SELÇUKLU TE~K~LÂTININ MEMLÛKLERE TES~R~~
ALTAN ÇET~N*
Türk devlet te~kilat~n~n ~slam âleminde kuvvetli ve bariz tesirler yapmas~,
bilhassa, Büyük Selçuki Devleti'nin kurulu~undan sonrad~r: Abbâsi
halifele-rini nüfuzlar~~ alt~na ald~ktan sonra, M~s~r ve Suriye gibi ~ii Fit~mi
halifeleri-nin hâkimiyet sahalar~~ müstesna olmak üzere, ~slam dünyas~n~n hâkimi olan
ilk Selçuk"' sultanlar~, devlet müesseselerini çok sa~lam olarak kurdular.
Bun-lar aras~nda Sâsâni ve ~slam men~einden gelenlerin yan~~ s~ra, k~smen
Kara-hanhlar'dan ve k~smen de O~uz ananelerinden kökünü alan Türk
müessese-leri de mevcuttu. Bu büyük devletin parçalanmas~ndan sonra, yerine kim
olan muhtelif devletlerde- mesela, Hariz~n~ahlarda, Suriye, ~ran ve Anadolu
Selçuk ilerinde, Atabeylerde, Eyyûbilerde, sonralar~~ Memliiklerde- Türk
men~einden gelen müesseseleri görmek kabildir ~. M~s~r Memliiklerfnin,
devlet te~kilat~~ husûsunda Selçuldular'~n tesiri alt~nda kald~klar~~ çok aç~kt~r.
Onlar~n varis olduklar~~ Eyyûbiler, Selçuklular Devleti'nin kollar~ndan biri
idi2. Bu makalede, Fuat Köprülü'nün Selçuklu tesiriyle ilgili mülahazalar~~
kaynaklar~n ~~~~~nda bir nebze de olsa teferruatland~r~larak, konuya ~~~k
tutulacakt~r. Ayr~ca Memlûklerin tevârüs eyledilderi tarihi arka plan~~ ortaya
koymak ve te~kilat tarihlerine bir katk~da bulunmak maksad~yla, elde
edilebilen bilgiler dahilinde, Selçuklu-Memlûk te~kilatlar~~ alakalar~~ ortaya
konulmaya çal~~~lacakt~r. Bu yap~l~rken ~st~lahlardan ba~lanacak gidilebilecek
yere kadar gitmeye çal~~~lacakt~r. Ancak bizim maksad~m~z temas edilecek
olan müessese lerin mufassal bir tarihini yazmak de~ildir. Böyle bir te~ebbüs
bu makalenin dar çerçevesine s~~mayaca~~~ gibi, bizi as~l mevzumuzdan da
uzakla~t~racakt~r. Burada Selçuklu-Meml~lk irtibat~n~~ tebarüz ettirmek
istedi~imizden müesseselerden ancak genel hatlarlyla bahsetmekle iktifa
ettik.
Dr., Gazi Üniv., Fen-Ed. Fak., Tarih Bölümü.
1 Fuat Köprülü, Bizans Müesseselerinin Osmanl~~ Müesseselerine Tesiri Hakk~nda ffi'z~~ Mülahazalar, ~stanbul, 1981, s.183-184.
I- TESK~LÂTA DAIR BAZI UN SURLAR
A) SELÇUKLU GULAMLARINDAN MISIR'DAK~~ MEMLÜK
N~ZA-MINA
M~s~r'da kurulan Memliikler Devleti, münhas~ran "memliik" (=gulâm)
statüsündeki askeri zümreye dayal~~ siyasi bir te~ekküldü. Bu devletin askeri
te~kilâun~n dayan d~~~~ tarihi kaynaklardan birisi Selçuklu askeri te~kilât~d~r.
Büyük Selçuklu Devleti'ni kuran Türkmenler, yava~~ yava~~ devlet idaresinden
ve ordudan tasfiye edilerek, yerlerine gulâm sistemine göre yeti~tirilmi~~ olan
kadrolar getirilmi~ti. Bunun en ba~ta gelen sebebi, "saltanatm hanedan~n
or-tak mal~" olarak telakki edilmesi ~eklinde ifade edilebilecek olan Türk
haki-miyet anlay~~~n~n devlete verdi~i zarar~n, tarihi tecrübe ile anla~~lm~~~
olmas~-d~r. Buna mini olmak için Tu~rul Bey, ba~lang~çtan itibaren merkeziyetçi bir
devlet kurma gayreti içine girmi~ti. O, bu sebeple, ~brahim Y~nal, Kutalm~~~ ve
Elbasan gibi Selçuk'un torunlar~~ olan ~ehzadelere özel bir hakimiyet sahas~~
tahsis etmemi~ti. Bununla beraber, O~uz töresine göre, ya~~~ icab~~ hukuken
reisleri bulunan amcalar~~ ~nanç Yabgu ile devletin kurulu~unda ve askeri
za-ferlerde birinci derecede rolü olan Ça~r~~ Bey'i hükümranl~k haklar~ndan
mahrum etmek do~ru ve kolay bir i~~ de~ildi. Tu~rul Bey'den itibaren
mer-keziyetçi bir devlet mekanizmas~~ kurma gayretleri beylerin mukavemetleri ve
isyanlar~~ ile kar~~la~m~~~ ve vaki mücadelede Türkmen beyleri aristokrasisinin
nüfuzu tedricen k~r~lm~~~ ve yerlerine kölelikten yeti~en Türk emirleri
ku-mandan ve valiliklere yükseltilmi~tir. Netice olarak Tu~rul Bey ile Ça~r~~
Be-y'e ait olan miras Alparslan'a intikal ederek ~nanç Yabgu'nun hakimiyetine
son verilmi~, devletin birli~i kurulmu~~ ve kimseye hakimiyet hakk~~
bah~edil-memi~tir. Bununla beraber Selçuklu sultanlar~n~n merkeziyetçi bir devlet
kurma gayretleri sadece yüksek makamlara yap~lan tayinlere münhas~r
kal-m~~, ve Türkmen beylerinin nüfuzunu k~rma ve O~uz ileri gelenleri yerine
Türk mem/ûklerini yerle~tirme te~ebbüslerine ra~men bünyede köklü bir
de~i~iklik yap~lmam~~t~. Zira, köle men~eli emirler (gulâmlar)
görevlendiril-dikleri yerlerde."resmi bir memur" durumunda olup, insanlar üzerinde ba
~-kaca bir nüfuza sahip de~illerdi. Türkiye Selçuklu lar~~ ve Osmanl~larda da
bunlar~n büyük ve zengin ~ktalarla kontrol edilmeyecek kadar
güçlenmele-rine izin verilmemi~~ ve bu nevi emirler görevli bir âmir konumunda kalm
~~
-lard~r. Devleti hanedan azas~n~n mü~terek mal~~ kabul eden Türk anlay~~~m
y~kmak, saltanat usülünü de~i~tirmek, Büyük Selçuklu sultanlar~n~n ciddi
gayretlerine ra~men mümkün olmad~~~ndan, her sultan~n ölümü bir taht
SELÇUKLU TE~K~LATFNIN MEMLÜKLERE TES~R~~ 107
kavgas~na, mücadele veya parçalanmaya yol aç~yordu. Osmanhlar müstesna
olmak üzere, bütün Türk devletlerinde bu anlay~~~n sürmesi bu ananenin ne
kadar güçlü oldu~unu göstermektedir.
Selçuklu
sultanlar~n~n arazi idaresinde yapmaya çal~~t~~~~ düzenlemeler
sadece merkezi otoriteyi sa~lamay~~ hedeflemiyordu. Selçuklular, askerlerini
ülkenin her taraf~na da~~tarak topra~a ba~l~~ bir ordu vücuda getirirken,
devletin temelini te~kil eden bir k~s~m Türkmenlerin geçimini de temin
edi-yor ve memleketin imar ve idaresine de yeni bir yol buluedi-yorlard~ '. Ikta.
siste-miyle4 devlet maa~~ ödemeden bir orduyu beslemekte, mühim bir Türkmen
nüfusunu topra~a ve devlete ba~layarak iskân etmekte ve istihsalin artmas~n~,
sa~lamakta, halk ile hükümet aras~nda yeni askeri ve idari bir kadro
olu~-turmakta idis. Büyük Selçuklu Devletini kuran unsurun, devletin devam
~~ için
de, askeri kuvvetin esas~~ olmas~~ zarureti vard~. Fakat, bir taraftan devletin
henüz ba~~ dayana~~~ olan bu göçebeleri yeni ~artlara uydurmak için onlar~~
ananevi hayat tarz~~ ve hakimiyet telâkkisinden uzakla~t~rmak, di~er taraftan
da eski hayat~n verdi~i al~~kanl~k sebebiyle devam eden ya~ma ve çapul
faali-yetlerine son vererek, devlete ba~l~~ yerle~ik bir unsur haline getirmek
gere-kiyordu. ~~te Selçuklu devrinde topra~a ba~l~~ bir ordunun kurulmas~, yani
göçebelere arazi tevzi etmek suretiyle, askeri ~ktalar~n kurulu~u hadisesi bu
ihtiyaç ve zaruretlerin askeri hedefler ile telifi, asker ve idareci unsurlar ile
reaya aras~ndaki inünasebet ve menfaatlerin ahenkle~tirilmesi faaliyetinin
neticesidir6. Zira ananevi usullerle bir devletin kaim ve daim olmas
~~
müm-kün gözükmemektedir. Her nevi nizams~z siyasi ve iktisadi etkinli~in
talihsi-zili~i, uzun devirler sürdürülememesidir. Er ya da geç kaynaklar tükenecek
ve haz~ra da~~
dayanmayacakt~r. Bu bak~mdan ancak tar~m toplumuna ait bir
nizam~n tesisi ve bu yolla siyasi, iktisadi ve askeri gücün payidar olmas
~~
mümkündü. Bu bak~mdan yar~-göçebe kültürün yerine yerle~ik ve üretime
dayal~~ bir sisteme ihtiyaç duyulmu~tur. Bu yolla hem yar~-göçebe hayata
da-yal~~ çevrelerin gücü elinden al~nacak, hem de yeni nizam~n askerlerine yeni
3 Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-~slam Medeniyeti, ~stanbul, 1997, s.309-131. 4 "Hz. Peygamber çok say~da ki~iye de~i~ik mülahazalarla ~ktâ vermi~tir. Bu ~ktâlar~n bü-yük bir k~sm~~ Müslüman olmalar~~ istenen ki~ilerin kalplerini ~slâm'a ~s~nd~rmak, bir k~sm~~ da topraklar~n daha verimli hale getirilmesini sa~lamak amac~yla verilmi~tir.", Mustafa Demirci, "Ikt", ~slam Ansiklopedisi (TDV), c.22, ~stanbul, 2000, s.43. Bu ~ekilde ~slâm devletinde ilk ör-nekleri görülen iktâ daha sonraki tarihi süreçte yeni boyutlar kazanarak devam etmi~tir.
Turan, a.g.e., s. 312.
6 Osman Turan, "~ktâ", ~slam Ansiklopedisi (MEB), c.5-II, ~stanbul, 1993, s.952; Osman Turan, "Türkiye Selçuklular~nda Toprak Hukuku", Selçuklular ve ~slâmiyet, ~stanbul, 1993, s.69.
gelir kaynaklar~~ sa~lanacakur. Bu bak~mdan
askeri ~ktâ
nizam~yla Türkler
kendi ça~lar~na uymakta gösterdikleri bu ba~ar~yla hem co~rafya hem de
ta-rihe tutunma imkan~n~~ elde etmi~lerdir.
