• Sonuç bulunamadı

Bir Pendik seyahatnamesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir Pendik seyahatnamesi"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

»ir

1

irendik seyahatnames

Haydarpaşadan sonra ilk ciddî istasyonu teşkil eden ve uçsuz bu caksız §ehri Istan bulun sınırı sa. yılan, Haydarpaşa - İzmit hattı­ nın ilk bitirilmiş kısmı olmak ü- zere de aldanmıyorsam 1873 de demiryolunun törenle küşat res­ mi yapılan, Bizans tarihinden ma lûmat aramağa kalkışılırsa hak­ kında bazı şeyler söylenmesi de mümkün bulunan Pendik kasaba sim, bir münasebet düşüp işbu 1947 temmuzunun en son günle­ rinde ziyaret ettim, ilâve edeyim ki, mezkûr kasabaya uzunca bir ömür boyu ve hep yaz mevsimi yaptığım ziyaretlerin sayısı iki elimin parmaklarındaki adede vaımamaktadır. ilk seferi babamla vıuıutL^ ve Birinci cıiıaa harbîn­ den bir yıl kadar önce olmuştu. Ben delikanlılık çağma henüz gir j miş sayılırdım ve babam artık or ta yaşlı olmuştu. Deniz kenarın­ da . Halâ yerinde duran - büyük gazinoda bir müddet oturmuş ve halkı tamamile Beyoğlu halkına benzetmiştik. Hiç Türk görülmi- ypr ve Türkçe işitilmiyordu. Sa­ de Rumca ve bir mikdar Fran­ sızca duyuluyordu. Kasabada mü reffeh bir hayat sürüldüğü de belli idi.

Sonra uzun yıllar gelmedim. 1932 de bir kere geldim ve ilk ve son defa olmak üzere kayıkla Pavli adasına gittim. Taze karısı

(2)

m gayetle kıskandığı için bura­ da oturttuğu söylenen bir İtaL yana ait bir köşk harabesi ve bir kır kahvesi vardı. Pazardı ve ka labalıktı. Adanın köprüye benzer bir geçidinden yüksek olan kü­ çük kısmına da geçmiştim.

1933 de bir kere daha, bir ar­ kadaşla geldim ve kasabada do­ laşmadan içerilere doğru yürü­ dük. Tatlı bir meyille yükselen bir yol üzerinde birbirine yakın dört köy: Dolaybağ, Yayalar, Şıhh ve Kurtköyü. Dönüşte de, son tren kaçmış bulunduğundan Pendiğîn pek mütevazı, lâkin te­ miz otelinde geceyi geçirmek i. cabetmişti. Tahtakerevet üzeri­ ne serilen incecik şilte üzerinde uyuyamadığmu ve sabaha karşı kâ ğıt gibi yorganla bir az üşüdüğü mü hatırlıyorum.

1938 de ise bir dost evine öğ­ le yemeğine geldiğimi, koyda ka yıkla dolaştığımızı ve bu koyda tutulmuş balıkların hârikulâde tadını tahattur ediyorum.

Ve nihayet, iki sene önce, An. karadan îstanbula dönerek başı­ mı sokacak bir yeri şehrin her hangi tarafında ararken bir kere de buraya gelmiş, biri koyda ve biri istasyonda iki evi görüp hele birini adeta tutmak kararını ver miş, sonra mesafenin uzaklığını düşünüp buna cesaret etmemiş. ı tim.

