• Sonuç bulunamadı

Periodontolojide Fibronektinin Önemi Ve Kullanımı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Periodontolojide Fibronektinin Önemi Ve Kullanımı"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Cumhuriyet Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Dergisi Cilt 4, Sayı 1,2001

PERiODONTOLOJİDE FİBRONEKTİNİN ÖNEMİ VE KULLANIMI

Dt. Serhat DEMİRER*, Yrd.Doç.Dr.İsmail MARAKOĞLU ÖZET

Fibronektin (Fn), serum ve çeşitli vücut sıvılarında dime-rik ve çözünür şekilde, hücre yüzeylerinde ve ekstrasellüler matrikste(EM) ise genellikle multimerik ve çözünmez şekilde bulunan yüksek molekül ağırlıklı (440-550 kDA) multifonksiyo-nel adesiv bir glikoproteindir. Fn çeşitli vücut sıvılarında ve hücreleri ile hücre dışı matrikslerde bulunmaktadır. Fn hücre adezyonunu sağlaması yanında çeşitli bakterilere bağlanarak onların patojenliğini engellemektedir. Periodontolojide Fn'in da-ha çok bu hücre adezyonu özelliği ve buna bağlı olarak Fn'in ağız ekolojisi, periodontal hastalığın patogenezi ve periodontal iyileşmeye etkileri üzerinde durulmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Fibronektin, Periodontoloji

SUMMARY

Fibronectin, is a high molecul weighted multifonctional adesiv protein which is present dimeric and soluble in serum and in several body fluids and multimeric and unsoluble in cell surfaces and in extracelluler matrix. Fn is present in several body fluids, cells and extracelluler matrix. Together with cell adhesion. Fn inhibits the patogenity of several bacterias by binding there. There is great interest on adhesion characteris-tics of Fn in periodontology, including oral ecology, pathoge-nesis of periodontology and periodontal regeneration.

Key Words: Fibronectin, Periodontology

GİRİŞ

İlk kez 1948 yılında, Cohn soğuk etanol-ay-rıştırma işlemi ile hazırlanan fibrinoje'nin bir bulaşı olarak tanımlanan fibronektinin (Fn) daha sonra 1984'de eşsiz bir plazma proteini (cold-insoluble globulin) olduğu anlaşıldı. 1970'lerde bir dizi araş-tırıcı bazı hücre yüzeylerinde büyük yüzey glikop-roteinlerinin bulunduğunu bildirdi. Daha sonra bu plazma globulini iie hücre yüzeyi glikoproteinleri arasındaki benzerlik ortaya çıkarıldı. Bu proteine fibröz yapısı ve yapışkan benzeri özellikleri nede-niyle, Latince fibra (lif) ve nectere (bağlamak) keli-melerinden türetilen fibronektin adı verildi. Fn'in iki majör formu vardır. Birincisi plazma, beyin omurilik sıvısı, sinoviyal sıvı, amniyotik sıvı, seminal sıvı, tükrük ve yangısal eksudalar gibi vücut sıvıların-da, çözünür şekilde bulunan dimerik formudur (plazma fibronektin-pFn). Diğeri ise hücre yüzeyle-rinde ve hücre dışı matrikste genellikle fibriller tarzda çözünmez dimerik veya çapraz bağlı multi-merik form(hücresel fibronektin-cFn)'dur. Fibronek-tin vücutta endotel, hepatositler, fibroblastlar, trom-bositler ve makrofajlar gibi çeşitli hücrelerde, eks-trasellüler sıvıda, bağ dokusunda, bazal memb-randa bulunur. Fn molekülü 600A° uzunluğunda, 25A° genişliğinde olup molekül ağırlığı 440-550 kD olan Fn 200-250 kD molekül ağırlıklı iki subu-nitten oluşur ve birçok makromolekülle ve hücre yüzeyiyle etkileşmesini sağlayan 5 veya 6 yapısal alanları vardır. Bunlar proteazlara karşı dirençlidir-ler. Fn'i oluşturan iki alt üniteyi birleştiren disülfit bağ çifti, her bir alt ünitenin karboksi terminal uç-larının yakınında yer alır. Her bir alt ünite yaklaşık 2500 aminoasit kalıntısı ve %5-12 karbohidrat içe-rir. Her bir alt ünite katlanabilir aminoasit zincirle-

rinden oluşan tekrarlayan üç tip ünite içerir. Amino-asit, mRNA, DNA genomu analizleri, Şekil 1'de görüldüğü gibi, proteinin 45, 60, 90 aminoasit uzunluğundaki homolog sıralardan oluştuğunu göstermektedir.