Ortaça~lar boyunca, Türk-~slam devletleri ordular~nda, köle statüsünde
ki Türkler büyük ölçüde istihdam edildikleri için
Selçuklu
ordusundaki hür
Türkmenlerin yerini zamanla
gulâmlarm 7
almas~~
Büyük Selçuklu Devletinin
tekamül ederek klasik bir Türk-~slam devleti8 haline gelmesinin tabii neticesi
olarak say~lmaktad~r°. Bilindi~i kadar~yla
gulâm
düzeni
Selçuklulara
Sâmâni-lerden
geçmi~tir'°.
Büyük Selçuklu
devletinde
gul'âml~ktan
yeti~mi~, sarayda
veya orduda muayyen bir rütbeye ve dereceye ula~m~~~ askeri erkan görev
al-m~~t~r. Bunlar devletin ve hükümdar~n dayand~~~~ ba~l~ca kuvvetlerdi. Bu
iti-barla hazerde ve seferde onlar~n oynad~klar~~ roller pek büyüktü Il.
Büyük
Selçuklu
ordusunun üç ana k~sm~ndan birini
gulâmân-~~ saray
denen bu grup
olu~turuyordu12.
Selç~~klular~n
siyasi ve kültürel bak~mdan devam~~ olan di~er
tabi devletlerde de
gulâm
sistemi görülmektedir. Mesela,
Kirman Selçuklu
devletinde ordunun ikinci büyük k~sm~n~~
gulân~lar
te~kil ediyordu. Bu
g~~-
7 Sadr ed-Din Ebt~~ el-Hasan Ali b. Nâs~r b. Ali el-Hilseyni, Ahbâr ed-Devlet
es-Selcu-kiyye,(Ter. Necati Liigal), Ankara, 1999, s.I07; el-Hüseyin b. Muhammed b. Ali el-Caferi er-Ru-degi ~bn Bibi, el-Evân~iru'l-Alâiye fi Umuril-AIL'iye, (Ter. Mürsel Öztürk), c.1, Ankara, 1996, s. 55. 61, 227, 237, 252, 279, 292, 390; c.2, 25, 27, 34, 93, 99, 105, 117, 123, 125, 129, 138, 139, 248; Mahmud b. Muhammed Alcsarayi, Müsâmeret el-Ahbâr ve Müsâyeret el-Ahyâr, (Tah. Osman Turan), inti~ârât-~~ Esâtir, Tahran, 1362, s.17, 86, 188, 325.
8 ~bn Haldun, bu durumu bütün aç~kl~~~~ ile hiçbir izaha veya tefsire gerek b~rakmadan ~öyle tespit etmi~tir; "Devletin ba~~nda bulunan kimse kendi akraba ve topluluklar~~ olan kav~ni-nin ve kendisine arka olanlar~n kuvvet ve yard~mlar~yla devlet kurabilir. Bu devletin ilk devresi-dir. Devlet ikinci devresinde onlar~~ istibdad~~ alt~na alarak, hükümdar ululu~u ancak kendi ~ah-s~nda toplad~ktan ve onlar~~ (akraba ve topluluklar) devlet i~lerinde ortak olmaktan uzalda~ur-d~ktan sonra devleti kuran bu ki~iler, hilkümdann dü~man~~ olurlar. Flükümdar bunlar~n kuwe-tini k~rarak devlet idaresinden uzakla~urmak için kendi neslinden olmayan yard~mc~lar arama~a mecbur olur. Gerçek ~eref ve asaleti ancak asabiyet erbab~na, yani arkalannda kendilerine yar-d~m edecek kuvvet ve ~evket sahibi uru~~ ve akrabalar~~ olanlara mahsustur. Arkalannda kudretli un~~~ ve akrabalar~~ olan ~eref ve asakt sahipleri kendi kavimlerinden olmayanlar~~ kendi terbiye ve hizmetlerine kabul eder veyahut onlara yard~m etmeyi ve himaye etmeyi üzerlerine ahrlar, yahut esir ederek ve sat~n alarak onlara sahip olurlar, yahut azad ederek bunlar~~ kendilerine in-tisap ettirirler. Bu intisab edenlerin inin-tisaplan akrabahk yerini tutar. Mensup olduklar~~ ki~ilere yard~m ve arka olmak hususunda, sahiplerinin neseplerine mensup olanlar gibi say~hrlar." ~bn Haldun, Mukaddime, c.1, (Ter. Zakir Kadiri Ugan), ~stanbul, 1990, s.342, 460.
9 Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu Imparatorlu~u Tarihi, c.3, Ankara, 1992, 5.236. 10 Nizâm el-Mülk, Siyasetname, (Haz. M.Altay Köymen), Ankara, 1982, s.134.
"Köymen, a.g.e., s.249-250.
12 Co~kun Alptekin, "Selçuklu Devletinin Askeri Te~kilât~mn Eyyubi Askeri Te~kilât~na Te-siri", Belleten, c.L1V, s.209, 1990, s. 117.
SELÇUKLU TE~K~LÂTUNIN MEMLI:JKLERE TES~R~~ 109
/âmlar~n Türk kölelerinden sat~n al~n~p Horasan yoluyla Orta Asya'dan
geti-rildi~i san~lmaktad~r". Yine Selçuklular Anadoluya girdiklerinde bu gulâm
(meml~lk) sistemini beraberlerinde getirmi~~ ve uygulam~~lard~".
Biraz yukar~da da ifade edildi~i gibi, Büyük Selçuklular'm devleti
mer-kezile~tirme çabalar~~ ve böylece Türkmen beylerinin nüfüzunu k~r~p O~uz
ileri gelenleri yerine, memlükleri ikâme etme te~ebbüsleri köklü bir
de~i~ik-lik getirmemi~ti. Zira kendilerine geni~~ vilayetler verilen ve ço~unun men~ei
köle olan emirler, ~ktâlar~~ dahilinde besledikleri ve maiyyetlerinde
bulun-durduklar~~ bazen say~s~~ bine varan askeriyle üstün kuvvetli bir hükümdar
gi-biydiler. Büyük iktâ (t~mar) 'ya müsaade etmeyen Türkiye Selçuklularmdan
ve Osmanhlardan farkl~~ olarak bu iktâ sahipleri, maiyetlerindeki askerlerin
yaln~z amiri de~il, ayn~~ zamanda hâkim ve efendileri bulunuyorlard~". Bu
sebeple Büyük Selçuklu Devletinin y~k~lmas~n~~ müteakip ayn~~ isimde pek çok
Selçuklu Devleti
ortaya ç~km~~t~r. Türkiye Selçuklulan Devletinin
y~k~lmas~n-dan sonra ise ancak uçlarda devlet olmaya namzet yap~lar ortaya ç~km~~t~r.
Zira belirtti~imiz gibi, Türkiye'de (Anadolu) büyük ve feodal mahiyette
iktâ-lara müsaade edilmemi~ti. Vilayetlerde askerleri ba~~nda bulunan suba~~lar
(serle~kerler) o vilayetin ve askerlerin sahibi ve efendisi de~il, sadece amiri
Selçuldular,
11. asr~n ikinci yar~s~ndan itibaren, bilhassa Sultan Alparslan
zaman~nda, Fâtimi Devleti'nin hakimiyeti alt~ndaki Suriye'ye girmi~~ ve
burada Suriye ve Filistin Selçuklu Devletleri kurulmu~tur. Bu yolla Selçuklu
müesseseleri ve dolay~s~yla ordu te~kilat~~ da bölgeye getirilmi~tir°7. Büyük
Sel-çuldu Devleti'ne
ba~l~~ olarak kurulmu~~ olan fakat sonralar~~ ba~~ms~zl~klar~n~~
elde eden atabeyliklerin askeri te~kilatlar~~ da ayn~~ idi. Selçuldularin
y~k~lma-s~ndan sonra ortaya ç~kan ve onlar~n devletlerinin miras~na konan yeni dev-
13 Erdo~an Merçil, "Kirman Selçuklular~", Do~u~tan Günümüze Büyük ~slâm Tarihi, c.7, ~stanbul, 1989, s.281-282.
14
Speros Vryonis, "Selçuklu Gulâmlar~~ ve Osmanl~~ Dev~irmeleri", (Ter.Tuncay Birkan), Cogito, s.29, Güz-2001, s.93-113.
15 Turan, a.g.e.,s. 313. 16 Turan, a.g.e., s. 313.
17 Ali Sevim, Suriye-Filistin Selçuklu Devleti Tarihi, Ankara, 1989, s.VII; "Topkap~~ sara-y~nda 640 nolu bir Meml~lk aleminde bulunan dü~ümlü geçmeler Selçuklulandan gelme bir özelliktir. Selçuklu-Zengi-EyytIbi-Memlük çizgisindeki devam~n en zarif bir örne~i olan bu alem; Suriye'de devam eden özellikle cami ve medrese mihraplar~nda kullan~lan geometrik örgülü dü~ümlü geçmelerin Memliikler devrine aksinden ba~ka bir ~ey de~ildir."; BItz. Hülya Tezcan-Turgay Tezcan, Türk Sancak Alemleri, Ankara, 1992, s.16-17.
letlerin bir ço~u onlar~n atabeyleri veya tâbileri olup eski nizam aynen devam
ediyordu". Musul Atabeyli~i Nûr ed-Din Mahmud Zengi zaman~nda askeri
te~kilat~n~~ düzenledi. Bu düzenleme de tamamiyle Büyük Selçuklu
Dev-letinin
askeri te~kilat~n~n küçük bir modeli idi. Selah ed-Din, amcas~~ ~irldil~~
ve babas~~ Necm ed-Din Büyük Selçuklu Devleti' ne tabi olan ~rak Selçuldulart
vas~tas~yla Musul Atabeyli~ine intikal eden askeri te~kilatm içinde birer
ku-mandan idiler". Bu yönüyle Eyyübiler, Selçuldulann koynunda geli~mi~~ ve
onlar~n pek çok adetlerini alm~~t~r". el-Kalka~andi, Selâh Din'in Nûr
ed-Din Mahmud Zengi ad~na M~s~r'a hakim olunca bu ülkede icra edilmekte
olan Fâtimi usûl ve merasimini kamilen de~i~tirip yerine Türk (yani
Sel-çuklu)
nizam~n~~ ikame etti~ini yazar". Dolays~yla, Eyyübfler Selçüldular~n
pek çok adet ve nizam~n~~ M~s~r ve Suriye'ye getirmi~lerdir. Bu sebeple Eyyt'ibi
te~kilat= iyi anlayabilmek için Selçuklu askeri nizam~mn iyi anla~~lmas~~
ge-reklidir22. Selçuldular de~erli kumandanlarma askeri hizmet kar~~l~~~nda
ik-tâlar veriyorlar ve onlar~~ atabek olarak ~ehzadeleri terbiye ile
görevlendiri-yorlard~. Bunlar, ifade edildi~i gibi, bir süre sonra ba~~ms~zl~klar~n~~ elde
etti-ler. Bu atabegliklerden en önemlilerinden birisi de bahsi geçen Musul
Ata-beyli~i idi. Bu ataAta-beyli~in ba~~nda bulunan Nûr ed-Din Zengi vas~tas~yla
M~-s~r'~n yolu kendisine aç~lan Selâh ed-Din Eyyübi (1169-1193) amcas~=
el-Esediyye ve kendine ba~l~~ es-Sâlihiyye ve en-Nas~riyye mem/ûklerine
dayana-rak Halife `Adid ölüm dö~e~inde iken M~s~r'da Abbasi halifesi ad~na hutbe
okutmu~tu". Eyyûbfler Fâtimiler'in yerine M~s~r'a hâkim olunca Fâtunilerin
pek çok te~kilat~n~~ b~rak~p, Musul Atabeki '~mad ed-Din Zengi
Devleti'-nin müesseselerini benimsemi~lerdi24. Selâh ed-Din Eyyûlpi M~s~r'a hakim
olunca askeri te~kilat~~ da yeniden düzenlemi~ti. Bu düzene bak~nca sistemin
Selçuldularda
oldu~u gibi iktâil süvarilere dayanan bir te~kilat oldu~u
gö-rülmektedir25. Selâh ed-Din Fâtitni ordusunda bulunan Zenciler ve Ermeni-
Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-~sla'm Medeniyeti, ~stanbul, 1997, s.255. 13 Köprillii, Edebiyat Ara~t~rmalar~ , 5.163; Alptekin, a.g.m., s. 118.
