i
DÜŞÜNENLERİN DÜŞÜNCELERİ
MI
í A
Gökalp'e göre kültür, bir yandan uygarlığın
gelişiminin nedenini teşkil ederken; öte
yandan da, uygarlığın sürekli ilerlemesi,
kültürün bozulmasına sebep olmaktadır.
Halk kültüre, seçkinler ise uygarlığa sahip
tir. Seçkinlerin kültüre, halkın da uygarlığa
kavuşabilmesi için bütünleşmeleri gerekir.
Kültür, çöküş dönemlerinde uygarlığı yeni
den canlandırmada bir direnç noktasıdır.
Bugün toplumumuzda, halk kültürü ile elit
kültürü arasındaki mesafenin giderek büyü
mesi karşısında, bazı aydınların ileri sür
dükleri “ kültür zenginleşmesi” biçimindeki
birleştiricilik ilkeleri de, Gökalp'ten sonra
“ kültür alanında” yapılması gereken atılım-
ların zorunluğunu bir daha ortaya koymak
tadır.
9
ELLİNCİ ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE
YÜZYILIN başlangıcı, Batı’da sosyolojinin boyutlar kazandığı bir döneme raslar. Toplumsal de ğişme, evrim teorileri bu oluşumu belir leyen konular arasındadır. Özellikle, top
lumun gelişim yasalarını inceleyen tarih
m GÖKALP
felsefesi de her şeydenönce, bu “evrim” ve “de ğişme” ilkelerini benimse yerek evrensel sonuçlara ulaşmaya çalışıyordu.
Toplumu canlı bir varlık gibi düşünmek veya kendi ne özgü ilerleme ve büyüme yasalarının bulunabileceği ni araştırarak felsefi yo rumlarda bulunmak, bu dö nem sosyolojisinin belirgin niteliğini teşkil eder.
Bu yüzyılda Batı Avru pa’da gelişen sosyoloji bi limi, güçlü bir temsilcisini de Türkiye’de Ziya Gök- alp’m kişiliğinde buluyor du. Gerçekten Gökalp, bir yandan ülkemiz sorunlarını sosyolojinin bilimsel yön temlerine göre açıklarken, öte yandan da yaratıcı zih niyetiyle Türk sosyolojisine yeni bir bakış açısı getiri yordu. Bunlardan Tarih Felsefesi yönünden yapmış olduğu çalışmalar, bugün de üzerinde önemle durul ması gereken bir takım yenilikleri taşımaktadır.
CEMAAT VE CEMİYET
r— YAZAN
‘______ t __________________Prof. Dr. Orhan TÜRKDOĞAN
[Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi]
Gökalp sosyolojisinin te mel ilkesi, kültür ve uygar lık gibi içten hem birbirle- riyle bütünleşen, hem de zıtlaşan ikili (dyadic) bir modele dayanır. Kuşkusuz X X . yü zyıl sosyolojisin e damgasını vuran bu ikili yapıyı Gökalp’de izlememiz bir rastlantı değildir. Bu ikili modelin bir örneğini X IX . yüzyılın sonlarına doğru Alman sosyolojisinin ünlü temsilcisi F. Tönnies’ - de de buluyoruz. Tönnies, toplum ları “ cem aat” ve “ cemiyet” olmak üzere iki gruba ayırıyordu. Bunlar dan cemiyet Gökalp’ de uy garlığı; cemaat ise kültürü karşılıyordu. Nitekim, 1919 yılında Türk Yurdu dergi sinde yayınlanan bir yazı sının adı da “ Cemaat ve Cemiyet” idi (1).