Bu üç tip tekrarlayan sıra, Fn'in aminoasit dizisinin %90'dan fazlasını oluşturur. I.tip tekrarla-yan sıra, 45 aminoasitten oluşur ve iki disülfit bağı içerir. Molekülün amino ve karboksil uç bölgeleri l.tip tekrarlayan sıralardan oluşur. 60 aminoasitten oluşan II.tip tekrarlayan sırada iki disülfit bağı içe-rir. Molekülün geriye kalan orta bölgesi 90 aminoa-sit içeren ve disülfit bağı taşımayan III.tip tekrarla-yan sıradan oluşur. Tip III tekrarlatekrarla-yan sıranın uzunluğu diğer tekrarların iki katı uzunluğundadır. Bu bölgede iki serbest sülfidril grubu bulunmakta-dır. Belirli koşullarda, bu sülfidril gruplarının oksi-dasyonu ile yüksek molekül ağırlıklı Fn multimerle-ri oluşur. Her bir tekrarlayan alt üniteyi oluşturan aminoasit zincirleri yaklaşık 15 kez tekrarlanır. Bu işlemin fizyolojik önemi anlaşılamamıştır. III.tip tekrarlayan sıra üzerinde üzerinde;Asparajin, Gli-sin, ve Arginin'den oluşan temel hücre bağlayıcı bölge bulunmaktadır. Fn'yi oluşturan her bir ünite; kollojen, heparin, fibrin, ganglizoid, gibi moleküller ve hücreler için bağlanma bölgeleri içerir. FN'in üzerindeki karbohidrat üniteleri Fn'in biyolojik akti-vasyonu için temel oluşturmaz, fakat proteolize karşı direnci arttırmaktadır

Fn bir yüzey üzerinde bulunduğunda, Şekil 1'deki görünümü alarak kolları yaklaşık 70° birbirinden ayrılır. Sıvı fazda kollar içe doğru katla-narak daha globuler bir yapı kazanır. Molekül üze-rinde, tripsin ve kimotripsin enzimlerine duyarlı olan bölgeler bulunmaktadır. Fn'nin değişik parça-

(2)

C.Ü. DİŞHEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ DERGİSİ 2001 CİLT: 4, SAYI: 1

larıyla bağlanabildiği yapılar Şekil 1'de gösterilmiş-tir. Fn hücre adezyonuna aracılık edebilen en az altı bölgeye sahiptir. Bunlar merkezi hücre bağlan-ma bölgesinde, alternatif olarak eklenmiş IIICS (hücre bağlayan non-RGD) bağlantı bölgesi, ve heparin bağlayan bölgede lokalizedir. Enteresan olan bunlar genel bağlantı bölgeleri değildir ve özel hücreleri tercih ederler. Örneğin UICS bölgesi lenfosit ve nöral krest hücrelerinin bağlanmasına aracılık ederken, fibroblastları bağlamaz. Yaralan-mış dokularda lenfosit ve embriyonik hücrelerin adezyonunu fibroblastlardan daha iyi artırır. I. tip tekrarlayan sıraya fibrin, II.tip tekrarlayan sıraya kollojen bağlanmaktadır. III.tip tekrarlayan sıra üzerindeki EDII ve EDI parçalarının işlevleri bilin-memekte ve bunlar sadece cFn'de bulunmaktadır. Komplemanın C1q bileşeni, kuyruk kısmının kolio-jen yapıda olması nedeniyle II.tip tekrarlayan par-çaya yapışmaktadır. Fn molekülünün hücreye ya-pışma aktivitesinden, III.tip tekrarlayan sıra üzerin-de bulunan RGDS (Arg-GIy-Asp-ser) aminoasit di-zisinin sorumlu olduğu anlaşılmıştır. Bununla bir-likte serin aminoasit artığının hücre yapışmasında daha az rol oynaması nedeniyle RGD dizisi aktif bölge olarak kabul edilmiştir. RGD dizisi Fn mole-külü üzerindeki III.tip tekrarlayan sıranın karboksil uca yakın olan kısmında bulur. RGD tripeptidi, hücre yapışmasında iş gören vitronektin, osteo-pontin, kollojen tip I, trombospondin, ve fibrinojen gibi birçok hücre dışı matriks molekülünde de bu-lunmaktadır. Kompleman aracılı makrofaj fogosito-zunda, Fn'nin RGD parçasının gerekli ancak ye-terli uyarımı sağlamadığı; oysa tam Fn molekülü-nün fogositoz işlemini daha fazla artırdığı gösteril-miştir. Bir ikinci sinerjik sequence (PHSRN),önceki tip III tekrarında lokalize olup, aynı zamanda hücre bağlanmasına katkıda bulunur ve bu sequence ∝5β1 integrin reseptörlerine afinite için gerekli

