• Sonuç bulunamadı

Mezarsız bir ölü Sabahattin Ali

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Mezarsız bir ölü Sabahattin Ali"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

£■ P J 1 . .• “ ■ ’ ■ ' ^ 1 r - , ■'■ ‘ ; ■■ - ^ -1 - î ü>~ ££* ■ i? ; \-.-: .¿¿.-f-i. . :1te • ^‘5?*.^ r : ^ , .... iv?/-.- ,- • :. JV

P f

Z?e« karar verdim.

Bu gece öleceğim.

Üzülme sen çünkü ben

Göklerde gezeceğim. ¿\

£ , 0

Sabahattin Ali'nin öğrenciyken yazdığı bir şiirinden... Mezarı belli değil, ondan geriye kırık bir pipo ve tel gözlükler kaldı...

/ f i t

(2)

ı ı m m m Umde sopa vardı. Ayağa kalktım, gezinmeye b aşla­ dım.. Her geçen saniye asa­ bımı bir kat daha sarsıyor­ du. Gözlerim kararır gibi oldu. İşte bu milli düşünce ile birdenbire irademi kaybederek elimdeki sopa ile kitap okumakta iken, kafasının sol tarafına, yüzüne doğru, şiddetle vurdum! Suratı, gözlükleri, ku­ lağı kan içinde kalmıştı. Arkasından aynı yere, şiddetle bir daha vurdum. Bu iki darbeden sonra Sabahattin Ali, sağ tarafına doğru yıkıldı. Ağzından burnundan kanlar boşandı.

Dikkat ettim. Hafif hafif nefes alıyor­ du. Bu defa üçüncü bir darbeyi ense­ sine vurunca, nefesi tamamen kesildi. Ölmüştü'..”

Türk edebiyatının seçkin kalemi Sa­ bahattin Ali, eğer anlatılanlar doğru ise. yukarıda belirtilen dehşet verici bi­ çimde katledilmişti.

Milli hisleri galeyana geldiği için bu cinayeti işlediğini itiraf eden kişinin adı ise: Ali Ertekin'di. Cinayetin işlen­ diği tarih: 2 Nisan 1948...

Ceset. 16 Haziran 1946 tarihinde, üsküp Nahiyesi halkından Çoban Şük­ rü tarafından bulunmuştu. Hedye kö­ yü yoluna 50 metre uzaklıkta, ormanlık arazide, bir hendek içinde...

Üzerinde bulunan eşyalar ise; tank bir pipo, gözlük, dolma kalem, yırtık bir not defteri, spor bir ceket ve İsınalı hır pantolondan ibareni.

O nu. arkadaşları M. Ab Cimcoz ve Adalet Cimcoz, Esat Adil Müstecapİı ve Aziz Nesin teşhis ettiler.

Olayı, yalnızca Başdan dergisinde, Sabri Soran şu dizelerle dile getirdi:

Sabahaiiin Ali'ye Gözlüğün kırık.

Bir tarafta katil bir sopa. Bir tarafta Puşlrin,

Artık o kitap bir şey söylemez sana, O rüzgâr esmez artık

Ve kan içinde bembeyaz saçların... Dallar yeşerdi.

Koskocaman bir mevsim geçti üstün­ den bütün sıcaklığı ile.

Yağmur yağdı, kar yağdı,

Sen kalkamadın bir türlü yattığın verden

40 yıl! Hayır, bir yastıkta değil, ha­ la aydınlatdanam ş menfur bir cina­ yetin gölgesinde 40 yıl yaşadık hepimiz. Çocuk yaptık, çiçek büyüttük, borç al­ dık...

Oysa “Miüi hisleri galeyana geldiği için” Türk edebiyatının seçkin bir ka­ lemini kıran Ab Ertekin hakkında, O - nun komutam olan Süvari Yarbay Tevfik Kılıç, şunları söylemişti.