20 Alptekin, a.g.m., s. 118.
21 el-Kalka~andi„ Ebü el-Abbâs Ahmed b. Ali, Subh el-'A~â Fi Sinâ'at el-~n~â, (Tah. Mu-hammed Hüseyin ~emseddin), c.1, Beyrut, 1987, 5.130, 453.
22 Ahmed Muhtâr Abbâcl~, K~yâm Devlet el-Memâlik el-Ulâ fi Misr ve e~-~am, Beyrut, 1969,s. 73.
23 Muhammed Süheyl Takku~, Tarih el-Memâlik fl Misr ve e~-~am, Beyrut, 1997s. 20-26. 24 el-Kalka~andi, Subh, c. 4, s. 3-4; Abbâcli, K~yâm, s. 78.
23 Alptekin, a.g.m. s. 118; Bernard Lewis, "Eyyt~biler ve Memlük Saltanat~", (Ter. Hamdi Akta~), ~slam Tarihi Kültür ve Medeniyed, c.1, ~stanbul, 1997, s.236; "Eyyübi ordusunun bir muharip s~n~f~~ da Selâh ed-Din 'in hassa kuvvetleri idi. Bunlar aras~nda hür olarak do~mu~~ ve
SELÇUKLU TE~K~LATI'NIN MEMLÜKLERE TES~R~~ 111
leri ortadan kald~rarak onlar~n yerine Türkleri ikame etmi~ti26. Kaynaklarda,
Eyyills~l Devletinde memlüldere ilk önem veren sultanlar~ n en-Nâs~r Selâh
ed-Din Yfisuf b. Eyyüb ve karde~i el-Melik el-Adil Ebü Bekir oldu~u ifade
edil-mektedir". Eyyâbl Devletinde memlük gruplar~n~n daha muntazam olarak
ortaya ç~kmas~~ el-Melik el-Kâmil Muhammed (1218-1238) ve el-Melik es-Sâlih
Necm ed-Din Eyyüb (1240-1249) zamanlar~d~ r. Melik es-Salih karde~i
el-Melik el-`Adire kar~~~ olan mücadelesinde ve bilhassa Mo~ol ~stilas~~
kar~~~kl~k-lar~~ s~ ras~nda cesaretleri, binicililderi, vücut yap~lar~, yi~itlikleri, aulganl~klar~,
iyi auc~~ ve soylu olu~lar~~ gibi meziyetleri yüzünden pek çok K~pçak memlüku
sat~n ald~. Bu k~pçak memlükler yeni geldikleri M~s~ r'da adet ve ananelerini
sürüdürdüler". Meml~l kler Eyy~lbi Devleti içinde sultanlar~~ hal' edecek ve
yenisini getirebilecek bir güce de ula~m~~~ bulunuyorlard~~ 29. Bu siyasi
ze-minde kendisine yeni ve farkl~~ bir asabiyye arayan Necm ed-Din Eyyüb
er-Ravza
adas~nda kendisine bir saray yapt~r~p el-Memâlik et-Türkiyye/
el-Kifca~kiyye30/ et-Türk el-Kifcâk"'tan mürekkep mem/~lklerini de buraya
yerle~tirmi~ti. Burada el-Memâlik el-Bahrlyye" es-Sâlil~ fyye/ el-Memâlik
en-Necmiyyem
ad~yla adland~r~ld~larm. es-Sâlih Necm ed-Din Eyyüb devrine
ka-dar pek çok Sultan memlük sat~n alm~~t~. Ancak onun zaman~na kaka-dar
mev-cut memlükler genellikle büyük ya~ta, sava~lara kat~lm~~~ tecrübeli ki~ilerdi.
es-Salih ise çocuk denilebilecek ya~ta memlük sat~ n alm~~~ ve onlar~~ medeni
büyümü~~ askerler oldu~u gibi, bilhassa Türklerden sat~n al~narak bir e~itimden geçtikten sonra azad edilen ve tas de denen memlükler vard~. Azad edilen ~lük ler kendisini azad eden ki-~iye nispet edilirdi. Meselâ. Selâh ed-Din'in azad ettiklerine es-Selahiyye. Nur ed-Din Mahmud b. Zengi'nin azad ettiklerine en-Nuriyye denirdi", Alptekin, a.g.m., s. 118.
26 K. Y. Kopraman, "Memlnkler", Do~u~tan Günümüze Büyük ~sla-m Tarihi, c.6, ~stanbul, 1993, s.436.
27Baybars Rükn ed-Din Baybars el-Mansüri el-Hatâ'i ed-Devâdâr, Zubdet el- Fikre fi Tarih el-Hicre, (Tah. D. S. Richards), Beyrut, Das Arabische Buch Berlin, 1998, s.3.
28 Baybars el-Mansüri, Zubdet el-Fikre, s.2; Kopraman, a.g.e., 5. 3. 29 Abbâcli, Kiyâm, s. 93.
30 Baybars el-Mansüri, Zubdet el-Fikre, 5.2. 31 Baybars el-Mansüri, Zubdet el-Fikre, s.2.
32 Baybars el-Mansüri, Zubdet el-Fikre, 5.6; "el-Bahriyye isimlendirmesi bu devirden daha önce de görülmektedir. Meselâ. Fât~miler devrinde el-Göz el-Bahriyye, Sultan I. 'Adil zaman~nda el-Bahriyye el2Adiliyye. Yemen sultam Nur ed-Din Ömer'in el-Bahri>ye ad~n~~ alan mem lükleri vard~.", Takku~, a.g.e., s. 27; Abbâdi, Klyân~, s. 97.
33 Baybars el-Mansüri, Zubdet el-Fikre, 5.6.
341bn el-Verdi, Zeyn ed-D~n Ömer b. Muzaffer, Teti~~~~net el-Muhtasar, Tarih ~bn c.2, Beyrut, 1996, c.2. 5.176; Carl F. Petry, "The Military Instution and Innovation in tl~e Late Mamlük Period", Cambridge History of Egypt, VI, (Ed. Carl F. Petry), U.K., 1998, s.462.
ve askeri e~itimden geçirmi~ti35. el-Melik es-Sâlih Necm ed-Din Eyyüb'ün
ge-tirdi~i memlûklerle kurdu~u te~kilâtta 800 ila 1000 ki~i aras~ndaki grup
Ey-yûbf
sülâlesini y~karak 1250 senesinde Memlûkler Devletfni kurmu~lard~r36.
el-Makrizi'nin ifadesiyle ad~~ san~~ duyulmam~~, insanlar aras~nda bilinmeyen,
asil bir soydan da gelmeyen bu memlûkler" devlet kademelerinde sultanl~~a
kadar yükselmi~lerdi.
B) ORDU DEVLET~N ESASLARINDAN ASKER~~ IKTA N~ZÂMI
Devletin merkezile~tirilmesi ve buna ba~l~~ olarak geli~tirilen toprak
ni-zam~ndadaki de~i~ikli~in en önemli sonuçlar~ndan biri olan Askeri Iktâ
Sis-temi, Selçuklu müesseseleri aras~nda en önemlisini te~kil eder. Gerçekten
Selçuklu Devleti,
daha kurulu~~ devresinde, ananaye göre hakimiyet
sahala-r~na ayr~l~rken bu taksimin iktâ ~st~lahlyla ifade edilmesi Türk ve ~slâm
unsur-lar~n~n bu müessesenin do~u~unda nas~l imtizaç eyledi~ini aç~ kça meydana
koymaktad~r.
~slam Dünyas~ nda kendi ~artlar~~ içinde geli~mi~~
bulunan iktâ"
Selçuklu-lar
devrinde Türk askeri ve idâri yap~s~na göre tamam~yla yeni bir mahiyet
alm~~t~. Iktâ, ilk devirlerinde, halifeler taraf~ndan, de~i~en vergilerini
öde-mek ~art~~ ile hukuki bak~mdan kimsenin mülkiyetinde bulunmayan
toprak-lar~n veya maktu bir hazine gelirini temin ettikten sonra bir yere ait sadece
vergilerin yahut da muahharen ve bilhassa Selçuklulardan itibaren, muayyen
yerlere ait devlet gelirlerinin hizmet ve maa~lar~na kar~~l~k olarak, kumandan
asker ve sivil ricale men~ûr, teyid' ve daha ba~ka isimler alan vesikalar ile terk
35 Baybars el-Mansüri, Zubdet el-Fikre, s.2; ~bn Abd ez-Zâhir, Muhy ed-Din, Tesrif el-Eyram ve el-Usiir fi Siret el-Mans~lr, (Tah. Murad Kamil-Muhammed Ali Behhâr), Kahire, 1961, s.36.
36 David Ayalon, "Le regiment Bahriya dans l'armee Mamelouke", Revue des Etudes Isla-migues , 1951, s.133-138.
"el-Makrizi, Takiyy ed-Din Ahmed b. Ali, Kitab Marifet-i Duvel el- Muhlk, (Tah. M. Mustafa Ziyade- Said Abdulfettah A~ür), c.1, K.1, Kahire, 1934,1958, s.7.
38 "Hz. Peygamber devrindeki ba~lang~c~na i~aret etti~imiz ikta uygulamas~n~n, Emeviler devrine gelindi~inde artt~~~~ görülmektedir. Ancak bunlar, gerek gözetilen hedefler gerekse veri-len araziler bak~m~ndan Hulefâ-y~~ Ra~idin donemindekilerden çok farkl~d~r. Her ~eyden önce iktalar, saltanat sisteminin mant~~~na göre öncelikle Ümeyye ailesinin fertlerine ve onlar~n etra-f~nda toplanm~~~ olan kabile ve ~ah~slara verilmi~ti. Abbasiler devrinde de ~koilar~n yine devletin siyasi öncelikleriyle ba~lant~l~~ olarak verildi~i ve genellikle ~ehirle~meye paralel iskan amaçl~~ bir politika takip etti~i dikkat çeker. Ancak Iktalar da~~uhrken her zaman oldu~u gibi siyasi davra-ntlm~~~ ve halifelerin ~ah~slar~na ba~l~~ bir zâdegân s~ n~fin~n yeti~tirilmesi hedeflenmi~tir.",
a.g.m., s.44; Bu konuda bl~z. Abdulaziz ed-Düri, "Ne~'et fi el-Muctemeât el-~slami", el-~ctihad , 5.1, Sonbahar 1987, Dr el-~ctihâd, Beyrut, s.243-267.