gö-zükmektedir. Fn'in organizmada yirmiden fazla izo-formu tanımlanmış bulunmaktadır.

Fn embriyogenezis, onkojenik transformas-yon, hücre adezyonu, yara iyileşmesi, doku tamiri, trombosit fonksiyonları, hücre migrasyonunda, önemli roller oynar. Ayrıca Fn, opsonin ve kemo-taktik ajan olarak inflamasyonda da rol alabilir. En iyi bilinen opsoninler immunoglobulin G (IgG) ve komplemanın C3b bileşeni iken son yıllarda bunla-ra glikoprotein yapısında ve adesiv özelliği olan Fn'de eklenmiştir.

Fn, bazal membran ve hücre dışı matriks elamanlarının yanısıra virusların-zayıf glikoprote-inlerine, Candida albican'a, Stafilakoklar, Strepto-koklar, Teponema pallidum gibi çeşitli bakterilere, Trypanosoma cruzi ve Leishmania türleri gibi para-zitlere doğrudan, escherichia coli'ye ise komple-

man aracılığı ile bağlanabilmektedir. Hücrelerin Fn ile etkileşimleri özgül hücre yüzeyi molekülleri ile olmaktadır. Fn reseptörü olarak iş gören iki ayrı hücre yüzeyi proteini saptanmıştır. Bunlar, 140 kD ağırlığında olan ve trombosit lIb/llla reseptörü ola-rak ta bilinen I. tip reseptör ve 48 kD molekül ağır-lığında ve henüz tam olarak tanımlanmamış olan II. Tip reseptördür. II. Tip reseptörün Fn üzerindeki bağlanma yeri henüz tam bilinmemekle beraber, bu molekülün de RGD parçasına bağlandığı ve çözünür formdaki Fn'in hücre dışı matrikse bağ-lanmasında iş gördüğü düşünülmektedir.

Fn, hepatositler, makrofajlar, trombositler, fibroblastlar, amniyotik hücreler, endotel hücreleri, melanositler, mast hücreleri, schwann hücreleri, si-noviyal hücreler ve kondrositler gibi birçok hücre ti-pi tarafından sentezlenip salgılanmakla birlikte, dolaşımdaki Fn'nin büyük bir kısmı hepatositler ta-rafından oluşturulur. Fibroblastların toplam hücre-sel proteinlerinin %1-3'ünü, endotel hücrelerinin protein üretimlerinin %15'ini Fn oluşturur. Monosit kültürlerinde, hücreler olgun makrofaj haline dö-nüştüğünde Fn salınımını-25 kat artırmaktadır. Al-veolar makrofajların, Fn'nin daha az bulunduğu bir bölgede bulunmaları nedeniyle, Fn'yi kendilerinin sentezleyebilmesi özellikle önemlidir. Nötrofillerin ise Fn'i myeloid farklılaşmanın erken dönemlerin-de sentezleyerek dönemlerin-depoladıkları bildirilmiştir.

Plazma Fn'i 24-72 saatlik bir yarı ömre sa-hiptir. Dolaşımı terk eden Fn'in tümünün ne olduğu tam olarak bilinmemesine karşın, çözünür Fn'in önemli bir kısmı hücre dışı matriks elamanlarına bağlanmaktadır.

Normal kişilerde plazma Fn düzeyi 250-400 qg/ml. arasında değişmektedir. Fn düzeylerinin cinsiyet ve yaşa bağlı olarak büyük farklılıklar gös-termediği bildirilmiştir. Plazma Fn düzeylerinin, meme ve kolon kanserleri, karaciğer hastalıkları, büyük ameliyatlar, yanık ve travma sonrası, diya-betik retinopati, yaygın damar içi koagulopatisi, he-mopatik hastalıklar, septik neonatlar ve yetersiz beslenen çocuklarda düştüğü bildirilmiştir. Bu olgu-larda plazma Fn düzeyi düşüklüğü üç olası etme-ne bağlanmaktadır. Bunlar, proteaz düzeylerinin ve aktivitesinin artışı, Fn tüketiminin artması ve Fn sentezinin azalması şeklinde sıralanmaktadır.