îşte bir kere de şimdi geldim | ve aldığım bir kaç nota da baka- j rak bu satırları yazıyorum. Ehem 1 miyetsiz ve değersiz bir yazı o- i I lacağmda şüphe yok amma, Pen |

(3)

diğe dair bir şey okuduğumu da maalesef hatırlamıyorum. Sade Hikmet Feridunun (Akşam) sü­ tunlarında Pavli hakkında bir rö portajı olacak. Adları Orhan Ga zi fütuhatına mal edilen dört köy hakkında da benim ziyaretimden hayli sonra, (Vakit) gazetesinde bir yazı çıkmıştı. Galiba hepsi bu.

i

Türkçe hiç bir roman ve hikâ­ yenin burasım dekor olarak seç- diğini bilmediğimi de ilâveden sonra, bu öğle sonu seyranının ha tıralarını ve notlarını kaydede. lim:

Pendik, İstanbul Belediye hu. dutlarının çok ötesinde, müsta­ kil Belediyesinin sayın reisi ve tanınmış ressam Âli Karsanıri ifa desine göre 4980 nüfuslu bir ka­ sabadır. Medenî hüviyetine gelin i ce ise, Kartal kazasına tabi bir köy I dür. İstasyondan dağa doğru gi­

den kısımda Taglıbayır, Kavlan | ve Dikilitaş isminde bol bahçeli | semtleri bulunmakla beraber, a- sıl kasaba hatla burada bir koy teşkil eden ve ufkunda en yakini j Pavli olmak üzere bir iki ada gö­

rülen sahil arasındadır. Sahilde Kartal tarafı eskiden Fransız ma hailesi denmiş olup şimdi piâj ma hailesi adım almış semtle ve ö- bür taraf (Madalya bahçesi) is­ mini taşımakta olup şimdi ancak pazar ve cumartesi günü açılan büyük bir gazino ve bahçe ile niha yet bulmaktadır. İlerisindeki dağ ları vaktile çamlık olan bu (Pen­ dik), pek eskiden, Rumlarla ıııes kûn ve fakir bir balıkçı köyü

(4)

imiş. Demiryolundan sonra v e ! Dolaybağ zararna büyümüş. Son ra Azarv&n Efendi isminde pek i zengin bir Ermeni tüccarı Fran­

sız mahallesi denen semtte büyük bir köşk yaptırmış, daha başka­ ları ve bu meyanda bazı zengin Fransızlar yazın - Ve hattâ kışın civarda avlanmak üzere- Pendi- ğe rağbet etmişler. Fakir Rum halkın hayat seviyesi de yük­ selmiş, hattâ Azaryan Efendi Al manyadan bir mühendis getirtip köyün ilk plânını çizdirmiş: Ha­ kikaten de hiç iğri büğrü ve gi­ rift sokağı yok.

Yazları halâ bir kaç Fransız ailesi geliyormuş. Rumlar ise mü badil olmuşlar ve yerlerini Yan- ya ve Drama göçmenleri almış.

Pendiğin havası ziyadesile lâ­ tif olup arkasında bulunan A y . dos dağı iklimini tanzim edermiş. Moda koyundan büyük olan ko­ yu su sporları için pek uygun o- j lup denizinden çeşitli ve nefis ba j lık çıkarmış. Bu, pek doğru ola­

cak. Nitekim yıllarca evvel ye­ diğim balığın lezzetini unutma­ mışım. Havasından sonra âbına gelince, Aydostan pek güzel bir I su getirilecekmiş ama, devri Dan riyemiz için bir ikbal devri teş­ kil etmiyen Sultan Hâmidin u- zun, pek uzun yıllar Bahriye Na zırhğını etmiş olan Haşan Hüs­ nü Paşanın bir mahdumu bu su­ ya hak iddia ediyor ve dâva 8 yıldır sürüyormuş. 8 yıl süren dâ valann tabiî ömürleri 80 yıl ise de, bir yıldır belediye reisi olup |

