Y Ü Z K A R A S I
. ■ b<* - .e— 1 —
Ç ehir tiyatrosunun çalışmasında Be- f ı ; O l e d iy e Başkanlarının kişilikleri bü
yük rol oynar. Atatürk devrinin İstanbul Başkanı Muhittin tlstündağ’ın tiyatro muza büyük yararlığı geçmiştir. O gi dip de yerine rahmetli Doktor Lûtfi Kır- dar gelince, Manisa’ daki başarılarını ön ceden görmüş ve duymuşken bile yadır- gamıştık. Yeni Belediye Başkanı sanatçı larla tanışmak üzere bir temsil sonu sah nenin altına geldi. Söz konusu bina sı kıntısına döküldü. Tepebaşının onarıl masını istedim. Rahmetli :
— Yenisini yapacağım!
Dedi ve ben yıllar yılı yem borusu g i bi tekrarlanan bu sözden bıktığım için güldüm.
Doktor Kırdar, gerçekten de hemen
harekete geçti, 15 Temmuz 1946 da
Açıkhava Tiyatrosunun, 30 mayıs 1946 da Taksim’deki tiyatronun temellerini attı. Açıkhava Tiyatrosu bir senede bit ti, 9 Ağustos 1947 gecesi (Kıral Ödipus) le dört bin kişilik tiyatroyu açtık. İstan bul, bütün üç ay faydalanacağı bir yaz tiyatrosuna kavuşmuştu. Eğer biz bu gün bu tiyatrodan yeteri kadar fayda- lanamıyorsak bu bizim aczimizden ve saygısızlıkları önliyememizden! A şağı daki Küçük Çiftlik Parkından, yanında ki panayır yerinden, üstündeki Roof bar dan gelen çeşitli, hoparlörlü gürültüleri
Muhsin E R TU Ğ R U L susturacak bir otoriteye sahip olamadı ğımızdan! Yoksa Açıkhava Tiyatromuz çok güzeldir ve yaptırana rahmet kay nağı olabilir.
Çok geçmeden Doktor Kırdan Istan- buldan aldılar. Taksimde başlattığı ti yatro binası da yüzüstü, bir beton kül çe olarak yarıda kaldı. O tarihten bu yana 16 yıl geçti. 1946 dan bugüne kadar A lm anyada' tam 102 tiyatro binası ya pıldı açıldı.
— 2 —
B
irinci Dünya Savaşı sırasında Sofya’ nın millî tiyatrosu yandı. Bulgarista- nın mâlî gücü bu binayı yeniden yaptıra cak durumda değildi. Hükümet millete başvurdu: Millî tiyatro milletindir, dedi, miletin parası varsa yaptırsın! Hükümet âcizdir.Bulgarlar aralarında o kadar çok para topladılar ki bir değil, iki tiyatro yaptı rılabilirdi, Fakat hepsini bu binaya har cadılar. Böylelikle Avrupa’da eşi olma yan sahne tertibatiyle Sofya Tiyatrosu yeniden yapıldı. Zamanın en büyük sah ne uzmanı olan profesör (Max Hasait) hayalindeki ideal sahneyi bu vesile ile gerçekleştirebildi.
Yanılmıyorsam 1924 de Odesa Tiyat rosu yandı. Viyana Burg Tiyatrosunun eşi gibi bir tiyatroymuş. Odesa şehri ih tilâlden yeni yeni kurtulmuş, tiyatroyu düşünecek mâlî durumda değil.
i*iraikon Theatron oyuncuları, kendilerim karşılayan Şehir Tiyatrosu artistleriyle (Yunanlı tiyatro maratoncuları, sinemadan borina sahneye hoş geldiniz!) lar kendi aralarında yeni yapılacak ti
yatronun biletlerini sattılar ve binayı ye- yu bilenler her şeyin eskisinden daha mükemmel olduğunu söylüyorlardı. Şeh rin tiyatrosunu şehirliler yaptılar.
Şu iki örnek gibi birçoklarını verebili rim. Hattâ birçok yerde bütün şehirli de ğil, bir tek zengini bile böyle tiyatrolar yaptırmışlardır. Batıda Paris’teki (Rot- schild)in tiyatrosu, Doğuda, Bakûda. Ta- kıy Efendinin yetmiş yıl önce yaptırdığı tiyatro başta gelir.
Eğer bizim zenginlerimizden bir kaçı,
gözlerini cüzdanlarında taşımayıp da
Taksimdeki çirkin heyûlayı 'görselerdi, eminim, onlar da harekete geçerlerdi.
— 3 —
5 Eylül 1938 de Yunanlılar Atina’da ki eski Açıkhava Tiyatrosunda klâsik Yunan piyeslerini sahneye koyarak ilk festival denemelerine başlamışlardı. (Kı- rallık Tiyatrosu) nun önayak olduğu ve en değerli sanatçıların katıldığı bu tem siller yalnız Yunan Tiyatrosuna yeni bir
üslûp kazandırmayacak, ileride Atina
şehrine muazzam gelirler sağlayacak
önemdeydi.
Tiyatro müdürü Bastia beni de davet
etmişti. Eski çağların geleneklerini ya şadığımız o (Elektra) temsilinin ihtişa mı, yakın bir gelecekte bu teşebbüsün nasıl gelişebileceğini müjdeliyordu. Bu temsilin rejisörü (Dimitrios Rondiris) di. Temsilden sonra sanatçılarla geçirdiği miz saatlerdeki faydalı konuşmaları ve tatlı hâtıraları hiç unutamam.