“Ab Ertekin’i alaydan tamnm. Alay­ dan üç tüfek çaldığı bunları yüzer li­ raya Pomaklara sattığı anlaşıldı... Böyle bir adamın, Sabahattin Ab cina­ yetinde, milli hislerle hareket edeceği­ ne kani değilim...”

Evet, askerin namusu anlamına ge­ len silahı, üstelik üç silahı,üç yüz bra karşılığında satan Ab Ertekin’in milb hisleri, her nasılsa, bir yazı emekçisi karşısında, üstelik onu cinayet işleme­ ye yöneltecek kadar galeyana gelmiş­ ti...

Hafızai beşer, nisyan ile maliil kuş­ kusuz.

Bir başka anlatımla, yapılan, yapa­ nın yanma kar kalıyor.

len tohumu, er ya da geç filizlendiriyor­ du...

Hal bu ise, Üstad dizelerinde, yerden göğe haklıydı: Başın öne eğilmesin Aldırma gönül, aldırma; Ağladığın duyulmasın, Aldırma gönül, aldırma...

Dışarıda deb dalgalar yoktu. Duvar­ ları yalayan, sonradan tüzelleştirilmiş damab araçların egzoz gürültüleriydi. Biz Cumhuriyet gazetesinde, Oktay Ak- b al’m odasmdaydık.

O'nun için toplanmıştık, Sabahattin Ab için! Oktay Akbal, hesap sorar gi­ bi ölen Sabahattin Ah’nin kızı Filiz Ali,

Babası öldürüldüğünde 11 yaşında olan Filiz Ali: “işte babam, canım babam, o koskoca adam, yan gecede, bizim sokaktaki bahçelerden, d u t yaprağı çalar ve benim ipekböceklerim lbeslerdi."

Gerçekten öyle mi? Hayır!... Cumhuriyet gazetesinin yüreldi ya­ zarı Oktay Akbal, geçtiğimiz ay yayın­ ladığı bir makalesinde, “ 2 Nisan, S a b a h a ttin A li’yi anm a günü olmalıdır" dedi...

Bu kadar mı. Hayır!

Asım Bezirci, 273 sayfalık bir kita­ bı.

Filiz Ali ve Atilla Öztanmh 415 say­ falık bir başka kitabı kaleme aldılar, Sabahattin Ali hakkında.

Demek, geneldeki tüm sağırlıklara karşın, özelde bazı şeyler cardı kalıyor, “İnanç” denilen toprak, bağrına

gömü-cüssesine sığmayacak kadar büyük bir yürek taşımaya mahkum Asım Bezirci ve kdı kırk yarmayı refleks haline ge­ tirmiş Atilla öztanmh...

Büyük bir suskunlukla başladı söy­ leşimiz.

Ve eminim ki,

biri çıkıp, laf olsun diye bir kırdı göz­ lük bıraksa, bunca adam, Kapabçarşı’- da annelerini yitirmiş çocuklar gibi, salya sümük ağlayarak kaybolabibr- dik...

Sormaya mahkum olduğumuzdan sorduk:

(3)

ka-o

teme aldığınız bir makalede, 2 M art'- ın, Sabahattin Ali'nin ölüm yıldönümü olarak anılmasını istemiştiniz. Neden şimdi?

Akbal- Ök neden. Sabahattin Ali’nin öldürülmesinin 40. yılı. Ayrıca doğu­ munun da 81. yılı...

Atilla örhrm ıh- Erkekçe dergisinin, böylesine kancıkça bir cinayet olayına el atmasında, son derece isabet var. Evet, bu kancıkça bir olay. Devlet ta­ rafından kurulan bir pusu. Bir devlet pususu anlayacağınız. Anadolu deyimi ile bu “Bir inşam sırtından vurmak!..”

Erkekçe- Sayın Akbal, bu olayı, ya­ ni Sabahattin Ali'nin öldürülmesini, bir

lun ikinci sınıfındaydım.

Sabahattin Ali'den sonra, Sait Faik'i tanıdım... Bizler bu iki ustanın izinde yetişmiş bir hikayeci kuşağyız.