SELÇUKLU TE~K~LATUNIN MEMLÜKLERE TES~R~~ 113
ve tahsis manas~na bir ~st~laht~39. Bu i~lerle ilgili olan divân el-cünd, Hz.
Ömer (634-644) devrinden beri ~slam devlefletlerinde mevcuttu. Emeviler,
AbUsiler, Büveyhiler, Fâtingler (divân el-cey~~ ve er-revâtib) ve Eyyübiler'de
(divân el-iktâ ve er-revâtib)
hep mevcut olmu~tur40. Emevi ve Abbisi
halife-leri Memlülderin uygulamalar~ndan farkl~~ olarak, M~s~r arazihalife-lerini kendi has
adamlar~na lktâ olarak veriyorlard~. M~s~rdaki askerlerin maa~lar~, di~er
gi-derleri ve Beyt el-Mâl'in hakk~~ haraç gelirlerinden kar~~lan~yordu. Ikt â
arazi-sinin geliri ise verilen ki~inin tasarrufundayd141. Devrin ~artlar~na uygun
ola-rak kurulan iktâ nizam~, Abbâsiler zaman~nda askerlik hizmeti Araplardan
Türklerin eline geçince, art~k ba~ka bir mahiyet kesbetmi~ti. Ba~lang~çta
üc-retli asker olan Türkler, zamanla devlet i~lerine hâkim olmalar~~ ve para
ikti-sadiyat~n~n sars~lmas~yla, ordunun ihtiyaçlar~, hazineye ait vergilerin tahsil
edilip maa~~ olarak tevzii yerine, do~rudan do~ruya arazi gelirine ba~land~.
Bu suretle bir çok yerde vergi toplay~c~s~~ ve kirac~s~~ haline gelen
kumandan-lar, maiyetlerindeki askerlerin masraflar~na kar~~l~k olarak hesap edilen
ver-gileri tahsil ettikleri yerlerin iktâ sahipleri oldular42. Bu geli~me belli bir geçi~~
a~amasm~n ya~anmas~yla oldu. Abbâsilerin merkezinde ço~unlu~u
Türkler-den olu~an profesyonel bir ordunun bulunmas~~ ve maliye üzerinde gittikçe
a~~rl~~~n~~ hissettirmesi iktâ sistemini derinden etkilemi~tir. Bu dönemde, bir
taraftan iktâ edilebilecek durumdaki devlet topraklar~~ azal~rken bir taraftan
bu ordunun bak~m masraflar~n~n artmas~~ ve buna ilaveten ba~~ gösteren
is-yanlar~~ bast~rmak için hazinenin a~~r~~ harcama yapmas~~ neticesinde devlet
hazinesi fevkalade fakirle~mi~~ ve bir k~s~m büyük memur ve kumandanlara
maa~~ ve ücret yerine baz~~ arazilerin harac~n~~ toplama hak ve yetkisinin
ta-n~nmas~~ usûlü getirilmi~tir. Bu yeni uygulamaya iktâ el-isti~lâ1 denilmi~tir".
Askeri iktâ
rejimi Büyük Selçuklu Devletinin her taraf~na yerle~tikten sonra4'1,
onun di~er müesseseleri gibi, ondan do~an veya medeni tesirlerine maruz
39 Osman Turan, "Ikt", ~slam Ansiklopedisi (MEB), c. 5-II, ~stanbul, 1993, s.949.
40 Abdulaziz ed-Düri, "Divân", Islam Ansiklopedisi (TDV), c.9, ~stanbul, 1994, s.380-381; Ramazan ~e~en, "Divân-Eyyübilerde", ~slam Ansiklopedisi (TDV), c.9, ~stanbul,1994, s.381.
41el-Makrizi, Kitab el-Meva'iz ve el-hibar fl Zikr el-Hitat ve el-lisar„ Ta~baslu metin c.1, Kahire, 1977, Kahire, 1996, s.156; "Zira, kadim padi~ahlar~n düzeni böyle idi; Onlar ika vermez-lerdi, herkese maa~lar~n~~ kendi rütbeleri nispetinde y~lda dört defa hazineden nakit olarak verir-lerdi.", Nizâm el-Mülk, Siyasetname, s.127.
42 Turan,"/ktâ", s.951. 43 Demirci, a.g.m., s.44.
44 "Samani hiikümdar~~ ~smail elinde bulunan geni~~ topraklardan aile fertlerinin yan~~ s~ra sevdiklerine de toprak parçalan hediye etti. Arazi ba~~~~, daha sonra Selçuldular döneminde ol-dukça yayg~n olan ika adl~~ askeri hizmet kar~~l~~~~ feodal arazi verme sisteminin muhtemel ilk örne~i idi.", Richard Nelson Frye, Buhara, (Ter. Hasan Kurt), Tarihsiz, s.83; Selçuklular dev-rinde ~ktâ için balumz. A. K. S. Lampton, Malik ve Z"ari' der ~ran, (Ter. Menuçehr Emini), Tah-ran, 1377, 5.120-143.
kalan devletlerde, yani
Atabeyliklerde, Harizm~ahlarda
ve biraz daha tadil edilmi~~ ve tekamül etmi~~ olarakTürkiye Selçuklular~nda
da yerle~mi~~ ve bu vas~ta ilet~mar/ dirlik
ad~~ alt~ndaOsmanhlara
intikal etmi~~ veMusul
Atabey-leri
vas~ tas~yla da M~s~r'a geçmi~, kurulu~undaki gibiFâtimi
~ktâ~n~n tadili ~eklindeEyyû bi ve Memlûkler Devletinde Selçuklulardaki
ehemmiyetini ka-zanm~~~ ve hattâSelçuklu
idaresinde kalm~~~ topraklar~n ilhak~~ suretiyleGuri-lere
ve bu kanal ile deAybek
zaman~ndaHindistan'a
kadar yay~lm~~t~r".Eski Türk toprak rejiminin yeni ~artlara uydurulmas~~ ile ortaya ç~kan
~ktâ,
askeri oldu~u kadar devletin idâri ve hukuki temellerinden birini te~kiletmektedir". Bunlar~n yan~nda baz~~ kaynaklar, askeri
~ktây~~ Selçuklu
tarihin-deki bir çok idâri ve askeri yenilik gibi ilk defa Nizâm el-Mülk'ün kurdu~unu yazarlarsa da gerçekte onun yapt~~~, eskiden beri bilinen ve özellikle
Büveyh -
Her
taraf~ndan geli~tirilen bu usûlü daha sistemli bir yap~ya kavu~turmaktanSelçuklular, atabek
unvan~~ verilen emirlerine~ktâlar
vermeksure-tiyle bu nizam~n Iran, el-Cezire ve Suriye topraklar~n~n büyük bir k~sm~n~n askeri
~ktâ
haline gelmesini sa~lam~~lard~r". Bu sistem geli~erekOsmanl~-larda
ifade edilen tatbik ~eklini bulurken, ba~ka bir co~rafyada, M~s~r'da, ta-mamen orijinal bir yap~~ olarak zuhûr etmi~tir.Iktâ
sistemi,Buveyhi
veSel-çuklulardaki ~ktâ
uygulamalar~n~n bir benzeri olarak,Fâtimilerin
son dö-nemlerinde ordu kumandanlar~n~n ücretlerinin ve maa~lar~n~n ödeme uygu-lamas~~ ile ba~lam~~t~".Selçuklulann
Suriye'yi fethetrneleri do~unun karakte-ristik~ktâ
sistemini bu ülkeye kadar yayg~nla~t~rd~. Bu sistemi, ülkeninmer-keziyetçi ve otoriter geleneklerinin ~ekillendirdi~i bölge olan M~s~r'a Selâh ed-Din getirmi~tir50.
45 Turan, a.g.m., 5.953-954. 46 Alptekin, a.g.m., s.117.
47 Sadi S. Kucur, "Ikt", ~slâm Ansiklopedisi (TDV), c.22, ~stanbul, 2000, s.45; Emeviler, Abbâsiler, Fütin~ller döneminde haraç arazilerden gelen gelirle giderler kar~~lan~yordu. Daha sonra divânda emirler, âmiller ve askerler rütbelerine göre maa~lar~n~~ al~yorlard~. Bu ~slâm dev-letindeki maa~~ usulüydü. Bu, Selçuklulara kadar böyle devam etti. Askerlere ait olmak üzere ~ktfi arazileri ayr~ld~. Bu ilk olarak, Alparslan'~n veziri Nizâm el-Mülk Ebü Ali b. el-Hasan b. Ali b. ~s-hak b. el-Abbâs et-Tûsi zaman~nda yap~ld~. 1087 yap~lan bu de~i~iklik zamamm~za kadar geldi.", el-Malu-izi, Hitat, c.1, s.153-154. Burada ad~~ geçen Sultan Melik~ah olmal~d~r. Bu tarihte Sultan Alparslan vefat etmi~~ bulunuyordu.
48 Abbâcli, K~yâ~n, s.75-76.
49 M. Brett, 'The Origins of the Mamluk Military System in the Fatimid Period", Egypt and Syria in the Fatimid, Ayyubid and Mamluk Eras, Vermeulen Urbain Katholieke Universiteit Le-uven, May 1992, 1993 and 1994, Orientalia Loveniensiz Analecta, 73, Vitgeverij Peeters, 1995, s.39-52.
N"es-Sultan Selah ed-Din Yusuf b. Eyyûb zamamndan günümüze-Me~nlük ler- kadar M~s~r topraklan sultan, ümerâ ve ecnâda tahsis olundu. M~s~r arazileri bugün 7 k~s~ md~r. Bir k~s~m Di-vün es-Sultan'da bulunanlar ki bu k~s~m üçe ayr~l~r. Divün el-Has, divün el-müfred ve emirler- ec-nâd'a ~ktü olunan araziler. Üçüncü k~s~m cami, medrese, hankâh gibi kurumlara hay~r maksa-d~yla vakfedilmi~~ vak~f arazilerdir. Yine el-Ahba's denilen dördüncü s~n~f~~ olu~turan arazide bir
SELÇUKLU TE~K~LATININ MEMLÜKLERE TES~R~~ 115
~slam dünyas~nda geli~mi~~
olan askeri kölelik sistemi, ~slam dünyas~~
ha-ricinde bu isimle tavsif olunabilecek benzeri olmayan bir müessesedir.
As-l~nda köleleri silah alt~na almak suretiyle ordu kurmak ~slam dünyas~na
mah-sus bir hal de~ildir; ama hiçbir sistemde ~slam dünyas~ndaki gibi dev bir
he-def u~runa o kadar büyük bir gücü te~kilâtland~rmay~~ ba~aran, hayret
edile-cek ba~ar~lar gerçekle~tiren ve uzun müddet ayakta kalabilen inceden inceye
te~kilâtlan~p, organize edilmi~~ kölelerden olu~an askeri bir kurum
kurula-mad~51. Bu fevkalade önemli te~kilat, M~s~r Memlûkleri ismiyle bilinen Türk
devletinden ba~kas~~ de~ildir.
