• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE'DE İLÂHİYAT BİLİMİNİN GELİŞİMİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "TÜRKİYE'DE İLÂHİYAT BİLİMİNİN GELİŞİMİ"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

NE~ET ÇA~ATAY Türkler ve ~slamiyet:

M.Ö. V. y. y~ldan beri türlü yerlerde, bölgelerde köklü devletler kura- rak varl~~~n~~ günümüze dek kesintisiz sürdüren Türk ulusu, sürekli olarak, kendi yap~s~ na uygun bir dinin aray~~~~ içinde olmu~tur. Bu amaçla türlü Türk boylar~, topluluklar~, türlü bölgelerde animizm, ~amanizm, budizm, maniheizm, h~ristiyanl~ k, yahudilik vb. gibi dinlere girmi~lerdir.

Örne~in, adlar~n~~ verdikleri Hazar Denizi k~y~lar~ nda bir devlet kuran Hazar Türkleri 508 y~l~ nda h~ristiyanl~~~~ benimsediler. Araplar~n VII. y. y~l sonlannda Kafkas bölgesine sald~r~lar~~ s~ ras~nda islamiyet de aralar~nda ya-y~ld~. Ba~kentleri Belencer olan bu devlet IX.y.y~lda yahudili~i resmi din olarak kabul ettiler.

Bugün Romanya'da ya~ayan Gagavuz Türkleri, ortodoks h~ristiyand~ r-lar. Kiliselerinde ibadetlerini türkçe yaparr-lar.

Türkistan bölgesindeki Türk devletleri islamiyeti resmi din olarak X. y.y~l sonlar~nda kabul etmeye ba~lam~~lard~r. ~lk müslüman Türk devleti olarak, 840- ~~ 2 I 2 y~llar~~ aras~nda hüküm sürmü~~ olan Karahanl~lan görüyoruz. ~lek Hanlar da denilen bu devleti olu~turan Türk halk~~ X.y.y~l sonlar~nda (94o'da) toplu olarak müslüman oldular. Bu tarihten sonra ku-rulan Türk devletlerinin hepsi müslümand~rlar.

~slam dini, kurulu~~ bölgesinin ve kurucusunun yap~s~~ ve tabiat~~ gere-~i, onu benimseyen her toplumun bütün hareket ve davran~~lar~ n~ n kural-lar~n~~ düzenleyen bir din olmu~tur. Bu nedenle bu dini kabul eden top-lumlarda e~itimin amac~~ ve arac~~ da islamiyet ve onun getirdi~i dini ku-rallar olur.

XI. y. y~ldan ba~layarak hemen hemen bütün ~slam âlemini egemen-li~i alt~na alm~~~ olan Selçuklu ve Osmanl~~ ~mparatorluklar~, bu dini ve kurallar~n~~ incelemek, islami bilgileri geli~tirmek için her yerde medreseler açt~lar.

~slam âleminde sosyal faaliyetlerin her alan~ na yans~ yan en büyük handikap~, kad~ n~ n, dini törenler de dahil bütün toplumsal i~lerde erkek-

(2)

ten ayr~~ tutulmas~d~r. XXI. y. y~la yakla~t~~~m~z bugünlerde bile, birçok yüksekokul ö~rencisi k~zlar~m~z, ilkokuldan beri ça~da~~ bir e~itimle yeti~ti-rilmemi~~ olmalar~, gerici ve ç~karc~~ örgütlerin bask~lar~~ ile, ayn~~ s~n~fta okudu~u erkek arkada~~n~~ namahrem olarak görmekte, ba~~n~~ bohçalamak için sava~~ vermektedirler.

Oysaki bat~~ h~ristiyan dünyas~nda kad~n, ibadette yani kilisede, sosyal i~lerde erkekle yanyanad~r. Onlardaki bo~anma zorlu~u da kad~na güven vermi~, evine, çolu~una çocu~una sahip olmas~n~~ sa~lam~~t~r.

Türkiye'de ildhiyat biliminin ve e~itiminin geli~mesi:

1923'te cumhuriyetin ilan~na dek e~itim ve ö~retim deyince genel ola-rak medrese anla~~l~r. Buralarda genel ve mesleki bilgi, ilâhiyat, içiçe ve bir bütün olarak ö~retilirdi.

Osmanl~larda ilk medrese 1330 y~l~nda Orhan Gazi zaman~nda Iz-nik' te aç~ld~. Buran~n yönetimine de müderris Davud-u Kayseri atand~.