Orhan Kemal olsun, Haldun Taner de.. Bize öncülük edenler arasında Sa- mim Kocagöz ve Kemal Tahir de var­ dı...

Erkekçe- Sabahattin Ali’nin, bu say­ dığınız isimlere göre farkı ne idi?

Akbal- Sabahattin Ali’nin çizgisi bi­ raz daha farklıydı. Sait Faik’ten özel­ likle... Fakat ikisi de, değişil, yollardan, aynı hedefe doğru ilerliyorlardı.

Erkekçe- Neydi bu hedef?.. Akbal- Türk insanım anlamak ve an­ latmak. Sorunlarım sergilemeye ve

4.0.

ölüm yıldönümünde, o n a y Akbal, Filiz Ali, Atilla Özkınmlı

ye

Asım Bezirci katledilen yazann öldürülmesini Erkekçe için bir araya gelerek

değerlendirdiler.

VV-r "i

« i

kez de Erkekçe için yorumlar mısınız? Akbal- Ben bir öykü yazarıyım. Öy­ kü yazmakla işe başladım. Ekmek pa­ rası kazanmak için... Sonradan köşe yazarlığına girdik. 30 seneden beri de bu işi yapıyoruz. Dikkat ettiyseniz, be­ nim köşe yazarbğımda da, öykücülü­ ğün havası bakimdir..,

Biz gözümüzü açtık, Sabahattin Ali'­ yi, Ömer Seyfettin’i gördük.

Ömer Seyfettin ünlü, okul'arm tüm kitaplarında hikayeleri yer alan bir ki­ şiydi.

Daha sonra Sabahattin Ah ile kar­ şılaştım. 1935 senesinde. Ben ortaoku­

çözmeye çalışmak.. Ne yazık ki, her iki­ sini de, çok genç yaşlarda yitirdik. Sa­ bahattin Ah 41 yaşında öldürüldü. Sait Faik ise 47 yaşında sirozdan öldü.

Bu iki insan, Türk edebiyatı açısın­ dan, yerleri doldurulamayacak iki ka­ yıptır.

Erkekçe- Sabahattin Ali'nin öldürül­ mesi?

.Akbal- Sabahattin Ali’nin öldürül­ mesi olayı, hala esrarım koruyan, çö­ zülmemiş b ir s ırd ır, ölüm ünün ardından yapılan yorumlar, ne yazık İd utanç vericidir.

Erkekçe- Siz bu ölüm olayım ne şe­

kilde öğrendiniz?

Akbal- O dönemler ne yazık ki, Sa­ bahattin Ali’yi çok seyrek görüyordum. Ancak iki üç kez karşılaşmıştık. Bir kamyon aldığım ve kamyonculuğa baş­ ladığım öğrendim. Nakliyecilik yapı­ yorm uş. So n ra ap ansız ortad an kayboldu.

Erkekçe- Ne olduğunu araştırdınız mı?

Akbal- Evet ama, hiç kimse doğru dürüst bir yanıt veremiyordu. Duyduk­ larımız yalnız tahminlerden ibaretti. Bir buçuk ay bu durumda kaldık. Bu adam öldü mü, kaldı mı merak içindey­ dik. Kimse Sabahattin Ali’ye ne oldu­ ğunu bilmiyordu. Sonra bir ceset bulundu...

Filiz Ali- Evet, tam altı ay sonra!.. Akbal- Evet, altı ay sonra, ormanda bir ceset bulunuyor. Üstündeki eşya­ lardan Sabahattin Ah olduğu anlaşılı­ yor. Ancak suçunu itira f eden Ali Ertekin tarafından mı öldürülmüş, yok­ sa başka bir yerde öldürülüp, cesedi oraya m: atılmış, bu belli değil!..

Atilla özhronb- Ceset onun mu yok­ sa başkasının mı? Gözardı edilemeye­ cek bu soru, karanlıkta kalmıştır.