Fn'in ağız içerisindeki dağılımı ile ilgili çalış-malara bakıldığın da Fn tüm salivada ve sub-mandibüler/sublingual salivada bulunurken, parotis salivada gözlenememiştir.Stimüle edilmemiş sali-vada daha fazla miktarda(ug/ml) Fn bulunurken, sekresyon oranı ise stimüle edilmiş tüm salivada daha fazla bulunmuştur. CF ve plazma Fn seviye-leri arasında bir fark bulunamamıştır. CF'de Fn ve sağlam Fn konsantrasyonları periodontitisli hasta-

(3)

C.Ü. DİŞHEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ DERGİSİ 2001 CİLT: 4. SAYI: 1

larda daha fazla bulunmuştur.1

Kanama eğilimi ve doku yıkımının miktarı ile 70 kD'dan büyük Fn fragmanlarının oranı ilişkilidir. Fn fragmanları insan kan monositleri için kemotak-tiktir. Fn fragmanları tüm crevicular fluid örnekle-rinde gözlenmiştir. Sağlam Fn oranı ve klinik para-metreler arasında pozitif bir korelasyon vardır. Sağlam Fn ve Fn fragmanları periodontal hastalı-ğın iyileşmesini ve patogenezini etkileyebilir. Fakat sağlam Fn ve Fn fragmanlarının biyolojik etkileri birbirlerinden farklıdır.1 Yapılan bir çalışmada, PDL hücrelerinin sağlam Fn'e maksimum prolife-rasyon ve kemotaksis gösterirken, Fn fragmanları-na aynı cevabı vermediklerini bulunmuştur.6

Şekil 1: Fibronektinin moleküler yapısı

Mikroorganizmalar Fn'e bağlanabilirler (Slreptokokus A, C,G,S. aureus, Streptokokus mu-tans. S. Salivarus, S.sanguis, ve Treponema palli-dum). Fn bakteri ve mikroorganizmalar için çeşitli bağlantı bölgeleri içerir. Yani Fn mikroorganizma-ların konak hücrelerine bağlanmaları için aracılık ederler bir çeşit reseptör görevi yaparlar.Bu aracı-lıktan dolayı Fn ağız florasının bir düzenleyicisi olarak işlev görürler. Belli Gr (+) bakterilerin epitel hücrelerine bağlanmasına yardım ederken, Gr (-) bakterilerin bağlanmasına engel olurlar. Bu Gr (-) bakterilere periodontopatojen olan Porphyromonas-gingivalis örnek verilebilir. S.pyogenes için ağız mukozası hücrelerine tutunmada ana reseptör Fn'dir. Stresli bir ortamda artan saliva proteaz akti-vitesi sonucu Fn mukoza yüzeylerinden ayrılmakta ve streptokokların ağız mukozasına adherensi azalmakta, Gr (-) basillerin ise artmaktadır. Fn'in mikroorganizmalara bağlanmaları yüksek oranda spesifiktir. Ökaryatik hücrelere Fn molekülünün bağlanmasına kısa bir aminoasit ardışığı (RGDS) aracılık eder. Sentetik peptit içeren RGD ardışığı Treponema palliduma Fn'in bağlanmasını inhibe eder. Fn'e bakterilerin bağlanmasını Fn molekülü-nün konformasyonu etkilemektedir.15

Fn'ı yıkan enzimler hem konakçı hem de bakterilerden kaynak alırlar. Fibronektolitik aktivite CF, subgingival plak ve gingival eksplant kültür or-tamlarında vardır. CF'in bu aktivitesi daha çok subgingival plaktan kaynaklanır. Subgingival plak örnekleri, nötrofil ve epiîel hücreleri içerir ki bunlar-da güçlü fibronektolitik aktiviteye sahiptirler.1

