Bir sanatkârın arkasından
..
Geçen hafta memleketimizin meş hur ressamlarından birini, «Şeket Dağ» ı kaybettik. Bu, şimdiye kadar ■yüzlerce «ser veren, sanat otoritesi nin ölümünden sonra bekledik ki kendisini yakından tanıyanlar, Şev ket Dağ hakkıda uzun uzun yazsın lar, çizsinler. Çünkü dünyanın her tarafında meşhur büyük bir artist ölünce onun, hayatının, hattâ mah rem taraflarına kadar hususiyetleri tesbit edilİT, yazılır.
ölen en meşhur ressamlarımızdan olduğu halde, bir kalem sahibi çıkıp da Şevket Dağ'ı bize şöyle uzun, uzun anlatmadı. Çok yazık.., Arka- jsmda yüzlerce eser bnakan Şevket Dağ’m hayatını yarınki nesiller ve bilhassa sanat tarihi — hattâ belki onun sevdiği yemeklere varmcıya kadar — en ince teferruatile bizdıen soracaktır.
Geleceğin resim galerisinde Şev ket Dağ’m eserlerini seyredecek olan genç adam, bu sanatkârın ölü mü karşısında sözüm ona sanat mü nekkidi diye geçinen zatın feci sü kûtuna hayretler içinde kalacaktır. | Halbuki Şevket Dağ büyük sana-
tiyle beraber şahsiyeti itibarile de son derecede dikkate ve alâkaya de ğer bİT insandı. Bu meşhur artistin kendisinden ve arkadaşlarından din lediğim bazı hususiyetlerini tesbit et. j mek istiyorum.
I Edebiyatta Ahmet Rasim, Hüse yin Rahmi İstanbulu birçok renkle rde yazıya sokmuşlardır. İstanbul onlara çok şey borçluduT.
Şevket Dağ da Istanbulun birçok i köşelerini resme sokmuştur. Harap
Ressam Şevket Dağın
hayatı
VB
hususiyetleri
Pehlivan hır ressam
—Mükemmel saatçi
—Tür-
kiyenin en çok fıkra bilen adamı
—Çengelköyün
-den gelen salatalıklar
—Çok yemek yer mi idi?
—Resmin Ahmet Mihat efendisi
. ..— Paşam... Salatalıklar olmadı m ı... İsterimi...
Derdi, ve Halil paşa da kendi bahçesinde yetiştirdiği salatalıklar, dan bilhassa onun için kendi elile ke ser, getirirdi. Şevket Dağ bu süt gibi körpe Çengelköy salatalıklarını, ça- kısiyle soyup hemen oracıkta zevkle yerdi.
Ressam Şevket Dağ’da iyi yemek zevkini uyandıran annesi idi. Bu es ki ve gün görmüş hanım, şaşılacak
(Arkası 6 mcı sayfada) sebillerin, gölgeli cami avlularının,
unutulmuş mesçitlerin, ihtiyar yalı ların dillerinden hiç kimse bu haki katen dağ yapılı sanatkâr kadar an lamamıştır.
Ressam Şevket Dağ, bir bakım dan da arkadaşları tarafından «res min Ahmet Mithat efendisi» adde dilir. Çok çalışırdı. Her Ankara ser gisine 7 - 8 tablo ile iştirâk ederdi. Eserleri daima rağbet görür ve her zaman satılırdı. Bilhassa Ankaraya götürdüğü tabloları hiçbir vakit ge ri getirdiği görülmemişti.
«Artist tipi» denilince birçoklan, mn aklına ekseriya zayıf, çelimsiz, sıhhatsiz, sarı benizli bir insan gelir, Ressam Şevket Dağ ise, dağ gibi bir bünyede, bir pehlivanda da son derece i v « bir ruh olabileceğim is pat etmiştir. Kendisi ayni zamanda iyi bir pehlivandı. Bilhassa ilk genç lik zamanında sayılı pehlivanlarla — tabiî hususî surette — karşılaş mıştır. Hattâ kendisi gibi güreşe, pehlivanlığa son derece meraklı
olan dünün büyük resim üstatları mızdan Ali Rıza beyi© bile güreştiği rivayet edilir.
Şevket Dağ gayet kuvvetli! bazu- lara sahipti. Bir tutuşta bilmem kaç kiloluk gülleleri kibrit çöpü gibi ha vaya kaldırırdı. Son zamanlara ka dar kuvvetli arkadaşlara» elense et tiği de olurdu. Bilhassa saatlerce gü reştiği halde, en küçük bir kalb yor gunluğu duymıyan Şevket Dağ'a bu uzvunun ihanet etmesi çok acıklıdır.
Şevket Dağ’m kuvvetine ve şiş manlığına bakarak onun çok yemek yediği şöhreti 'etrafa yayılmıştır. Hal buki Şevket Dağ, çok yemekten zi yade iyi,-güzel ve nadide şeylere, bilhassa yemişlere meraklı idi, vita mine inanırdı. Boğazım severdi am ma çoık yemek suretile değil...