Erkekçe- Saym Filiz Ali, babanızı kaybettiğinizde 11 yaşındaydmız. Ge­ rek Oktay Aklisi'dan, gerek Asım Be- z ir d ’den, Sabahattin Ali’nin sizi çok sevdiğini öğrendik. Onu yitirdiğiniz dö­ nemi hatırlıyor musunuz?

Filiz AB- Babamla ilgili anılarım, son derece belirgin. Belleğimde yaklaşık üç yaşımdan, ölümüne kadar biriktirdiğim canlı resimler var. İlk aklıma gelen şu: Sanınm ilkokulun jJdr.ö sınıfındaydım. Ankara'da bir apartmanın ğlriş katın­ da oturuyorduk, îpökböceği yetiştirme­ ye merak sarmıştım. İpekböceği, dut yaprağı ile beslenir. Ancak benim yap­ rak toplayacak halim yoktu, çünkü aya­ ğımı inritmiştim. İşte babam, canım babam, o koskoca adam, y an gecede, bizim sokaktaki bahçelerden, dut yap- r a ğ çalar ve benim ipekböceklerimi beslerdi.

Aramızdaki biricik tartışma nedeni, yemek konusu olurdu. Veremin yaygın olduğu yıllardı ve ben iştahsız ve za­ yıf bir çocuktum. Bu nedenle, zafiyete yakalanacağımdan endişe ederdi.

Erkekçe- Onun çevresi ile ve çalış­ maları ile ilgili anılannız?

Filiz AÜ- Birlikte Özen Fastanesi’ne giderdik. Ben koskoca Nurullah A taç’- ları, ?delih Cevdet’leri bu sıralar tanı­ dım. Daha kimler yoktu ki? Niyazi Berkes, Pertev Naili Boratav, Cevdet Kudret, Behice Boran...

Çalışmaları demiştiniz. Biri beni ağ­ latan üç hikayesini hatırlıyorum. İki Kadın, Uyku ve yazar yazmaz okudu­ ğum, tabu gözyaşları içinde okudu­

(4)

ğum; Ayran!..

Doğaya asık bir insandı. Bazen kuş­ lara, çiçeklere; bazen soluk soluğa ko­ şan bir lokomotife dalıp gider, kendini dünyaya kapatırdı.

Sonradan anladım ki, o anda yazı­ yordu. Biri yatak, diğeri yemek odası olan iki odab evimizin, yemek odasına çekilir, Hermes marka daktilosunun tuşlarına abamrdı.

Asım Bezirci- Yeşil bir dolmakale­ mi vardı ya, belki o yeşil mürekkepli kartı, bu dolmakalem ile yazmıştır...

Erkekçe- Sayın Filiz Ali, babanızın ölüm haberini nasıl aldınız?

Filiz A li-1947 yıiınınŞubat’ıydı.Çok iyi hatırlıyorum hissedarı olduğu

Mar-tan anlaşılıyor ki, babamdan, uzun bir süre haber almayabiliriz.

Erkekçe- Ya sonrası?..

FiKz Ali- Aradan aylar geçiyor. Ben o zaman, ilkokulu bitirip, ortaokula başlamışım Ankara'da. Ders sırasında, sınıftan çağırıyorlar beni. Avluya çıkı­ yorum, karşımda iki gazeteci, şak di­ ye fotoğrafımı çekiyorlar. Sonra da, “Babanız öldü" diyorlar. Gerisini ha­ tırlamıyorum.

Erkekçe- Bunun ardından neler ol­ du?

Filiz AB* Aynı günün akşamı, bir baş­ ka gazeteci daha geldi eve... “ Sabahat­ tin Ali’nin öldürüldüğü yolunda bir haber duyuldu fakat, müsterih olun.

Yani böyle bir insana, birtakım güç­ ler, bir damga basıyor; ilginç olan bu- dur...

Erkekçe- Yine Filiz Hanım’a soralım; bulunan ceset babanıza mı aitti, yok­ sa düzmece bir olay mı idi bu?