6 Nisan 1326 günü al~n~p beyli~in ba~kenti yap~lan Bursa'da, 1363'te al~n~p ba~kentin ta~~nd~~~~ Edirne'de birçok medreseler yap~ld~.

Sultan 2. Mahmud (saltanat~: 1808-1839) devrine dek Osmanl~~

sultan-lar~, yurdda~~n e~itimini devletin görevi saym~yordu. ~lk kez Mahmud, bu zorunlulu~u ve sorumlulu~u duydu, yurtta~~~ e~itme görevini üstlendi. O zamana dek devlet bürolar~nda ve ordusunda çal~~acak ki~iler, Enderun Okullan'nda ve Acemi O~lanlar Okullar~nda yeti~tiriliyordu.

Topkap~~ Saray~~ içinde aç~ld~~~~ için "iç-içerde" anlam~na gelen Ende-run okullar~~ ilk kez Fatih Sultan Mehmet (saltanat~: 1451-1481) taraf~ndan aç~ld~. Ordunun ve devletin her kademesinde çal~~an görevliler buradan yeti~irdi.

Yaln~z dev~irme çocuklar~n~n al~nd~~~~ bu acemi o~lanlar okullar~~ I Temmuz 19°9 gününe dek sürdü. Ziya Gökalp'in bu okullar hakk~ndaki ~u sözleri çarp~c~d~ r: "bu devirde medrese, içine ald~~~~ Türkleri gayr-i Türk yaparken (Türklükten uzalda~t~nrken) Enderun okullarma ald~~~~ gayr-i Türkleri (dev~irmeleri) Türkle~tiriyordu." Kurulu~undan kald~nl~~ma dek bu Enderun okullar~ndan 79 sadrazam, 3 ~eyhülislam, 36 amiral ye-ti~mi~tir.

Halk için tek e~itim ve kültür kurumlar~~ olan medreseler, büyük Sel-çuklular devrinden Fatih Sultan Mehmet zaman~na dek, ders veren hoca-lar~n ~i5hretleriyle an~l~rlard~.

(3)

Fatih Sultan Mehmet, ünlü medresesini, kendi ad~yla an~lan camiin çevresinde sekiz bölüm halinde yapt~rd~. O, bir süre sonra bu sekiz

med-reseyi klasik ve kaliteli bir ö~retim için yeterli görmeyerek onlar~~ tamamla-mak üzere sekiz medrese daha yapt~rd~. Sahn medreseleri denen birinde-re, ikinciler bitirildikten sonra girilirdi. Sahn medreselerinin her birinde

~~ g oda vard~ . Bunlardan 15'i ö~rencilere, ikisi görevlilere, ikisi de

hademe-lere ve kap~c~lara aynlm~~t~.

Türk medreselerinde ikinci yenili~i yapan ki~i, Kanuni Sultan Süley-man'd~r.

~lk Osmanl~~ Darülfünunu'nun ö~retime geçti~i 14 Ocak 1863 gününe

dek, her türlü bilim dallar~, büyük a~~rl~k, dini e~itimde olan medreseler-de okutulurdu. Bu nemedreseler-denle o medreseler-devirmedreseler-de medreseler-devletin türlü hizmet yerlerine, özel-likle ilâhiyat alanlar~nda gerekli olan ki~ileri yeti~tirmek için medreselerde bölümler aç~lm~~t~: "Dar ül-hadis", "Darütt~b", "Darülhendese", kad~~ yeti~-tirmek için de "Muallimhane-i nüvvab" aç~lm~~t~. 1854'te aç~lan bu sonun- cunun ad~~ 1884'te "mekteb-i nüvvab" o'da "mekteb-i kuzat"a çevrildi.

Kad~~ ve naib gibi günlük hukuk i~lerinin yerine getirilmesi, bu alan-larda daha bilgili ki~ilerin yeti~tirilmesi, ~ 85o'den sonra Avrupa'dan ceza ve hukuk alanlar~nda baz~~ kanunlar~n al~nmas~ndan sonra büyük önem kazand~. örne~in 185o'de ceza yasas~, ticaret yasas~, 1862'de ticaret mah-kemeleri usulü, 1864'te deniz ticaret yasas~~ al~nd~. Cevdet Pa~a

ba~kanl~-~~nda kurulan heyet ~ 869'da "mecelle" denen 1851 maddelik bir ~er'i kod

haz~rland~. Bu giri~im, hukuku fetvalarla düzenleme yerine f~kh~~ yani is-lam hukukunu yasala~t~rma yoluna gitmede büyük bir yenilikti.

