• Sonuç bulunamadı

Fransızlar ve biz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Fransızlar ve biz"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

‘RİVF.T (5 I — 'j 4

DÜŞÜNCELER

Fransızlar ve biz

Milletlerarası gerçek sevgi var mıdır?

Bazan evet. Bence bunun en iyi ölçüsü şudur: Eğer siyasî dargınlıklar ve hatta savaşlar, ruhî dostluğu yıkamıyorsa iki ulus arasında inanılmağa değer bir bağ bulunduğuna kani olmak icab eder. Hem kani olmak icab eder, hem de böyle ma­ nevî bir unsuru ihmal etmiyerek, maddi rabıtaların kuvvetlenmesi ve günden gü­ ne verimli olması davasında o cevherden faydalanmak lâzım gelir. Biz Türkler böyle bir sevgi ve dostluk tanıyoruz. V e bunu Umumî Harb yıllarında iyice tec­ rübe ettik. Malûmdur ki o yıllarda biz Fransızlarla cenkleşiyorduk. Gene ma - lûmdur ki 1908 tarihinde meşrutiyetin i ilânını müteakıb, iptida Bosna-Herseki ilhak suretile Balkan ve cihan muvaze - nesinden mühim bir çivi söken (mütevef­ fa) Avusturya İmparatorluğu, fırsat bek­ leyen bütün aç gözlere bir yağma salgı­ nının ilk örneğini verdi. V e böylece Trablusgarb, Balkan ve nihayet Umumî Harb felâketleri, üstüstüne çarptığımız birer torpil halinde infilâk ettiler. Lâ - kin... Evet bir dakika durup düşünmek­ te fayda vardır. Gerek büyük bir takım politikalarla menfaatlerin gerek aleyhi - mizde durmadan yapılmış zehirli propa­ gandaların tesiri altında olarak eski Os- manlı İmparatorluğuna dost bir edâ ta- kınamıyan bugünkü müttefiklerimize karşı biz o günlerde de bir iç düşmanlığı, bir gönül barışmazlığı duymazdık. Bilâ­ kis!.

Hele Fransızlarla fikrî sempatimiz pek ziyade idi. Harbin en zalim güçlükleri bi­ ze sayısız zahmetler ve mahrumiyetler yağdırırken bütün mekteblerimizdeki fransızca tedrisata bir sekte bile verme­ dik. Halbuki o zaman Almanların başlı­ ca hedeflerinden biri bizi kendi kültür - lerile de fethetmekti. Ediblerimiz, şairle­ rimiz, hukukçularımız, filozof ve müte - fekkirlerimiz, nihayet, en büyük ekseri - yetle ilim, fen, san’ at ve teknik adamla­ rımız - dikkate değer - bir hususiyet gös­ terdiler. Yani zekâları hiçbir dar taas - subla hastalanmadı. Kendileri diğer A v ­ rupa dillerine yabancı olmadıkları ve her büyük kavmin kendine has meziyetlerini gözden uzak tutmadıkları halde Fransız irfanile aralarındaki zekâ dostluğuna kü­ çük bir vefasızlıkta bulunmadılar. Ni - çin? Bunda başlıca iki ruhî sebeb ara - malıdır. İşte birincisi: Uzun zamanlar Türk gençliğinin zihnî terbiyesini, ruhî temayüllerini ve haslatlarile seciyye husu­ siyetlerini yakından takib etmiş olanlar görmüşlerdir ki Türk zekâsı, karakteri ve umumî psikolojisile Fransız ruhu arasın­ da pek çok temas ve benzerlik noktaları vardır. Onlarıh sonra da dikkate değer zekâ ve kavrayış yakınlıkları mevcud - dur.

İkinci sebebi şöyle görürüz: Türk ir - fanı yalnız şark kültürünün duvarları için­ de kalmayarak garb fikir hayatının en - ginine doğru ilk akınlarını yaptığı za - man, iptida karşısına Fransız edebiyatı çıkmıştır. Ancak eğer Türk kafası ve zevki, karşılaştığı bu hâzinede, kendi ru­ hundaki civanmerdliği ve hürriyetile is - tiklâl bulmamış olsaydı, ona iştiyakını büsbütün alevleyecek bir cevher fevkalâ­ de sıcak bir sevgile bağlanamazdı.. Ora­ da istediğini, sevebileceğini tamamile bu­ labildiği içindir ki ona çok kıymet verdi

Yazan: Fazıl Ahmed A y kaç

ve İktisadî, malî, siyasî menfaatler iki memleketi birbirile çarpıştırdığı vaziyet­ lerde bile Türk vicdanı Fransız kültürü sevgisini bırakmadı. Bundan ne çıkar? Ve bunları niçin söylüyorum?

İptida şu çıkar ki Türk ruhu ve cibilli­ yeti de Fransızmki gibi vuzuhu, aydınlığı ve muvazeneli ahenk içindeki kavi, za - rif ve medenî cihan telâkkisini seviyor. Sisli, müteassıb ve kaba zihniyetten hazetmiyor. Hele egoist, dar ve sade menfaatçi vicdandan iğreniyor. Çünkü o ruh, esasında demokrattır ve cömerddir. Şu halde kendisinin müstakbel inkişaf - larmın istikametlerini tespit ederken bu vasıflar gözönünde tutulmalıdır.

