• Sonuç bulunamadı

Bir 10 Kasım anısına

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir 10 Kasım anısına"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

*7T-

Ş t o L f r

FiMangcı

Bir

10 Kasım

anısı

íé

Çocuklar, Atatürk her şeyden önce

temiz adam idi. Düşünün, cephede

savaş idare ediyor. Toz ve pislik

içinde. F ak at sabahleyin duşunu

yapıyor, o çadır şartları içinde

ft

PROF. DR. EMRE KONGAR

121

A

N K A R A ’dan İstanbul’a göç ettiğim, daha doğrusu “ geri döndüğüm” yıldı 1983. Üniversitedeki görevimi sürdürmeyi devlet anlayışıma, bilim anlayışıma ve nihayet kendime duyduğum saygıya yakıştıramamış ve yirmi yıla yakın hizmet verdiğim Hacettepe Üniversitesinden istifa ederek İstanbul’a gelmiştim.

Ekim ayı içinde çok yakın bir dostumun ortaokul öğren­ cisi olan oğlu, benden okulunda 10 Kasım’da Atatürk ile ilgili bir konuşma yapıp yapamayacağımı sordu. "Pek tabii' dedim. "Yalnız öğretmenin ya da müdürün beni resmen

çağırmalı. ”

Arkadaşımın oğlu Türkiye’nin en iyi liselerinden birinde, belki de birincisinde okuyordu. Türkçe öğretmenleri çocuk­ lardan Atatürk hakkında konuşacak "ünlü” tanıdıkları olup olmadığını sormuş. Bizim arkadaşın oğlu da beni söylemiş. Öğretmeni de uygun bulunca, müdürle konuşulmuş ve böy- lece resmen çağrılmışım 10 Kasım törenine konuşmacı olarak.

Oldum olası A tatürk’ün “ Ağıt yakılarak” , “ dövünüle- rek”“ bilinçsiz gözyaşları içinde” anılmasına karşıyım. Bunu yalnız “ yanlış” değil aynı zamanda A tatürk’e de saygısızlık sayarım.

Ayrıca her ne çeşit olursa olsun, “ resmi törenlerden” fazla hoşlanmıyorum. Sanırım, bunda “ törenleri” bir “ kâbus” havasına sokan yeteneksiz idarecilerin dahli çok. Aslında istense, eğlence şöleni biçimindeki “ törenler” , ne çok olabilir yaşamımızda. Oysa okullarda, “ tören” demek, “ disiplin cezası” verilmesi için fırsat demek. Gülmenin yasaklandığı, konuşmanın cezalandırıldığı şekilcilik demek.

Bir de bizim zamanımızda, “ Devlet Büyükleri”ni karşıla­ mak için bizi sokağa tek sıra dizerler, soğukta, yağışta tir tir titretirlerdi. Üşürdük. Acıkırdık. Çişimiz gelirdi. Sonunda mutlaka hastalananlar olurdu.

İşte 10 Kasım konuşması için çağrılınca bütün bu neden­ lerle, çocuklara çok iyi hazırlanmış bir konuşma ile gitmek istedim. Konuşmadan hemen bir - iki gün önce, o gün hem

ortaokullara, hem de liselere aynı konuşmayı yineleyeceğim bildirildi. Yani hem ortaokul, hem lise düzeyinde bir konuşma hazırlamam gerekiyordu.

Konuşmanın düzeyi ve dozu bir yana, bir “ yas” ve «. “ tören” muhalifi olarak, 10 Kasım’da. A tatürk’ü nasıl anlatacaktım?

İşe, Atatürk’ü anma günlerinde niçin ağlandığını anlat­ makla başlamaya karar verdim.

Daha sonra A tatürk’ün çocukları da etkileyebilecek bazı “ üstün” özelliklerini, O ’nun da “ bizim gibi bir insan” oldu­ ğunu vurgulayarak anlatacaktım. Böylece öğrenciler O ’nu erişilmez bir Tanrı biçiminde görerek, kendilerine örnek olamayacak biri gibi düşünmeyeceklerdi. Tam tersine, belki de O ’na benzeyebileceklerini anlayarak, bazı “ güzel” ve “ insani” özellikleri benimsemenin olanaklı olduğunu düşün­ meye başlayabilirlerdi. A tatürk’ü “ erişilmez” yapmak, sosyal-psikolojik açıdan, özellikle öğrenciler bakımından çok sakıncalı idi. Tam tersine çocukları ona “ benzemeye” sevk etmek gerekirdi. Bu ise ancak “ erişilebilirlik” kavramı ile olanaklıydı. Erişilebilirlik ise, A tatürk’ün de “ bizim gibi bir insan” olduğunu vurgulamakla belirtilebilirdi ancak.