Filiz AB- Bu konu, hiç bir zaman açıldığa kavuşmadı! Nedeni de şu: Bu­ lunan ceset, anneme teşhis ettirilme­ di... Ama teşhis için, Adalet Cimcoz’u ve Aziz Nesin’i çağırmışlar... Anneme eşyaları da verilmedi. Bırakın tüm bun­ ları, babamın nereye gömüldüğü dahi, bize bildirilmedi. “Bu işin arkasını bı­ rakın! Bu işi kurcalam ayın!" dediler. Babamın hala mezarı bile yok!...

Erkekçe- Sayın Atilla özkmmlı,

si-FİLİZ A L İ: "Ders

sırasında, sınıftan çağırıyorlar beni. Avluya çıkıyorum, karsımda iki cazeteci, şak diye fo to ğ ­ rafımı çekiyorlar. Sonra da, 'Babanız öldü’ diyorlar. Ge­ risini hatırlam ıyorum.”

O K T A Y AKSAL* "

Öldürül­ düğü kesin!.. Ancak ceviet eli ile mi, yoksa devletin dı­ şında mı, bu tartışılır. Örne­ ğin, bazı kişiler diyorlar ki; neden devlet adam öldür­ sün?”

A T İL L A Ö Z KİRİM Lf:

■'An­ lattıklarına göre, cesedi bir köylü buluyor. Aynı köylü al­ tı ay önce de oralarda hay­ van otlatıyordu. Öyle ise ce­ sedi, neden altı ay önce de­ ğil de, alo ay sonra buldu?”

ASİM BBZİRCİ:

S a b a h a t­ tin A li’nin bugün ortada bir mezan bile yok... Ama AH Er- tekin’in Boğaziçi’nde, yalım- sı bir köşkü var. Fakat tarih, herkesin mezarını ve yerini belirleyecektir."

ko Paşa dergisi kapanmış... Besbelli, büyük bir geçim sıkıntısı içindeydi.

Bir kamyon aldığını, bu kamyonla Urfa’ya gideceklerini söyledi. Üstünde deri bir ceket, başında kasket vardı. Tam şoför ¡alığındaydı sizin anlayaca­ ğınız. Tiyatrocu bir yanı vardı. Oyna­ dığı şoför rolünden de zevk alıyor gibiydi. Sonraa.. Sonrası yok! O’nu son kez böyle gördüm. Annem ile konuşmuş olsa gerek. Galiba “Belki bir süre ben­ den haber alamazsınız, sakın ha merak etmeyin” demiş...

Erkekçe- Annenizin bu konuda, da­ ha sonra size anlattığı bir şey oldu mu? Filiz AB- Bilinenin dışında, başka bir şey yok!.. Bir mektup geliyor elimize. Elden bir mektup geliyor. Bu

mektup-Bunun aslı esası yok. Siz, olay hakkın­ da ne düşünüyorsunuz?” diye sordu.

Erkekçe- Ya bunun ardından?.. Filiz AB- Annem o gazeteciye ne söy­ ledi, hatırlayamıyorum. Fakat Emin Karakuş bizi 8İıp, evine götürdü. Kim­ se ile komışmaym, dedi.

Babam ölmüştü, evet!. Ama sanki onun ölmesi bir suçtu, üstelik, baba­ mın suçu, sanki ailesinin suçuydu.

Biz, kafası ezilmesi gereken bir ko­ münistin ailesi olarak (ve ezilen) sürek­ li izlendik: Örneğin, benim okuldaki do­ laplarım sürekli aranırdı.

Asım Bezirci- İlginç olan şu; Sab a­ hattin Ali’nin, komünistlikten, komü­ nizm den y ana b ir suçu yok! Mahkumiyeti yok, ceza giymesi yok!..

zin bu konuda bildikleriniz?

Atilla özkınnılı- Filiz'in söylediği ki­ şileri çağırıyorlar. Eşyaları gösteriyor­ la r onlara. Tel gözlüğü, deri ceketi, okuduğu kitabı ve notlarını.. Yani, alı­ şılmış Sabahattin Ali eşyalarım ...