O zamanlar, medreselerden sonra, halk~n e~itilmesi için ikinci bir yer olan camilere vâiz yeti~tirmek üzere "medresetülvâizin", imam ve hatib ye-ti~tirmek için 1913'te "medresetül'eimme ve'l-hutaba” aç~ld~. Daha sonra, bu sonuncu "medresetülvaizin ile birle~tirilerek” "medresetül'ir~ad" aç~ld~.

Medrese örgütünün ilk düzenlenmesinde f~luh yani hukuk, kelam ya-hut felsefe, özellikle Kur'an tefsiri ve aç~klamas~~ için ihtisas medreseleri aç~lmam~~t~? Bunlar, otodidakt olarak yani kendi kendine ö~reniliyordu.

1908 ink~lab~ndan sonra medreselere son biçim verildi~inde "Islah-~~ medâris nizamnamesi"ne ba~l~~ olarak bir de, ihtisas dersleri gösterecek medrese aç~lmas~na gerek duyulmu~tu. 1917'de "Dar ül-hilafet ül-aliye medresesi" program~n~~ düzenlemek üzere toplanm~~~ olan 38 ki~ilik komis-

(4)

yon, medresetülmütahassisin'in, tefsir ve hadis, f~ k~ h, usul-ü f~ k~h adlar~yla üç ~übeye aynlarak ö~retim yapmas~~ kararla~t~ r~ld~. Bu medresenin te~kila-t~~ de~i~tirildi~i s~rada "medreset ül-mütahassisin"in ad~~ "Süleymaniye"ye çevrildi ve o zaman burada ~u program uyguland~: ~~ - Tefsir ve hadis bölümü (3 y~l); dersler: tefsir, hadis, usul-ü hadis ve nakdürrical, tabakat ül-kura ve müfessirin. 2 - F~ k~h, usul-ü f~ k~h bölümü (3 y~l) dersler: ~afii, Hanbeli, Hanefi ve Maliki f~ k~hlar~, usul-ü f~ k~ h, h~lâfiyat, felsefe tarihi. 3-Hikmet ve kelam bölümü (3 y~l); dersler: tasavvuf, islam felsefesi tarihi, hikmet-i ilâhiye, mant~ k, felsefe ve ahlak, genel felsefe tarihi, dinler tarihi, islam dini.

1914'de "medreset ül-mutahassisin" aç~l~ nca, Darülfununun "ulum-u ~er'iye" bölümü kapat~ ld~ .

Medreseler kakhnhp Üniversite aç~lmas~ndan sonra ~lâl~zy. at bilimleri:

20. y. y~ l ba~lar~ nda Avrupa'da müsbet ve teknik bilimler alabildi~ine ilerlerken, buna ayak uyduramayan bu nedenle de bilime ve tekni~e dü~man olan medreseliler, Avrupa'da ö~renim görmü~~ yenilik yanl~s~~ yurt-severlere dü~man kesilmi~lerdir. Sadreddin Celal Antel'in "Tanzimat maa-rifi" ba~l~ kl~~ makalesinde bu gibiler hakk~nda ~öyle diyor: "bu medresele-rin sonralar~ , her türlü ilericili~e engel olan cehalet, taassup ve fesat ocak-lar~~ haline geldikleri de muhakkakt~r. Osmanl~~ ~mparatorlu~u'nun y~ k~l-mas~ nda en büyük sorumluluk hissesi bulunan medreselerin ö~retim sis-temlerini birkaç kelime ile belirtebiliriz: ümmet terbiyesinin hâkimiyeti-gözlem, inceleme, deney ve ele~tiriye hiç yer vermeyen, âyetlerin, hadisle-rin ve öteki metinlehadisle-rin Aristo Mant~~~'na göre ~erh ve tefsihadisle-rine inhisar eden, manadan çok lafza de~er veren, yaz~ya hiç yer vermeyen skolastik tedris metodu. Ö~retim dili olarak anadili yerine arapçan~n egemenli~i-ö~retim için özel ve ba~~ms~z dershanelerin ve egemenli~i-ö~retim araçlar~n~n bulun-mamas~...". Yine S.C. Antel'in verdi~i ~u örnek enteresand~r: "Süleymani-ye'de açm~~~ oldu~u okula, s~ ra, kara tahta ve harita gibi ders araçlar~~ ko-yan Selim Sabit (~~bay)'~n, zaman~n ~eyhülislam~n~n müdahalesiyle onlar~~ kald~ rmaya ve hocal~~~~ terke mecbur k~ lmas~~ da, tanzimatç~lar~n bu kara kuvvete, bu mutaass~p zihniyete yenildiklerini gösterir. Balkan sava~lar~~ s~-ras~ndaki bir örnek de ~öyledir: Balkan Sava~~'nda yenilmemiz üzerine ~eyhülislaml~ k dairesi, bütün okullara arapça bir dua yollayarak bunun 4414 kez okunmas~ n~~ istemi~tir.