Yükselen saliva proteaz aktivitesi ile ilişkili epitel hücre Fn'deki bir azalmanın sebebi çok şid-detli hastalarda Gr (-) basillerin kolonizasyonu ve artmış adezyonu olarak düşünülebilir. Fn yıkan enzimler tüm insan salivasında vardır. Bu aktivite parotis ve submaksiller sekresyonlarda belirlenebi-lir seviyede yoktur. Tüm salivadaki bu enzim aktivi-tesi bireylerin oral temizlik durumlarıyla ilişkilidir. Dental plakta Fn yıkan enzim üreten bazı bakteri türleri baskındır. Bu yüzden oral temizlikteki deği-şiklikler saliva proteazları ve epitel hücre Fn'deki hızlı dalgalanmalara katkıda bulunabilir ki bu Gr (-) basiller ile kolonize olan akut hastaların alışılma-mış hassasiyetlerinin temelini oluşturur (bu hasta-larda proteaz aktivitesi yükselmektedir. Bu aktivite-ye sahip bakteriler arasında periodontal hastalıkla-rın patogenezinde Önemli rol oynayan, P.gingivalis ve B.inîtermedıus da sahiptir. Salivada Fn yıkıcı enzimlerin varlığı net değildir. Submaksüler ve submandibuler bezlerden toplanan salivada bu ak-tivite belirlenememiştir. Enflamasyon hücrelerinde bu enzimler belirlenmiştir ve bu tür enzimler özel-likle periodontitisli hastalarda (oral hijyen eksikli-ğinden kaynaklanan) CF'den oral kaviteye giren lö-kositlerden kaynaklanabilir. Oral epitel hücreleri saliva proteazları ile ilişkili bulunmuştur.5

Periodontolojide yapılan çalışmaların bir kıs-mıda Fn'in hücre adezyonu üzerine olan etkisin-den yaralanarak periodontal tedavide kök yüzeyle-rine yeni ataşman oluşumu üzeyüzeyle-rine etkisi çalışıl-mıştır.

Saliva ve Cf'deki Fn'in aynı zamanda ön-ceden yapılan in vitro çalışmalara göre periodontal tedavi sonrası yeni ataşman oluşumuna katılabile-ceğini göstermişlerdir.4,5,12

Baboonlar üzerinde yapılan deneysel bir ça-lışmada, cerrahi olarak açılan kök yüzeylerine fib-rin fibronectin sealing system (FFSS) uygulaması-nın bağ dokusu ataşmauygulaması-nını ve kemik rejenerasyo-nunu artırabileceğini göstermişlerdir.13

İn vitro olarak yapılan bir çalışmada, Fn'in mineralize sement üzerine epitelyal hücre migras-yonu ve büyümesine bir etkisinin olmadığını buna karşın parsiyel demineralize sementte bu proçesi artırdığını göstermişlerdir.10

Sitrik asitle demineralize edilen kök yüzeyle-rine hücre adezyonu artar. Ayrıca demineralizas-yonla kök yüzeylerinde açığa çıkan kollojene Fn uygulandığında hücre adezyonu daha da artmak-tadır. Fn'in hücre adezyonuna etkisi üzerine yapı-lan çalışmalarda 1 g Fn'in yaklaşık 1 mg hem demineralize kemik hem de demineralize kemik to-zunu ıslatabildiği gösterilmiştir. Serum 300u g/ml Fn içerdiği için oral cerrahi sırasında oluşan kana-ma ekspoze kök yüzeylerini hücre adezyonu için

(4)

C.U. DİŞHEKİMLİGI FAKÜLTESİ DERGİSİ 2001 CİLT: 4, SAYI: 1

yeterli miktarda Fn ile ıslatabilmektedir. Eksojen Fn'in klinik etkisini endojen Fn'in etkisinden ayır-mak oldukça güç olduğundan eksojen Fn'in klinik faydası endojen Fn'e göre daha azdır.19

Sitrik asit ve Fn uygulaması ile birlikte yapı-lan yönlendirilmiş doku rejenerasyonu tekniği-nin(YDR)'in bağ dokusu ve alveoler kemik rejene-rasyonu açısından tek başına uygulanan YDR ile karşılaştırıldığın da biraz daha iyi fakat istatistiksel olarak önemli olmayan sonuçlar verdiğini bulmuş-lardır.11

Through and Through furkasyon lezyonları-nın tedavisinin yapıldığı bir çalışmada otojen Fn ve sitrik asitle tedavi edilen bölgeleri, sadece sitrik asitle tedavi edilen bölgelerle ataşman kazancı açısından karşılaştırıldığında önemli bir fark bula-mamışlardır.