C) SELÇUKLULARDAN MEMLÜKLERE IKTA; NÂN-HUBZ
Memlûkler Devleti
kelimenin tam manas~yla ~ktâ esas~na dayanan bir
devletti52. Tarihi seyrini izaha çal~~t~~~m~z askeri ~ktây~~ Memlûkler,
Selçuklu-larla
ba~layan vetirede, bir anlamda varisi olduklar~~ Eyyübilerden tevarüs
et-mi~lerdir. el-Iktâât el-cey~iyye33/ hubz"/ ahbâz65/ ahbâz el-ümerâ ve el-halka
ve el-cey~56 tabiri ile ifade edilen ~ktâlar M~s~r'da emirler ve askerlere ( cünd)
topluluk ya~~yor ancak oradaki mescit, cami gibi kurumlardan sorumlu oluyorlard~. Be~inci k~-s~m alman sat~lan mülk arazilerdir. Alt~nc~~ k~k~-s~m i~lenmeyen hayvan otlaulan çorak arazilerdir. Yedinci k~s~m Ni! sular~n~n eri~emedi~i çorak (çöl) arazilerdir.", el-Makrizi, Hitat, c.1, s.157; B. Lewis,"Eyyubiler ve Memlü' k Saltanat~", (Ter. Hamdi Akta~), ~slam Tarihi Kültür ve Medeniyeti, c.1, ~stanbul, 1997, c.1, s.214; ~smail Hakk~~ Uzunçar~~l~, Osmanl~~ Devleti Te~Idlât~na Medhal, Ankara,1988, s.423.51 David Ayalon, "Memluk Devletinde Kölelik Sistemi", (Ter. Samira Kortantamer), Tarih ~ncemeleri Dergisi, IV, 1988,s. 211.
52 Kopraman, Werr~lükler", c.7, s.17; BItz. Poliak, A.N., "Some Notes on the Feudal System of the Mamlüks", JRAS, 1937, s.97-107; Said 'Â~ûr, el-Muctema' el-Misrffi Asr Selâtin el-Memâ-lik, Kahire, 1962, s.19-20.
53 Baybars el-Mansûri, Muhtâr el-Ahbâr, (Tah.Abdulhamid Salih Hamdan), Kahire, 1993, 54 Baybars el-Mansûri, Zubdet el-Fikre, s.136, s.166, s.217, s.250; ~ems ed-Din Ebi 'Abdullah Muhammed b. ~brahim Ebi Bekr el-Cezeri, Havâdis ez-Zaman ve Enbâuhu ve Vefiyât el-Eldbir ve el-`kan min Enbâihi/ el-Muhtâr min Tarih ~bn el-Cezerl, (K~saltan Ahmed b. Os-man ez-Zehebi/Tah. H~z~r 'Abbas Muhammed Halife Men~edavi), Beyrut, 1988, s.234; ~bn el-Verdi, Tetimmet, c.2, s.246; Aybek ed-Devadâri, Aybek ed-Devadari, Eb0 Bekr b. Abdullah b. '~zz Kenz ed-Durer ve Câmf el-Ourer/ ed-Durret ez-Zekiyye fi Ahbâr ed-Devle et-Tur- kiyye, (Tah. Ulrich Haarmann), c.8, Kahire, 1971, s.23; R. Dozy, Supplement aux Dictionnaires Arabes, c.1, Beyrut, 1991, s.348.
55 Baybars Zubde t el-Fikre, s.136; el-Cezeri, Havâdis, s.238; Aybek ed-Devadari, . Kenz ed-Durer, c.8, s.303; el-Makrizi, es-Sulük, c.4, K.1, s.466, s.462; Dozy, Supplement, c.1, s.348.
56e!-Cezeri, ~ems ed-Din Ebi 'Abdullah Muhammed b. ~brahim Ebi Bekr, Havâdis ez-Za- man ve Enbâuhu ve Vellyat el-Ekâbir ve min Enbâihi/ el-Muhtâr min Tarih ~bn el-Ce- s.59.
verilmekteydi.
Memlûlderin
her birisinin
hubz
denilen ~ktâlar~~ vard~. Mesela,
memitlk
as~ll~~ tarihçi Baybars el-Mansûri 1271'de
en-nakdiyye/erbâb
meldyye'den el-Iktâiyye'ye
geçti~ini ve kendisine
~ktâ(hubz)
verildi~ini
kay-detrni~tir57.
Memlûklerin
Ikt:alarma
hubz
ad~n~n verilmesi bize
Selçuklu lar
devrinde
~ktâ
ya da bir görü~e göre
zemin
'in mahsulünün tahsisi olarak
ve-rildi~i ~eklinde yorumlanan
Nân-pâre-58/nânsg
kelimesini hat~rlatt~.
Hubz
ke-limesi Arapça'da
ekmek
anlam~na gelmektedir.
Nân-pâre
kelimesi de
Farsça-'da ekmek parças~~ anlam~na gelir. Ist~lah olarak ortaya ç~kan bu büyük
ben-zerlikle
hubz
kelimesinin tarihi arka planda
Selçuklulara
kadar giden bir
ba~lang~c~~ olabilece~ini dü~ündürmektedir.
Memlûkler
devrinde emirlere
arazinin gelirinin tahsis edildi~i dü~ünülünce lafzi olarak görülen benzerlik
muhteva olarak da dü~üncemizi destekler görünmektedir. Her halükarda biz
nân-pare
ile
hubz
kelimelerinin
Selçuklu-Memlûk
irtibatma delil te~kil
ede-bilecek bir bilgi oldu~u kanaatindeyiz.
Osmanhlarda
görülen
dirlikö°
niza-m~nda bunun ba~ka bir tarihi tezahürü gibidir.
zed, (K~saltan Ahmed b. Osman ez-Zehebi/Tah. H~z~r `Abbâs Muhammed Halife el-Men~e-dâvi), Beyrut, 1988, s.389.
57 Baybars el-Mansüri, Zubdet el-Fikre, s.136.
58 Zahit. ed-Din Ni~âburi, Selçukn âme , (Tah. Gelâle Haver), Tahran, 1332, s.21; Muham-med b. Ali b. Süleyman er-Râvencli, Râhat es-Sudür ve Ayet es-Surür, (Ter. AhMuham-med Ate~), c.1, Ankara, 1999, s.109; Hamdullah Müstevfi, Tarih-i Güzide, (Tah. Abdulhüseyin Nevâyi), Tahran, 1381, s.429; Nizâm el-Mülk, Siyer el-Mulük-Siyasetnâme, (Tah. Hubert Dark), Tahran, 1976, s.21, 37, 45, 138, 147, 154, 156, 205, 252; Hasan Enveri, Ist~lâhât-~~ Divâni Devre-i Gaznevi ve Sel-cûki, Tahran, 1373, 5.112; Re~id ed-Din Fazlallah, Câmi' al-Tavârih, Selçuklular Tarihi, ~~. Cild, 5. Cüz, (Yay. Ahmet Ate~), Ankara, 1999, s. 25, 26, 45, 72, 101, 116, 150, 128.
59 "~nanç, Mazenderân ~âh~na s~~~nrru~u. 561h./1165m. y~l~~ cemâdilulâsnun on ikinci Çar-~amba günü âlemin sultam Rey ~ehrinden ç~ k~p. Dülab civar~ na indi. Ayn~~ günde Mazenderân ~âh~ n~ n elçisi ile ~ nanc'~n elçisi Sâve, Cerbâde ve Rey'den ba~ka elinde tuttu~u nân>~~ Sultan kendisinden memnun kals~n ve yaln~zca Rey ~ehrini kendine b~raks~n diye terk etmi~ti. Gürdbâ-zü'nun ölümünü duyunca, sözünden cayarak, Sâve ve Cerbâdekan'~~ ve daha fazla nân istedi. El-çisi hiçbir hürmet, riayet görmeden geri çevrildi ve hiçbir iste~i kabul edilmedi. Ona verile ce-vap ~u olmu~tu; "E~er Sultamn huzuruna gelecekse Sultan~n verece~i na'n'a kanaat etmelidir, yoksa lây~k oldu~unu bulacakt~r.", er-Râvendi, Ral~' at es-Sudûr, c.1, s.108, c.2, s.252, 279.
6° "Dirlik: Geçim vas~tas~~ olmak üzere devlet taraf~ndan verilen maa~~ ve buna yarayan t~-mar, ulufe ve mevâcip manas~na kullan~lan tabirdir. Dirli~in lügat manas~~ hayat, ya~am, ömür, ya~amak için lâz~m olan ~ey, nafaka demektir. Padi~ah dirli~i nam~~ ile adland~r~hrd~. Binaena - leyh bu itibarla sipahilerle zaimlerin ve hassa sahipleriyle yurtluk ve ocakhk eshab~n~n t~mar, ze-amet ve haslanyla devlet memurlar~n~n ve askerlerin maa~~ ve ulufeleri dirlik say~l~rd~. Dirlik eski tarih eserlerindeki "zindegâni" yani maa~~n tam mukabili olarak kullan~lm~~t~.", Mehmet Zeki ?akal~n, Osmanl~~ Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlü~ü, c.1, ~stanbul, 1993, s. 455.
SELÇUKLU TE~K~LATIWIN MEMLÜKLERE TES~R~~ 117
D)
MAA~~
N~ZÂMI
Büyük Selçuklularann
me~hur veziri Nizâm el-Mülk'e göre, ordu,
"Ikt
ehli" ve "maa~~ ehli"
olmak üzere ba~l~ca iki k~s~mdan meydana geliyordu.
Ona göre
gulâmlar,
daha do~rusu emirlik rütbesine eri~ememi~~
gulâmlar,
maa~~ ehlini te~kil ediyorlard~. Bu rütbeye eri~mi~~ gu/amlarsa, maa~~ yerine
iktâ
al~yorlard~. Yine ona göre, 'Orduya ödenecek para belli edilmelidir.
Iktâ
ehli olanlar (~ktâlar~) ellerinde mustakil ve mukarrer tutmal~d~r.
Gulâm
olanlar~n ve
iktâ
ehli olmayanlar~n (alacaklar~) para (mal)n~n ne kadar
ol-du~u tayin edilmeli; zaman~nda kendilerine verilmeli veya y~lda iki defa
on-lar~~ (sultan) huzuruna ça~~rarak kendilerine paralar~n~~ vermelidir. Onlar~n
kalbinde muhabbet ve uyum (ittihad) meydana gelmesi için, padi
~ah~n ayl~k
(mü~ahere)lar~n~~ onlara kendi eliyle vermesi tercihe de
~er'dir 61.
"Selçuklular
devrinde verilen maa~a
câmeki
denilmektedir62. Bu devirde,
câmeglyk, câmikiyât -câmegf
nin muaarebi,
câmeld' nin
cemi-; Bir elbise
(câme)
için kafi yün kuma~~ parças~, maa~, ücret anlam~na geliyordu.
Câme-kiyye:
"burs", "maa~"; sivil ve askeri hizmetkarlar
(ha~em ve hadem
)a ödenir
ve
müstevir
vas~tas~yla idare edilir,
mü~rif
ödenmesini kontrol ederdi°.
Ka-naatimizce ~st~lahtaki bu benzerlik
Selçuklu-Meml~lk
irtibat~n~~ ortaya koyan
çok önemli bir bilgidir. Zira geçen yüzy~llara ve Arapça kaleme al~nan
kay-naklarda kelime asl~n~~ ve mahiyetini koruyarak
Memlâklere
ula~abilmi~tir.