(5)

Bu i~renç ve ülke zarar~na davran~~lar~n daha pek çok örneklerini görmü~~ olan ulu önder Atatürk, cumhuriyetin ilan~ndan dört ay sonra ç~-kartt~~~~ tevhidi tedrisat yasas~~ ile, medreseler tarihe kar~~t~.

Ancak medreseler kald~ r~lmakla dini tedrisat büsbütün kald~r~lm~~~ ol-mad~. Yasan~n dördüncü maddesiyle "yüksek diniyat mütehass~s~~ yeti~tiril-mek üzere Darülfünunda bir ~lâhiyat Fakültesi kurulmas~, imaml~k ve ha-tiplik gibi dini görevlerin yerine getirilmesi için gerekli ki~ilerin yeti~tiril-mesi" öngörülmü~tür. Ne var ki yeni aç~lan imam hatib okullar~~ tedrisata devam edemedikleri gibi ~lâhiyat Fakültesi'ne de ö~renci istek duymam~~-t~ r. Bu nedenle de ~lâhiyat Fakültesi kald~nlm~~~ yerine, Edebiyat Fakültesi içinde "~slam Ara~t~rmalar~~ Enstitüsü" aç~lm~~t~r.

Darülftinun-Üniversite-~laiyat ili~kileri:

~~ 845 y~l~ nda Sultan Abdülmecid zaman~ nda kurulan geçici maarif ko-misyonu, devlet dairelerine memur yeti~tirmek amac~yla bir Darülfünun aç~lmas~ na karar verdi. Bunun üzerine Milano'dan getirilen ünlü mimar Fossatti'ye, üç katl~~ ve 125 odal~~ bir bina yapt~r~ld~. Ayasofya'da eski Cep-hane K~~las~~ ile Sultan Saraylar~~ arsas~~ üzerine kurulan bu yap~~ 1933 y~l~n-da yand~. Asl~ny~l~n-da buras~, yap~ld~~~ny~l~n-dan beri geçen yetmi~~ y~l boyunca yal-n~z, Hukuk Mektebi'nin ilk aç~l~~~nda k~sa bir süre e~itim hizmetinde kul-lan~ld~. Onun d~~~nda burada sadece devlet i~leri yürütüldü.

Rü~diye okullar~ndan sonra idâdi okullar~n~n da aç~lmas~~ üzerine ilk Osmanl~~ Darülfünunu 14 Ocak 1863 günü ö~retime ba~lad~. 4000 ciltlik kitapl~~~~ ve laboratuvarlar~~ olan bu Darülfünunda, kimyager Dervi~~ Pa~a, büyük devlet adam~~ Ahmet Vefik Pa~a, hekim Salih Efendi, tarihçi-hukuk-çu Cevdet Pa~a ve müneccim ba~~~ Osman efendi gibi de~erli bilginler ders verdi.

Bu Darülfünun 1865'te Çenberlita~'taki Nuri Efendi Kona~~'na ta~~n-d~. K~sa bir süre sonra ç~ kan bir yang~nda kitapl~ k ve laboratuvar yan~nca Darülfünun bir süre kapat~ld~. 187o'de Sultan Ahmet Türbesi yan~nda bir Darülfünun yap~ld~~ fakat bu da ayn~~ y~l kapat~ld~. Nedeni, Rektör Yanyal~~ Hoca Tahsin Efendi'nin, canl~lann havas~z ya~ayamayaca~~n~~ derste ö~ren-cilere anlatmas~~ ve bunu ispatlamak için, havas~~ bo~alt~lm~~~ bir fanusta bir güvercin üzerinde denemesi ve burada ders veren hocalardan Efganl~~ Ce-maleddin Efendi'nin "Peygamberlik bir sanatt~ r" demesidir.