(5)

işine ziyadesile sarılmış ve hattâ, hemen hemen, ressamlıktan vaz geçmiş görünen Bay karsan netice nin yakında ve lehte alınacağı ümi dinde. Belediyeler Bankasının bir mühendisine kasaba için yeni bir plân da yaptırılmış. Bu plân, Pen diğin İstanbul için hafta sonu eğ lence yeri olmasını istihdaf edi­ yormuş. Şimdi kimsenin ayak at­ madığı (Pavli) adası da hâzinece Belediyeye verileceğinden orada j bir kıyı gazinosu, hattâ ileride o- I tel yapılacakmış. Fakat İstanbul 1 için hafta sonu eğlence yeri ol­

mağa nemzet mevkiler o kadar çok ki, İstanbullu her gününü eğ lenceye tahsis etse bu yerlerin hepsini besleyip geliştirmeğe bel ki muvaffak olamaz. Bu cihetle, zaten 5.000 e yakin nüfusu bulu­ nan Pendik ümranı kendi nefsi için istemeli ve kasabasını kendi rahatı için daha mamur bir ha­ le getirebilmeğe çalışmalıdır. Hal bu ki, tek tük yeni inşaat bulun­ makla beraber, kasabanın umu­ mî çehresinde biraz çöküntü, ken dini bir toparlayamayiş var ve gerek deniz kenarında, gerek is­ tasyonla iskele arasındaki kah­ ve sayısı biraz yüksek.

Denizden Pendiği îstanbula ya pur, yaz pasajları müstesna iki I kere bağlıyor. Dönüşte deniz yo_ | lunu tercih edecektim. Ama ikin ' ci ve son vapurun saati 2 buçuk muş. Haydarpaşaya trenle inip oradan vapurla köprüye varış bir buçuk saat tutuyor. İstasyonla ev arasını ve iskeleden şehirde varılacak yeri de hesaba

(6)

katın-t ca, îstanbuia bir gidip geliş gü­ nün mutlaka dört ve hattâ beş saatine mal olacak demektir. Bu na rağmen, hergün şehirdeki işi. i ne inip dönenler ve bir hayli üni­

versite talebesi varmış. Şu kadar ki, elektrikli tren yapılırsa Hay. darpaşaya yirmi dakikada var­ mak mümkün olacakmış: Muh­ teşem bir ümid!

Köyün koyda, Plâj mahallesin de nisbeten yeni yapılmış bir ilk mektebi var. Talebesi pek çok ol ! dağımdan çift todriortt yapmch j ; ! icabediyormuş. Çarşı içinde ve ; biraz elverişsize benziyeıı bir de orta mektebi var. Buraya Darı, cadan, Herekeden, Gebzedeıı, Tuz ladan talebe gelirmiş. Pendikten de bu yerlerden de lise talebesi; tâ Üsküdara, Kadıköyüne gittik­ lerinden, bir lise kurulsa pek iyi olur denmekte. İlâve edeyim ki, ' lise enfilâsyonuna muarız bulun­ maklığıma rağmen fikir bana mantıksız görünmedi....

Pendikte kış gecelerinin, elim ' boşluğunu tasavvur etmek güç değil ama, yazın istasyon yakinin de her gece oynayan bir sinema­ sı var. Bunun karşısmdaki kahve nın bahçesinde ise bir ahşap ve

\ mini mini, halk tabirile şano mev cut ve sokakta kocaman bir ilân (Ünal) tiyatrosunun temsillerine başladığını müjdeliyor; Sade o . pera eksik olmak üzere dram, ko­ medi, operet ve konser safaları sürüleceğim ilâve ediyor! Beledi- ! yenin plânında bir efe tiyatro ve sinema yapılması yer almış. Zira,

(7)

senelik geliri 48 bin liradan iba_ I ret bulunmakla beraber, belediye I arzu, proje ve iyi niyet bakımın­ dan pek zengin. Bu tiyatro _ sine ma olmak için de çarşı caddesin­ de ve iskeleye pek yakın bir yer­ de bulunan kilise münasip görü, lüyormuş. Büyük bir yapı olan bu kilise, hâlen içinde 400 işçi çalı şan, yani kasaba halkının geçimi 1 için ehemmiyeti bulunan bir tü. j tün deposudur. j Buraya pek yakin bir nokta ; ; da her pazar günü pazar kurula-