O gece mütevazi bir başlangıçla atılan bu tohum yirmi dört yıl gibi kısa bir zaman sonra bugünkü Milletlerarası fes tivaller listesinde en parlağını ve en ve rimlisini teşkil eden (Atina Festivali) ni yetiştirdi.
Bugünkü Yunanistanın gelir kaynak larında tarihî kalıntıların çekici tarafı kadar, belki de onlardan daha fazla, iş te (Rondiris) in ilk açıkhava temsiliyle attığı adım büyük rol oynamış ve bütün dünyayı iki yaz ayı boyunca Atina’ya toplamıştır.
O günlerde Atina’dan ayrılırken (Ron diris) i tstanbula davet etmek için yüz ağartıcı bir tiyatromuzun olacağı zama nı beklemeyi, o günü gözlemeyi düşün müştüm ve bir türlü siz de bize buyurun diyememiştim. Aradan epey seneler geç ti, siyasi parti çarpışmaları, benlik fırtı naları (Rondiris) i de yerinden oynattı. Uzun yıllar sanat yuvasından uzak kaldı. Ama bu büyük sanat adamındaki idea list ruh onu yıkmadı. Nereye sihirli elini uzattıysa oradan sanat meşalesi yandı. Atina olmazsa Pire! dedi. Yıllar yılı boş duran binaya hayat verdi. Orada kendi sine inanan sanatçıları ve gençleri etra fına topladı, kısa bir zamanda (Piraikon
■ Theatron) u kurdu. Bu tiyatro ile bütün Avrupa ve Amerika’da gitmediği şehir kalmadı denilebilir.
Bu yılki Berlin Festivalinde en büyük başarı kazanan bu Rondiris’in (Pire Ti yatrosu ) temsilleridir.
— 4 —
j
şte iki gün sonra tstanbula bu (Pi-f re Tiyatrosu) geliyor, başlarında yine kurucusu ve rejisörü (Rondiris) var:Burada temsiller verecek, tstanbulun
derli toplu tiyatro denecek bir binası ol madığı için misafirlerimizi şu bizim, si nemadan bozma- Yeni Komedi kısmında ağırlıyacağız. Ben onları o tiyatronun sahne kapısından içeriye sokmaya bir İstanbullu olarak utanıyorum.
Geçen gün Büyük Millet Meclisi kür süsünde bir zat, beş yıllık plân tatbik edilirse, Yunanistanın durumuna yetiş memiz için 27, Fransa’ ya 137 ve Ameri- kaya yetişmek için de 340 yıl çalışma mız gerektiğini söyledi. Bu söze baka rak yapılacak tek şey; onları Taksim Meydanından geçirerek 16 yıl önce baş ladığımız ve hâlâ bitiremediğimiz bina yı göstermek ve kendilerine 27 yıl son ra gelirseniz işte sizi burada ağırlaya cağız, demek!
— 5 —
B
u utançtan kim sorumludur? Devlet mi, Hükümet mi Millî Eğitim
Bakanı mı, Bayamdırlık Bakanı m ı?
Vali mi, Belediye Başkanı m ı?
Hangi Başkansız Kurul, hangi başsız
M EDEA’dan bir saline. (Sophoklesin torunları, ecdadının yüzünü güldürüyor.)
heyet, hangi reissiz komisyon ? Hiç
biri! Bugün bunların hiçbirisini yer lerinde bulamazsınız, onlar şimdi kol tuk oldu. Koltuğun da kulağı yok tur ki yakalayabilesiniz.
Bence bundan biz mesulüz, bütün İs tanbullular! Tiyatromuzla biraz ilgilen- seydik o bina çoktan biterdi. Fakat biz, hemşehri olarak, bir tekimiz, istanbulun en güzel yerinde yıllar yılı bir heyûla gibi dikilen kümbetle ilgilenmedik, işin acı tarafı on altı yılda, on altı varlıklı İstanbullu çıkıp da bu (ilgisizlik âbidesi) nedir diye sormadı, daha kötüsü bir kül tür kaynağı olsun diye başlanan o bi nayı tütün deposu satış mağazası gibi kullanmayı bile düşündük.
Her İstanbullu yılda bir tuğla verseydi ve tek bir gün çalışsaydı, her İstanbul
lu beş liralık bir bilet alsaydı bu onaltı yılda onaltı tiyatro kurardık.
Bir tiyatro o şehir halkının şerefi, baş- taçıdır. Geçmişin kültürünü gelecek ku şaklara ulaştıran tek köprü bugün ti yatrodur.
Rahmetli Kırdar gittikten sonra kü çük adamların pinti hesaplarına kurban giden bu tiyatro, galiba İstanbul’un en uğursuz binası olarak tarihe geçecek. Bu memleketten sorumsuz kurallar, baş sız heyetler, suratsız komisyonlar kalk tığı gün bizde de işler yürür, tiyatrolar bir senede biter, Bunlar kalkmadıkça şehrin yüzünü ağartsın diye başladığı mız (Kültür Mabedi) böyle yüz karası olarak yıllar yılı durur ve mesulünü bu lamazsınız!
(C U M H U R İY E T ) den
—
35
—Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi