlerini çok seven bu iki kardeflin, H›z›r ile ‹lyas’›n, ancak bir gül a¤ac›n›n yan›nda buluflacaklar› inanc›yla bu çiçek tercih edilmektedir.

Bu inanca sahip bir baflka anlat›da ise flenli¤e gelenlerden birinin anlat›m›yla (K 15), k›z kardefli H›d›rellez Günü’nde deniz kenar›na ev yapt›¤›n› ve onun hiçbir birikimi olma-d›¤› hâlde bir y›l geçmeden ev sahibi oldu¤unu söylemifltir.

Bir di¤er uygulama ise, denizden al›nm›fl bir miktar suyun, evin de¤iflik bölümlerine ve odalar›na serpifltirilmesi prati¤idir ki bu inanc›n temelinde ise evin ve ev halk›n›n bü-tün kötülüklerden korunup evin hastal›klardan ve her türlü kötü olaylardan sak›n›lmas› amac› vard›r. Su, kutsal kabul edildi¤inden temizleyici, koruyucu özelli¤inden yararlan›l-m›flt›r (K15).

Bu güne özgü olarak ayr›ca, deniz kenar›na gidenler ya da gidemeyenler; herhangi bir yerde atefl yak›p üstünden atlama gelene¤ini hâlâ sürdürmektedirler. Bu gelenekte amaç, bütün kötülüklerden kurtulmak ve o kötülüklerin atefl içerisinde yak›l›p, yok edilmesini sa¤lamak ve bununla birlikte temizlenip, bir çeflit ar›nmay› da yaflamakt›r (K 3, K 9, K 10). Burada temizlenmek, ruhun ve düflüncelerin saflaflt›r›lmas› ve iyilefltirilmesi anla-m›ndad›r.

Ayr›ca H›d›rellez’de di¤er tüm bölgelerde görülebilen ortak bir pratik daha vard›r: Evin süpürülmemesi ve yeflilin kopart›lmamas›. Ev kesinlikle süpürülmez ve temizlenmez. Temizlik bir gün evvelden yap›l›r ve H›d›rellez Günü’nde hiçbir flekilde ev temizlenmez. E¤er bu gelene¤e uymay›p da o gün evini temizleyen, süpüren olursa hemen onun evini her çeflit haflere ve hayvan›n doluflaca¤›na inan›lmaktad›r. Ayr›ca bu günde, yeflil ve kuru so¤an sadece hafllanarak yenilir (K 1, K 4, K 6, K 7, K 23).

(17)

kavufl-tuklar› ve bir flekilde ayr›lmalar› geciksin, birbirlerinden hemen ayr›lmas›nlar diye oyun-lar oynand›¤› ve bu suretle de kavuflma vakitlerinin uzat›ld›¤›n› belirtilmektedir (K 1, K 6). Yine bu günde yeflilin kopart›lamayaca¤› ve a¤aç dahi kesilip odun edilemeyece¤i belirtilerek bu gelene¤e uymayanlar›n evine, y›lan, sülük, ç›yan gibi hayvanlar›n dolaca¤› anlat›lmaktad›r (K 15, K 18, K 23).

fienli¤e sadece çevre ilçelerden de¤il, Ordu’dan, Sivas’tan, Tokat’tan ve hatta bu gün için Avrupa’dan dahi gelenler olmufltur. Özellikle yabanc› ülkelerde çal›flan gur-betçiler, çal›flt›klar› iflyerlerinden bu gün için özel olarak izin alarak flenli¤e ve e¤len-celere kat›l›rlar.

fienlik, gün boyunca süren aktiviteler ve e¤lencelerle devam eder. Günün sonunda çevre ilçelerden ve illerden gelenler, yavafl yavafl flenlik alan›n› terk ederken geride kalan-lar günün tad›n› doyas›ya e¤lenerek kutkalan-larkalan-lar. Belki de, bu kadar çok e¤lenmedeki amaç, bir önceki kaynak kifliden elde edilen bilgi gere¤ince H›z›r ve ‹lyas kardefllerin daha çok birlikte olabilmelerini sa¤lamak ve daha çok birbirleriyle özlem gidermek için yap›lan bir geciktirme eylemini gerçeklefltirme iste¤idir.

F

(18)

S SOONNUUÇÇ

Bu flenliklerde, elde edilen en önemli sonucun, çevre köylerde yaflayan Sünni halk›n etkinlikler nedeniyle Alevî-Bektaflî kültürüne sahip olanlar› daha yak›ndan tan›ma f›rsat› bulduklar›n› söylemeleridir. Di¤er mezhep ve kültürlere sahip yak›n köy muhtarlar›, Avut köyü muhtar›yla birlikte bu flenlikler için hiçbir flekilde ayr›m yapmadan çal›flt›klar›n› ve bu flenliklerin oluflmas›nda birlikte ter döktüklerini belirterek bunun sonucunda bu iki kültürün birbirini daha iyi tan›d›¤›n› ifade etmifltir. Eski dönemlerde böyle bir imkân yok-ken Alevî-Bektaflî kültürüne mensup olanlar için farkl› düflünüldü¤ünü, bu kültüre sahip olanlara, farkl› davran›ld›¤›n› belirterek bunun, ancak bu tür etkinliklerin ço¤almas›yla de¤iflti¤inin ve her iki kültürün de birbirini daha iyi anlad›klar›n› ve tan›d›klar›n› ima ederek art›k birlik ve beraberli¤in daha iyi bir flekilde geliflece¤ini belirtmifllerdir.