Bukkal dişeti çekilmelerinin tedavisinde tet-racycline (TTC) deminerilizasyonu ve FFSS uygu-laması ile birlikte yapılan YDR'in makul ve tahmin edilebilir sonuçlar gösterdiğini bulunmuştur.15

Dişeti çekilmelerinin tedavisinde üzerinde yaptıkları bir çalışmada, bariyer membranla bera-ber TTC demineralizasyonu ve FFSS uygulaması tek başına bariyer membran kullanımı ile karşılaş-tırdığında sondalama cep derinliğinde azalma ve sondalama ataşman seviyesindeki artış, bariyer membranla beraber TTC ve FFSS uygulamasın-dan daha fazla bulunmuştur.16,17

Bazı çalışmalarda, periodontal flep sonrası yara iyileşmesi üzerine tetrasiklin demineralizasyo-nu ve FFSS uygulamasının tek başına flep uygu-lamasına göre hiçbir ilave yararının olmadığı bu-lunmuştur.14

Fn ve heparan sülfat ile zenginleştirilmiş kol-lojen bariyerlerin periodontal yara iyileşmesinin er-ken safhalarında epitelin apikale göçünü engelle-yip bağ dokusu hücrelerinin ekspose kök yüzeyle-rine repopulasyonunu önemli derecede artırabile-ceğini göstermişlerdir.11

Sonuç olarak Fn'in hücre adezyonu özelli-ğinden yola çıkarak periodontal hastalığın pato-genezi ve periodontal iyileşme ve ağız ekolojisini düzenlenmesi üzerine etkileri yanında periodontal hastalığın bir belirteci olup olamayacağı konusun-da konusun-daha çok çalışmaya ihtiyaç vardır.

KAYNAKLAR

1. Akkoyunlu G.Gebelik öncesi ve gebelik dönemi sıçan ovaryumunda transforme-edici gelişim faktörü alfa (TGF∝), la minin, desmin ve fibronektin'in dağılımı.Yüksek lisans tezi.AN- TALYA.1997.

2. Araz M.Asitin ayırıcı tanısında asit fibronektin kon santrasyonunun değeri, Uzmanlık tezi.İSTANBUL,1996.

3. Bartold PM.Narayanan AS.Biology of the periodontal connective tissue,Quintessance Publishing Co,Inc,USA,1998.

4. Cafesse RG, Nasjleti CE, Anderson GB, Lopatin DE,

Smith BA, Morisson EC. Periodontal healing following guided tissue regeneration with citric acid and fibronectin application. J Periodontol.62(1):21-9,1991.

5. Ekmekçi H.Tiroid kanserlerinde tümör belirteci olarak fibronektin ve sialik ast düzeyi.Yüksek lisans tezi,İSTAN-, BUL.1997.

6. Fernyhough W, Page RC.Attachment, growth and synthesis by human gingival fibroblasts on demineralized or fıb- ronectin-treated normal and diseased tooth roots. J Periodontol 54(3):133-40.1983.

7. Gezer A.Erken doğum belirteci olarak servikogingival akıntıda fetal fibronektinin yeri, etkinliğin değerlendirilmesi ve diğer erken doğum belirteçleriyle karşılaştırılması.Uzmanlık te zi, İSTANBUL,1997.

8. Gibbons RJ.Etherden l:Fibronectin- degrading enz- ymes in saliva and their relation to oral cleanliness. J Periodon- tol Res.21:386-395,1986.

9. Hakgügener Y,Özder Ö.Oral fibronektin ve öne mi.C.Ü Tıp Fakültesi Dergisi20(2):151-154,1998.

10. Kapila YL, Lancero H, Johnson PW.The response of periodontal ligament cells to fibronectin. J Periodontol.69(9):1008-19.1998

11. Murakami Y, Iwahashi H. Yasuda H, Umemoto T, Namikawa I, Kitano S. Hanawaza S, Porphyromonas gingıvalis fimbrillin is one of the fibronectin-binding proteins Infect lmmun.64(7):2571-6,1996.

12. Pearson BS, Klebe RJ, Boyan BD, Moskowicz D. Comments on the clinical application of fibronectin in dentistry. J Dent Res.67(2):515-7,1988.

13. Pitaru S, Hekmati M. Geiger S, Savion N.The ef- fects of partial demineralizatıon and fibronectin on migration and growth of gingival epithelial cells on cementum in vitro.J Dent Res.67(11):1386-91,1988.