Eyytibilerde
de ordunun ana muharip gücünü
iktâ
sahibi olan veya
câmek-iyye
alan süvari birlikleri meydana getirdi~i bilgisi de bu irtibau
destekle-mektedir". Burada bu devaml~l~~~n çok önemli bir delili ortaya ç~km~~~
bu-lunmaktad~r.
Memlâlder Devletinde
de ordunun bir k~sm~~
~ktal~~ 65
, di~er bir
61 Nizâm el-Mülk, Siyasetnâme , s.246, 5.127. 62 Niz'â'm el-Mülk, Siyasetnâme s.246, s.158.
63 "Camegi, Câmeki olarak muarreb yap~lm~~~ ve askere maa~~ olarak verilen istihkalun ad~-d~r.", Enveri, a.g.e., s.91; Sadr ed-Din Ebü el-Hasan Ali b. Nis~r b. Ali el-Hüseyni, Ahbâr ed-Dev-let es-Selcükiyye,(Ter. Necati Lügal), Ankara, 1999, s. 107; Ebü e~-~eref Nis~h b. Zafer Cerfa-kâni, Tercüme-i Tarih-i Yemini, (Tah. Cafer ~iir), Tahran, 1978, s.168; Re~id ed-Din Fazlallah, Câmi' Selçuklular Tarihi, II. Cild, 5. Cüz, (Yay. Ahmet Ate~), Ankara, 1999, s.44; el- Hüseyin b. Muhammed b. Ali el-Caferi er-Rudegi ~bn Bibi, el-Evâmirul-Alâiye 5 Umuril-Alâ 'iye, (Ter. Mürsel Öztürk), c.2, Ankara, 1996, s.126; Mahmud b. Muhammed Aksarai, Müsâmeret el-Al~bâr ve Müsâyeret el-Ahyâr, (Tah. Osman Turan), ~nti~arit-~~ Esâtir, Tahran, 1362, s.12; H. Horst, Die Staatsver Waltung der Grossel~ugen und Horazmsâhs.(1038-1251), Eine Untersuc-hung nach Urkundenformularen der Zit, Weisbaden, 1964, s.VIII+192'den ihtisarla tercüme M. Altay Köymen, "Selçuklu Devri Türk Tarihi Ara~t~rmalar~-II", A. Ü.D.T.C. Fak. Tarih Ara~t~rma-lar~~ Dergisi, c.II, s.2-3, Ankara, 1964, s.366.
64Ramazan ~e~en, Selahaddin Eyy~lbi ve Devlet, ~stanbul, 1987, s.441.
65 "M~s~r'da ümerâ ve ecnâd, arazi ya da bir bölgeyi ~kt~i olarak almaktayd~lar. Emirlerin büyüklerinin ~ktâs~~ 200000 dinâr cey~iyye(cey~iyye, divin el-cey~'te ~kt~i lar için kullan~lan bir ta-bir idi), Bu emirlerin rütbesine göre 80000 dinâra kadar inerdi. Bir tablhâne emirinin ~ktâ~~ 30000 dinir ve fazlas~~ olur 23000 dinâra kadar inerdi. Ümerâ a~erât 9000 dinâr ve a~a~~s~~ bir ~k-tâya sahip idi. Bir mukaddem el-halka 'n~n ~kd~~ 1500 dinâr idi. Cünd el-halka 'n~ n ileri gelenleri-
k~sm~~ ise câmekiyye(cevâmik) 66/câmeklyât67 ad~n~~ alan maa~l~~ ki~ilerden
te-~ekkül etmekteydi68. Emirler, zaman zaman câmekiyyeden iktasa
geçmektey-diler69. Memlâk as~ll~~ tarihçi Baybars el-Mans~lri 1271>de en-nakdiyye/erbâb
el-câmekiyye'den el-Iktâiyye'ye geçti~ini ve kendisine ~kd(hubz) verildi~ini
kaydetmi~tir". Ödemeler, revâtib
er-rizk", cirâyât", mürette-
bât", nafakat el-memâlik"
olarak da geçmektedir". Erbâb el-ahbâz/erbâb
nin ~kt'a~~ 250 dinâr idi. ~am'dald ûmerân~n fict~llan M~s~rdakilerin üçte ikisi kadar olurdu. Yaln~z ~am n'âibinin ~ktâ ~~ M~s~r emirlerine yalda~~rd~.", el-Kalka~andi, Subh, c.4, s.52; "Sultan el-Kamil ~aban devrinde, el-memâlik sultar ~ fyye'nin maa~lar~~ ~ktâ tahsisiyle ödenmi~ti.", el-Makrizi, es-Salt~k, c.2, K.3, s.685; "Sultan Ho~kadem, el-memâlik es-sultânlyye'ye Adlar ay~r~m§ idi.", ~bn ~yas, Zeyn ed-Din Muhammed b. Ahmed, Bedâi' ez-Zuhür Vekili ed-Duhür, (Tah. Muhammed Mustafa ), c.2, Kahire, 1982, s.383.
66 "Farsça elbise manas~na gelen câme kelimesinden türetilmi~~ bir kelimedir. Nafaka ya da elbise parças~~ rnanas~ndad~r. "Bir ay, ya da daha fazlas~~ için verilen maa~", "ödeme", "yard~m" manalar~~ vard~r. Ço~ulu câmeklyât, cevâmik, câmekl gelmektedir. Bu kelime kaynaklarda geriye isimlendirme söz konusu de~ilse; yani sonraki dönemdeki tarihçi öncesini kendi dönemi ~st~la - h~yla yaz~nam~~sa- C~~.mekf,~ye tabiri devletin çok erken devirlerinde (Sülemi~~ Devri-1279) tespit edilebilmektedir.", Baybars el-Mansûri, Zubdet el-Fikre, s.81, s.104; ~bn el-Furat, Nas~r ed-Din Muhammed b. Abd er-Rahim b. Ali, Tarih ibn el-Furat, (Tah. Kostantin Zurayk/Neclâ ~zzed-din) , c.7, Beyrut, 1936, 1939, 1942, s.150; Aybek ed-Devâdâri, Kenz ed-Durer, c.8, s.303; el-Mak-rizi, es-Su) ~lk, c.2, K.3, s.630, s.671; el-'Ayni, Bedr ed-Din Mahmud b.Ahmed, 'Ikd el-Cumân 11 Tarih Ehl ez-Zeman, (Tah.Mul~ammed Muhammed Emin), c.1, Kahire, 1989, 5.257, c.2, s.121, s.224; ~bn Tagribirdi, Ebû el-Mehâsin Cemal ed-Din Yûsuf, en-Nucilm ez-Zâhire fi Mulük M~sr ve el-Kahire, (Tah. Muhammed Hüseyin ~emseddin), c.7, Kahire, 1963, s.175; Dozy, Supp16- ment, c.1, s.168; Muhammed Ahmed Duhman, Mucem el-Elfâz et-Taril~ fyye fi el-Misr, Dima~k, 1990, s.51; Said 'A~ür, el-'Asr el-Memâliki Fi Misr ve e~-~am, Kahire, 1994 s.411; 'A~~k, el-Muctema', s.16; "Câmekiyye kelimesi muhtevas~m de~i~tirmekle beraber Osmanl~lar devrinde de görülmektedir. Cân~elciyye, "val~dlardan veya devlet biitçesinden verilen ayl~k" anlam~nda kullandmaktayd~. Câmelciyye ~slâm hukukunda ve özellikle Osmanl~~ uygulamas~nda bir hukuk terimi olarak "devlet hazinesinden veya bir vakf~n gelirinden genellikle ayl~k ~eklinde verilen maa~~ ve tahsisat" manas~na kullamlm~~t~r.", Ahmet Akgündüz, "Câmekiyye", islân~~ Ansiklopedisi
(TDV), c.7, ~stanbul, 1993, s.45.
EbU' el-Feth Kutb ed-Din Musâ b. Muhammed b. Abdullah, Zeyl Mir'at ez-Zam ân, c.3, Haydarabad, 1954, s.255.
Makrizi, es-Sulfik, c.2, K.2, s.517-518, c.3, K.1, s.24, c.3, K.2, 5.479; `Ayni, 7kd el-Cumân , c.2, 5.230; ~bn Tagribirdi, en-Nucfim, c.13, s.220.
69 el-Makrizi, es-Sulük, c.3, K.1, s.24; el-`Ayni, 7kd el-Cumân, c.2, s.385. Baybars el-Mansuri, Zubdet el-Fikre, s.136.
71 "Revâtib belirli zamanlarda verilen ayni ve nakdi ödeme oldu~u gibi, gelen hediye cin- sinden gelen ~eylerin payla~t~r~lmas~~ da olabihyordu.", el-Ayni, 7kd c.4, s.132.
72 el-Makrizi, es-Sulük, c.1, K.3, 5.669.
73 el-'Ayni, lkd el-Cumân, c.3, s.412; "1294 senesinde el-Erbâb er-Revâtib 'in günlük cere-yin bu~day ve arpadan milte~ekkil 600 irdeb idi.", el-Makrizi, igâset el-Umme bi-Ke~ f el-Gumme ev Tarih el-Mecâât Misr, (Tah. Bedr ed-Din Sibai), Kahire, 1956, s.32.
74 el-Makrizi, es-Su) ~lk, c.2, K.3, s.803.
"es-Sehâvi, ~ems ed-Din Ebû el-Hayr Muhammed b. Abdurrahman, et-Tibr el-Mesbfik fi Zeyl es-Sul~lk, T~pk~~ Bas~m, Kahire, Tarihsiz, s.426, 5.428; ~bn ~yâs, Zeyn ed-Din Muhammed b. Ahmed, Beda7' ez-Zuh 'ü r fi Vekili ed-Duhü'r, (Tah. Muhammed Mustafa), c.1/2, Kahire, 1982, s.583.
"~bn Hacer Askalani, ~ehâb ed-Din Ebi Fazl Ahmed b. Ali, inbâ Gumr bi-Ebnâ el-'Omr, (Tah. Muhammed Abdulmuid Hân), c.2, Beyrut, 1986, s.123; 'A~ûr, el-'Asr el-Memâliki, s.425.
SELÇUKLU TE~K~ LkTININ MEMLÜKLERE TES~ R~~ 119
tA.4 t 77 ve erbâb el-cevâmik/ erbâb er-revâtib/eshâb el-câmeklyyeni ifadeleri
bu iki gruba i~aret etmektedir79. el-Memâlik es-sultâniyye, el-mem âlik
el-ka-rânis, es-seyfiyye
gibi memlük gruplar~na bu maa~~ ve ~ktâlar verilmekteydi80.
Mesela, Berkuk'un ilk saltanatmda el-memâlik el-e~refiyye kontrol edilmi~;
bunlar~ n 500 kadar olduklar~~ ve bunlardan 400'ünün halkada
1 00'ünün ise cevâmikli memlâklerden olu~tu~u tespit edilmi~tir"'. Burada
ortaya konuldu~u üzere memlüklere yap~lan ödemeler sistemi Selçuklu devri
ödeme nizam~yla esas itibariyle benze~mektedir. Her iki devletin maa~~
sis-temi, hem ~st~lâhlar hem de uygulamalar bak~m~ndann biribirine çok
ben-zemektedir. Bu durum çok tabiidir zira Memlâklerin tarihi tecrübe itibariyle
kendilerinden önceki Eyyû bi ve Atabeyliklerden istifade etmi~~ olmalar~~
ya-n~nda, ayn~~ medeniyet dâiresine dâhil olmalar~~ münasebetiyle neticenin
benzer tecelli etmesi e~yan~n tabiat' gere~idir. Ancak bu tesadüfi de~il tarihi
ve tecrübi bir neticedir.