Ama bu eşyalar, o cesetten ve ora­ dan mı alınıp getirildi?.. Yoksa başka bir yerden mi getirildi, bütün h unlar meçhul!..

Erkekçe- Bu olayla ne zamandan be­ ri ilgileniyorsunuz Özlanmh?..

Atilla Ozkunmlı- Yaklaşık. 15 yıldan beri... Ben, Sabahattin .Ali ile, bir ede­ biyat tarihçisi olarak ilgilenmeye b aş­ ladım.

Öldüğünde, ben altı yaşındaymışım.

(5)

Sabahattin Ali...

O

'

Başiarafı 22. Sayfada

Yaza/iıga savununca, Sabahattin Ali'­ nin “Hikayeci” olarak önemi özerine düşünmeye başlıyor insan. Yalnız ya­ zar değil, gazeteci... Düşünün, bu in­ san, Aziz Nesin ile birlikte. Marka Paşa adında bir gazete çıkarıyor ve bu g a­ zete, o dönem yayınlanan günlük gaze­ telerin tirajlarını aşıyor...

Erkekçe- Yazar olarak sizi etkileyen yönleri?..

Atilla özktmnb- Sabahattin Ali’nin çizgisi, toplumsal gerçekçilik türünün en tipik ve en çarpıcı örneği... Ancak, nutuk atmayan, bildiri okumayan, belli bir çizgiye çakılıp kalmayan bir insan­ dı O... Gerçekleri estetik bir biçimde, sanatsal normlar dahilinde sunmayı bildi.

Erkekçe-Tatsız ama, yine ölüm ola­ yına dönelim?

AtELa özksrunb- Bu insan, bir gün “siyasete karıştı” diye öldürülüyor. Şimdi iş böyle olunca, hedef olması şa ­ şılacak bir şey değil. Bence tartışm a­ nın konusu şu; bu insan devlet eli ita mi öldürüldü, bir başka el ile nü öidü- rüMft?...

Eribikçe- Sayın Aklisi, sizin, bu konu­ daki düşünceniz?

Oktay Akbai- Öldürüldüğü kesin!.. Ansak devlet eli ile mi, yoksa devletin dışında mı, bu tartışılır, örneğin, baro kişiler diyorlar ki; neden devlet adam öldürsün?..

Aziz Nesin, şunları söylüyor: Birini öldüreceklerse, beni öldürmeleri gere­ kirdi. Devlet neden beni öldürmedi öy­ le ise?..

Erkekçe- Sizce bu sorunun yanıtı ne­ dir?

Oktay Akbel- Bence Aziz Nesin’i öl- riürtmediler. Çünkü Aziz Nesin, Saba­ hattin Ah kadar tanınmıyordu...

Sabahattin Ali, ünü yurt dışına taş­ mış, çok etkileyici bir insandı. Aziz Ne­ sin ise o sıra la r, yazmaya yeni başlamıştı. Sabahattin Ali’nin parladı­ ğı dönemde, Aziz Nesin askerdi. Yedi- gün dergisine, takma isimlerle yazılar yazardı.

Erkekçe- Sayın Özkırımh, bu ölüm üzerine bazı şüphelerinizden söz etti­ niz. Bunları biraz a ça r mısınız?..

Atilla özkırımh- Bu olayda çelişkili ve çarpık yanlar var! B ir insan öldü­ rülüyor. Devlet eli ile öldürülüyor. Dü­ şünün, bu insanın cesedi, tam altı ay sonra ortaya çıkıyor.

Olay Hakkari’de değil, "S a z a r a " adındaki bir sınır köyünde. İkinci Dün­ ya Savaşı sonrası... Dış politikamızın değiştiği bir dönem. Gazete manşetle­ rinde, Bulgaristan'dan insan kaçıran çetelerin varlığından söz ediliyor.

Erkekçe- Yani B atı sınırımızın h as­ sas olduğu b ir dönem, öyle mi?

. AtiHü Ozkınmh- Tam h assas bir dö­

nem ve lam. hassas bir bölge... Trakya, halan de, an çok koHanan ve gözetilen bir verdir. Düşünün ki böyle bir yerde, bir ceset, tam altı ay bulunmayacak!...