Aradan otuz y~l geçtikten sonra I Eylül rgoo günü Ca~alo~lu'nda "Darülfünun-u Sahne" ad~yla yeni bir müessese e~itime ba~lad~. Mülkiye

(6)

mektebi, Hukuk Mektebi ve T~bbiye Mektebi eskiden beri Darülfünundan ayr~~ birer yüksekokul gibi çal~~makta olduklar~ndan, bu yeni Darülftinun-da" ulum-u âliye-i diniye, Edebiyat, ulum-u riyaziye ve tabiiye bölümleri ile türkçe, arapça, farsçadan ba~ka frans~z, alman, ingiliz ve rus dillerini toplayan filoloji bölümüne yer verildi.

Bu Darülfünun 21 Eylül 19o8 günü Beyaz~d'da, ~imdiki Edebiyat, Fen, Kimya Fakültelerinin yerinde bulunan Zeynep Kimi! Han~m Kona-~~ 'na taKona-~~ nd~ . ProgramlarKona-~~ yeniden gözden geçirilerek düzenlendi. Edebi bilimler, ~er'i bilimler, matematik ve biyoloji bilimleri bölümleri aras~na Hukuk Okulu da al~nd~. 1912'de fakültelerin programlar~~ yeniden düzen-lendi. Bu arada Zeynep Kimi! Kona~~~ ihtiyaca yetmedi~i için Yerebatan semtinde kimya, Vefa'daki Feyzullah Efendi Kona~~'nda jeoloji, ~brahim Pa~a Kona~~'nda do~u dilleri, Saffet Pa~a Kona~~'nda co~rafya enstitüleri kuruldu. Zeynep Kâmil Kona~~, ~~ Mart 1942 günü tamamen yand~, onun yerinde bugünkü Edebiyat, Fen ve Kimya Fakülteleri yap~ld~. Birinci Ci-han Sava~~'ndan sonra 15 Ekim 1917 günü yeni bir yönetmelik yay~nlan-d~.

Burada, hiçbir k~z ö~rencinin al~nmad~~~~ medreselerden sonra kurulan ~ stanbul Darülfünunu'nda k~z ö~rencilerin durumlar~ n~ , bir saptama yapa-rak belirtmek istiyorum: Türk Üniversitelerinin geli~mesi tarihinde önemli bir olay da, me~rutiyet döneminde Balkan yenilgisinin uyar~s~~ ile 5 ~ubat 1914'te, Darülftinunda, önceleri serbest konferanslar halinde k~zlar için aç~lm~~~ olan derslerin, bir süre sonra k~zlara mahsus ayn s~n~flar halinde örgütlenmesidir.

12 Eylül 1914 günü bunlar, edebiyat, matematik ve biyoloji bölümle-rinden kurulu olmak üzere "inas darülfünunu" (k~zlara mahsus darülfünun) ad~~ alt~nda ayr~~ bir bina içinde toplanm~~larsa da, 1917'de ilk mezunlar~n~~ veren bu Darülfünun 1920 y~l~nda kald~nlarak s~n~flar yeniden Zeynep Kimi! Kona~~'na ta~~nd~~ ve Darülfünuna ba~land~. Bu k~z ö~ren-ciler bir süre sonra, kendi s~n~flann~~ boykot ederek erkek arkada~lar~n~n okudu~u s~n~flara devam etmeye ba~lad~lar. Onlar~n bu medeni cesareti kar~~s~ nda üniversite senatosu 16 Eylül 1921 günü ald~~~~ bir kararla bu

ol-dubittiyi kabul etti. Böylece k~z, erkek üniversiteleri ayr~m~~ ortadan kalk-m~~~ oldu.

K~z ö~rencilerin Fen ve Edebiyat bölümlerinde ba~latt~ klar~~ karma ö~retim, 1921-1922 ders y~l~ nda Hukuk Fakültesi'nde, 1922-1923 ders y~-l~nda da T~ p Fakültesi'nde gerçekle~ti. Bugün de ayn~~ türden gerici, mem-

(7)

leketin kötülü~ünü isteyen ç~karc~~ çevreler günümüzde de k~zlar~~ erkekler-den ay~rmak için var güçlerini sarfetmektedirler. Tabii as~l maksat k~zlar~~ dört duvar arkas~na kapat~p, cahil b~rakmak, gelece~in Türk gençlerini böyleleri elinde cahil, zavall~, sömürülmeye haz~r duruma getirip onlar~~ sömürmektir.