E) VEZ~R, ATABEK, KAZIASKER, TAVA~~, ÇAVU~, TU~RA, ÇAL~~,
GÂ~~VE
Vezirli~in, Abbasllerden itibaren ~slâm devletlerinde ve bütün ~slâmi
Türk devlederinde mevcut oldu~u malumdur82. Memlûkler devrine kadar
devlet hiyerar~isinde ikinci s~rada vezir83 gelmekteydi. Memliikler devrinde,
saltanat naibli~i makam~~ ihdas edilmi~~ ve vezaret arka plânda kalm~~t~r.
An-cak bu devreye kadar vezirin mali i~lerin koordinasyonuyla ilgilendi~i
gö-rülmektedir. Memlûkler Devleti'nin bilinen ilk veziri ~eref ed-Din
Hibetul-lah b. Said el-Fâyizi adl~~ K~pti as~ll~~ kalem ehlinden (krittâb) bir ki~i idi".
Sul-tan Kalavun devrinde, kitâbet el-memâlik (askeri kâtiplik) kurulmu~tu. Bu
büro, sefere ç~k~laca~~~ zaman arz (yoldama) için askerlerin kimlik
bilgileri-nin (soy, neseb, isim, alâmet-i fârika v.s.) bildirilmesinden sorumluydu.
Ay-r~ca memhilderin câmekiyyeleri (maa~) da~~t~laca~~~ zaman memlâklerin ad
ve neseblerini bildirmek gibi i~lere de bak~yordu85. Kitâbet el-memâlik es-sul-
77 Baybars el-Mansüri, Zubdet el-Fikre, s.I77. 78 Baybars el-Mansüri, Zubdet el-Fikre, s.177.
el-Makrizi, es-Sulük, c.2, Ki, 5.231, c.2, K.2, 5.517-518, c.3, K.2, 5.595; el-Makrizi, ~gâse , s.32; es-Sehâvi ~nbâ el-Hesr fr Ebnâ (Tah. Hasan Habe~i), Kahire, 1970, 5.35-36.
~ bn Tagribirch, en-Nuc~lm, c.15, s.38, c.16, 5.59-60. 81 el-Mak.rizi, es-Sultik, c.3. K.2, s.479.
82
Köprülü, Bizans, s.188.83 el-Ömeri, et-Tarif, 5.123; el-Kalka~andi, Subh, c.4, 5.195. " Baybars Zubdet el-Fikre, 5.6
tâniyye'de kâtib el-`atik
denilen bir görevli bulundu~u bilinmektedir86.
Sul-tan E~ref Halil'in veziri ~ems ed-Din es-Sallüs'a memlüklere ödeme yapma
emri verdi~i kay~tlardan anla~~lmaktad~r87. en-Nas~r Muhammed devrinde,
vezaret iptal olunarak, kitâbet es-s~rr(s~r kâdp1i~i)88, üstadâ~lyye89, nazar
el-hâs90, ~add ed-deva'vin9' olarak ayr~lm~~t~ 92. Memlük ordusu sefere ç~kaca~~~
zaman vezirve nâz~r el-hâs'a emir verilir, onlar da buyût es-sultân93 denilen
bölümlerde sefer haz~rl~~~na ba~larlard194.
Atabek93,
Türkçe bir kelime olup, Sultan~n çocuklar~n~~ e~iten ki~i
de-mektir. el-Kalka~andi'ye göre, atabek el-asâkir lakab~ndaki atabek ismi ilk
86 ~bn Tagribirdi, Havâdis, c.2, s.522.
87 ~bn el-Furat, Tarih, c.8, s.136.
88 "Memlük Devleti'nde Divân el-~ n~â'y~~ idare eden görevli.", el-Kalka~andi, Subh, c.4, s.195.
89 “Üstadârl~k vazifesi Eyyübiler zaman~nda kurulmu~~ bir vazifedir. Vezaretin bir bölümü, kolu say~lmaktad~r. el-Muzaffer b. Cüheyr bu göreve atanan ilk ki~idir. Kendisi sultan~n dairele- rinin i~leri(Matâbih, ~arabhâne, el-Hâ~iyye, G~lmân), askerin maa~~( cevâmik el-cünd), hayvanla-r~n yemleri ile ilgilenir idi. Kendisi Erbâb es-Suyüftan idi.", el-Kalka~andi, Subh, c.4, s.20-23,s.27-28; ~bn lyâs, Bedâf c.1/1, 5.310; el-Makrizi, es-Sulük, c.4, K.2, s.647; ~bn Tagribirdi, en-Nucfnn,
c.14, s.93. "-Memlük devletinde-el-memâlik es-sultâniyye'nin maa~lar~~ ile üstadâr ilgilenirdi.", Duhman, Mucem, s.106; Popper, Egypt and Syria, s.98.
90 "Sultan her sene memlüklere ve görevli ki~ilere rütbelerine göre yazhk ve Iu~l~k elbiseler verirdi. Suriye'deki emirlere de lu~l~k elbiseler gönderilirdi. Bu i~le iistadâr, nâz~r el-hâs ve onun emrinde kâtib el-memâlik es-sultâniyye ilgilenmekteydi.", el-Kalka~andi, Subh, c.4, s.197; c.7, s. 197, 224; ~bn el-Furat, Tarih, c.9, K.2, s.402; ~bn Tagribirdi, Havâdis, c.2, s.332.
91 " ~add ed-Devâvin vezire mallann toplanmas~~ konusunda yard~m ederdi. Adet olarak bu görevli 'a~ere emirlerinden olurdu.", el-Kalka~ancli, Subh, c.4, s.23.
92 ~bn ~yâs, Bedâf , c.2, s.415 .
93 "el-Buyilt el-Kerime, el-Buyii t e~,,Serife, BuyCit es-Sultân; Buras~~ sultana ait ta~thâne,
fi-râ~hâne, rikâbhâne, zeredhâne, ~stabl, münâh, hf~~, ~uven gibi sultamn has dairelerinin bulun- du~u yerdir. Emirlerin de sultana ait hizmet daireleri(buyüt) gibi kendilerine has daireleri vard~. Ta~tl~âne, Firâ~hâne, Rikâbhâne, Z,eredhâne, matbah ve tabakha'neleri olurdu. Ancak em-irler havâichâneye sahip olmazlard~~ zira bu sultana mahsus bir daire idi. Bu dairlerle ilgilenen görevli(mihtar) bulunurdu. Bu ki~inin emrinde pek çok görevli, g~lman gibi hizmet erbab~~ da vard~. Emirlerin istablât el-huy~ll(alurlar~), munâhât el-cimâl (Deve ah~rlar~) ve ~uven
lül(hububat depolar) gibi muhtelif teçhizauyla ilgili özel mekânlan da vard~. Askerleriyle ilgile-nen iistâdâr, re's en-nevbe, devâdâr, emir meclis, camedâr, emir ahür, iistâdâr es-sohbe ve
mü~-rifgibi görevlileri vard~.", el-Kall~a~andi, Subh, c.3, s.61-62. 169; c.4, s.62.
94 el-Makrizi, es-Sulük, c.3, K.2, s.743.
95 Atabek ~sulah~~ Türkçe Ata (baba) ve Be~~ (bey) kelimelerinden mürekkeb bir birle~ik isim olup "be~'in atas~; be~'in babas~" anlam~na gelir ki buradaki "be~" ile kastedilen ki~i Sel- çuklu sultanlar~mn ~ehzâdeleridir. Sultanlar o~ullar~= terbiyesi ve devlet adam~~ olarak
yeti~ti-rilmeleriyle re'sen u~ra~amad~klan için ba~ta hanedana sadâkati, devlet idâresindeki mahareti, askerlik i~lerindeki üstün vas~flar~~ ile temâyüz etmi~~ ki~ileri bu ~ehzadelerin her bak~mdan yeti~-tirilmeleri ile görevlendirirler; bu ki~iler kendi terbiyelerine tevdi edilen bu ~ehzâdelerle
SELÇUKLU TE~K~LATI'NIN MEMLI:JKLERE TES~R~~ 121
defa 1072 senesinde Melik.~ah taraf~ndan veziri Nizam el-Mülk (ed-Devle) 'ye
verilmi~tir. Atabeklik, Eyyübilerde ve Memili kler Devleti' nin ilk devirlerinde
Selçuklular
zaman~ndaki96 bu anlam~~ ile kullan~lm~~t~r. Bu kelime sonralar~~
MemItilderde mukaddem el-asker (Meml(ik
ordusunun ba~~ komutan~)
ma-kam~nda kullan~lm~~t~r. Atabek el-asâkir, devlette mertebece naibden hemen
sonra gelirdi. Memliilder Devleti' nde de bu unvan~n anlam~n~~ de~i~tirerek
de olsa kullan~lmas~~ Selçuklu-MemItik irtibat:1nm önemli ip uçlanndand~r97.
Buna ilave olarak Atabek el-Asâlcir için Selçuldular'da98 da görülen
Bekler-beyi99
kelimesinin kullan~l~yor olmas~~ da bu görü~ümüzü destekler
mahiyet-tedir. Kelimenin lafzen ve manen gösterdi~i bu benzerlik iki devlet
aras~n-daki mevcut alakay~~ da gösterir mahiyettedir.
(beylere) kendi idarelerine verilen vilâyedere giderler; orada hem o vilayeti idare ederler, hem de ~el~zadeleri birinci s~n~f devlet adam~~ (gelece~in sultanlar~) ve kumandan~~ olarak yeti~tirir-lerdi. Bu ~ehzâdelerle kendilerini yeti~tiren ki~iler (Lala) aras~ndaki münasebetler adeta bir baba ile o~ul aras~ndaki milnasebet gibi olurdu. Bu yüzden bu ki~iler "Atabek" olarak isimlendi-rilirdi. ~~te bu atabelder maiyyetindeki ~ehzadelerin ya~lar~n~n kikilklü~ünden yararlanarak, idarelerine tevdi edilen vilayetlerde, siyâsi kar~~~kl~klar ve merkezi idarenin zaaf~ndan yararlana-rak ba~~msahklarun ilan edip kendi adlar~na devletler kurmu~lar ve bu misüllü devletlerin hep-sini birden ifade etmek üzere bu devletlere Atabeylikler ad~~ verilmi~tir.
96 er-Ravend~, Râhat es-Su& ir, c.1, s. 40, 137; c.2, s. 252, 274, 281, 282, 312, 327; Sadr
ed-Din Ebü el-Hasan Ali b. Nas~r b. Ali el-Hüseynl, Ahbâr ed-Devlet es-Selcûkiyye,(Ter. Necati L~l-gal), Ankara, 1999, s.55, 63, 68, 70-73; 98, 101, 105, 106, 107, 108, 109, 117, 121, 123, 126; Re~id ed-Din Fazlallah, Câmi' al-Tavârth, Selçuklular Tarihi, II. Cild, 5. Ciiz, (Yay. Ahmet Ate~), An-kara, 1999, s.56, 57, 66, 161, 125, 126, 127; el-Hüseyin b. Muhammed b. Ali el-Caferi er-Rudegi
~bn Bibi, el-Eva^mirul-Alâiye fi Umuri'l-Alâ'iye, (Ter. Mürsel Öztürk), c.2, Ankara, 1996, s. 17,
20, 27, 121; Mahmud b. Muhammed Aksarai, Miisâmeret el-Ahbâr ve Mfisâyeret el-Ahya'r, (Tah. Osman Turan), ~nti~arat-~~ Esâtir, Tahran, 1362, s.24-26, 32, 40, 95,100-102, 118, 279, 285, 290, 291.