Bir zamanlar ressam Halil paşa, Beylebeyi He Çengelköyü arasında otururdu. Isbanbuluh en güzel, en kı tır kıtır, en gevrek salatalıkları bu rada yetişir. Şevket Dağ. Halil pa- savaı
Bir sanatârm
arkasından
( Baştarafı 3 üncü sayfada) kadar nefis yemekler yapardı. Ve oğlunun ressam, artist arkadaşları bu yemekleri âdeta bir sanat eseri karşısında imiş gibi vecit içinde yer. lerdi. Hattâ bir sanatkâr bu bayan dan bahsederken «Şiir kadar güzel patlican dolmaları yapardı» diyor.
Şevket Dağ, arkadaşlarına ikram etmesini pek severdi. Lâkin ne yazık ki son zamanlarda istediği gibi ye yip içemiyordu. Bilhassa yemekler den sonra kalbi kendisini son dere, oede rahatsız ediyordu. Hele yemek üstüne yürüyemez olmuştu. Hattâ Alayköşıkündeki Güzel Sanatlar Bir liğine gelirken, yemek üzerine yol yürümemek için yanında biraz ek mek, biraz peynir, bir portakal filân getirir, orada yerdi.
Vaktile ziyafetler çekmeği ve zi yafetlerde bulunmağı çok severdi. Çünkü bu suretle hem sanatkârane yapılmış yemekler yer ve iyi hazır lanmış bir sofrada saatlerce güzel şeyler anlatırdı. Zira arkadaşları ara sında Şevket Dağ «dünyanın en çok fıkra bilen insanı» olarak tanınmış tı. Hattâ bir Ankara seyahatinde, bugün akademideki bütün profesör ler dahil olduğu halde, Millet Mec lisinin karşısındaki bahçeye otur muşlardı.' Ankarada gene pek çok fıkra bilmekle şöhret kazanan bir gazeteci arkadaşla Şevket Dağ’m kalabalık bir gurupun ortasında kar şılıklı, güzel fıkra anlatmak bakı mından biribirlerile müsabakaya gir. dikleri pek meşhurdur. En güzel, en esprili, en yakası açılmamış fıkraları sıralardı. Şişman, iyi kalbli ve neşeli insanın canlı bir nümunesiydi. Bu nun için ziyafetlerde en aranan nük
tedandı. Fakat o artık güzel sofra- 7 -lar karşısında öyle programsız hare, ket Dağ’ın resimden başka iki me- ket etmiyor, gayet az yiyor, hattâ rakı daha vardı: I — Mükemmel bazen «Yalnız gözlerimi menün edi- saatçi idi. işlemesine imkân olmıyan yorum. Çünkü güzel kurulmuş bir saatleri dile getirirdi. Hattâ harbi sonfra, güzel bir manzara kadar iç ' umumî senelerinde Beyoğlunda açıcıdır.» diyordu. meşhur bir saatçiye jardım ettiğini
Ne hazindir ki, Şevket Dağ, da- , de söylerlerdi. Bizde sanat nankör- vetli olduğu bir ziyafetin ârifesinde dür. Onun bir şeyle desteklenmesi ölmüştür. Bir gün evvel hemen bü- lâzım... Arkadaşlarının bozulan sa- tün meşhur ressamlar toplanmışlar-
i
atlerini, tabiî hediye olarak, tamir dı. Ertesi günü Boğazda ressam Âli'-j
«der ve yağlardı. Saat bakımından nin ziyafetine davetliler... Ertesi birçok angaryalarla karşılaşırdı, günü Köprüde buluşacaklar ve hep İkinci merakı da bahçe ve çiçekti, birden gidecekler.. .Herkes randevu Nadide aşılarla meşgul olurdu. Par- zamanında Köprüye geliyor... Fa- mağında, maddî kıymetinden ziyade kat Şevket Dağ yok. Halbuki o ran- zarif olan bir yüzüğü katiyen eksik devusuna daima beş dakika evvel etmez, kıravatma da hemen her za- gelmesile meşhurdur. Fakat ne ya- man bir taşlı iğne takardı. Kendisine zık ki büyük sanatkâr bu sefer pek mahsus bir zarafeti vardı,büyük bir mazereti olduğu için bu Bu sene ilk defa olarak Ankara randevuya gelemiyecektir. Halbuki sergisine yalnız 3 tablo ile iştirak et- bir ziyafet sofrasında ayrılmış bir ineği düşünüyordu. Bu 3 tablo gayet yer onu beklemektedir!.. Hazin şey., güzel han resimleridir ve üstadın Arkadaşları ancak bir ziyafet dönü- son eserleridir.
şünde onun ölümünü öğrenmişler- Zavallı Şevket D ağ... Sana karşı dir... gösterdiğimiz bu alâkasızlıktan
do-Sanayii nefise mektebinin hemen layı bizi affet.,
hemen ilk mezunlarından olan Şev- Hikmet Feridun E»