21 Nisan 1924 günü ç~kar~lan bir yasa ile Darülfdnuna tüzel ki~ilik

verildi. Böylece Milli E~itim Bakanl~~~'ndan ayr~larak 52 maddelik bir yönetmelikle 1925 y~l~nda yeniden örgütlenen Darülfünuna ilâhiyat Fakültesi de eklendi.

3 Mart 1924 günlü tevhidi tedrisat yasas~n~n yay~nlanmas~ndan sonra, Evkaftan özel idareye devrolunan ~stanbul medreselerinin say~s~~ ~92'dir.

31 May~s 1933 günlü ve 2252 say~l~, ~stanbul Darülfdnunu'nun

kald~-r~lmas~na ve Milli E~itim Bakanl~~~'nca yeni bir üniversite kurulmas~na dair yasa ile, Osmanl~~ imparatorlu~u'ndan kalan Darülfünun yerine ~stan-bul Üniversitesi'ni yeniden kurma görevi Milli E~itim Bakanl~~~'na verildi ve böylece ~stanbul Üniversitesi kuruldu. ~kinci Dünya Sava~~~ ba~lar~nda Almanya'dan, Edebiyat, Fen ve Hukuk Fakülteleri için yirmi profesör ça~-nlarak ö~retim kadrosu güçlendirildi.

~stanbul Üniversitesi'ne ba~l~~ ~lâhiyat Fakültesi'nin, ö~renci gelmemesi

nedeniyle 1933'te, ayn~~ üniversitenin Edebiyat Fakültesi'ne ba~l~~ "islam ilimleri Enstitüsü" 1936'da kald~r~lmas~ndan sonra,, Türkiye'nin ayd~n din adam~~ yeti~tirilmesi ihtiyac~n~~ gözönüne alan parlamento, 13.6.1936 gün ve 4936 say~l~~ üniversiteler yasas~n~n ikinci maddesi uyar~nca 1.63949 günü Ankara ~lâhiyat Fakültesi'ni kurdu.

Bu fakültenin kurulmas~~ yasas~n~n T.B.M. Meclisi'nde görü~ülmesi s~-ras~nda K~r~ehir milletvekili ~smail Hakk~~ Baltac~o~lu, Mara~~ milletvekili Emin Soysal, Seyhan milletvekili Ahmet Remzi Yüre~ir, Elaz~~~ milletvekili Fahri Karakaya ve Milli E~itim Bakan~~ Bingöl milletvekili Tahsin Bangu-o~lu enteresan konu~malar yapm~~lard~r.

1946 y~l~nda muhalefet partisi olarak bir miktar milletvekili getiren Demokrat Parti, 1950 y~l~~ 14 May~s seçimlerinde iktidara gelince, gelecek seçimlerde daha çok milletvekili getirmek için halk~n dini duygular~n~~ ala-bildi~ine sömürmeye ba~lad~. Halk Partisi zaman~nda türkçeye çevirilmi~~ bulunan ezan arapçaya döndürüldü. Sözde din okulu olan, asl~nda me-zunlar~n~n hemen hepsi devlet dairelerinde i~~ alan imam-hatib okullar~~ sa-y~s~~ art~r~ld~. 4936 say~l~~ üniversiteler yasas~~ gere~ince üniversite senatolan-

(8)

n~n açmas~~ gereken yeni ~lâhiyat Fakülteleri aç~lmay~nca 1959'da T.B.M. Meclisi yasa ve kararlanyla Yüksek ~slam Enstitüleri aç~lmaya ba~land~.

17.6.1982 gün ve 2680 say~l~~ kamu kurum ve kurulu~lar~n~n, kurulu~~ görev ve yetkilerinin yeniden düzenlenmesi ile ilgili yetki yasas~n~n verdi~i yetkiye dayan~larak bakanlar kurulunca baz~~ üniversitelerde yeni ~lâhiyat Fakülteleri aç~ld~~ (22.6.1982). Bunlar, 1949'da Ankara'da, Ankara Üniversi-tesi'ne ba~l~~ olarak aç~landan ba~ka, Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde, Samsun Ondokuzmay~s Üniversitesi'nde, Kayseri Erciyes Üniversitesi'nde, Konya Selçuk Üniversitesi'nde, Bursa Uluda~~ Üniversitesi'nde, ~stanbul Marmara Üniversitesi'nde ve ~zmir Dokuzeylül Üniversitesi'nde olmak üzere ~lâhiyat Fakültelerinin say~s~~ sekize ç~kt~. Sanki bunlar yetmiyormu~~ gibi, 1988'de Urfa'da da bir Ilahiyat Fakültesi aç~ld~.