Tönnies’de cemaatı belir leyen “ doğal irade” Gök- alp’te “ vicdan” ; cemiyette ki “ hür irade” ise “ akıl”
olmaktadır. Böylece vicdan kültürü, akıl da uygarlığı temsil eder (2). Ancak, Tönnies’e göre kültür taşı yıcısı olarak halk, zamanla dinsel inançlar, vicdan ve hayal kurma gücünü zorla yarak zengin uygarlığı ya ratırlar. İşte uygarlığın te mel unsurlarından biri de bu bilinçlilik ve akılcılıktır (3). Bir toplum, akılcılığın bu doruğuna ulaştığında, ayni anda uygarlığın çökü şü diyebileceğimiz bir olay la karşılaşır. Bu nedenle, T ön n ies’ e göre; “ halk - kültürden devlet - uygarlı ğ a ” geçiş her ulus için kaçınılmaz bir sonuçtur. Ayni şekilde, Gökalp’de de “ bir toplum ilkin kültür (hars) alanında ilerledikçe uygarlığı (m edeniyet) da yükselir. Ancak, uygarlığın hızla gelişmesi kültürü bo zar” (4).
KÜLTÜR-UYGARLIK
BÜTÜNLEŞMESİ
Görülüyor ki, Gökalp’de kültür, bir yandan uygarlı ğın gelişim inin nedenini teşkil ederken, öte yandan da uygarlığın sürekli bir biçimde ilerlemesi kültürün bozulmasına sebep olmak tadır. Bunun sonucu olarak da G ökalp, daha ziyade İbni H aldun’ u hatırlatan kötümser bir kurama yak laşmaktadır. ö y le ki, yer yüzünde iki ulus tipine ras- lanır. Bunlardan ilki kültü rü kuvvetli fakat uygarlığı zayıf; İkincisi ise kültürü bozulmuş fakat uygarlığı yüksek olan ulustur. Nasıl ibni Haldun’daki vahşi aşi retlerin (Berberiler) yarattı ğı istilâ cı kültür, kentli halkın (Hazeriler) barış çı uygarlığını yıkarak yeri ni alırsa, Gökalp’ de de kül türü kuvvetli fakat uygarlı ğı zayıf olan, kültürü bozul muş fakat uygarlığı yüksek olanı yener.
A n cak, ana çizgileriy le belirttiğimiz bu kuram' İbni Haldun, Vico, Tönni es, Spengler ve benzeri tarih felsefecilerinde görül düğü gibi, Gökalp’de, so nuna kadar kötümser bir yol izlemez. Bu nokta Onu, öteki tarih felsefecilerinden ayıran önemli bir aşamaya ulaştırır ki, bu da kültür ve uygarlık zıtlaşmasını bir di yalog haline getirecek olan “ dengeleşme” ilkesidir.
Kültür - uygarlık bütün leşm esini sağlayan bu “ dengeleşme ilkesi” kimli ğini Gökalp'de halk ve seç kinler kurantlhda yansıtır. Bilindiği gibi, Gökalp’e gö re halk kültüre, seçkinler uygarlığa sahiptir. Seçkin lerin kültüre, halkın da u ygarlığa kavuşabilm esi için bütünleşmeleri gerekir.
Ancak o zaman “ milli kültürün yozlaşması” ön lenmiş olur. Bu nedenle “ dengeleşme ilkesi” , kendi içinde tutarlı olarak, bir toplum u hem kaçınılm az çöküşten kurtarmakta, hem de kültür-uygarlık zıt
laşmasını ortadan kaldır maktadır. Bu husus, Gök- alp’m tarih felsefesine ba kış açısındaki ilk önemli aşamayı gösterir ve iyimser tarih felsefesi öğretisinin tipik bir temsilcisi .olarak Gökalp, Türk sosyolöjisin- deki yerini böylece almış olur.
Gökalp’m uygarlığa kar şın, kültüre öncelik ve ya ratıcılık yeteneği tanıması bâzı düşünürlere göre, Türklerin kültürce zengin, fakat uygarlık bakımından yok su l olm ası biçim inde yorumlanmıştır.
ler kazanan kültürel sis temlerin çoğunlukla tekrar canlanabilm esi mümkün olabiliyor. Bunun için So rokin, dil sistemlerinin Rö- nesansına-Sırp, Bulgar ve Çek dillerinin yeniden can landırılmasını - örnek verir. Keza, R önesans süresi içinde Yunan ve Lâtin dille rinin canlandırılması bunun bir başka örneğini teşkil eder.