A nlattıklarına göre, cesedi bir köy­ lü buluyor. Aynı köylü altı ay önce de oralarda hayvan otlatıyordu. Öyle ise cesedi, neden altı ay önce değil de, al­ fa ay sonra buldu?..

Erkekçe- T ekrar sizin izlenimlerini­ ze dönelim Sayın Filiz Ali. Ne anımsı­ yorsunuz o güîdcrle ilgili olarak?..

Filiz AB- B aha mm üstünden çıkan eşyaların bir fotoğrafını göstermişler­ di. Polisin çektiği bir fotoğraftı bu. M e­ şin c e k e ti kırık gözlüğü, fotoğraf makinesi ve traş aleti vardı. Kitapları vardı b ir de, Stenrlhal, Dostoyevski fi­ lan.

Erkekçe^ Ceset nasd teşhis edildi? Filiz Ali- Adalet CSmcoz ve Mehmet Ali Cimcoz cesedi teşhis etm işler. A r­ tık ceset bile değil, bir kemik yığını

hsr-Q

g» Ceset 6 ey

h

:.sf

univ,

feîyer.

Bufc ,ıdu§y yer

Hakkari'nin bîr

!r ceset elit ay

feylumrısyacek,

i ö i f rlffm fî **

h a ld e ... G ö steriy o rlar, onlar da, üstündeki giysilerden tanıyorlar güya... Adli tıp, alfan dişi olduğu ve sağ kolu­ nun kırık olduğu konusunda rapor ve­ riyor.

Erkekçe— Filiz Hanım’m hassasiye­ tini dahn fazla artırmamak için Atilla Özkırunlı’ya soralım. Siz bu olayla ne zamandan beri ilgileniyorsunuz?

Ö zlınm h— Yaklaşık 15 yıl önceden bu yana. B ir edebiyat tarihçisi olarak Sabahattin A li’nin hikayeciliğine ilgi duymamak mümkün değil. Yalnız hika­ yeci olarak değil elbette. Sabahattin Ali’nin bir de gazeteci yem var. Aziz Nesin ile birlikte bir gazete çıkarmış; M arko P aşa. Bu gazete, dönemin en önereli gazetesi olmuş. O sıra çıkan bü­ tün gazetelerin toplanı tirajı kadar sat­ mış.

Yazarlığına gelince, toplumsal ger­ çekçi türün en tipik, en çarpıcı örnek­ lerini vermiş. Nutuk atmayan bir ya­ zar. G erçekleri, estetik biçimde, sana­

tın ölçüleri içinde sunan bir kalem. Bu insan, bir gün siyasete k arıştı diye öl­ dürülüyor. Evet, öldürülüyor.

Erkekçe— Öldürülüyor mu yoksa 61- dürtüiüyor mu?

Akb&l— Öldürüldüğü, kesin de, tar­ tışma konusu devlet d i ile öldürülüp öl­ dürülmediği. Bazıları “Devlet neden adam öldürsün?” diye soruyor. Örne­ ğin Aziz Nesin “Aym dönem, aynı or­ tamda te n de yaşıyordum. Neden be­ ni öldürmediler de, Sabahattin Ali’yi öldürdüler?” diye soruyor. Sorunun yanıtı basit. O zaman Aziz Nesin, Sa­ bahattin Ali kadar tanınmış biri değil­ di. Sabahattin Ali’nin ünü yurt dışına kadar taşmtşkffn, Aziz Nesin edebiya­ ta yeni başlam ıştı.

Aziz Bey askerdi o sıralar. T akma isimlerle öyküler ve şiirler yazardı Ye­ di gün dergisine. Sabahattin Ali’yi or­ tadan kaldır anların mantığına göre. Aziz Nesin öldürülecek kadar tehlike­ li ve etkin bir insan değildi.