14. Pitaru S, Noff M, Grosskopf A, Moses O. Tal H, Sa vion N.Heparan sulfate and fibronectin improve the capacity of collagen barriers to prevent apical migration of the junctional epitheltum. J Periodonto!.62(10):598-601.1991.

15. Porvaznik M, Cohen M E, Bockowsky SW, Mueller II.EJ. Wirthlin Jr.MR. Enhancement of cell attachment to a substrate coated with oral bacteriyel endotoxin by plasma fibro nectin.J Periotontal Res.17:154-1 68, 1982

16.Ripamontı U, Petit JC. Lemmer J, Austin JC. Rege neration of the connective tissue attachment on surgically expo- sed roots using a fibrin-fibronectin adhesive system. An experi- mental on the baboon (Papıo ursinus). J Periodontal Res.22(4):320-6,1987.

17. Talanpoika JT.Söderling E, Paunio K: Characteriza- tion of fibronectin and fibrin(ogen) fragments in gingival crevicu- lar fluid. Scand J Dent Res.101:26-32,1993

18.Trombellı L, Scabbia A, Scapoli C, Calura G.Clinical effect of tetracycline demineralization and fibrin-fibronectin sea- ling system application on healing response following flap deb- ridement surgery. J Periodontol.67(7):688-93,1996

19. Trombelli L. Schıncaglia G, Checchi L, Calura G. Combined guided tissue regeneration, root conditioning, and fibrin-fibronectin system application in the treatment of gingival recession. A 15-case report. J Periodontol.65(8):796-803,1994

20. Trombelli L, Schincaglia G, Zangari F, Griselli A, Scabbia A. Calura G. Effects of tetracycline HCI conditioning and fibrin-fibronectin system application in the treatment of buc- cal gingival recession with guided tissue regeneration. J Periodontol.66{5):313-20,1995

21. Trombelli L, Schincaglia GP. ScapoliC. Calura G. Healing response of human buccal gingival recessions treated with expanded polytetrafluoroethylene membranes. A retros- peetive report. J Periodontol.66(1):14-22,1995

22. Tynelius-Bratthall G, Ericson D, Araujo HM. Fibro neetin in saliva and gingival crevices. J Periodontal Res.21(5):563-8.1986

(5)

C.Ü. DİŞHEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ DERGİSİ 2001 CİLT: 4, SAYI: 1 23. Ünlü M,Cerrahi girişimin plazma fibronektin, immu-

noglobülün ve kompleman düzeylerine etkisi.Yüksek lisans te zi, SİVAS, 1990.

24.Yeung S, Boyatsiz S. The use of autologous fibro- nectin in tne surgical repair of through-and-through furcation le- sions in man. A pilot stucly. JClinPeriodontol. 17(5):321-3.1990.

Yazışma adresi: Dt.Serhat Demirer Cumhuriyet Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Periodontoloji AD SİVAS Tel:03462191010-2774

Referanslar

Benzer Belgeler

Çünkü; örneğin, daha önceden orta derecede horizontal kemik kaybı ile sonuçlanan generalize periodontal hastalığı olan bir hasta, başarılı bir periodontal tedavi görmüş,

 Ceplerin sondalanması (biyolojik yada histolojik derinlik, klinik sondalama derinliği). 

Alveol kemiğin yüksekliğinin azaldığı ancak iki dişin mine-sement sınırını birleştirdiği varsayılan hayali çizgiye göre paralelliğin korunduğu kemik

Diş yüzeyi temizliği ve kök yüzeyi düzleştirmesi Detertraj- Küretaj Diş yüzeyi temizliği Detertraj: Diş yüzeyinden mikrobiyal dental plak ve diş

Probiyotik bakterilerin azalmasında gastrointestinal flora tarafından sentezlenen vitamin K ve vitamin B’nin azalması periodontal kanamalarına neden olur.. A vitamini

sonrası, diştaşı doku içerisine itilebilir 12 veya derin ceplerden diştaşının tam olarak uzaklaştırılamaması nedeniyle cebin kuronal kısmında drenaj

78 Yapılan bir çalışmada periodontitisli diyabetik bireylerde serum selenyum, glutatyon ve katalaz seviyelerinin periodontitisi olan ve olmayan sağlıklı bireylere

39 Sonuç olarak; çalışmaların çoğunda, kronik diyaliz hastalarında periodontal hastalık görül- me sıklığının arttığı, periodontal hastalıklar ise, sistemik