Bunları ne vesile ile hatırladığım bah­ sine gelince, hemen itiraf edeyim:

Fransanm muhterem sefiri M. (Mas - siglie) nin geçen gün gazetelerde oku - duğum beyanatı vesilesile.

Memleketinden toprağımıza dönen Fransz sefiri gazetecilerle bir mülakatın­ da Türk - Fransız ticarî münasebetlerinin müstakbel inkişafına dair çok ümid ve­ rici sözler söylemiştir. Şu hâdiseyi bü - yük bir memnuniyetle kaydediyoruz. Esasen daha İngiliz ve Fransızlarla bi - zim aramızda üçüzlü pakt imza edilme­ den evvel, cihan barışına daima faydalı bir destek olacak olan bu hayırlı işin, Türk - İngiliz ve Türk - Fransız müna - sebetlerine İktisadî sahada da pek mes- ud bir genişlik temin etmeğe namzed bu­ lunduğunu yazmıştık. İşte muhterem se­ firin son beyanatı, beklediğimiz bu fe - yizli mevsimin yaklaşmış olduğunu gös­ termektedir. Hatırımızdan çıkarmamalı - yız. Türk ve Fransız tarihleri malûm olan klâsik hatıraların dışında dahi birbirile pek mühim malî ve İktisadî bağlılıklara malikti. O kadar ki Türkiyenin ekonomi sahasındaki her genişlik veya darlığı ak­ si tesirini mutlaka dostlarımızla aramız­ daki münasebetler üzerinde hemen gös­ terdiği gibi bu tesirler de hududlarını pek hayatî sahalara kadar ilerletebilmişler « dir. Ancak çok mühim - fakat ekseriya unutulan - bir noktayı hatırlardan çıkar - mamak lâzım gelir. Pek küçük menfaat­ lere çengellenip kalan bazı hasis hesab- lar ve düşünceler çok defa büyük fayda­ ların istihsaline engel teşkil eder. Dün - yada herşeyi cılız menfaate bağlamak düsturu, çok defa en büyük ölçüdeki is­ tifadelerin vücud bulamamasına sebebi­ yet verir. Hatta dünyanın ileriyi gören birçok muazzam mütefekkirine uyarak iddia edebiliriz ki bugün müfteris hay - vanlar halinde birbirini yiyen beşeriyet bu kadar saldırıcı bir menfaat sar’ ası de bunalmış olmasa, kendisinin çok da­ ha nef’ ine olan huzur ve servet zaferleri kazanabilirdi.

Pek samimiyetle temenni ederiz; zevk, san'at, felsefe, edebiyat, hukuk ve cemi­ yet telâkkilerile demokrasi ideallerinde birbirini pek iyi anlayan, birbirine mu - vazi bir tekâmül yolu üzerinde yürüyen Fransızlar ve Türkler, şimdiden sonra ayni yakınlığı İktisadî alanlarda da ta­ hakkuk ettirsinler. Zira her iki büyük milletin geçirdiği muazzam- tecrübejer - den sonra başka türlü hareket cidden yazık olur; hem kendileri, hem medeni-

ruhu için!

Fazıl Ahmed A Y KAÇ

Referanslar

Benzer Belgeler

Hikmet GİZER ve merhume Vildan GİZER'in kızları, Bilge BERKER'in annesi, Faruk BERKER'in kayınvalidesi, Rikkat KURAN'ın

Meh­ met Akif’in, inkârı çok zor bir sanatçı yönü vardır ki bu da, nazma olan ortaksız hâkimiye­ ti, Türk dilini kullanmaktaki meharetli

In the present study, we demonstrated that BJ-601 at a concentration of 40 mM, which inhibited cell cycle arrest, did not induce any significant changes of the protein levels of

This comparative study was conducted to determine the bioequivalence of two tablet products (Dogmatyl and Sulpin) containing sulpiride on 12 normal healthy Chinese male vol- unteers

Bilinmeli ki halis dindarlık yalnız Allah için olanıdır. Allah‟tan baĢka Ģeyleri kendilerine koruyucu kanul edenler, -ki sadece bizi Allah‟a yaklaĢtırsınlar

To investigate the molecular basis of the renal injury, we evaluated the expression of the stress marker, heme oxygenase-1 (HO-1), in celecoxib-stimulated mesangial cells.. We report

Dünya’n›n koruyucu manyetik kalkan›n› altediyor ve Günefl taç›ndan gelen elektrik yüklü enerjik parçac›klar atmosferimizin üst katmanlar›n› istila ediyor.. O zamana

Zimosanın monosit, makrofaj ve dendritik hücreler gibi immün sistem hücrelerindeki etkilerine toll-like receptor 2, dektin-1, mannoz ve kompleman reseptörleri gibi