özkurzmh— Özerinde durulması ge­ reken bazı olgular var. Ceset altı ay sonra bulundu deniyor. Bulunduğu yer Hakkari'nin bir dağ köyü değil. Sınır yakınında işlek bir bölge. Ayrıca sınır açısından hassas bir dönem yaşanıyor. Gazel iler sınırdan insan kaçıran çete­ lerle ilgili haberlerle dolu. Trakya gi­ bi bir bölgede, bir ceset a l t ay bulun­ mayacak. Bu olacak şey değil!., "üzerin­ de durulması gereken noktalardan bi­ ri bu bence.

Filiz Afi— Babamın S s s rfc is a şiken eşyaların bir fotoğrafını göstermişler­ di bana. Meşin ceket, gözlüğü, fotoğraf makinesi ve kitapları...

özkm uth— Pırıl pırıl.

Akbai— Alfa ay yağmur çamur

eîtm-j _____ *’.?*— i .— t . . . ua Acuocrtl oaaoı «o u lutapıaa u»-e

n l pırıl olur mu?

Bezirci— Şimdi Sabahattin AH niçin öldürüldü, önemli olan bu. Sabahattin Ah öncü bir yazar. Politik yazıları da sanatsal y azılan kadar etkili. Marko P aşa’daki, Zincirli Hürriyet ve daha sonra Hür gazetesi'ndeki yazılan cid­ di bir şekilde toplumu etkiliyordu. Bu yazılar belli çevreleri tedirgin etti, ö l ­ dürülmesinin en önemli sebebi bence buydu.

Erkekçe— Peki sizce olayın meyda­ na geliş şekli nasıl?

Bezird— Sabahattin Ali'nin öldürül­ me olayı, tümüyle aydınla fala bilmiş de­ ğildir. Bugünkü koşullar ve düzen içe­ risinde, aydınlatılması da çok güçtür. Ancak ileride başka bir düzen, gerçek­ ten demokratik bir yönetim gelirse bel­ ki bu öldürülme olayı aydınlığa çıkarı­ lacaktır. Bununla birlikte, ölümüne ışık tutan bazı yayınlar da var tabii. Bun­ lardan bazılarına kitabımda değindim. Bu konuda, özellikle Rasih Nuri İleri’- nin açıklan:' la n beni biraz aydınlattı. Rasih Nuri İleri Sabahattin Ali’nin ar­ kadaşı.. Sabahattin Ali kaçmazdan ön­ ce Rasih Nuri île ri’nin evinde gizleni­ yor. Tebdili kıyafet geziyor. Ve Rasih

111

i l v i î 1 1

• s

1 »

i

n

c

j

il

M

J $

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Vaktiyle empressiyo- nistlere, fovlara yaptıkları haksızlığın utancıyla, esnafça düşünerek, ilerde para eder diye öyle abur cuburlara para yatırmışlar ki

Her yıl ABD’de yaklaşık 1 milyon insanın arılar tara- fından sokulduğu ve buna bağlı oluşan anaflaktik şok sonucunda her yıl 120’ye yakın ölüm vakası

1) Öğretim elemanlarının online satın alma davranışı ile bu satın alma davranışına yönelik risk ve fayda algılamaları arasında bir ilişki olup

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha

Bu arada bizlere, Türk toplumuna dönük bir sanat anlayışı içinde ça­ lışma olanağı sağlayan Aziz Ho- cam'a, tüm arkadaşlarıma, Cerrah­ paşa Tıp

Uluslararası Uzay İstasyonu mürettebatını taşıyan Soyuz uzay araçları genellikle Kazakistan’daki Baykonur Uzay Üssü’nden fırlatılıyor. Avrupa Uzay Ajansı (ESA)

«H er kim, gürültü veya velvele ile mu- 'at hilâfı olarak çan ve alâtı saire çalarak vshut kanun ve nizam ahkâmına muhalif surette gürültü bir meslek

Bu bilimsel uçuşlar 2016’da fırlatılması planlanan ICESat-2 uydusu göreve başlayana kadar Antarktika’daki buzulların takip edilmesini sağlayan IceBridge görevinin bir