i

rak pek kalabalık oluyor ve tâ İz- i

mitten, Adapazanndan satmak üzere türlü gıda maddeleri getiri liyormuş. Bunları almak üzere de Erenköy muhitinden bile gelenler

oluyormuş-Yeni belediye binası da bu civarda ve istasyonla iskele ara­ sındaki caddede, kasabanın en büyük yolu üzerinde yapılmakta. Yine bu yol üzerinde bir de haiko dası var. Kapısı açıktı ve girdim. Ufak bir oda ve mini mini bir kü tüphane. Fakat tek insan yoktu.

Yine bu civarda bir otel gör düm. Yegâne otel dendiğine göre, benim vaktile bir gece kaldığım otel demek ki kapanmış veya bu raya taşınmış. Deniz kenarında

j

da iki katlı bir karğir bina apar-

i tıraan olmak iddiasında. Temen- , ni olunur ki bu iddiayi rakipsiz gütsün. Çünkü kasaba ve sayfi­ yede apartıman kadar da ve se­ vimsiz bir şey tasavvur edemiyo pim . Bu apartımanm altında ec- zahane var ve çarşıda terziye ka­ dar çeşitli ticarethane mevcut. îs

(8)

j tasyonu iskeleye bağlıyan ve az | evvel dediğimiz gibi kasabanın ! en büyük ve mühim caddesi ol­

mak iddiasını güden yol da son gelişimden beri asfalta çevril­ miş. Fakat, yaptığımız bütün as­ faltlar misillu, uzun yıllar dayan mayacağmı şimdiden haber ver­ miyor değil. Koyun plaj mahalle sine doğru giden kısmı da, belki Kartalla birleşmek üzere asfalta çevrilmekte. Öteki yollarda ça­ mur kışın müdhiş olacak...

İskele başında ve otuz sene­ yi aşmış bir zaman önce merhum babamla oturduğumu söylediğim kahvede sayin ve ressam be­ lediye reisinin bana mihman­ dar olarak terfik ettiği de­ likanlı ile oturup birer çay içtik. Uzun iskelenin üzerinde yaş lan yedi ile on iki arası erkek ço cukları, bir kısmı mayolu ve bir kısmı tamamen üryan, oynaşi- j yor, dibi kumluk olan denize mü temadiyen atlayıp çıkıyorlar- İç­ lerinden birinin denize fırlataca­ ğım beş kuruşu dalıp çıkarmak hususundaki teklifini bir uzak se

j

yahate çıkıp acayip diyarlar do_

i laşan seyyahın ruh haletile kabul i edip bir çeryeği feda ettimse de, teklifler öyle bir çoğaldi ki, bu türist safasmı ileri götürmedim.

Koy yolunda atma binmiş I giden bir zat ise kıyafetile ve eda sile bana renkli kovboy filmlerini I hatırlattı. Gençlikten yeni uzak­

laşmış ve pek ciddî .edalı bir a- damdı. istasyonun arkasında dağ ı eteklerine doğru uzanan tarafta

(9)

, ^ir köşkü olup ecza ticaretile meşgul, zengin bir doktormuş ve | Pendiğin yegâne hususî otomobL li kendisine ait imiş. Bir de taksi • mevcutmuş.

Şimdi tütün deposu olan ge­ niş, yüksek ve karğir kiliseye mu kabil kasabada cami ve mescit görmediğimi ilâve edeceğim.