Ankara Üniversitesi ~lâhiyat Fakültesi'nde 1953'te kurulan "Türk ve ~s-lam Sanatlar~~ Tarihi Enstitüsü, 1956'da kurulan "~s~s-lam ~limleri Enstitüsü" olmak üzere iki ara~t~ rma kurumu vard~ r ki, Türk ve ~slam Sanatlar~~ Tari-hi Enstitüsü'nce 1959'da ba~lat~lan ve her dört y~lda bir, ba~ka yabanc~~ ülkede toplanan "Uluslararas~~ Türk Sanatlar~~ Kongresi" düzenlemi~tir. Bu kongrenin sekizincisi 1987'de M~s~r'da toplanacakd~.

Ankara Üniversitesi ~lâhiyat Fakültesi, uzun y~llar tek bölüm halinde e~itim sürdürdükten sonra bugün, I - ~slam medeniyeti ve sosyal bilimler bölümü, 2 - Tefsir ve hadis bölümü, 3 - ~slam felsefesi ve kelam bölümü

olmak üzere üç bölümde e~itim yapmaktad~r. Bugün bu bölümler, öteki sekiz ~lâhiyat Fakültesi'nde de a~a~~~ yukar~~ aynen uygulanmaktad~r. Ders programlar~~ da a~a~~~ yukar~~ ayn~~ olan bu dokuz ~lâhiyat Fakültesi'nde ~u dersler okutulmaktad~r:

Tefsir, hadis, kelam, islam hukuku, islam tarihi, islam dini esaslar~, dinler tarihi, islam mezhepleri tarihi, sistematik felsefe, mant~k, islam sa-natlan tarihi, din sosyolojisi, din psikolojisi, dini musiki, pedagoji, tasav-vuf, Türk-islam edebiyat~, epigraf~, arapça, farsça, frans~zca, ingilizce, al-manca (bu üç bat~~ dilinden biri seçilir).

Bugün, ~lâhiyat Fakülteleri mezunlar~~ da, ~mam-hatib okullar~~ me-zunlar~~ gibi, meslek ve bilgi alanlar~~ d~~~ndaki devlet dairelerinde görev al-maktad~rlar. Bunun da ne kadar yararl~~ ve verimli olaca~~~ söz götürür bir konudur.

Referanslar

Benzer Belgeler

Müslümanların ilk üç asırdaki bilgi, kültür ve özellikle hüküm kaynaklarını tarihî sıralamaya göre, şöyle tespit etmek kültür tarihi- ne de uygundur: İlk

3- İsmail HANOĞLU, “Kitâbu’l-Mulahhas fî’l-Mantık ve’l-Hikme Bağlamında Fahruddîn er-Râzî ve İslam Felsefesi”, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Yapılan çalışmada, örgütsel davranış literatüründe önemli kavramlar arasında yer alan örgütsel destek (ÖD), psikolojik sermaye (PS) ve öznel kariyer

Ali Bardakoğlu, cahiliye döneminde, birçok erkekle birlikte yaşayan, yabancı erkeklerle serbestçe ilişki kuran, çadırının kapısına bayrak asarak fahişelik yapan

çocuklar için madde bağımlılığı programı, temel yaklaşım müdahale programı, genel suçlu davranışı müdahale programı, saldırganlığı önleme müdahale

 Sosyal hizmet uygulamalarının hükümlü veya tutuklu bulunan annesinin yanında kalan 0-6 yaş çocuklar yönelik amacı; ceza infaz kurumu dışında korumasına

 Adli sosyal hizmet uzmanları genellikle, suç mağdurları ve suça tanık olmuş insanlar ile çalışma; çocuk yaşlı istismarı, cinsel saldırı, aile içi şiddet ve

idari işlem ya da işlemlerin ihlâl ettiği hak ve menfaatlerinin davacılar bakımından “aynı” veya “ortak” olması demektir. 44 Dolayısıyla kişisel hak