İşte konuşmamı bu genel yaklaşım içinde hazırladım. Tören, tam bir “ geleneksel yas” yaklaşımı ile hazırlan­ mıştı. Ağır bir müzik. Ağır bir hava, bir karabasan gibi salonun üzerine çökmüştü.

Elimden geldiğince bu havayı yumuşatmaya, hafiflet­ meye çalıştım. Ağır bir okul disiplininin yas günü şekilciliği ile çocukları pençesine alan kâbusu yırtıp, o genç kafalara ve ruhlara erişmeye çalıştım. Çeşitli şakalar yaptım. Bir “ ara” verip “ çişi gelenlerin” çıkabileceklerini bile belirttim.

Sonuçta, çocuklara belki de hayatlarında hiç unutamaya­ cakları bir A tatürk konferansı verdim. En azından gelen bireysel yansımalar, amacıma ulaştığımı gösteriyordu.

Konunun bundan sonrası da var. Konferanstan sonra olup bitenler başka bir “ traji-komik” öyküdür.

Oldukça uzun olan bu “ konferans sonrasınınöyküsü” nü bir başka zamana bırakarak, şimdi, “ ortaöğretim için bir 10 Kasım konuşması” örneğini aşağıda veriyorum.

Belki bir iki kişinin dikkatini çeker de, bir işe yarar... “ O RTA Ö Ğ RETİM İÇİN BİR 10 KASIM KO N U ŞM ASI” Ö RN EĞ İ

Değerli arkadaşlar,

Sizleri görünce geçtiğimiz 10 Kasım’larda, kendim de küçükken, sizin sıralarınızda iken yapılan törenleri hatırla­ dım. Ben küçüklüğümü hep törenler içinde hatırlıyorum. Sanki hep törenler olurdu okulda.

Bizim zamanımızda 10 Kasım günlerinde hep ağlanırdı. Çünkü bize Atatürk’ü, onun büyüklüğünü anlatan hocaları­ mız onu tanımış insanlardı. Ölümünü anlatırken, heyecanla­ nır, ağlamaya başlarlardı.

Oysa artık biz sakin kafa ile, onun büyüklüğünü, düşün­ celerini, liderliğini, insanlığını tartışabiliriz.

Arkadaşlar, Mustafa Kemal Atatürk genelinde ya soyut, çok üstün bir kavram olarak ele alınır, Türkiye’ye yaptığı hizmetler ve lider nitelikleri bu soyutlamanın gölgesinde kalır. Yahut yalnız insan özellikleri üzerinde, genelinde dedi­ kodu düzeyinde durulur. Oysa, bizlerin Atatürk’ten insan olarak da öğreneceği çok şey vardır.

Ben bu konuşmamda Mustafa Kemal Atatürk’ün hem genel, Türkiye ve tarih, hem de özel, yani insani nitelikleri üzerinde duruyorum. N e yazık ki, geçirdiğimiz kötü günler içinde, Mustafa Kemal Atatürk’ü de böldük. Her şeyi böldü­ ğümüz gibi, onu da böldük. Mustafa Kemal Paşa ve Atatürk olarak böldük. Kendi yanlış düşüncelerimize alet etmeye çalıştık. Oysa O, bölünmez birbütündür. İşte size bu

bütün-Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu anlamda da yeni tanımladığımız bir zekâ türü olarak barış zekâsının en ışıltılı örneği olarak, Mustafa Kemal Atatürk’ün söylemlerinin ve eylemlerinin

Cumhuriyet idaresiyle yönetim, Fransız îhtilali ’ nden sonra Avrupa'da ortaya çıkmış ve sadece Fransa'da değil Avrupa'nın diğer pek çok dev ­ letinde bizden çok

Genel merkezi İstanbul’da olmak üzere doğuda Erzu- rum ve Elazığ’da Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti kurulmuştu. Trabzon’da Muhafaza-i Hukuk adında

Stratejik planın temel yapısı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından önerilen format temelinde, okulumuz Stratejik Planlama Üst Kurulu, eğitimin üç temel bölümü

Eğitime erişim, öğrencinin eğitim faaliyetine erişmesi ve tamamlamasına ilişkin süreçleri; Eğitimde kalite, öğrencinin akademik başarısı, sosyal ve

Engeliler merkezi Çevresinde Çim bicimi sulanması ve cevre düzenlemesi faliyetlerinde bulunuldu. Seramızdaki Biberiye bitkilerinden aldığımız çelikleri toprakla buluĢturduk

a) Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla her türlü faaliyet ve girişimde bulunmak. b) Kanunların belediyeye verdiği

Arapçılığa, Akıl-Dışılığa, Hıristiyanlaşmaya Karşı Çıktığım İçin, Beni Dine Karşı Gösterdiler 18- İslam imanı adı altında Arapçılığa, akıl-dışılığa kulluk