Mihmandarım yeni askerli­ ğini bitirmiş ve esasen de İzmitli olduğu için, Apdülmecit kızların dan ve prens Sabahattin Eeyin

I anası Seniha sultanın Pendikte nerede oturmuş olduğunu sora- i ' madım. Hatırlıyorum ki, Kuru-

çeşmedeki . Şimdi arsasında ve söylemek zaid kömür yığınları yükselen sarayı yandıktan son­ ra - bu sultan Pendikte ikameti ihtiyar etmiş ve bir gün atla sey ran ettiği sırada seyisinin beygi­ ri ürküp kendisine bir çifte hava le ettiğinden bacağından yarala­ nıp topal kalmıştı. Halbu ki Vah tettinden on yaş büyük ye sultan Reşattan yedi yaş küçük olduğu na göre - bazı garipçe hallerin­ den de bir iki kerre bahsettiğim. Seniha sultan böyle beygire binip seyran ve safaya çıktığı esnada bir hayli yaşlı idi ve hanedanın ondan yaşça genç bazı erkek âza sı pelte haline gelmiş bulunuyor­ lardı. Nitekim Ingiltere Krali-ve şimdiki hükümdarın dedesi- VI inci Edouard’m cenaze merasi 1 minde Osmanlı imparatorluğunu i temsil etmek üzere aşağı yukarı ' ayni tarihlerde Loııdraya giden

(10)

! Veliaht Yusuf İzzettin Efendinin i Seniha sultandan altı yaş kadar küçük bulunmasına ve galiba on yedi yaşında Müşir üniformasını giymiş olmasına rağmen, süvari, likle o derecede münasebeti yok. tu ki tâ o zaman ve mevsukan duyduğuma göre, cenazede bulu­ nan bütün Hükümdarlar ve Prens ler gibi tabutu at üstünde takip edeceğini öğrenince müthiş bir korku içinde kalacak ve Kraliçe­ ler ve Prensesler gibi muamele görmek, yani arabaya binmek is tiyerek ata binmeyi çâresiz ka­ bul edince de fevkalâde sessiz bir hayvan bulunup yanında da ica­ bında, attan düşer gibi olduğu takdirde kendisini tutacak bir se yis yürümesi için ısrarları bitmek bilmiyecekti.

Daha hür yaşamak arzusile galiba bir kaç yıl Pendiği kendine mekân eden bu Seniha sultan er­ kek doğup V. Mehmede halef o- labilse ve Vahdettin tahta çıkma saydı, son Osmanlı Padişahı bel­ ki bir ecnebi gemisinde ve bir fi­ rari şeklinde memleketten ayrıl­ mazdı...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Onlardan bazıları Tebriz şehrinin satılmasını Bağdat halifesi Harun-er Reşidin Zebd el Hatun (Zübeyde Hatun-V.A.) bu ad ‘hanımların gülü’ anlamında) adlı

Bir memleketin nakliyatındaki arıza ve ademi in- tizam, iktisadî ve dolayısile içtimaî hayatta çok mühim buh- ranlar husule getirebileceği gibi o memleketin millî müdafaa-

Bugün artık tarihe karışmış olan ve eski sanat şubesine ait güzel nümuneleri toplıyarak yıllarca bu şubede göz nuru dök- müş olan bir Türk sanatkârına karşı

Lityum sülfür akülerin kısa ömürlü olmasının nedeni, istenmeyen yan tepkimeler sonucunda elektrolit içinde oluşan polisülfitlerin anot üzerinde ince bir katman

Araştırmaları sonucunda bisiklet sürücülerinin korunmak için aslında kask kullanmak istediğini, fakat rahat olmadıkları için kasktan uzak durduklarını keşfeden

olma; heyecan; hırs yapmama; hikmet; hile hizmet; hoşgörü; hukuk; hukukun üstünlüğü; huzur; hükümdara saygı hükümdara sevgi; hükümdarın görevleri; hükümdarın

Ayrıca yöneticiler geleneksel ürünlere göre organik ürünlerin fiyatlarının nispeten daha yüksek olması nedeniyle tüketicilerin algıladıkları finansal riskin yüksek

Sonra sahib-i devlet [Sadrâzam] Hazretlerinin nâmesini [mektubunu] alıp «B u dahi devletlû ve saadetlû Veziriâzam ve Damad.ı muhterem İbrahim Paşa Hazretlerinin