87 el-Kalka~andi, Subh, c.4, s.18; el-Cezeri, Havâdis, s.234, 258; el-Maluizi, es*Suldk, c.1,
K.2, s.438; el-Cumân , c.4, s.22; ~bn Tagribirdi, el-Menhel es-Siff ve el-Müstevfl ba'd el-Vâfi, (Tah. M.M. Emin/ Said A~ur), c, 1, Kahire, 1984, 1985, 1986, 1990, 1994, c.1, s.2; es-Se-havi, et-Tibr el-Mesbdk, 5.423; A~ûr, el-Asr el-Memâliki, 5.395; Ömer Musa el-Ba~a, el-Edeb fi Bi - lâd e~-~âm (Imir ez-Zengiyyin ve el-Eyy() bryyin ve el-Memâlik, Dima~k, 1989, s.122-125; Co~kun Alptekin, "Atabeg", islân~~ Ansiklopedisi (TDV), c.4, ~stanbul, 1991, s.39-40; Leyla Abd el-Cevizi
~smail, "Atabek el-Asalcir fi el-Kahire fi `Asr Devle el-Memâlik el-Bahriyye", el-M~lverrih
c.10, 1993, s.49-106; Abd el-Munim Macid, Nuzum Devlet Selâtin el-Memâlik ve Rusumuhum iT Misr, Kahire, 1964, s.144; Abdurrahman Zeki, el-Cey~~ fi el-' Asr el-Islân~i, Kahire, 1970, s.18.
88 ~bn Bibi, el-Evan~ir, c.2, s.25, 72; Alcsarai, M~lsâmeret, s. 37, 74, 40, 42, 50, 65, 89, 92, 97,
100, 145, 146, 192, 193.
Anadolu Sel çuklular~nda
ve
Eyyübilerde
mevcudiyetini bildi~imiz
Kâzi
el-Askerlikm
görevini deruhde eden
kâzi el-`asker
denilen bir görevli
Mem-kilderde
de vard~. Bu ki~i hazarda ve seferde sultan~n yan~nda bulunurdu.
Seferde ordugâhta belirli bir yeri vard~.
Kaz~askerin
yard~mc~s~~ kâtipler
vard~~ lot. af
~~
Hanefi, Maliki
kaz~askerleri
bulundu~u hâlde Hanbeli
kâz~as-
keri
yoktu". Suriye'de Maliki ve Hanbeli kâz~askerler vard~~ 103. Bu vazifeyi
asker men~eli bir ki~i yapard~. Bazan da
hâclb el-hüccâb
bu görevi
üstle-nirdi'". Bu ki~i kararlar~n~~ çabuk verirdi. Bu, özellikle sava~~ zamanlar~nda,
zaman kayb~na engel olurdu". Köprülü'ye göre bu müessese
Osma~~hlara
ya
Memlüklerden
ya da
Turklye Selçuklular~ndan
geçmi~tir".
AbbâsSlerin
ve
Gaznetilelin
pek çok ananesine vâris olan
Selçuklularda,
ve
Fâtimi
ananelerine vâris olan
Eyyt~bilerde
tavi~ilerin mühim mevkilere
yükseldi~i ve devlet i~lerinde ehemmiyet kazand~klar~~ görülmektedir. Salah
ed-Din
Eyyilbinin
veziri Karaku~~ bir
tavi~i
idi.
Memlükler
zaman~nda da bu
ki~ilere tavâ~i ad~~ verildi~i bilinmektedir". Tavâ~iler"
Memlükkr
devrinde,
tavi~ilog/
kesük
~~ ~~ o/
et-tavâ~r el-mukaddem 111/ mukaddem el-mem ilik 112/
mukaddem el-memâlik es-sultâniyye
100 el-Maltrizi, es-Sula, c.2, K.1, s.101; ~bn Tagribirdi, en-Nucil , c.10, 5.256. 1°1 el- nömeri, et-Tarif, 5.177-178
102 el-Ömeri, et-Tarif, s.177-178; el-Kalka~andi, Subh, c.4, s.37; el-Makrizi, es-Sulük, c.2, K.1, s.101; ~bn Tagribirdi, en-Nucüm, c.10, s.256. 1°3 ~bn Tagribirdi, en-Nucum, c.10, s.256. 104 el-Makrizi, es-Sulûk, c.2, K.1, s.101. 105 ~bn Tagribirdi, en-Nucüm, c.10, 5.256. 106 Köprülü, Bizans , s.197-198. 1°7 Köprülü, Bizans, s.209.
108,`Tavi~iler, Rum(Kafitaslar), Habe~istan, Hindistan ve Bat~~ Afrika'clan(Telu-ur) al~nmak-tayd~.", David Ayalon, "The Eunuchs in the Mamluk Sultanate", The Mamluk Milita~y Society, London, 1979, s.268; el-Ba~a, a.g.e., 5.382; "Tava~iler nisbelerini kendilerini azad eden ki~iden al~yorlard~. Cevher b. Abdullah el-Kankabâi et-Tava~i el-Habe~i nisbesini kendini azad Emir Kankabâi'den alm~~t~. Yine Ho~kadem b. Abdullah Ye~beki nisbesini kendisini azad eden Emir Ye~bek e~-~abani'den alm~~t~.", ~bn Tagribirdi, el-Menhel, c.5, s.38, s.206.
109 Baybars Zubdet el-Fikre, s.71; ~bn el-Verdi, Tetimmet, c.2, s.188; es-Sehâvi, et-Tibr el-Mesba, s.43.
110 Ebu Hayyan, Kitabu'l-~drâk li-Lisün el-Etnik, (Haz. Ahmet Cafero~lu), ~stanbul, 1931, s.46.
111 el-Makrizi, es-Sula, c.2, K.2, s.524. 112 el-Makrizi, es-Sulük, c.2, K.3, s.575, s.581.
113 el-Maluizi, es-Sula, c.3, K.1, s.73, s.140, s.768; ~bn Tagribirdi, el-Menhel, c.5, s.44; Aya- bn, "Kölelik Sistemi", s.227-228; Popper, Egypt and Syr~a, s.93.
114 el-Makrizi, es-Sulük, c.2, K.2, s.342.
SELÇUKLU TE~KILATI'NIN MEMLÜKLERE TES~R~~ 123
et-tavâ~ fyye1l5/ sevvâkün"6/ huddâm"7/ huddâm-h~syan' 18/ el-huddâm
es-sul-tâniyye119
)gibi isimlerle an~lmakta olup had~m idiler"°. Tavâ~iler devlet
içinde çok yüksek bürokratik mevkilere"Ide ula~m~~lard~r 122
.Bunun yan~nda,
onlar~n tibâkta e~itim gören memlâklerle olan ilgileri sebebiyle fevkalade
ehemmiyetli bir yerleri vard~~ 123
.Bunlar meml~lklerin buradaki tanziminden
sorumlu idiler. Bunlar~ n ba~~na, zimâm ed-d~lr/zimâmiyye/zimâm
deniliyordu124. Bu ki~i tablhâne emin i rütbesinde idi125. Halil b. ~ahin
bunla-r~n makamca en yüksek olanlar~mn mukaddem el-memâlik es-sultâniyye
ol-du~unu kaydeder126. Mukaddem olacak ki~iye hil'at giydirilerek tavâ.gler
ara-s~ndan tayin ediliyordu. Mukaddem el-memâlik, Bâb el-Kulle'den girilen
ge-ni~~ dehlizde mastaba'da otururdu. Kaynakta bu ki~ilerin tablhâne emin i
rüt-besinde oldu~u ifade edilmektedir127. Sultan en-Nas~r Muhammed b.
Kala-v~~n devrinde üstadâr olan Akbo~a Abd el-Vâhid adl~~ memlâk müstesna ol-
115 ~bn Tagribirdi, en-Nucüm, C.9, s.62.
116 Halil b. ~ahin ez-Zâhiri, Zubdet, s.122; Ayalon, "Kölelik Sistemi", s.227-228; Uzunçar~~h, Medhal , s.319.
117 ~bn el-Verdi, Tetimmet, c.2, s.188.
118 Ayalon, "Eunuchs", s.268.
119 es-Sehâvi, Dav', c.6, s.234.
120 el-Makrizi, Hitat, c.3, s.347; el-Makrizi, es-Sulük, c.2, K.3, s.812; ~bn Tagribirdi, en-Nu-cüm, c.10, s.192; 'Â~ür, el-Muctema', 5.14-15.
121 "Tavâ~Sler huddâm taifesi içinde saun al~n~p akabinde muhtelif görevlerde kullan~l~yor-lard~. MemIC~k devletinde ta~â,siler sultan~ n özel koruma grubu ve yak~n adamlar~~ hâssekkiyye içinde hizmet verdiler. Bunlar saki, cemedâr, re's nevbet es-sükat, re's nevbet el-cemedariyye, hazinedâr, mütevelli ez-zimamiyye, sadd el-hüs gibi görevleri üstlendiler. Meselâ, Ho~kadem b. Abdullah el-Ye~beki huddâm olarak al~nm~~~ ve çe~itli emirlerin hizmetinde bulunmu~~ idi. Emir Ye~bek ~abani onu azad etmi~~ ve onun hizmeti devam edip mukaddem el-memâlik vazifesini de-ruhte etmi~ti. O, ~eyh Müeyyed devrinde cemedar el-has olmu~, Tatar onu naib mukaddem el-memâlik es-sultaniyye vazifesine getirmi~, Barsbay devrinde ise takdimet el-memâlik es-sultaniy}re
görevine tayin olmu~tu. Tavisiler /â/âl~k ad~n~~ alan Sultan~n çocuklar~n~n terbiyesi i~leriyle de il-gilendiler. ", ~bn Tagribirdi, el-Menhel, c.5, s.206; ~bn ~yâs, Bedir, c.3, s.224; Ayalon,
"Eunuchs", s.271-272.
122 " Taviglerden yüz atl~~ ~kta yani takdimet el-elf rütbesinde olanlar vard~. Bedr b.
Abdul-lah es-Savabi bunlardand~.", ~bn Tagriberdi, el-Menhel, c.3, s.243.
123 Ayalon, "Eunuchs", s.268-269.
124 es-Sulük, c.3, Ki, s.279; es-Sehâvi, et-Tibr el-Mesbü k, s.43, s.61; Uzunçar~~l~,
Medhal, s.319.
125 el-Kalka~andi, Subh, c.4, s.22; "1380 senesinde Safi ed-Din Cevher es-Selâhi Zahir
Muh-târ el-Husâmi'nin vefat~ndan sonra hil'at giydirilerek mukaddem el-memalik görevine atan-rru~u.", Makrizi, es-Sulük, c.3, K.1, s.405.
126 Halil b. ~ahin ez-Zâhiri, Zubdet, s.122.