Avut köyüne ait, özel bir anlay›flla geliflen bu eylem birli¤i, belki de kendi de¤erleri aras›nda yay›lan ve gerçeklefltirilen bir anlay›fl›n ötesinde olmamakla birlikte çok daha ötelere kadar gidebilen bir birliktelik ve geliflmenin belki de en önemli göstergesi olarak kabul edilmektedir. Sadece bu köye de¤il, bu köyün d›fl›nda olan bütün insanlar›n dahi bu etkileflime kat›lmas›n›n en önemli sonucu kültürlerin kaynafl›p birbirlerini daha iyi an-lamalar› olmufltur. Bu art›k mahallî de¤il, ulusall›ktan evrenselli¤e de geçiflin de ilk ad›m›n› oluflturmufltur.

Bugün, art›k co¤rafî s›n›rlar›n› zorlamaya bafllayan “Avut Köyü H›d›rellez fienlik-leri”ne kat›l›m, günden güne artmaktad›r. Kat›l›mc›lar›n içerisinde yer alanlar sadece Alevî-Bektaflî inanc›na ba¤l› köy ile akraba köyler olmay›p art›k büyük bir ço¤unlu¤unu Sünnî inanc›na ba¤l› kifliler oluflturmaktad›r. Birliktelik ve beraberli¤in daimi olmas› için her iki inanca ba¤l› halklar›n her zaman birlikte an›lmas› belki de en anlaml› baflar› olarak kabul edilmektedir.

Günün ilk ›fl›klar›yla birlikte köyün mezarl›¤›nda en ac›l› a¤›tlar› yakarak gönülleri s›z-latan bu canlar için H›d›rellez, ö¤le vaktinde hep beraber nefleli türkülerle halay çekip de e¤lenmeleri, en de¤iflik biçimiyle de tabiat ve yaflam ile do¤ay› ve hatta bunlar›n bafl›nda gelen ilkbahar›, mutlulukla karfl›laman›n bir baflka tezahürü olmaktad›r. Onlar›n gönlün-de belki gönlün-de yok olufl ve birleflmenin ve hatta var olman›n iki z›t hâlidir bugün. Onlarca, H›d›rellez; coflkuyu, bereketi, verimlili¤i sa¤layan Dionysos’un bir coflkunluk hâli mi; yok-sa atefller yak›l›p flark›lar söylenilip ilkbahar›n geliflinin kutland›¤›, Walpurgis e¤lenceleri-nin bir baflka yönü müdür? Ya da bu günün, kutsal bir gün olarak kabul edildi¤inden, o günün hiçbir flekilde çal›fl›lmad›¤›, dinlenildi¤i ve sadece eldeki imkânlar›n kullan›ld›¤› bir flabat gününün farkl› bir yorumu mudur, H›d›rellez? Bütün bunlara karfl›n asl›nda hangi pencereden bak›l›rsa bak›ls›n, bir dünyevî hayat›n s›f›rland›¤› ve sadece manevîyat›n, en

(19)

yüksek dereceye eriflti¤i bir gün olarak bütün toplumlar›n gönlünde hiçbir flekilde anla-m›n› yitirmeden yaflat›laca¤› bir kültür H›d›rellez.

Ve bu günde, bu külte inanan bütün insanlar gibi; Avut köyündeki canlar da gelenek-lerini yaflamakta ve onu yaflatmak azmini bütün benli¤inde ve yüre¤inde tafl›makta, bu amaçla da Hünkâr Hac› Bektafl Veli’nin bayrak olmufl sözünde dedi¤i gibi, “Gelin canlar bir olal›m!” diye hayk›rmaktad›rlar.

K

KAAYYNNAAKK KK‹‹fifi‹‹LLEERR

K1: Ayfle TEK‹N : 1932, Çarflamba, okur yazar, ev kad›n›

K2: Cengiz fiAH‹N : 1973, Havza, ‹lkö¤retim mezunu, esnaf.

K3: Dursun ÖZDEM‹R : 1954, Ifl›ktepe, ilkokul mezunu, çiftçi. K4: Fadik KELEfiO⁄LU : 1972, Çarflamba, ‹lkokul mezunu, çiftçi.

K5: Feridun GÜZEL : 1954, Çarflamba, ilkokul mezunu, tüccar.