D IR EIÇ NOKTASI
YENİDEN DİRİLİŞ
Gökalp’ı öteki kötümser tarih felsefecilerinden ayı ran ikinci husus da, öğreti sinde sonuna kadar “ kader- bir tutumu benimseme cı
miş olmasıdır. Bu da onun reformcu ve insancıl olan kişiliğiyle yakından ilgili dir. Kuşkusuz bu oluşumda çağının, özellikle A. Com- te’un, süregelen toplumsal “ düzen” ve “ ilerleme” gibi evrensel görüşlerinin etki sini de unutmamak gerekir. Yukarıda belirtildiği gi bi, G ö k a lp ’ te uygarlığın doğuşu kültürün nedeni, kültürün çöküşü de uygar lığın sonucu olmasına rağ men, bu trajik son, toplum lar için değişmez bir alın yazısı değildir. Çünkü, Kir noktada kültür ile uygarlı ğın uzlaştırılması, toplum- ları mukadder olan çöküş ten kurtarabilir, işte bu husus, son yıllarda talim miş sosyal bilimci ve kültür tarihçisi Sorokin’in “ kültü rel sistemlerin yeniden diri lişi” (5) diye belirttiği görü şü bize hatırlatm aktadır. Sorokin’e göre, “ kültürel sistemlerin dirilişi” ilkesi, örgütlenmiş grupların yeni den kurulması anlamına ge lir. Şöyle ki; yaratıcı güçle ri olan kültürel sistemler, çöküşlerinden önce, tama men tüketilemiyorlar veya yeni bir ortamda böyle güç
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi
Kültürel sistemlerin “ ye niden dirilişi” ilkesi bize bu sistemlerin zamanında ko runması ve yaşatılması için - geçmişten örnek alınmak kaydıyla - ulusça sahip çıkılması gereken duyarlı ğın önemini de belirtmesi yönünden gerçekten ilginç tir. Nitekim, Gökalp’m ileri sürdüğü g ib i, kültürün, uygarlığın bozulmasını ön lemedeki rolü de bu açıdan değerlendirilmelidir. Ayrı ca, bu husus bize, uygarlık karşısında Gökalp’ın niçin kültüre bu kadar önem ver diğini açıkça göstermekte dir. Bu nedenle kültür, çöküş dönemlerinde, uygar lığı yeniden canlandırmada bir direnç noktasıdır. O kadar ki, G ök a lp ’ e göre “ ancak bağımsızlığı ve mil lî medeniyeti olan bir millet bir kültürdür” ..
Bugün toplum um uzda, halk kültürü ile elit kültürü arasındaki mesafenin gide rek büyümesi karşısında, bâzı aydınların ileri sürdük leri “ kültür zenginleşmesi” (6) biçimindeki birleştirici lik ilkeleri de Gökalp'ten sonra “ kültür alanında” yapılması gereken atılımla- rın zorunluğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.
(l)Niyazi Berkes, Turkish Natio nalism and Western Civilization, s. 317, London. 1958.
(2) Ziya Gökalp, Türkleşmek - İslâmlaşmak ve Muasırlaşmak, s. 22, Serdengeçti Yayınlan, 2. bas kı, Ankara, 1963.
(3) Uriel Heyd, The Foundations of Turkish Nationalism: Life and Teachings o f Ziya Gökalp, s. 67 - 68, 1950.
(4) Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esaslan, s. 33, Serdengeçti Yayın lan, 3. Baskı, 1950.
(5) Pitrim A . Sorokin, Society, Culture and Personality, s. 712 - 713, 1947.
(6) Şerif Mardin, “ Türkiye’de Kitle Kültürü Sorunu,” ‘‘ öz g ü r İnsan” sayı : 16, nisan 1974.