K6: Güllü SEZG‹N : 1954, Çarflamba, okur yazar, çiftçi.

K7: Gülüflan fi‹MfiEK : 1945, Ifl›ktepe, okur yazar de¤il, çiftçi. K8: Hasan HASDEM‹R : 1930, Fatsa, okur yazar de¤il, çiftçi.

K9: Kani TEPE : 1980, ‹stanbul, ilkokul mezunu, iflçi.

K10: Kerim ÖZTEK‹N : 1980, Çarflamba, ‹lkokul mezunu, iflçi.

K11: Mehmet HASDEM‹R : 1949, Fatsa, okur yazar de¤il, çiftçi. K12: Muharrem SÜR : 1928, Fatsa, okur yazar, çiftçi, dede. K13: Mustafa SEZG‹N : 1953, Çarflamba, ilkokul mezunu, çiftçi.

K14: Mustafa TAfi : 1954, Çarflamba, ilkokul mezunu, iflçi.

K15: Neriman KAYGUSUZ : 1965, Erzincan, ilkokul mezunu, ev han›m›. K16: Sakine B‹LG‹N : 1943, Çarflamba, okur yazar de¤il, ev han›m›.

K17: Salih SARIO⁄LU : 1955, Fatsa, ilkokul mezunu, muhtar.

K18: Sevgi P‹RDAL : 1967, Merzifon, lise mezunu, memur.

K19: Sebahattin fiAH‹N : 1961, Havza, ilkokul mezunu, esnaf.

K20: Tekin SÜR : 1968, Çarflamba, ilkokul mezunu, çiftçi, dede.

K21:Y›lmaz P‹RDAL : 1960, Giresun, Üniversite mezunu, emekli ö¤retmen. K22: Yüksel B‹LG‹N : 1968, Çarflamba, ilkokul mezunu, çiftçi.

(20)

K

KAAYYNNAAKKLLAARR

EM‹RO⁄LU, Kudret - AYDIN, Suavi (2003): Antropoloji Sözlü¤ü. Bilim ve Sanat Yay›n-lar›, Ankara.

KALAFAT, Yaflar (1997): Anadolu Halk Sufizmi, Zazalar, K›rmançlar ve Türkmenler. (Erzurum Ziyaret Yerlerinin Tasnifi ve Halk Bilimi ‹tibariyle Önemi), ‹stanbul.

KORKMAZ, Esat (2005): Alevîlik ve Bektaflîlik Terimleri Sözlü¤ü, Anahtar Kitaplar› Yay›nevi, ‹stanbul.

OCAK, Ahmet Yaflar (1984): Türk Halk ‹nanç ve Edebiyat›nda Evliya Menk›beleri, An-kara.

OCAK, Ahmet Yaflar (2006): ‹slam-Türk ‹nançlar›nda H›z›r yahut H›z›r-‹lyas Kültü, Kabala Yay›nlar›, ‹stanbul.

OCAK, Ahmet Yaflar (2007): Alevî ve Bektaflî ‹nançlar›n›n ‹slam Öncesi Temelleri, ‹letiflim Yay›nlar›, ‹stanbul.

Referanslar

Benzer Belgeler

Köylünün ağaçlarını ve fındıklarını kesen şirket elemanlarına Durak köylülerinin tepki göstermesi üzerine jandarma komutanı köylülerle şirketi bir araya getirdi..

Akvaristler için haz›rla- nan bal›k ve sucul bitki atlaslar›, bal›k türlerinin yaflad›klar› biyotop alanlar en detayl› bilimsel nitelikli kitaplardan daha fazla

D arwinizm, yani evrim teorisi, yarat›l›fl gerçe¤ini reddetmek amac›yla ortaya at›lm›fl, ancak baflar›l› olamam›fl bilim d›fl› bir safsatadan baflka bir

tarafından 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Kanunu o zamana kadar köy öğretmen okulu adıyla pilot uygulama olarak açılmış olan eğitim kurumlarının aynı çizgide

2005-2006 y›llar›nda Ankara Üniversitesi T›p Fakültesi, ‹bni Sina Hastanesi polikliniklerine baflvu- ran ve klinik olarak akut komplike olmayan idrar yo- lu infeksiyonu

A m n (m n) matrisinin sütunlar¬belirgin olarak lineer ba¼g¬m- s¬z ise bu taktirde Ax = b sisteminin çözümü için en küçük kareler yöntemi yard¬m¬yla çözüm tercih

Evrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar uzanan bir ö¤reti ol- mas›na karfl›n, kapsaml› olarak 19. yüzy›lda ortaya at›ld›. Teori- yi bilim dünyas›n›n gündemine sokan

(En do¤rusunu Allah bilir.) fiehitle- rin konumunu bildiren baflka ayetlerde ise, zaman ve me- kan›n olmad›¤›, daha farkl› bir boyutta Allah'›n onlar için yaflam